Arap dünyasının durumu (4): Arap ülkelerinin ulusal güvenliği

Uluslararası toplumun ve Ortadoğu’nun güvenlik sahasında bir kaos ve değişim dönemi yaşanırken büyük güçlerin güvenlik kapsamı daraldı ve birçok şey açığa çıktı

Cezayir'in başkentinde bir araya gelen Arap liderler (AFP)
Cezayir'in başkentinde bir araya gelen Arap liderler (AFP)
TT

Arap dünyasının durumu (4): Arap ülkelerinin ulusal güvenliği

Cezayir'in başkentinde bir araya gelen Arap liderler (AFP)
Cezayir'in başkentinde bir araya gelen Arap liderler (AFP)

Nebil Fehmi
Bugünkü yazımız Arapların durumuna ilişkin kaleme aldığımız dördüncü ve son makale. Her ne kadar acil olarak değerlendirilmesi gereken uluslararası olaylardan ötürü ertelenmiş ve buna göre düzenlenmiş olsa da bu yazı dizisini Arap ulusal güvenliğine ilişkin açıklamalarla bitirmek belki de daha uygun olacaktır.
Arap ülkelerinin her birinin kendi ulusal güvenliğinin kavramlarını ve sınırlarını yöneten özel ulusal öncelikleri ve kaygıları olması gayet doğal bir durumsa da Arap ülkelerinin çoğunluğunun kavramları arasında, bölgesel düşüncelerin ulusal güvenlik kavramlarının belirginleşmesinde ve bunlarla ilgili kararların şekillenmesinde önemli bir yer ve ağırlığa sahip olması da dahil birtakım ortak özelliklerin bulunduğuna dikkat çekiliyor. Arapların büyük bir bölümü, Avrupa sömürgeciliği belasına maruz kaldıktan sonra politikalarını, kültürel birikimlerini, tarihlerini ve kimliklerini korumaya önem verdiler. Arap milliyetçiliğine yönelik görüşlerin ve duyulan heyecanın farklı olmasına rağmen buna bağlı kaldılar. Milli siyasi kimliğin korunması, Arap ülkelerinin ulusal güvenlik standartlarında özel bir yere sahiptir. Tıpkı Arap-İsrail çatışması ve özellikle uzun süredir herkesin aklını meşgul eden ortak bir mesele olan Filistin meselesinde olduğu gibi.
Göz ardı edilemeyecek bir diğer ortak nokta ise tarihi ve stratejik konumunun yanı sıra zengin enerji kaynakları Arap bölgesini Soğuk Savaş döneminde büyük güçler arasında bir rekabet sahasına dönüştürmesidir. Denizlerde seyrüsefer özgürlüğünü ve ucuz enerji kaynaklarına erişimi garanti altına alma arayışı çerçevesinde Arap bölgesine imrenilerek bakılması batıda, doğuda, kuzeyde ve güneyde bulunan Arap ülkelerinin ulusal güvenlik denklemlerine büyük uluslararası güçlerin değerlendirmelerinin ve hesaplarının dahil edilmesine neden oldu. Çoğu, güvenlik hesaplarında ve kararlarında bir süper güce bağımlı hale geldi.
Arap ülkeleri için ulusal güvenlik kavramını şekillendirmede bölgesel ve uluslararası meselelerin dahil edilmesi, Arap ülkelerinde ulusal güvenliğin doğru tanımlanmasında ve özellikle harekete geçmeyi ve ulusal askeri yeteneklerini kullanmayı gerektiren noktalarda bir dereceye kadar belirsizliğin olmasına yol açtı.  Çünkü karar yalnızca ulusal hesaplara bağlı ya da pratik bir şekilde uygulanabilir yahut sadece Arap tarafların elinde değildi.
