İsrail Cumhurbaşkanı Herzog'dan tartışmalı 'yargı reformunun' derhal durdurulması çağrısı: 'Güvenliğimiz, ekonomimiz ve toplumumuz tehlike altında'

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog (DPA)
İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog (DPA)
TT

İsrail Cumhurbaşkanı Herzog'dan tartışmalı 'yargı reformunun' derhal durdurulması çağrısı: 'Güvenliğimiz, ekonomimiz ve toplumumuz tehlike altında'

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog (DPA)
İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog (DPA)

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, ülkede siyasi krize yol açan tartışmalı "yargı reformunun" derhal durdurulmasını istedi.
İsrail'de yüz binlerce kişinin söz konusu "yargı reformuna" karşı sokak gösterileri düzenlemesinin ardından Cumhurbaşkanı Herzog, konuya ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.
Herzog, ülke güvenliğinin tehdit altında olduğunu vurgulayarak şunları kaydetti:
"Dün gece son derece ağır sahnelere şahit olduk. Başbakana, hükümete ve koalisyon üyelerine sesleniyorum. Halkın tamamı derin bir endişeyle hareket ediyor. Güvenliğimiz, ekonomimiz ve toplumumuz tehlike altında. Bütün İsrail halkının gözü üzerinizde. Tüm Yahudi halkının gözü üzerinizde. Tüm dünyanın gözü üzerinizde."
Herzog, hükümete hitaben, "Sorumluluğum gereğince, İsrail halkının birliği için sizi (yargı reformuna ilişkin) yasal süreci derhal durdurmaya çağırıyorum" ifadelerini kullandı.

Netanyahu'nun Savunma Bakanı'nı görevden alması ve protestolar
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, ülkede siyasi krize ve kitlesel protestolara yol açan tartışmalı yargı düzenlemesinin durdurulması için hükümete çağrı yapmıştı.
Savunma Bakanı, "Ülke içindeki ayrılık, İsrail ordusuna ve savunma teşkilatına derinlemesine nüfuz etti. Bu, İsrail'in güvenliğine yönelik açık ve büyük bir tehdittir. Buna izin vermeyeceğim." demişti.
Savunma Bakanı Gallant'ın çağrısına, Likud Partisi içinden de destek gelmişti.
Başbakan Binyamin Netanyahu ise, Gallant'ı görevden alarak yargı düzenlemesi konusunda geri adım atmayacağının mesajını vermişti.
Bunun üzerine yüz binlerce İsrailli dün akşam saatlerinden itibaren ülke genelinde sokaklara dökülmüştü.

Netanyahu hükümetinin tartışmalı "yargı reformu"
Adalet Bakanı Yariv Levin, 5 Ocak'ta Yüksek Mahkemenin yetkilerini sınırlandıran, yargının, hakimlerin seçimi üzerindeki etkisini azaltan bir "yargı reformu" planladıklarını duyurmuştu.
Netanyahu başbakanlığındaki koalisyon hükümetinin, yargının bazı yetkilerini Meclise devretmeye yönelik hamleleri, Yüksek Mahkeme başta olmak üzere hükümet ile İsrail yargı mekanizması arasında gerilime yol açmıştı.
Ülkedeki en yüksek yargı makamı olarak görev yapan İsrail Yüksek Mahkemesi, Meclisin çıkardığı kanunları, anayasa taslağı olarak kabul edilen "temel yasalara" aykırılık gerekçesiyle bozma yetkisine sahip.
Hükümetin yargının yetkilerini kısıtlayan ve iktidarın yargı atamalarında söz sahibi olmasını öngören yargı düzenlemesi, İsrail içinde ve uluslararası alanda yoğun şekilde eleştirilmişti.
Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'un, taraflara "iç savaş" uyarısı yaparak sunduğu alternatif tasarı da iktidar tarafından reddedilmişti.



Balkanlar yine diken üstünde: 4 soruda Kosova'daki çatışmalar

Kosova'da konuşlu bulunan NATO barış gücü misyonunda yaklaşık 4 bin asker görev yapıyor (Reuters)
Kosova'da konuşlu bulunan NATO barış gücü misyonunda yaklaşık 4 bin asker görev yapıyor (Reuters)
TT

Balkanlar yine diken üstünde: 4 soruda Kosova'daki çatışmalar

Kosova'da konuşlu bulunan NATO barış gücü misyonunda yaklaşık 4 bin asker görev yapıyor (Reuters)
Kosova'da konuşlu bulunan NATO barış gücü misyonunda yaklaşık 4 bin asker görev yapıyor (Reuters)

Etnik Sırpların ağırlıklı olarak yaşadığı Kosova'nın kuzeyinde, Sırp göstericiler, Kosova polisi ve NATO birlikleriyle çatıştı.

Zvecan'da hükümet binasını işgal etmek için harekete geçen göstericilere karşı biber gazı ve ses bombaları kullanılırken, diğer iki belediye binası ise NATO askerleri tarafından güvenlik kordonu içine alındı.

NATO'dan yapılan açıklamada İtalyan ve Macar askerlerden oluşan barış gücü birliğinden 25 askerin yaralandığı ifade edildi.

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, bölgedeki çatışmalarda yaralanan 50 Sırp'ın hastaneye kaldırıldığını açıkladı.

Belgrad yönetimi sınır hattındaki Sırp birliklerinin tamamını teyakkuza geçirirken, Kosova'daki Sırplara yeniden saldırılması halinde buna seyirci kalmayacakları uyarısında bulundu.

Yaşanan gerilimle ilgili bir açıklama yapan NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Kosova yönetiminin gerginliği düşürecek adımlar atması gerektiğini söyledi. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise, durumun endişe verici olduğunu ve Balkanlar'da "büyük bir patlamaya" sebebiyet verebileceğini ifade etti.

Kosova'nın kuzeyinde yaşanan gerilim bir kez daha 1998-99'da yaşanan çatışmaların tekrarlanması endişelerini körükledi. Çatışmalarda 10 binden fazla kişi hayatını kaybetmiş, 1 milyondan fazla kişiyse evsiz kalmıştı.

