ABD ve BM yetkilileri Filistin topraklarındaki gerilimi düşürmek için temaslarını yoğunlaştırdı  

Washington, ‘derin endişe’ duyuyor ve Mescid-i Aksa’nın statükosunun korunmasını istiyor  

Yasadışı yerleşimcilerin protesto gösterilerine müdahalelerini önlemek amacıyla oluşturulan barikatların önünden geçen bir Filistinli. (AFP)  
Yasadışı yerleşimcilerin protesto gösterilerine müdahalelerini önlemek amacıyla oluşturulan barikatların önünden geçen bir Filistinli. (AFP)  
TT

ABD ve BM yetkilileri Filistin topraklarındaki gerilimi düşürmek için temaslarını yoğunlaştırdı  

Yasadışı yerleşimcilerin protesto gösterilerine müdahalelerini önlemek amacıyla oluşturulan barikatların önünden geçen bir Filistinli. (AFP)  
Yasadışı yerleşimcilerin protesto gösterilerine müdahalelerini önlemek amacıyla oluşturulan barikatların önünden geçen bir Filistinli. (AFP)  

Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşmiş Milletler'deki üst düzey yetkililer, işgal altındaki Filistin topraklarında yaşanan olayların önüne geçmek ve Kudüs kentinde sükûnetin sağlanması amacıyla temaslarını yoğunlaştırdı.  
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen Safadi ile telefon görüşmesi gerçekleştirerek, Kudüs’teki gerginliğin son bulması ve sükunetin sağlanması için temasta bulundu. ABD’li üst düzey yetkililer Filistinli ve Arap yetkilileri arayarak, mevcut gelişmelere hakkında ‘endişelerini’ dile getirdi. Öte yandan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), Norveç, Birleşik Arap Emirlikleri, Fransa, İrlanda ve Çin'in talebi ile toplandı. BMGK, İsrail ile Filistin arasında son günlerde artan gerginliği ve şiddet olaylarını ‘Filistin dahil olmak üzere Ortadoğu’daki durum’ başlığı altında, kapalı oturumda gerçekleşen istişare toplantısında görüştü. BM Ortadoğu Barış Süreci Özel Koordinatörü Tor Wennesland, konsey üyelerine Filistin ve Kudüs’te yaşanan son gelişmeler hakkında brifing verdi. Wennesland’ın, 15 Nisan sabahı Mescid-i Aksa’ya baskın yapan İsrail güvenlik güçleri ile Filistinliler arasında çıkan çatışmalara dair ayrıntılı bir sunum yaptığı öğrenildi. BM yetkilisi, çıkan olaylarda en az 152 Filistinlinin yaralandığını belirtti, 1967 Altı Gün Savaşlarının ardından yapılan anlaşma uyarınca, Mescid-i Aksa’da sadece Müslümanların ibadet edebileceğini, buna karşılık bazı fanatik grupların ‘Heykel Dağı’nın’ burada olduğu iddiasıyla bölgeye giriş yapmak istediklerini ifade etti. Wennesland ayrıca önceki gün Gazze Şeridi’nden İsrail’e bir roket fırlatıldığını söyledi. İsrail’in Demir Kubbe hava savunma sistemi tarafından imha edilen roket dört aydan bu yana Gazze’den fırlatılan ilk roket olma özelliğini taşıyor.
Diplomatik kaynaklardan alınan bilgiye göre, konsey üyelerinin çoğu, Hamursuz, Fısıh ve Ramazan bayramlarının iç içe olduğu bu ayda gerilimin daha da tırmanmasına yönelik endişelerini dile getirdi. Birleşik Arap Emirlikleri temsilcisi Abu Dabi’nin tutumunu yineledi. İsrail’in Mescid-i Aksa’ya baskın yapması nedeniyle olayların geliştiğini belirten temsilci, Filistinlilerin ibadet hakkına saygı duyulması gerektiğini ve Mescid-i Aksa’nın kutsallığını ihlal edecek davranışlardan kaçınılması gerektiğini vurguladı. Çin temsilcisi ise, son olayların, Filistin meselesinin ihmal edilmemesi gerektiğini hatırlattığını belirterek, barış görüşmelerinin iki devletli çözüm çerçevesinde sürdürülmesi gerektiğini kaydetti. Toplantının ardından, Fransa, Norveç, İrlanda ve Arnavutluk ortak bir açıklama yaptı. Çatışmaların yaşandığı kutsal alanlarda gerilimin artmasından ‘derin endişe duyulduğu’ belirtilen açıklamada, şiddete son verilmesi, sivillerin zarar görmesinin engellenmesi ve kutsal mekanların statükosuna saygı gösterilmesi gerektiği kaydedildi. Ayrıca tüm taraflara itidal çağrısı yapıldı. 