Bazen Arap ülkeleri arasında, örneğin 1990'larda Yemen’deki durum gibi bölgesel ve ulusal kavramlar bakımından ya da Sovyetler Birliği'nin Mısır ve Suriye'nin Ekim 1973 savaşını başlatma kararı konusunda pek hoşnut olmadığı zamanlarda tanık olduğumuz gibi, Arapların arzuları ve kararları ile onları destekleyen büyük güçlerin tutumları bakımından bir çelişki ve çatışma ortaya çıkıyordu. Öte yandan Batılı ülkeler, Körfez ülkelerinin İsrail’i destekleyen ülkelere petrol ihraç etmeyi durdurma kararına itiraz ettiler. Bu ülkelerin birçoğunun, Mısır ve Suriye'yi desteklediği ya da diğer konularda Körfez ülkelerine güvenlik kalkanı sağladığı biliniyor.
Arap ülkeleri, geçtiğimiz günlerde ABD'nin yaptığı gibi, ulusal güvenliklerinin temellerini ve felsefesini ayrıntılı olarak tanımlayan resmi açıklamalar yayınlamaya alışkın değiller. ABD, Çin'in Amerikan çıkarlarına yönelik tehdidine özel olarak değinen resmi bir açıklamada bulunmuştu. Her ne kadar yakın geçmişte edinilen tecrübeler, Arap ülkelerinin birçoğunun güç kullanmaktan ya da tehdit etmekten çekinmedikleri ciddi belirleyicileri ve sorunları olduğunu kanıtlamış olsa da bunların çoğu, ulusal sınırların korunması ve komşu ülkelerin iç işlerine doğrudan ya da başka bir şekilde müdahale edilmesinin önlenmesiyle ilgiliydi. Yani, ulusal güvenliğin genellikle süper güçlerle stratejik dış, bölgesel Ortadoğu ve ülkelerimizin her birinin doğrudan çıkarlarını korumakla ilişkili ulusal olmak üzere üç çevreden oluşturulmuş ve bunlardan etkilenmiştir. Elbette her bir çerçevenin etki oranının bir ülkeden diğerine farklılık gösterdiği unutulmamalı.
Öte yandan, genel olarak Arapların tarih ve güvenlik konularında devraldıkları miras, sınırlar dışında güç kullanımını geciktiren iyi huylu bir Arap kültürü yarattı. Bu iyi huylu gecikmeye İran'ın Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) adalarını işgal ettiği gibi Arap ülkelerinin topraklarının bir kısmının işgal edilmesi sırasında ya da Mısır’ın Etiyopya ile güç kullanımı yerine müzakereyi tercih ettiği, halkının temel ihtiyaçları için bir tehdit oluşturan su anlaşmazlığında olduğu gibi çeşitli sınır anlaşmazlıklarının yaşandığı dönemde tanık olduk. Burada ret değil, erteleme ifadesini kullanmamın nedeni var. Mısır, iki yıl önce Türkiye'nin Sirte’den Cufra’ya kadar Libya’da belirli noktaları ihlal etmesinin ulusal güvenlik ihlali olarak kabul edildiğini ve sonuçları olacağını açıklamıştı. Bu açıklama, temel olarak ulusal diyalogda belirli coğrafi noktaların ötesine geçen güvenlik risklerine dayanan bu kavramın mantıklı ve geleneksel bir uygulamasıydı. Hamdolsun uyarı ciddiye alındı ​​ve doğrudan bir çatışma yaşanmadı.
