Yeni Arapçılık

Milliyetçilik artık kınama veya destek ifadeleri değil, gaz hatları, elektrik şebekeleri ve bir zorunluluk haline gelen modern bir anlayışın pekiştirilmesidir.

Milliyetçilik kavramı değişti ve artık onlarca yıl önce hakkında okuduğumuz gibi değil (AFP)
Milliyetçilik kavramı değişti ve artık onlarca yıl önce hakkında okuduğumuz gibi değil (AFP)
TT

Yeni Arapçılık

Milliyetçilik kavramı değişti ve artık onlarca yıl önce hakkında okuduğumuz gibi değil (AFP)
Milliyetçilik kavramı değişti ve artık onlarca yıl önce hakkında okuduğumuz gibi değil (AFP)

Mustafa Feki
Ulusal terminoloji, onu zamanın ruhuna daha uygun, ulusal ve küresel ruh haline daha yakın hale getiren geçişlere ve dönüşümlere tabi oldu. Aynısı Arap milliyetçiliği için de geçerli, geçen yüzyılın altmışlı ve yetmişli yıllarında olduğu gibi kalmadı. Artık ulusal kurtuluş hareketleriyle ve o zamanlar Asya ve Afrika kıtalarında son nefesini vermek üzere olan sömürgeciliğe karşı direnişle doğrudan bağlantılı değil. Dünya değişti, evrildi ve şimdi çağdaş uluslararası ilişkilerin yeniden yapılandırıldığı bir süreç var. Milliyetçilikler şimdiki zamanla daha yakından ilgili daha gerçekçi bir yöne doğru hareketlendi.
İşte aynı milletin, hatta komşu milletlerin çocukları arasındaki bölünmeye, hatta bir çatışmaya tanık oluyoruz. Rusya ve Ukrayna arasındaki kanlı çatışma, milletlerin bölünmesi, ırkların parçalara ayrılmasıyla dünyanın değiştiğine dair kanıtlar sunuyor. Rusya ve Ukrayna, eski Sovyetler Birliği'nin iki birimiydi ve hiç kimse aralarında şu anda şahit olduğumuza benzer ve neredeyse dünya savaşına işaret eden bir savaşın patlak vermesini beklemiyordu. Öyle ki son aylarda nükleer silahlar ve kullanım olasılıkları hakkında ifadeler dillendirilmeye başlandı. Oysa dehşet dengesinin, nükleer ve biyolojik silahların dış politikanın teorik literatürü dışında artık var olmamasına yol açtığını varsayıyorduk. Ama öyle görünüyor ki insan hafızası, (Pearl Harbor) ve daha sonra (Hiroşima) ve (Nagazaki)'de olduğu gibi, son dünya savaşından önemli olayları hala muhafaza ediyor ve işte çağdaş dünya, parmak uçlarında dikilmiş, şiddetli krizden ve devam eden çatışmadan bir çıkış yolu arıyor.
Buradan milliyetçilik kavramının değiştiğini ve benzer dönüşümler geçirdiğini net bir şekilde çıkarıyoruz. Mesele, artık ulusal sabiteler ve onların çerçevesindeki fikri şablonların durgunluğu hakkında onlarca yıldır okuduğumuz gibi değil. Dünya değişti, adlandırmalar daha önce bilinmeyen farklı varlıklara atıfta bulunuyor ve bu, kaçınılmaz olarak Arap milliyetçiliği için de geçerli. Bu beni o kadar cezbetti ki birkaç yıl önce bu gelişmeleri, Arapçılık kavramında yaşanan değişiklikleri, bu terimin zamanımızdaki gerçek anlamını tartışmak istediğim "Mısır Arapçılığı" adlı bir kitap yayınladım. Burada birkaç gözlemimizi sayacağız:
