Avrasya ve Batı demokrasileri arasında uzun soluklu bir savaş: Ukraynahttps://turkish.aawsat.com/home/article/3714311/avrasya-ve-bat%C4%B1-demokrasileri-aras%C4%B1nda-uzun-soluklu-bir-sava%C5%9F-ukrayna
Avrasya ve Batı demokrasileri arasında uzun soluklu bir savaş: Ukrayna
Doğu Ukrayna’da Luhansk bölgesinde sokakta yürüyen bir çift. (EPA)
Husam İtani
TT
TT
Avrasya ve Batı demokrasileri arasında uzun soluklu bir savaş: Ukrayna
Doğu Ukrayna’da Luhansk bölgesinde sokakta yürüyen bir çift. (EPA)
Rusya'nın Ukrayna'ya karşı başlattığı savaş, Moskova ile Batı arasındaki ilişkilerde köklü değişimlere sebebiyet verdi. Ukrayna savaşı ayrıca, Batı ile Avrasya cenahı arasında daha fazla kutuplaşmanın yanı sıra ülkelerin savaşın küresel etkileriyle mücadelede ulusal çıkarlarını öncelemelerine neden oldu. Birçok uzmana ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’e göre, savaşın uzun yıllar daha sürebileceği gerçeğine hazırlıklı olmalıyız. Bu da savaşın sebebiyet verdiği küresel değişikliklerin derinleşerek artacağı anlamına geliyor. Savaşın sonunda yeni bir dünya düzeninin kurulacağı öngörülse de bunun ne zaman gerçekleşeceği belirsizliğini koruyor.
Ukrayna’ya Rus saldırısının arifesinde, savaş çıkarsa, bunun Çin ve Rusya arasında, stratejik, askeri ve ekonomik bir ittifakının oluşmasına yol açacağını öngören bir okuma vardı. Bu iki büyük güç arasında gerçekleşecek müttefikliğin, coğrafi olarak komşu bölgelerinde ve uzaktaki nüfuz alanlarında büyük bir değişime yol açacağı değerlendirilmekteydi. Çin ve Batı dünyası arasındaki gerilimin odağında ise Tayvan bulunmaktaydı. Batı dünyası Asya-Pasifik bölgesindeki güçlerini yeniden organize etmeye girişti, Avustralya’nın bölgedeki rolü güçlendirilirken, Japonya Öz Savunma Kuvvetleri modernize edilmeye başlandı. Ayrıca ABD, Japonya, Avustralya ve Hindistan, Asya-Pasifik bölgesinde Çin etkisini kontrol altına almayı amaçlayan Dörtlü Güvenlik Diyaloğu’nu -QUAD- pekiştirme yoluna gitti. Bu ülkelere göre Tayvan kendileri için bir iç meseleyi temsil etmekteydi. Öte yandan Pekin, Tayvan adası etrafındaki askeri uçuşları arttırma yoluna gitti. Çin Savunma Bakanı Vey Fınghı, ABD'nin Asya-Pasifik bölgesinde Çin'i çevrelemek üzere çatışma ve cepheleşme yaratmayı amaçladığını belirterek, Tayvan’ı koparmaya çalışırlarsa savaşmaktan kaçınmayacaklarını açıkça ilan etti. Bu ifade siyasi denklemlerde değişimi haber verdiği için medya ve uzmanlar tarafından geniş bir ilgiyle karşılandı.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’e dönecek olursak, savaşın uzun yıllar sürebileceğini söylerken, aynı zamanda gıda ve yakıt fiyatlarının eşi görülmemiş yükseklikte olmasının da sonuçlarıyla yüzleşmek gerekeceğine işaret etti. Batı’nın savaş nedeniyle Ukrayna’ya sağladığı silah ve mali desteğin maliyetinden bağımsız olarak, Batılı demokrasilerin uzun yıllar sürecek bir savaşı daha ne kadar sürdürebileceği de bilinmiyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Batı'nın planının, Rus ekonomisini küstahça yok etmek olduğunu ancak bunun işe yaramadığını söyledi. St. Petersburg Ekonomi Forumu’nda konuşan Putin, Ukrayna dosyasında birlikte hareket eden Batı’nın gerileme ve çöküş aşamasına geçtiğinden emin görünmekteydi. Putin konuşmasında, AB’nin siyasi egemenliğini nihai olarak yitirdiğini, Avrupa'da eşitsizliğin daha da kötüleşeceğini ve bunun sonucunda ekonomideki hatalar nedeniyle toplumda bir bölünme olacağını, küresel para birimlerine olan güvenin, hırslar ve demode olmuş jeopolitik sanrılar uğruna sarsıldığını söyledi. Avrasya tezinin teorisyenlerinin yıllardır öne sürdüğü bu ‘çöküş meselesinin’ yüksek enflasyon ve paranın değer kaybında vücut bulduğu dillendirilmekteydi. Macaristan ve Fransa’daki seçimlerin sonuçları da Batı’daki fikir ayrılıklarının işaret fişeği olarak yorumlanmaktaydı.