Suudi Arabistan liderliğindeki Arap Koalisyonu ülkelerinin, komşu ülke Yemen’deki meşru hükümetin zarar görmesinin ulusal güvenliklerine karşı tehdit oluşturduğu düşündükleri başka bir olaya tanık olduk. Yani özellikle İran’ın desteği ve emelleri çerçevesinde, komşu ülkede meşruiyeti baltalama düşünceleriyle bölgesel güvenlik tehditlerini birleştiren bir meseleye şahitlik ettik. Bu aynı zamanda, Arap ülkelerinin ulusal vizyonlarının başlıca müttefikleri olan ABD’nin vizyonuyla ters düştüğü açık bir örnektir. Yemen meselesi, Suudi Arabistan liderliğindeki Arap koalisyonu ile güvenlik alanındaki ana müttefik ülke ABD arasında tanık olduğumuz bir çekişmeye neden oldu. Bu çekişmeye, petrol üretimindeki artışla ilgili olarak son haftalarda yeniden tanık olduk.
Eğer konu Filistin gibi kapsamlı bir bölgesel mesele değilse, güç kullanımına ilişkin Arapların daha çekimser kavramlarına ve düşüncelerine dair başka örnekler de var. Anayasası sınırlarının dışında güç kullanımını yasaklayan Cezayir'in durumunu buna örnek gösterebiliriz.
Arap ülkelerinin ulusal güvenliğinin hesapları, düşünceleri ve kültürü ne olursa olsun, uluslararası toplumun ve Ortadoğu’nun güvenlik sahasında bir kaos ve değişim dönemi yaşadığını söylersek abartmış olmayız. Büyük güçlerin güvenlik kapsamı daraldı ve birçok şey açığa çıktı. Bölgesel güvenlik dengesi Arapların çıkarları aleyhine bozuldu. Arap ülkelerinin ulusal güvenliğine yönelik tehditler artarak çeşitlendi. Bu tehditlerin bir kısmını bir noktadan diğerine hareket eden radikal akımlar, bir kısmını da uzun menzilli füzeler, uydulardan sağlanan iletişim, insansız hava araçları (İHA) ve yapay zeka uygulamalarına kadar uzanabilecek siber savaş gibi gelişmiş silahlar oluşturuyor. Bu yüzden Arap ülkelerinin geleneksel olmayan adımlarla ilgili kararlar alarak ve çalışmalar yaparak imkanlarını desteklemek için ulusal güvenlik konusuna gerekli ilgiyi göstermelerini umuyorum.
Bu adımları şöyle sıralayabiliriz:
1- Daha fazla dost edinmek, siyasi ve güvenlik alanında müttefikleri çoğaltmak
2- Güvenlik kabiliyetlerini artırma aşamasında çatışma ya da çatışmaların şiddetlenmesini önlemek için etkinliğini ya da diplomatik ve siyasi faaliyetlerini artırmak
3- Komşu ülkelerle bir güvenlik dengesi oluşturmaya özel bir önem vererek yakın gelecekteki tehlikelere hazırlık olarak yeni teknolojilere özel olarak odaklanmak, askeri ve güvenlik yeteneklerini çeşitli silah kaynaklarıyla güçlendirmek ve kendi yeteneklerini geliştirmek
4- Çoğu barışçıl ve askeri olmak üzere çift yönlü kullanım özelliğine sahip siber türevleri, uzaktan iletişim araçları, yapay zeka ve bazı ülkelerin ve akımların yasa dışı teknoloji kullanımına özel olarak odaklanarak yeni teknolojileri ülkelerine çekmek ve yerelleştirmek
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından İndependet Arabia’dan çevrilmiştir.
 



