Suudi Arabistan Sanayi Bakanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Yatırımcılar için 50 maden sahası belirledik

Sanayi Bakanı Harif, helal ürünlerle ilgili bir strateji belirlenmesi ve elektrikli araçlar için yeni bir fabrika kurulması çalışmaları sürüyor

Bakan Harif, Şarku’l Avsat gazetesinin Londra'daki genel merkezinde gazetenin yayın kurulu üyelerinin sorularını yanıtladı (Şarku’l Avsat)
Bakan Harif, Şarku’l Avsat gazetesinin Londra'daki genel merkezinde gazetenin yayın kurulu üyelerinin sorularını yanıtladı (Şarku’l Avsat)
TT

Suudi Arabistan Sanayi Bakanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Yatırımcılar için 50 maden sahası belirledik

Bakan Harif, Şarku’l Avsat gazetesinin Londra'daki genel merkezinde gazetenin yayın kurulu üyelerinin sorularını yanıtladı (Şarku’l Avsat)
Bakan Harif, Şarku’l Avsat gazetesinin Londra'daki genel merkezinde gazetenin yayın kurulu üyelerinin sorularını yanıtladı (Şarku’l Avsat)

Suudi Arabistan Sanayi ve Maden Kaynakları Bakanı Bender el-Harif, yatırımcılara açmak üzere ticari miktarlarda maden olduğu düşünülen 50 sahanın belirlendiğini duyurdu.
Harif, Suudi Arabistan’ın madencilik gelirinin 1,3 trilyon doları aştığına dikkati çekti. Bakan Harif, Şarku’l Avsat gazetesinin Londra'daki yayın kurulu üyelerinin sorularını yanıtladığı röportajda, Suudi Arabistan'daki madencilik sisteminin çevre, toplum ve yönetim ile ilgili ilkelere odaklandığını belirtti. Sanayiyi madencilikle ilişkilendirmeye odaklandıklarını ifade eden Bakan, “Kendi doğal kaynaklarını kendisine fayda sağlamadan tüketen bazı ülkeler gibi hata yapmak istemiyoruz” dedi.
Suudi Arabistan’ın endüstriler, sertifikalar ve teknoloji olarak helal ürünler için bir merkez olmayı hak ettiğinden helal stratejisini güncellemeye çalıştığını belirten Harif, ABD merkezli elektrikli otomobil üreticisi Lucid Motors’un (LCID) yanı sıra Suudi Arabistan'da elektrikli otomobil üretecek bir şirketin de yakında açıklanacağını duyurdu. Bakan, Suudi Arabistan’da 2030'da yıllık 300 bin otomobilin üzerinde elektrikli otomobil üretilmesinin beklendiğini de sözlerine ekledi.
4 binden fazla fabrikanın ‘Made in Saudi Arabia’ ibaresini kullanmasının tescil edildiğini ve 6 bin fabrikanın yolda olduğunu söyleyen Harif, “Made in Saudi Arabia rüyası çok şükür gerçek oldu” şeklinde konuştu. Şu anda Made in Saudi Arabia'nın yönetimi üzerinde çalıştığını söyleyen Bakan, böylece bir ana başlık ve onun altında ‘Made in Mecca’ ya da ‘Made in Medina’ gibi detayların olacağını kaydetti.
İşte Suudi Arabistan Sanayi ve Maden Kaynakları Bakanı Bender el-Harif’in, sanayi için ulusal bir strateji, ilaç ve aşılara yatırım ve sanayi sektörü ile maden devrimini ilgilendiren birçok konuya değindiği röportajının tamamı:
- Suudi Arabistan'da ulusal sanayi stratejisi ne zaman duyurulacak? İçerisinde yer alanlardan başlıcaları neler?
Kısaca söylemek gerekirse strateji yakında duyurulacak. Ulusal sanayi stratejisini, Ulusal Sanayi Kalkınma ve Lojistik Programı’nın (NIDLP) geniş hatları ile başlatılmasıyla Sanayi ve Maden Kaynakları Bakanlığı Enerji Bakanlığı'ndan ayırdıktan sonra hedeflenen sektörler ve mevcut imkanlar açısından daha ayrıntılı olması için elden geçirdik. Tarım sektörü stratejisi gibi pek çok alandaki stratejilerle kesiştiği ve sağlık sektörü stratejisi, ilaçlar, enerji sektörü stratejisi, petrokimya sektörü stratejisi ve çeşitli ürünler üzerindeki etkisi düşünüldüğünde sanayi stratejisinde neler olduğu tahmin edilebilir.
Strateji, NIDLP çerçevesinde 2019 yılında sektörel stratejiler güncelledikten sonra hayata geçirilmiş olsa da farklı alanlarda meydana gelen değişiklikler nedeniyle birçok kez değiştirilip gözden geçirildiğinden şuan gerek mevcut düzenlemeler ve mevzuat yoluyla gerek hedef sektörlerin ihtiyaç duyduğu altyapı yoluyla olsun, gerek el-Cubeyl ve Yanbu Kraliyet Komisyonu’nda gerek şehirlerde gerekse şuan Sanayi Fonu ya da Saudi EXIM Bank aracılığıyla sektörün ihtiyaç duyduğu finansman yönlerinde olsun, gerek Suudi Arabistan İhracatı Geliştirme Otoritesi ve yine Saudi EXIM Bank aracılığıyla ihracat direktiflerimiz olsun Bakanlık olarak başlattığımız ve birlikte çalıştığımız girişimlerle son kez inceleniyor ve yakında onaylanacak.
Strateji aynı zamanda iki büyük stratejiden de etkileniyor. Bunlardan biri yerelleştirme stratejisi. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Yerelleştirme Komitesi'ne başkanlık ediyor ve yerelleşme stratejisinin, sanayi stratejisine yansıyacak özellikleriyle yakından ilgileniyor.