Başkan Putin'in sözlerine bir ölçüde inanılırlık kazandıran bazı gerçeklere dikkat çekmemiz gerekiyor.
Birincisi, Rus ordusunun Ukrayna bölgelerini yok etmek için ağır top atışlarına başvurmasıyla, Ukrayna'daki askeri durum birçok bölge ve şehirde Rusya lehine değişti. Stalin’in, ‘nicelik de bir tür niteliktir’ dediği iddia edilir. Yani Ruslar Batı’nın Ukrayna’ya sağladığı modern tanksavar ve uçaksavarlarla baş edemeyeceklerini anladıklarında, üstün oldukları topçu gücüne başvurdular. Yoğun bir bombardımanın ardından birliklerin ilerleyerek işgal etmesi daha az maliyetli oluyordu. Kiev’in savaşta dengeyi kendi lehine değiştirebilmesi için çok sayıda obüs ve topçu sistemine gereksinimi var, şimdilerde Batılı ülkelerden talep ettikleri de bu özellikte silahlar. İkinci gerçek ise, Ukrayna ve Rusya’da insani kayıplara farklı yaklaşımlar söz konusu. Ukrayna Başkanı Zelenskiy her gün yüz ila iki yüz askerin hayatını kaybettiğini duyurdu. Moskova ise askeri kayıpları ne kadar olursa olsun, kesin bir askeri zafer kazanarak müzakere masasına oturmak uğruna, çok daha fazla askerin hayatını feda etmeye hazır görünüyor. Ukraynalı yetkililerin, müzakere masasında ellerinin güçlü olması için Rus ordusunun yenilmesi gerektiği yönündeki sözleri ise gerçekçi durmuyor.
Ukrayna savaşı başladığında dolaşımda olan meşhur bir söz vardı: “Dünyanın geleceği bu savaşta belirlenecek.” Ukrayna bozkırları henüz kimin galip olacağını göstermese de bu sözün abartılı olmadığı anlaşılmıştır. Her iki taraf da sahada bir zafer elde ederek, bu zaferi dünya tasavvuru ve gelecekle ilgili vizyonuna dayalı bir barışa dönüştürmeyi umuyor.
