Lübnan Demokratik Buluşma Bloğu Milletvekili Hammade, Şarku’l Avsat’a konuştu: Cumhurbaşkanlığı krizi aylarca sürecek

Demokratik Buluşma Bloğu Milletvekili Mervan Hammade (Twitter)
Demokratik Buluşma Bloğu Milletvekili Mervan Hammade (Twitter)
TT

Lübnan Demokratik Buluşma Bloğu Milletvekili Hammade, Şarku’l Avsat’a konuştu: Cumhurbaşkanlığı krizi aylarca sürecek

Demokratik Buluşma Bloğu Milletvekili Mervan Hammade (Twitter)
Demokratik Buluşma Bloğu Milletvekili Mervan Hammade (Twitter)

Öyle görünüyor ki Lübnan’daki cumhurbaşkanlığı boşluğu, iç siyasetin tıkanması ve Lübnan’ı olumsuz etkileyen karmaşık bölgesel dosyalara çözüm bulunmaması ortasında aylardır devam ediyor. İran nükleer müzakerelerinin yaklaşan çöküşü de sahnenin belirsizliğini artırıyor. Zira bu durum, Lübnan krizini uluslararası boyuta taşıma tehdidi oluşturuyor. Bu çerçevede Demokratik Buluşma Bloğu üyesi olan Milletvekili Mervan Hammade, Lübnan krizini, cumhurbaşkanlığındaki boşluk ve parlamento bloklarının buna bir son verememesi ikilemi başta olmak üzere iç ve dış boyutlarıyla ele aldı.
Ayrıca yeni cumhurbaşkanını seçmek için parlamentoda yapılan on oturum işe yaramadı. Siyasi temasların ve toplantıların etkinleştirilmesi de bir sonuç vermeyecek. Bu bağlamda Şarku’l Avsat’a konuşan Hammade, “Bir cumhurbaşkanı seçmek için koşullar olgunlaşmadı. (Maruni Hristiyan) Özgür Yurtsever Hareket (ÖYH) lideri Cibran Basil’in (Dürzi) İlerici Sosyalist (İSP) lideri Velid Canbolad’ı ziyaretinde olduğu gibi son günlerde yapılmaya başlanan olağandışı görüşmeler, içerde de dışarda da bir çözüme uzanmayacak. Bu nedenle her bir tarafın genel atmosferin dışında yorumlar yaptığını görüyoruz, bu da bölgesel durumun karmaşıklığının aynı kaldığını gösteriyor” dedi.
(Şii) Hizbullah’ın Lübnan toplumuyla ilişkisi veya Özgür Yurtsever Hareket ve diğer siyasi bileşenlerin ilişkisi ile bağlantılı olanlar da dahil, birçok tartışmalı konunun çözülmesi bekleniyor. Bununla birlikte Milletvekili Mervan Hammade, “Cibran Basil’in öne sürdüğü cumhurbaşkanlığı ilkeleri belgesi, Mişel Avn döneminin sürmesi ve anayasal, adli ve askeri kurumlardan aldığı yetkilerin korunması dileklerinden başka bir şey değildir” diyerek, bazı adayların isimlerini öne sürmenin cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilerlediği anlamına gelmediğini belirtti. Milletvekili Hammade, “Yanıtlanması gereken acil sorular var; Lübnan’ın yeniden iç savaşa girmesini önleyecek savunma planında adayların pozisyonu nedir? Gelecek cumhurbaşkanı, siyasi, parlamenter ve sosyal çalışmalar yoluyla Hizbullah’ı meşru kurumlara dahil olmaya ikna edebilir mi? Hizbullah, devlete ve onun aracılığıyla diğer tüm Lübnanlı unsurlara saldırganlığını durdurma konusunda ciddi mi?” ifadelerini kullandı. Hammade, “Hizbullah rotasını değiştirmezse, bir cumhurbaşkanı getirip, bir başbakan dayatıp, kendisine uygun hükümet kurup, kabinenin üçte birini (sülüs muattal) kontrolü altında elinde tutup güç kullanmaya devam edecek ve yargıyı bozmaya devam edecektir” dedi.
Hammade, “Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Lübnanlı liderler ve Lübnan meselesiyle ilgilenen ülkelerle sarf ettiği çabaları gösteren Fransa merkezli bölgesel ve uluslararası eyleme güvenmek, abartı olur” şeklinde konuştu. Ayrıca “Macron, seçimleri geciktiren siyasi ve partizan şahsiyetlere karşı yaptırım imasında bulunarak, başkanlık boşluğu krizini çözemez” diyen Milletvekili Mervan Hammade, “Büyük güçler Lübnan’da çözüm bir çözüm dayatmak istiyorsa bunu, İran’a kararlı mesajlar ileterek ve davranışını değiştirmeye zorlayarak yapabilirler” değerlendirmesinde bulundu. Hammade, ‘İran’ın tecrit durumunu artırarak, ona karşı yaptırımları güçlendirerek ve onu çevresine saldırmayı bırakmaya zorlayarak güçlü ve etkili mesajlar iletme olasılığına’ değinirken, “İran, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaş gibi, yıllardır komşu ülkelere karşı savaş yürütüyor” dedi.
Maruni Katolik Patriği Beşara er-Rai’nin uluslararası konferans düzenleme talebinin Lübnan krizine çözüm olup olmadığı konusunda ise Demokratik Buluşma Bloğu üyesi, “Uluslararası konferansın koşulları şu anda uygun görünmüyor. Ancak korkulan şey, bu konferansın kontrol edilmesi zor olan büyük bir güvenlik olayının etkisiyle dayatılması ve bizim de bu konferansa baskı altında gidebilmemizdir. Patrik Rai, Lübnan’ın uluslararası mutabakata dönüşecek bir konferansa ihtiyacı olduğu konusunda haklı. Çünkü ülkemiz şu anda gerçek bir varoluşsal tehlikeyle karşı karşıya” değerlendirmesinde bulundu.
(Şii) Hizbullah yetkililerinin Hristiyan şahsiyetlerle yaptığı ve özellikle Özgür Yurtsever Hareket ile ilişkilerinde çatlaklar oluşmasının ardından, politikasına karşı çıkan taraflarla ilişkilerini düzenlemesinin önünü açan görüşmeler hakkında ise Milletvekili, “Şiilerin büyük bir kısmı bile Hizbullah’ın siyasetinden memnun değil. Devletin eklemlerindeki pençesinden ve ülkenin kaos üzerinde yaşamasından bıkmış durumda” dedi. Hammade ayrıca, “Reformlar yapılmadan, devlet ve meşru kurumları tarafından tek bir karar alınmadan egemenlik olmaz” şeklinde konuştu.
Lübnan krizini zorlu bölgesel konulardan ayırmanın imkansızlığına gelince ise Hammade, “İran nükleer meselesiyle ilgili müzakerelere neredeyse hiç güven yok. Lübnan’daki Hizbullah, Irak’taki (Şii) Haşdi Şabi, Şam’daki (Nusayri) Suriye rejimi ve Yemen’deki (Şii) Husiler gibi askeri kolları aracılığıyla bölgedeki varlığını askeri silahlarla genişletmesi çerçevesinde İran’ın bölge ülkeleriyle bir ortaklık kurma ihtimaline dair güven eksikliği var. Bu örgütler, 4 ölümcül araçtır. İronik bir şekilde İran, İsrail’e değil, Arap ülkelerine baskı uyguluyor ve onların güvenliğini istikrarsızlaştırmaya çalışıyor” dedi. “İran ve Mısır arasındaki Irak girişiminin temenniden başka bir şey olmadığı ve Suudi Arabistan- İran eskisine nazaran gerilediği için Amman konferansının ilk göstergeleri, herhangi bir sonuç vermedi” diyen Mervan Hammade, Ukrayna savaşı ve ABD’nin Ukrayna meselesine bağlılığı ortasında Türkiye-İran-Rusya ilişkilerini çevreleyen büyük kafa karışıklığı üzerinde de dururken, “Bu da gösteriyor ki Lübnan’da aylar önce de bir cumhurbaşkanı yoktu. Bu mesele tüm bu konuların rehinesi haline gelebilir” ifadelerini kullandı.