Sırbistan ve Kosova'nın ilişkileri neden bozuk?

Bir dönem Sırbistan'a bağlı olan Kosova, 2008'de bağımsızlığını ilan etti. Ancak Belgrad yönetimi nüfusunun yüzde 90'ı Arnavut olan bölgenin bağımsızlığını tanımadı.

Sırbistan yönetimi, bölgeyi kontrol etmese de Kosova'yı halen ülkenin bir parçası olarak görmeye devam ediyor.

Bölgeyi kendi ülkeleri olarak gören Kosovalı Arnavutlar Sırpları işgalci ve baskıcı bir güç olarak görürken, Sırp milliyetçileriyse 1389'da Osmanlı'ya karşı bölgede kazanılan zafer nedeniyle Kosova'yı ulusal mücadelenin bir sembolü olarak tanımlıyor.

Bölgedeki Arnavutlar, 1998'de Sırp yönetimine karşı ayaklanmış, Sırp ordusu bu ayaklanmaya çok sert şekilde yanıt vermişti. 1999'da NATO'nun müdahalesinin ardından Sırbistan bölgeden çekilmiş ve kontrolü uluslararası barış gücü askerlerine bırakmıştı.

Kosova 2008'deki bağımsızlık ilanının ardından, aralarında Türkiye ve ABD'nin de olduğu yaklaşık 100 ülke tarafından bağımsız bir devlet olarak tanınırken, Rusya, Çin ve 5 Avrupa Birliği ülkesi Kosova konusunda Sırbistan'la aynı çizgide politika izliyor. 

Bu çözümsüzlük Sırbistan'la Kosova arasındaki gerginliğin bitmemesine neden oluyor.

Yükselen tansiyonun sebebi ne?

Kosova'da yeniden yükselen ve sokağa taşan gerilimin ardında yatan bu seferki neden, geçen ay Kosova'nın kuzeyinde yapılan yerel seçimler.

Bölgenin ağırlıklı nüfusunu oluşturan Sırpların boykot kararına rağmen düzenlenen seçimlerde katılım yüzde 4'ün altına kadar düşmüş, belediyeleri Arnavutlar kazanmıştı.

Geçen cuma günü ise yeni seçilen Arnavut belediye başkanları, Kosova polisinin de yardımıyla görevi devralmak üzere belediye binalarına girdi. Sırplar, yeni belediye başkanlarının görevi devralmalarına engel olmaya çalışsalar da Kosova polisinin müdahalesiyle karşı karşıya kaldı.

Sırplar pazartesi günü bölgedeki belediye binalarının önünde toplanarak yeni gösteriler düzenledi. Şiddetli çatışmalara sahne olan gösterilerde NATO'nun barış gücü askerleri ve Kosova polisiyle Sırp göstericiler karşı karşıya geldi.

Yaşanan gerilimin kaynağı olan seçim boykotu kararı, kasımda içlerinde hakimler ve polislerin de olduğu bölgedeki Sırp görevlilerin görevlerinden toplu şekilde istifa etmelerinin ardından gelmişti.

Kosova hükümetinin Sırp nüfusun yoğun olduğu ülkenin kuzeyine yönelik attığı hemen hemen her adımın Sırpların direnişiyle karşılaştığını söylemek de mümkün. Ülkenin kuzeyinde yaşayan Sırpların, Belgrad'la yakın bağlarını koruduğu da biliniyor.

Ana aktörler kim?

Hem Kosova hem de Sırbistan, ihtilafla ilgili taviz vermeye yanaşmayan milliyetçi liderler tarafından yönetiliyor.

AB'nin arabuluculuk ettiği müzakerelerde Kosova'yı temsil eden Başbakan Albin Kurti, daha önce Sırbistan'da siyasi nedenlerle hapis yatmış eski bir öğrenci lideri. Kurti ayrıca Kosova'nın Arnavutluk'la birleşmesinin ateşli savunucularından biri olarak biliniyor ve Sırbistan'a taviz verilmesine kesinlikle karşı çıkıyor.

Kosova'daki savaş sırasında Enformasyon Bakanlığı yapan Sırbistan Başbakanı Aleksandar Vucic ise ülkesinin bir şeyler kazanmadan asla anlaşma yapmayacağını söylüyor.

Vucic ayrıca Kosova lideri Kurti'yi, "yeni Zelenski olmaya çalışmakla" suçluyor.

Çözüm çalışmaları hangi aşamada?

Kosova ve Sırbistan arasındaki sorunların çözümü için ortak bir zemin yaratmaya yönelik uluslararası çabalar bir süredir devam ediyor ancak şu ana kadar kapsamlı bir anlaşmaya varılabilmiş değil.

Avrupa Birliği yetkilileri ilişkilerin normalleşmesi için yürütülen müzakerelere arabuluculuk ediyor. Müzakereler sırasında taraflar sayısız kez anlaşmaya varsa da, bu anlaşmalar nadiren uygulamaya konulabildi. 

Ancak her iki ülke de Avrupa Birliği üyeliği için ilişkilerini normalleştirmek zorunda. İhtilafın devam etmesiyse uzayan istikrarsızlık, ekonomik gerileme ve sürekli çatışma riski anlamına geliyor.

Sırbistan'la olan sorunların çözülemediği senaryoda, BM'ye üye olamayan Kosova devletinin işlevsel bir yapıya kavuşması zor görünüyor. 

Kosova'ya yönelik herhangi bir Sırp askeri müdahalesiyse, Sırbistan ordusuyla NATO barış gücü askerlerini karşı karşıya getirme potansiyeli taşıyor.

