Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Savunma Bakanı Charalambos Petrides, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘Suudi Arabistan ile savunma alanında iş birliği kurmak için sabırsızlanıyoruz’

Petrides, Aden Körfezi açıklarında korsanlıkla mücadele için Avrupa deniz operasyonu desteklediklerini söyledi.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Savunma Bakanı Charalambos Petrides. (Facebook)
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Savunma Bakanı Charalambos Petrides. (Facebook)
TT

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Savunma Bakanı Charalambos Petrides, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘Suudi Arabistan ile savunma alanında iş birliği kurmak için sabırsızlanıyoruz’

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Savunma Bakanı Charalambos Petrides. (Facebook)
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Savunma Bakanı Charalambos Petrides. (Facebook)

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY)Savunma Bakanı Charalambos Petrides, Suudi Arabistan ile savunma, askeri ve güvenlik iş birliği konusunda yakın zamanda ikili anlaşmalar imzalamayı planladıklarını açıkladı. Uluslararası alanda güvenliği, istikrarı ve barışı sağlamak için Doğu Akdeniz’den Aden Körfezi’ne, Kızıldeniz’den Arap Körfezi’ne ve Hint Okyanusu’na kadar olan su yollarında deniz güvenliğinin artırılması gerektiğini vurguladı.
Petrides, Riyad’daki Savunma Fuarı’nı ‘teknolojik ilerleme ve atılımların ulusal güvenlik için kritik öneme sahip olduğu’ savunma sanayilerine dair son bilgilere ve gelişmelere ulaşmak için önemli bir küresel etkinlik olarak nitelendirdi.
Bakan, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Suudi Arabistan ile ikili ilişkilerin tüm zamanların en yüksek seviyesinde olduğunu ve bunları geliştirmek ve tüm ana alanlarda iş birliğini bir sonraki seviyeye yükseltmek için kararlı olduklarını belirtti. Bakan açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“İlişkilerimizde uzun bir yol kat ettik. Karşılaştığımız bölgesel ve ortak zorluklar üzerinde yakın koordinasyon sağlarken savunma ve askeri alanlarda da oldukça umut verici beklentilerimizi geliştirmeye devam edeceğiz. Bu amaçla, mümkün olan en kısa sürede bir anlaşma imzalamak için sabırsızlanıyoruz.”
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Savunma Bakanı, Doğu Akdeniz’de büyük miktarlarda doğalgaz ve petrol bulunmasının, bölgenin jeoekonomik, ülkesinin de jeopolitik önemine başka bir boyut kattığını, bu durumun bazı ülkelerin hırını artırdığını ve GKRY’nin ve bölgenin istikrar ve güvenliğini tehdit eden ciddi güvenlik sorunlarına neden olduğunu vurguladı. Bakan Petrides, Suriye ve Libya’daki istikrarsızlık, Afganistan’daki son olaylar, Lübnan’daki siyasi ve ekonomik durum, düzensiz göç akışları, terörizm, radikalizm ve Ortadoğu’daki çalkantılı süreç gibi diğer faktörlerin de bir şekilde söz konusu güvenlik sorunlarını artırdığını ve büyük küresel güvenlik zorluklarına neden olduğunu kaydetti.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Savunma Bakanı Charalambos Petrides, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda başta bölgesel olmak üzere uluslararası alana dair merak edilen soruları cevapladı:

-Doğu Akdeniz krizindeki son gelişmeler açısından şu anki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bildiğiniz üzere Kıbrıs, Doğu Akdeniz’de, üç büyük kıtanın, medeniyetlerin ve dinlerin kavşağında yer alıyor. Bu bölge, stratejik konumu nedeniyle çatışmaların ve jeostratejik gelişmelerin merkezinde bulunuyor. Suriye ve Libya’daki mevcut istikrarsızlık, Afganistan’daki son olaylar, Lübnan’daki siyasi ve ekonomik durum, düzensiz göç akışları, terörizm, radikalizm ve Ortadoğu’daki çalkantılı süreç büyük küresel güvenlik sorunları olmaya devam ediyor. Tüm bunların yanı sıra Doğu Akdeniz’de çok büyük miktarlarda doğalgaz ve petrolün bulunması, bölgenin jeoekonomik öneminin yanı sıra bizim jeopolitik önemimize de başka bir boyut kazandırdı. Tüm bu nedenlerden dolayı dış ve savunma politikamızla uluslararası ve bölgesel siyasi- askeri iş birliğini güçlendirmeyi ve bölgede güvenlik ve istikrar için bir güç olarak hareket etmeyi amaçlıyoruz. AB ve NATO ülkelerinin yanı sıra bölgesel ortaklarla ikili savunma ve askeri iş birliğimizi güçlendirmeyi, yakın askeri ilişkiler kurmayı, yakın temaslar kurmayı ve geniş çaplı ortak tatbikatlar yoluyla birlikte çalışma alanlarını geliştirmeyi amaçlıyoruz. Hava ve deniz üsleri gibi savunma altyapılarımız, çok uluslu savunma iş birliği için bir merkez olarak, Güney Kıbrıs’ın bölgesel rolünü sağlamak üzere iş birliği yaptığımız ortak ve dost ülkelerin emrindedir.