Şera bir Yahudi gazetesine ilk röportajını verdi: İstikrarlı bir Suriye nutuk ve sloganlarla inşa edilmeyecek

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, geçtiğimiz şubat ayında Şam'da düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı’nın kapanışında konuştu. (AFP)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, geçtiğimiz şubat ayında Şam'da düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı’nın kapanışında konuştu. (AFP)
TT

Şera bir Yahudi gazetesine ilk röportajını verdi: İstikrarlı bir Suriye nutuk ve sloganlarla inşa edilmeyecek

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, geçtiğimiz şubat ayında Şam'da düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı’nın kapanışında konuştu. (AFP)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, geçtiğimiz şubat ayında Şam'da düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı’nın kapanışında konuştu. (AFP)

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, iç ve dış politikadaki sorumlulukları veya pozisyonları hakkında yorum yaparken devrik lider Beşşar Esed'i çevreleyen tüm duvarları yıkıyor. Şera doğrudan konuşuyor; İsrail ile ilişkiler ve Suriye topraklarının işgali gibi daha önce çifte dille konuşulan, bazıları sloganlarla kamuoyuna duyurulan ancak gerçeklerin masanın altında olduğu ‘tabu konular’ hakkında açıkça konuşmaktan çekinmiyor. Şera, 6 aydan kısa bir süre önce iktidara gelmesinden bu yana ilk kez  bir Yahudi medya kuruluşuna konuştu. Şera, The Jewish Journal’a röportaj verdi.

