Suudi Arabistan Film Festivali, sinema ve roman arasındaki mesafeyi kapatıyor

Suudi Filmleri Heyeti Başkanı, Dammam'da düzenlenen festivalin oturumlarına katıldı. (Şarku’l Avsat)
Suudi Filmleri Heyeti Başkanı, Dammam'da düzenlenen festivalin oturumlarına katıldı. (Şarku’l Avsat)
TT

Suudi Arabistan Film Festivali, sinema ve roman arasındaki mesafeyi kapatıyor

Suudi Filmleri Heyeti Başkanı, Dammam'da düzenlenen festivalin oturumlarına katıldı. (Şarku’l Avsat)
Suudi Filmleri Heyeti Başkanı, Dammam'da düzenlenen festivalin oturumlarına katıldı. (Şarku’l Avsat)

Elit sinemanın, genellikle ticari filmler olarak adlandırılan filmlere karşı avantajları hakkında uzun zamandır süren tartışmalar, Kültür Bakanlığı bünyesindeki Film Heyeti’nin desteğiyle Ithra ve Sinema Derneği ortaklığında Kral Abdulaziz Dünya Kültür Merkezi’nde (Ithra) düzenlenen 8. Suudi Film Festivali’nde de hız kesmeden devam etti. Film Heyeti Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah el-Eyaf, uzun veya kısa metrajlı olsun, amaç seyirciyi Suudi sinemasına çekmek olduğu için ticari filmlerin herhangi bir bir zarar gelmeyeceği düşüncesinde. Cumartesi akşamı film yapımcılarının da katılım sağladığı, ticari filmlerin desteklenmesinden elde edilecek faydaların konuşulduğu  panelde söz alan Eyaf, “Suudi sineması kendi ayakları üzerinde durabiliyorsa, ticari filmlerin kültürel kurumların desteğine ihtiyacı olmayabilir” dedi.  

DAW’ Film Yarışması’nın geleceği
Kültür Bakanlığı’nın Suudi sinemacıları desteklemek için başlattığı DAW Film Yarışması’nın önümüzdeki senelerde maddi açıdan kısıtlı fırsata sahip filmleri desteklemeye odaklanması gerektiğini belirten Eyaf, zira teknik açıdan iyi olan filmlerin farklı konulara parmak basarak çeşitli kitlelere hitap ettiğini vurguladı. “DAW Yarışması’nın önümüzdeki yıllardaki filmleri iyi seçeceğine söz veriyorum” diyen Eyaf, Suudi izleyicinin Suudi yapım filmleri izlemeye alışık olmadığını itiraf ederek bu nedenle söz konusu alana daha fazla imkan sağlanması gerektiğini savundu. Suudi film endüstrisinde karşılaşılan en büyük sorunun ulusal yeteneklerin geliştirilmesi olduğuna dikkat çeken Eyaf, bir grup üniversitenin bu yetenekleri geliştirmek için çalışmaya başladığını belirtti. “Bu alana büyük bir katkı sunacak burs programının yanı sıra sinemayı öğretecek bağımsız bir oluşum kurmak için çalışıyoruz” ifadesini kullandı.

Suudi Film Festivali’nin dördüncü gününe ilgi yoğundu. (Şarku’l Avsat)

Edebiyata yabancılaşma
Etkinlik kapsamında ayrıca romanın Suudi sinemasındaki rolüne ilişkin bir kültürel sempozyum düzenlendi. Sinemada Suudi romanı üzerine durulan sempozyumda, Suudi romanlarındaki zenginlik ve kaliteye rağmen edebiyat ve film yapımcılığı arasında kaydedilen yabancılaşma tartışıldı. Sinemanın büyük ölçüde edebiyata dayandığını ifade eden yazar Hana Hicazi şu açıklamada bulundu:
“Film yapımcıları romana yeterince aşina değil. Diğer yandan çoğu yazar ise romanın Suudi sinemasındaki yerini sorguluyor. En nihayetinde filme dair kararları yönetmen veriyor. Ancak bakıldığında mutlaka yerel hususlara dayanan filmler, yerel hikayelere muhtaçtır. Bu hikayeler de Suudi romanında çokça mevcut. Birçok hikaye ve romanımız bulunuyor. Ancak bu romanları filmlere çevirecek iyi senaristlere ihtiyacımız var. Romancılar ise film çıktısının roman ile birebir olmayacağını bilmeli.”

