Fransa’nın yeni hükümeti: Mümkün olanın en iyisihttps://turkish.aawsat.com/home/article/3741271/fransa%E2%80%99n%C4%B1n-yeni-h%C3%BCk%C3%BCmeti-m%C3%BCmk%C3%BCn-olan%C4%B1n-en-iyisi
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından yeni döneminde ikinci hükümeti kurmak üzere görevlendirilen Başbakan Elisabeth Borne’un hükümeti, yeni mecliste salt çoğunluğu sağlamaya çalışmak amacıyla Macron’un bizzat ve ardından Borne’nin parlamento grup başkanlarıyla yaptığı bir dizi yoğun istişarenin ardından gün yüzüne çıktı.
Ancak Macron ve Borne’nin bu konudaki çabaları sonuçsuz kaldı. Hiçbir sağ veya sol muhalefet partisi, ittifak veya hükümet koalisyonu kurmayı kabul etmedi.
Bu konuda yaşanan şok, özellikle Macron ve Borne’nin çoğunluğu kazanmak için umut bağladığı ılımlı sağ Cumhuriyetçilerden geldi. Cumhuriyetçiler bloğu lideri Olivier Marleix, Başbakan’a bir mektup göndererek, partinin çağrılarına cevap vermediğini bildirdi.
Partiden bazı milletvekilleri ise, Macron’un politikasının partilerinin yönelimlerinden uzak olmadığı gerçeğine dayanarak, Cumhurbaşkanı ile işbirliği yapılması ve uzatılan elin kabul edilmesi çağrısında bulundu.
Yine de Macron-Borne’un hükümetin temsili tabanını genişletme çabaları boşa çıktı.
Sonuç olarak, Elizabeth Borne, Ulusal Meclis’e sunulan her karar taslağının, bazen sağdan bazen de soldan onu destekleyen bir çoğunluk elde etmek için çabalamak zorunda kalacak.
Geleneksel olarak, Borne’nin hükümetine bir güvenoyu istemesi gerekiyor.
Eski cumhurbaşkanı adayı Jean-Luc Melenchon liderliğindeki Boyun Eğmeyen Fransa partisinin milletvekillerinden biri, partinin hükümet için güvenoyu isteyeceğini ve hükümetin Çarşamba gününden sonra ayakta kalamayacağını öne sürdü.
Güvenoyu kabul edilirse, özellikle yeni hükümete giren milletvekillerinin tam bir ay geçmeden oy kullanma hakları olmayacağı için hükümetin kaderi muhalefet partilerinin elinde olacak.
42 kişiden oluşan hükümet, dün öğleden sonra saat 16:00’da Macron başkanlığında Elysee Sarayı’nda ilk toplantısını yaptı.
Macron, bir yanda Fransa’nın siyasi durumu, diğer yanda Avrupa topraklarındaki savaş nedeniyle yurt içinde ve yurt dışında olağanüstü döneme dikkati çekti.
Fransa’nın reformlara ihtiyacı olduğunu dile getiren Macron, gerekli anlayışlara ulaşma konusunda bir sorumluluk duygusu gösterilmesi gerektiği için hükümeti kararlı bir irade göstermeye çağırdı.
Hükümetin siyasi durumu bir önceki döneme göre temelden değiştiği için Macron ‘ekip çalışmasının köklü dönüşümü’ için çağrıda bulundu.
Eleştirilerin yeni hükümete odaklanması doğal.
Hükümet güvenoyu alamazsa, bunun için ilk sınav 18 Temmuz’da, hükümetin bu ay sonundan önce geçmek istediği vatandaşların satın alma gücünü destekleyecek yasa taslağının tartışılmaya başlamasıyla olacak.
Muhalefetin birçok değişiklik yapacağına ve hükümetin tutumunun incelemeye alınacağına şüphe yok.
Son birkaç saat içinde siyasi partiler, Macron’un ana siyasi müttefikim François Bayrou’yu destekleme arzusuyla vurgulanan hükümet sentezini kabul etmedi.
