İran, Fordo tesisindeki faaliyetleriyle ilgili yayınlanan ‘Nükleer Enerji’ raporunu reddetti

İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslami, Tahran'da dün nükleer program sergisinin açılışında düzenlenen basın toplantısında (Mizan)
İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslami, Tahran'da dün nükleer program sergisinin açılışında düzenlenen basın toplantısında (Mizan)
TT

İran, Fordo tesisindeki faaliyetleriyle ilgili yayınlanan ‘Nükleer Enerji’ raporunu reddetti

İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslami, Tahran'da dün nükleer program sergisinin açılışında düzenlenen basın toplantısında (Mizan)
İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslami, Tahran'da dün nükleer program sergisinin açılışında düzenlenen basın toplantısında (Mizan)

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) tarafından hazırlanan gizli bir rapor, İran'ın yer altındaki korunaklı Fordo Yakıt Zenginleştirme Tesisi'nde (FFEP) yüzde 60’a kadar uranyum zenginleştiren iki set IR-6 santrifüj arasındaki ara bağlantıyı UAEA’ya bildirmeden önemli ölçüde değiştirdiğini ortaya koydu. Tahran, %60 oranında uranyum zenginleştirirken nükleer silah geliştirmek için bu oranın %90'a ulaşması gerekiyor. İran Atom Enerjisi Kurumu, UAEA'nın raporunun ajansın müfettiş ekibinin bir üyesi tarafından yapılan ‘hatadan’ kaynaklandığını açıkladı.
Birleşmiş Milletler'e bağlı ajans, Çarşamba günü İran'ı, Fordo Yakıt Zenginleştirme Tesisi'nde yüzde 60’a kadar uranyum zenginleştiren iki set IR-6 santrifüj arasındaki ara bağlantı değişikliğini gizlediği için kınadı. UAEA Genel Müdürü Rafael Grossi, İran'ın hassas tesisteki hamlesinden duyduğu kaygıyı dile getirdi.
İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslami, devlet medyasının yaptığı açıklamada, “UAEA müfettişinin yorumu yanlıştı, ancak bunu ajansa bildirdi. Açıklamayı hemen aynı gün ajansa yaptık” ifadelerini kullandı.
Reuters'ın ulaştığı ve üye devletlere gönderilen, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'ndan söz edilmeyen gizli raporda, “İki IR-6 santrifüj serisi arasındaki bağlantı, İran tarafından Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'na bildirilen çalışma yönteminden temelde farklı bir şekilde birbirine bağlı olmaları dışında nasıl değişti?” ifadesi yer aldı.
Öte yandan, İran Atom Enerjisi Kurumu Sözcüsü Behruz Kemalvendi, kurumun müfettişlerinden birinin ‘hata kaynaklı’ İran'ın FFEP’de işletme prosedürlerinde değişiklikler yaptığını söyledi. Kemalvendi, Tahran'ın bu konuda açıklama yapmasının ardından ‘müfettişin hatasını anladığını’ ifade etti.
AFP’nin İran resmi haber ajansı IRNA’dan aktardığına göre, UAEA ile kurulan koordinasyonun ardından mesele çözüldü.  Merkezi Viyana'da bulunan UAEA, müfettişlerinin 21 Ocak'ta habersiz bir teftiş sırasında, ‘iki IR-6 santrifüj serisinin İran'ın ajansa bildirdiği çalışma şeklinden temelde farklı bir şekilde birbirine bağlı’ olduğunu ortaya koydu.
Ajans üye devletlere sunduğu raporunda şu ifadelere yer verdi:
“İran, bu iki seriyi 2021'in sonlarından beri %60'a kadar zenginleştirilmiş uranyum üretmek için kullandı, ancak teftişten sonra bu değişikliği 16 Ocak'ta yaptığını ileri sürdü.”