-Kızıldeniz, Aden Körfezi ve Arap Körfezi gibi bazı su yolları korsanlığa ve gemi kaçırma olaylarına sahne oluyor. Bu durumun bölge güvenliği açısından tehlikeleri nelerdir?
Lefkoşa yönetimi hukuka ve kurallara dayalı uluslararası düzene, özellikle de seyrüsefer özgürlüğüne ve Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne saygı gösterilmesi gerektiği konusunda ısrarcı. Münhasır ekonomik bölgemizde bir takım Türk girişimlerine tanık oluyoruz. Ayrıca yıllardır Doğu Akdeniz sularında asılsız iddialarla bölgesel istikrarsızlık durumu da yaşanıyor. Bu amaçla her zaman tüm ülkelerin, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne tam olarak uyması, bölgesel istikrarı ve deniz güvenliğini tehdit eden eylemlerden kaçınması gerektiği çağrısında bulunduk. Bu, Doğu Akdeniz’den Aden Körfezi’ne, Kızıldeniz’den Arap Körfezi’ne ve Hint Okyanusu’na kadar uzanan önemli su yolları için oldukça önemli ve yakından ilgili bir durum. Herhangi bir tarafın uluslararası hukuka saygı duyması ve kimsenin bölgesel istikrarsızlığa yol açmaması, çevrenin ve okyanusların korunmasını sekteye uğratmaması, ticari mal akışını engelleyen hayati deniz ticaret yollarının deniz güvenliğini tehdit etmemesi gerekmektedir. Aynı zamanda Güney Kıbrıs’ın önemli bir deniz ülkesi ve büyük bir gemi siciline sahip olması nedeniyle korsanlık tehdidi gibi deniz güvenliği konularına özel önem veriyoruz. Bu nedenle en başından beri Aden Körfezi açıklarında korsanlık faaliyetleriyle mücadele etmek için AB deniz harekâtı ATALANTA’yı destekliyoruz. Her zaman tüm ülkeler tarafından Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku ve Seyrüsefer Özgürlüğü Sözleşmesi’ne saygı gösterilmesini savunacağız.

-Suudi Arabistan- Güney Kıbrıs ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Siyasi, askeri ve güvenlik iş birliğinin başlıca alanları nelerdir?
Geçtiğimiz yıllarda, özellikle de 2015’ten bu yana, iki ülke arasındaki ilişki önemli ölçüde gelişti. Bu durum ortak öneme sahip farklı kritik alanlarda pratik, somut ve etkili iş birliğine olanak tanıdı. 2015 yılında Riyad’da Güney Kıbrıs Büyükelçiliği’nin kurulması ve faaliyete başlaması ve 2018’de Lefkoşa’da Suudi Arabistan Büyükelçiliği’nin açılması, diplomatik ilişkilerimizde yeni bir dönemin başlangıcı ve iki ülke arasında daha fazla iş birliği için umut verici bir başlangıç ​​oldu. Güney Kıbrıs liderinin ilk tarihi ziyareti 2018 yılında gerçekleşti. Ziyaret, siyasi, ticari, güvenlik ve kültürel alanlar da dahil olmak üzere çeşitli alanlarda ikili ilişkilerimizin artması için hayati ve hızla gelişen bir sıçrama tahtası işlevi gördü. İki ülke arasındaki ekonomik, ticari, finansal ve yatırım ilişkilerini genişletmek için daha fazla ivme sağlayan bir dizi anlaşma imzaladık. Son olarak Mart 2021’de iki ülkenin dışişleri bakanları arasında ilk siyasi diyalog toplantısı yapıldı ve bir dizi önemli kazanım üzerinde anlaşmaya varıldı. Bu yılın başlarından beri Suudi Arabistan Genelkurmay Başkanı ve Suudi Dışişleri Bakanı’nı Güney Kıbrıs’ta ağırlamaktan memnuniyet duyuyoruz. Bu nedenle ikili ilişkilerimizin her zaman en yüksek seviyede olduğunu, onları geliştirme ve tüm ana alanlarda iş birliğimizi bir sonraki seviyeye taşıma niyetinde olduğumuzu belirtmek isterim.