Macron, önceki hükümette Özerklik ve Engelli Bireyler Bakanı olan Damien Abad’ın tecavüzle suçlandıktan sonra hakkında adli soruşturma açılmasıyla sıkıntı yaşadı.
Abad, Macron için önemli isimlerden biriydi çünkü istifa etmeden önce sağcı Cumhuriyetçiler Partisi’nin milletvekilleri grubuna başkanlık etti.
Yeni hükümette Abad yerine Jean-Christophe Combe getirildi.
Hükümetteki yeni yüzler arasında, kısa süre önce parlamento koltuğunu kazanan ve Gençlik İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı olarak atanan Sarah Al-Hairy de var.
Ayrıca Yerel Yönetimlerden Sorumlu Bakan olarak hükümete katılan, Paris’in kuzeyindeki Beauvais Belediye Başkanı Caroline Cayeux ismi de dikkat çekti.
Netanyahu, Mısır ile "İsrail arasında en büyük doğalgaz anlaşmasını" duyurduhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5220671-netanyahu-m%C4%B1s%C4%B1r-ile-i%CC%87srail-aras%C4%B1nda-en-b%C3%BCy%C3%BCk-do%C4%9Falgaz-anla%C5%9Fmas%C4%B1n%C4%B1-duyurdu
Netanyahu, Mısır ile "İsrail arasında en büyük doğalgaz anlaşmasını" duyurdu
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu dün, Mısır ile yapılan doğalgaz anlaşmasını onayladığını duyurdu ve anlaşmanın İsrail tarihinin en büyük anlaşması olduğunu belirtti.
Netanyahu televizyonda yayınlanan konuşmasında, “Bugün İsrail tarihinin en büyük doğalgaz anlaşmasını onayladım. Anlaşmanın değeri 112 milyar şekel (34,7 milyar dolar). Bu toplam tutarın 58 milyar şekeli (18 milyar dolar) devlet hazinesine girecek” dedi.
Konuşmasına devam eden Netanyahu, "Amerikan şirketi Chevron ve İsrailli ortaklarla yapılan anlaşma, Mısır'a doğalgaz tedarikini sağlayacak" diyerek, "Bu, ülkenin tarihindeki en büyük ihracat anlaşmasıdır" ifadesini kullandı.
Venezuela, "Amerikan saldırganlığı"nı görüşmek üzere Güvenlik Konseyi toplantısı talep ettihttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5220670-venezuela-amerikan-sald%C4%B1rganl%C4%B1%C4%9F%C4%B1n%C4%B1-g%C3%B6r%C3%BC%C5%9Fmek-%C3%BCzere-g%C3%BCvenlik-konseyi-toplant%C4%B1s%C4%B1-talep
Venezuela, "Amerikan saldırganlığı"nı görüşmek üzere Güvenlik Konseyi toplantısı talep etti
Güvenlik Konseyi oturumu (Arşiv- Konsey)
Venezuela, 15 üyeli Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne gönderdiği mektupta, ülkeye karşı devam eden "ABD saldırganlığını" görüşmek üzere bir toplantı düzenlenmesini talep etti.
Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre bir Birleşmiş Milletler diplomatı yaptığı açıklamada, toplantının muhtemelen önümüzdeki salı günü gerçekleşeceğini söyledi.
Salı günü ABD Başkanı Donald Trump, Washington'un Devlet Başkanı Nicolas Maduro hükümeti üzerindeki baskıyı yoğunlaştırma çabalarının sonuncusu olarak, yaptırım uygulanan petrol tankerlerinin Venezuela'ya giriş ve çıkışını engelleyen bir "abluka" emri verdi.