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres Ürdün Kralı 2. Abdullah ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi. BM Genel Sekreter Sözcüsü Stephane Dujarric, Guterres ve Ürdün Kralı Abdullah’ın, Kudüs'teki durum dahil olmak üzere Ortadoğu barış sürecindeki gelişmeleri görüştüklerini kaydetti. Guterres, "Kudüs'teki kutsal mekanların statükosunun korunması ve sükûnetin sağlanması’’ çağrısını yineledi. Filistin halkına ‘umudun yeniden kazandırılması gerektiğini’ belirten Guterres, iki devletli çözümü desteklemek için barış sürecinin yeniden başlatılması gerektiğini ifade etti. Ürdün Krallık Divanı'ndan yapılan açıklamaya göre, Kral Abdullah, İsrail'in, Filistin’de iki devletli çözümü ve kapsamlı barışa ulaşma şansını baltalayacak tek taraflı uygulamalarını eleştirdi. Kudüs'ün tarihi ve hukuki statüsüne zarar verilmesinin kabul edilemez olduğunu ifade etti ve Mescid-i Aksa'nın zaman ve mekan olarak bölünmesine yönelik her türlü girişimi kınadı. Kral 2. Abdullah, Kudüs'te artan gerginliği önlemek için uluslararası çabaların yoğunlaştırılması gerektiğini de vurguladı. 
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Kuveyt Başbakanı Şeyh Sabah Halid el-Hamed es-Sabah ile görüştü. Görüşmede Kudüs’teki son gelişmelerin yanı sıra, Körfez ülkelerinin Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansına (UNRWA) daha fazla nasıl destek verebileceği ve Filistinlilere Doğu Ürdün’de iş olanaklar sağlanması konuları ele alındı. Guterres ‘her türlü provokasyondan kaçınmanın’ önemini vurguladı, Mescid-i Aksa bölgesindeki yıkımların durması gerektiğini ifade ederek, Kudüs’teki kutsal mekanların ‘tarihi statükosunun’ korunmasının zorunlu olduğunu belirtti.  
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Ürdün Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Eymen Safadi ile İsrail ve Filistin'de tırmanan gerilimi ve Kudüs'teki olayları görüştü. Dışişleri Sözcüsü Ned Price, yaptığı açıklamada, Blinken ve Safadi'nin, Batı Şeria ile Küdüs'te İsrail ve Filistin arasında tırmanan gerilimi ve Mescid-i Aksa'nın bulunduğu Harem-i Şerif'teki şiddet olaylarını ele aldığını belirtti. Görüşmede, İsraillilerin ve Filistinlilerin gerilimi tırmandıran eylem ve söylemlerden kaçınarak şiddet döngüsünü sona erdirmeye çalışmasının önemine işaret edildiğini aktardı. Price; "Bakan Blinken, Harem-i Şerif/Tapınak Dağı'ndaki tarihi statükoyu korumanın önemini vurguladı ve Ürdün Haşimi Krallığı'nın Kudüs'teki Müslüman kutsal mekanların hamisi olarak özel rolünü takdir etti. Bakan, ABD'nin bölgede istikrar taahhüdünü ve İsrail-Filistin ihtilafına iki devletli çözüme desteğini yeniden teyit etti" ifadelerini kullandı.  
 Price daha önceki bir açıklamasında, ‘"Kudüs'te, Harem-i Şerif ve Tapınak Dağı'ndaki şiddet olaylarından derin endişe duyuyoruz. Herkesi itidale ve Harem-i Şerif ile Tapınak Dağı’ndaki tarihi statükoyu korumaya davet ediyoruz. Biden yönetimi gelişmeleri yakından takip ediyor ve gerilimin tırmanmasının önüne geçmek için, İsrail ve Filistinli yetkililer ile temaslarını sürdürüyor’’ demişti. 



ABD'de bir kadın, ChatGPT'nin verdiği numaralarla loto tutturdu

Tammy Carvey, Powerball numaralarını seçmek için ChatGPT'yi kullandı (Michigan Piyangosu)
Tammy Carvey, Powerball numaralarını seçmek için ChatGPT'yi kullandı (Michigan Piyangosu)
TT

ABD'de bir kadın, ChatGPT'nin verdiği numaralarla loto tutturdu

Tammy Carvey, Powerball numaralarını seçmek için ChatGPT'yi kullandı (Michigan Piyangosu)
Tammy Carvey, Powerball numaralarını seçmek için ChatGPT'yi kullandı (Michigan Piyangosu)

Tammy Carvey, Powerball numaralarını seçmek için ChatGPT'yi kullandı (Michigan Piyangosu)

45 yaşındaki Tammy Carvey, eylül başında Powerball ikramiyesinin 1 milyar dolardan fazla olduğunu fark ettikten sonra bilet almaya karar verdi. Michigan Piyangosu’na, yalnızca büyük ikramiye "çok yükseldiğinde" bilet aldığını söyledi.

Ancak kendi numaralarını seçmek yerine, bu şerefi ChatGPT'ye bahşetti. Daha sonra biletini MichiganLottery.com üzerinden satın aldı.

