Birleşik Krallık’ın Aden Büyükelçisi Oppenheim Şarku’l Avsat’a konuştu: Bizim sorunumuz Husiler değil, onların yıkıcı davranışları

Birleşik Krallık’ın Yemen Büyükelçisi, Husi grupla iletişim kanallarını açıkladı ve Başkanlık Konseyi’nin birliğini vurguladı

Richard Oppenheim
Richard Oppenheim
TT

Birleşik Krallık’ın Aden Büyükelçisi Oppenheim Şarku’l Avsat’a konuştu: Bizim sorunumuz Husiler değil, onların yıkıcı davranışları

Richard Oppenheim
Richard Oppenheim

Birleşik Krallık’ın Aden Büyükelçisi Richard Oppenheim, Husilerle doğrudan iletişim kanallarına sahip olduğunu kabul etti. Selefi Michael Aron da yaptığı gibi, Husi sözcüsü Muhammed Abdusselam ile üç ay önce Maskat’ta yemek yediğini belirtti. Oppenheim, İngiliz Dışişleri Bakanlığı merkezinden Şarku’l Avsat ile yaptığı bir röportajda, Husilerle ilgili sorunun, Yemenli bir grup olmaları veya yönetime katılmaları değil, yıkıcı davranışları olduğunu vurguladı. Ülkesinin, petrol limanlarına yönelik son saldırıları bir kez daha kınadığını ve saldırıları ‘terörist saldırılar’ olarak nitelendirdiğini hatırlattı. Oppenheim Husilerin meşru hükümet tarafından terörist grup olarak sınıflandırılmasının sonuçlarına ilişkin korkularını dile getirirken, Başkanlık Konseyi’ne katılacaklarına yönelik umutlarını dile getirdi. Kalıcı bir barışa ulaşmak için sükûneti sürdürmenin ve Birleşmiş Millet (BM) Özel Temsilcisi’nin çabalarını desteklemenin önemini vurguladı. Oppenheim, çalışan maaşları, kaynak dağılımı, Başkanlık Konseyi’nin performansı ve güney meselesi dahil olmak üzere birçok Yemen dosyasına yönelik ülkesinin bakış açısını açıkladı. Aynı zamanda BM Özel Temsilcisi’nin rolünden ve Yemenlilerin yerine getirmesi gereken önceliklerden de bahsetti.

Terörist saldırılar
Tartışmasız, Birleşik Krallık’ın Aden Büyükelçisi Richard Oppenheim, son Husi saldırılarını terörist saldırılar olarak nitelendirerek “Petrol tesisleri gibi altyapıya yapılan son üç saldırının terör saldırısı olduğu konusunda çok net olduğumuzu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Hükümetin bu saldırıları, Husi milisleri terörist bir grup olarak sınıflandırarak verdiği yanıt konusunda, Büyükelçi Oppenheim, ‘tüm taraflara diyalog alanının korunması gerektiğini’ hatırlattı.
Büyükelçi “Bu sınıflandırmanın, insani yardım erişimi gibi konular açısından belirli koşullarında ortaya çıkabilecek olası sonuçları da var. Dolayısıyla göz önüne alınması gereken birçok faktör var. Bu konudaki politikamızı sürdürüyoruz, sürekli olarak gözden geçiriyoruz. Bu kararları almak için yürüttüğümüz bir iç sürecimiz bulunuyor” ifadelerini kullandı.
Büyükelçi, ülkesinin İran silahlarının Husilere ulaşmasına mücadele etme çabalarına atıfta bulunmayı unutmadı. Kraliyet Donanması gemisi HMS Montrose’un İran’dan Yemen’e giden bir gemiyi durdurduğu olayı hatırlattı. Bu bağlamda “Açık bir şekilde, Husilere doğru gidiyordu ve bununla ilgili bir bildiri de vardı. Bu, halihazırda bu alanda katıldığımız operasyon yollarından biridir. Bu malzemenin Yemen’e yönelik akışının İran’dan yapıldığının farkındayız ve buna karşı mücadeleye yardımcı olmaya kararlıyız” ifadelerini kullandı.