Birincisi, Arap milliyetçiliği kavramı artık onu dokunulmaz bir “tabu”ya dönüştüren, düşünülmesini affedilemez gören keskin yankıya sahip değil. Milliyetçiliğin tabuya dönüşmesi, çağrışımları ve ifade ettiği anlamlar değişse de, Arapları, sanki taptıkları büyük bir putmuş gibi milliyetçilik kavramı yörüngesinde dönmeye yöneltmişti
Milliyetçiliğin gerçek değerinin sadece savaşlarda ve büyük muharebelerde ortaya çıktığına inananlar var. Ana devlet dediğimiz merkezî devlette millî fikrin gerilemesinin, millî seslerin giderek duyulmaz olmasına, üniter iddiaların çöküşüne ve milliyetçilik kavramı üzerine pragmatik diyaloğun başlamasına sebep olan neden ve etkenlere eklenen bir diğer olumsuz unsur olduğunu da göz önünde bulunduruyorlar.
Yukarıda bahsi geçen kitabımda hâkim olan, Arapların sesiyle çöllere ve vadilere taşınan Mısır Arapçılığı denebilecek yeni çağrışımların önemini ele almıştım. Bir keresinde Lübnanlı büyük düşünür Elias Sahab'dan, Arap milliyetçisi düşünürlerin Arapçılık kriterlerini merkezî devlet ile olan ilişkileriyle ölçtüğünü duymuştum ki, bu devlet de altmışlı yıllarda Mısır’dı.
Şimdi durum nispeten farklı, ulusal sloganlar artık daha önce hâkim olan klasik içeriğe sahip değil. Aynı şekilde, 1967'deki askeri yenilgi ile Mısır'ın kendisi de değişti ve kamuoyunun ruh hali radikal sloganlardan ve tumturaklı söylemlerden uzaklaştı.
İkincisi; aynı milliyetçi arenada bir çıkar çatışmasının meydana geldiğini, artık amaçların mutlaka aynı, araçların ortak olması gerekmediğini tam bir tarafsızlıkla kabul etmeliyiz. Arapçılık ifadesini kullanma ya da atıfta bulunma yöntemlerinde açık farklılıklarla karşı karşıyayız. Arapçılık, öncelikle kültürel bir çağrışım haline geldi. Etkisi bazen bunun ötesine geçerek genişlediğinde ise, esasında temel Arap davasına atıfta bulunuyor. Temel Arap davası dediğimizde, üzerine ve üzerimize düşen her şeyle Filistin davasını kastediyoruz. Hele ki son yıllarda gerileme demeyelim de bir tür durgunluğa evrilmesinden sonra. Gerileme demiyoruz çünkü Filistin halkının yiğitliği kesintisiz, ancak şu anda yaşadığımız bir Arap-İsrail çatışmasını çözme girişimi değil, sadece bu çatışmanın yönetilmesidir.
Bilhassa bir yanda Arap ülkeleri diğer yanda İbrani devleti arasındaki ikili ilişkilerde büyük değişiklikler meydana geldiğinden, bu kronik soruna nüfuz etmekten bahsetmek artık mümkün değil. Bu noktada Arapçılık kavramı daha önce önerilmeyen yeni çağrışımlar kazandı.