Carvey, Michigan Piyangosu'na "ChatGPT'den bir dizi Powerball numarası istedim ve biletimde oynadığım numaralar bunlardı" dedi.

"Kazanan numaraları kontrol ettiğimde, 4 beyaz top ve Powerball'u bildiğimi gördüm ve bir şey kazanmış olmam gerektiğini anladım" diye devam etti.

Google bana bunun 50 bin dolarlık bir ödül olduğunu söyledi, ben de bunu kazandığımı düşündüm. Ancak Michigan Piyango hesabıma girdiğimde biletime Power Play'i eklediğimi ve aslında 100 bin dolar kazandığımı fark ettim! Kocamla gözlerimize inanamadık.

Carvey, Michigan Piyangosu'na kazancıyla evinin borcunu ödemeyi ve geri kalanını kenara atmayı planladığını söyledi.

Kuzey Karolina’da ise molasında piyango bileti alan bir market çalışanı, vardiyasını bitirdiğinde artık çok daha zengindi.

Kuzey Karolina Eğitim Piyangosu'nun blog yazısına göre Polkton'dan Nora Huntley, çalıştığı 74. Otoban üzerindeki Marathon Food Center'dan 5 Times Lucky bileti aldı.

Molasında aldığı 5 dolarlık bilet 200 bin dolarlık büyük ikramiyeye dönüştü.

"2 ve 0 gördüm, bu yüzden 20 dolar kazandığımı sandım" dedi.

Şoke olmuştum.

15 torunu olan büyükanne, büyük ödülünü ailesiyle paylaşacak.

Başka bir yerde, Illinois'daki Kendall County'den bir adam geçen ay Şanslı Gün Loto çekilişinde 5 numarayı da tutturduktan sonra 550 bin dolar kazandı.

Adının açıklanmasını istemeyen talihli, iyi haberi vermek için eşini uyandırdığını anlattı.

"Onu uyandırdım ve sordum, 'Tatlım, nereye taşınmak istersin? Piyangoyu tutturdum!' dedim. Nefes nefese kalmaya başladı, neredeyse 911’i arayacaktım" dedi.

Çift, ödül parasıyla ne yapacaklarını düşündükten sonra, bir kısmını tatile harcamaya karar verdi.

Talihli, "Bu kış ailemizi ziyaret etmek ve tatilleri unutulmaz kılmak için Hawaii'ye rüya gibi bir gezi yapacağız!" dedi.

Bu aynı zamanda bizi güzelce emekliliğe de hazırlıyor.

Independent Türkçe 


Charlie Kirk suikastından sonra ABD'de İncil satışları fırladı

Yeni veriler, Charlie Kirk suikastı da dahil önemli şiddet olaylarının ardından ABD'de İncil satışlarının hızla arttığını gösteriyor (AP)
Yeni veriler, Charlie Kirk suikastı da dahil önemli şiddet olaylarının ardından ABD'de İncil satışlarının hızla arttığını gösteriyor (AP)
TT

Charlie Kirk suikastından sonra ABD'de İncil satışları fırladı

Yeni veriler, Charlie Kirk suikastı da dahil önemli şiddet olaylarının ardından ABD'de İncil satışlarının hızla arttığını gösteriyor (AP)
Yeni veriler, Charlie Kirk suikastı da dahil önemli şiddet olaylarının ardından ABD'de İncil satışlarının hızla arttığını gösteriyor (AP)

Yeni veriler, Charlie Kirk suikastı da dahil son şiddet olaylarının ardından ABD'de İncil satışlarının hızla arttığını gösteriyor.

Yayın satışlarını takip eden Circana BookScan'e göre, Hıristiyan kutsal kitabının satışları eylülde geçen yılın aynı ayına göre yüzde 36 arttı.

Wall Street Journal'ın haberine göre, bundan önce satışlar 2025'te aylık 1,5 milyon adet civarında sabit kalırken, Kirk'ün eylülde öldürülmesinin ardından 2,4 milyona fırladı.

MAGA yorumcusu ve fenomen Kirk, Hristiyan inançlarını açıkça dile getiriyordu. 10 Eylül'de, 31 yaşındayken Utah'taki bir üniversite kampüsünde vurularak öldürüldü.

Genel satış artışının yanı sıra, HarperCollins Christian Publishing de dahil diğer dini yayıncılar da 18-34 yaş aralığındaki kişilerde İncil'e yönelik ilginin arttığını gözlemledi. Kirk, üniversitedeki münazara etkinliklerinde bu yaş grubundakilerle etkileşime geçiyordu.

HarperCollins Christian Publishing'in başkanı ve CEO'su Mark Schoenwald'a göre Kirk'ün ölümü "birçok kişiyi uyandırdı". Schoenwald, The Journal'a, "Neye ve neden inandıklarını düşünmeye başladılar" diye konuştu.

İlgili çalışma kılavuzlarının satışlarının, okuyucuların İncil'i anlamak ve öğretilerini kendi yaşamlarına uygulamak için yeniden efor sarf ettiğini gösterebileceğini de sözlerine ekledi.