Roman ve film
Sempozyuma katılan bir diğer yazar Abdullah Sabit, sinema sürecinin romanın sanatsal biçimine oldukça yakın olduğuna, zira ikisinin de betimleme ve anlatıma bağlılığına dikkat çekti. Roman ile filmden alınan zamansal hissiyatın değişiklik gösterebileceğine işaret eden Sabit “Genellikle yüzlerce sayfadan ibaret olan romanları okumak kesintisiz birkaç saat sürerken bir film izlemek ise yaklaşık iki saat alır” dedi.

Suudi sinemasında romanın rolüne ilişkin sempozyum düzenlendi (Şarku'l Avsat)
Edebiyatın sinemaya aktarılmasında sorunların yaşanabileceğini belirten Sabit, iki türde farklı anlatım biçimlerinin bulunduğunu vurguladı. Suudi romanının sinemadaki yerinden bahsettiği sırada ise bu konuda henüz başlangıç aşamasında bulunulduğu düşüncesindeki Sabit, beyazperdeye aktarılabilen romanların toplumsal dönüşümler ve toplum tarihinde etkili kişilerin biyografileri üzerine yazılan romanlar olduğuna inandığını kaydetti. Ekonomik atılımlar ve toplumsal hayata etkilerinin yanı sıra köy ve şehri konu alan romanlara işaret etti.

Romanlara dayalı filmler
Sempozyumun moderatörlüğünü yürüten yazar Saad ed-Dusari de Suudi Film Festivali'ndeki bazı filmlerin romanlara dayalı filmler kategorisinde bulunduğunu ancak romanları konu edinmediğini, uzun senaryo yazılarına dayalı oldukları için bu şekilde isimlendirildiklerini belirtti. Ancak Tunuslu yönetmen Sina eş-Şayci şu değerlendirmede bulundu:
“Yazarlar ve edebiyat eleştirmenleri senaryoyu edebi eser olarak görmez. Zira estetik ve yaratıcı bir metin sayılmayan senaryo, işlevseldir ve filme geçişte ara metin olarak kullanılır.”
Festival katılımcıları, perşembe gününe dek yer aldıkları her türlü sempozyum ve oturumda sektörlerinin geleceğini tartışarak fikir alışverişinde bulunan farklı kültürlerden ve çeşitli ülkelerden sinemacılar ile bir araya gelecekler.



Mina: Dünyanın en büyük çadır kenti ve hac yolculuğunun ilk durağı

Mina, tahmini yasal alanı 7,82 kilometrekare olan tarihi ve dini bir bölgedir. (SPA)
Mina, tahmini yasal alanı 7,82 kilometrekare olan tarihi ve dini bir bölgedir. (SPA)
TT

Mina: Dünyanın en büyük çadır kenti ve hac yolculuğunun ilk durağı

Mina, tahmini yasal alanı 7,82 kilometrekare olan tarihi ve dini bir bölgedir. (SPA)
Mina, tahmini yasal alanı 7,82 kilometrekare olan tarihi ve dini bir bölgedir. (SPA)

Mina, hacıların Zilhicce ayının sekizine denk gelen Terviye Günü’nü, Hz. Muhammed'in (sav) sünnetine uyarak, tevbe, istiğfar ve tekbir getirerek Yüce Allah'a yaklaşmak ve ondan mağfiret dilemek için geçirdikleri hac yolculuğunun ilk durağıdır.

Mina, Mekke ile Müzdelife arasında, Mescid-i Haram'ın 7 kilometre kuzey doğusunda yer almaktadır. Harem sınırları içinde, kuzey ve güney tarafları dağlarla çevrili bir vadidir. Mekke tarafında Cemretü'l-Akabe, Müzdelife tarafında ise Muhassir Vadisi ile sınırlandırılmış olup sadece Hac döneminde iskân edilmektedir.

gfxsdfg
Mina, Mekke ile Müzdelife arasında, Mescid-i Haram'ın 7 kilometre kuzey doğusunda yer almaktadır. (SPA)

Tarihçiler, Mina adının, hacda dökülen meşru kanlardan dolayı verildiğini, bazıları da Arapların insanların toplandığı her yer için ‘Mina’ demesi gibi insanların orada toplanmasından dolayı bu ismin verildiğini düşünmektedir.

