Kürt Demokratik İlerici Partisi’nin siyasi büro idari yetkilisi Ahmed Süleyman Şarku’l Avsat’a konuştu: Suriye rejiminin askeri seçeneğe başvurması çözümü karmaşıklaştırdı ve dış müdahaleye kapı açtı

Ahmed Süleyman, Türkiye’ye ‘ulusal güvenliği’ konusunda güvence verilmesini desteklediğini açıkladı.

25 Ağustos’ta Kamışlı’da SDG mensuplarının bedenlerinin bulunduğu bir mezarlık (AFP)
25 Ağustos’ta Kamışlı’da SDG mensuplarının bedenlerinin bulunduğu bir mezarlık (AFP)
TT

Kürt Demokratik İlerici Partisi’nin siyasi büro idari yetkilisi Ahmed Süleyman Şarku’l Avsat’a konuştu: Suriye rejiminin askeri seçeneğe başvurması çözümü karmaşıklaştırdı ve dış müdahaleye kapı açtı

25 Ağustos’ta Kamışlı’da SDG mensuplarının bedenlerinin bulunduğu bir mezarlık (AFP)
25 Ağustos’ta Kamışlı’da SDG mensuplarının bedenlerinin bulunduğu bir mezarlık (AFP)

Suriye’deki Kürt hareketinin en eski siyasi partilerinden biri olan Kürt Demokratik İlerici Partisi (Peşveru), Ankara ve Şam rejimleri arasındaki normalleşme sürecinin, Tahran’daki üçlü zirvenin ardından Rusya’nın talebi ve İran’ın baskısı ile geliştiğini belirtti. Zirve, geçen Temmuz sonunda Rusya, Türkiye ve İran’ı bir araya getirmişti. Partinin siyasi büro idari yetkilisi Ahmed Süleyman, ‘mücadelelerini adadıkları Kürt sorununu çözmek için’ Devlet Başkanı Beşşar Esed rejimiyle diyalog çağrısında bulunduklarını söyledi. Süleyman, “Rejimin askeri ve güvenlik seçeneğine başvurması durumu karmaşıklaştırdı” dedi. Parti yetkilisi, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, Türkiye’ye ‘Suriye’deki iç durumun ulusal güvenliğine tehdit oluşturmadığı’ konusunda güven verilmesi gerektiğini vurguladı. 1957 yılında kurulan partinin siyasi büro idari yetkilisi, Suriye’de ‘Kürt ulusal varlığını anayasal olarak tanıyan ve ona meşru haklarını veren’ çoğulcu bir demokratik sisteme geçerek, kapsamlı bir siyasi çözüm için bir genel çerçeve içinde Kürt sorununu çözmek amacıyla mücadele ettiklerini vurguladı. Parti, 11 yıllık savaş sırasında Şam’da Suriye hükümeti yetkilileriyle birden fazla kez doğrudan görüşmeler gerçekleştirdi.
Geçen cumartesi günü Suriye’nin kuzeydoğusunda bulunan Kamışlı kentindeki parti binasında Ahmed Süleyman ile gerçekleştirilen röportajdan kesitler;

-Suriyeli Kürtler, Türkiye ile Şam’daki iktidar rejimi arasında yaşanan normalleşmeden endişe duyuyor mu?
Belki de Ankara ile Şam arasındaki ilişkilerin seyrinde ortaya koyulan herhangi bir atılım, ilk etapta Suriye rejimine fayda sağlayacaktır. Suriye ile Türkiye dahil komşu ülkeler arasında normal ilişkiler içindeyiz. Türk tarafına Suriye’deki iç durumun, Türk yetkililerin iddia ettiği gibi, ulusal güvenliği için bir tehdit oluşturmadığına dair güvence vermekten yanayız. Ancak bu durum, Suriye halkının ve özellikle Kürtlerin çıkarları pahasına olmamalı. Türkiye’nin ilk ve son talebinin, Suriye’deki Kürt sorununun çözüme kavuşturulmaması olduğu biliniyor. Ankara, Şam ile anlaşmaya varırsa, Kürt tarafının tüm idari ve askeri kazanımlarını kaybetmesi ve Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) yetenek ve gücünün sınırlandırılması konusunda ısrar edecek.