-Suudi Arabistan, Kral Selman bin Abdulaziz’in himayesinde, dört gün boyunca Uluslararası Savunma Fuarı’na ev sahipliği yapacak. Bu konferansın önemine ilişkin değerlendirmeniz nedir?
Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz’in himayesinde düzenlenecek Uluslararası Savunma Fuarı, önemli bir küresel etkinliktir. Seçkin sergiler ve savunma sanayi için bir merkezdir. Düzenleme komitesini tebrik ediyor, daveti ve etkileyici programı için Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı’na şükranlarımı sunuyorum. Fuara katılımım vesilesiyle aynı zamanda Güney Kıbrıs Savunma Bakanı olarak Suudi Arabistan’a yönelik ilk ziyaretimi gerçekleştireceğim. Fuara katılımımız, Güney Kıbrıs ve Krallık arasındaki savunma iş birliğimizi güçlendirme arzumuzun bir diğer kanıtıdır. Bu büyüklükte bir fuara katılım, benzeri görülmemiş küresel güvenlik sorunları çağında, savunma sanayilerindeki en son bilgilere ve gelişmelere ulaşmak için iki ülkenin ulusal güvenliği açısından kritik bir önem taşıyor. Ayrıca Suudi Arabistan’ı bu faaliyeti organize ettiği ve ev sahipliği yaptığı için içten tebrik ediyorum.

-İki ülke arasında savunma sanayi alanında herhangi bir anlaşma yapılması yönünde bir istek var mı?
Aslında biz savunma ve güvenlik alanında iş birliği sağlamak istiyoruz. Bu durum, ikili iş birliğimizin sürekli olarak güçlendirilmesine ve gelecek beklentilerine katkı sağlayacaktır. Aslında ilişkilerimiz son birkaç yılda oldukça yol kat etti. Savunma ve askeri alanlarda oldukça umut verici ikili beklentilerimiz var. Bunu daha da geliştirmeyi hedeflediğimize emin olabilirsiniz. Karşılaştığımız bölgesel ve ortak zorluklar hususunda yakın bir koordinasyon içindeyiz. Bu amaçla savunma ve askeri iş birliği konusunda en kısa sürede bir anlaşma imzalanmasını bekliyoruz. Eğitim kursları ve personel değişimleri de dahil olmak üzere iş birliği yapmaya ve yapılandırılmış bir ortaklık kurmaya hazırız. Aynı şekilde kısa süreli ziyaretlerde ve Doğu Akdeniz’deki tatbikatlarla Suudi Arabistan Kraliyet Hava Kuvvetleri ve Donanması’nı ağırlamaya hazırız. Ayrıca yakın gelecekte bakanlıklarımız ile silahlı kuvvetler arasında daha fazla güvenlik ve savunma iş birliği kurmamızı sağlayacak bir dizi ikili anlaşmanın imzalanmasını umut ediyoruz

-Suudi Arabistan’ın bölgede güvenlik ve istikrarı desteklemedeki rolü ve terörle mücadele çabalarının etkisi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Elbette Suudi Arabistan bölgesel güvenlik, istikrar ve terörle mücadele için önemli bir ortaktır. Hem Güney Kıbrıs hem de Krallık, DEAŞ’ı yenmek için Uluslararası Koalisyon’un bir parçasıdır. İki ülke bölgesel iş birliğini geliştirmek ve terör tehditlerine karşı koymak konusunda ortak hedeflere sahip. Biliyorsunuz, çok fazla ayrıntıya girmem mümkün değil. Ancak şunu belirtmek istiyorum ki ikili ilişkilerimizin yenilenmesinden sonra, son 4- 5 yılda terörle mücadele de dahil bölgesel güvenliği ve istikrarı artırmak için ikili istişareler ve değişimlerle bu alanlarda çalışıyoruz. Bu amaç çerçevesinde; Suudi Arabistan’ın rolü oldukça önemlidir.  Bu alanlardaki ikili iş birliğimizin artmasını umut ediyoruz.



Suudi Arabistan-Katar Demiryolu Projesi: Daha verimli ve sürdürülebilir bir Körfez ulaşım sistemi geliştirmeye yönelik ortak vizyonların somut bir örneği

Suudi Arabistan-Katar Demiryolu Projesi: Daha verimli ve sürdürülebilir bir Körfez ulaşım sistemi geliştirmeye yönelik ortak vizyonların somut bir örneği
TT

Suudi Arabistan-Katar Demiryolu Projesi: Daha verimli ve sürdürülebilir bir Körfez ulaşım sistemi geliştirmeye yönelik ortak vizyonların somut bir örneği

Suudi Arabistan-Katar Demiryolu Projesi: Daha verimli ve sürdürülebilir bir Körfez ulaşım sistemi geliştirmeye yönelik ortak vizyonların somut bir örneği

Suudi Arabistan’ın Ankara Büyükelçiliği Kültür Ateşesi Dr. Faysal b. Abdurrahman Usra

