Araştırma: Patates yemek kilo vermeye yardımcı olur

Patates önemli besinlerle doludur (Reuters)
Patates önemli besinlerle doludur (Reuters)
TT

Araştırma: Patates yemek kilo vermeye yardımcı olur

Patates önemli besinlerle doludur (Reuters)
Patates önemli besinlerle doludur (Reuters)

ABD’de yürütülen yeni bir çalışma, patates yemenin insanların kilo vermesine yardımcı olabileceğini gösterdi.
The Telegraph gazetesinin haberine göre, çalışma ekibi patatesin önemli besinlerle dolu olduğunu ve sağlıklı bir diyetin parçası olabileceğini belirtti.
Patates daha önce kilo alımı ve tip 2 diyabet riskinin artmasıyla bağlantılı olarak görüldü ve insülin direnci olan kişilere patatesten kaçınmaları söylendi. Ancak yeni bulgular bunun doğru olmayabileceğini gösteriyor.
Yaşları 18 ile 60 arasında değişen, aşırı kilolu, obez veya insülin direnci olan 36 kişi üzerinde yapılan araştırmada, bunların yarısına ağırlıklı olarak etli veya balıklı patates, diğer yarısına ise çeşitli yiyeceklerle beslenmeleri söylendi.
Amerikalı araştırmacılar, patatesin katılımcıların az miktarda yiyerek kendilerini tok hissetmelerine yardımcı olduğunu ve böylece çok daha yüksek kalori içeren diğer yiyeceklerin tüketimini azalttığını ve bunun da kilo vermeye yardımcı olduğunu buldu.
Baton Rouge’daki Pennington Biyomedikal Araştırma Merkezi’nden çalışmanın eş araştırmacısı Profesör Candida Rebello şunları söyledi:
“İnsanlar, tok hissetmek için kalori içeriğine bakılmaksızın aynı ağırlıktaki yiyecekleri yeme eğilimindedir. Patates gibi daha ağır ve kalorisi düşük yiyecekler yiyerek, tükettiğiniz kalori miktarını kolayca azaltabilirsiniz. Çalışmamızın en önemli yönü, öğünlerin porsiyon boyutunu azaltmamış olmamız, ancak patatesleri dahil ederek kalori içeriğini düşürmemizdir.”
Rebello, ağırlıklı olarak patates yiyen katılımcıların kendilerini daha tok hissettiklerini ve çoğu durumda yemeklerini bile bitirmediklerini belirterek, “Aslında, çok az çabayla kilo verebilirsiniz” dedi.



Aşırı işlenmiş gıdalar tüketmenin Parkinson'la ilişkisi tespit edildi

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Aşırı işlenmiş gıdalar tüketmenin Parkinson'la ilişkisi tespit edildi

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Yeni bir araştırmaya göre aşırı işlenmiş gıdaları düzenli tüketen kişilerde Parkinson hastalığının erken belirtilerinin görülme riski, tüketmeyenlere göre daha yüksek olabilir.

Aşırı işlenmiş gıdalar arasında koruyucu maddeler, yapay renklendirici ve tatlandırıcıların yanı sıra emülgatör gibi katkı maddeleri içeren, seri üretilen ekmek, cips, tahıl gevrekleri ve gazlı içecekler var.

Daha önceki araştırmalarda, aşırı işlenmiş gıdaların sık tüketilmesinin obezite, kalp hastalığı, kanser ve erken ölüm gibi sağlık sorunlarıyla bağlantılı olduğu tespit edilmişti.

Hakemli dergi Neurology'de yayımlanan bir araştırma, aşırı işlenmiş gıdaları düzenli olarak tüketmenin, Parkinson hastalığının erken belirtileriyle güçlü bir bağlantısı olduğunu ortaya koydu. Bunlar daha sonra titreme ve hareket yavaşlaması gibi daha ciddi semptomlara dönüşebiliyor.

Çin'deki Fudan Üniversitesi'nden araştırmanın yazarı Xiang Gao, "Araştırmamız, şekerli gazlı içecekler ve paketlenmiş abur cuburlar gibi işlenmiş gıdaları çok fazla tüketmenin, Parkinson hastalığının erken belirtilerini hızlandırabileceğini gösteriyor" diyor.

Sağlıklı beslenme, nörodejeneratif hastalık riskinin azalmasıyla ilişkilendirildiğinden kritik önemde ve bugün yaptığımız beslenme seçimleri gelecekte beyin sağlığımızı önemli ölçüde etkileyebilir.

Çalışmada, öncesinde Parkinson hastalığına yakalanmamış ve ortalama yaşları 48 olan 43 bin kişi incelendi. Düzenli anketler ve tıbbi muayenelerle katılımcıların sağlık durumu 26 yıl boyunca takip edildi.

Araştırmacılar, katılımcılarda Parkinson hastalığının erken belirtileri olup olmadığını belirlemek için uyku davranışları, kabızlık, depresif belirtiler, vücut ağrısı, renk görme bozukluğu, gündüz aşırı uykulu hissetme ve koku alma yeteneğinde azalma gibi faktörleri inceledi.

