FARC'ın önde gelen liderlerinden Ivan Marquez'in Venezuela'da öldürüldüğü iddia edildi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

FARC'ın önde gelen liderlerinden Ivan Marquez'in Venezuela'da öldürüldüğü iddia edildi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Kolombiya Devrimci Silahlı Güçlerinin (FARC) önde gelen liderlerinden Ivan Marquez'in, Venezuela'da bir çatışmada öldürüldüğü öne sürüldü.
Kolombiya'nın El Tiempo gazetesinin haberinde, gerçek ismi Luciano Marin Arango olan Marquez'in, Venezuela'de bir çatışmada öldürüldüğü ileri sürüldü.
Yerel kaynaklardan alınan bilgiye göre Marquez, yasa dışı suç örgütleriyle girdiği çatışmada hayatını kaybetti.
Her iki ülke yetkililerinden de konuya ilişkin resmi açıklama yapılmazken, Kolombiya istihbaratının olayı araştırdığı değerlendiriliyor.
Marquez'in, uyuşturucu kaçakçılığının kontrolünü sağlamak amacıyla uzun süredir Kolombiya-Venezuela sınırında diğer silahlı gruplarla mücadele ettiği biliniyor.

Ivan Marquez kimdir?
Kasım 2016'da hükümet ile barış anlaşması imzalayan FARC'ın eski komutanlarından 67 yaşındaki Marquez, 29 Ağustos 2019'da yeniden silahlı mücadeleye dönülmesi çağrısına katılmıştı.
Caqueta yönetim merkezine bağlı Florencia kentinde, 16 Haziran 1954'te doğan Marquez, 40 yıldan fazla FARC saflarında silahlı mücadelede yer almıştı.
Marquez, Havana'da Kolombiya hükümetiyle yürütülen barış görüşmelerinde ise ana müzakerecilerden biri olmuştu.

FARC'ın diğer sembol isimleri de Venezuela'da öldürülmüştü
FARC'ın önemli isimlerinden asıl adı Seuxis Paucias Hernandez Solarte olan 53 yaşındaki Jesus Santrich, 17 Mayıs 2021'de Kolombiya ordusunun komandoları tarafından düzenlenen bir pusuda hayatını kaybetmişti.
Aynı şekilde FARC'ın önemli komutanlarından Gentil Duarte'nin de 25 Mayıs 2022'de Venezuela'da çatışmada öldürüldüğü bildirilmişti.
Kolombiya Savunma Bakanı Diego Molano, Cartagena kentinde yaptığı açıklamada, gerçek ismi Miguel Botache Santanilla olan Duarte'nin, Venezuela'da bir çatışmada öldürüldüğünü doğrulamıştı.
Santrich, Duarte ve Marquez, Ağustos 2019'da yayınladıkları videoda devletin barış anlaşmasına ihanet ettiğini öne sürerek, yeniden silahlı mücadeleye dönülmesi çağrısı yapmıştı.
Nüfusu 48 milyonu aşan Latin Amerika ülkesi Kolombiya'da yarım yüzyıldan fazla süren çatışmalar, 260 bine yakın kişinin hayatını kaybetmesine ve 6 milyondan fazla kişinin göç etmesine neden olmuştu.



Trump’ın Gazze’yi “devralma” planı, Çin’in Tayvan politikasını nasıl etkiler?

Çin, geçen yıl mayıs ve ekimde, Tayvan'ın etrafında kapsamlı askeri tatbikatlar düzenlemişti (AFP)
Çin, geçen yıl mayıs ve ekimde, Tayvan'ın etrafında kapsamlı askeri tatbikatlar düzenlemişti (AFP)
TT

Trump’ın Gazze’yi “devralma” planı, Çin’in Tayvan politikasını nasıl etkiler?

Çin, geçen yıl mayıs ve ekimde, Tayvan'ın etrafında kapsamlı askeri tatbikatlar düzenlemişti (AFP)
Çin, geçen yıl mayıs ve ekimde, Tayvan'ın etrafında kapsamlı askeri tatbikatlar düzenlemişti (AFP)

Amerikan gazetesi Washington Post (WP), ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze, Grönland ve Kanada’yla ilgili tartışma yaratan açıklamalarının, Tayvan meselesine olası yansımalarını inceledi. 