HarperCollins Christian Publishing, kendisini ülkenin en büyük ticari İncil ve Hıristiyan kitap yayıncısı olarak tanımlıyor. The Wall Street Journal gibi bu yayıncı da News Corp.'a ait.

dfrgt
Kirk'ün 21 Eylül'de Arizona'da düzenlenen cenazesine 90 binden fazla kişi katıldı (AP)

Schoenwald'ın bu görüşüne diğer analistler de katılıyor.

Circana BookScan analisti Brenna Connor, The Journal'a, "Eylülde, şiddet, jeopolitik gerginlikler ve ekonomik belirsizlik gibi rahatsız edici olaylar dalgası yaşandı ve bu da bir kalıbın altını çizdi: Kriz zamanlarında daha fazla kişi teselli ve destek için inanca yöneliyor" diye konuştu.

Kirk'ün eşi Erika, 21 Eylül'de Arizona'daki cenaze töreninde, suikastın ülke genelinde dini bir uyanışı tetiklediğini iddia etmişti.

"Geçen hafta, insanların 10 yıl aradan sonra ilk kez İncil açtığını gördük. İnsanların çocukluklarından beri ilk kez dua ettiğini gördük. İnsanların hayatlarında ilk kez kilise ayinine gittiğini gördük" demişti.

Kirk, konuşmasında kocasını vurmakla suçlanan kişiyi de affetmişti.

İncil satışlarındaki artış eğilimi ABD Başkanı Donald Trump için iyi bir haber olabilir. Trump, 13 Temmuz 2024'te Pensilvanya'nın Butler kentinde uğradığı suikast girişimini anan ve 59,99 dolara satılan kendi kişisel markalı Kutsal Kitabı'nı pazarlıyor.

Trump'ın adı, kapakta "Tanrı'nın Müdahale Ettiği Gün" ifadesinin üzerinde yer alıyor. Bu ifadenin, İncil basıldıktan sonra yazıldığı anlaşılıyor. Kitaplar, herhangi bir siyasi kampanyayla bağlantılı olmadığını ve başkanın mülkiyetinde veya kontrolünde olmadığını belirten bir internet sitesinde satılıyor.

Associated Press tarafından daha önce yapılan bir araştırma, vatansever "Tanrı ABD'yi Korusun" İncillerinin aslında Çin'de üretildiğini ortaya koymuştu.

Independent Türkçe


Nasrallah final sahnesinde: Tahran'la bağ böyle koptu

Beyrut'un güney banliyösündeki bir camide dev ekranda Hasan Nasrallah'ın konuşmasını izleyen Hizbullah destekçileri, Kasım 2019 (AFP)
Beyrut'un güney banliyösündeki bir camide dev ekranda Hasan Nasrallah'ın konuşmasını izleyen Hizbullah destekçileri, Kasım 2019 (AFP)
TT

Nasrallah final sahnesinde: Tahran'la bağ böyle koptu

Beyrut'un güney banliyösündeki bir camide dev ekranda Hasan Nasrallah'ın konuşmasını izleyen Hizbullah destekçileri, Kasım 2019 (AFP)
Beyrut'un güney banliyösündeki bir camide dev ekranda Hasan Nasrallah'ın konuşmasını izleyen Hizbullah destekçileri, Kasım 2019 (AFP)

Suikasttan önceki aylarda, Hizbullah eski Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, ‘destek savaşının’ sonuna kadar ‘çatışma kuralları’ içinde kalacağına ve İran'ın Lübnan'da kırk yıldır süren İslami direnişin bu kadar kolay bir şekilde yok olmasına izin vermeyeceğine inanıyordu. Ancak yanlış hesaplamalar, Hizbullah’ın savaşla ilgili net kararlar almasını engelledi. Eylül 2024'e gelindiğinde savaş kanlı bir hal almıştı.

Bu araştırma, ‘saha sırlarının İsrail tarafından suikasta kurban giden Hizbullah liderleriyle birlikte gömüldüğünü ve Nasrallah'ın, saha bilgisi eksik olan yeni liderlerle birlikte etkinliğini yitirdiğini’ ortaya koyuyor. Karşıt bir anlatı ise Hizbullah’ın sorununun, liderlerin kaybı değil, füze operatörlerinin kaybı olduğunu iddia ediyor.

Söz konusu araştırma, 2024 yılında Hizbullah liderliğiyle temas halinde olan Lübnanlı ve Iraklı şahsiyetlerle 2025 yılının ağustos ve ekim ayları arasında yapılan röportajlara dayanıyor. Bu şahsiyetler arasında eski liderlerden din adamlarına ve güvenlik personeline kadar çeşitli kişiler bulunuyor. Bazılarının kimlikleri güvenlik nedenleriyle gizli tutuldu.

ju6
Lübnan halkının büyük bir kısmı, Hizbullah eski Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın televizyonda yayınlanan konuşmalarını heyecanla bekliyordu. (AFP)

Lübnan'daki yıpratma savaşı çelişkili anlatıların sahnesi haline gelmiş olsa da, tanık ifadeleri Nasrallah'ın suikastından önceki son sahnede, Ocak ve Eylül 2024 arasında, boşlukların makul bir kısmını doldurdu.