Suudi Arabistan Sanayi ve Maden Kaynakları Bakanı Bender el-Harif, Bakanlığındaki yeni projeleri açıkladı

-Ulusal sanayi stratejisinde herhangi yeni bir yasanın çıkarılmasını ya da bazı yasalarda değişiklik yapılmasını gerektirecek mi?
Az sayıda mevzuat olacak. Mevzuata ek olarak sunacağımız bazı politikalar var. Sanayi stratejisi, yaklaşık 30 politikanın değiştirilmesini gerektiriyor. Bu politikaların tamamı, örneğin yerli içerik gibi sektörlerin gelişmesine ve büyümesine yardımcı olmayı amaçlıyor. Bakanlar Kurulu iki gün önce, yerli içerik sektörüyle ilgili bazı usulleri onaylama kararı aldı. Bu usuller, talebin önemli bir yönünü oluşturuyor ve dış ticaretle de ilgili olan teşvik edici politikalardan biridir. Dış ticaret anlaşmasıyla ilgili olarak ise Suudi Arabistan geçtiğimiz günlerde İngiltere ile bir blok olarak Körfez ülkeleriyle üzerinde çalışılan bir ticaret anlaşmasını duyurdu. Bu tür adımlar sanayi yatırımcısını çekmek için çok önemli. Suudi Arabistan'da ihracat yoluyla yerel bir pazar ya da piyasa oluşturmak için sanayi imkanları oluşturuyoruz.

- Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile yaptığımız röportajda, ülkesinin madencilik sektörünün yüzde 3'üne bile yatırım yapmadığını ifade etti. Bakanlığın bu sektörle ilgili politikası nedir?
Suudi Arabistan'ın kalkınmasının ilk yıllarında petrol, gaz ve petrokimya sektörlerine odaklanması nedeniyle madencilik sektörü mecburen terk edildi. Suudi Arabistan'ın büyük madencilik kapasiteleri olduğu bir gerçek. Madencilik sektöründe en az 5 trilyon riyalimiz (1.3 trilyon dolar) olduğunu tahmin ediyoruz. Suudi Arabistan, jeolojik olarak büyük bir araştırma yapılmamış olan ülkelerden biri. Eski dönemlerde gerek ABD, gerekse Fransa ile yapılan çalışmaların verileri mevcut. Şimdi 80 yıllık verilerin toplamını içeren bir veritabanı çalışması başlattık, ancak aynı zamanda yaklaşık 2 milyar riyal değerindeki jeolojik araştırma programıyla birlikte maliyeti yaklaşık 2 milyar riyal olan jeolojik bir araştırma programı başlattık. Bu program, Suudi Arabistan topraklarının üçte birini ve Yarımada Kalkanı'nın tamamını kapsıyor.  Burası madenler açısından zengin bir bölge. Her ülke daha doğru verilere sahip olana kadar jeolojik araştırmalara yatırım yapıyor. Bunun yanında vakit kaybetmemek için paralel olarak başka bir girişim daha başlattık. Elimizdeki verilerle bazı madenlerin daha çok oldukları bazı sahaları tespit etmeye ve bunlarla ilgili özel izinlerle kamu ihaleleri açarak çalışmalara başladık.  Geçtiğimiz Nisan ayının başında uluslararası düzeyde bir ihale gerçekleştirdik. İhale, dünya genelindeki madenlerle ilgilenen büyük şirketlerin çoğundan büyük ilgi gördü. Büyük bir rekabet ortamı oluştu. İhale, Riyad'dan yaklaşık bir buçuk saat uzaklıkta bulunan el-Kuveyiye şehrinin el-Huneykiye bölgesinde bakır ve çinkonun bol miktarda bulunduğu bir sahası için yapıldı. Saha ile ilgilenen tüm büyük firmalar ihaleye katıldı. Daha sonra bir ihale daha yaptık. Bu yıl bitmeden üçüncü bir ihale daha yapmayı planlıyoruz. Aslında, yatırımcılara açmak üzere ticari miktarlarda maden olduğunu düşündüğümüz 50 saha belirledik. Verileri doğrulamak için basit bir çaba ve biraz sondaj gerekiyor. Dolayısıyla önümüzde gidebileceğimiz iki yol var. Birincisi jeolojik araştırma ve veri tabanına dayalı uzun yol -ki bu zaman alıyor ve yüksek doğruluk sağlıyor. Diğeri ise daha hızlı olan ihale yolu. Madencilik sektörünün yapı malzemeleri ve bunların düzenlenmesi gibi başka alanlarla da ilişkili olduğu unutulmamalı.

-Eğitim alanının Suudi Arabistan'daki madencilik sektörünü desteklemediği iddialarına katılmıyor musunuz?
Kral Abdülaziz Üniversitesi'nin güçlü bir Yer Bilimleri Fakültesi var. Mevcut müfredatın güncellenmesi ve sahadaki uygulamalara daha yakın olması için çalışmalar devam ediyor. Sektörle ilgili çalışmaların olmamasının sektörü üniversitelerin ilgi alanı dışına ittiğine şüphe yok. Bugün ise üniversitelere yeni kapılar açan madencilik sektörüne yönelik bir eğilim ile Kral Fahd Üniversitesi ve Kral Abdülaziz Üniversitesi olmak üzere iki üniversiteyi, daha önce bu alanda deneyimleri olduğu için belirledik. Madencilik alanında uzmanlıklar konusunda uluslararası üniversitelerle ortaklıkları var. Ulusal düzeyde ise uzun zaman alabilecek bilimsel yönün dışında ‘Vaat’ adlı daha umut verici ve daha hızlı sonuç veren yeni bir program üzerinde çalışıyoruz.