Üçüncüsü; yine (Arap düzeyinde) artık kitleleri birlik yönüne çeken çekici bir "karizma"ya sahip bir ulusal liderliğin olmadığını kabul etmeliyiz. Çeşitli Arap ülkelerinde yerel çıkarlar dili hâkim oldu ve artık yoğun veya alevli duygular için geniş bir alan yok. Herkes dersi anladı ve Arap ümmetinin nihayetinde asla bir slogan, hayal, hatta illüzyon olmayıp, bayrağı altındaki birimlerin ortak çıkarları için bir buluşma yeri olduğuna tamamen ikna oldu. Özel anlamı ve doğru mefhumu ile bir bölgesel devlet çağında yaşıyoruz.
Dördüncüsü; Arap bölgesinin ve içinde yaşayan milletlerin karakterini, Arapların, Farsların, Kürtlerin ve Türklerin kimliğini takip edenler, bölgenin jeopolitik yapısının artık daha önce müjdelediğimiz veya savunduğumuz gibi olmadığını keşfedeceklerdir. Eksik ittifaklar galip geldi, değişen hızlardaki siyaset yaygınlaştı. Bölgede artık milliyetler arasında kaynaşma veya baskın kimlikler arasında yakınlaşma için gerçek bir alan yok. Sonuç olarak, Batı Asya ülkeleri, Maşrık (Levant) ve Arap Yarımadası’nın güneyi arasındaki ilişkilere hâkim olan bir akışkanlık durumu ile karşı karşıyayız. Buna ek olarak, üç komşu ülke, İsrail, Türkiye ve İran'ın da çoğu zaman aralarında ortak temelleri olmayan bağımsız ajandaları bulunuyor. Bunu görmek için Arap sahnesini ve ilk etapta uluslararası değişimlere, ardından çoğu durumda bölgesel değişkenlere bağlı olarak değişen, bölgedeki diğer güçlerle ilişkilerini dikkatle incelemek yeterlidir.
Beşincisi; burada ulus-devleti korumanın önemini, enternasyonalizm bahanesi ve radikal örgütlerin illüzyonları ile önemini azaltma tehlikesini ihmal etmemeliyiz. Zira radikal örgütler bölgeyi kendi halklarının çıkarlarına hizmet etmeyen yönlere çekmeye çalışıyorlar. Her şeyden önce,  Arap ümmetinin ulusal çıkarlarına, halklarının ülke içi menfaatlerine hizmet etmeyecek tahakkümlerini güçlendirmeyi amaçlıyorlar. Dini ve üç dinin takipçileri üzerindeki tehlikeli etkisini sömürmeye, manevi boyutunu politize etmeye çabalıyorlar. Böylece dini, ilerleme sürecini, güven ve kararlılıkla ilerleyen modern ülkelerin tesisine engel olan yıkıcı bir güce dönüştürüyorlar.
Yukarıdaki gözlemler, Arap-Arap çatışmasının boyutlarını tek milliyetçilik, bu bağlamda duyguların parçalanmasına ve birleşik milliyetçi ruhun kırılmasına yol açan açık ihtilaflar çerçevesinde kadraja alma girişimidir. Bu nedenle, 2011 yılında Kahire'de yayınlanan bahsi geçen kitabımızda (Mısır Arapçılığı) belirttiğimiz ve modern Arapçılık kavramının pekiştirilmesini, başkasının yerine bir alternatif olarak yerleştirilmesini açıkça talep eden görüşümüze bağlıyız. Mevcut Arapçılık, kınama veya destek ifadeleri değil, gaz hatları, elektrik şebekeleri ve modern yollar ağıdır. Arapçılık, on yıllardır yaşadığımız gibi Arapların çıkarları ve daha iyi bir yarın için umutları üzerinde gerçek bir etkisi olmayan tarihsel bir yanılsama değil, modern bir kurgu haline geldi.
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.