Ortak iş birliğinde yeni bir dönemin tesis edilmesi, bölgede ekonomik ve lojistik entegrasyona yeni bir yapı taşı eklenmesi ve Suudi Arabistan-Katar Koordinasyon Konseyi çalışmaları kapsamında, Körfez ülkeleri arasında modern altyapı alanındaki en büyük adımlardan biri atıldı. Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani’nin himayesinde, Suudi Arabistan ile Katar arasında yolcu taşımacılığına yönelik hızlı tren projesinin hayata geçirilmesine ilişkin bir anlaşma imzalandı. İki ülke ayrıca, Riyad ile Doha’yı birbirine bağlayacak söz konusu tren projesinin resmen başlatıldığını duyurdu. Hayati öneme sahip proje, iki kardeş ülke arasındaki köklü ve tarihi ilişkilerin derinliğini yansıtmasının yanı sıra, kalkınma alanında iş birliği ve entegrasyonu güçlendirmeye yönelik stratejik bir adım olarak değerlendiriliyor. Proje, sürdürülebilir kalkınmanın pekiştirilmesi ve bölgede daha geniş bir refah ve gelişim ufkuna yönelik ortak iradeyi de ortaya koyuyor. Suudi Arabistan-Katar Hızlı Tren Projesi’nin ilanı, iki ülke arasındaki ilişkilerin ulaştığı düzeyi teyit eden tarihi bir dönüm noktası olarak öne çıkarken, ulaşım sektöründe ikili iş birliğinin somut bir yansıması ve bölge için ortak gelecek vizyonunun sembolü niteliği taşıyor. Modern ve sürdürülebilir bir ulaşım sisteminin geliştirilmesinde iki ülke arasındaki entegrasyonu temsil eden proje, aynı zamanda turizmin büyümesine önemli katkı sağlamayı hedefliyor. Projenin, Suudi Arabistan ve Katar’daki turistik destinasyonlara erişimi kolaylaştırarak ziyaretçi sayısını artırması ve iki başkent arasında kısa ve sık seyahatleri teşvik etmesi bekleniyor.

Suudi Arabistan Ulaştırma ve Lojistik Hizmetleri Bakanı Mühendis Salih el-Casir ile Katar Ulaştırma Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdullah Al Sani tarafından yakın zamanda imzalanan anlaşma, Suudi Arabistan-Katar Hızlı Tren Projesi’nin fiilen başlamasının işaretini veriyor. Proje, İki Kutsal Caminin Hizmetkârı ve Veliaht Prens ile Katar Emiri’nin doğrudan ilgi ve desteği altında yürütülüyor; bu durum, iki kardeş ülke arasındaki entegrasyon projeleri arasında stratejik önemini ortaya koyuyor. Bu devasa proje, aynı zamanda Suudi Arabistan’ın 2030 Vizyonu ve Katar Ulusal 2030 Vizyonu’nun somut bir uygulaması olarak değerlendiriliyor. Proje, iki ülke liderliğinin, daha bağlantılı ve refah dolu bir gelecek yaratma vizyonunu yansıtıyor ve bölgedeki altyapı entegrasyonuna yönelik daha geniş bir çerçevede konumlanıyor; özellikle ulaşım, enerji ve ticaret alanlarında iş birliğini güçlendiriyor. Proje, sürdürülebilir kalkınmanın gerçek bir örneği olarak öne çıkıyor; vatandaşlar arasındaki bağları güçlendirirken, iki ülke arasındaki seyahati daha hızlı, konforlu ve güvenli hâle getiriyor. Ayrıca modern ve sürdürülebilir altyapının geliştirilmesi yoluyla ekonomik büyümeyi destekliyor, yaşam kalitesini artırıyor ve ileri düzeyde ulaşım seçenekleri sunuyor. Hızlı tren hattı, ekonomik çeşitliliğin sağlanmasına, turizmin canlandırılmasına ve ulaşım sektörünün etkinliğinin artırılmasına katkıda bulunacak. Projenin, başta havaalanları ve büyük ekonomik şehirlerle entegrasyonu sayesinde, iki ülke arasındaki ticaret, yatırım ve iş hareketliliğinde önemli değişiklikler yaratması bekleniyor. Böylece proje, iki halk için daha bağlantılı ve refah dolu bir geleceğin inşasında merkezi bir rol oynayacak ve Körfez’deki stratejik bağlantı zincirinin en önemli halkalarından biri olarak değerlendirilecek.