-Yabancı yatırımcıların madencilik sektörüne olan ilgisinden memnun musunuz?
Şimdiye kadar firmaların katılımının yüksek olmasından ve tanıştığım tüm firmaların yeni sahalara yoğun ilgi göstermesinden ötürü herhangi bir tereddüt yaşamadık. Hatta yaklaşık 12 nitelikli başvurunun olacağını tahmin ederken 18'e ulaştık. Ardından uluslararası büyük şirketlerin yer aldığı listeyi 9'a indirdik. Madencilik sektörüne yoğun ilgi olduğundan ve bu sektördeki yatırımcılar bu türde yatırım yapmanın zorluklarını bildiklerinden belli bir grup şirket hedefleniyordu ve katılması beklenen tüm şirketler ihaleye katıldı. Suudi Arabistan madencilik sistemini gerçekten modernize etti ve 2021 yılında çevre, toplum ve yönetim ile ilgilenerek bu alandaki usullere daha fazla odaklanmak için bu sistemi hayata geçirdi. Ayrıca sanayi ile madencilik sektörlerini ilişkilendirme konusunda doğal kaynaklarından yararlanamadan tüketen başka ülkeler gibi hata yapmak istemiyoruz. Bu yüzden madencilik sektörünü sanayi sektörüne bağlanmasını planladık.  Sanayi ve Maden Kaynakları Bakanlığı da bu çerçevede sanayi ve maden zenginliği ile ilgili özel bir bakanlık olarak Enerji, Sanayi ve Maden Kaynakları Bakanlığı’ndan ayrıldı.
Üçüncüsü ise şeffaflık. Bugün Ulusal Jeolojik Veritabanı’nın açık olması ve herkesin girebilmesi sistemdeki şeffaflık düzeyini gösteriyor. Herkes buradan Suudi Arabistan’ın tüm maden sahalarını ve bu sahalarda faaliyet gösteren kişi ya da kurumları açık ve şeffaf bir şekilde görebilir.
Sistem, yatırımcı sürekliliğini garanti etmesinden ötürü büyük önem taşıyor. Çünkü bu sektörün 20, 30 ve 50 yıllık yatırımlara ihtiyacı var. Hatta birkaç gün önce çelik yatırımcılarından biriyle konuşuyordum ve bana 50 yıllık bir plandan bahsetti. Yani eğer baştan netlik olmazsa sorun olur. Suudi Arabistan’ın ayrıcalıklı olduğu ikinci nokta ise yatırımcının karşısında bir hükümetin olmasıdır. Dünyanın büyük bir bölümünde yatırımcı, federal ve yerel yönetim karmaşıklığıyla ve toplumla şu veya bu biçimde uğraşmak zorunda kalıyor.  Bunların hiçbiri bizde yok. Diğer bir nokta ise çevre sorunudur. Çevre çok önemli bir konu. Bazen çevresel talepler ya netliğin olmaması ya da uygulamada ciddiyetin olmaması nedeniyle büyük bir engel oluşturuyor.  Bu nedenle madencilik sektörü büyük bir ilgi görürken neredeyse hiçbir zorluk görmüyoruz.

-Araştırmalara göre Suudi Arabistan’da en fazla hangi madenin rezervi bulunuyor?
Dört ayrı maden rezervi var. Bunların başında fosfat geliyor. Suudi Arabistan, madenler ve bunlara yapılan yatırımlar bakımından dünyada 2’nci ya da 3’üncü sırada yer almayı hak ediyor. Fosfatın ardından çinko, bakır ve altın rezervleri geliyor. Örneğin altın üretimimiz şuan 400 bin ons ve 2030 yılına kadar ikiye katlanarak bir milyon onsun üzerine çıkması bekleniyor. Jeolojik araştırma sonuçlarının bize tahminimizden daha fazla maden çeşidi ve miktarı verdiğine inanıyoruz.

-Madenler petrol ürünlerinin yanında önemli bir yan kol haline gelir mi?
Bir kolu olduğuna şüphe yok. Bugün sektörler arasında nasıl bağlantı kuracağımızı anlamaya başladık. Örneğin bugün Enerji Bakanlığı ve Suudi Arabistan Temel Endüstriler Kurumu (SABIC) gibi kurumlarla bina teknolojiler üzerinde kapsamlı bir çalışmamız var. Bir madencilik sektörü olan çimento sektörünün petrokimya sektörüne nasıl yardımcı olduğunu ve daha sağlam, daha ucuz ve daha fazla zaman kazandıran malzemeleri üretirken bu malzemelerin birbirini nasıl tamamladığını gördük. Bina teknolojisiyle ilgili büyük bir programımız ve aynı büyüklükte bir finansman programımız var. İngiltere ziyaretim öncesinde Avusturya'daydım. Orada bu konuyla ilgilenen birçok şirket olduğunu gördüm.
Bu yüzden sanayi stratejimizde, bu sektörlerin downstreamde (mansap) önemli olduğunu, Suudi Arabistan’ın bugün petrokimya sektöründe başarı sağladığını ve büyük şirketlere ulaştığını görüyoruz. Buna karşın petrokimya üretimimizin yüzde 85'ini yurtdışına ihraç ediyoruz. Büyük bir kısmını da yüksek katma değerli ürün üretiminde kullanılmak üzere dönüştürmeye çalışıyoruz. Ürünlerin çoğu metal ya da metal olmayan malzemelerin karışımı olduğundan madencilik sektörüyle yakından ilgililer.