İngiltere'nin savaş ve kriz zamanlarındaki operasyon odası: COBRA

İngiltere Sağlık Bakanı Matt Hancock (ortada) ve İngiltere'nin Baş Tıbbi Sorumlusu Chris Whitty (sağda), Acil Durum Komitesi'nin (COBRA) acil toplantısı öncesinde Londra'nın merkezindeki Downing Street'e giderken, 2 Mart 2020 (AFP)
İngiltere Sağlık Bakanı Matt Hancock (ortada) ve İngiltere'nin Baş Tıbbi Sorumlusu Chris Whitty (sağda), Acil Durum Komitesi'nin (COBRA) acil toplantısı öncesinde Londra'nın merkezindeki Downing Street'e giderken, 2 Mart 2020 (AFP)
TT

İngiltere'nin savaş ve kriz zamanlarındaki operasyon odası: COBRA

İngiltere Sağlık Bakanı Matt Hancock (ortada) ve İngiltere'nin Baş Tıbbi Sorumlusu Chris Whitty (sağda), Acil Durum Komitesi'nin (COBRA) acil toplantısı öncesinde Londra'nın merkezindeki Downing Street'e giderken, 2 Mart 2020 (AFP)
İngiltere Sağlık Bakanı Matt Hancock (ortada) ve İngiltere'nin Baş Tıbbi Sorumlusu Chris Whitty (sağda), Acil Durum Komitesi'nin (COBRA) acil toplantısı öncesinde Londra'nın merkezindeki Downing Street'e giderken, 2 Mart 2020 (AFP)

Con Coughlin

İngiltere hükümeti ne zaman büyük bir krizle karşı karşıya kalsa masadaki seçenekleri tartışmak ve karşı karşıya kalınan durumla başa çıkmak için birleşik bir yaklaşım formüle etmek üzere acil bir Acil Durum Komitesi (COBRA) toplantısı düzenlemek gibi olağan bir adım atar.

Kriz ister İsrail ve İran arasında ABD'nin de katıldığı son gerilimde olduğu gibi askeri bir tırmanma olsun, ister sel ya da şap hastalığı salgını gibi yerel bir kriz olsun, üst düzey bakanlar genellikle başbakanın başkanlık ettiği özel bir COBRA toplantısına çağrılır.

Eski İngiltere Başbakanı Boris Johnson, aktif görevdeyken koronavirüs (Kovid-19) salgınına karşı hükümetinin verdiği tepkiyi izlemek üzere düzenli olarak bu toplantıları gerçekleştirdi. Mevcut Başbakan Keir Starmer da kısa bir süre önce İran ve İsrail arasında patlak veren çatışmaların ardından Ortadoğu'da tırmanan krize İngiltere’nin nasıl bir tepki vermesi gerektiğini tartışmak üzere benzer bir oturum çağrısında bulundu. Bu oturumda gündeme gelen en önemli konular arasında ABD Başkanı Trump'ın Hint Okyanusu'nda stratejik bir konumda bulunan Diego Garcia Üssü’nde konuşlu ABD bombardıman uçaklarının İran’daki hedefleri vurmak üzere kullanıldığı bir ABD operasyonuna yeşil ışık yakmasının ardından, Trump yönetiminin İsrail'i desteklemek üzere girişebileceği herhangi bir askeri eyleme İngiltere’nin de katılma olasılığı yer alıyordu.

ABD'nin Diego Garcia Üssü’nü kullanmasına izin verme kararı, Starmer'ın geçtiğimiz yıl göreve gelmesinden bu yana karşılaştığı en karmaşık zorluklar arasında yer alıyor.

Diego Garcia Üssü yasal olarak İngiltere'nin egemenlik alanında bulunduğundan, ABD'nin bu üssü kullanmak için İngiltere'den onay alması gerekiyordu. Ancak bu, İngiltere'yi anlaşmazlığın merkezine çekebilecek ve kendi ulusal güvenliği açısında potansiyel sonuçlar doğurabilecek bir karardı.

ABD'nin Diego Garcia Üssü’nü kullanmasına izin verme kararı, Starmer'ın geçtiğimiz yıl göreve gelmesinden bu yana karşılaştığı en karmaşık zorluklar arasında yer alıyor. Starmer, daha önce Irak Savaşı sırasında eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in özel kalem müdürlüğünü yapmış olan Ulusal Güvenlik Danışmanı Jonathan Powell'ın uzmanlığından yararlanacaktır.

cdfghyj
İsrail'in Hayfa kentinde İran füzesinin İsrail'i vurduğu bölgede çalışmalar yürüten acil durum personeli, 20 Haziran 2025 (Reuters)

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre Powell'ın yanı sıra Hazine Bakanı Rachel Reeves, İçişleri Bakanı Yvette Cooper ve Dışişleri Bakanı David Lammy de COBRA toplantılarının düzenli katılımcıları arasında yer alıyor.