Suudi Arabistan ile Katar arasında inşa edilecek hızlı tren projesi, Riyad ile Doha’yı birbirine bağlamanın ötesinde, iki halk arasındaki tarihi ve kültürel bağların derinliğini de yansıtıyor. Proje, yalnızca bir altyapı yatırımı değil; ortak dini ve kültürel değerleri paylaşan, gelenek ve alışkanlıklarıyla birbirine yakın iki halkın birleşik geleceğini simgeleyen bir sembol niteliği taşıyor. Proje, ülkedeki ulaştırma ve lojistik sektörüne de önemli katkılar sağlayacak. Sektör, Kral Selman bin Abdulaziz’in liderliğinde ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın desteğiyle kapsamlı yapısal reformlar ve 280 milyar Suudi riyalini aşan ulusal ve uluslararası yatırım sözleşmeleriyle güçlendirilmiş durumda. Suudi Arabistan, güçlü ve yatırım çekici ulaşım ile lojistik altyapısına sahip bir ülke olarak öne çıkıyor. Riyad-Doha hızlı tren hattı, toplam 785 kilometrelik uzunluğuyla yolculara hızlı ve sürdürülebilir bir seyahat imkânı sunacak. Proje, Riyad’daki Kral Selman Uluslararası Havalimanı ile Doha’daki Hamad Uluslararası Havalimanı’nı birbirine bağlayarak iş ve turizm amaçlı seyahatlerde esneklik sağlayacak. Hattın güzergâhı Riyad, Hufuf ve Dammam olmak üzere üç önemli Suudi şehrine de uzanacak ve toplamda 5 ana yolcu istasyonu yer alacak. Bu istasyonlar, konfor, hız ve akıllı teknolojileri bir araya getirerek modern bir yolculuk deneyimi sunacak. Trenin saatte 300 kilometreyi aşan hızı, iki başkent arasındaki seyahat süresini yaklaşık iki saate indirecek. Bu sayede ticaret ve turizm hareketliliği artacak, ekonomik büyüme desteklenecek ve yaşam kalitesi yükseltilecek. Proje, yıllık 10 milyondan fazla yolcuya hizmet verecek ve Suudi Arabistan ile Katar’daki önemli turistik ve kültürel noktaların keşfini kolaylaştıracak. Ayrıca proje, hafif ve orta ağırlıktaki yük taşımacılığını geliştirerek sınır ötesi lojistik çözümler sunacak, iki ülke arasındaki ticaret hacmini artıracak ve teslim sürelerini kısaltarak operasyonel maliyetleri düşürecek. Yapım ve işletme aşamalarında ise Suudi Arabistan ve Katar’da 30 binden fazla doğrudan ve dolaylı istihdam yaratması öngörülüyor. Tüm bu özellikleriyle proje, bölgesel kalkınmayı destekleyen ve Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri arasındaki entegrasyonu güçlendiren stratejik bir altyapı yatırımı olarak öne çıkıyor.

Bu stratejik projenin altyapı inşaatları, yerel müteahhitlik şirketleri tarafından gerçekleştirilecek; modern tren teknolojileri ise alanında uzman uluslararası şirketler tarafından sağlanacak. Projenin tamamlanması, altı yıllık bir zaman çizelgesine göre yürütülecek ve en yüksek uluslararası kalite ve güvenlik standartlarına uygun olarak gerçekleştirilecek. Tren hattında en son demiryolu teknolojileri ve akıllı mühendislik çözümleri kullanılacak, böylece güvenli ve sorunsuz bir işletme sağlanacak. Proje, çevresel sürdürülebilirliği destekleyerek karbon emisyonlarını azaltacak ve bölgedeki akıllı ve sürdürülebilir ulaşım çözümlerine geçişi teşvik edecek. Böylece ekonomik ve lojistik entegrasyonda yeni bir dönemin temelleri atılmış olacak. Hızlı tren, iki ülke arasındaki ticaret ve turizm hareketliliğinin haritasını yeniden çizecek. Geleneksel ulaşım yollarının ötesine geçerek bireylerin hareketini kolaylaştıracak, turizm ile büyük spor ve eğlence etkinliklerini canlandıracak ve yaşam kalitesini yükseltecek. Projede tamamen temiz enerji kullanılacak; elektrikli trenler sayesinde çevreye olumlu katkı sağlanacak ve bireysel taşımacılıktan toplu taşımaya geçiş, çevresel yükü büyük ölçüde hafifletecek. Altı yıl içinde tamamlanması planlanan proje, güvenli ve sorunsuz işletmeyi garanti eden en son demiryolu ve akıllı mühendislik teknolojilerini bir araya getirecek. Suudi Arabistan-Katar hızlı tren hattı, hız, sürdürülebilirlik ve benzersiz yolculuk deneyimini bir araya getirerek bölgede ulaşım ve seyahat geleceği için yeni bir standart oluşturacak ve yenilik ile ilerlemenin sembolü olacak.

Başarıyı veren Allah’tır…


Suudi Arabistan, ocak ayında yabancıların mülk sahibi olmasına izin vermeye hazırlanıyor

Riyad'da bir caddede seyreden arabalar (Reuters)
Riyad'da bir caddede seyreden arabalar (Reuters)
TT

Suudi Arabistan, ocak ayında yabancıların mülk sahibi olmasına izin vermeye hazırlanıyor

Riyad'da bir caddede seyreden arabalar (Reuters)
Riyad'da bir caddede seyreden arabalar (Reuters)

Suudi Arabistan, gayrimenkul sektöründe yabancı yatırımcılara yönelik yeni bir döneme hazırlanıyor. Ülke, ocak ayında yürürlüğe girecek güncellenmiş yabancı mülkiyet yasası ile yabancı birey ve kuruluşların ülke genelinde gayrimenkul edinimini düzenleyecek. Bu sistem, gayrimenkul sektörünün gayri safi yurt içi hasılaya (GSYİH) katkısını artırmayı ve gelir kaynaklarını petrolden bağımsız olarak çeşitlendirmeyi hedefleyen stratejik bir adım olarak değerlendiriliyor. Söz konusu hedefler, Suudi Arabistan’ın Vizyon 2030 programıyla uyumlu bir yaklaşım sergiliyor.