Trump, Grönland'ı ABD toprağına katmak istediğini söylemiş, bunun için askeri yöntemlere başvurma tehdidinde bulunmuştu. Kanada’yı ABD’nin “51. Eyaleti” haline getirme planı da eleştirilmişti.

Bunlara ek olarak Cumhuriyetçi lider, ABD’nin Gazze Şeridi’ni “devralacağını” ve İsrail bombardımanlarıyla harabeye dönen bölgeyi “Ortadoğu’nun Rivierası’na” dönüştüreceğini söylemesiyle uluslararası kamuoyunun tepkisini çekmişti. 

WP’nin analizinde Trump’ın “emlakçı” yaklaşımının, Çin lideri Şi Cinping’in Tayvan’la “birleşme” planlarında daha agresif davranmasına yol açabileceği değerlendirmesi yapılıyor.

Washington merkezli düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü’nden Ryan Hass şu yorumları paylaşıyor: 

Trump'ın söylemi, Tayvan'da Çin'in ekmeğine yağ sürüyor. Trump'ın, toprak sınırlarının güç ve zor kullanma yoluyla belirlenmemesi gerektiği ilkesini hiçe sayan her açıklaması, Pekin'deki propagandacılar tarafından muhtemelen heyecanla karşılanıyor.

Analizde, Çin’in son üç yıldır Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını artırdığına dikkat çekilirken, Şi’nin de Trump’la benzer söylemleri kullanarak adayı işgal etmeye çalışabileceği ileri sürülüyor. 

Cumhuriyetçi lider, Tayvan’ın ABD’deki yarı iletken çip sektörünü sekteye uğrattığını, üretimin Amerikan firmaları tarafından yürütülmesi gerektiğini ileri sürmüştü. Ayrıca Tayvan’ın kendi savunması için yeterli yatırımı yapmadığını iddia etmişti.

Diğer yandan Dışişleri Bakanı olarak atadığı Marco Rubio ve Ulusal Güvenlik Danışmanı görevine getirdiği Mike Waltz, Çin karşıtı tutumlarıyla tanınıyor. Rubio, Çinli mevkidaşı Wang Yi’yle ocakta telefon görüşmesi yapmış ve Pekin’in Tayvan’a yönelik “zorlayıcı eylemlerinden” endişe duyduklarını iletmişti.

Bunların yanı sıra Trump’ın ek ithalat vergileri de Çin-ABD hattında yeni bir ticaret savaşının sinyallerini veriyor. Öte yandan analizde, Trump ve Şi’nin uzun vadede ticari ilişkileri koparmak yerine geliştirmek isteyeceğine de işaret ediliyor. Böyle bir durumda Trump’ın Tayvan’ı “pazarlık kozu” olarak kullanabileceği yorumu yapılıyor. 

Çin - Tayvan gerginliği

II. Dünya Savaşı sonrasında Çin'de Milliyetçi Parti ve Komünist Parti arasındaki iç savaş Komünist Parti'nin zaferiyle sonuçlanmıştı. Mağlubiyetin ardından Milliyetçi Parti liderleri Tayvan'a sığınmıştı.

Soğuk Savaş nedeniyle Batı'yla ilişkilerini koparan Çin'i 1970'lerin başına kadar Birleşmiş Milletler'de (BM) Tayvan ya da resmi adıyla Çin Cumhuriyeti temsil ediyordu.

BM'nin 1971'de aldığı Çin Halk Cumhuriyeti'ni tanıma kararı gerginliği yeni bir boyuta taşımıştı. Kararın ardından Tayvan, BM'den çıkarılmıştı.

Pekin yönetimi, "tek Çin" ilkesini benimseyerek Tayvan'ın kendi topraklarının parçası olduğunu savunuyor. Buna göre Çin, boğaz ve çevresindeki askeri varlığının yanı sıra Tayvan'ın ülkelerle diplomatik ilişkiler kurmasına, BM'de ve diğer uluslararası kuruluşlarda temsil edilmesine karşı çıkıyor.

Tayvan ise o günden bu yana bağımsızlık arayışını farklı biçimlerde sürdürüyor.

Independent Türkçe, Washington Post, BBC