Britney Spears'ın babası ilk kez konuştu: "Vesayet altında yaşamasa hâlâ hayatta olur muydu?"

"Kızından faydalanmakla" suçlanan Jamie Spears kendini savundu

Britney Spears, yakın tarihli bir sosyal medya paylaşımında babasının kendisine yaptıkları yüzünden hapse girmesi gerektiğini ifade etmişti (AFP / AP)
Britney Spears, yakın tarihli bir sosyal medya paylaşımında babasının kendisine yaptıkları yüzünden hapse girmesi gerektiğini ifade etmişti (AFP / AP)
TT

Britney Spears'ın babası ilk kez konuştu: "Vesayet altında yaşamasa hâlâ hayatta olur muydu?"

Britney Spears, yakın tarihli bir sosyal medya paylaşımında babasının kendisine yaptıkları yüzünden hapse girmesi gerektiğini ifade etmişti (AFP / AP)
Britney Spears, yakın tarihli bir sosyal medya paylaşımında babasının kendisine yaptıkları yüzünden hapse girmesi gerektiğini ifade etmişti (AFP / AP)

Ünlü pop yıldızı Britney Spears'ın babası Jamie Spears, kızının 13 yıl boyunca vesayeti altında yaşamasına dair yıllar sonra ilk kez konuştu.
Vesayetten kurtulmak için yasal yollara başvuran Britney'in davası geçen yıl sonuçlanmıştı ve pop yıldızı özgürlüğüne kavuşmuştu.
Hayranları, dava boyunca Free Britney (Britney'e Özgürlük) hareketiyle ünlü şarkıcıya destek göstermiş ve Jamie'yi "kızından faydalanmak için zorla vesayeti altında tutmakla" suçlamıştı.
İddialara çoğunlukla cevap vermeyen ve mahkeme dışında sessiz kalmayı seçen 70 yaşındaki Jamie, ilk kez Daily Mail'e konuştu ve "Böyle bir müdahale olmasaydı Britney hayatta olur muydu, bilmiyorum" diyerek yıllar süren vasilik sürecini savundu.
Jamie, vesayet sürecinde yaptığı her şeyin kızının iyiliği için olduğunu söyledi ve bu sayede Britney'in hem kendisini hem de çocukları Jayden ve Preston'la ilişkisini mahvetmesinin önüne geçtiğini belirtti.
Alınan önlemlerin gerekli olduğunu savunan Spears şöyle dedi:
"Herkes benimle hemfikir olmayacak. Cehennem gibi bir dönemdi. Kızımı tüm kalbimle seviyorum. Britney vesayet altında yaşamasaydı şimdi nerede olurdu? Hâlâ hayatta olur muydu, bilmiyorum. Vasilik, onu ve çocuklarını korumak için harika bir araçtı. Böyle olmasaydı bence çocuklarını tekrar göremezdi."
Britney, 2008'de babasının vesayeti altına girdiğinde oğlu Preston 3, Jayden ise 2 yaşındaydı. Çocuklar o dönemden beri babaları Kevin Federline'la yaşıyor.
Ünlü şarkıcı özgürlüğüne kavuştuktan sonra çocuklarıyla birkaç defa görüşse de Preston ve Jayden'ın annelerine hâlâ mesafeli olduğu biliniyor.
Eylülde yapılan bir söyleşide Jayden, dedesi Jamie Spears'ı savunmuştu ve "Her baba gibi o da kızı hayallerini gerçekleştirsin diye uğraşıyordu. Bence bazı kişiler kızını ne kadar önemsediğini anlamıyor" demişti.

"Britney parasızdı"
Jamie, mahkemenin vesayet kararının Britney'in maddi durumunu da olumlu etkilediğini savundu:
"Kızımın hiç parası yoktu. Vasilik, finansal olarak toparlanmasını sağladı. Çalıştık, yani o çalıştı ve tekrar para kazanabildi."
Britney, babasının vesayeti altında yaşarken 4 albüm yayımlamıştı ve üç defa dünya turnesine çıkmıştı. Ünlü yıldız ise babasının kendisini zorla çalıştırdığını ve isteği dışında sahneye çıkarıldığını öne sürmüştü.

Hayranları, "özgür" Britney için endişeli
Öte yandan, Britney'in özgürlüğüne kavuşması için mücadele eden ve Jamie'yi "kızından faydalanmakla" suçlayan pek çok hayranı, son dönemde ünlü yıldız için endişelenmeye başladı.
Babasının vesayetinden kurtulduğundan beri sosyal medyayı aktif kullanan Britney, yeni paylaşımlarıyla hayranlarından tepki topluyor.
Sık sık çıplak fotoğraflar paylaşan ve gönderilerine kafa karıştırıcı açıklamalar yazan Britney'in takipçileri, özgürlüğün ünlü yıldıza iyi gelmediği yönünde yorumlar yapıyor.
Uzun yıllardır Spears hayranı olan 33 yaşındaki Lauren Mars, geçen günlerde New York Post'a konuşmuştu ve şöyle demişti:
"Son derece endişeliyim. Özgürlük, kontrol edilmeden hayatını nasıl yöneteceğini bilmeyen biri için çok tehlikeli olabilir. Bu açıdan daha dikkatli olmalıydık. Sonuçlarını düşünmeden sadece özgürlüğüne kavuşmasına odaklandık."
Britney ise tüm tepkilere rağmen benzer paylaşımlara devam ederken, 28 yaşındaki eşi Sam Asghari de "Böyle şeyler paylaştığı için zorbalık gören tek kişi" diyerek ünlü yıldızı savunmuştu. 
Independent Türkçe, DailyMail, Deadline