-Suudi Arabistan'ın ilaç sektörüne yatırım yapmaya başladığını açıkladınız. Peki, hedef sektörler neler?
Suudi Arabistan, aşı ve hayati ilaç endüstrilerini yerelleştirmeyi istiyor. Bakanlar Kurulu,  biyolojik tıbbi ürün ve aşı endüstrileri dosyasıyla ilgili olarak Sağlık ve Maliye bakanlarının, Kamu Yatırım Fonu (PIF) Başkanının ve Gıda ve İlaç Otoritesi (SFDA) Başkanı’nın yönetim kurulunda yer alacağı Sanayi Bakanı başkanlığında bir komite oluşturulması kararı aldı. Mevcut projelerle ilgili yaklaşık 3,4 milyar riyallik tahminlerimiz var. Bunlar hazır fırsatlar. Söz konusu dosyayı yönetmek için çalışan bir ekibimiz var. Dosyayla ilgilenen bazı şirketlerle iletişime geçmeye başladık ve daha da hızlanacağız. Bunlar strateji dahilindeler. Koronavirüs salgını birçok önceliği değiştirdiğinden hızlı ilerleme kaydedilen yola öncelik verdik.
Suudi Arabistan, gıda, ilaç ve sarf malzemeleri, ürünlerin bulunabilirliği bakımından salgınla en iyi şekilde mücadele eden ülkelerden biriydi. Salgının başında 500 bin civarında maske ürettik. Sağlık Bakanlığı ile yaptığımız toplantıdaki ilk tahminlere göre 10 milyon maskeye ihtiyacımız vardı. Üreticilere yönelik bir program hayata geçirebildik ve kapasiteyi 500 binden 7 buçuk milyona çıkardık.

-Suudi Arabistan, sanayi sektörü bakımından Arap ve Müslüman ülkeler arasında öncü bir rol oynuyor. Bu noktada uluslararası ortaklıkları ve Vizyon 2030 çerçevesinde dost ülkelerin büyümesine ve istikrarına nasıl bir katkıda bulunabilir?
Suudi Arabistan’ın çok önemli ve asli bir rolü var, ama müsaadenizle hayati öneme sahip ilaçlar ve aşılarla ilgili bir kaç örnekler vereyim. Tüm öneriler yalnızca Suudi Arabistan için değildi, çünkü içerideki talep hacmi sınırlıydı. Bağış ve diğer desteklerle katkıda bulunarak Suudi Arabistan’ın bir merkez haline gelmesi planlandı. Kral Selman Yardım ve İnsani Çalışmalar Merkezi, bu konuda önemli bir role sahip olan komite üyelerinden biriydi. Ayrıca, Suudi Arabistan'ın helal ürünler için özel bir stratejiyi güncellemeye çalıştığını da eklemek isterim. Suudi Arabistan sektörler, sertifikalar ve teknoloji olarak helal ürünler için bir merkez olmaya hak kazanıyor. Bugün bu alanda büyük fırsatlar var. Bakanlık görevimden önce gıda üretimi yapan Arasco Şirketi’nde genel müdürlük yapıyordum. Bu nedenle helal ürünler geliştirmek için çok büyük fırsatlara sahip olduğumuzu biliyorum.
İhracat stratejimizin hedefinde, bizim için önemli pazarlar olacak birçok ülke ve komşu ülkelerin pazarları var. Komşumuz olan bazı ülkelerdeki huzursuzluğun sona ermesini ve eski hallerine dönmesini umuyoruz. Irak pazarı, Yemen ve onun yeniden inşası çok önemli. Aynı şekilde Suriye’nin yeniden inşası da önemli olacak. Afrika susuz. Kısa bir süre önce Güney Afrika’yı ziyaret ettim. Ayrıca Riyad'da, Suudi Arabistan’ı güvenilir bir ortak olarak gören Afrika ülkelerinden yaklaşık 12 bakanla görüştüm. Suudi Arabistan'ın büyük bir adalet ve eşitlikle yatırımlara öncülük edebileceğini düşünüyorlar. Bu nedenle, ihracat stratejimizde Afrika'da Suudi Arabistan’ın ihracatı için destinasyon olacak bir veya iki yer var.

-Made in Saudi Arabia, büyük yankı bulan ve sanayi sektörünün ötesine geçen bir program. Nedir bu program? Kaç fabrika programa katıldı?
Şuan programa katılan 4 binden fazla fabrikamız var. Buna 6 bin fabrika daha eklenecek. Bence tüm fabrikalarımız sektörün geneline hizmet ettiğinden Made in Saudi Arabia ibaresini kullanacak. En başından beri bunun farkındayız. Ne yazık ki burası Suudi Arabistan mı değil mi diye düşünmeyen bir toplumduk, ama artık bu kültürü yerleştirmeye başladık. Bu konuyu gündeme getirdiğiniz için teşekkür ederim. Suudi Arabistan'da bir rüya gerçekleşti. Made in Saudi Arabia fuarını düzenlediğimizde, katılım muhteşemdi. Gurur, aidiyet duygusu, arzu ve gerçeğin bir araya geldiği bir fuar oldu. Sadece Suudilerden değil, aynı zamanda diğer uyruklardan katılımcılardan da bunu hissettik. Bu duyguyu başardık. Bu ibareyi, İngiltere, Almanya ve birçok ülkede olduğu gibi ürünün tek bir kimlik taşıması için ihracatımızda kullanmaya başladık.
Made in Saudi Arabia'nın ana kimlik olması ve altında Made in Mecca ya da Made in Medina gibi detayların yer alması için yönetimiyle ilgili çalışmalar yapıyoruz. Yakında kendi sistemini ortaya koyacak. Bu yüzden yönetimin önemli olduğunu söylüyoruz. Çünkü niteliksel veya mekansal bir endüstri olarak yapılanların sebepleri var.  Müslümanlar olarak Mekke ile övünmek hakkımızdır. Umre ve hac ibadeti için ziyaretçiler geldiğinde kendisine Mekke veya Medine'yi hatırlatan bir eşya satın alıyorlar. Bu yüzden rastgele değil, sistemli olması gerekiyor.