Independent Türkçe, AP, BBC, CNN, Balkan Insight, Euractiv


Rusya'dan ABD'li senatör Graham'e suikast çağrısı

Lindsey Graham, 26 Mayıs'ta Kiev'de basın mensuplarına konuşmuştu (Reuters)
Lindsey Graham, 26 Mayıs'ta Kiev'de basın mensuplarına konuşmuştu (Reuters)
TT

Rusya'dan ABD'li senatör Graham'e suikast çağrısı

Lindsey Graham, 26 Mayıs'ta Kiev'de basın mensuplarına konuşmuştu (Reuters)
Lindsey Graham, 26 Mayıs'ta Kiev'de basın mensuplarına konuşmuştu (Reuters)

Rus hükümet yetkilileri ve devlet medyası, bu hafta sonu Lindsey Graham'e suikast çağrısı yaptı. Daha önce Graham'in Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'ye yaptığı yorumlar, onu Rusları öldürmekle ilgili aşağılayıcı bir ifade kullanmış gibi gösterecek şekilde düzenlenmişti.

Düzenlenen video Rusya'da geniş çapta paylaşıldı ve Graham'in ABD'nin Ukrayna'ya verdiği destekle ilgili bir konuşmayı, "Ve Ruslar ölüyor. Bu şimdiye kadar harcadığımız en iyi para" sözleriyle bitirdiği görülüyor.

Aslında Graham'in ABD'nin harcamaları hakkındaki yorumu Rusların ölümüyle değil, Ukraynalıların ülkelerini savunmalarına yardımcı olmakla bağlantılıydı. Graham'in Ukrayna devlet başkanlığı ofisi tarafından yayımlanan tam açıklamasında, Graham'in "Ruslar ölüyor" gözleminin ardından Zelenski, "Evet, ama bizim topraklarımıza geldiler. Biz onların topraklarında savaşmıyoruz" diyor.

Yine de konuşmanın düzenlenmiş hali, Rusya'da ABD senatörüne karşı büyük ve güçlü bir tepkiye yol açtı.

Vladimir Putin'in önde gelen yardımcılarından, onun yanında önce devlet başkanlığı sonra da başbakanlık yapan Dmitri Medvedev, Graham'i "Robert Kennedy, Huey Long, Clementa Carlos Pinckney, John Milton Elliott, Wayne Owens ve diğer Amerikan siyasetçileri" gibi suikastın "kara talihiyle" tehdit etti ve onun için "yaşlı bir aptal" dedi.

Daily Beast'e göre Medvedev, Telegram kanalında "Sevgili Amerikasında sadece sıradan insanlar düzenli olarak öldürülmüyor, senatörleri öldürmek için kirli paralar da harcanıyor" dedi.

Devlete ait haber kanalı RT'nin başındaki Margarita Simonyan, Lev Troçki suikastına karışmasıyla bilinen Sovyet ajanı Pavel Sudoplatov'a atıfta bulunarak, "Eğer Leydi Graham Rusların öldürülmesi için harcanan paranın ABD'nin harcadığı en iyi para olduğunu gerçekten söylediyse... Umarım ülkemizde Sudoplatov'un oğulları, torunları, öğrencileri veya öğrencilerinin soyu yaşıyordur. Zor bile değil. Adresini biliyoruz" dedi.

Graham, Zelenski'yle cuma günü bir araya geldi. Konuşmaları sırasında Ukrayna direnişinin kendisine "Amerika'daki daha iyi benliklerini hatırlattığını" söyledi.

Bir zamanlar Amerika'da bu şekildeydik, son kişiye kadar savaşacaktık, ya özgür olacaktık ya da ölecektik.

Graham daha sonra Reuters'a, "ABD'nin Ukrayna'yı Rus savaş suçlularından kurtarmaya yardım etmesi iyi bir yatırımdı... Sayın Medvedev, Rusların Ukrayna'da ölmesinin durmasını istiyorsanız geri çekilin. İstilayı durdurun. Savaş suçlarını durdurun. Gerçek şu ki, siz ve Putin, Rus askerlerini hiç umursamıyorsunuz" dedi.

The Independent'ın haberine göre, Rusya ayrıca pazartesi Graham için "ölen Ruslar" yorumunu gerekçe göstererek tutuklama emri çıkardı.

Graham, içişleri bakanlığının internet sitesinde aranan suçlu şüpheliler listesine eklenirken, Rusya'nın üst düzey ceza soruşturma kurumu olayla ilgili soruşturma başlattığını belirtti.

Soruşturma Komitesi, Graham hakkında "ABD'nin Rus yurttaşlarının ölümüne neden olmak üzere mali desteğini ilan ettiği" gerekçesiyle bir ceza davası açıldığını söyledi.

Kremlin sözcüsü Dmitri Peskov pazar günü, "Ülke için böyle senatörlere sahip olmaktan daha büyük bir utanç hayal etmek zor" dedi.


İran Cumhurbaşkanı Reisi, Mısır'la ilişkilerin geliştirilmesi için Dışişleri Bakanlığına talimat verdi

İbrahim Reisi'nin 2018'de Yargı Erki Başkanlığı’na atanmasının ardından rejim lideri Ali Hamaney internet sitesinde yayımlanan bir fotoğraf
İbrahim Reisi'nin 2018'de Yargı Erki Başkanlığı’na atanmasının ardından rejim lideri Ali Hamaney internet sitesinde yayımlanan bir fotoğraf
TT

İran Cumhurbaşkanı Reisi, Mısır'la ilişkilerin geliştirilmesi için Dışişleri Bakanlığına talimat verdi

İbrahim Reisi'nin 2018'de Yargı Erki Başkanlığı’na atanmasının ardından rejim lideri Ali Hamaney internet sitesinde yayımlanan bir fotoğraf
İbrahim Reisi'nin 2018'de Yargı Erki Başkanlığı’na atanmasının ardından rejim lideri Ali Hamaney internet sitesinde yayımlanan bir fotoğraf

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin 40 yılı aşkın süredir çoğunlukla maslahatgüzar seviyesinde tutulan Mısır ile ilişkilerin geliştirilmesi için Dışişleri Bakanlığına talimat verdiği bildirildi.