-Bu durumu Kürt halkı ve onların ulusal davası için bir tehlike olarak görüyor musunuz?
2014 yılında Ayn el-Arab (Kobani) çatışmalarının, 2018’de Afrin, 2019’da Resulayn ve Tel Abyad’a yönelik operasyonlarda binlerce Kürdün komşu ülkelere ve Avrupa’ya göçünün ardından, Kürt güçlerin ulusal düzeyde bağımsız siyasi kararlarını korumaları, siyasi hareketlerinin gerçekçi söylemini sürdürmeleri ve kendilerini tüm uluslararası ve bölgesel çelişkilerden ve müdahalelerden uzak tutmaları gerekiyordu. Bazı Kürt partileri taktiksel kazanımlar elde etmiş olsalar da Kürt sorununu çözmek için olası fırsatların heba edilmesine ve içeriğinin boşaltılmasına katkıda bulundular. Suriye sahnesini etkileyen bölgesel ve uluslararası tarafların çelişkilerinin bir parçası haline geldiler. Bu çerçevede bu uluslararası tarafların ulaşabilecekleri herhangi bir çözüm, Kürt halkı ve bu ülkeler üzerindeki en zayıf ve en az etkili halka olan Suriye’deki hakları pahasına olacaktır.

-Suriye savaşının başlangıcından bu yana İlerici Parti, Şam’daki iktidar rejimiyle diyalog ve doğrudan müzakere çağrısında bulunuyor. Pozisyonunuza değinebilir misiniz?
Mücadelelerimizin çoğunu adadığımız Kürt sorunu başta olmak üzere, iktidardaki rejimle diyalog çağrısında bulunan ve müzakere masasına oturup olası çözümler arayanlar arasındayız. Ancak rejimin askeri ve güvenlik seçeneğine başvurması, durumu karmaşıklaştırdı ve uzlaşıya dayalı bir ulusal çözüme ulaşılmasını zorlaştırdı. Daha da kötüsü, dış müdahale için kapıyı ardına kadar açtı. Suriye topraklarında konuşlanan tüm bu uluslararası ve bölgesel tarafların kendi ordularıyla ya da kendilerine destek veren milisler aracılığıyla müdahale etmesinden sonra sahne, daha karmaşık görünüyor. Tüm bunlar, krizin gerçekliğini kabul eden ve kapsamlı bir inceleme gerektiren ulusal bir programın yokluğunda gelişti. Kötü yanı ise, Suriyelilerin (muhalif ve rejim) krizi çözme konusunda gerçekçi bir algıya sahip olmaması ve en kötüsü de krizi çözme iradelerinin bulunmamasıdır.

-Rejim ve hükümet yetkilileriyle doğrudan görüştünüz mü?
Evet. Partimiz Şam’daki Suriye hükümeti yetkilileriyle ya onların daveti üzerine ya da İlerici Parti’nin talebi üzerine doğrudan görüşmeler yaptı. Bu durum, birden fazla vesileyle gerçekleşti ve aramızdaki son görüşme Nisan ayının başlarındaydı. Rejimle diyaloğun, Kürt saflarının birliğini ve Kürtlerin hakları konusunda birleşik bir tavrın formüle edilmesini gerektirdiğine inanıyoruz. Partimizin, diyaloğa yönelik ciddi kanallar açmak için gerekli mekanizmaları anlamaya odaklanan Şam ziyareti bu nedenle gerçekleşmiştir. Ziyaret sırasında ayrıca ‘Suriye krizini ve özellikle de Kürt sorununu ele almak için otoritenin tavrını ve vizyonu daha net anlamaya’ odaklanıldı.

-Sizin dışınızda diğer Kürt partileri rejim yetkilileriyle doğrudan görüşüyor mu?
Demokratik Birlik Partisi (PYD), kendi kontrol alanlarındaki düzenli kuvvetlerin yaygınlığı göz önüne alındığında, güvenlik ve askeri koordinasyonu ele almak üzere iktidardaki rejimle düzenli toplantılar gerçekleştiriyor. Anayasa Komitesi üyelerini içeren Kürt Ulusal Konseyi liderleri ise, Cenevre sürecinde olduğu gibi rejim temsilcileriyle doğrudan görüşüyorlar.