-Özel iletişim kanalları
Şarku’l Avsat Birleşik Krallık Büyükelçisine Husilerle olan temaslarını ve selefinin yaptığı gibi Husi grubun sözcüsü Muhammed Abdusselam ile yemek yiyip yemediğini sordu. Büyükelçi ise bunu kabul ederek, bu konudaki bakış açısını da açıkladı.
Büyükelçi şunları söyledi:
“Tüm taraflarla diyaloğu sürdürmek, onları barış lehine etkilemek için önemlidir. Husiler, özel olarak ve daha önce kamuoyu önünde de söylediğim gibi, Yemen’deki siyasi yelpazenin önemli bir parçasını temsil ediyor. Onlar Yemenli ve Yemen’in bir parçası ve biz de onlara bu anlamda saygı duyuyoruz. Değişmesi gerekenin onların davranışları olduğunu düşünüyorum.”
Oppenheim, ‘Husiler ile özel kanalları ve doğrudan kanalları’ olduğunu ve ‘İngiltere’nin konumunu netleştirmek için bunları kullandığını’ belirtti. Husi sözcüsü Muhammed Abdusselam ile üç ay önce Maskat’ta buluşup onunla yemek yediğini ve bunun barış süreci açısından yapıcı bir görüşme olduğunu’ açıkladı.
Bu konudaki görüşünü destekleyerek ‘bu tür doğrudan görüşmelerin yapılmasının önemli olduğunu’ belirten Oppenheim “Husilerle tek başlarına bir sorunumuz yok, davranışları ve sorumlusu oldukları yıkımla ilgili bir sorunumuz var. Barış için, yeni bir sayfa açarak, Yemen ve Yemen halkına çok fazla yıkıma neden olan bu korkunç çatışmaya son vermek için bir şansları olduğuna inanıyoruz. Bunu gerçekleştirmeye ve başarmanın yollarını bulmaya çalışarak zamanımızı geçiriyoruz” ifadelerini kullandı.

Yönetime katılım 
Büyükelçi Oppenheim, Husilerin mevcut Yemen Başkanlık Konseyi’ne katılması yönündeki görüşünü açıklayarak “Umarım böyle olur. Birleşik Krallık’ın, Konsey Başkanı Raşid el-Alimi ve konseyin geri kalanını desteklediğimiz konusunda çok net olduğunu düşünüyorum. Kuruluşunun, Husiler haricinde çeşitli Yemen siyasi gruplarını bir araya getirdiğine inanıyorum” açıklamasında bulundu.
Büyükelçi “Üyelerin birlikte çalışmasının ve birlik olmak için çabalamasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ancak bu özellikle farklı siyasi görüşlere sahip olduklarında kolay bir iş olmasa da son derece önemli. Yemen için bu aşamada önemli olanın birlikleri açısından güç ve istikrar olduğuna inanıyorum” dedi.
Husilerin onlarla iktidarı paylaşmayı reddetmesi ve uluslararası ilişkilere sahip olmaktan bahsetmeye başlamaları konusunda, Büyükelçi, Husilerin uluslararası ilişkilerinin olmadığına ve ilişkilerinin sadece bazı uluslararası temsilcilerle olduğuna inanıyor. Oppenheim, Husilerin ‘tanınmadıklarını ve kimse tarafından tanınan veya geniş bir uluslararası toplum tarafından tanınan bir hükümetlerinin de olmadığını’ vurguladı.
Oppenheim asıl sorunun Yemen’in ülkedeki gücü ve kaynakları nasıl paylaştığı olduğunu belirtirken, ‘Maaş konusu çok önemli zira bu soruna bazı çözümlerin başlangıcını oluşturabilir’ ifadelerini kullandı. Sonrasında “Bunu nasıl yönetmek istediklerine ve gelecekteki bir siyasi çözümde işe yarayabilecek siyasi yapıların neler olduğuna karar vermek Yemenlilere kalmış” ifadelerine de yer verdi.
Oppenheim “Bunun BM Özel Temsilcisi ve ekibinin dikkatle incelediği bir konu olduğunu biliyorum ancak bu konuda başarı sağlanmasının çok önemli olduğunu ve bunun mümkün olduğunu düşünüyorum” ifadelerini de sözlerine ekledi.