İran resmi ajansı IRNA'nın haberine göre, Hükümet Sözcüsü Ali Bahadori Cehromi, başkent Tahran'da basın toplantısı düzenledi.

Cehromi, İran ile Mısır arasında ilişkilerin geliştirilmesi ihtimaline ilişkin bir soru üzerine, "Hükümet, Mısır ile ilişkileri geliştirmeye hazırdır. Büyük Devrim Rehberi'nin (İran lideri Ayetullah Ali Hamaney) emri sonrasında Cumhurbaşkanı (İbrahim Reisi), Dışişleri Bakanlığına bu konuda gerekli girişimlerde bulunulması talimatını verdi." dedi.

İran-Mısır ilişkileri

İran ile Mısır arasındaki diplomatik ilişkiler 1979'da Kahire'nin İran'ın devrik şahı Muhammed Rıza Pehlevi'ye iltica hakkı tanıması ve İsrail ile Camp David Barış Anlaşması'nı imzalaması nedeniyle kopmuştu.

İran-Irak Savaşı'nda Mısır'ın Irak'ı desteklemesiyle ilişkiler daha da bozulmuştu.

İki ülke 40 yıldan uzun süredir karşılıklı büyükelçi bulundurmuyor ve ilişkiler maslahatgüzar seviyesinde yürütülüyor. İran yalnızca 2011'de eski Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi döneminde bu ülkeye kısa süreliğine büyükelçi atamıştı.

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Temmuz 2022'de yaptığı açıklamada, "Tahran ile Kahire arasındaki ilişkilerin güçlenmesi, bölge ülkelerinin ve iki ülke halklarının çıkarınadır." ifadelerini kullanmıştı.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani de 2 Ocak'taki açıklamasında, Abdullahiyan'ın 20 Aralık 2022'de Ürdün'de düzenlenen "2. Bağdat İşbirliği ve Ortaklık Konferansı" sırasında Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah el-Sisi ile yaptığı kısa görüşmenin olumlu geçtiğini belirtmişti.

Birleşik Arap Emirlikleri'nden (BAE) yayın yapan The National gazetesi, 24 Mayıs'ta Mısırlı yetkililere dayandırdığı haberde, Tahran ve Kahire'nin, Umman'ın aracılığında yürütülen bir süreç kapsamında birkaç ay içinde karşılıklı büyükelçi ataması yapabileceğini yazmıştı.

Umman Sultanı Heysem bin Tarık, geçen haftaki Kahire ziyareti sonrasında 28 Mayıs'ta başkent Tahran'ı ziyaret etmişti. İran lideri Hamaney ile Tarık arasındaki görüşmede konu gündeme gelmiş ve Hamaney, "Biz, bunu (Mısır'la ilişkilerin normalleştirilmesini) memnuniyetle karşılıyoruz. Bu konuda bir sorun bulunmamaktadır." ifadelerini kullanmıştı.


Borrell: Rusya savaşı kazanmadığı sürece müzakerelere girmeyecek

Avrupa Birliği Dış Politika Sorumlusu Josep Borrell (DPA)
Avrupa Birliği Dış Politika Sorumlusu Josep Borrell (DPA)
TT

Borrell: Rusya savaşı kazanmadığı sürece müzakerelere girmeyecek

Avrupa Birliği Dış Politika Sorumlusu Josep Borrell (DPA)
Avrupa Birliği Dış Politika Sorumlusu Josep Borrell (DPA)

Avrupa Birliği'nin Dış Politika Sorumlusu Josep Borrell dün yaptığı açıklamada, Rusya'nın ancak Ukrayna'daki savaşı kazanması halinde müzakerelere girmeye hazır olacağına inandığını söyledi. Ayrıca bu yaz çatışmada olabilecekler konusunda ‘iyimser olmadığını’ ifade etti.

Borrell, Barselona'daki bir etkinlikte yaptığı konuşmada "Rusya'nın savaşı kazanmak için mutlak bir niyeti olduğunu görüyorum ... Rusya savaşı kazanmadıkça müzakerelere girmeyecek” dedi.

Borrell, Avrupa Birliği ülkelerinin savunma bakanlarının geçtiğimiz Salı günü Brüksel'de yaptığı bir toplantıda ABD'nin yeşil ışık yakmasının ardından Ukraynalı pilotların F-16 savaş uçaklarıyla ilgili eğitimlerinin Polonya'da başladığını açıklamıştı. Borrell, “F-16 savaş pilotları için eğitimin birçok ülkede nihayet başlamasından memnunum ve biraz zaman alacak, ne kadar erken olursa o kadar iyi” ifadelerini kullanmıştı. Eğitimin başladığı ülkelerle ilgili bir soruya Borrell, “Örneğin Polonya" yanıtını vermişti.


Rusya’nın Ukrayna kentlerine ağır bombardımanı üçüncü gününde

Kiev’deki bir metro istasyonu, 29 Mayıs’ta füze ve insansız hava aracı saldırıları sırasında vatandaşlarla doldu (AFP)
Kiev’deki bir metro istasyonu, 29 Mayıs’ta füze ve insansız hava aracı saldırıları sırasında vatandaşlarla doldu (AFP)
TT

Rusya’nın Ukrayna kentlerine ağır bombardımanı üçüncü gününde

Kiev’deki bir metro istasyonu, 29 Mayıs’ta füze ve insansız hava aracı saldırıları sırasında vatandaşlarla doldu (AFP)
Kiev’deki bir metro istasyonu, 29 Mayıs’ta füze ve insansız hava aracı saldırıları sırasında vatandaşlarla doldu (AFP)

29 Mayıs Pazartesi günü Rus işgal kuvvetleri, Ukrayna şehirlerine art arda üç gündür yoğun saldırılar düzenleyerek, çoğu havaalanı, hayati ulaşım tesisini ve diğer altyapıyı hedef aldı. Rus kuvvetlerinin yeni saldırılarında İran yapımı insansız hava araçları kullandığı aktarılırken, Fransız haber ajansı AFP ise Ukraynalı milletvekillerinin pazartesi günü İran’a yönelik yaptırım taslağını onayladığını bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre Ukrayna parlamentosu, internet sitesi üzerinden yaptığı açıklamada “Bu karar, Ukrayna yaptırımlarını İran’ın tamamen tecrit edilmesi yolunda tüm medeni dünyanın yapmakta olduğu şeyle uyumlu hale getiriyor” dedi.