Ayrıca katılımcılardan her iki ila 4 yılda bir, neyi ve ne sıklıkla yediklerini ayrıntılı bir şekilde yazdıkları bir beslenme günlüğü tutmalarını istediler.

Araştırmacılar, her bir kişinin günde ortalama ne kadar aşırı işlenmiş gıda tükettiğini hesapladı ve bunları ne kadar yediklerine dayanarak katılımcıları 5 kategoriye ayırdı.

İlk grup, günde ortalama 11 veya daha fazla porsiyon aşırı işlenmiş gıda tüketirken, en alttaki kategoridekiler günde üç porsiyondan az tüketiyordu.

Araştırmacılar ilk grubun Parkinson hastalığının en az üç erken belirtisini gösterme olasılığının, günde üç porsiyondan az tüketenlere kıyasla 2,5 kat daha yüksek olduğunu buldu.

Bu sonuç, yaş, fiziksel aktivite ve sigara kullanımı gibi faktörler hesaba katılarak elde edildi.

Araştırmacılar ayrıca aşırı işlenmiş gıdaların daha fazla tüketilmesinin, kabızlık hariç neredeyse tüm semptomların görülme riskinin artmasıyla güçlü bir bağlantısı olduğunu saptadı. Dr. Gao, "İşlenmiş gıdaları daha az, tam ve besleyici gıdaları daha fazla tüketmeyi tercih etmek, beyin sağlığını korumada iyi bir strateji olabilir" diyor.

Çalışmanın bir sınırlamasına değinen araştırmacılar, katılımcıların aşırı işlenmiş gıdaları tüketme miktarlarını kendilerinin bildirdiğini ve ne kadar yediklerini doğru bir şekilde hatırlamayabileceklerini belirtiyor.

Dr. Gao şu ifadeleri kullanıyor:

İşlenmiş gıdaların daha az tüketilmesinin Parkinson hastalığının en erken belirtilerini yavaşlatabileceği bulgumuzu doğrulamak için daha fazla çalışmaya ihtiyaç var.

Independent Türkçe


Kola ve patates kızartması migrene iyi mi geliyor?

McMigren menüsü herkeste işe yaramayabilir (Unsplash)
McMigren menüsü herkeste işe yaramayabilir (Unsplash)
TT

Kola ve patates kızartması migrene iyi mi geliyor?

McMigren menüsü herkeste işe yaramayabilir (Unsplash)
McMigren menüsü herkeste işe yaramayabilir (Unsplash)

Migren ağrısı başladığında ağrıkesici kullanmak ve göze soğuk kompres uygulamak gibi yöntemler çoğu kişi tarafından biliniyor. 

Peki ya patates kızartması yiyip kola içmeye ne dersiniz? TikTok'ta trend haline gelen bu leziz yöntemi uygulayan pek çok kişi, ağrılarının dindiğini söylüyor. "48 saatlik ağrıyı kesti" diyen de var, "Bu bir mucize" diyen de…

Uzmanlar pek de sağlıklı sayılmayacak bu yöntemin gerçekten işe yarayıp yaramayacağını anlattı. 

Women's Health'e konuşan nörolog Clifford Segil, koladaki kafeinin migrenden muzdarip pek çok kişiyi rahatlattığını belirtirken ağrıları tetiklenenlerin de az olmadığı uyarısını yapıyor. 

Sinir hastalıkları uzmanı Dharti Dua, kafeinin migren sırasında genişleyen damarların yeniden daralmasını sağladığını belirtiyor. Bu da nöronlar tarafından iletişim için kullanılan nöropeptidlerdeki iltihaplanmayı azaltarak acıyı azaltıyor olabilir.

Dua'nın bir diğer açıklaması da kafeinin beyinde bağlandığı reseptörlerin acı algısını kısıtlaması.

Uzmanlar, patates kızartmasındaki "mucize" faktörününse tuzdaki sodyum olduğunu ifade ediyor. 

Kandaki sodyum seviyesinin artmasına dikkat çeken Dr. Segil, "Bu sayede beyin küçülerek başağrılarını azaltabiliyor" diyor.

Segil, kafein gibi tuzun da migren ağrılarını tetikleyebildiği şerhini de düşüyor.

Dr. Dua ise tuzdaki elektrolitlerin de fayda sağlayabileceğine işaret ediyor.

Diğer yandan uzmanlar kola ve patates kızartması menüsünü önermeye mesafeli. 

Yüksek dozda kafeinin uykusuzluk, kaygı, taşikardiye yol açabileceğine, tuzunsa tansiyon hastaları için sıkıntılı olduğuna vurgu yapıyorlar. 

Örneğin Prof. Peter Goadsby "Esneme, uykusuzluk, ruh hali değişimlerindeki sıklık, daha çok idrar yapma ve canın şekerle tuz çekmesi gibi uyarı işaretlerini hissedebilirsiniz. Vücudunuzu dinleyin, TikTok'u değil" diyor.