-İlerici Parti, rejim ile Kürt hareketi partileri arasında arabuluculuk yapabilecek kapasiteye sahip mi?
Şam ile görüşmelerimizin müzakere boyutuna ulaşmadığını söyleyebiliriz. Birleşik bir Kürt pozisyonunun yokluğunun, herhangi bir diyalogda gerçek bir etki oluşmasını engelleyici bir rolü olduğunun farkındayız. Görüşmelerimiz sırasında rejimi, Suriye’deki krizi çözmek için ulusal bir proje ve Kürt sorununu çözme vizyonunu sunmaya çağırdık. Partimize göre Kürt sorununun çözümü, Kürt ulusal varlığını anayasal olarak tanıyan ve ona meşru haklarını veren çoğulcu bir demokratik sisteme geçiş yoluyla kapsamlı bir siyasi çözümün genel çerçevesi içindedir.

-Kürt sorununun ulusal çerçevede mi yoksa uluslararası süreçler bağlamında mı çözülmesinden yanasınız?
Kürt sorununun çözümü, Şam’dadır ve bu kanaate ulaşmadan, Suriye’de Kürt sorununa gerçek bir çözüm bulunamaz. Birleşmiş Milletler’in (BM) rolünü, süreçlerini ve uluslararası arabuluculuğu, özellikle de rejimle yakın ilişkileri, askeri ve siyasi desteği aracılığıyla etkili Rus rolünü memnuniyetle karşılıyoruz. Ruslar, bazı Kürt partileri ile Suriye hükümeti arasında görüşmeler yapılmasına katkıda bulundu. Şam ile diyalog için birleşik bir Kürt heyeti oluşturmak amacıyla Kürt partilerini Hmeymim üssüne davet etme konusunda 2017 yılı ortalarında Moskova’da bir mutabakata varıldı. Ancak Kürt Konseyi’nin katılmayı reddetmesi, PYD heyetinin Özerk Yönetim adıyla temsil edilmesinde ısrar etmesi ve rejimin ciddi bir diyaloğa hazır olmaması nedeniyle görüşme başarısız oldu.

-İlerici Parti’nin Kürt çerçeveleri dışında konumlanmasının nedeni bunlar mı?
Partimiz, 2011 yılı sonunda Kürt Ulusal Konseyi’nin kurucuları arasındaydı ve diğer taraf olan ve o dönemde Batı Kürdistan Kurulu bünyesinde faaliyet gösteren PYD ile bir anlaşma ve siyasi anlayışa ihtiyaç olduğuna inanıyorduk. Ancak konsey içerisindeki organizasyonel durum ve karar alma şeklinin yanı sıra safları birleştirme çabalarımız da başarısız oldu. Bu uzun süreli kriz ortasında ulusal rolümüzü oynamamızı engellediler. Bu durum ise partimizi, 2015 yılında konseyden çekilme kararı almaya sevk etti ve o dönemki asıl sebep siyasi değil örgütsel bir anlaşmazlıktı. PYD ile birçok ikili görüşme gerçekleştirdik. Ancak onlardan gerçek bir siyasi ortaklık için herhangi bir yanıt alamadık.
                                                                                        
-İlerici Parti, Kürt hareketinin iki kutbu arasındaki farklı bakış açılarını yakınlaştırma vizyonuna sahip mi?
Suriye Kürtlerinin bağımsız bir karar merkezi olmadan, Kürt hareket için ‘ulusal haklarını elde etmek ya da ulusal rolünü etkinleştirmek düzeyinde’ gerçek bir etkinlik ve rol olmayacağına inanıyoruz. Siyasi birliğin olmaması Kürt hareketinin koşullarına olumsuz yansıdı. Suriye kararına askeri ve siyasi düzeyde el konulması gibi, hareketin özellikle iki kutbunda da Kürt kararına el konulması söz konusu.

