İsrail’in ‘suikast listesinde’ yer alan İslami Cihad liderleri kimler?

İslami Cihad’ın önde gelen liderlerinden Halid Mansur ve diğer Filistinlilerin cenaze töreni (Reuters)
İslami Cihad’ın önde gelen liderlerinden Halid Mansur ve diğer Filistinlilerin cenaze töreni (Reuters)
TT

İsrail’in ‘suikast listesinde’ yer alan İslami Cihad liderleri kimler?

İslami Cihad’ın önde gelen liderlerinden Halid Mansur ve diğer Filistinlilerin cenaze töreni (Reuters)
İslami Cihad’ın önde gelen liderlerinden Halid Mansur ve diğer Filistinlilerin cenaze töreni (Reuters)

İsrail ordusunun İslami Cihad kuzey bölgesi lideri Teysir el-Caberi’yi öldürülmesinin ardından İslami Cihad liderlerinden Halid Mansur, Ziyad el-Mudallal ve Rifat Şeyh el-Eyd de son iki gün içerisinde öldürüldü.
İsrail’in hazırladığı ve çok sayıda liderin yer aldığı ‘suikast listesinde’ yer alan liderler kimler?

İslami Cihad güney bölgesi komutanı Halid Mansur
İsrail, Mansur’a suikast düzenlemeye kararlıydı ve bunu gerçekleştirmek için çok sayıda füze kullandı ve çok sayıda evi yok etti.
İsrail Başbakanı Yair Lapid, İslami Cihad’ın en çok aranan liderlerinden biri olarak tanımlanan Mansur’un öldürülmesinde elde edilen ‘başarıyla’ övündü.
Harekete 1988 yılında orta öğrenim döneminde katılan Mansur, İsrail tarafından askerler ve yerleşimcilerin ölümüne yol açan operasyonların beyni olarak görülüyordu.
Şu ana kadar, en tehlikelisi 2014’te olan suikast girişimlerinden kıl payı kurtulan Mansur, Ortak Harekat Odası liderlerinden biri olmasının yanı sıra Kudüs Tugayları Askeri Meclisi üyesiydi.

İslami Cihad kuzey bölgesi komutanı Teysir el-Caberi
Caberi, üç yıl önce Baha Ebu el-Atta’nın evine düzenlenen hava saldırıyla öldürülmesinden sonra Kuzey Tugayı’nın liderliğini üstlendi.
1980’lerde gençlik yıllarında harekete katılan Caberi, Gazze İslam Üniversitesi’nde okurken hareketin öğrenci kolu başkanlığı ve operasyon departmanı da dahil olmak üzere çeşitli pozisyonlarda yükseldi.
İsrail, en sonuncusu geçen yıl olmak üzere birkaç kez ona suikast düzenlemeye çalıştı. Cuma günü Gazze merkezindeki evine düzenlenen hava saldırısıyla bu kez öldürmeyi başardı.

İslami Cihad Hareketi Genel Sekreteri Ziyad en-Nehale 
Şu ​​anda Tahran’da ikamet eden Nehale, İranlı yetkililere ve Lübnan Hizbullah’ına çok yakın bir isim.
1953 tarihinde Gazze’de dünyaya gelen Nehale, 1971’de tutuklandı ve İsrail’e karşı hareket etmekten ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. 1985’te Celile anlaşması olarak bilinen ünlü takas anlaşmasıyla serbest bırakıldı.
İslami Cihad Hareketi’nin ilk askeri kanadının kuruluşuna katılan Nehale, aynı yıl Lübnan’ın güneyine sınır dışı edilmeden önce 1988’de tekrar tutuklandı.
Ekim 1995’te Genel Sekreter Fethi Şikaki’nin öldürülmesinden sonra, Hareketin Şura Konseyi, genel sekreter olarak Ramazan Şallah’ı ve yardımcısı olarak da Nehale’yi seçti.
ABD Dışişleri Bakanlığı, 2014 yılında Ziyad en-Nehale’yi terör listesine aldı ve hakkında bilgi vereceklere veya yakalanmasına yardım edeceklere 5 milyon dolar ödül vadetti.
Nehale, Şallah’ın hastalanmasının ardından 2018’de İslami Cihad’ın liderliğini devraldı.