Migrenin insanların yüzde 10'undan fazlasını etkilediği tahmin ediliyor. Kadınlarda erkeklere göre yaklaşık üç kat daha yaygın görülüyor.

Genellikle kafa bölgesinde saatlerce veya günlerce sürebilen zonklayıcı ağrıya neden olan migren, ışığa veya sese duyarlılık, mide bulantısı, kusma veya görme bozukluklarına da sebebiyet verebiliyor.

Independent Türkçe, BBC, Women's Health


Gıdalardaki koruyucular bağırsak sağlığını nasıl etkiliyor?

Koruyucular peynir ve sosis gibi gıdalarda yaygın olarak kullanılmaktadır (Nedbex)
Koruyucular peynir ve sosis gibi gıdalarda yaygın olarak kullanılmaktadır (Nedbex)
TT

Gıdalardaki koruyucular bağırsak sağlığını nasıl etkiliyor?

Koruyucular peynir ve sosis gibi gıdalarda yaygın olarak kullanılmaktadır (Nedbex)
Koruyucular peynir ve sosis gibi gıdalarda yaygın olarak kullanılmaktadır (Nedbex)

Gıda üreticileri, ürünlerin taze kalmasını sağlamak için genellikle koruyucu maddeler ekler; ancak Amerika'da yapılan bir araştırma, bu maddelerin bağırsak mikrobiyomu üzerinde beklenmedik etkileri olabileceğini ortaya koydu.

Araştırmacılar, gıdaları korumak için yaygın olarak kullanılan bir maddenin bağırsaklardaki yararlı bakterileri etkileyerek bağırsak mikrobiyomunun sağlıklı dengesini tehdit edebileceğini açıkladı. Sonuçlar 2 Şubat’ta Journal of the American Chemical Society dergisinde yayımlandı.

Bağırsak mikrobiyomu, bağırsaklarımızda yaşayan ve vücuttaki hücre sayısından daha fazla, 100 trilyon olduğu tahmin edilen karmaşık bir bakteri topluluğudur.

Bağırsak mikrobiyomu, özellikle gıdaların sindirilmesi, besinlerin emilmesi, bağışıklık sisteminin düzenlenmesi ve obezite, kalp hastalığı, diyabet ve kanser gibi hastalıkların önlenmesi gibi destekleyici rolleri yerine getirerek insan sağlığında çok önemli bir rol oynar.

Gıdalardaki koruyuculara gelince, bunların birincil amacı gıdaları çürütüp bozabilecek mikropları öldürmektir.

Şeker, tuz, sirke ve alkol gibi yaygın katkı maddeleri yüzyıllardır koruyucu olarak kullanılmaktadır; ancak son zamanlarda, peynir, sosis ve sos gibi gıdalarda yaygın olarak kullanılan bir bileşen olan "nisin" de dahil olmak üzere gıdaları korumak için başka bileşenler de eklenmiştir. Aynı zamanda süt ürünlerinde bulunan laktik asit bakterileri tarafından doğal olarak üretilen bir antibakteriyeldir. Gıdalarda kullanım için güvenli kabul edilir ve geniş antimikrobiyal özelliklere sahip olması onu etkili bir gıda koruyucusu yapar ve ABD Gıda ve İlaç İdaresi tarafından kullanım için onaylanmıştır.

Ekibe göre, bu bileşen yaygın olarak kullanılmasına rağmen, gıdalarda tüketen insanların bağırsak mikrobiyomu üzerindeki etkisi hakkında çok az şey biliniyor.

Çalışma sırasında ekip, insan bağırsak bakterilerinin genomunun halka açık bir veri tabanını çıkararak "nisin" eklemenin bağırsak mikrobiyomunun dengesi üzerindeki etkisini inceledi.

Araştırmacılar, bu maddenin hem patojenleri hem de bağırsak mikrobiyomunu öldürerek bağırsak mikrobiyomunun dengesini etkilediğini buldular.

Bağırsaktaki mikroplar hassas bir denge içinde yaşar. Ancak çok fazla bağırsak mikrobiyomu koruyucu maddeler tarafından gelişigüzel öldürülürse, fırsatçı patojenik bakteriler onların yerini alabilir ve bağırsakta hasara yol açabilir.

Şarku’l Avsat’ın Journal of the American Chemical Society dergisinden aktardığı habere göre Chicago Üniversitesi'ndeki çalışmanın Baş Araştırmacısı Dr. Jerry Chang ise şunları söyledi: “Nisin bileşeni gıda kontaminasyonunu önlemede çok etkili olsa da, insan bağırsak mikroplarımız üzerinde daha büyük bir etkiye sahip olabilir. Bu çalışma, bu bileşenin bağırsak mikrobiyomunun dengesini etkileyebileceğini gösteren ilk çalışmalardan biridir ve büyük olasılıkla bağırsak sağlığını da etkileyebilir, bu nedenle bu potansiyel kötü etkiye karşı koymanın ve ondan yararlanmanın yollarını arıyoruz."