Uygulamadan sorumlu olan Gayrimenkul Genel Otoritesi, yürütme yönetmeliğini hazırlıyor ve yabancıların mülkiyet ve yatırım yapabileceği bölgeleri belirlemeye çalışıyor. Belirlenen detaylar, sistemin yürürlüğe girmesinden önce kamuoyuna açıklanacak.

Yeni yasa ayrıca, uluslararası profesyonellerin ülkede kalmasını desteklemeyi, şehirleşme ve kentsel yaşam kalitesini artırmayı amaçlıyor.

Mülkiyet kapsamı

Suudi Arabistan Belediye, Köy İşleri ve İskân Bakanı Macid el-Hakil, geçtiğimiz hafta yaptığı bir televizyon röportajında, gelecek ay yabancıların konut amaçlı gayrimenkul edinme sisteminin yürürlüğe gireceğini açıkladı. Bakan, uygulamanın Suudi Arabistan’daki tüm şehirlerde geçerli olacağını, ancak Mekke, Medine, Cidde ve Riyad olmak üzere dört şehirde yalnızca belirlenen bölgelerde mülkiyetin mümkün olacağını belirtti. Ülkede ikamet eden yabancılar ise birer konut sahibi olabilecek.

Öte yandan, sistemin ekonomik sektörler açısından daha esnek olacağı ve ticari, sanayi ve tarım alanlarında yabancıların tüm şehirlerde mülkiyet ediniminin sınırlama olmadan mümkün olacağı kaydedildi.

Suudi Arabistan Belediye, Köy İşleri ve İskân Bakanı Macid el-Hakil (SPA)Suudi Arabistan Belediye, Köy İşleri ve İskân Bakanı Macid el-Hakil (SPA)

Suudi Arabistan Gayrimenkul Genel Otoritesi’nde yabancılar için mülkiyetten sorumlu icra direktörü Fahd bin Süleyman, kasım ayında yaptığı açıklamada, Riyad, Cidde ve kutsal şehirler (Mekke ve Medine) için yabancılara ayrılan bölgelerin hâlâ gözden geçirildiğini ve ‘yakın zamanda’ yeni mülkiyet kurallarını belirleyen yönetmeliklerle birlikte ilan edileceğini duyurdu. Bin Süleyman, söz konusu bölgelerin ‘çok geniş’ olacağını ve büyük ölçekli projeleri kapsayacağını belirterek, bu alanlarda yabancı mülkiyet oranının yüzde 70 ile yüzde 90 arasında olması beklendiğini aktardı. Kutsal şehirlerde satın alma yapacak kişilerin Müslüman olması gerektiğini vurgulayan Bin Süleyman, bunun dışında büyük bir kısıtlama bulunmayacağını ifade etti. Bin Süleyman, “Büyük şartlar yok ve sınırlamalar getirmek istemiyoruz; mevcut yasa ile güncellenmiş yasa karşılaştırıldığında belirgin bir fark görülecek” dedi.

Piyasa tahmini

Uzmanlar ve gayrimenkul sektörü profesyonelleri, güncellenmiş yabancı mülkiyet yasasının yürürlüğe girmesine kısa süre kala, söz konusu sistemin hazır konutlara yönelik ek bir talep yaratacağını ve gayrimenkul piyasasındaki likiditeyi artıracağını belirtti. Uzmanlar, uluslararası şirketlerin Suudi Arabistan’da ofis ve projeler kurmasını teşvik edecek bu sistemin ekonomik aktiviteyi canlandıracağını ve gayrimenkul sektöründe daha istikrarlı ve sürdürülebilir bir büyüme dönemini başlatacağını öngörüyor. Etkinin özellikle Riyad, Cidde, Mekke, Taif, Medine ve turistik bölgelere yakın şehirlerde hissedileceği, yasanın etkilerinin 2026’nın üçüncü ve dördüncü çeyreği ile 2027 yılı boyunca netleşmeye başlayacağı tahmin ediliyor.

Gayrimenkul uzmanı ve pazarlamacı Sakr ez-Zehrani, konuyla ilgili açıklamasında, yasanın uygulanmaya başlamasının Suudi Arabistan gayrimenkul piyasasında dönüm noktası oluşturacağını belirtti. Zehrani, sistemin, geniş bir kesimin kiralamadan mülkiyete geçmesine yol açarak işlem yapan kullanıcı tabanını genişleteceğini vurguladı.

Zehrani, bu dönüşümün hazır konutlar ve planlı konut projelerine yönelik ek talep yaratacağını, satış ve alım hareketliliğini artıracağını ve piyasadaki likiditeyi güçlendireceğini kaydetti.