Trump ve Musk arasındaki ‘ertelenmiş savaşın’ aşamaları ve silahları

ABD Başkanı Donald Trump ve Elon Musk’ın fotoğraflarının yer aldığı bir kolaj, 6 Haziran 2025 (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump ve Elon Musk’ın fotoğraflarının yer aldığı bir kolaj, 6 Haziran 2025 (AFP)
TT

Trump ve Musk arasındaki ‘ertelenmiş savaşın’ aşamaları ve silahları

ABD Başkanı Donald Trump ve Elon Musk’ın fotoğraflarının yer aldığı bir kolaj, 6 Haziran 2025 (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump ve Elon Musk’ın fotoğraflarının yer aldığı bir kolaj, 6 Haziran 2025 (AFP)

Tarık Raşid

Cicim ayları sonra ererken ABD, Başkan Donald Trump ile milyarder müttefiki Elon Musk arasındaki ‘ertelenmiş savaşa’ gözlerini açtı. Bu savaşın ilk kıvılcımı, Trump'ın konuğu Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in yanında ‘büyük ve güzel’ olarak tanımladığı bütçe taslağını eleştiren Musk ile olan yakın ittifakının sona erdiğini ilan etmesi oldu. Trump burada yaptığı açıklamada bu ilişkinin devam edebileceğine dair kşüphelerini dile getirdi. Bütçeyi genel olarak eleştiren Musk ise öfkesinin başlıca nedenini, yani başta Tesla olmak üzere elektrikli otomobil satın alanlara yönelik vergi teşviklerinin devamını içermediğini açıkça söyleyemedi. Ayrıca Musk'ın NASA'nın başına aday gösterdiği Jared Isaacson'ın atamasının Trump tarafından geri çevrilmesi de bu savaşın başka bir nedeni olarak dikkati çekti.

Trump’ın Beyaz Saray’daki yardımcıları Musk’ın yanında ona, Isaacson'ın Demokrat Parti’ye bağışta bulunduğunu gösteren bir dosyayı teslim etmişti. Beyaz Saray kaynakları Musk'ın konunun önemini küçümsemeye çalıştığını, ancak Trump'ın Isaacson'ın atamasını yapmama konusunda ısrarcı olduğunu belirttiler.

Trump ve Musk, kendi sosyal medya platformları üzerinden birbirlerine öfkeli tweetler ve karşılıklı suçlamalar yağdırdı.

Musk, sahibi olduğu X platformu üzerinden bütçe taslağını eleştirmeye devam ederken Trump, Truth Social üzerinden Musk'ın bütçe projesinin tüm ayrıntılarını bildiğini, ancak Hükümet Verimliliği Dairesi (DOGE) Başkanı olarak görevinden ayrılana kadar kendisine olan öfkesini açıklamadığını söyledi. Buna karşın Trump'ı yalan söylemekle suçlayan Musk, bütçe hakkında hiçbir şey bilmediğini ve bütçenin gece yarısı alelacele geçirildiğini iddia etti.

Musk, daha dün birlikte yürüdüğü müttefiki Trump’a yönelik eleştirilerinin dozunu artırarak kendisi olmasaydı Trump'ın başkanlığı kazanamayacağını ve Cumhuriyetçilerin Temsilciler Meclisi'ni ya da başka bir Senato koltuğunu kazanamayacağını öne sürdü. Musk, Trump'ın ve Cumhuriyetçilerin seçim kampanyasına yaklaşık 250 milyon dolarlık destek vermişti. Ancak Musk'ın mali desteği olmadan 2024 seçimlerini kazanabileceğini söyleyen Trump, Musk'ın şirketlerinin ABD hükümeti ile imzaladığı ve yaklaşık sekiz milyar dolar değerinde olduğu tahmin edilen sözleşmeleri iptal etmekle tehdit etti.

Jeffrey Epstein bombası

Atağa geçen Musk, iki parti arasında gidip gelen 80 milyon ABD’liyi temsil edecek yeni bir parti kurmanın zamanının geldiğini söyledi. Ardından Trump'ın küçüklere cinsel istismarda bulunmakla suçlanan Jeffrey Epstein'ın tüm dosyalarının yayınlanmasını, dosyalarda adı geçtiği için engellediğini ima etti. Musk, bu olayı ‘daha sonra patlayabilecek bir bomba’ olarak nitelendirdi.

Trump yönetimi, ABD’nin önde gelen isimlerinin de yer aldığı bu gizli dosyaların bir kısmının yayınlanmasına izin vermişti. Trump’ın kız çocuklarına yönelik cinsel istismar, pedofili ve fuhuş ağı oluşturma ilgili davalarda hüküm giyen ve 2019 yılında insan kaçakçılığı suçlamasıyla tutuklanan emlak finansörü Epstein ile uzun geçmişi olan bir arkadaşlığı vardı. Resmi açıklamalara göre Epstein duruşmasına kısa bir süre kala hapishanede ‘intihar etti’ ancak bu açıklamalara halen şüpheyle yaklaşılıyor.