Lübnanlı yetkililere göre, bu dönemde yaklaşık 3 bin 768 kişi öldü ve 15 binden fazla kişi yaralandı. Tel Aviv Üniversitesi'nin bir raporuna göre, Hizbullah 12 binden fazla hedefi vuran saldırılarda yaklaşık 2 bin 500 üyesini kaybetti. Bunların en önemlileri Hasan Nasrallah ve Hizbullah’ın seçkin ‘cihatçı’ kanadının askeri liderleriydi.

Çatı altında savaş

Savaşın ilk haftalarında Hizbullah, ‘çatışma kurallarının’ geçerli kalacağına ve çatışmanın açık savaşa dönüşmeyeceğine inanıyordu. Bu bilgi, askeri liderlerle yakın ilişkisi olan bir Lübnanlı yetkili tarafından verildi.

Anonim kalmak kaydıyla Şarku’l Avsat'a konuşmayı kabul eden bu kişi, savaşın ilk aşamalarında etkili Hizbullah üyelerinin katıldığı özel bir toplantıda ‘Nasrallah'ın hesaplamalarının Şeba Çiftlikleri bölgesindeki çatışmalardan öteye gitmediğini’ bildirdi.

Lübnanlı kaynağa göre, Şeba Çiftlikleri'nin metafor olarak kullanılması, Hizbullah ile İsrail ordusu arasında kamikaze insansız hava araçları (İHA) veya yerel olarak üretilen roketlerin kullanıldığı klasik çatışmaları ifade ediyor.

Hizbullah'ın zihniyeti, 2006 savaşından sonra büyük çaplı operasyonları durdurma anlaşmasından bu yana ‘caydırıcılık denklemi’ kapsamında kaldı. Nasrallah, o dönemde yaptığı ünlü bir konuşmada ‘savaşı başlatacağını söylemiş olsa da, daha önce yaşananların ötesine geçmedi.

Lübnanlı isim, daha sonra ağır yaralandığı ve saklandığı söylentileri çıkan bir Hizbullah liderinin “Aksa Tufanı’ndan sonra Hizbullah’ın planlarının bir kısmı, İran'ın müzakerelerdeki konumuyla caydırıcılık ve ateşkesi kontrol etmeyi başarmasına dayanıyordu” dediğini aktardı.

Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “Hizbullah, Tahran ile banliyöler arasındaki bağ kopmadığı sürece İran'ın dengesiz çatışmaya denge getirmesini bekledi ve büyük kayıplar vermeden ateşkes sağladık” dedi.

İran Dini Lideri Ali Hamaney önderliğindeki İranlı yetkililer, Tahran'ın müttefiklerini terk etmeyeceğini defalarca dile getirdi. Nasrallah da mali ve askeri destek için İran'a teşekkür etti.

Üç göz

Şii bir din adamı, Beyrut'un Dahiye semti yakınlarındaki evinde Şarku'l Avsat'a, Hizbullah'ın topyekûn savaşın hızlı temposunu hayata geçirmesinde belirleyici rol oynayan bir dönüm noktası hakkında konuştu.

Necef'te eğitim almış Lübnan vatandaşı olan din adamı, savaş sırasında ailesinden dört genci kaybetti. Bunlardan ikisi, ülkenin güneyindeki el-Adise'de İsrail hava saldırısında öldürüldü. Din adamı, Nasrallah'ın savaş alanında durumu tersine çeviren komutanlarını kaybettiğini söyledi.

60'lı yaşlarında görünen adam, “Sonunda, her saha komutanı öldürüldüğünde Nasrallah'ın net görmesine yardımcı olan bir gözünü kaybettiği ortaya çıktı. Eski genel sekreter saha izlemeye çok bağlı ve takıntılıydı, ancak etkili araçlarını kaybetmeye başlamıştı” dedi.

Bu ifadeye göre, Nasrallah'ı en çok etkileyen şey, üç komutanın yokluğuydu: ‘Ebu Talib’ lakaplı Talib Abdullah, İbrahim Tahsin olarak da bilinen İbrahim Akil ve eski genel sekreterle bağlantısı olduğu düşünülen Visam et-Tavil.