Fordo Yakıt Zenginleştirme Tesisi önemli bir konu arz ediyor, çünkü İran ile büyük güçler arasında imzalanan 2015 nükleer anlaşmasına burada uranyum zenginleştirmeyi yasaklayan bir madde eklendi.
UAEA geçtiğimiz Kasım ayında yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş 62,3 kilogram uranyum elde ettiğinin tahmin edildiğini belirtmişti.
Grossi geçen hafta Avrupa Parlamentosu’na hitaben yaptığı konuşmada, İran’ın, özellikle yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum olmak üzere birçok nükleer silah yapmaya yetecek kadar nükleer malzeme topladığı konusunda uyardı.
İran’ın anlaşmanın bir dizi yükümlülüğünü ihlal etmesinin ardından, ABD eski Başkanı Donald Trump 2018'de nükleer anlaşmadan çekildi. 
ABD Başkanı Joe Biden, selefi Trump’ın İran'a azami baskı uygulama stratejisini tersine çevirme ve nükleer anlaşmayı yeniden canlandırma sözü verdi. Biden yönetiminde, Nisan 2021'de İran ile büyük güçler arasında nükleer anlaşmayı yeniden canlandırmayı amaçlayan nükleer müzakerelerin başlamasının ilk haftasında, İran uranyum zenginleştirme seviyesini yüzde 20'ye çıkardı. Tahran ayrıca Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması ile ilgili yükümlülüklerine uymaktan vazgeçti. O zamandan beri Tahran, UAEA'nın güvenlik kamerası kayıtlarını teslim etmeyi reddediyor.
Kesintiye uğrayan Viyana müzakereleri geçen yıl çıkmaza girdi ve Mart ayında askıya alındı. Uranyum zenginleştirme seviyesini iki parti halinde yükselten Tahran, geçtiğimiz Temmuz ayında Fordo tesisinde zenginleştirmeyi yüzde 20'ye çıkarırken Kasım ayında ise bu oranını yüzde 60'a çıkardı. Müzakere yolunu yeniden etkinleştirmeye yönelik son girişim Eylül ayında başarısız oldu.
Mahsa Amini'nin ölümüyle başlayan protestoların ardından ABD'li yetkililer, müzakere konusunun ABD yönetiminin öncelikleri dışında kaldığını açıkladı. İranlı yetkililer ise ABD yönetimi ile karşılıklı mektuplaşmaların devam ettiğini söylüyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı, ABD'nin İran Özel Temsilcisi Robert Malley ile İran'ın Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Said İrevani arasındaki görüşmelere ilişkin haberler hakkında açıklama yapmadı.
Katar Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdurrahman Al Sani, İranlı mevkidaşı Hüseyin Emir Abdullahiyan'a bir mektup iletti. Ancak Al Sani, mektubun doğrudan nükleer meseleyle ilgili olmadığını söyledi.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Vedant Patel, Çarşamba günü düzenlediği basın toplantısında mektupla ilgili olarak ‘Kapsamlı Ortak Eylem Planı'nın (nükleer anlaşmanın resmi adı) aylardır gündemde olmadığını’ söyledi.
Patel, “İranlılar, herkesin üzerinde mutabık kaldığı masadaki bir anlaşmaya Eylül ayında sırtlarını döndüklerinde nükleer anlaşmanın tam olarak uygulanmasına hızla geri dönme fırsatını öldürdüler. Eylül ayından bu yana, İran halkının temel özgürlüklerini savunmaya, İran halkının yanında olmaya ve İran'ın Rusya ile derin askeri ortaklığına ve Rusya'nın Ukrayna'daki yasadışı savaşına verdiği desteğe karşı koymaya odaklandık” dedi.
 