Gayrimenkul kalitesinin iyileştirilmesi

Zehrani, yabancıların ticari, sanayi ve tarım sektörlerinde tüm şehirlerde mülkiyet edinmesine izin verilmesinin, uluslararası şirketler için Suudi Arabistan’da ofis ve projeler kurma motivasyonunu artıracağı ve bunun ekonomik faaliyetleri canlandırarak gayrimenkul sektöründe daha istikrarlı bir büyüme dönemini başlatacağı öngörüsünde bulundu.

Zehrani’ye göre piyasadaki ilk değişiklikler, gayrimenkul ürünlerinin kalitesinin yükselmesi, geliştiricilerin daha yüksek standartlı ve iyi planlanmış projeler üretmesiyle daha geniş bir alıcı kitlesinin taleplerini karşılamaya yönelik olacak. Ayrıca, yerli ve yabancı yatırımcıların pazara girmesiyle organize arz hacminde de artış yaşanacak.

Yeni sistemin fiyat istikrarını da destekleyeceğini belirten Zehrani, çünkü hem yerleşiklerin hem de yabancıların mülkiyeti genellikle uzun vadeli olup kısa vadeli spekülasyonları sınırlayacağını ifade etti. Yasa ile birlikte uygulanacak yasal ve denetim mekanizmalarının şeffaflığı artıracağını ve finans sektörüne, hem yerleşikler hem de yabancılar için özel finansal ürünler sunma fırsatı sağlayacağını söyledi. Bu durumun kredi hacmi ve piyasa likiditesi üzerinde olumlu etkisi olacağı kaydedildi.

Zehrani, yasanın yürürlüğe girmesinin ilgiyi ve sorgulamaları doğrudan artıracağını, ancak piyasadaki işlemler üzerindeki gerçek etkinin kademeli olarak hissedileceğini belirtti. İlk sinyallerin 2026’nın ikinci çeyreğinde, yabancılar ve yerleşikler için ilk işlemlerin tamamlanmasıyla ortaya çıkmasının beklendiğini söyledi.

Açık göstergelerin 2026’nın üçüncü ve dördüncü çeyreğinde netleşeceğini belirten Zehrani, uygulamanın ilk yılının geçiş dönemi olacağını, en somut etkilerin ise 2026’nın ikinci yarısı ve sonrasında gözlemleneceğini vurguladı.

Coğrafi konuma bağlı olarak değişen etki

Gayrimenkul ve değerleme uzmanı Mühendis Ahmed el-Fekih, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, yeni mülkiyet yasasının etkisinin coğrafi konuma göre farklılık göstereceğini belirterek, en olumlu etkilerin Mekke ve çevresindeki şehirler (Cidde ve Taif) ile Medine’de hissedileceği öngörüsünde bulundu. Riyad’daki gayrimenkul piyasasının ise gayrimenkul mülkiyeti ve yatırımı için yabancı sermayeyi çekmede önemli bir rol oynayacağını ifade etti.

El-Fekih, turizm sektörüne yatırım yapmayı hedefleyen sermayenin, Mekke’ye yakınlığı nedeniyle Taif gibi turistik bölgelere, ayrıca Abha ve Cizan ile Neom projesine yakınlığı sebebiyle Tebük’e yönelmesinin muhtemel olduğunu belirtti.

Uzman, yeni sistemin uygulanmasının ilk yılının piyasanın test edilmesi ve fırsatların değerlendirilmesi açısından bir geçiş dönemi olacağını, gerçek etkinin ise 2027’de, yani ikinci yıl itibarıyla hissedilmeye başlanacağını vurguladı. Ayrıca, yasanın Vizyon 2030 hedefleri doğrultusunda ulusal ekonomide gelir kaynaklarını çeşitlendirmeye ve petrol bağımlılığını azaltmaya katkı sağlayacağını, bu yatırımların Suudi vatandaşlar için yüzbinlerce yeni istihdam fırsatı yaratacağını kaydetti.

Sistem teşvikleri

Suudi Arabistan, Ocak 2026’dan itibaren yürürlüğe girecek olan yeni yabancı mülkiyet yasasıyla gayrimenkul sektöründe kapsamlı bir açılım gerçekleştirmeye hazırlanıyor. Yasayla, Suudi Arabistan’da yabancıların belirlenen coğrafi alanlarda taşınmaz mülkiyeti edinmeleri yasal olarak düzenlenecek. Bu adım, Vizyon 2030 hedefleri doğrultusunda yabancı yatırımları çekmeyi, gayrimenkul sektörünün GSYİH’ye katkısını artırmayı ve ulusal ekonomide petrol dışı gelir kaynaklarını çeşitlendirmeyi amaçlıyor. Yasa ayrıca uluslararası yeteneklerin ülkede istikrarlı şekilde kalmasını ve yaşam kalitesinin yükselmesini hedefliyor.

Yasa kapsamında, yabancılar yalnızca Bakanlar Kurulu’nun belirleyeceği coğrafi alanlarda mülk edinme yetkisine sahip olacak. Bu alanlar, Gayrimenkul Genel Otoritesi’nin önerisi ve Suudi Arabistan Ekonomi ve Kalkınma İşleri Konseyi onayıyla belirlenecek.