Esed rejiminin mirası

28 Mayıs'ta yayınlanan röportaj, Jonathon Bass'ın şu sözleriyle başlıyor: “Pek çok Suriyeli, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'da bir devrimci değil; savaş yorgunu, kimliği yıpranmış bir ulusu yeniden inşa edebilecek, yenilenmiş bir lider görüyor. Tarihin her duvarından fısıldadığı, yaşayan en eski şehir olan Şam, iktidarla değil, yeniden inşa, uzlaşma ve uzun süredir parçalanmış bir ulusa liderlik etme yüküyle ilgili bir diyalog için uygun bir yer.”

Bass, Suriye Cumhurbaşkanı hakkındaki izlenimlerini şöyle aktarıyor: “Sessiz biri ama söylediği her kelimeyi düşünerek söylüyor. Sesinde zafer tonu yok, sadece kastettiği ve vurguladığı kelimeler var.”

Şera röportajın başında, “Bize enkazdan daha fazlası miras kaldı. Travma, güvensizlik ve yorgunluk miras aldık. Ama aynı zamanda umudu da miras aldık. Kırılgan bir umut” ifadelerini kullandı.

fgthyj
Sednaya Hapishanesi’ndeki tutukluların ailelerinden oluşan bir kalabalık, hayatta kalanları arama çalışmalarının sürdüğü binanın dışında bekliyor. (Suriye Sivil Savunma Müdürlüğü)

Suriye on yıllar boyunca sadakat ve sessizliği, bir arada yaşama ve nefreti, istikrar ve baskıyı birbirine karıştıran bir sistemle yönetildi. Esed hanedanı, Hafız ve ardından Beşşar, ülke üzerindeki kontrollerini sağlamlaştırmak için korku ve infazları kullanarak demir yumrukla yönetirken, ülkenin kurumları soldu ve muhalefet ölümcül bir ayaklanmaya dönüştü.

Gazeteci Jonathon Bass, Şera'nın aldığı miras konusunda açık görüşlü olduğunu düşünüyor. Zira Şera şöyle diyor: “Temiz bir sayfadan bahsetmek sahtekârlık olur. Geçmiş, her insanın gözünde, her sokakta, her ailede mevcuttur. Şimdi görevimiz bunu tekrarlamamak. Daha hafif versiyonu yok. Tamamen yeni bir şey yaratmalıyız.”

Suriyelilerin güveni

Eş-Şera'nın iktidara geldiğinden beri attığı ilk adımlar, röportajı yapan kişinin de belirttiği gibi, temkinli ama son derece sembolik oldu. Siyasi tutukluların serbest bırakılmasını emretti, sürgün edilen ya da susturulan muhalif gruplarla diyalog başlattı ve kötü şöhretli Suriye güvenlik aygıtında reform yapma sözü verdi. Ayrıca, kayıp ve ölülerin akıbetini ele almak üzere bir bakanlık kurulmasını önerdi.

Suriye'deki toplu mezarların ardındaki gerçeği ortaya çıkarmak için Şera, DNA veri tabanları oluşturmaktan geçmişteki zulümlerden sorumlu olanların iş birliğini sağlamaya kadar adli tıp teknikleri ve ekipmanları sağlamak için ABD ile bir ortaklığa ihtiyaç olduğunu söyledi.

Şera, “Eğer konuşan tek kişi bensem, Suriye hiçbir şey öğrenmemiştir. Tüm sesleri diyalog masasına davet ediyoruz. Devlet artık başkalarına dikte ettiğinden daha fazla dinlemelidir” dedi.

‘Ama insanlar bir kez daha güvenecek mi? Diktatörlüğün küllerinden doğan bir hükümetin vaatlerine inanacaklar mı?’ sorusuna Şera şöyle cevap verdi: “Ben güven istemiyorum, sabır ve inceleme istiyorum. Beni sorumlu tutun. Güven bu şekilde sağlanır.”

Suriyelilerin evlerini yeniden inşa etmeleri gerekiyor

Şera, Suriyelilerin şu anda en çok neye ihtiyacı olduğu sorusuna tereddüt etmeden cevap verdi: “Eylem yoluyla haysiyet. Amaç yoluyla barış.”