Aşırıcılığın yeniden yükselişi ve İsrail istismarı arasında Sydney saldırısıhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5220533-a%C5%9F%C4%B1r%C4%B1c%C4%B1l%C4%B1%C4%9F%C4%B1n-yeniden-y%C3%BCkseli%C5%9Fi-ve-i%CC%87srail-istismar%C4%B1-aras%C4%B1nda-sydney-sald%C4%B1r%C4%B1s%C4%B1
Sydney'deki Bondi Plajı'nda meydana gelen silahlı saldırıda hayatını kaybedenleri anmak için konulan çiçek yığınlarının yanında yas tutanlar birbirlerine sarılıyor ,16 Aralık
TT
TT
Aşırıcılığın yeniden yükselişi ve İsrail istismarı arasında Sydney saldırısı
Sydney'deki Bondi Plajı'nda meydana gelen silahlı saldırıda hayatını kaybedenleri anmak için konulan çiçek yığınlarının yanında yas tutanlar birbirlerine sarılıyor ,16 Aralık
Elie Kuseyfi
Avustralya'daki Bondi Plajı'nda Yahudi Hanuka bayramı kutlamasını hedef alan ve 15 kişinin ölümüne, 40 kişinin yaralanmasına yol açan terör saldırısının, zamanlaması, faillerin DEAŞ ile bağlantısı hakkındaki şüpheler ve kurbanların Yahudi olması açısından çok karmaşık bir saldırı olduğuna şüphe yok.
Saldırıyla bağlantılı tüm bu unsurlar, bir yandan potansiyel etkileri ve siyasi olarak olası istismarı, diğer yandan, terör saldırılarının ve “yalnız kurtların” geri dönüşü bağlamında, küresel olarak yeni bir “güvenlik aşamasının” göstergesi olması açısından son derece önemli.
Bilhassa DEAŞ ve bağlantılı örgütlerin olası bir yeniden dirilişi hakkındaki spekülasyonları daha da körükleyen, pazar günü Sydney'deki saldırının, cumartesi günü Suriye'nin Palmira kentinde Suriye güvenlik güçleri ve ABD ordusunun yürüttüğü ortak devriyeyi hedef alan ve iki Amerikalı asker ile tercümanlarının ölümüne, ayrıca birçok kişinin yaralanmasına neden olan saldırıyla aynı zamana denk gelmesiydi. DEAŞ ayrıca salı günü, Suriye'nin kuzeybatısında (İdlib'in güneyinde) dört güvenlik görevlisinin ölümüne neden olan pazar günkü saldırının sorumluluğunu da üstlendi. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'ne göre pazartesi günü Halep ve Deyrizor kırsalında, DEAŞ amblemi taşıyan askeri üniformalar giyen silahlı kişiler tarafından kontrol edilen geçici kontrol noktaları gözlemlendi.
Sydney saldırısı, terör örgütlerinin Gazze'ye yönelik soykırımcı savaşının ardından İsrail'e karşı oluşan eşi benzeri görülmemiş küresel muhalefeti kullanarak Yahudileri hedef almaya yönelip yönelmediği sorusunu gündeme getiriyor
Gündeme gelen ilk soru, Suriye ve Avustralya'daki saldırılar arasında bir bağlantı olup olmadığıdır. Resmi ve güvenilir soruşturmaların henüz bu bağlantıyı kurmaması nedeniyle bu soruyu cevaplamak zor, hatta imkansız olsa da bu saldırılardan her biri hakkında sorular sormak yine de gereklidir. Suriye'deki saldırılar, DEAŞ’ın veya onunla bağlantılı diğer örgütlerin, yeni yönetimin başta ABD olmak üzere Batı'ya açılma politikalarını ve İsrail ile müzakereleri başlatmasını, yeniden aktif hale gelmek için mi kullandığı, bu politikalara karşı çıkma bahanesini mi kullandığı sorularını gündeme getiriyor. Keza Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'ya karşı İsrail karşıtı bir söylem benimseyerek ve bu Suriye politikalarına karşı çıkarak cihatçı çevrelerde yeni bir “meşruiyet” kazanmaya mı çalışıyorlar sorusu da gündeme geldi.