-Suriye muhalefetine karşı tutumunuz nedir?
Kuruluşundan bu yana İlerici Parti, muhalif bir tavır benimsemiştir. Biz, genel özgürlüklerin sağlanması, çoğulcu bir demokratik sistemin sağlanması ve Baas Partisi’nin Kürtlere yönelik ayrımcı politikalarının reddedilmesi gerektiği çağrısı yapıyoruz. Bu nedenle her zaman Suriye muhalefetinin bir parçası olduk. Partimizin merhum sekreteri Abdülhamid Hac Derviş, 2005 yılında Şam Bildirgesi’nin yayınlanmasından kısa bir süre sonra, bildirgenin başkan yardımcısıydı ve ikinci turunda Cenevre görüşmelerinde Kürt hareketi heyetine başkanlık etti. 2011 baharında Suriye muhalefet hareketlerinin başlamasından sonra, ‘demokrasi, özgürlük ve eşitliğin sağlanması ve Kürt sorununa ulusal bir çözüm bulunması’ için demokratik muhalefetin yanında yer aldık.

-Türkiye’nin desteklediği ‘Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu’ndan neden çekildiniz?
Kürt halkının haklarına ilişkin Suriye ulusal düzeyinde ileri sürülen ortak bir mutabakat zaptı imzalanmasının ardından Kürt Konseyi, 2013 yılında muhalefet koalisyonunun saflarına katıldı. Daha sonra koalisyonun, Türkiye hükümetinin baskısı sonucu bu belgeye pek sıcak bakmadığı görüldü. Muhalefet, Suriye halkının bileşenlerine güven veren bir siyasi programa henüz ulaşmış değil. Bugünkü durum, kapsamlı ulusal projeden yoksun olan ve tüm bileşenleriyle Suriye sokaklarında inandırıcılığı olmayan bir muhalefetle karşı karşıya olmamızdır. Bu nedenlerle Suriye muhalefetinin çerçevesinin dışındayız.



Şera bir Yahudi gazetesine ilk röportajını verdi: İstikrarlı bir Suriye nutuk ve sloganlarla inşa edilmeyecek

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, geçtiğimiz şubat ayında Şam'da düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı’nın kapanışında konuştu. (AFP)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, geçtiğimiz şubat ayında Şam'da düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı’nın kapanışında konuştu. (AFP)
TT

Şera bir Yahudi gazetesine ilk röportajını verdi: İstikrarlı bir Suriye nutuk ve sloganlarla inşa edilmeyecek

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, geçtiğimiz şubat ayında Şam'da düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı’nın kapanışında konuştu. (AFP)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, geçtiğimiz şubat ayında Şam'da düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı’nın kapanışında konuştu. (AFP)

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, iç ve dış politikadaki sorumlulukları veya pozisyonları hakkında yorum yaparken devrik lider Beşşar Esed'i çevreleyen tüm duvarları yıkıyor. Şera doğrudan konuşuyor; İsrail ile ilişkiler ve Suriye topraklarının işgali gibi daha önce çifte dille konuşulan, bazıları sloganlarla kamuoyuna duyurulan ancak gerçeklerin masanın altında olduğu ‘tabu konular’ hakkında açıkça konuşmaktan çekinmiyor. Şera, 6 aydan kısa bir süre önce iktidara gelmesinden bu yana ilk kez  bir Yahudi medya kuruluşuna konuştu. Şera, The Jewish Journal’a röportaj verdi.

Esed rejiminin mirası

28 Mayıs'ta yayınlanan röportaj, Jonathon Bass'ın şu sözleriyle başlıyor: “Pek çok Suriyeli, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'da bir devrimci değil; savaş yorgunu, kimliği yıpranmış bir ulusu yeniden inşa edebilecek, yenilenmiş bir lider görüyor. Tarihin her duvarından fısıldadığı, yaşayan en eski şehir olan Şam, iktidarla değil, yeniden inşa, uzlaşma ve uzun süredir parçalanmış bir ulusa liderlik etme yüküyle ilgili bir diyalog için uygun bir yer.”

Bass, Suriye Cumhurbaşkanı hakkındaki izlenimlerini şöyle aktarıyor: “Sessiz biri ama söylediği her kelimeyi düşünerek söylüyor. Sesinde zafer tonu yok, sadece kastettiği ve vurguladığı kelimeler var.”