ABD’li milyarder Musk, bir yorumcunun Trump'ın yargılanması ve görevden alınması ve başkan yardımcısı JD Vance'in görevi devralması gerektiği yönündeki önerisini desteklerken Trump'ın, şirketleriyle hükümet arasında imzalanan anlaşmaları feshetme tehdidine havacılık şirketi SpaceX'in NASA ile olan sözleşmesini iptal edeceğini söyleyerek misillemede bulundu. Yürürlükteki sözleşmelere göre SpaceX, Uluslararası Uzay İstasyonu'na astronot ve malzeme taşımaktan sorumlu. Ancak Musk bu tehdidinden hızla geri adım atarak sadece Trump'ın gümrük vergisi politikalarının bu yılın ikinci yarısında ekonomik durgunluğa yol açacağı uyarısında bulunmakla yetindi.

MAGA'nın geleceği tehlikede

ABD Başkanı Trump, basına yaptığı yeni açıklamalarda Musk'ı ‘deli’ ve ‘aklını kaçırmış’ biri olarak nitelendirerek birbirlerine kustukları öfkeleri hakkında kendisiyle konuşmak istemediğini ifade etti. Ayrıca satın aldığı Tesla arabasını satışa çıkarabileceğini ya da hediye edebileceğini öne sürdü.

Diğer taraftan Başkan Yardımcısı JD Vance, Trump'ı savunmaya geçerek onun ne fevri ne de çabuk sinirlenen biri olduğunu söyledi.

İronik olansa üst düzey Rus yetkililerin alaycı bir şekilde iki adam arasındaki çitleri onarmak için araya girmeyi teklif etmeleriydi. Rusya Ulusal Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitriy Medvedev, X platformundan yaptığı bir paylaşımda Moskova'nın Starlink hisselerini satın alması karşılığında Trump ve Musk arasında bir barış anlaşması için arabuluculuk yapmaya hazır olduğunu söyledi.

Musk, Ukraynalı askerler tarafından savaş sırasında internet yerine kullanılan ve masrafları ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) tarafından ödenen Starlink ağının da sahibi. Musk'ın uzay uçuşu işindeki Rus rakibi Rusya Uzay Ajansı Başkanı Dmitry Rogozin de Musk ve Trump’ı tiye alarak Musk'a Rusya'ya sığınma ve Rus saflarında savaşma teklifinde bulundu.

fdghyjukıop0ğ
ABD Başkanı Donald Trump ve Tesla CEO'su Elon Musk’ın Beyaz Saray'da bir araya geldikleri bir günden, 11 Mart 2025 (AFP)

Musk, DOGE Başkanlığı görevini bırakmadan önce Beyaz Saray yetkilileri Trump'a Musk'ın uyuşturucu kullandığına dair kanıtlar sunmuş, bu da Trump'ın veda töreninde gazetecilere Musk'ı savunuyormuş gibi yapmasına neden olmuştu. ABD yönetiminin iki kutbu arasındaki bu bölünme, Trump tarafından kurulan ve Musk tarafından finanse edilen iktidardaki Amerikayı Yeniden Harika Yap! (Make America Great Again/MAGA) hareketinin geleceğini tehdit edebilir. Ayrıca Musk'ın hükümet ortaklı şirketlerini de tehlikeye atabilir.

Musk kendi sosyal medya platformu X üzerinden bir anket yayınlayarak 200 milyon takipçisine Amerikan halkının çoğunluğunu temsil eden yeni bir siyasi parti kurmanın zamanının gelip gelmediğini sordu. Başkanlık adaylarından milyarder Mark Cuban birkaç dakika içinde Musk'ın önerisi lehinde yanıt verdi.