-Küresel çağrılar ve özellikle iklim sorunu çerçevesinde bu dosyayla nasıl ilgileniyorsunuz?
Suudi Arabistan’ın bu konuyu ciddiyetle alan ülkelerin başında geldiğine eminim diyebilirim. Suudi Arabistan’ın bu konuda net bir planı var. Endüstrilerde ve projelerde, fabrika kurup bir milyar riyal koyan bir kişiye gelip ona değişmesini söylemek zor olduğundan tüm gözlemler toplanır, incelenir ve dikkate alınır. Ama bunun için belirli adımlar izlenmeli. Kademeli olarak geçiş yapmasına yardımcı olmalıyız. Bu dosya Enerji Bakanlığı’nın yetki alanına giriyor ve mükemmel bir iş çıkarıyor.

-Serbest ticaret konusunda Körfez ülkeleri ile İngiltere arasında müzakereler yapılıyor.  Bunların bir süresi var mı?
Takvimini bilmiyorum. Böyle müzakereler genellikle uzun zaman alıyor, ama önemli olan iki tarafın genel hatlarıyla fikir birliğine sahip olmaları. Taraflardan her biri diğerinin sunacağı ayrıcalıklardan yararlanmak istediklerinden her zaman bir kazan-kazan eğilimindeler ve konunun sizin çıkarınıza olduğunu keşfedebilirsiniz. Dışişleri Bakanı değilim, Sanayi Bakanıyım. Dosya, Dışişleri Bakanlığı tarafından yönetiliyor. Ancak sanayide herhangi bir serbest ticaret anlaşması, endüstrilerimize ve onların dışarıya erişimlerine hizmet etmeli ve gelecekte üretim yeteneğimizi sınırlamamalı. Bu da büyük bir mücadele gerektiriyor. Bugün Suudi Arabistan Dış Ticaret Genel Otoritesi gurur duyduğumuz kuruluşlardan biridir. Ben özel sektördeyken, bağımsız bir kurumun kurulması için çağrıda bulunuyorduk. Ardından Dış Ticaret Genel Otoritesi kuruldu. Ticari çıkarları ve kapasite geliştirmeyi dengeleyebildiğinden tüm beklentilerimizi aştı.
Bazı serbest ticaret anlaşmaları önemli bir sektöre engel olabilir. Koronavirüs salgını krizinde neler olduğunu gördük. Ülkeler sizinle ihracatı durdurduğunda serbest ticaret kuruluşları neredeydi?! Ülkeler gerektiğinde ihracatı durdurma hakkına sahip olduklarını söylüyorlar, gelip desteklemek istediğinizi söylediğinizde ise bunu yanlış buluyorlar. Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin, ortak çıkarlara ilişkin bir çerçeveyi müzakere etme ve tanımlama konusunda çok daha iyi bir konumda olduğunu düşünüyorum. Bugün biz bile bakanlık olarak Dış Ticaret Genel Otoritesi’ne bilgi ve veri ile ihtiyacımız olan ve olmayan konularda yardımcı olabiliriz. Sanırım zaman alacak ama İngiltere Körfez ülkelerinde hepimizin merak ettiği ülkelerden biri. Gerçek bir ortak ve ilgimizi hak ediyor.
Suudi Arabistan, Lojistik için önemli bir destinasyon olacak. Koronavirüs krizinden sonra birçok uluslararası şirketin üretimini dünyanın çeşitli bölgelerine dağıtması için listedeki en iyi seçeneklerden biri haline gelecek. Bu şirketlere devlet desteğinin en azından ahlaki açıdan önemli olduğuna şüphe yok.

-Siz bir iş adamısınız ve ticaret geçmişine sahipsiniz. Bugün ise Sanayi Bakanısınız. Sizin için değişen ne oldu?
Bu soruyu yanıtlamam için uzun bir oturuma ihtiyacımız var. Aslında düşünce şeklimi çok fazla değiştirmem gerekmedi. Hatta bir iş adamının yatırımcıya daha fazla hitap edebileceğini düşünüyorum. Siz onları anlıyorsunuz, onlar da sizi anlıyor. Hangi zorlukların üstesinden gelebileceğinizi tam olarak biliyorlar. Bakanların birçoğu özel sektörden geliyor. Bu yüzden zorlukları kolayca anlayabiliyorlar.

-Ne zaman Suudi Arabistan'da üretilen Lucid Motors marka bir otomobil siparişi verebiliriz?
(Gülüyor) Ben sipariş verdim bile, onlara söyledim.