Buna göre, Suudi Arabistan’da ikamet eden yabancılar, belirlenen coğrafi alan dışında sadece bir adet konut satın alabilecek. Mekke ve Medine’de mülk edinmek isteyenlerin ise Müslüman olması zorunlu.

Şirketler açısından ise Suudi şirketler yasasına göre kurulan ve hisselerinde yabancı ortak bulunan şirketlere, belirlenen coğrafi alanlarda mülk edinme hakkı tanınıyor; alan dışında ise faaliyet veya çalışan konutları için mülk edinilebilecek.

Yasa, borsaya kayıtlı şirketler, yatırım fonları ve özel amaçlı kuruluşlar için ise Suudi Arabistan genelinde mülk edinme imkânı sağlıyor. Bu haklar, Sermaye Piyasası Kurumu (CMA) tarafından Gayrimenkul Genel Otoritesi ve ilgili kurumlarla koordineli olarak belirlenen düzenlemelerle uygulanacak.

Yasa, özel ikamet programları veya Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleriyle yapılan anlaşmalarla tanınan hakları etkilemiyor ve yabancı mülkiyetine ekstra ayrıcalık sağlamıyor.

Ayrıca, yabancılardan yapılacak taşınmaz işlemleri için değerinin yüzde 5’ini aşmayan bir harç alınacak; detaylar yürütme yönetmeliğinde belirlenecek. Kurallara uymayanlar para cezası veya uyarı ile karşı karşıya kalacak; yanlış beyanda bulunanlara 10 milyon riyale kadar ceza uygulanabilecek ve mahkeme kararıyla gayrimenkulün satışı sağlanabilecek.


Guterres,'ten Suudi Arabistan’ın dijital hükümet alanındaki nitelikli ilerlemesine övgü

Mühendis Ahmed es-Suveyyan ve Antonio Guterres, (DGA)
Mühendis Ahmed es-Suveyyan ve Antonio Guterres, (DGA)
TT

Guterres,'ten Suudi Arabistan’ın dijital hükümet alanındaki nitelikli ilerlemesine övgü

Mühendis Ahmed es-Suveyyan ve Antonio Guterres, (DGA)
Mühendis Ahmed es-Suveyyan ve Antonio Guterres, (DGA)

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, Suudi Arabistan’ın dijital hükümet alanında kaydettiği nitelikli ilerlemeyi övgüyle değerlendirerek, ülkenin ulaştığı seviyenin uluslararası ölçekte örnek teşkil ettiğini ve yenilikçi, etkili kamu hizmetlerinin geliştirilmesine yönelik açık bir kararlılığı yansıttığını söyledi.

Guterres, beraberindeki heyetle birlikte Riyad’daki Dijital Hükümet Kurumu (DGA) İnovasyon Merkezi’ni ziyaret etti. Ziyarette Kurum Başkanı Mühendis Ahmed es-Suveyyan ve Suudi Arabistan’ın New York’taki Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Dr. Abdulaziz el-Vasıl da hazır bulundu.

BM Genel Sekreteri, gelişmiş bir dijital geleceğin inşasına katkı sağlayacak girişimleri desteklemek için ortak iş birliğinin güçlendirilmesinin önemini vurguladı.

cds
Fotoğraf: DGA

Taraflar, görüşmede dijital hükümetlerin geliştirilmesi, inovasyonun desteklenmesi, dijital dönüşüm ekosistemlerinin sürdürülebilirliğinin artırılması gibi ortak konuları ele aldı. Ayrıca Suudi Arabistan’ın sürdürülebilir kalkınma hedeflerini desteklemek ve kamu sektörünün etkinliğini yükseltmek için yürüttüğü dijital yetkilendirme çabaları da değerlendirildi.

Toplantıda, kurum ile BM kuruluşları arasındaki iş birliği imkânları; özellikle bilgi paylaşımı, dijital standartların geliştirilmesi, ortaya çıkan teknolojiler ve yapay zekânın etkinleştirilmesi, kapasite geliştirme ve hizmet kalitesini uluslararası ölçekte yükseltecek ortaklıkların kurulması konularında incelendi.

dsec
Guterres'e Suudi hükümetinin dijital stratejisi hakkında görsel bir sunum yapıldı (SPA)

Guterres, İnovasyon Merkezi’nin dijital kapsayıcılık, hizmet tasarımı, eğitim deneyimleri, yapay zekâ ve yeni teknolojiler gibi alanlarda uzmanlaşmış laboratuvarlarını gezerek merkezde sunulan imkânlara ilişkin bilgi aldı.

Kurum ekibi, Suudi Arabistan’ın dijital hükümet stratejisine ve ilgili BM göstergelerinde kaydedilen ilerlemeye dair bir sunum gerçekleştirerek ülkenin dijital altyapısının olgunlaştığını ve ulusal deneyimin gelişmişliğini ortaya koydu.