Trump'ın danışmanları, Başkan'ın Musk'ın eleştirileri karşısında özellikle de ona karşı sert olmadığı için şaşırdığını bildirdi. Washington Post'a göre Trump danışmanlarına “Musk bir çocuk gibi davranıyor” dedi.

Sayısız mahkeme mücadelesi

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre ABD Başkanı Donald Trump, bu yılın ocak ayından haziran ayına kadar 158 icra emri, 39 başkanlık kararı ve 63 bildiri yayınladı.

Trump’ın görevdeki ilk 100 gününde ABD’deki çeşitli mahkemelerde ve çeşitli eyaletlerde Başkan'ın kararlarına karşı yaklaşık 250 dava açıldı. Davalar Trump'ın göçmenlik, çalışanların işten çıkarılması ve medyanın kısıtlanmasıyla ilgili emirlerine karşı açıldı. Cumhuriyetçi Başkan ise sık sık yargıya taşınan kararlarının sınırlarını her fırsatta test ettiğinden tüm bu meydan okumalar artmaya devam ediyor.

Uluslararası Ticaret Mahkemesi’nin aldığı ender ve şaşırtıcı karar ise Trump'ın ekonomik gündeminin belkemiğini ve uluslararası arenada hegemonyasını kabul ettirme girişimini hedef aldığı için bu gerilimlerin en öne çıkanı oldu. Trump'ın diğer ülkelere uyguladığı gümrük vergilerinin yasadışı olduğuna ve yetkilerinin sınırlarını aştığına hükmeden karar, Beyaz Saray'ın karara karşı temyize gitmesiyle birlikte bir temyiz mahkemesi tarafından hızla donduruldu.

Eğitim cephesinde ise Boston'daki bir federal mahkeme Trump'ın Havard Üniversitesi'nin yabancı öğrenci kabul etmesini engelleme yetkisine en azından şimdilik sahip olmadığına hükmetti. Boston'daki bir başka mahkeme de Trump'ın Eğitim Bakanlığını lağvetme kararını dondurdu.

Diğer mahkemeler, milyarder Elon Musk tarafından yönetilen DOGE’nin  binlerce federal çalışanı işten çıkarma kararlarından bazılarını ya askıya aldı ya da engelledi

Başka mahkemeler ise milyarder Elon Musk tarafından yönetilen DOGE’nin binlerce federal çalışanı işten çıkarma kararlarından bazılarını ya askıya aldı ya da engelledi.

Trump'ın hükümet programının temel dayanaklarından biri olan göçmenlik konusunda ise tüm mahkemeler, Trump'ın doğum yoluyla vatandaşlığa kabul de dahil olmak üzere ABD vatandaşlığı alma kurallarını değiştirme girişimlerinin geçersiz olduğuna karar verdi.

ABD Yüksek Mahkemesi, Trump yönetimine yanlışlıkla El Salvador'daki bir hapishaneye gönderilen Salvadorlu bir göçmenin ülkesine geri gönderilmesini kolaylaştırma çağrısında bulunurken, diğer alt mahkemeler de yerleşik göçmenlerin sınır dışı edilmeden önce normal yasal yolu izlemelerine izin verilmesini talep etti.

Önceki ABD başkanları da kararları nedeniyle yargı ile karşı karşıya gelmiş olabilir, ancak Trump dönemindeki bu meydan okumanın boyutu çok büyük. Trump ile müttefiklerinin, ‘Başkan'ın gündemini engellemek ve politikalarına müdahale etmekle’ suçladıkları yargıya karşı başlattıkları saldırı, bu meydan okumanın boyutunu gözler önüne seriyor.