-İlk otomobili ne zaman üretmeyi düşünüyorsunuz?
Bu gibi gelişmiş fabrikaların 3 yıl içinde faaliyete geçebileceğini ve daha uzun sürmemesini bekliyorum. Çünkü hepsi tam otomatik teknolojiye göre çalışan fabrikalar. Başka bir otomobil firmasının da faaliyet duyurusunun yapılması bekleniyor.

 -Suudi Arabistan elektrikli otomobil endüstrisinin merkezi olur mu?
Bunu söyleyemem ama Lucid Motors ile diğer şirketin üretimiyle 300 bin otomobili aşacağız.

-Önümüzdeki yıl Suudi Arabistan'da yapılacak maden konferansının hazırlıkları çerçevesinde Londra’ya geldiniz. Böyle bir konferansa katılmanın ne gibi yansımaları olacak?
Stratejik plan çerçevesinde, tüm yatırımcıları bir araya getiren konferans ve etkinlikler açısından bölgemizin yeterli ilgili görmediğini fark ettik. “Future Minerals Forum” başlığı altında yıllık olarak yapılan bu konferansı düzenlemek stratejimize dahildi. Esasen bu konferansın ilkini bu yılın başında Ocak ayında yaptık. Konferansın amacı, Riyad'ın ev sahipliğinde olan, ancak Afrika, Ortadoğu ve Orta Asya’yı da kapsayan uluslararası bir konferans gerçekleştirmek. Buralarda çok miktarda maden var, ancak bu madenler birçok sorun ve zorluk yaşayan ülkelerde bulunuyorlar.  Madencilik sektörü oldukça karmaşık bir finansal yapıya ihtiyaç duyduğundan ve lojistik, çevre ve akademik hizmetler sunan şirketlerin bazı zorlukları, fırsatları ve çözümleri tartışmak için tek bir yerde toplanması gerektiğinden hükümetlerden, büyük madencilik şirketlerinden, finans şirketlerinden ve zorlukları, fırsatları ve çözümleri tartışmak için bazılarının tek bir yerde olduğu lojistik, çevre hizmetleri ve akademik hizmetler sunan şirketlerden tüm paydaşları bir araya getirmeyi hedefliyoruz. Konferansın ilk oturumuna yaklaşık 3 bin 500 kişi fiziki olarak yaklaşık 4 bin kişi ise koronavirüs nedeniyle çevrimiçi olarak katıldı. Bu konferansın yıllık olarak düzenlenmesini onaylayan Suudi Arabistan’ın bilge yöneticilerine teşekkür ediyorum.
Bugün tüm büyük şirketler bu konferansa nasıl katılabileceklerini soruyorlar. İngiltere Enerji Bakanı ile Riyad’da yaptığım görüşmede konferansa katılma konusunda ne kadar istekli olduğunu gördüm. Daha önce görüştüğüm Sanayi ve Enerji İşleri Bakanı'nı bu konu ile görevlendirdi. Bu da onların büyük ilgisini gösteriyor. İngiltere, çok önemli olduğunu düşündüğü ve nadir olarak tanımladığı yaklaşık 16 veya 17 maden için bir strateji başlatacak. İngiliz Bakan’a göre strateji, önümüzdeki birkaç ay içinde başlatılacak. İngilizler, Suudi Arabistan'ı uyum açısından uygun bir ortak ve coğrafi konumu açısından tedarikçiler için alternatiflerden biri olarak görüyorlar.



Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü Kıblavi Şarku’l Avsat’a konuştu: Geçiş dönemi için anayasal bir deklarasyon ve teknokrat bir hükümet gerekiyor

Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
TT

Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü Kıblavi Şarku’l Avsat’a konuştu: Geçiş dönemi için anayasal bir deklarasyon ve teknokrat bir hükümet gerekiyor

Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)

Beşşar Esed rejiminin devrilmesi ve Suriye'de Ahmed eş-Şera liderliğinde yeni bir yönetimin başa gelmesinin ardından Suriye dosyasındaki gelişmeler dikkatle takip ediliyor. Belki de buradaki en önemli soru, eş-Şera'nın medya açıklamalarında duyurduğu Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin detaylarının, bir hazırlık komitesinin oluşturulmasının ve kabul edilecek koşullara göre kimlerin davet edilip kimlerin dışarıda bırakılacağıdır.

dsvfbg

Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü, Suriyeli yazar ve siyasi araştırmacı Dr. Mueyyed Gazlan Kıblavi, Şarku’l Avsat'ın sorularını yanıtladı.

Kıblavi, ‘Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'ne davet edilecek şahsiyetlerin mevcut ya da geçmiş mücadeleleri, Suriye davasına katılımları ve devrimci faaliyetleri nedeniyle davet edileceğini’ vurguladı. Siyaset yapmayan devrimciler olduğu gibi, devrimi pratik etmeyen siyasetçiler de olduğunu belirten Kıblavi, gençlik kategorisinin, kadın kategorisinin, muhalifler kategorisinin ve mahkûmlar kategorisinin önemine dikkat çekti. Kıblavi, “Kategoriler çok. Örneğin, şu ana kadar 15 kategori belirledik ve henüz kategorize edilmemiş olanlar da var. Bu sayı 20 kategoriye ulaşabilir ve bazı kategoriler diğerleriyle birleştirilebilir” ifadelerini kullandı.