Gazze savaşı nedeniyle gerginliğin arttığı bir ortamda Merz ilk ziyaretini gerçekleştirmek üzere İsrail'e geldi

Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
TT

Gazze savaşı nedeniyle gerginliğin arttığı bir ortamda Merz ilk ziyaretini gerçekleştirmek üzere İsrail'e geldi

Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)

İsrail gazetesi Yediot Aharonot’un internet sitesi Ynet, dün yayımladığı haberinde Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in görevine başladıktan sonraki ilk resmi ziyaretini İsrail’e gerçekleştireceğini bildirdi.

Habere göre Merz, bugün (pazar) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bir araya gelecek.

Öte yandan İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, X platformundaki paylaşımında Almanya’yı İsrail için ‘önemli bir ortak’ olarak niteledi. Saar, iki ülke ilişkilerinin sürekli geliştiğini belirterek Merz’in ziyaretinin bu ilişkilerin güçlenmesine katkı sağlayacağını ifade etti.

Saar ayrıca, Almanya’nın geçen hafta ilk kez kendi topraklarında İsrail’e ait Arrow balistik füze savunma sistemi bataryası konuşlandırdığını hatırlattı.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in İsrail’e yaptığı ilk ziyarette, Berlin’in Gazze Şeridi’ndeki İsrail saldırılarına ve işgal altındaki Batı Şeria’daki şiddete yönelik son dönemdeki itirazlarına rağmen iki ülke arasındaki ‘özel’ ilişkiyi güçlendirmeyi hedeflediği bildirildi.

Merz, Ürdün’ün Akabe kentinde Kral 2. Abdullah ile yaptığı iki saatlik kısa görüşmenin ardından İsrail’e geçti. Şansölyenin bugün İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesi planlanıyor.

Ziyaret, Gazze Şeridi’nde savaşın başlamasından bu yana iki yılı aşkın süredir uluslararası alanda yalnızlık yaşayan Netanyahu açısından dikkate değer bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

Savaşa ve yarattığı sonuçlara rağmen Almanya Hükümet Sözcü Yardımcısı Sebastian Hille cuma günü yaptığı açıklamada, ‘Almanya-İsrail ilişkilerinin sağlam, yakın ve güvene dayalı’ olduğunu vurguladı.

Almanya, İsrail’e güçlü destek veriyor ve bunu Nazi dönemindeki Yahudi soykırımı nedeniyle taşıdığı tarihi sorumlulukla açıklıyor. Merz’in bugün, Nazi Almanya’sı tarafından öldürülen Yahudi kurbanların anısını yaşatan Yad Vashem Anma Merkezi’ni ziyaret etmesi bekleniyor.

Bununla birlikte Berlin, Gazze Şeridi’ndeki insani durumun ağırlaşmasıyla birlikte son aylarda İsrail’e yönelik söylemini sertleştirdi.

Geçtiğimiz ağustos ayında Merz, İsrail’in kuşatma altındaki ve büyük ölçüde yıkıma uğramış Gazze Şeridi’ndeki askeri operasyonlarını yoğunlaştırmasına tepki olarak, Almanya’nın İsrail’e silah ihracatına kısmi kısıtlama getirme kararı almış ve bu adım ülkede siyasi tartışmaya yol açmıştı.

‘Söylem farklılığı’

Hükümet Sözcü Yardımcısı Sebastian Hille, iki ülke arasındaki ‘söylem farklılığına’ dikkat çekti.

Şansölye ile İsrail Başbakanı’nın bugün Gazze Şeridi’nde yaklaşık iki ay önce yürürlüğe giren ateşkesin ikinci aşamasına geçiş için yürütülen çabaları ele alması bekleniyor.

Bu anlaşma, İsrail ile Hamas’ın neredeyse her gün karşılıklı ihlal suçlamaları yöneltmesi nedeniyle hâlâ kırılgan. Bu durum, ABD Başkanı Donald Trump’ın savaşın sona erdirilmesi ve Gazze Şeridi’nin yeniden inşasını öngören planının tam olarak uygulanıp uygulanamayacağına ilişkin soru işaretlerini artırıyor.