Savaşın boşalttığı şehirlerde ve çatışmanın etkilerinden halen mustarip olan köylerde kimse siyaset istemiyor, normale dönüş istiyor; evlerini yeniden inşa etme, çocuklarını büyütme ve barış içinde hayatlarını kazanmak istiyorlar.

dfgthy
Halep'te yıkılan evlerin yeniden inşası bazı bölge sakinlerinin kişisel inisiyatifiyle gerçekleştiriliyor. (Reuters)

Şera bunun gayet farkında. Tarım, sanayi, inşaat ve kamu hizmetlerinde istihdam yaratmaya odaklanan acil ekonomik programlar için bastırıyor. Şera, “Artık mesele ideoloji değil, mesele insanlara kalmak için bir neden, yaşamak için bir neden, inanmak için bir neden vermek. Bir işi olan her gencin radikalleşme riski daha az olacak. Okuldaki her çocuk gelecek için bir ses” dedi.

Şera, bölgesel yatırımcılarla ortaklıkların, geri dönenlere yönelik küçük işletme hibelerinin ve ‘gençler için mesleki eğitimin’ önemini vurguladı. Şera, “İstikrarlı bir Suriye nutuklarla ya da sloganlarla değil, eylemlerle inşa edilecek; pazarlarda, sınıflarda, çiftliklerde, atölyelerde... Tedarik zincirlerini yeniden inşa edeceğiz. Suriye bir ticaret merkezi olarak geri dönecek” şeklinde konuştu.

İsrail ile ilişkiler

Bu ekonomik vizyonun ardında daha derin bir vizyon var. Bir neslin kaybından sonra Suriyeliler çatışmadan yoruldu. Barışa, sadece savaşın yokluğuna değil, fırsatların varlığına da hasretler. Bass şöyle diyor: “Sohbetimizin en hassas bölümlerinden birinde Şera, Suriye'nin İsrail ile gelecekteki ilişkisine değindi. 1948'den bu yana bölgeyi rahatsız eden bu konu, her hava saldırısı, gizli operasyon ve vekalet savaşı suçlamasıyla daha da şiddetleniyor.”

ı89o
Golan'daki tampon bölge sınırında duran bir İsrail askeri (AFP)

Şera, “Açık konuşmak istiyorum. Sonsuz karşılıklı bombardıman dönemi sona ermeli. Hiçbir ülke korku ile doluyken gelişemez. Gerçek şu ki ortak düşmanlarımız var ve bölgesel güvenlikte kilit bir rol oynayabiliriz” ifadelerini kullandı.

dwert5y6
İsrail saldırılarına tepki olarak 25 Şubat'ta Suriyeli Dürziler tarafından açılan bir pankart: ‘Suveyda, Suriye'nin sırtındaki zehirli hançer olmayacak.’ (AP)

Şera, sadece bir ateşkes hattı olarak değil, karşılıklı itidal ve sivillerin, özellikle de güney Suriye ve Golan Tepeleri’ndeki Dürzilerin korunması için bir temel olarak 1974 Ayrılma Anlaşması’nın ruhuna geri dönme arzusunu dile getirdi. Şera, “Suriye'nin Dürzileri piyon değildir. Onlar vatandaştır, köklüdür, tarihsel olarak sadıktır ve yasalar çerçevesinde her türlü korumayı hak etmektedir. Onların güvenliği müzakere edilemez” dedi.

Derhal normalleşme önermekten kaçınan Şera, uluslararası hukuk ve egemenlik temelinde gelecekteki görüşmelere açık olduğunu belirtti.

Trump bir barış adamı

Belki de Trump'ın yaptığı en önemli diplomatik jest, doğrudan masaya oturma isteğiydi. Şera şunları söyledi: “Medya onun hakkında ne imaj çizerse çizsin, ben onu bir barış adamı olarak görüyorum. İkimiz de aynı düşman tarafından saldırıya uğradık. Trump nüfuzun, gücün ve sonuçların ne anlama geldiğini biliyor. Suriye'nin diyaloğu yeniden başlatabilecek dürüst bir arabulucuya ihtiyacı var. Eğer bölgede istikrara ve ABD ile müttefiklerinin güvenliğine katkıda bulunacak bir uzlaşma ihtimali varsa, ben bu diyaloğu kurmaya hazırım. Bu bölgeyi onarabilecek ve bizi adım adım bir araya getirebilecek tek kişi o.”

ferty6
ABD Başkanı Donald Trump ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şera, 14 Mayıs'ta Riyad'da bir araya geldi. (AP)

Bass şu yorumu yaptı: “Bu sadece açık sözlülüğü açısından değil, aynı zamanda içerdiği anlamlar açısından da dikkate değer bir açıklamaydı. Yeni Suriye, barış ve tanınma arayışında alışılmadık adımlar atmaktan korkmuyor. Şera Suriye'nin sorunlarını (toplu mezarlarda bir milyondan fazla ölü, 12 milyon yerinden edilmiş insan, yaşam destek ünitesine bağlı bir ekonomi, halen yürürlükte olan yaptırımlar ve kuzeyde saklanan milisler) yumuşatarak anlatmıyor. ‘Bu bir peri masalı değil. Bu bir iyileşme ve iyileşme sancılıdır’ diyor.”