İslami Cihat Hareketi’nin askeri kanadının komutanı Ekrem Acuri
Nehale’nin yardımcısı olan Acuri şu anda Şam’da yaşıyor ve İran Devrim Muhafızları’na çok yakın bir isim.
Gazze’de dünyaya gelen Acuri, daha sonra Suriye’ye yerleşti.
İsrail, 13 Kasım 2019’da Şam’daki evini hedef alarak suikast düzenlemeye çalıştı.
Şam’ın Mezze bölgesindeki evine düzenlenen hava saldırısında kendisi sağ kalsa da, oğlu hayatını kaybetti.
İsraillilere göre, hakkında fazla bilgi olmayan Acuri biraz gizemli bir figür.
İsrail medyası, Acuri’nin öncelikli olarak İslami Cihad füzelerinin geliştirilmesinden sorumlu olduğunu ve harekete önemli ölçüde İran askeri desteği sağladığını öne sürdü.
İsrail’in hedef alınacaklar listesinde İslami Cihad Siyasi Bölüm Başkanı Muhammed el-Hindi, Ahmed el-Mudallal ve Halil Batş gibi diğer yetkililerinin isimleri de var.

Etkili bir İsrail silahı: Suikastlar
Mansur ve Cebari’nin öldürülmesi, İsrail’in en etkili silahlarından biri olarak gördüğü suikast politikasına ışık tuttu.
İsrail’de yurt dışı operasyonlarının arkasındaki el Mossad ve iç istihbarat teşkilatı Şin Bet bu suikastları gerçekleştirmek için çalışıyor.
İsrail, Filistinlilerle yaşanan çatışma sırasında Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nin yanı sıra Arap ve Avrupa ülkelerinde askeri ve siyasi yetkililere, aydınlara, büyükelçilere, aktivistlere ve yazarlara suikast düzenledi.
Bunlardan en öne çıkanı, 1988 yılında Tunus’ta öldürülen Halil el-Vezir idi.
Filistin lideri Yaser Arafat’ın yardımcısı Vezir, Fetih hareketindeki ilk askeri yetkiliydi.
1973’te Fetih hareketinin üst düzey liderleri olan Kemal Advan, Kemal Nasır ve Yusuf El Neccar Lübnan’da düzenlenen suikast ile öldürüldü.
El Fetih’in İsrail’deki özel operasyonlar şefi Ali Hasan Salame 1979’da Beyrut’ta, 2000’de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Genel Sekreterliği’ne seçilen Ebu Ali Mustafa ise 2001’de Ramallah’taki ofisine yönelik saldırıda öldürüldü.
Hamas’ın kurucusu Şeyh Ahmed Yasin, 2004 yılında Cuma namazından sonra camiden çıktığı sırada öldürüldü. Aynı yıl suikast düzenlenen hareketin önde gelen lideri Abdulaziz er-Rantisi de yaşamını yitirdi.
2012’de Kassam Tugayları Başkomutan Yardımcısı Ahmed Caberi, 2019’da ise Kudüs Tugayları komutanı Baha Ebu el-Atta öldürüldü.
İsrail bu silahı sadece Filistinlilere karşı değil, düşman olarak gördüğü diğer örgütlere karşı da kullandı.
1992’de Lübnan’da Hizbullah Genel Sekreteri Abbas Musavi’yi ve 2008’de Suriye’de Hizbullah komutanı İmad Muğniye’yi öldürdü.
Irak, İran ve Sudan’ın çeşitli yerlerinde İsrail’in parmağı olduğuna inanılan başka suikastlar da var.
1987’de ilk intifadanın patlak vermesinden bu yana İsrail bu silahı kullandı, aktivistleri sahada öldürmeye başladı ve ardından ikinci intifadada bunu geliştirdi.
İsrail, savaş zamanlarında veya diğer belirli zamanlarda etkinleştirilen bir suikast listesi hazırlıyor.
İsrail medyası, suikastın bir sonraki hedefi olarak İslami Cihad Hareketi Genel Sekreteri Ziyad en-Nehale ve hareketin askeri kanadının komutanı Ekrem Acuri’ye odaklandı.
Buna ilişkin ima, İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz’ın Demir Kubbe sistemlerinin yer aldığı bir tesise yaptığı ziyaret sırasında dile getirdiği açıklamalarda görüldü.
İslami Cihad Hareketi’nin yurt dışındaki yöneticilerinin bedel ödeyecekleri tehdidinde bulunan Gantz, “Yurtdışında restoranlarda oturan, Tahran, Suriye ve Lübnan’daki otellerde kalan İslami Cihad’ın liderleri halklarından kopuk” dedi.
Bu liderlerin şiddetin artması nedeniyle Gazze sakinlerinin geçim kaynaklarına ciddi şekilde zarar verdiğini söyleyen Gantz, onların da bedel ödeyeceklerini söyledi.
İsrail ordusundan bir sözcü ise bugün yaptığı açıklamada, mevcut çatışmanın sadece Gazze ve Batı Şeria’yı değil, diğer alanları da içerdiğini söyledi ve “Ulaşacağımız hedeflerimiz var” dedi.



Trump ve Musk arasındaki ‘ertelenmiş savaşın’ aşamaları ve silahları

ABD Başkanı Donald Trump ve Elon Musk’ın fotoğraflarının yer aldığı bir kolaj, 6 Haziran 2025 (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump ve Elon Musk’ın fotoğraflarının yer aldığı bir kolaj, 6 Haziran 2025 (AFP)
TT

Trump ve Musk arasındaki ‘ertelenmiş savaşın’ aşamaları ve silahları

ABD Başkanı Donald Trump ve Elon Musk’ın fotoğraflarının yer aldığı bir kolaj, 6 Haziran 2025 (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump ve Elon Musk’ın fotoğraflarının yer aldığı bir kolaj, 6 Haziran 2025 (AFP)

Tarık Raşid

Cicim ayları sonra ererken ABD, Başkan Donald Trump ile milyarder müttefiki Elon Musk arasındaki ‘ertelenmiş savaşa’ gözlerini açtı. Bu savaşın ilk kıvılcımı, Trump'ın konuğu Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in yanında ‘büyük ve güzel’ olarak tanımladığı bütçe taslağını eleştiren Musk ile olan yakın ittifakının sona erdiğini ilan etmesi oldu. Trump burada yaptığı açıklamada bu ilişkinin devam edebileceğine dair kşüphelerini dile getirdi. Bütçeyi genel olarak eleştiren Musk ise öfkesinin başlıca nedenini, yani başta Tesla olmak üzere elektrikli otomobil satın alanlara yönelik vergi teşviklerinin devamını içermediğini açıkça söyleyemedi. Ayrıca Musk'ın NASA'nın başına aday gösterdiği Jared Isaacson'ın atamasının Trump tarafından geri çevrilmesi de bu savaşın başka bir nedeni olarak dikkati çekti.

Trump’ın Beyaz Saray’daki yardımcıları Musk’ın yanında ona, Isaacson'ın Demokrat Parti’ye bağışta bulunduğunu gösteren bir dosyayı teslim etmişti. Beyaz Saray kaynakları Musk'ın konunun önemini küçümsemeye çalıştığını, ancak Trump'ın Isaacson'ın atamasını yapmama konusunda ısrarcı olduğunu belirttiler.

Trump ve Musk, kendi sosyal medya platformları üzerinden birbirlerine öfkeli tweetler ve karşılıklı suçlamalar yağdırdı.

Musk, sahibi olduğu X platformu üzerinden bütçe taslağını eleştirmeye devam ederken Trump, Truth Social üzerinden Musk'ın bütçe projesinin tüm ayrıntılarını bildiğini, ancak Hükümet Verimliliği Dairesi (DOGE) Başkanı olarak görevinden ayrılana kadar kendisine olan öfkesini açıklamadığını söyledi. Buna karşın Trump'ı yalan söylemekle suçlayan Musk, bütçe hakkında hiçbir şey bilmediğini ve bütçenin gece yarısı alelacele geçirildiğini iddia etti.

Musk, daha dün birlikte yürüdüğü müttefiki Trump’a yönelik eleştirilerinin dozunu artırarak kendisi olmasaydı Trump'ın başkanlığı kazanamayacağını ve Cumhuriyetçilerin Temsilciler Meclisi'ni ya da başka bir Senato koltuğunu kazanamayacağını öne sürdü. Musk, Trump'ın ve Cumhuriyetçilerin seçim kampanyasına yaklaşık 250 milyon dolarlık destek vermişti. Ancak Musk'ın mali desteği olmadan 2024 seçimlerini kazanabileceğini söyleyen Trump, Musk'ın şirketlerinin ABD hükümeti ile imzaladığı ve yaklaşık sekiz milyar dolar değerinde olduğu tahmin edilen sözleşmeleri iptal etmekle tehdit etti.

Jeffrey Epstein bombası

Atağa geçen Musk, iki parti arasında gidip gelen 80 milyon ABD’liyi temsil edecek yeni bir parti kurmanın zamanının geldiğini söyledi. Ardından Trump'ın küçüklere cinsel istismarda bulunmakla suçlanan Jeffrey Epstein'ın tüm dosyalarının yayınlanmasını, dosyalarda adı geçtiği için engellediğini ima etti. Musk, bu olayı ‘daha sonra patlayabilecek bir bomba’ olarak nitelendirdi.

Trump yönetimi, ABD’nin önde gelen isimlerinin de yer aldığı bu gizli dosyaların bir kısmının yayınlanmasına izin vermişti. Trump’ın kız çocuklarına yönelik cinsel istismar, pedofili ve fuhuş ağı oluşturma ilgili davalarda hüküm giyen ve 2019 yılında insan kaçakçılığı suçlamasıyla tutuklanan emlak finansörü Epstein ile uzun geçmişi olan bir arkadaşlığı vardı. Resmi açıklamalara göre Epstein duruşmasına kısa bir süre kala hapishanede ‘intihar etti’ ancak bu açıklamalara halen şüpheyle yaklaşılıyor.

ABD’li milyarder Musk, bir yorumcunun Trump'ın yargılanması ve görevden alınması ve başkan yardımcısı JD Vance'in görevi devralması gerektiği yönündeki önerisini desteklerken Trump'ın, şirketleriyle hükümet arasında imzalanan anlaşmaları feshetme tehdidine havacılık şirketi SpaceX'in NASA ile olan sözleşmesini iptal edeceğini söyleyerek misillemede bulundu. Yürürlükteki sözleşmelere göre SpaceX, Uluslararası Uzay İstasyonu'na astronot ve malzeme taşımaktan sorumlu. Ancak Musk bu tehdidinden hızla geri adım atarak sadece Trump'ın gümrük vergisi politikalarının bu yılın ikinci yarısında ekonomik durgunluğa yol açacağı uyarısında bulunmakla yetindi.

MAGA'nın geleceği tehlikede

ABD Başkanı Trump, basına yaptığı yeni açıklamalarda Musk'ı ‘deli’ ve ‘aklını kaçırmış’ biri olarak nitelendirerek birbirlerine kustukları öfkeleri hakkında kendisiyle konuşmak istemediğini ifade etti. Ayrıca satın aldığı Tesla arabasını satışa çıkarabileceğini ya da hediye edebileceğini öne sürdü.

Diğer taraftan Başkan Yardımcısı JD Vance, Trump'ı savunmaya geçerek onun ne fevri ne de çabuk sinirlenen biri olduğunu söyledi.

İronik olansa üst düzey Rus yetkililerin alaycı bir şekilde iki adam arasındaki çitleri onarmak için araya girmeyi teklif etmeleriydi. Rusya Ulusal Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitriy Medvedev, X platformundan yaptığı bir paylaşımda Moskova'nın Starlink hisselerini satın alması karşılığında Trump ve Musk arasında bir barış anlaşması için arabuluculuk yapmaya hazır olduğunu söyledi.

Musk, Ukraynalı askerler tarafından savaş sırasında internet yerine kullanılan ve masrafları ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) tarafından ödenen Starlink ağının da sahibi. Musk'ın uzay uçuşu işindeki Rus rakibi Rusya Uzay Ajansı Başkanı Dmitry Rogozin de Musk ve Trump’ı tiye alarak Musk'a Rusya'ya sığınma ve Rus saflarında savaşma teklifinde bulundu.

fdghyjukıop0ğ
ABD Başkanı Donald Trump ve Tesla CEO'su Elon Musk’ın Beyaz Saray'da bir araya geldikleri bir günden, 11 Mart 2025 (AFP)

Musk, DOGE Başkanlığı görevini bırakmadan önce Beyaz Saray yetkilileri Trump'a Musk'ın uyuşturucu kullandığına dair kanıtlar sunmuş, bu da Trump'ın veda töreninde gazetecilere Musk'ı savunuyormuş gibi yapmasına neden olmuştu. ABD yönetiminin iki kutbu arasındaki bu bölünme, Trump tarafından kurulan ve Musk tarafından finanse edilen iktidardaki Amerikayı Yeniden Harika Yap! (Make America Great Again/MAGA) hareketinin geleceğini tehdit edebilir. Ayrıca Musk'ın hükümet ortaklı şirketlerini de tehlikeye atabilir.

Musk kendi sosyal medya platformu X üzerinden bir anket yayınlayarak 200 milyon takipçisine Amerikan halkının çoğunluğunu temsil eden yeni bir siyasi parti kurmanın zamanının gelip gelmediğini sordu. Başkanlık adaylarından milyarder Mark Cuban birkaç dakika içinde Musk'ın önerisi lehinde yanıt verdi.

Trump'ın danışmanları, Başkan'ın Musk'ın eleştirileri karşısında özellikle de ona karşı sert olmadığı için şaşırdığını bildirdi. Washington Post'a göre Trump danışmanlarına “Musk bir çocuk gibi davranıyor” dedi.

Sayısız mahkeme mücadelesi

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre ABD Başkanı Donald Trump, bu yılın ocak ayından haziran ayına kadar 158 icra emri, 39 başkanlık kararı ve 63 bildiri yayınladı.

Trump’ın görevdeki ilk 100 gününde ABD’deki çeşitli mahkemelerde ve çeşitli eyaletlerde Başkan'ın kararlarına karşı yaklaşık 250 dava açıldı. Davalar Trump'ın göçmenlik, çalışanların işten çıkarılması ve medyanın kısıtlanmasıyla ilgili emirlerine karşı açıldı. Cumhuriyetçi Başkan ise sık sık yargıya taşınan kararlarının sınırlarını her fırsatta test ettiğinden tüm bu meydan okumalar artmaya devam ediyor.

Uluslararası Ticaret Mahkemesi’nin aldığı ender ve şaşırtıcı karar ise Trump'ın ekonomik gündeminin belkemiğini ve uluslararası arenada hegemonyasını kabul ettirme girişimini hedef aldığı için bu gerilimlerin en öne çıkanı oldu. Trump'ın diğer ülkelere uyguladığı gümrük vergilerinin yasadışı olduğuna ve yetkilerinin sınırlarını aştığına hükmeden karar, Beyaz Saray'ın karara karşı temyize gitmesiyle birlikte bir temyiz mahkemesi tarafından hızla donduruldu.

Eğitim cephesinde ise Boston'daki bir federal mahkeme Trump'ın Havard Üniversitesi'nin yabancı öğrenci kabul etmesini engelleme yetkisine en azından şimdilik sahip olmadığına hükmetti. Boston'daki bir başka mahkeme de Trump'ın Eğitim Bakanlığını lağvetme kararını dondurdu.

Diğer mahkemeler, milyarder Elon Musk tarafından yönetilen DOGE’nin  binlerce federal çalışanı işten çıkarma kararlarından bazılarını ya askıya aldı ya da engelledi

Başka mahkemeler ise milyarder Elon Musk tarafından yönetilen DOGE’nin binlerce federal çalışanı işten çıkarma kararlarından bazılarını ya askıya aldı ya da engelledi.

Trump'ın hükümet programının temel dayanaklarından biri olan göçmenlik konusunda ise tüm mahkemeler, Trump'ın doğum yoluyla vatandaşlığa kabul de dahil olmak üzere ABD vatandaşlığı alma kurallarını değiştirme girişimlerinin geçersiz olduğuna karar verdi.

ABD Yüksek Mahkemesi, Trump yönetimine yanlışlıkla El Salvador'daki bir hapishaneye gönderilen Salvadorlu bir göçmenin ülkesine geri gönderilmesini kolaylaştırma çağrısında bulunurken, diğer alt mahkemeler de yerleşik göçmenlerin sınır dışı edilmeden önce normal yasal yolu izlemelerine izin verilmesini talep etti.

Önceki ABD başkanları da kararları nedeniyle yargı ile karşı karşıya gelmiş olabilir, ancak Trump dönemindeki bu meydan okumanın boyutu çok büyük. Trump ile müttefiklerinin, ‘Başkan'ın gündemini engellemek ve politikalarına müdahale etmekle’ suçladıkları yargıya karşı başlattıkları saldırı, bu meydan okumanın boyutunu gözler önüne seriyor.

Sahanın ortasında karşılaşma

Her ne kadar mahkemeler şimdiye kadar Trump'ın hiçbir kararına ölümcül bir darbe indirmediği ve eylemlerinin anayasaya uygunluğu ya da yasallığı konusunda kesin bir hüküm vermediği için çatışma henüz kararlılık noktasına ulaşmamış olsa da çatışma kale çizgilerinden uzakta sahanın ortasında kalmaya devam ediyor. Mahkemeler, kaçınılmaz çatışma gerçekleşene kadar Trump'ın kararlarını askıya alma ya da geçici olarak engelleme yoluna gitseler de şimdiye kadar bu da ertelendi.

Bu çatışmaların ciddiyetine rağmen, Trump ve yargı arasındaki çatışmaların en sıcak bölümleri, özellikle de Başkan'ın devlet memurlarını toplu olarak işten çıkarma, tüm kurumları lağvetme, Kongre'nin bütçe tahsis etme yetkisine müdahale etme, yasadışı göçmenleri sınır dışı etme, istediği kişiye gümrük vergisi uygulamak ve vatandaşların vatandaşlıklarını ellerinden alma yetkisi konusundaki çatışmalar henüz başlamadı.

Trump'ı, muhafazakâr yargıçlarından üçünü atadığı Yüksek Mahkeme ile karşı karşıya getiren en önemli husus, yönetiminin, göçmenleri mahkemeye çıkmalarına ya da yetkililerin tutuklama gerekçelerini açıklamalarına izin vermeksizin derhal tutuklama ve sınır dışı etme girişimleriydi. ABD Anayasa'nın 1’inci Maddesi’nde yer alan vatandaşlık hakkı, isyan veya işgal durumları ve Kongre kararı dışında askıya alınmaması gereken temel bir hak olarak kabul ediliyor. Bu hüküm, zalimane uygulamaları önleyen yasal kanallardan geçmeden herhangi bir kişinin tutuklanmasını veya hapsedilmesini yasaklıyor.

Başsavcılar, Trump'ın gümrük tarifeleri, devlet kurumlarının lağvedilmesi ve göçmenlere yönelik baskıların engellenmesine yönelik kararlarını engellemeye odaklanacak.

Abraham Lincoln dışında hiçbir ABD başkanı bu hakkı askıya almamıştır. Lincoln ise 1861 yılında görevi sırasında, ABD İç Savaşı’nın patlak verdiği sırada Kongre tatildeyken tehditlere yanıt olarak bu hakkı askıya aldı. Ancak Kongre yeniden toplandığında Lincoln, kararının nedenlerini açıklamak üzere Kongre'nin huzuruna çıktı ve temsilcilerin eylemini onayladığı bir yasa çıkardı.

uıo
Elon Musk’ın oğluyla birlikte, Oval Ofis'te ABD Başkanı Donald Trump'ın yanında olduğu bir kare, 11 Şubat 2025 (AFP)

Ancak Trump'ın Yüksek Mahkeme üzerinde devam eden baskısı, mahkemeyi bu konularda kesin bir karar vermekten başka çaresinin kalmayacağı bir köşeye sıkıştıracak gibi görünüyor. Özellikle 1798 tarihli bir yasaya dayanarak göçmenleri Venezuela'ya sınır dışı etme talebini 7'ye 2 çoğunlukla reddeden Yüksek Mahkeme'yi eleştirmeye devam eden Trump, TruthSocial platformunda kararın alındığı gün ‘Amerika tarihindeki kötü ve tehlikeli bir gün’ diye yazdı.

Öte yandan başsavcılar, Trump'ın gümrük tarifeleri, devlet kurumlarının lağvedilmesi ve göçmenlere yönelik baskıların engellenmesine yönelik kararlarını engellemeye odaklanacak. Trump hakkında ikinci başkanlık döneminin başlangıcından bu yana 30'dan fazla dava açan başsavcılar, Trump'ın devlet kurumlarını lağvetme ve tüketiciler ile ekonominin çıkarlarını korumaya yönelik başkanlık emirlerine karşı çıktılar.