Sahanın ortasında karşılaşma

Her ne kadar mahkemeler şimdiye kadar Trump'ın hiçbir kararına ölümcül bir darbe indirmediği ve eylemlerinin anayasaya uygunluğu ya da yasallığı konusunda kesin bir hüküm vermediği için çatışma henüz kararlılık noktasına ulaşmamış olsa da çatışma kale çizgilerinden uzakta sahanın ortasında kalmaya devam ediyor. Mahkemeler, kaçınılmaz çatışma gerçekleşene kadar Trump'ın kararlarını askıya alma ya da geçici olarak engelleme yoluna gitseler de şimdiye kadar bu da ertelendi.

Bu çatışmaların ciddiyetine rağmen, Trump ve yargı arasındaki çatışmaların en sıcak bölümleri, özellikle de Başkan'ın devlet memurlarını toplu olarak işten çıkarma, tüm kurumları lağvetme, Kongre'nin bütçe tahsis etme yetkisine müdahale etme, yasadışı göçmenleri sınır dışı etme, istediği kişiye gümrük vergisi uygulamak ve vatandaşların vatandaşlıklarını ellerinden alma yetkisi konusundaki çatışmalar henüz başlamadı.

Trump'ı, muhafazakâr yargıçlarından üçünü atadığı Yüksek Mahkeme ile karşı karşıya getiren en önemli husus, yönetiminin, göçmenleri mahkemeye çıkmalarına ya da yetkililerin tutuklama gerekçelerini açıklamalarına izin vermeksizin derhal tutuklama ve sınır dışı etme girişimleriydi. ABD Anayasa'nın 1’inci Maddesi’nde yer alan vatandaşlık hakkı, isyan veya işgal durumları ve Kongre kararı dışında askıya alınmaması gereken temel bir hak olarak kabul ediliyor. Bu hüküm, zalimane uygulamaları önleyen yasal kanallardan geçmeden herhangi bir kişinin tutuklanmasını veya hapsedilmesini yasaklıyor.

Başsavcılar, Trump'ın gümrük tarifeleri, devlet kurumlarının lağvedilmesi ve göçmenlere yönelik baskıların engellenmesine yönelik kararlarını engellemeye odaklanacak.

Abraham Lincoln dışında hiçbir ABD başkanı bu hakkı askıya almamıştır. Lincoln ise 1861 yılında görevi sırasında, ABD İç Savaşı’nın patlak verdiği sırada Kongre tatildeyken tehditlere yanıt olarak bu hakkı askıya aldı. Ancak Kongre yeniden toplandığında Lincoln, kararının nedenlerini açıklamak üzere Kongre'nin huzuruna çıktı ve temsilcilerin eylemini onayladığı bir yasa çıkardı.

uıo
Elon Musk’ın oğluyla birlikte, Oval Ofis'te ABD Başkanı Donald Trump'ın yanında olduğu bir kare, 11 Şubat 2025 (AFP)

Ancak Trump'ın Yüksek Mahkeme üzerinde devam eden baskısı, mahkemeyi bu konularda kesin bir karar vermekten başka çaresinin kalmayacağı bir köşeye sıkıştıracak gibi görünüyor. Özellikle 1798 tarihli bir yasaya dayanarak göçmenleri Venezuela'ya sınır dışı etme talebini 7'ye 2 çoğunlukla reddeden Yüksek Mahkeme'yi eleştirmeye devam eden Trump, TruthSocial platformunda kararın alındığı gün ‘Amerika tarihindeki kötü ve tehlikeli bir gün’ diye yazdı.

Öte yandan başsavcılar, Trump'ın gümrük tarifeleri, devlet kurumlarının lağvedilmesi ve göçmenlere yönelik baskıların engellenmesine yönelik kararlarını engellemeye odaklanacak. Trump hakkında ikinci başkanlık döneminin başlangıcından bu yana 30'dan fazla dava açan başsavcılar, Trump'ın devlet kurumlarını lağvetme ve tüketiciler ile ekonominin çıkarlarını korumaya yönelik başkanlık emirlerine karşı çıktılar.