Sydney'deki Bondi Plajı saldırısının kurbanlarını anmak için yas tutanlar tepki gösteriyorlar, 16 Aralık (AFP)
Sydney saldırısına gelince, terör örgütlerinin, özellikle DEAŞ’ın, Gazze Şeridi'ne yönelik soykırımcı savaşının ardından İsrail'e karşı oluşan eşi benzeri görülmemiş küresel muhalefeti kullanarak Yahudileri hedef almaya yönelip yönelmediği sorusunu gündeme getiriyor. Diğer bir deyişle DEAŞ’ın çeşitli ülkelerde Yahudilere yönelik saldırılar düzenleyerek ve bunları İsrail'in Gazze'deki soykırımcı savaşına bir yanıt şeklinde göstererek, küresel İsrail karşıtı duyguları istismar etmeyi amaçlayan yeni bir strateji benimsemiş olup olmadığı sorusunu gündeme getiriyor. Ne var ki bu, dünya genelinde Filistin haklarına yönelik destek için olağanüstü bir tehdit oluşturuyor. Zira aşırılıkçı grupların bu küresel İsrail karşıtı duyguların arasından sızarak Yahudileri hedef alma girişimi, özellikle Yahudileri hedef almayı, Gazze savaşının ardından İsrail'e karşı uluslararası muhalefetin yükselişini antisemitizmle ilişkilendirmeye odaklanmış İsrail anlatısının baskısı altında, İsrail politikalarına karşı çıkanların söylemlerini zorda bırakabilir.
Bu tür saldırıların aslında, İsrail'in uluslararası sahnedeki mağdur imajını yeniden üretmeyi amaçlayan mevcut İsrail anlatısına hizmet ettiği tereddütsüz söylenebilir
Ayrıca, bu terör saldırılarının yalnızca Binyamin Netanyahu ve hükümetinin politikalarına hizmet ettiği son derece açık; zira bu saldırılar, yeni gerekçeler ile politikalarına karşı çıkmayı Yahudi karşıtlığıyla ilişkilendiren, sağcı İsrail hükümetine karşı çıkmakla dünyanın dört bir yanındaki Yahudilere yönelik bireysel saldırılar arasında hiçbir fark olmadığı önermesine dayanan mevcut anlatılarına hizmet ediyor. Bu nedenle, Binyamin Netanyahu Sydney saldırısını, hemen anlatısını desteklemek için kullanmaya çalıştı. Saldırı gerçekleşir gerçekleşmez, “Bibi” bunun Avustralya hükümetinin Yahudi karşıtlığına karşı hoşgörüsünün bir sonucu olduğunu iddia etti. Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ise daha da ileri giderek, saldırının Avustralya'nın Filistin Devleti'ni tanımasının bir sonucu olduğunu ileri sürdü.
Bu nedenle, bu tür saldırıların aslında, özellikle Batı dünyasında aldığı ağır darbelerden sonra İsrail'in uluslararası sahnedeki mağdur imajını yeniden üretmeyi amaçlayan mevcut İsrail anlatısına hizmet ettiği tereddütsüz söylenebilir. Bu imaj, İsrail’in onlarca yıldır Avrupa'da Yahudilerin maruz kaldığı ve İkinci Dünya Savaşı sırasında Naziler döneminde doruğa ulaşan sistematik zulüm ve Yahudi karşıtlığı dalgalarına dayanarak tarihsel mağduriyet iddiasında bulunduğu bir dönemde bahsi geçen darbeleri aldı. En az 70 bin Filistinlinin öldürüldüğü Gazze savaşı, İsrail'in cellada dönüşen mağdur olduğunu veya en azından tek tarihsel mağdur olmadığını gösterdi. Filistin halkının da İsrail'in askeri ve siyasi makinesinin kurbanı olduğunu gösterdi ve bu, Gazze savaşından kaynaklanan ve İsrail'in hafife almadığı ve karşı koymaya çalıştığı önemli bir değişimdir. Bu nedenle, İsrail'de bugün bazıları, İsrail'in Ortadoğu'da açtığı yedi askeri cepheye ek olarak sekizinci bir cepheden bahsediyor. Bu sekizinci cephe, Gazze Şeridi'ndeki savaş nedeniyle İsrail'e karşı çıkan popüler ve siyasi akımları kontrol altına alma ve engelleme ile ilgili küresel cephedir. İsrail için en tehlikeli olan husus, küresel algıdaki bu değişimin, İsrail'i destekleyen yerel hükümetlere karşı muhalefetin bir parçası olarak Tel Aviv’e karşı muhalefeti körükleyen Batı ülkelerindeki ekonomik ve sosyal gerilimlerle aynı zamana denk gelmesidir. Bu nedenle, herhangi bir Batı şehrinde hükümetin ekonomik politikalarına karşı yapılan gösterilerde Filistin bayrağının dalgalandırılması artık şaşırtıcı değil.