-Başkanlık Konseyi 
Birleşik Krallık’ın Yemen Büyükelçisi, Başkanlık Konseyi üyelerinin, birlikte çalışabilecekleri tüm konular üzerinde fikir birliğine sahip olmasalar bile birlikte çalışabileceklerini kanıtladıklarını belirtti.
Büyükelçi, bu tür bir anlaşmazlığın olup olmadığı sorulduğunda, “Tabi ki var. Ancak geçmişte Birleşik Krallık da dahil olmak üzere herhangi bir ülke ile koalisyon hükümetleri arasında yaşananlarla karşılaştıramam diye düşünüyorum. Liberal demokratlar, muhafazakarların istediği pek çok şeye şiddetle karşı çıkmışlardı, ancak yine de birlikte koalisyon hükümetindeydiler ve bir hükümet olarak birlikte çalıştılar” dedi.
Oppenheim sözlerine şu ifadeleri de ekledi:
“Bu nedenle, hükümet olarak bir arada olmamız ve aynı fikirde olmamamız mümkün. Aslında, herhangi bir ülkede siyasi partiler içinde bile, çeşitli dosyalar üzerinde genellikle anlaşmazlıklar vardır, ancak yine de birlikte çalışırlar. Bence asıl iş de bu.”

BM Özel Temsilcisi
Büyükelçi Oppenheim, BM’nin Yemen Özel Temsilci Hans Grundberg’in çabalarına da değindi ve ‘kırılgan’ olan 6 aylık ateşkesin yenilenmesi için yoğun çaba sarf ettiğini belirtti. Bu ateşkesin ‘hala geniş ölçekte yürürlükte olduğunu’ belirtirken, “Bunun, çatışma karşısında Yemen için çok olumlu ve iyi bir şey olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Büyükelçi, Özel Temsilcinin ‘BM Güvenlik Konseyi ve uluslararası toplumun daha geniş bir desteğine sahip olduğunu’ düşünürken, “Çeşitli taraflarla iyi ilişkiler geliştirdi ve dürüst bir arabulucu olarak onların güvenini kazandı” ifadelerini de sözlerine ekledi.
Grundberg’in ‘selefleri gibi çok zor bir görevi’ olduğunu belirten Oppenheim, bu görevi ‘Neredeyse imkansız bir iş’ olarak tanımladı. Ayrıca “Bu ateşkesi inşa etmek, ateşkesi sağlamlaştırmak ve ardından siyasi müzakerelere geçmek için Birleşik Krallık’ta onu desteklemeye ve onunla yakından çalışmaya devam ediyoruz” ifadelerine de yer verdi.

-Güney
Büyükelçi Oppenheim güney dosyasıyla ilgili olarak, geçmişte Başkanlık Konseyi üyesi Ayderus ez-Zubeydi’ye “Güney meselesi ve bu meseleyle nasıl başa çıkılacağı konusunda siyasi fikirler oluşturmasını bekliyoruz. Bu siyasi uzlaşmanın bir parçasıdır” dediğini belirtti.
Büyükelçi ‘Başkanlık Konseyi’ndeki tüm grupların Yemen’in başarısının ve desteklenmesinin bir parçası olmasının yanı sıra sahip olabileceği herhangi bir uzun vadeli siyasi hedefin yerine, bunu bir öncelik haline getirmesinin önemli olduğunu’ söyledi.
Oppenheim “Yemenlilerle konuştuğumda anladım ki, Yemenliler için şu anda önemli olan kaç ülkeye sahip oldukları değil, aileleri için yemeklerinin, hayatta kalmak için enerjilerin olup olmadığı, çocuklarının okula gidip gitmediği ve sağlık hizmetlerinin olup olmadığıdır” ifadelerini kullandı.
Büyükelçi buradan adımla, düşüncelerin ‘hayatla ilgili temel şeylere’ odaklanması gerektiğini ve bunların ‘Başkanlık Konseyi ve hükümetin çalışmalarının ve Konsey başkanı Raşid el-Alimi’nin odak noktası olması gerektiğini’ vurguladı. Oppenheim, ‘bunun, böyle olması gerektiğine inandığını’ belirtti.



Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (1): 15 Nisan’da tanık olduklarım bunlar… Hamideti, HDK üyelerini savaştan bir ay önce Hartum'a taşıdı

Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
TT

Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (1): 15 Nisan’da tanık olduklarım bunlar… Hamideti, HDK üyelerini savaştan bir ay önce Hartum'a taşıdı

Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)

Sudan sahnesinin önemli isimlerinden biri olan Mini Arko Minawi, yalnızca Darfur Bölgesi’nin mevcut valisi değil, aynı zamanda bölgede faaliyet gösteren Sudan Kurtuluş Hareketi’nin de lideri. Minawi, Sudan'da 2019 yılının nisan ayında eski Sudan Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir rejiminin düşmesini sağlayan ‘Aralık Devrimi’nin başarıya ulaşmasının ardından, 2020 yılı sonlarında Cuba Barış Anlaşması'nın imzalanması sonrası hükümete katıldı. Minawi’nin Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile ilişkileri, HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (Hamideti) ile yaşadığı anlaşmazlıklar ve son yıllarda ülkede yaşanan dönüşümlerin içinde yer alması, tanık olduklarını anlatmasını önemli hale getiriyor.

Al-Majalla, Minawi ile Sudan'daki son durum ve Hamideti’nin ‘iki general (Burhan ve Dagalu) arasındaki savaşın’ başladığı 15 Nisan 2023 tarihinden bir ay önce komutasındaki HDK’yı ve ağır mühimmatlarını Hartum'a nakletmesine ve öncesinde iki generallin birlikte eski Başbakan Abdullah Hamduk hükümetine yaptıkları darbeye ilişkin gözlemleriyle ilgili kapsamlı bir röportaj gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığı röportajda, Minawi, 15 Nisan’da savaşın durdurulması için son dakika çabalarında oynadığı rolünden bahsederken o gün Hamideti'nin Hartum'daki konutuna doğru yola çıktığı sırada Hamideti’nin kendisine, Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’nın ve Ordu Komutanı Orgeneral Burhan’ın kaldığı yerin bulunduğu ve yoğun çatışmaların yaşandığı Matar Mahallesi'nde olduğundan ateş hattında bulunduğu ve yoğun çatışmalar yaşandığı için konutuna gelmemesini söylediğini anlattı. Minavi, iki general arasındaki bu savaşın artık kontrolden çıktığını iki hafta sonra anladığını söyledi.

Hamideti komutasındaki HDK tarafından işgal edilen Darfur’daki saha koşullarından, Rus paralı asker grubu Wagner güçleriyle ilişkisinden ve Sudan'daki altın maden rezervi arayışlarından söz eden Minawi, HDK'nın operasyon odalarında yabancı subayların olduğunu vurguladı.

Özgürlük ve Değişim Güçleri (ÖDG) Merkez Konseyi’ni eleştiren Minawi, “Sudan Silahlı Kuvvetleri ile HDK’nın arasını açtılar. HDK Komutanı’nı askeri adım atmaya ikna eden de onlardı. Çok basit bir hesap yaptılar. Birkaç saat içinde darbe olacak, ardından her şey sona erecekti. Sonra ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimiz, rakiplerini tasfiye edecek ve bazı ülkelerin korumasında sınırsız gücün tadını çıkaracaklardı” diye konuştu. Minawi, “Hamideti ve Hamduk aynı düzenin iki kanadı” ifadelerini kullandı.