Devrimden önce ve sonra Suriye toplumunun kategorize edilmesinin her zaman sorunlu olacağını vurgulayan Kıblavi, “Bu yüzden kongreyi, bu sosyal yelpazeler (şu anda oluşmakta olan siyasi topluluk) arasında anlayış ve iletişim alanları için bir başlangıç olarak gördük. Çünkü Suriye'de elli yıl boyunca oluşuma izin verilmedi, yasaklandı. Düşünce tutsak edildi ve oluşum suç sayıldı” şeklinde konuştu.

dsfvgb
Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) ile ABD Dışişleri Bakanlığı heyeti arasında geçtiğimiz eylül ayında Ankara'da yapılan toplantıdan (SMDK)

Kıblavi, “Bu daha başlangıç. Dolayısıyla, içeridekiler kendi siyasi bileşenlerini oluşturma fırsatına sahip değilken ya da gelecekteki Suriye'ye doğru ilerlemek için belirli bir ideolojinin arkasına saklanamazken, dışarıda oluşturulan bileşenleri davet edemeyiz” dedi.

Kıblavi sözlerini şöyle sürdürdü: “Şam Deklarasyonu, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK), Suriye Ulusal Konseyi ve diğerleri gibi oluşturulan siyasi kurumlarla dışarıdakiler birçok bölünmeden muzdaripti, devlet başkanlığı ve seçimlerde hizipçilikten muzdaripti ve sokak tarafından meşrulaştırılmamıştı. Bu nedenle oluşum koşulları mevcut koşullardan tamamen farklı olan siyasi yapıları davet etmekten kaçındık.”

Kıblavi sözlerine şöyle devam etti: “Şimdi bileşenler yeni Suriye'deki hedeflerini ilan etmeye başlayacaklar ve şöyle diyecekler: Ben belli bir grubun bileşeniyim, belli bir siyasi yelpazenin bileşeniyim ya da belli bir siyasi ideolojinin bileşeniyim, taleplerim bunlar ve saygı görmek ve dahil edilmek istediğim yol bu. Yurtdışında kurulan bileşenlere gelince, onlar kotalara alışkındı ve kotalar muhalif kurumların bileşiminde ve yapısında mevcuttu. Bu gayet açık. Ekim 2011'de İstanbul'da kurulan Suriye Ulusal Konseyi, Müslüman Kardeşler ve Şam Deklarasyonu gibi onlarca yıl önce kurulan siyasi gruplar Suriye meselesindeki ağırlıklarına göre kota alırken, devrimci hareket marjinal kaldı ve siyasi uygulamalarda ağırlıkları olmadı.”

Bu nedenle Kıblavi, “Otuz kırk yıldır Suriye'de bulunmayan siyasetçilerin temsil edilmesi kabul edilemez. Zira oluşturdukları organlar bir ‘bileşen’ olarak kabul edilemez. Bu, içeride kalan ve -izin verilmediği için- herhangi bir siyasi faaliyette bulunamayan Suriye halkına yapılan bir haksızlıktır” ifadelerini kullandı.

*Eş-Şera daha önceki açıklamalarında davetlerin muhalif organlara değil, bireylere yapılacağını söylemişti... Peki, örneğin SMDK'dan şahsiyetler davet edilecek mi?

Kıblavi bu soruya şu cevabı verdi: “Elbette davetler bireylere yönelik olacak, muhalif oluşumlara değil. SMDK’dan da bazı şahsiyetler davet edildi. Zira bu siyasi oluşumların hedefleri temelde bir noktadaydı ve şimdi değişti. Devrim öncesi ile devrim sonrası aynı değil. Ayrıca bu oluşumların içinde hizipler, siyasi partiler ve parti akımları gibi başka bileşenler de var. Bu nedenle sadece bireyleri davet etmeye karar verdik.”

Varlıkları sona erdi

Kıblavi, muhalif oluşumlar ilk kurulduğunda belirtilen kuruluş amaçlarından birinin, devrimin zafere ulaşması halinde bu oluşumların varlığının sona ereceği olduğunu belirtti. Bu, devrimin zafere ulaşması ve rejimin düşmesi halinde söz konusu oluşumların kendilerini feshedeceklerine dair birden fazla kez yapılan açıklamaydı. Dolayısıyla bu varlıklar artık zaman ve bağlam dışıdır.

*Salı günü yaptığınız açıklamalarda, Suriye'deki askeri güçlerin temsilcisi olarak Askeri Operasyonlar Dairesi'nin davet edileceğini söylediniz. Aslında, Suriye devriminin başında rejimden ayrılan ve maddi ve manevi bedel ödeyen askeri personel, Esed sonrası Suriye'de tamamen göz ardı edildiklerini hissediyor. Suriye Ulusal Diyalog Kongresi onları yeni Suriye'yi müzakere etmek üzere davet etmeyecek mi?

Kıblavi şu cevabı verdi: “Ordudan ayrılanlar Savunma Bakanlığı bünyesinde değerlendirilecek, ancak bu henüz tamamlanmamış bir aşama. Çünkü hazırlanmakta olan pek çok lojistik mesele var. Ordudan ayrılanlar Savunma Bakanlığı'na dahil edilecek. Bağımsız olarak davet edilecek ayrı bir siyasi ya da askeri unsur değiller, Askeri Operasyonlar Dairesi'ne bağlı olacaklar.”

Ön koşullar

*Farklı Suriyeli gruplara ulaşmak için kriterler neler? Davet kriterleri neler?