Üç adamın ölümleri incelendiğinde, Nasrallah'ın ‘destek savaşının’ çalkantılı aşamaları boyunca ‘üç gözünü’ kaybetmeye başladığı ortaya çıkıyor.

sfergt
(soldan sağa) İbrahim Akil, Visam et-Tavil ve Talib Abdullah

Hizbullah’ın Rıdvan Gücü’nün önde gelen komutanlarından et-Tavil, 8 Ocak 2024'te öldürüldü. 11 Haziran'da, İsrail'in Güney Lübnan'daki Cuya köyünde bir eve düzenlediği hava saldırısında, İsrail ile güney sınır şeridinin orta bölgesinden Litani Nehri'ne kadar olan bölgedeki Hizbullah operasyonlarından sorumlu olan Ebu Talib olarak bilinen Talib Abdullah öldürüldü. O dönemde, onun suikastının Nasrallah'a vurulmuş en ağır darbe olduğu söylendi.

20 Eylül 2024'te Nasrallah, 30 Temmuz 2024'te suikasta kurban giden Fuad Şükür'ün yerine geçen İbrahim Akil'i de kaybetti.

Şii din adamı, “Nasrallah kafa karıştırıcı saha istihbaratı ile kuşatılmıştı ve sahadaki Hizbullah yetkilileri, kritik bir anda karar beklerken olan biteni nasıl yorumlayacaklarını bilmiyorlardı” dedi.

Bazı dönemlerde operasyon odalarında bir miktar kaos yaşandı. Lübnanlı kaynaklara göre saha komutanları, doğaçlama hareketlerden şikâyet ettiler. Çünkü unsurlar olması gerektiği gibi disiplinli davranmak yerine endişe ve şüpheyle hareket ediyorlardı.

Nasrallah, üç komutana ek olarak, 3 Temmuz'da Aziz Birliği Komutanı Muhammed Nasır'ı da kaybetti. Geriye sadece Ali Karaki kaldı, ancak o da 27 Eylül 2024'te eski genel sekreterle birlikte suikasta kurban gitti.

Üç liderin kaybına rağmen, sekiz ay boyunca Nasrallah ve çevresi ‘çatışma kuralları’ sınırları içinde düşünmeye devam etti ve ‘topyekûn savaşı’ dışladı.

Et-Tavil'in suikastından sonra Nasrallah, “Direnişin eylemleri dürtüsellikle değil, ihtiyatla yönetiliyor” dedi. Ebu Talib'in suikastının ardından Lübnan medyası, Hizbullah kaynaklarına dayanarak ‘yanıtın sınırlı olacağını, hemen topyekûn bir savaşa girilmeyeceğini’ ifade etti. İbrahim Akil'in cenazesi sırasında Naim Kasım uzun bir konuşma yaptı ve Hizbullah’ın ‘açık hesapların savaşı’ adlı yeni bir aşamaya girdiğini belirtti. Birkaç gün sonra Nasrallah suikasta kurban gitti.

s7u8
Lübnanlı bir kadın, 2 Ocak 2024'te Beyrut'un güney banliyölerinde Salih el-Aruri'nin öldürüldüğü İsrail saldırısının ardından yıkılan Hamas ofisinin önünden geçiyor. (DPA)

Lübnanlı yayıncı ve yazar Ali el-Emin, Nasrallah'ın ‘Hizbullah’ın askeri olarak İsrail'i caydırma ve topyekûn bir savaşı önleme kapasitesine sahip olduğuna inandığını, ancak bu değerlendirmenin daha sonra yanlış olduğunun ortaya çıktığını’ söyledi.

İHA’lar, Hizbullah'ı iyi tanıyor

Lübnanlı kaynaklara göre, Ocak ve Kasım 2024 arasında suikasta kurban giden saha komutanları, bozuk bir komuta zincirinin parçalarıydı. Deneyim ve bilginin sorunsuz bir şekilde aktarıldığı kurumsal veya hiyerarşik bir yapının parçası değillerdi.

Kaynaklar, ‘yeni komutanın suikasta kurban giden komutanın tüm sırlarını kavrayamadığını, bazı operasyonel detayların gizli kaldığını’ belirtiyor. Bu, Nasrallah'ın savaşla başa çıkma ve Hizbullah’ı ayakta tutma konusunda karşılaştığı sorunlardan biriydi.

Şarku’l Avsat'ın yaptığı röportajlardan, Hizbullah'taki her liderin kişisel deneyimlerine dayalı olarak kendi ilişki, bilgi ve yöntem sistemini kurduğu anlaşıldı. Öldürüldüğünde, deneyimleri de onunla birlikte gömülüyor.

Lübnanlı din adamı, “Savaşın bir noktasında, İsrail insansız hava araçları (İHA) bir Hizbullah biriminin üzerinde uçtuğunda, kısa süre önce görevi devralan saha komutanından daha fazla bilgiye sahipti” ifadesini kullandı.

İsrail’e bilgi sızdırılan iğne deliği

2 Ocak 2024'te Hamas'ın siyasi büro eski başkan yardımcısı Salih el-Aruri'nin suikastının ardından Hasan Nasrallah'ın çevresinde ilk kez şüpheler baş gösterdi.

Lübnanlı din adamı, o yılın ilk haftasının zorlu geçtiğini ve Visam et-Tavil'in suikastıyla sona erdiğini söylüyor. Hizbullah içinde “Nasrallah olanları beklemiyordu... İki suikastın ardından bir süre sessiz kaldı” şeklinde söylentiler duyuldu.