Devlet Demiryolları’nda çalışanlar greve gittiğinde toplantıya Ulaştırma Bakanı çağrılırken, Kovid-19 salgını sırasındaki toplantılarda eski Sağlık Bakanı Matt Hancock önemli bir rol oynadı.

Bu toplantıların başlangıcı, ücretler ve çalışma koşulları konusunda uzun süredir devam eden anlaşmazlıkların ülkeyi neredeyse felce sürüklediği 1970'li yıllardaki madenci grevlerine dayanıyor.

Tartışılan konunun niteliğine göre büyüklükleri değişen toplantılara bakanlar ve üst düzey kamu görevlilerinin yanı sıra ordu, istihbarat ve güvenlik teşkilatı mensupları da katılıyor.

COBRA toplantılarının temel işlevlerinden biri de acil durumlarda farklı bakanlıklar ve hükümet kurumlarının çabalarının koordine edilmesidir. Bu durum birleşik ve entegre bir müdahale sağlar. Üst düzey bakanları, yetkilileri ve uzmanları tek bir yerde bir araya getirerek, hükümet durumu doğru bir şekilde değerlendirebilir, olası çözümleri araştırabilir ve krizle nasıl başa çıkılacağı konusunda kritik kararlar alabilir.

fgu
Eski İngiltere Başbakanı Boris Johnson (ortada) Ukrayna'nın Bağımsızlık Günü'nde, Rusya ait olan ve savaş sırasında hasar gören askeri teçhizatının sergilendiği bir açık hava askeri müzesine dönüştürülen Kiev Bağımsızlık Meydanı'nı ziyaret ederken, 24 Ağustos 2022 (AFP)

COBRA toplantıları, Başbakan'ın hükümetin herhangi bir büyük ulusal sorunla hızlı ve kararlı bir şekilde mücadele ettiğine dair kamuoyuna güvence vermesi için etkili bir araçtır.

Bu toplantıların başlangıcı, ücretler ve çalışma koşulları konusunda uzun süredir devam eden anlaşmazlıkların ülkeyi neredeyse felce sürüklediği 1970'li yıllardaki madenci grevlerine dayanıyor. İlk toplantı Whitehall'da, Kabine Ofisi'nin Brifing Odası A'da yapıldı ve ardından COBRA adını aldı.

O zamandan bu yana İngiltere’de terör saldırıları, hastalık salgınları ve sivil huzursuzluklar da dahil olmak üzere birçok krizle başa çıkmanın yollarını aramak üzere çok sayıda COBRA toplantısı gerçekleştirildi.

Bu toplantıların en dikkat çekeni 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından dönemin Başbakanı Tony Blair'in krizin yansımalarıyla başa çıkma yollarını görüşmek üzere üst düzey bakanlarıyla bir araya geldiği toplantı oldu.

Bu toplantı, Blair'in terör örgütü El-Kaide’nin saldırılarına verdiği tepkiyi değerlendirirken dönemin ABD Başkanı George W. Bush yönetimiyle ‘omuz omuza’ olacağı yönündeki ünlü açıklamasıyla sonuçlandı ve İngiltere'nin hem Irak hem de Afganistan'daki uzun vadeli askeri ve istihbarat çatışmalarında önemli bir rol oynamasına yol açan kader belirleyici bir karar alındı.

COBRA toplantılarının hükümetin karar alma sürecinde önemli bir rol oynadığı bir başka dönem de kamu güvenliğinin hükümetin en önemli önceliklerinden biri olduğu 2012 Londra Olimpiyatları sırasındaydı. Bu büyük organizasyon olaysız bir şekilde atlatıldı.

Uluslararası sahnede krizler tırmanmaya devam ederken, hükümetin bu önemli organının toplantıları, önümüzdeki dönemde İngiltere’nin politikasının şekillendirilmesinde önemli bir rol oynamaya devam edebilir.