Netanyahu, Sydney saldırısını “Diaspora Yahudilerinin” artık güvende olmadığını ve İsrail'in bir kez daha onların güvenli sığınağı olduğunu iddiasını desteklemek için kullanmaya çalıştı
Bu, Sydney saldırısından dolayı tehdit altında hissetmek ve bunun dünya çapında Yahudilere karşı daha fazla terör saldırısının habercisi olup olmadığını sorgulamak için bir başka neden. Zira bu durum, İsrail'in mevcut politikalarına karşı muhalefeti antisemitizmle eşitleyerek, İsrail aşırı sağının karşı bir anlatı oluşturmasını destekliyor. Böylece İsrail hükümetini eleştiren herhangi bir görüş veya politika fiilen antisemitizmle eşdeğer hale geliyor. Dünya genelinde, özellikle ABD’de, birçok Yahudi’nin İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik savaşına karşı gösteriler düzenlediğini ve bu savaşa karşı olduklarını dile getirdiğini belirtmekte fayda var. Filistin haklarının savunucusu Zohran Mamdani'nin Yahudi toplumunun büyük bir kesimi tarafından New York Belediye Başkanı seçilmesi, Amerikan Yahudileri arasında artan İsrail karşıtı duygunun açık bir kanıtıydı. Bu nedenle, Sydney saldırısı, Netanyahu ve hükümetinin İsrail’e karşı muhalefet ile antisemitizmi eşdeğer tutma girişimleri karşısında hem İsrail'e muhalif tutumunu hem de antisemitizme karşı muhalefetini aynı anda yeniden ortaya koyamazsa, dünya çapındaki İsrail karşıtı akıma zorluklar çıkarabilir. Bu arada, tarihsel olarak antisemitik olan Avrupa aşırı sağı, bugün İsrail'in zaferini Batı medeniyetinin zaferi olarak görerek, İsrail'in en güçlü destekçileri arasında yer alıyor. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre bu durum, işleri zorlaştırabilecek ilave bir faktör oluşturuyor çünkü göçmenlere ve “Avrupa İslamına” karşı çıkan bu aşırı sağcı grup da bu tür terör saldırılarını kampanyalarını yoğunlaştırmak ve taraflı söylemlerini güçlendirmek için kullanabilir.
Fransa'nın kuzeyindeki Le Bourget'de, Sydney'deki Bondi Plajı saldırısının kurbanlarından Dan Elkeam için düzenlenen anma törenine katılanlar mum yaktı, 16 Aralık (AFP)
Öte yandan, son savaşın İsrail'in artık Siyonist hareketin tarihsel olarak öngördüğü gibi dünya Yahudileri için “güvenli bir sığınak” olmadığını gösterdiği bir dönemde, kendisini İsrail'in tek kurtarıcısı olarak sunmaya çalışan Netanyahu, Sydney saldırısını “Diaspora Yahudilerinin” artık güvende olmadığı ve İsrail'in bir kez daha onların güvenli sığınağı olduğu iddiasını desteklemek için kullanmaya çalıştı. Diğer yandan, Sydney saldırısı ile İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki savaşı arasında kurulan ve bu saldırının İsrail'e karşı misilleme ve Filistin halkının öcünü alma eylemi olduğunu öne süren her türlü bağlantı, İsrail'in her zaman düşmanlarına karşı kendini savunma amacıyla hareket ettiği ve asla saldırgan veya işgalci olmadığı yönündeki anlatısına da hizmet ediyor. Oysa İsrail, tarihi Filistin, Suriye ve Lübnan topraklarındaki işgallerini genişletiyor ve Gazze ile Batı Şeridi'ndeki Filistinlilere yönelik baskısını sürdürüyor. Bu arada İsrail hükümetinin Filistin, Suriye ve hatta Lübnan'daki ajandası ile ABD yönetiminin bölgesel ajandası arasındaki ayrışma hem İsrail içinden hem de politikaları artık bölgedeki ABD çıkarlarına zarar verdiği için Washington'dan gelen, Gazze'deki ateşkes anlaşmasına uyma yönündeki baskılara karşı Netanyahu'yu, Yahudileri hedef alan herhangi bir küresel olayı siyasi bir fırsat olarak kullanmaya daha yatkın hale getiriyor.