Sudan ve Çad: Geçmişten gelen düşmanlık ve kırılgan ittifakhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5113456-sudan-ve-%C3%A7ad-ge%C3%A7mi%C5%9Ften-gelen-d%C3%BC%C5%9Fmanl%C4%B1k-ve-k%C4%B1r%C4%B1lgan-ittifak
Sudan ve Çad: Geçmişten gelen düşmanlık ve kırılgan ittifak
Sudan'daki savaştan kaçan 930 binden fazla insan, ülkenin doğu komşusu Çad'a sığındı (UNHCR)
Mina Abdulfettah
Sudan ve Çad'ı coğrafi olarak ayıran ortak sınırlara ve etnik yakınlıklarına rağmen, iki ülke istikrarlı ilişkiler üzerinde anlaşamadı. Her iki ülke de bağımsızlıklarını kazanmalarından bu yana rejimlerinin birbirlerinin muhalefetini desteklediği yönündeki suçlamalarla boğuşuyor. Darfur savaşı ve Çad rejiminin eski Cumhurbaşkanı İdris Deby İtno’nun 20 Nisan 2021 tarihinde ölümünden bu yana muhalefetle mücadelesinin yanı sıra Sudan’da Nisan 2023'ten bu yana devam eden savaş gibi her iki ülkenin kendi içlerindeki çatışmalar kaosu daha da artırıyor. Tüm bu gerilimler, suçlamalar arttıkça, uçurum genişledikçe ve yakınlaşma ve anlaşma noktaları daraldıkça yenileniyor.
Çad-Sudan ilişkileri, Çad’ın geçtiğimiz kasım ayında Sudan'ı kendisine saldırı düzenlemek üzere Çad muhalefetinden Sudan sınır kasabası Tine'ye askeri takviyeler yapılmasını kolaylaştırmakla ve Sudan'ın Çad'ı Hızlı Destek Kuvvetleri’ni (HDK) desteklemekle suçlamasına karşılık olarak Orgeneral Abdulfettah el-Burhan komutasındaki Sudan ordusunu eski Cumhurbaşkanı Idris Deby İtno’nun öldürülmesine karışmakla suçlaması gibi inişler ve çıkışlarla dolu.
Tüm bu iniş ve çıkışlar, özellikle büyük güvenlik sorunları ve insani zorluklar yaratan mevcut savaş başta olmak üzere çeşitli çatışmalar sırasında mültecilerin akınıyla ikili ilişkileri etkileyen faktörler olarak hararetli kabile çekişmeleri ve alevlenen sınır noktalarında gerçekleşiyor. Bununla birlikte hem Sudan hem de Çad, çatışmaların çözümünde arabuluculuk yapma, birbirlerinin mültecilerine kapılarını açma ve insan kaçakçılığı ve insan ticareti gibi sınır ötesi tehditlerle mücadele çabalarını koordine etme konularında üzerlerine düşeni yaptı.
Geçmişi olan gerilimler
Çad'ın 1960 yılında Fransa'dan bağımsızlığını kazanmasından bu yana Sudan ve Çad arasındaki ilişkiler birçok gerilime ve luzeyden gelen Arap Müslüman liderler ile Sahra altı çölünden gelen güneyli Hıristiyan gruplar arasındaki çalkantılara sahne oldu. Her rejim değişikliğini bir karşı devrim takip etti. Bunun etkileri Sudan'a da yansırken 1982 yılında dönemin Çad Devlet Başkanı Goukouni Oueddei’ye karşı askeri bir darbe gerçekleştirdikten sonra 1980'lerde Çad'ı yöneten eski Çad Devlet Başkanı Hissene Habre’nin iktidarda kaldığı sonraki üç dönemde de siyasi ittifaklar ve dengeler açısından sorunlara sebep oldu. Sudan ve Çad arasındaki ilişkiler, özellikle Albay Muammer Kaddafi'nin Çad'ın kuzeyindeki Aouzou sınır şeridini kontrol etmeye çalıştığı Libya ile savaşının yansıması da dahil olmak üzere bölgedeki iç savaşlar ve değişen ittifaklar çerçevesinde siyasi, güvenlik ve bölgesel faktörlerden etkilenerek gerginlikler ve sert dalgalanmalar yaşadı. Libya ile Çad arasındaki bu savaşta Fransa ve ABD, bölgeyi geri almak için Libya'ya karşı savaşında Habre'yi destekledi.