Yanlış bilgileri çürüten gazetecilere güvenin azaldığı tespit edildi

Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)
Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)
TT

Yanlış bilgileri çürüten gazetecilere güvenin azaldığı tespit edildi

Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)
Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)

Yanlış bilgileri çürüten gazetecilere daha az güvenildiği ortaya kondu. Hatta okuyucu bilginin yanlış olduğundan şüphelense bile, gerçeği ortaya çıkaran gazeteciye pek güvenmiyor. 

Medyaya güven azalırken dezenformasyonun arttığı bir dönemde hatalı bilgileri düzeltmek de zorlaşıyor.

Yayın kuruluşları ve gazetecilerin taraflı olduğu düşüncesiyle insanlar okudukları haberlere temkinli yaklaşıyor. Daha önceki çalışmalarda veri doğrulamanın yarattığı etkiyle ilgili çelişkili sonuçlar çıkmıştı. 

Yanlış haberleri çürütmenin ne kadar işe yaradığı ve neden etki yaratmadığını öğrenmek isteyen araştırmacılar bir çalışma yürüttü.

Communication Research adlı hakemli dergide yayımlanan çalışmada 691 katılımcıya siyasi ve ekonomik haberler okutuldu. Bu haberlerde evsizlik oranlarından fentanilin aşırı doz ölümlerindeki etkisine kadar çeşitli iddialar yer alıyordu.

Bunların doğruluğuna ne kadar inandığını belirten katılımcılar daha sonra bu iddiaları onaylayan veya çürüten doğrulamayı okudu. Ardından bu doğrulamayı yapan gazeteciye ne kadar güvendikleri soruldu. 

Daha sonra bazı ürünlerle ilgili bilgiler içeren yazılarla aynı çalışma yürütüldü. Bu sefer verilen doğrulamalara "doğruluk kontrolü" işareti konmadı. Araştırmacılar bu sayede duyulan güvenin bu etiketten etkilenip etkilenmediğini anlamaya çalıştı.

İki çalışmanın sonucunda da yanlış bilgileri çürüten gazetecilere duyulan güven kayda değer derecede daha azdı. Katılımcılar inandıkları düşünceyi doğrulayanlara daha çok güvenirken, diğerlerinde daha fazla kanıt talep ediyordu. 

Çalışmanın yazarlarından Randy B. Stein, PsyPost'a yaptığı açıklamada "Halk genel olarak gazetecilere güveniyor ve doğrulayıcı makalelere duyulan güven epey yüksek" diyerek ekliyor: 

Yani klişe düşüncenin aksine, halkın doğruluk kontrollerine ve gazetecilere hiç güvenmediği doğru değil ancak düzelten/çürüten makalelere yönelik daha fazla şüphe var.

Araştırmacılar buradaki düzeltmenin, yayın kuruluşlarının haberlerindeki hataları düzeltmek için yayımladığı tekzip metinleri olmadığını ekliyor.   

Bilim insanları ilginç bir sonuçla da karşılaştı: Katılımcılar bir bilginin doğruluğundan şüphe etse bile bunu çürüten gazetecilere güvenmiyordu. 

Araştırmacılar bir haberin çürütülmesinin şaşkınlık yaratması, insanların onaylamaya kıyasla daha çok kanıt araması ve gazetecilerin taraflı davrandığından şüphelenmesinin buna yol açtığını düşünüyor. 

Şaşırtıcı bir diğer bulguysa, haberin çürütülmesi katılımcıların iddiayla ilgili düşüncesini değiştirmesine karşın gazeteciye güvenleri yine de sarsılıyordu. 

Stein, "Yanlış bilgileri düzeltmeye çalışan gazetecilerin (ya da herhangi birinin) aleyhine bir durum var" diyor. 

Araştırmacılar, halkın yanlış bilgileri çürüten haberlere nasıl ve neden güvenip güvenmediği üzerine daha fazla araştırma yapılması gerektiğini belirtiyor.

Makalenin yazarları, Conversation için kaleme aldıkları yazıda şu ifadeleri kullanıyor:

Gazetecilerin önündeki zorluk, bilgiyi çürüten biri gibi görünmeden bunu nasıl çürüteceklerini bulmak olabilir.

Independent Türkçe, PsyPost, Conversation, Communication Research