İşte Darfur Bölgesi Valisi ve Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi ile Zoom uygulaması üzerinden yaptığımız röportajın birinci bölümü:

*Öncelikle 15 Nisan 2023 günü neredeydiniz? O gün ne oldu?

O gün (15 Nisan), bir süre önce geldiğim Hartum'daydım ve çatışmaların başlamasından sonra yaklaşık iki hafta orada kalmaya devam ettim.

*O güne geri dönebilir miyiz? Neredeydiniz, neler yaşandı? Özellikle askeri düzeyde ne oldu? O gün Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile ya da HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu ile temas kurdunuz mu?

15 Nisan’dan bahsetmeden önce, anlatmaya biraz öncesinden başlamamız gerekiyor. Çünkü HDK’nın, 15 Nisan öncesi özellikle Darfur’dan ve komşu ülkelerden başkent Hartum’a personel taşıdığını gözlemledik. Bundan tam bir ay önce 14 Mart'ta Hartum'dan Darfur'a yaklaşık bin 200 kilometre uzunluğunda bir rotaya doğru gidiyordum. Yol boyunca üç günlük yolculuğumda her biri 150 ile 200 arasında HDK mensubunu taşıyan araçlar ve kamyonetlerin Hartum'a doğru ilerlediklerine net bir şekilde tanık oldum. Bizzat Darfur'dan Hartum'a giden ve Sudan dışındaki ülkelerden de Darfur üzerinden savaşçı taşıyan 67 kamyon saydım.

FOTO: Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (ortada) ve HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (ortada sol), askeri darbeden kaynaklanan krizin sona erdirilmesine yönelik Hartum’da sivil liderlerle birlikte bir ön anlaşmanın imzalandığı törene katıldılar, 5 Aralık 2022 (AFP)
Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (ortada) ve HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (ortada sol), askeri darbeden kaynaklanan krizin sona erdirilmesine yönelik Hartum’da sivil liderlerle birlikte bir ön anlaşmanın imzalandığı törene katıldılar, 5 Aralık 2022 (AFP)

*Bir ay önce mi?

Evet, savaşın başlamasından tam bir ay önceydi. Ayrıca (Kuzey) Darfur'un yönetim şehri el Faşir'e giderken şehrin girişinde Hartum'a nakledilmeyi bekleyen HDK üyeleri olduğunu gördüm. Sayıları çok fazlaydı. Yedi binden fazla HDK mensubu kendilerini Hartum'a taşıyacal kamyonları ve nakliye araçlarını bekliyordu.

*O sıra Hartum'a nasıl bir atmosfer hakimdi?

Tüm huzursuzluklara, özellikle ordu ile HDK arasında yaşanan sorunlara ve bu sorunların daha sonra savaşın çerçevesi haline gelen, Çerçeve Anlaşmasının imzalanması sonrasında geliştiğine tanık oldum. Eğer ordu ile HDK savaşmasaydı, o anlaşmayı imzalamayı reddeden siyasi hareketlerle ve güçlerle savaşacaklardı. Böyle bir durumda, ordu ile HDK güçlerini birleştirebilirlerdi. Ancak bu savaşın arkasında, bazıları arkadaşım olan ÖDG-Merkez Konseyi’nden isimler vardı.

Eğer HDK ile ordu savaşmasaydı, anlaşmayı imzalamayı reddeden siyasi hareketlerle ve güçlerle savaşacaklardı.

*Yani bu, savaşın ayak seslerini duyduğunuz ve aslında iki general arasındaki savaşın kaçınılmaz olduğunu düşündüğünüz anlamına mı geliyor?