Sudan'da savaş patlak verir vermez Çad, Darfur'a yakınlığı nedeniyle kendisini Sudan'daki çatışmaların yol açtığı insani krizin merkezinde buldu (UNHCR)
Habre’yi devirdikten sonra 1990 yılında Çad’da iktidara gelen Çad Devlet Başkan İdris Deby İtro döneminde, Sudan Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir rejiminin muhalif güçlerine sığınacak liman sağlamasıyla ilişkiler yakınlaşma ve iş birliği ile başladı. Ancak Çad’ın Sudan ile ilişkileri iş birliği ve çatışma arasında ve her iki ülkedeki iç çatışmaları dengelemeye çalıştı. 2003 yılında Darfur'daki savaşın patlak vermesiyle Déby İtno rejimiyle olan gerilim daha da tırmandı ve Çad, Sudan'ı sınır kasabası Tine'ye saldırı düzenlemekle suçladı. Sudan ise Çad'ı Darfur’daki savaşa katılmak ve başta Adalet ve Eşitlik Hareketi (JEM) olmak üzere silahlı hareketleri desteklemekle suçladı. Buna karşın Çad da Sudan'ı 2006 ve 2008 yıllarında Çad'ın başkenti Encemine'ye saldırılar düzenleyen Birleşik Değişim Cephesi (FUC) liderliğindeki Çad muhalefetini desteklemekle suçladı. Bu durum, JEM’in 10 Mayıs 2008 tarihinde Sudan’ın Omdurman şehrine saldırmasıyla dramatik bir hal aldı. Hartum, Encemine’yi JEM saldırısını desteklemekle suçlarken Çad, buna Sudan'ı Çadlı isyancıların kendi topraklarından saldırı düzenlemesine izin vermekle suçlayarak karşılık verdi.
İki ülke arasında 2007'de Mekke Anlaşması, 2008'de Dakar Anlaşması ve 2009'da Doha Anlaşması başta olmak üzere çeşitli anlaşmalar imzalanmış, ilişkiler gelişmiş ve 2010 yılında itibaren Beşir rejiminin düşmesinden sonra güvenlik ve istihbarat alanında iş birliği Deby İtno’nun 2021 yılında ölümüne kadar devam etmiştir.
Tarihin miras bıraktığı bir ittifak
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan çevirdiği analize göre Çad Devlet Başkanı İdris Deby İtno’nun ölümüyle birlikte iki ülke arasındaki ilişkiler oğlu Muhammed İdris Deby İtno (Kaka) liderliğinde yeni bir döneme girdi. İki ülke arasındaki iş birliği, siyasi ve güvenlik olaylardan etkilense de ortak sınırların izlenmesi ve silahlı gruplarla mücadele başta olmak üzere çeşitli güvenlik konularında devam etti.
Sudan ordusu ile HDK arasındaki silahlı çatışma patlak verdiğinde, Çad daha temkinli ve tarafsız bir duruş sergiledi. Ancak daha sonra Sudan hükümeti Çad'ı soykırım, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar da dahil olmak üzere suçların işlenmesinde HDK'yı desteklemekle suçladı.
Çad ise bu iddiaları şiddetle reddederek bunların temelsiz olduğunu ve barış çabalarını engellediğini vurguladı. Sudan'ı isyancı grupları destekleyerek Çad'ı istikrarsızlaştırmakla suçlayan Encemine, Sudan ordusunu Çad muhalefetini finanse etmek ve silahlandırmak suretiyle İdris Deby İtno’nun öldürülmesi kilit rol oynamakla itham etti.
Ayrıca Sudan yönetimini 600 kişilik isyancı bir güç oluşturmak ve silahlandırmakla suçladı. Bu güç, ülkede siyasi değişim çağrısında bulunan isyancı bir grup olan Çad için Halk Hareketi (MPT) lideri Abdülbaki Hamad'ın komutasına verildi. Hamad, Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Burhan’ın yanı sıra başta JEM lideri Cibril İbrahim ve Sudan Kurtuluş Hareketi (SLM) lideri Minni Arko Minawi olmak üzere Darfur'daki silahlı hareketlerin liderleriyle görüştü.