Rus haber ajansı RIA Novosti ajansının haberine göre alınan kararla eş zamanlı olarak, en şiddetli hava saldırılarına tanık olan iki gecenin ardından dün gündüz saatlerinde Ukrayna şehirlerine yönelik yoğun hava saldırıları devam etti.

İki polis, 29 Mayıs’ta Kiev’e atılan bir füzenin kalıntılarını inceliyor (EPA)
İki polis, 29 Mayıs’ta Kiev’e atılan bir füzenin kalıntılarını inceliyor (EPA)

Ajansın kaynaklardan aktardığına göre bölge üzerindeki uçuşlardan ve ardından gelen şiddetli patlamalardan sonra başkent Kiev ve kırsal alanlarında alarm durumu ilan edildi.

Sabah saatlerinde düzenlenen birkaç saldırının ardından pazartesi günü öğleden sonra saat 5 civarında sirenler çaldı ve bir dakika sonra Çernigiv bölgesinde alarm verildi.

Kiev Belediye Başkanı Vitali Kliçko, dün sabah şehirde çok sayıda güçlü patlama meydana geldiğini söyledi. Kliçko, hava savunma sistemlerinin başkentin 3 bölgesinde faaliyet gösterdiğini dile getirdi.

Ukrayna

Ukraynalılar, öncesinde zor bir gece geçirmişlerdi. Aynı şekilde pazartesi sabahına kadar da Ukrayna genelinde bir hava alarmı verildi. Yerel medya organları, bir dizi büyük patlamanın ülkenin doğusundan batısına kadar birçok bölgeyi hedef aldığını duyurdu. Kiev, Poltava, Vinnytsia, Çerkassi, Odessa, Hmelnitski ve Lviv de saldırıya uğradı.

Ulusal Polis Bölge Müdürlüğü’ne göre başkent Kiev’deki birçok altyapı tesisi hasar gördü.

Rusya’nın bugün Kiev’i bombalaması sonucu çıkan yangınlar (Kiev Emniyet Müdürlüğü- Reuters)
Rusya’nın bugün Kiev’i bombalaması sonucu çıkan yangınlar (Kiev Emniyet Müdürlüğü- Reuters)

Gece saldırısı, Ukrayna şehirlerinin Ukrayna’daki Rus askeri operasyonunun başlamasından bu yana en büyük insansız hava araçları saldırısına maruz kalmasının ardından başladı.

Kiev şehrinin askeri ve sivil idaresi, Telegram üzerinden yaptığı açıklamada “40’tan fazla hava hedefi tespit ettik ve hava savunmamız onları imha etti. Kiev’e yönelik saldırıları geri püskürttük” açıklaması yaptı. Yetkililer, Rusya’nın Mayıs ayının başından bu yana şehre düzenlediği 15’inci hava saldırısı ve aynı yoğunlukta bir gecede üst üste düzenlediği ikinci saldırı sonucunda Kiev’de büyük bir hasar veya can kaybı olmadığını belirtti.

Şehrin askeri yönetimi, Rusya’nın dün sabah saatlerinde düzenlediği saldırıda İran yapımı Şahed uçağı ve Tupolev-95MC stratejik bombardıman uçaklarından fırlatılan seyir füzelerinin bir karışımını kullandığını bildirdi.

Ukrayna

Şehrin askeri idaresinin başkanı Sergei Bubka, Rusya’nın bu sürekli saldırılarla ‘sivil nüfusu derin bir psikolojik gerilim durumunda tutmaya çalıştığını’ söyledi.

Rusya Savunma Bakanlığı, yaptığı açıklamada, güçlerinin gece boyunca ‘yüksek hassasiyetli saldırılarla Ukrayna havaalanlarındaki düşman askeri hedeflerini ve silah depolarını’ imha ettiğini belirtti.

Savaşın gidişatına ilişkin verilen günlük brifinge göre Bakanlık, “Gece saatlerinde Rus kuvvetleri, Ukrayna’daki havalimanlarındaki düşman askeri hedeflere uzun menzilli hassas silahlarla havadan saldırı düzenledi. Komuta merkezleri, radar merkezleri, havacılık teçhizatı, depolama tesisleri, çeşitli silah ve mühimmat depoları imha edildi” ifadelerini kullandı.

Ukrayna

Bakanlığın son 24 saatteki operasyonlara ilişkin olarak yaptığı açıklamaya göre Kupyansk bölgesinde şiddetli çatışmalar yaşandı. Ukrayna’nın ‘iki sabotaj ve keşif grubu’ Harkov ve Lugansk bölgelerinde tasfiye edildi. Bakanlık, Krasny Liman ekseninde bir obüs topu ve kundağı motorlu bir topçu üssünü imha etmenin yanı sıra yaklaşık 55 Ukrayna askerini öldürdüklerini söyledi.

Donetsk’te ise Bakanlık, “Çatışma operasyonları sonucunda 145 Ukrayna askeri ölürken, Orlivka bölgesinde bir obüs imha edildi. ABD yapımı batarya karşıtı radar imha edildi. Ukrayna kuvvetlerinin 79. Hava Taarruz Tugayı’na ait mühimmatın bulunduğu iki depo da imha edildi” dedi.

Moskova’ya göre Ukrayna kuvvetleri ayrıca, Zaporijya ve güney Donetsk bölgelerinde yaklaşık 140 asker kaybetti ve Herson, 20 Ukrayna askerinin ölümüyle sonuçlanan çatışmalara tanık oldu.