Kıblavi, “Ne kadar adil ya da teknik olmaya çalışırsak çalışalım, herkes için adil olamayız ve herkesi tatmin edemeyiz. Suriye halkını sınıflandırmak ve bu sınıflandırmada adil olmak istersek, devrimci hareket, devrimci savaşçı, kendi topraklarında devrim yapmamış siyasi düşünür, belirli bir bölgeye ait olan ve Suriye'de bulunan tüm etnik ve ırksal bileşenler olarak ayrılırlar. Ayrıca çeşitli şehirler arasında dağılmış bileşenler de var. Tüm bu bileşenler arasından kongreye katılacak uygun kişiler seçilecek. Böylece bölgeleri kapsamış, toplumsal çeşitliliği sağlamış, gençleri, tutukluları ve siyasi aktivistleri, entelektüel ve devrimci olarak kuşatmış olacağız. Açıkçası bu biraz kapsamlı sayılır” ifadelerini kullandı.

*Peki, tüm Suriye için yüzde 100 adil olacak mı?

Kıblavi şöyle cevapladı: “Tabii ki mümkün değil. Dünyada davet kriterlerinde yüzde 100 adil olan hiçbir kongre yoktur. Bu bağlamda tarafsız olmamız gerekmediğini unutmayın. Bizden istenen gelecekteki Suriye'nin çıkarlarını düşünmemiz.”

CSDVFBR
Suriye’deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera ve askeri gruplar arasında yapılan toplantıda yeni Suriye'de askeri kurumun nasıl şekilleneceği ele alındı. (Askeri Operasyonlar Dairesi)

Bir sonraki hükümetin şekli

*Suriye’deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera, mevcut hükümetin tek renkli olduğunu kabul etti. Kongrenin toplanmasının yakın olduğu konuşulurken, bir sonraki hükümetin Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin içinden çıkacağına dair sorular akla geliyor. Bu hükümetin katılımcı bir hükümet olacağına dair herhangi bir ön yargı var mı? Ayrıca, bir sonraki hükümet sisteminin şeklini yani başkanlık mı yoksa parlamenter mi olacağını konferans katılımcıları mı belirleyecek?

Kıblavi bu soruyu, “Kongre, bir sonraki hükümet sisteminin şeklini belirlemeyecek. Çünkü kongre bir yasama organı değil. Parlamento, kongrenin hazırlayacağı çalışma ve belgelerden kaynaklanabilecek prosedürlerin bir parçası” diye yanıtladı.

“Genel sekreterlik gibi seçilmiş bir danışma komitesi” olduğunu da ifade eden Kıblavi, “Komiteler sayıca fazla olduğu için hükümet sisteminin parametrelerini belirlemek üzere mini komiteler seçilebilir. Elbette hükümet sistemi önerilecek ya da onaylanacaktır. Bundan sonra mevcut çalışmalar sona erecek ve çok hassas bir aşama olan geçiş dönemi için teknokratlar hükümeti olması beklenen bir hükümet kurulacaktır. Suriye'nin geleceğine gelince, bunu Suriye halkı ve tartışmaların başlangıç noktası olarak kabul edilen Suriye Ulusal Diyalog Kongresi sırasında fikirlerin billurlaşması belirleyecek. Tüm bu göstergeler Suriye'deki hükümet sistemini belirleyecektir. Daha da önemlisi, kongreden kaynaklanacak anayasal boşluk, söz konusu anayasal boşluğu doldurarak geçici bir anayasal bildiri yayınlayacak olan uzman bir komite tarafından doldurulacaktır” dedi.

Kongrenin zamanlaması

*Kongrenin yakın zamanda toplanmasına tanık olacak mıyız? Yoksa beklemek mi gerekiyor? Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’ne kimlerin davet edileceğini hazırlık komitesi mi belirleyecek?

Kıblavi şu cevabı verdi: “Hazırlık komitesi ilgili makamlardan onay aldıktan sonra çalışmalarına başlayacak. Tarih konusuna gelince, hazırlık komitesi oluşturulduktan sonra, davet edilen şahsiyetler ve gruplarla iletişim kurmak yeterli zaman alacak. Meselelerin çözüme kavuşturulması bir hafta ya da belki 9 gün sürebilir.”

SCDVFEGR
Eski rejim ordusu mensupları, 1 Ocak'ta Suriye'nin Humus kentindeki uzlaşma merkezlerinde kayıt yaptırmak için sıraya girerken Esed'in fotoğrafını çiğniyorlar. (AP)

Kıblavi, “Hazırlık komitesi davetler için kriter belirlemez. İçeriden ve dışarıdan davetlilerin lojistiğini kolaylaştıran ve onlarla kongreye davet edildiklerini ve katılıp katılmayacaklarını kısaca görüşen bir komitedir. Yani konferans öncesi aşamanın lojistiğini kolaylaştıran ve ön kolaylaştırıcılığını yapan bir komite; sonuçlara ya da davet kriterlerine karar veren bir komite değil. Aday gösterecek olanlar genel olarak sivil toplum örgütleri olacak ve doğal olarak sendikalar da bunların arasında yer alacak” şeklinde konuştu.

Komite seçimi için kriterler

Hazırlık komitesi üyelerinin hangi kriterlere göre seçileceği sorulduğunda ise Kıblavi şu yanıtı verdi:

“Bu kişiler Suriye'deki en nitelikli kişiler olmayacak. Çünkü bu çok zor. Ancak yurt içinde olduğu kadar yurt dışındaki devrimci siyasi ortama ve bölgesel dağılıma dair bilgi ve aşinalıkları da göz önünde bulundurulacak. Hazırlık komitesi üyesinin bileşenler hakkında bilgi sahibi olması, devrim ve siyasi süreç konusunda daha önce deneyim sahibi olması ve Suriye'deki siyasi çevreler arasında ya da elbette yurtdışında sürekli faaliyet göstermesi ve tanınması nedeniyle Suriye arenasında bilinmesi gerekir.”