Nasrallah saldırı yerine savunmayı tercih etti. Ali el-Emin, el-Aruri'nin suikastının ardından, Hizbullah liderliğinden askeri ve saha komutanlarının Nasrallah ile acilen bir araya geldiğini ve ‘İsrail'in suikastları nedeniyle mümkün olan en geniş kapsamda savaş açılmasını talep ettiklerini’ söyledi. Ancak Nasrallah'ın onlara verdiği yanıt şuydu: “Oraya gitmemeliyiz.”

Hizbullah’ın tepkisi geri çekilmek ve derin şüpheye kapılmak oldu. Lübnanlı din adamı, bunun ‘İslamcı hareketlerin, özellikle de Şii hareketlerin, kendilerini içe dönük düşünceye odaklanmak için izole etme alışkanlığı’ olduğunu söylüyor. Güvenlik kaynakları, Hizbullah’ın ‘düşmana’ bilgi sızdırılan iğne deliğini bulmak umuduyla iletişim ağlarını yeniden düzenlediğini bildirdi.

2015'ten beri Hizbullah ile temas halinde olan Iraklı bir Şii lider, “Beyrut'ta suikastların artmasıyla Hizbullah ile iletişim kanalları defalarca değişti. Banliyölerden bir şeye ihtiyacımız olduğunda her seferinde yeni insanlarla tanışırdık” şeklinde konuştu.

Iraklı lider, “Hizbullah sadece saha hareketlerimiz için bir referans değildi, aynı zamanda yerel siyasi etkileşimlerimizde de ona başvuruyorduk. Bu yüzden Bağdat'ta pek çok kişi yardım sunmaya istekliydi” dedi.

sdfrgt
İsrail, Hizbullah'ın üst düzey liderlerini ortadan kaldırarak örgütün askeri yapısını önemli ölçüde zayıflattı. (AFP)

2024 yılının Ağustos ayında, İranlılar Iraklı gruplardan Hizbullah'ı desteklemelerini istedi. Iraklı lider şöyle dedi: “Onlara nasıl yapacağımızı sorduk. Onlar da şöyle dedi: Bu aşamada, savaşa hazır olduğunuzu medyaya duyurun.”

20 Eylül 2024'te Iraklı grup Ketaib Seyyid eş-Şuheda, Lübnan sınırına 100 bin savaşçı göndereceğine söz verdi, ancak kimse gitmedi.

Sızıntının peşinde

Bir yerlerden ‘ihanet’ kokusu geliyordu. Eylül 2024'e kadar Beyrut'u ziyaret ettiğini söyleyen Iraklı lider, “Aracılar çeşitli vesilelerle mesaj taşıma görevlerini durdurmaları konusunda bilgilendirildi. Hizbullah aslında başka yöntemler deniyordu” diyerek bu durumu ima etti.

Lübnanlı din adamının bunun için bir açıklaması var: “Hizbullah, sızıntının nereden olduğunu bulmak için farklı iletişim yöntemleri denedi. İsrail, Hizbullah liderlerinin etrafında inşa edilen güvenlik duvarına hangi gizli çatlaktan sızmıştı?”

Ancak, ‘çağrı cihazları’ olarak bilinen kablosuz iletişim cihazlarının patlatılması Hizbullah’ı mahvetti, liderleri birbirlerinden ve saha ağlarından izole etti ve sistem tamamen kapanma durumuna girdi. Bir noktada, liderlikte kalanların, Ekim 2023'ten beri Hizbullah’ın faaliyetlerine eşlik eden istihbarat ihlalini onarmaya yönelik girişimleri sona erdi.

Lübnanlı din adamı, Hizbullah’ın saha birimlerinin çağrı cihazı patlamasından sonraki günlerde hiçbir şey duymadığını söyledi. Liderliğin, birim subaylarına rutin emirler vermeye yeniden başlaması uzun zaman aldı ve bu emirler etkisizdi.

O aşamada, Hizbullah'ın bir askeri lideri Nasrallah'a çatışma kurallarının halen geçerli olup olmadığını sordu. Şarku’l Avsat'ın elde ettiği tanıklığa göre, ‘belirli bir cevap almamak alışılmadık bir durumdu.’

ascdfgt
Lübnan'ın güneyinde bulunan Armata köyündeki bir kampta askeri eğitim sırasında yemin eden Hizbullah savaşçıları (Arşiv – DPA)

Nasrallah, istemediği bir açık savaşın ortasında olduğunu fark etti, ancak önemli toplantılara katılan kaynaklara göre artık çok geçti.

Siyasi medya profesörü Ali Muhammad Ahmed, direniş hareketinin yaygın olarak benimsediği anlatıya biraz yakın bir yorumda bulundu. O, geleneksel çatışma kurallarının sürdürülmesinin İsrail aleyhine dengeleri değiştireceğini, ancak denklemi gerçekten değiştiren şeyin, Hizbullah’ın hesaba katmadığı teknik ve bilgi üstünlüğü olduğunu söyledi. Bu, yapbozun eksik parçasıydı.