Rusya

Öte yandan üst düzey bir Ukraynalı yetkili, gelecekteki herhangi bir barış anlaşmasının bir parçası olarak Rusya ile askerden arındırılmış bir bölge oluşturulması çağrısında bulundu. Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenskiy’in danışmanı Mykhailo Podolyak, dün yaptığı açıklamada “Savaş sonrası herhangi bir anlaşmanın bir parçası olarak Rusya’nın Ukrayna sınırı boyunca 100 ila 120 kilometre derinliğinde askerden arındırılmış bir bölge oluşturulmalıdır” dedi. Twitter üzerinden açıklamada bulunan Podolyak, Ukrayna topraklarını aralıksız Rus bombardımanından korumak için tampon bölgenin gerekli olacağını belirtti.


İsveç’te, Rusya’nın casusluk faaliyetleri için kullanıldığından şüphelenilen balina tespit edildi

Casusluk faaliyet için kullanılan Beluga cinsi balina. (AFP)
Casusluk faaliyet için kullanılan Beluga cinsi balina. (AFP)
TT

İsveç’te, Rusya’nın casusluk faaliyetleri için kullanıldığından şüphelenilen balina tespit edildi

Casusluk faaliyet için kullanılan Beluga cinsi balina. (AFP)
Casusluk faaliyet için kullanılan Beluga cinsi balina. (AFP)

Rus donanmasının casusluk faaliyetleri için kullandığından şüphelenilen Beluga cinsi bir balina pazar günü İsveç kıyılarında görüldü. Beluga cinsi balina ilk kez 2019 Norveç’te tespit edilmişti.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Beluga önceki gün İsveç'in batısındaki Hunnebostrand yakınlarında görüldü. OneWhale derneğinden Sebastian Strand, Belugaların sevdiği Grönland ve Kutup Denizi'nin soğuk sularının tersine yani güneye doğru normalden daha hızlı bir şekilde ilerlerken tespit edildiğine işaret ettiği açıklamasında şunları söyledi:

“Neden bu kadar hızlı yüzdüğünü bilmiyoruz. Hormonları onu bir eş bulmaya zorluyor olabilir. Ya da yalnızlık… Belugalar çok sosyal oldukları için diğerlerini arıyor olabilir.”

Strand ayrıca balinanın 13 ile 14 yaşları arasında olabileceğine dikkat çekti.

Beluga cinsi balinalar ağırlıklı olarak Norveç'in en kuzeyindeki Svalbard takımadalarında görülüyor.

yaBeluga 2019’da Norveç’te görülmesinin ardından Norveççe balina anlamına gelen ‘hval’ ve Rusça'da sık kullanılan ve aynı zamanda Rusya Devlet Başkanı Putin'in de ön ismi olan ‘Vladimir'den esinlenerek ‘Hvaldimir’ adı verildi.


İran medyası, UAEA ile anlaşmazlık konusu olan iki meselenin çözüldüğünü duyurdu

AA
AA
TT

İran medyası, UAEA ile anlaşmazlık konusu olan iki meselenin çözüldüğünü duyurdu

AA
AA

İran ile Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) arasında anlaşmazlık konusu olan iki meselenin çözüme kavuşturulduğu bildirildi.

İran'ın yarı resmi Mehr Haber Ajansı'nın ismi açıklanmayan kaynaklarına dayandırdığı habere göre, İran Atom Enerjisi Kurumu ile UAEA arasında son dönemde yapılan teknik müzakereler sonucunda iki mesele çözüme kavuşturularak kapatıldı.

İran'ın UAEA'ya bildirilmediği için anlaşmazlık konusu olan Abadeh tesisi ile Fordo'da UAEA tarafından tespit edilen yüzde 83,7 zenginleştirilmiş uranyumla ilgili iki meselenin çözüme kavuşturulduğu belirtildi. Böylece İran ile UAEA arasında anlaşmazlık konusu olan bu iki meselenin kapatıldığı aktarıldı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 2019'da İran'ın Abade kenti yakınlarında gizli bir nükleer tesisin varlığını tespit ettiklerini ileri sürmüştü. UAEA da iddiayı araştırmak için İran'a bu konuda işbirliği yapması çağrısında bulunmuştu.

UAEA, Yönetim Kurulu üyesi ülkelerle her 3 ayda bir paylaştığı İran'ın nükleer faaliyetlerini ele alan ve şubat sonunda yayınlanan raporunda, Fordo'daki tesiste yüzde 83,7 zenginleştirilmiş uranyum parçacıklarının tespit edildiğini bildirmişti.

UAEA Başkanı Rafael Mariano Grossi, 4 Mart'ta İran'ı ziyareti sonrası yaptığı açıklamada, tespit edilen uranyumun "stok" değil "parçacık" olduğunu belirtmiş ve yine de konuyla ilgili İran'dan açıklama beklediklerini ifade etmişti.

UAEA'nın gelecek hafta yapılacak 35 üye ülkeden oluşan Yönetim Kurulu'nun toplantısı öncesinde İran'ın nükleer programıyla ilgili üç aylık raporunu yayımlaması bekleniyor.


İsrail’de cinsiyetçilik kadınların emeğini vuruyor

Netanyahu hükümetine karşı düzenlenen protestolar sırasında kadın hakları savunucuları ünlü televizyon dizisi ‘The Handmaid's Tale’ (Damızlık Kızın Öyküsü) karakterleri gibi giyindiler
Netanyahu hükümetine karşı düzenlenen protestolar sırasında kadın hakları savunucuları ünlü televizyon dizisi ‘The Handmaid's Tale’ (Damızlık Kızın Öyküsü) karakterleri gibi giyindiler
TT

İsrail’de cinsiyetçilik kadınların emeğini vuruyor

Netanyahu hükümetine karşı düzenlenen protestolar sırasında kadın hakları savunucuları ünlü televizyon dizisi ‘The Handmaid's Tale’ (Damızlık Kızın Öyküsü) karakterleri gibi giyindiler
Netanyahu hükümetine karşı düzenlenen protestolar sırasında kadın hakları savunucuları ünlü televizyon dizisi ‘The Handmaid's Tale’ (Damızlık Kızın Öyküsü) karakterleri gibi giyindiler

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından kadınlara yönelik ayrımcılıkla ilgili hazırlanan yeni uluslararası bir raporda İsrail, gelişmiş 36 Batı ülkesi arasında listenin en sonunda yer aldı.