Hille cuma günü, ‘yerleşimci şiddetinde büyük artış’ yaşandığını belirterek, bu durumu tekrardan kınadı ve İsrail hükümetine ‘yerleşim inşasını durdurma’ çağrısını yineledi.

Geçtiğimiz ağustos ayında açıklanan silah ihracatı kısıtlaması, Netanyahu hükümetinden sert tepki çekmişti. İsrail yönetimi, geleneksel müttefiki Almanya’yı bu adımla ‘Hamas terörünü ödüllendirmekle’ suçlamıştı.

Şansölye Merz’in, kararını İsrail Başbakanı’na telefonla bildirmesi sırasında ‘tartışmanın alevlendiği’ bildirildi.

Ancak Alman solunun radikal kanadındaki Die Linke partisine bağlı Rosa Luxemburg Vakfı’nın Tel Aviv Ofisi Direktörü Gil Shohat, AFP’ye yaptığı değerlendirmede, bunun iki lider arasındaki ‘söylemsel bir ayrışmadan’ öteye gitmediğini söyledi.

Öte yandan Alman ordusunun çarşamba günü İsrail dışında ilk kez konuşlandırılan Arrow füze savunma sisteminin ilk bölümünü faaliyete geçirmesi, Almanya’nın uzun vadeli güvenliği açısından İsrail’e duyduğu bağımlılığın boyutunu ortaya koydu.

Berlin ayrıca son dönemde, insansız hava araçlarına (İHA) karşı savunmasını güçlendirmesi konusunda İsrail’den aldığı desteğe dikkat çekti.

Yüksek beklentiler

Almanya’nın Eurovision Şarkı Yarışması’na İsrail’in katılımına onay vermesi, perşembe günü alınan kararla ülkede geniş destek görürken, bazı diğer ülkelerde boykot çağrılarını tetikledi.

Gil Shohat, Almanya Şansölyesi’nin Gazze’de savaş suçları ve insanlığa karşı suç işlediği şüphesiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından aranan Binyamin Netanyahu’yu ziyaret etmesini, ‘normalleşmemesi gereken bir durumda olumsuz bir normalleşme işareti’ olarak değerlendirdi.

Friedrich Merz, şubat ayı sonunda parlamentoyu kazandıktan hemen sonra yaptığı açıklamada, UCM’nin hakkındaki yakalama kararına rağmen Netanyahu’nun Almanya’yı ziyaret edebileceğini söylemişti.

Ancak Şansölyelik makamı daha sonra bu meselenin ‘şu anda gündemde olmadığını’ bildirdi.

Konrad Adenauer Vakfı’nın Kudüs Ofisi Direktörü Michael Rimmel ise AFP’ye yaptığı açıklamada, Netanyahu’nun Berlin’den ‘sürekli bir destek işareti’ beklediğini ve kendisinin şu anda ‘yüksek beklentilere’ sahip olduğunu söyledi.

Öte yandan Rimmel’e göre Berlin’in son aylarda yaptığı çağrılar, Donald Trump’ın ‘daha güçlü etkisi’ karşısında sınırlı kalıyor. Rimmel, Trump’ın Gazze’de ateşkes sağlanması için İsrail’i baskı altına alabilen ‘tek aktör’ olduğunu belirtti.


ABD Savaş Bakanı: Tıpkı diğerleri gibi nükleer silah testleri yapacağız

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
TT

ABD Savaş Bakanı: Tıpkı diğerleri gibi nükleer silah testleri yapacağız

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth, dün akşamı yaptığı açıklamada, ABD'nin nükleer silahlar ve bunların fırlatma sistemleri üzerinde "tıpkı herkes gibi" testler yapacağını duyurdu; bu açıklama açıkça Rusya'ya atıfta bulunuyordu.

Kaliforniya'daki bir savunma forumunda konuşan Hegseth, ABD'nin Tayvan ile ilgili mevcut durumu değiştirmeye çalışmadığını da belirtti.