Şera röportajın başında, “Bize enkazdan daha fazlası miras kaldı. Travma, güvensizlik ve yorgunluk miras aldık. Ama aynı zamanda umudu da miras aldık. Kırılgan bir umut” ifadelerini kullandı.

fgthyj
Sednaya Hapishanesi’ndeki tutukluların ailelerinden oluşan bir kalabalık, hayatta kalanları arama çalışmalarının sürdüğü binanın dışında bekliyor. (Suriye Sivil Savunma Müdürlüğü)

Suriye on yıllar boyunca sadakat ve sessizliği, bir arada yaşama ve nefreti, istikrar ve baskıyı birbirine karıştıran bir sistemle yönetildi. Esed hanedanı, Hafız ve ardından Beşşar, ülke üzerindeki kontrollerini sağlamlaştırmak için korku ve infazları kullanarak demir yumrukla yönetirken, ülkenin kurumları soldu ve muhalefet ölümcül bir ayaklanmaya dönüştü.

Gazeteci Jonathon Bass, Şera'nın aldığı miras konusunda açık görüşlü olduğunu düşünüyor. Zira Şera şöyle diyor: “Temiz bir sayfadan bahsetmek sahtekârlık olur. Geçmiş, her insanın gözünde, her sokakta, her ailede mevcuttur. Şimdi görevimiz bunu tekrarlamamak. Daha hafif versiyonu yok. Tamamen yeni bir şey yaratmalıyız.”

Suriyelilerin güveni

Eş-Şera'nın iktidara geldiğinden beri attığı ilk adımlar, röportajı yapan kişinin de belirttiği gibi, temkinli ama son derece sembolik oldu. Siyasi tutukluların serbest bırakılmasını emretti, sürgün edilen ya da susturulan muhalif gruplarla diyalog başlattı ve kötü şöhretli Suriye güvenlik aygıtında reform yapma sözü verdi. Ayrıca, kayıp ve ölülerin akıbetini ele almak üzere bir bakanlık kurulmasını önerdi.

Suriye'deki toplu mezarların ardındaki gerçeği ortaya çıkarmak için Şera, DNA veri tabanları oluşturmaktan geçmişteki zulümlerden sorumlu olanların iş birliğini sağlamaya kadar adli tıp teknikleri ve ekipmanları sağlamak için ABD ile bir ortaklığa ihtiyaç olduğunu söyledi.

Şera, “Eğer konuşan tek kişi bensem, Suriye hiçbir şey öğrenmemiştir. Tüm sesleri diyalog masasına davet ediyoruz. Devlet artık başkalarına dikte ettiğinden daha fazla dinlemelidir” dedi.

‘Ama insanlar bir kez daha güvenecek mi? Diktatörlüğün küllerinden doğan bir hükümetin vaatlerine inanacaklar mı?’ sorusuna Şera şöyle cevap verdi: “Ben güven istemiyorum, sabır ve inceleme istiyorum. Beni sorumlu tutun. Güven bu şekilde sağlanır.”

Suriyelilerin evlerini yeniden inşa etmeleri gerekiyor

Şera, Suriyelilerin şu anda en çok neye ihtiyacı olduğu sorusuna tereddüt etmeden cevap verdi: “Eylem yoluyla haysiyet. Amaç yoluyla barış.”

Savaşın boşalttığı şehirlerde ve çatışmanın etkilerinden halen mustarip olan köylerde kimse siyaset istemiyor, normale dönüş istiyor; evlerini yeniden inşa etme, çocuklarını büyütme ve barış içinde hayatlarını kazanmak istiyorlar.

dfgthy
Halep'te yıkılan evlerin yeniden inşası bazı bölge sakinlerinin kişisel inisiyatifiyle gerçekleştiriliyor. (Reuters)

Şera bunun gayet farkında. Tarım, sanayi, inşaat ve kamu hizmetlerinde istihdam yaratmaya odaklanan acil ekonomik programlar için bastırıyor. Şera, “Artık mesele ideoloji değil, mesele insanlara kalmak için bir neden, yaşamak için bir neden, inanmak için bir neden vermek. Bir işi olan her gencin radikalleşme riski daha az olacak. Okuldaki her çocuk gelecek için bir ses” dedi.