OECD, kadının ailedeki ve toplumdaki konumuna ilişkin küresel ortalamanın 37,8 puan, OECD ülkelerinde ortalamanın 14,2 ve İsrail'de 40,9 puan olduğunu belirtti.

OECD, araştırmasını kanunlar, sosyal gelenekler, kamu politikasının pratik uygulaması ve iş, eğitim, suç oranı ve diğer alanlarda kadın ve erkek arasındaki farklara ilişkin istatistikler gibi çeşitli alanlarda devletlerin kadınlarla ilişkilerine dayandırdı ve 100 ayrım noktası tablosu geliştirildi.

Mart 2022 ile Şubat 2023 arasındaki dönemin ele alındığı raporda, İsrail hükümetinin hükümet sistemini devirme ve yargıyı zayıflatma planı kapsamında çıkarılan yeni yasalara ve kadınların statüsünü etkileyen yasalara yer veriliyor.

Bu sıralamaya göre Belçika, İtalya, Norveç, İsveç ve İspanya kadınlar için eşitliğin sağlanmasında yüksek puan alan ülkelerin başında gelirken İsrail, Japonya ile birlikte son sırada yer aldı.

İSRAİL

İsrail Sosyal Eşitlik Bakanlığı’na bağlı Kadının Statüsünü İlerletme Kurumu Direktörü Avukat Ayelet Razin Bet Or, raporla ilgili değerlendirmesinde, İsrail'in aldığı puan ortalamasının 33,4, aile konusunda ise 40,9 olduğunu belirterek, “Bunlar, kadınlar konusunda henüz medeni ülkeler arasına katılmadığımızı gösteren ürkütücü rakamlar. Bu endişe verici ve üzücü. Evi içeriden yeniden gözden geçirmeliyiz” ifadelerini kullandı.

Avukat Bet Or, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biz de değişim için büyük çaba harcıyor, çeşitli programlar başlatıyor, bütçeler ayırıyor ve muhteşem etkinlikler gerçekleştiriyoruz. Ancak mizacımız halen normalleşmiş değil. Kadınlar katı bir ayrımcılığa maruz kalıyor. Politikacılarımız kadınların toplumdaki statüsünü etkileyen yasalar çıkarmaya devam ediyorlar.”

Avukat Beit Or, hükümetin kadınların toplumdaki statüsünü yükseltmek için bir bakanlık kurma kararının bazı değişikliklere yol açmasını umduğunu da ifade etti.

Bonot Alternativa Hareketi Vakfı Başkanı Moran Zer Katzenstein, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun yeni hükümetini ırk ayrımcılığı politikasını sürdürmekle suçladı. May Golan'ın bakan olarak atanmasının kadınların toplumdaki statüsünü yükseltmeyi amaçladığını söyleyen Katzenstein, ancak kadınları etkileyen yasalara oy veren ve bakanlığını alay konusu yapanın da May Golan olduğunu vurguladı. Katzenstein, “Ülke kadının statüsünde ciddi bir düşüşe tanık oluyor. Sadece haklar açısından değil, bu yılın başlarından bu yana ülkede 16 kadının kadın olduğu için öldürüldüğünü bilmek yeterli” şeklinde konuştu.

İsrail Kadın Ağı’nın (IWN) Yönetici Direktörü Hadas Danieli Yellin ise aşırı sağcı yapısıyla Netanyahu hükümetinin kadınlara karşı sistematik bir politika izlediğini ve kadınların ilerlemesinin ve toplumdaki statüsünün yükseltilmesinin önüne birtakım engeller koyduğunu söyledi. Yellin OECD raporunun, pratikte, İsrail'de kadınların bugünkü durumunun ülke tarihinin en kötüsü olduğuna işaret ettiğini vurguladı.

İSRAİL

Şarku’l Avsat’ın OECD raporundan aktardığına göre kadınların saatlik ücretleri ortalama 55 şekel iken, erkeklerin saatlik ücreti ise 69 şekel. Buna karşın Arap bir erkeğin saatlik ücreti 41 şekel iken Arap bir kadın saatlik ücreti 40 şekel.

Öte yandan taciz, tehdit, cinsel saldırı, şiddet ve diğer suçlarla ilgili kadınların şikayet sayısında da önemli bir artış var.

OECD, Paris merkezli hükümetler arası bir ekonomik örgüttür ve Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, Avusturya, Belçika, Türkiye, Kanada, Danimarka, Fransa, Almanya, İsviçre, Yunanistan, İzlanda, İrlanda, İsveç, İspanya, Portekiz, İtalya, Hollanda, Lüksemburg ve Norveç olmak üzere 20 ülkenin inisiyatifiyle kurulmuştur. Ardından İsrail, Japonya, Yeni Zelanda, Finlandiya, Meksika, Güney Kore, Avustralya’nın yanı sıra Doğu Avrupa ülkeleri; Çekya, Polonya, Slovakya, Estonya, Slovenya ve Macaristan olmak üzere 18 ülke daha örgüte katıldı.

Toplamda 38 ülkenin üyesi olduğu OECD, ekonomik ilerlemeyi ve küresel ticareti canlandırmayı, demokrasiye ve piyasa ekonomisine bağlı ülkeler arasında iş birliği kurmayı ve üyelerinin politika deneyimlerini karşılaştırmaları, ortak sorunlara yanıt aramaları, iyi uygulamaları belirlemeleri ve hem yurtiçi hem de yurtdışı politikalarını koordine etmeleri için bir platform sağlamayı amaçlıyor.