Diplomatik öncelikler
Çad'ın iç siyaseti, iktidardaki rejimin yaklaşımını ve hükümetin bir sonraki hamlelerinin neler olabileceğini yansıtıyor. Çad Cumhurbaşkanı Muhammed Deby İtno, Başbakan Allamaye Halina’nın ‘cumhurbaşkanının hükümeti yeni siyasi dengeler doğrultusunda yeniden şekillendirmesine izin vermeyi amaçladığını’ söyleyerek istifa etmesinin ardından onu yeniden başbakan olarak atadı. Bu gelişme, Sudan'a yönelik aynı politikanın devam edeceğini gösterdi.
Eski Dışişleri Bakanı Abderaman Koulamallah’ın yerine, özellikle Encemine’nin Paris ile ilişkilerinde stratejik bir değişimi temsil eden Fransa ile askeri anlaşmaların sona erdirilmesi konusunda önemli diplomatik kararların kilit isimlerinden biri olan Abdallah Sabir Fadıl getirildi. Gözlemciler, Koulamallah’ın görevden alınmasının dış politikada, belki de Fransa'ya karşı daha esnek bir duruşa ya da diplomatik önceliklerin yeniden sıralanmasına yönelik bir değişimin işaretçisi olabileceğini düşünüyor. Koulamallah, ayrıca geçtiğimiz ocak ayında başkanlık sarayına yapılan saldırı sırasında iletişimi kötü idare etmekle de suçlandı. Bu da onun görevinden alınmasını hızlandırdı. Abdallah Sabir Fadıl ise önceki tecrübelerinden ve Cumhurbaşkanı Muhammed Deby İtno ile birlikte mevcut rejime yaptığı hizmetlerden yararlanarak bu göreve geldi. Rejimde bazı önemli değişiklikler yapıldı ve bildirildiğine göre bu değişiklikler iktidar partisinin Çad'ın yönetimindeki hakimiyetini yansıtıyor. İktidar partisinin üyeleri birçok önemli makama getirildi.
Deby İtno’nun dengeyi sağlama çabalarına rağmen, etnik gerilimler ordu içinde firarlar ve Arap subaylar ile Zaghawa kabilesinden subaylar arasındaki anlaşmazlıklar gibi bazı olaylara yol açtı. Bu olaylar, Muhammed Deby İtno döneminde de tekrarlanarak Sudan'daki müttefiklere sıçrayabilecek bir sürtüşme ortamı yarattı.
Etnik gruplara gelince özellikle Çad ordusu ve güvenlik teşkilatlarındaki Zaghawa etnik grubu, çatışmaların Darfur'daki akrabaları için doğuracağı sonuçlar karşısında oldukça endişeli. Baba Deby İtno’nun kendi rejimine çektiği ve oğlunun yanında yer almaya devam eden Arap aşiretler ise HDK'ya sempati duyuyor. Dolayısıyla Sudan'daki savaştan etkilenen Çad siyasi sahnesinde bölünme yaşanıyor.
Bölgesel istikrarsızlık
Sudan'da savaşın patlak vermesinden hemen sonra Çad, Darfur'a yakınlığı ve sınırın her iki tarafındaki topluluk ve aile bağları nedeniyle kendisini Sudan'daki çatışmanın neden olduğu insani krizin ortasında buldu. Çad, mültecilerin geçişini düzenlemek ve silah taşınmasını önlemek için savaşın başında Sudan ile olan bin 400 kilometrelik sınırını geçici olarak kapattı. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), 2024 yılına kadar 930 bin fazla insanın Sudan’dan Çad'a geçtiğini tahmin ediyor. Bu rakam, savaştan kaçan toplam insan sayısının yaklaşık yüzde 40'ına denk geliyor. Bunların üçte ikisinden fazlasını Çad’a geri dönenlerin yanı sıra Sudanlı mülteciler oluşturuyor.