Bakanlığının, Başkan Donald Trump'ın Pasifik bölgesinde güçlü bir konumdan müzakere edebilmesini sağlamak için çalışacağını belirten Hegseth, ABD yönetiminin Hint-Pasifik bölgesindeki müttefiklerinin savunma bütçelerini artırmaları konusunda iyimser olduğunu kaydetti.

ABD Savunma Bakanı, İsrail, Güney Kore, Polonya ve Almanya'yı "ideal müttefikler" arasında sayarken, kolektif savunma konusunda harekete geçmeyen müttefiklerin vahim sonuçlarla karşı karşıya kalacağını vurguladı.


İsrail Cumhurbaşkanı: Trump'ın Netanyahu'ya af talebine saygı duyuyorum, ancak biz egemen bir devletiz

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
TT

İsrail Cumhurbaşkanı: Trump'ın Netanyahu'ya af talebine saygı duyuyorum, ancak biz egemen bir devletiz

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, ABD Başkanı Donald Trump'ın Başbakan Binyamin Netanyahu'nun yolsuzluk davasında affedilmesi gerektiği yönündeki görüşüne saygı duyduğunu söyledi, ancak "İsrail egemen bir devlettir" diyerek ülkenin hukuk sistemine saygı duyduğunu vurguladı.

Herzog, Politico haber sitesine verdiği demeçte, "Herkes, önleyici bir affın davanın esasına göre değerlendirilmesi gerektiğini anlıyor" dedi.

Şarku'l Avsat'ın The Times of Israel'den aktardığına göre şöyle devam etti: "İncelenmesi gereken birçok konu var. Bir yandan kanun önünde tam eşitlik, diğer yandan her bir davanın kendine özgü koşulları."

Trump'ın Netanyahu için tekrar tekrar yaptığı af çağrılarına atıfta bulunarak, "Başkan Trump'ın dostluğuna ve görüşüne saygı duyuyorum" ifadesini kullandı.

Sözlerini şöyle tamamladı: "Çünkü Gazze'deki rehinelerimizi geri getirmesini istediğimiz ve bu rehineleri geri getirmek ve BM Güvenlik Konseyi kararını geçirmek için cesurca muazzam bir adım atan aynı Başkan Trump'tır. Ancak İsrail elbette egemen bir devlettir ve İsrail hukuk sistemine ve gerekliliklerine tam saygı duyuyoruz."

Trump, ekim ayında İsrail'e yaptığı ziyarette, Kudüs'teki parlamentoda yaptığı konuşmada Herzog'u başbakanı affetmeye çağırdı. Netanyahu, 2019'dan beri iş adamlarından yaklaşık 700 bin şekel (211.832 dolar) değerinde hediye aldığı iddiaları da dahil olmak üzere, üç davayla karşı karşıya. İsrail cumhurbaşkanının büyük ölçüde törensel bir rol üstlenmesine rağmen, Herzog istisnai durumlarda cezai suçlardan hüküm giymiş kişileri affetme yetkisine sahip.

2020'de başlayan Netanyahu'nun davası hâlâ devam ediyor ve tüm suçlamalardan masum olduğunu savunuyor. Başbakan davayı, sol tarafından demokratik olarak seçilmiş bir sağcı lideri devirmek için düzenlenen siyasi amaçlı cadı avı olarak nitelendirdi.

Netanyahu geçtiğimiz ayın sonunda, yıllardır süren yolsuzluk davasında Herzog'dan resmen af ​​talep etti ve cezai sürecin İsrail'i yönetme yeteneğini engellediğini ve af talebinin, ulusal çıkarlara hizmet edeceğini savundu.

Ülkenin kuruluşundan bu yana İsrail'de en uzun süre başbakanlık yapan Netanyahu, uzun süredir rüşvet, dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanma suçlamalarını reddediyor.