Savaş öncesindeki tüm işaretler savaşın yaklaştığını ve kanlı ya da kansız bir darbenin olabileceğini gösteriyordu. Hartum'da bir yılı aşkın bir süre yaptığımız gözlemler ve Hartum'da bulunduğumuz dönemde tespit ettiğimiz göstergeler, böyle bir durumun yaklaştığını işaret ediyordu. Bu işin planlayıcılarının ve sorumlularının tamamı, açıkça ve tüm delilleriyle ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimizdi. Ordu ile HDK’nın arasını açtılar. HDK Komutanı’nı askeri adım atmaya ikna eden de onlardı. Çok basit bir hesap yaptılar. Birkaç saat içinde darbe olacak, ardından her şey sona erecekti. Sonra ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimiz, rakiplerini tasfiye edecek ve diplomatik bir kucaklaşma olarak gördükleri bazı ülkelerin koruması altında sınırsız gücün tadını çıkaracaklardı.” 

*Tüm bunların arkasında ÖDG’nin olduğuna mı inanıyorsunuz?

ÖDG, tasfiye listelerinin hazırlanmasına kadar tüm süreçlerde yer aldı.14 Nisan’ı 15 Nisan’a bağlayan son dakikalarda Hartum'da, cumhurbaşkanlığı konutundaydım. Onlar da Burhan'la birlikteydiler. Saat biri çeyrek geçe Burhan’ın yanından ayrılarak Hamideti’nin yanına gittiler. Darbeci rollerini ve iktidarı ele geçirme yönündeki kötü niyetlerini örtbas etmenin zamanı gelmişti. Biz de buna şahidiyiz. Yalnız değildim, hatta bazılarımız durumu sakinleştirmeye ve onların 'sıfır saatine' ulaşmak için yaptıkları düzenlemeleri engellemeye çalışıyorlardı.

*O güne dönecek olursak, Hamideti ile Burhan arasında ÖDG üyelerinin katıldığı bir toplantı yapıldığı biliniyor. Siz de o toplantıda mıydınız?

Ben o toplantıya katılmadım ama toplantıya ÖDG'nin tamamı değil, ÖDG - Merkez Konseyi kanadı katıldı. Burhan ile Hemedti arasında ÖDG - Merkez Konseyi’nin katıldığı çok sayıda görüşme oldu. Bu görüşmeler, darbe düşünülmeden önce yapılmıştı. Sessiz kalmış olabilirler, ama geçiş sürecine gerçek dokunuşlar yapmak isteyen ÖDG - Demokratik Blok kanadı ve Sudanlı diğer siyasi güçleri tasfiye etmeye yönelik komploların konuşulduğu toplantılar olduğu da bir gerçek.

Bu yüzden çoğunlukla bir arada olunsa da özellikle son dakikalarda ve son 72 saatte ÖDG üyelerinin çoğu Burhan ve Hamideti arasında mekik dokudular. Dr. Cibril İbrahim, Malik Agar ve Muhammed İsa Aliyu, hatta Abdullah Masar ve Dr. Taceddin Said gibi bazen orada olup bazen olmayan bazı isimlerle birlikte sakinleştirme ve olacakları engelleme girişimimizi sürdürüyorduk. Gayretli bir girişime öncülük ediyorduk. Gerçek anlamda iyi niyetle yapılan bir girişimdi. Girişimi bizi yanına çağıran ve bu girişime dahil eden General (Şemseddin) el-Kabaşi başlattı. Bizden duruma müdahale etmemizi istedi. Biz de onun isteği üzerine müdahale ettik.

*Ancak girişim başarısızlıkla sonuçlandı ve savaş patlak verdi, değil mi?