Sydney saldırısıyla aynı zamana denk gelen Suriye'deki son DEAŞ saldırıları ciddi soru işaretleri yaratıyor
Tüm bunlar sebebiyle, Sydney saldırısı hem tehlikeli hem de son derece anlamlı. Bu saldırı, özellikle DEAŞ gibi terör örgütlerinin Yahudileri hedef alan yeni bir strateji benimsemiş olabileceği ihtimali göz önüne alındığında, dünya çapında benzer saldırıların habercisi olup olamayacağı sorusunu gündeme getiriyor. Buna ilave olarak, Gazze savaşı sonrasında ABD de dahil olmak üzere İsrail'e yönelik küresel algılarda değişimin yaşandığı olağanüstü bir uluslararası dönemde gerçekleşmesi, kartları yeniden karıştırabilir ve sağcı İsrail hükümeti ile dünya çapındaki müttefiklerinin, politikalarına karşı muhalefet ile antisemitizmi ilişkilendirmeye yeniden odaklanmalarını sağlayabilir. Bunu Batı'daki İsrail karşıtı kamuoyunu kontrol altına alma ve karşı bir anlatı oluşturma çabasıyla, “Medeniyetler Çatışması” anlatısı ile de ilişkilendirebileceklerinden bahsetmiyoruz bile. Siyasi düzeyde, Sydney saldırısı, İsrail'i Filistin Devleti'nin uluslararası alanda geniş çapta tanınmasını baltalamaya, Filistin'i tanıyan ülkeleri antisemitizme müsamaha göstermekle suçlamaya ve bu tanınmayı antisemitizmin yükselişi ve Yahudilere yönelik saldırılarla ilişkilendirmeye teşvik edebilir. Bu bağlamda, Netanyahu'nun Sydney saldırganlarından birinin elinden silahını alarak etkisiz hale getiren Ahmed el-Ahmed'i hemen “Yahudi kahraman” olarak nitelendirmesi, Avustralya Başbakanı Anthony Albanese'nin de onu hemen “Avustralyalı kahraman” olarak adlandırması, bu arada kendisinin İdlibli bir Suriyeli olduğunun ortaya çıkması, son derece anlamlıydı. Bu durum, Netanyahu'nun söylem ve politikalarına karşı uluslararası düzeydeki hoşnutsuzluğun boyutunu gerçekten yansıtıyor.
Suriye'ye dönecek olursak, Sydney saldırısıyla aynı zamana denk gelen son DEAŞ saldırıları, bu saldırılar arasındaki bağlantı ve bunların birleşik bir DEAŞ stratejisinin parçası olup olmadığı konusunda ciddi soru işaretleri yaratıyor. Bu durum tehlikeyi ikiye katlıyor ve birçok soruyu cevapsız bırakıyor. İsrail'in İran'ın Sydney saldırısının arkasında olduğu yönündeki suçlamalarından ise bahsetmiyoruz bile. Zira bu, İsrail'in İran'a karşı yeni bir saldırı için bahaneler toplama girişiminin ötesine geçerek; terör örgütlerinin İran ve bölgede müttefiki olan örgütlerin konumunun arkasına saklanmasına ve kendi ajandalarına göre hareket ederek İsrail'e karşı misilleme saldırıları düzenlemesine de olanak tanıyabilir.
*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة