Oxford Üniversitesi: Fosil yakıtlardan çıkış, 12 trilyon dolar net fayda sağlayabilir

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Oxford Üniversitesi: Fosil yakıtlardan çıkış, 12 trilyon dolar net fayda sağlayabilir

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Dünyada 2050'ye kadar karbondan arındırılmış bir enerji sistemine geçişin, mevcut fosil yakıt kullanım seviyesinin sürdürülmesine kıyasla 12 trilyon dolar net tasarruf sağlayabileceği tespit edildi.
Oxford Martin School, Yeni Ekonomik Düşünce Enstitüsü, Oxford Martin Karbon Sonrası Geçiş Programı ve Oxford Üniversitesi Smith İşletme ve Çevre Okulu ile Monash Üniversitesi SoDa Labs araştırmacılarının ortak yürüttüğü analiz, temiz enerjiye hızlı dönüşümün yavaş dönüşümden veya dönüşümü hiç yapmamaktan daha ucuz olduğunu gösteriyor.
Çalışmada yer alan "Hızlı Geçiş" senaryosuna göre, güneş, rüzgar, batarya teknolojileri, elektrikli araçlar ve yenilenebilir kaynaklardan elde edilen yeşil hidrojen gibi temiz yakıtları artırarak 2050'ye kadar fosil yakıtlardan arındırılmış bir enerji sistemi gerçekçi ve mümkünken, tamamen temiz enerjiye geçişle dünyada daha fazla insan enerjiye erişim sağlayabiliyor.
Fosil yakıt kullanımını sonlandırarak hızlı bir temiz enerji dönüşümünün, 2050'ye kadar dünyada 12 trilyon dolar net tasarruf sağlayacağı öngörülüyor.
Smith İşletme ve Çevre Okulu'ndan araştırmanın baş yazarı Rupert Way, yaptığı değerlendirmede, sıfır karbonlu enerji sistemine geçiş için yüksek maliyetler öngören geçmiş modellerin şirketleri yatırım yapmaktan caydırdığını belirterek, "Bu modeller, hükümetleri enerji geçişini hızlandıracak ve fosil yakıtlara bağımlılığı azaltacak politikalar belirleme konusunda tereddütte bıraktı. Ancak temiz enerji maliyetleri son on yılda bu modellerin beklediğinden çok daha hızlı bir şekilde düştü. En son araştırmamız, temel yeşil teknolojilerin ölçeklendirilmesiyle maliyetlerin düşmeye devam edeceğini ve ne kadar hızlı gidersek o kadar fazla tasarruf edeceğimizi gösteriyor. Yenilenebilir enerjiye geçişi hızlandırmak artık sadece gezegen için değil, enerji maliyetleri için de en iyi seçenek" ifadelerini kullandı.

"Dünya, fosil yakıt bağımlılığı nedeniyle enflasyon, ulusal güvenlik ve iklim kriziyle karşı karşıya"
Yeni Ekonomik Düşünce Enstitüsü Program Direktörü ve çalışmayı yürüten ekip şefi Prof. Doyne Farmer, temiz ve yeşil enerjiye geçişin acı verici, maliyetli ve fedakarlık yapılması gereken bir süreç olacağına ilişkin yaygın bir kanı olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Ancak bu yanlış bir kanı. Yenilenebilir enerji maliyetleri yıllardır düşme eğiliminde. Birçok durumda fosil yakıtlardan daha ucuzlar ve araştırmamıza göre önümüzdeki yıllarda neredeyse tüm uygulamalarda fosil yakıtlardan daha ucuz hale gelecekler. Eğer geçişi hızlandırırsak, daha hızlı ucuzlayacaklar. Fosil yakıtların 2050 yılına kadar tamamen temiz enerjiyle değiştirilmesi bize trilyonlarca dolar tasarruf sağlayacak. Dünya, yüksek maliyetli, güvenli olmayan, kirletici, değişken fiyatlı fosil yakıtlara olan bağımlılığımızdan kaynaklanan eş zamanlı bir enflasyon krizi, ulusal güvenlik krizi ve iklim kriziyle karşı karşıya. Bu çalışma, temiz enerjiye geçişi mümkün olduğunca çabuk bir şekilde hızlandıracak iddialı politikaların sadece iklim açısından acilen gerekli olmadığını, aynı zamanda dünyanın gelecekteki enerji maliyetlerinde trilyonlarca tasarruf sağlayabileceğini ve bize daha temiz, daha ucuz ve enerji bakımından daha güvenli bir gelecek sunabileceğini gösteriyor."
 



Yanlış bilgileri çürüten gazetecilere güvenin azaldığı tespit edildi

Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)
Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)
TT

Yanlış bilgileri çürüten gazetecilere güvenin azaldığı tespit edildi

Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)
Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)

Yanlış bilgileri çürüten gazetecilere daha az güvenildiği ortaya kondu. Hatta okuyucu bilginin yanlış olduğundan şüphelense bile, gerçeği ortaya çıkaran gazeteciye pek güvenmiyor. 

Medyaya güven azalırken dezenformasyonun arttığı bir dönemde hatalı bilgileri düzeltmek de zorlaşıyor.

Yayın kuruluşları ve gazetecilerin taraflı olduğu düşüncesiyle insanlar okudukları haberlere temkinli yaklaşıyor. Daha önceki çalışmalarda veri doğrulamanın yarattığı etkiyle ilgili çelişkili sonuçlar çıkmıştı. 

Yanlış haberleri çürütmenin ne kadar işe yaradığı ve neden etki yaratmadığını öğrenmek isteyen araştırmacılar bir çalışma yürüttü.

Communication Research adlı hakemli dergide yayımlanan çalışmada 691 katılımcıya siyasi ve ekonomik haberler okutuldu. Bu haberlerde evsizlik oranlarından fentanilin aşırı doz ölümlerindeki etkisine kadar çeşitli iddialar yer alıyordu.

Bunların doğruluğuna ne kadar inandığını belirten katılımcılar daha sonra bu iddiaları onaylayan veya çürüten doğrulamayı okudu. Ardından bu doğrulamayı yapan gazeteciye ne kadar güvendikleri soruldu. 

Daha sonra bazı ürünlerle ilgili bilgiler içeren yazılarla aynı çalışma yürütüldü. Bu sefer verilen doğrulamalara "doğruluk kontrolü" işareti konmadı. Araştırmacılar bu sayede duyulan güvenin bu etiketten etkilenip etkilenmediğini anlamaya çalıştı.

İki çalışmanın sonucunda da yanlış bilgileri çürüten gazetecilere duyulan güven kayda değer derecede daha azdı. Katılımcılar inandıkları düşünceyi doğrulayanlara daha çok güvenirken, diğerlerinde daha fazla kanıt talep ediyordu. 

Çalışmanın yazarlarından Randy B. Stein, PsyPost'a yaptığı açıklamada "Halk genel olarak gazetecilere güveniyor ve doğrulayıcı makalelere duyulan güven epey yüksek" diyerek ekliyor: 

Yani klişe düşüncenin aksine, halkın doğruluk kontrollerine ve gazetecilere hiç güvenmediği doğru değil ancak düzelten/çürüten makalelere yönelik daha fazla şüphe var.

Araştırmacılar buradaki düzeltmenin, yayın kuruluşlarının haberlerindeki hataları düzeltmek için yayımladığı tekzip metinleri olmadığını ekliyor.   

Bilim insanları ilginç bir sonuçla da karşılaştı: Katılımcılar bir bilginin doğruluğundan şüphe etse bile bunu çürüten gazetecilere güvenmiyordu. 

Araştırmacılar bir haberin çürütülmesinin şaşkınlık yaratması, insanların onaylamaya kıyasla daha çok kanıt araması ve gazetecilerin taraflı davrandığından şüphelenmesinin buna yol açtığını düşünüyor. 

Şaşırtıcı bir diğer bulguysa, haberin çürütülmesi katılımcıların iddiayla ilgili düşüncesini değiştirmesine karşın gazeteciye güvenleri yine de sarsılıyordu. 

Stein, "Yanlış bilgileri düzeltmeye çalışan gazetecilerin (ya da herhangi birinin) aleyhine bir durum var" diyor. 

Araştırmacılar, halkın yanlış bilgileri çürüten haberlere nasıl ve neden güvenip güvenmediği üzerine daha fazla araştırma yapılması gerektiğini belirtiyor.

Makalenin yazarları, Conversation için kaleme aldıkları yazıda şu ifadeleri kullanıyor:

Gazetecilerin önündeki zorluk, bilgiyi çürüten biri gibi görünmeden bunu nasıl çürüteceklerini bulmak olabilir.

Independent Türkçe, PsyPost, Conversation, Communication Research