Girişim sırasında 15 Nisan günü saat dokuzda ilk kurşun sıkıldı. Benim ayarladığım randevuya göre Sayın Hamideti ile konutunda görüşmemiz gerekiyordu. Çatışmalar sırasında Menşiye’deki evimden Hamideti’nin Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’ndaki konutuna giderken onu aradım. Bana çatışmaların yoğunlaştığını ve zarar görebileceğimi öne sürerek konutuna gitmememi istedi. Nitekim evine girmek ısrar ettim ama giremedim, hatta Genel Komutanlığın kapısına kadar ulaştım. Ancak çatışmalar vardı. Her yerden mermi sesleri geliyordu ve ben de geri döndüm. Oysa onunla konutunda görüşmeye kararlıydım. Ancak o sırada konuttan çıktığından haberim yoktu.

FOTO: Hamideti ve Minawi, ülkedeki başlıca beş isyancı grupla barış anlaşması imzaladıktan sonra tokalaşırken, 31 Ağustos 2020 (Reuters)
Hamideti ve Minawi, ülkedeki başlıca beş isyancı grupla barış anlaşması imzaladıktan sonra tokalaşırken, 31 Ağustos 2020 (Reuters)

*Siz onun konutuna giderken Hamideti sizinle telefonda konuşuyordu. Peki, size ne söyledi?

Benimle Menşiye’den onun Genel Komutanlık’taki konutuna gittiğim sırada telefonda konuştu.

*Size ne söyledi?

Benden, Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’nın ve Ordu Komutanı Orgeneral Burhan’ın kaldığı yerin bulunduğu ve yoğun çatışmaların yaşandığı Matar Mahallesi'nde olduğundan ateş hattında olduğu ve yoğun çatışmalar yaşandığı için konutuna gitmememi istedi. Ancak daha sonra o sıra konutunda olmadığını öğrendim.

Çatışmaların başlamasından iki hafta sonra durumun kontrolden çıktığını anladım.

*Bu, Hamideti ile aranızdaki son görüşme miydi?

Hayır. Savaş sırasında da temasa geçtik. Birinci ve ikinci günden itibaren, hatta konutuna giremeyip saat 12 civarında eve geri döndüğümde bile onu aradım. Çalışmalar, çatışmaların başlamasından iki hafta sonrasına kadar devam etti.

*Darfur Bölgesi Valisi ve askeri ve siyasi bir lider olarak Burhan ve Hamideti ile konuşarak savaşın durdurulması için çaba sarf ettiniz. Çatışmaların kontrolden çıktığını ne zaman anladınız?

Çatışmaların başlamasının ikinci haftasında işlerin kontrolden çıktığını anladım. Çatışmalar başlarda sadece askeri bölgelerde yaşanıyordu. Ancak çatışmaların ikinci haftasında HDK üyeleri evlere girip kendilerine esirler aramaya başladılar. Bu da savaşın başlangıcı oldu. Mayıs ayı sonlarında Darfur'un batısındaki el-Cenine ve Murni'de çok büyük bir kaosun yaşandığı çatışmaların, savaştan ziyade etnik ve kabilesel tasfiye girişimleri olduğu anlaşıldı.

FOTO: Hartum’da HDK ile ordu arasındaki çatışmalar sırasında düzenlenen hava saldırısının ardından binaların üzerinden yükselen dumanlar, 1 Mayıs 2023 (Reuters)
Hartum’da HDK ile ordu arasındaki çatışmalar sırasında düzenlenen hava saldırısının ardından binaların üzerinden yükselen dumanlar, 1 Mayıs 2023 (Reuters)

HDK, haziran ayı başlarında Kuzey Darfur'a girdiğinde oradaydım. Çatışmalar başladı. Bölgenin önde gelen kabilelerinin reislerinin, ileri gelenlerinin ve topluluklarının yanı sıra, bireylerini de hedef alan etnik tasfiyeler gerçekleşti. Tüm bunlar, savaşın ordu ile HDK arasında olmaktan ziyade kontrolden çıkmaya başladığının ve Sudanlıların zarar göreceğinin çok açık göstergeleriydi.

*Röportajın “Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (2): Sudan’ın bölünmesini oldubittiye getirmek istiyorlar… HDK'nın operasyon odalarında yabancı subaylar var” başlıklı ikinci bölümü yarın yayında.