Çad'daki savaştan kaçan Sudanlı bir aile (UNHCR)
Çatışmayı körükleyen yerel, bölgesel ve uluslararası faktörlerin değişken bir karışımına dayanan Sudan ve Çad arasındaki karşılıklı suçlamalar, iki ülke arasındaki bağların çatışmalar sırasında fitili tutuşturan kıvılcım olarak kullanılıyor. Bu durum, Afrika’nın doğusunu, batısını ve kuzeyini birbirine bağlayan bölgesel ve Afrika kıtasını Akdeniz üzerinden Avrupa'ya bağlayan uluslararası bir koridor olan bu önemli bölgede istikrarsızlığı besleyen verimli bir ortam yaratıyor. Bu aynı zamanda risklerin yalnızca Sudan ya da Çad'ın mevcut koşullarıyla sınırlı olmadığını jeopolitik tehditlere karşı savunmasız hale gelen toplumların siyasi tarihiyle de ilgili olduğunu gösteriyor. Bu unsurların en bilindik etkisi, Sudan krizi patlak verdiğinde, Afrika kökenli hareketlerin çoğunun, özellikle de Minni Arko Minawi liderliğindeki SLM ve Cibril İbrahim liderliğindeki JEM gibi 2020 Juba Barış Anlaşmasını imzalayan tarafların ilk başta tereddütlü bir duruş sergilemesi, ancak daha sonra, etnik kökenleri nedeniyle değil, eski rejim döneminden bu yana silahlı hareketlerin kendi deneyimleri çerçevesinde iktidarda kaldıkları süreye bağlı geçici ittifaklar olan siyasi kotalar nedeniyle Sudan ordusu saflarına katılmaları oldu.
Muhtemel senaryolar
Sudan ve Çad arasındaki gerginliğin tırmanması çerçevesinde olaylara ilişkin birkaç muhtemel senaryo söz konusu. İlk senaryoya göre bu gerginlik askeri bir çatışmaya yol açabilir, ancak başında diplomatik arabuluculuğun devreye girmesiyle kontrol altına alınabilir. Yoksulluk vakaları ve etnik gruplar arasındaki gerilimlerden mustarip olan iki ülke arasındaki bölge, uluslararası örgütlerin mültecilerin ihtiyaçlarına cevap vermeye çalıştığı ve Darfur'daki durum kötüleştikçe faaliyetlerinin arttığı ve geniş bir uluslararası ilginin gösterildiği insani bir faaliyet alanı olarak sınıflandırılıyor.
İkinci senaryoda, Sudan'da kötüleşen savaş, iç siyasi ve güvenlik krizleri yaşayan Çad'daki rejimi zayıflatabilir ve Afrikalı ve Arap etnik gruplar arasındaki düşmanca duyguları artırarak Muhammed Deby İtno hükümetini hedef alma olasılığını artırabilir.
Çad'daki Zaghawa kabilesi ile bölünmelerle birlikte, Sudan ordusuyla müttefik olan silahlı hareketler tarafından temsil edilen Darfur'daki Zaghawa güçlerinin bir araya gelmesi Çad rejimiyle daha geniş bir çatışmaya girebilecek silahlı muhalif grupların ortaya çıkmasına yol açabilir.
Üçüncü senaryo ise Sudan'ın Çadlı isyancılara destek vermesi. Bu durum, Çad'ın doğrudan karşılık vermesini gerektirebilir ve Sudan'daki çatışmada yeni bir cephe açılmasına ve Fransa gibi dış tarafların Çad ve bölgedeki stratejik çıkarlarını korumak için çatışmaya müdahil olmasına neden olabilir. Aynı zamanda Batılı ülkelerden destek talep edilmesiyle durum daha da karmaşık hale getirebilir ve Sudan’ın başka güçlerden destek istemesiyle yeni bir jeopolitik kutuplaşma ortaya çıkabilir.