Şera, bölgesel yatırımcılarla ortaklıkların, geri dönenlere yönelik küçük işletme hibelerinin ve ‘gençler için mesleki eğitimin’ önemini vurguladı. Şera, “İstikrarlı bir Suriye nutuklarla ya da sloganlarla değil, eylemlerle inşa edilecek; pazarlarda, sınıflarda, çiftliklerde, atölyelerde... Tedarik zincirlerini yeniden inşa edeceğiz. Suriye bir ticaret merkezi olarak geri dönecek” şeklinde konuştu.

İsrail ile ilişkiler

Bu ekonomik vizyonun ardında daha derin bir vizyon var. Bir neslin kaybından sonra Suriyeliler çatışmadan yoruldu. Barışa, sadece savaşın yokluğuna değil, fırsatların varlığına da hasretler. Bass şöyle diyor: “Sohbetimizin en hassas bölümlerinden birinde Şera, Suriye'nin İsrail ile gelecekteki ilişkisine değindi. 1948'den bu yana bölgeyi rahatsız eden bu konu, her hava saldırısı, gizli operasyon ve vekalet savaşı suçlamasıyla daha da şiddetleniyor.”

ı89o
Golan'daki tampon bölge sınırında duran bir İsrail askeri (AFP)

Şera, “Açık konuşmak istiyorum. Sonsuz karşılıklı bombardıman dönemi sona ermeli. Hiçbir ülke korku ile doluyken gelişemez. Gerçek şu ki ortak düşmanlarımız var ve bölgesel güvenlikte kilit bir rol oynayabiliriz” ifadelerini kullandı.

dwert5y6
İsrail saldırılarına tepki olarak 25 Şubat'ta Suriyeli Dürziler tarafından açılan bir pankart: ‘Suveyda, Suriye'nin sırtındaki zehirli hançer olmayacak.’ (AP)

Şera, sadece bir ateşkes hattı olarak değil, karşılıklı itidal ve sivillerin, özellikle de güney Suriye ve Golan Tepeleri’ndeki Dürzilerin korunması için bir temel olarak 1974 Ayrılma Anlaşması’nın ruhuna geri dönme arzusunu dile getirdi. Şera, “Suriye'nin Dürzileri piyon değildir. Onlar vatandaştır, köklüdür, tarihsel olarak sadıktır ve yasalar çerçevesinde her türlü korumayı hak etmektedir. Onların güvenliği müzakere edilemez” dedi.

Derhal normalleşme önermekten kaçınan Şera, uluslararası hukuk ve egemenlik temelinde gelecekteki görüşmelere açık olduğunu belirtti.

Trump bir barış adamı

Belki de Trump'ın yaptığı en önemli diplomatik jest, doğrudan masaya oturma isteğiydi. Şera şunları söyledi: “Medya onun hakkında ne imaj çizerse çizsin, ben onu bir barış adamı olarak görüyorum. İkimiz de aynı düşman tarafından saldırıya uğradık. Trump nüfuzun, gücün ve sonuçların ne anlama geldiğini biliyor. Suriye'nin diyaloğu yeniden başlatabilecek dürüst bir arabulucuya ihtiyacı var. Eğer bölgede istikrara ve ABD ile müttefiklerinin güvenliğine katkıda bulunacak bir uzlaşma ihtimali varsa, ben bu diyaloğu kurmaya hazırım. Bu bölgeyi onarabilecek ve bizi adım adım bir araya getirebilecek tek kişi o.”

ferty6
ABD Başkanı Donald Trump ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şera, 14 Mayıs'ta Riyad'da bir araya geldi. (AP)

Bass şu yorumu yaptı: “Bu sadece açık sözlülüğü açısından değil, aynı zamanda içerdiği anlamlar açısından da dikkate değer bir açıklamaydı. Yeni Suriye, barış ve tanınma arayışında alışılmadık adımlar atmaktan korkmuyor. Şera Suriye'nin sorunlarını (toplu mezarlarda bir milyondan fazla ölü, 12 milyon yerinden edilmiş insan, yaşam destek ünitesine bağlı bir ekonomi, halen yürürlükte olan yaptırımlar ve kuzeyde saklanan milisler) yumuşatarak anlatmıyor. ‘Bu bir peri masalı değil. Bu bir iyileşme ve iyileşme sancılıdır’ diyor.”