Son sahne

Nasrallah'ın 27 Eylül'de Hizbullah’ın İHA biriminin komutanı Muhammed Surur'un cenazesine katıldığı ve ardından Lübnan'daki Kudüs Gücü Komutan Yardımcısı Abbas Nilfuruşan eşliğinde Haret Hreik'e gittiği bildirildi.

Aralarında neler konuşulduğu gizli kalmaya devam ediyor. Destek savaşının onları nereye götürdüğünü son kez gözden geçirip geçirmediklerini kimse bilmiyor. Sonunda, Hizbullah’ın karargâhı olan bir yeraltı sığınağına vardılar ve yolculukları burada sona erdi. İsrail'in, tahkimatları delebilecek tonlarca patlayıcı kullandığını söylediği bir saldırıda öldürüldüler. Ertesi gün, banliyölerde ve her yerde onlarca soru soruldu.

Hayatını kaybeden aile üyelerinin fotoğraflarına bakarken konuşan Lübnanlı din adamı şöyle dedi: “Direniş ortamındaki birçok kişi şoktan kurtulmak için uzun zaman harcadı, ama sonunda şu soruyu sordular: Kim diğerini hayal kırıklığına uğrattı? Hizbullah mı, İran mı? Direniş mi, Velayet-i fakih mi?”

Ali Muhammed Ahmed, Hizbullah’ın temel zihniyetinin basit olduğunu düşünüyor: kendisine dayatılan bir savaştan kaçamazdı. Bu nedenle de devam etti.

dfrgt
27 Eylül 2024'te Beyrut'un güneyindeki Hizbullah karargâhı vuruldu ve Genel Sekreter Hasan Nasrallah suikasta kurban gitti. (DPA)

Ancak Ali Muhammed Ahmed, “Hizbullah kolektif bir liderlik sistemine sahip. Ancak İsrail, stratejik füze operatörlerini etkisiz hale getirerek savaşın başlarında üstünlük sağladı” dedi. Muhammed Ahmed, operatörlerin yerlerinin doldurulması zor ‘nadir birer değer’ olduğuna inanıyor. Ahmed’e göre Hizbullah'ın sorunu, saha komutanlarını kaybetmesi değil, operatörlerini kaybetmesi.

Ahmed, “Hizbullah, ateşkesin son gününde yüzlerce roket fırlattığında, yeni füze operatörleriyle yeni kan enjekte etmeyi başardığını anladık” dedi.

Ahmed’e göre ‘kimse diğerini hayal kırıklığına uğratmadı.’ Sorun, İran ve Hizbullah'ın her ikisinin de 7 Ekim 2023'ten önceki bir anda yaşaması ve saatin ikisi için de ilerlememesiydi.

Amerikan işleri konusunda uzman Iraklı araştırmacı Akil Abbas, İsrail ve Binyamin Netanyahu'nun defalarca, yaşananların ABD'deki 11 Eylül olaylarına benzediğini söylemesine rağmen, Hizbullah ve İran'ın değişimin büyüklüğünü tam olarak anlamadığını söyledi. Abbas, “Herkes eski kuralların artık geçerli olmadığını ve yeni kuralların zorla dayatıldığını anladı” ifadesini kullandı.

İran ve Hizbullah için krizi derinleştiren şey, uluslararası arabulucuların sahneden kaybolmasıydı. Abbas'a göre, “Önceki savaşlarda, örneğin Avrupalılar, bu savaş hariç, savaşı durdurmakla ilgileniyorlardı.”

Her halükârda, İsrail'in hızı fark yaratmada belirleyici bir rol oynadı. Abbas, “İran bu konuda hiçbir şey yapamadı. Bu olaylar, İran'ın müdahale kapasitesinin ötesindeydi, çünkü bu büyüklükte bir çatışmaya hazırlanmak için zamana ihtiyacı vardı” şeklinde konuştu.

Ancak İran, eski düşünce tarzının artık geçerli olmadığını fark ettikten sonra, oyunun sonlarında Nasrallah'a ulaşmaya ve onu sakinleşmeye ve belki de geri çekilmeye çağırmaya çalıştı, ancak Nasrallah'ı hiçbir şey yapmaya zorlayamadı. Iraklı araştırmacı, Tahran'ın Nasrallah'ı ‘sahadaki usta’ olarak gördüğünü söyledi.

Lübnan'da ateşkesin ilan edilmesinden neredeyse bir yıl sonra, Lübnan'daki savaşın sonu, Lübnanlı din adamının ifadesiyle, enkazın altında halen yanan közlere bağlı. O, “barışa mahkûm olan Lübnan'ın, aynı zamanda yeni cepheler ve temas hatlarına da mahkûm olduğunu” ifade etti.