Mina, tarihi ve dini önemi olan bir yerdir. Hz. İbrahim (as) burada şeytanı taşlamış ve Hz. İsmail'in (as) kurbanını kesmiş, ardından Hz. Muhammed (sav) Veda Haccı'nda bu eylemi doğrulamış ve tıraş olmuş. Bunun ardından Müslümanlar da Cemarat'ta şeytan taşlayarak, kurbanlarını keserek ve tıraş olarak peygamberlerinin sünnetine uymuşlardır.

Dünyanın dört bir yanından gelen hacı adayları, Meş'ar-i Haram’da Terviye Günü’nü geçirirler. Burada öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını kılarlar ve Hz. Muhammed'in (sav) sünnetine uyarak orada gecelerler.

xscd
Hacı adaylarının çoğu, Hz. Muhammed'in (sav) sünnetine uyarak Mina'da gecelerler. (SPA)

Zilhicce’nin dokuzuncu günü Arafat'ta vakfeye durduktan ve Müzdelife'de uyuduktan sonra, onuncu günün sabahı Mina'ya dönerler. Küçük, orta ve büyük cemrede şeytan taşlamak için üç günlük teşrik günlerini Mina'da geçirirler.

Suudi Arabistan hükümeti tarafından hayata geçirilen en büyük projelerden biri olan dünyanın en büyük çadır kenti, her yaştan ve etnik kökenden 6,2 milyon hacıyı ağırlamak üzere Mina'da tahmini 5,2 milyon metrekarelik bir alanda yer almaktadır.

yhjmukö
Mina, dünyanın en büyük çadır kenti olarak kabul ediliyor. (SPA)

Mina’nın yasal yüzölçümü 7,82 kilometrekare olarak tahmin edilmektedir ve sadece 4,8 kilometrekaresi, yani yüzde 61'i fiilen kullanılmaktadır. Yüzde 39'u ise zirveleri vadi seviyesinden yaklaşık 500 metre yükselen engebeli dağlardan oluşmaktadır.

Mina, tarihi simge yapılarıyla ünlüdür. Bunlar arasında taş atılan üç sütun ve adını dağın yüksekliğinden inen ve su akışının üzerinde yükselen şeyden alan, Mina Dağı'nın güney yamacında, Hz. Muhammed (sav) namaz kıldığı ve dua ettiği küçük cemreye yakın bir yerde bulunan Hayf Mescidi bulunmaktadır. Hz. Muhammed (sav) ve ondan önceki peygamberler burada namaz kılmışlardır ve bu mescid günümüze kadar ayakta kalmıştır. Öneminden dolayı genişletilerek Hicri 1407 yılında yeniden inşa edilmiştir.

xcvdfbgrn
Hayf Mescidi, Mina'nın ünlü tarihi simgeleri arasında yer alıyor. (SPA)

Burada gerçekleşen meşhur tarihi olaylardan birisi de Akabe Biatları’dır. İlki, Hicret'in 12. yılında, ikincisi ise ertesi yıl gerçekleşmiştir. Hicri 144 yılında Abbasi Halifesi Ebu Cafer el-Mansur, Ensar'ın Rasulullah'a (sav) biat etmesinin yıldönümünü anmak için Biat Mescidi'ni (Akabe Mescidi) inşa ettirdi.

İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz'in hükümeti, hacıların Mina'da geçirdikleri süreyi ve yönetimin hacıların ibadetlerini yerine getirdikleri süre boyunca rahat etmelerini sağlayacak gereksinimlerin büyüklüğüne olan inancını göz önünde bulundurarak Mina'ya ilgi gösterdi.

sdfvertbgy
Hacı adayları her yıl birkaç günlüğüne Mina'da bir araya geliyor. (SPA)