Çinli ünlü bilim insanı: Kovid-19’un bir laboratuvardan sızmış olması teorisi göz ardı edilmemeli

Prof. Dr. George F. Gao
Prof. Dr. George F. Gao
TT

Çinli ünlü bilim insanı: Kovid-19’un bir laboratuvardan sızmış olması teorisi göz ardı edilmemeli

Prof. Dr. George F. Gao
Prof. Dr. George F. Gao

Çin Hastalık Kontrol Merkezi’nin (CDC) eski başkanı Prof. Dr. George Gao, Kovid-19’un bir laboratuvardan sızmış olma teorisinin göz ardı edilmemesi gerektiğini söyledi.

Dünyanın önde gelen virolog ve immünologlarından biri olan ve koronavirüs salgını sırasında CDC başkanlığını yürüten Prof. Dr. Gao, BBC'ye yaptığı açıklamada, “Her zaman, her şeyden şüphelenebilirsiniz. Bu bilimdir. Hiçbir şeyi göz ardı etmeyin” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Gao, geçtiğimiz yıl CDC Başkanlığı görevinden emekli olduktan sonra Çin Ulusal Doğa Bilimleri Vakfı'nın başkan yardımcılığı görevini üstlendi. Prof. Dr. Gao, salgınla mücadelede ve virüsün kaynağının izini sürme çabalarında kilit bir rol oynamıştı.

Öte yandan Çin hükümeti, hastalığın Wuhan Viroloji Enstitüsü’nden sızmış olabileceği iddialarını reddetmeye devam ediyor.

Ancak BBC’ye konuşan Prof. Dr. Gao, Wuhan Viroloji Enstitüsü’nde resmi bir soruşturma yürütülmüş olmasının Çin hükümetinin laboratuvar sızıntısı teorisini kamuoyuna açıklamadan ciddiye almış olabileceğinin bir işareti olduğunu söyledi.

Wuhan Viroloji Enstitüsü’nün uzmanlar tarafından iki kez denetlendiğini belirten Prof. Dr. Gao, “Yapılan testlerin sonucunu görmedim, ama laboratuvara temiz bir sağlık raporu verildiğini ve uzmanların tüm protokolleri hatasız uyguladığını duydum. Virüsün nereden geldiğini gerçekten bilmiyoruz. Bu soru halen yanıt bekliyor” şeklinde konuştu.

Kovid-19 ilk olarak 2019 yılının aralık ayında Çin'in Wuhan şehrinde ortaya çıktı. Birçok kişi, virüsün canlı hayvan pazarında ortaya çıktığından ve ardından dünyaya yayılarak yaklaşık 7 milyon insanın ölümüne yol açtığından şüpheleniyor.

Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, geçtiğimiz ay Çin'i Kovid-19’un kaynağı hakkında elde ettiği bilgileri paylaşmaya çağırarak bu gerçekleşene kadar tüm teorilerin masada kalacağını söyledi.

WHO Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus (Reuters)
WHO Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus (Reuters)

WHO Direktörü, Kovid-19’un kaynağıyla ilgili kendisine yönetilen bir soruya “Çin'in elde ettiği bilgilere tam erişim olmadan şu ya da bu demek imkansız. Tüm teoriler masada. WHO’nun tutumu bu yöndedir. Bu yüzden Çin'den bu konuda iş birliği yapmasını istiyoruz. Eğer iş birliği yaparlarsa, ne olduğunu ya da nasıl başladığını öğrenebileceğiz” yanıtını verdi.

Kovid-19'un kaynağını araştırmak üzere görevlendirilen WHO uzmanları, 2021 yılında Çin'in Wuhan kentinde dört hafta kaldıktan sonra virüsün kaynağını bulmadıklarını açıkladılar. Uzmanlar, Kovid-19’un bir laboratuvardan sızmış olma teorisinin, hastalığın insanlara bulaşmasından sorumlu hayvanın hangi olduğunun belirlenememesi durumunda ‘son derece olası’ olduğunu da sözlerine eklediler.

Uzmanlar, geçtiğiniz yıl Kovid-19'un kaynağı hakkında başka bir araştırma daha yaptılarsa da Çin'in çok fazla veriyi gizlemesi nedeniyle kesin sonuçlara ulaşamadıklarını söylediler.

Öte yandan ABD Enerji Bakanlığı, Kovid-19’un bir laboratuvar kazasından sonra ortaya çıkmış olabileceği teorisinde Federal Soruşturma Bürosu’nun (FBI) değerlendirmelerine katılıyor.


İran’da Mahsa Amini’nin ölümünü haber yapan gazeteciler yargılanıyor

İran gazetesi Şark tarafından yayınlanan tutuklu Nilüfer Hamedi (solda) ve Elaheh Muhammedi’nin fotoğrafı.
İran gazetesi Şark tarafından yayınlanan tutuklu Nilüfer Hamedi (solda) ve Elaheh Muhammedi’nin fotoğrafı.
TT

İran’da Mahsa Amini’nin ölümünü haber yapan gazeteciler yargılanıyor

İran gazetesi Şark tarafından yayınlanan tutuklu Nilüfer Hamedi (solda) ve Elaheh Muhammedi’nin fotoğrafı.
İran gazetesi Şark tarafından yayınlanan tutuklu Nilüfer Hamedi (solda) ve Elaheh Muhammedi’nin fotoğrafı.

İranlı gazeteci Elaheh Muhammedi’nin Mohammadi’nin avukatının yaptığı açıklamaya göre yetkililer, geçtiğimiz eylül ayında Mahsa Amini’nin ölümünü haber yaptığı için tutuklanan Muhammedi’nin davasını dün başlattı.

36 yaşındaki Elaheh Muhammedi, basına kapalı olarak görülen davasının ilk duruşmasına Tahran’da çıktı. Avukatı Shahab Mirlohi AFP’ye yaptığı açıklamada pazartesi gün gerçekleşen duruşmanın ‘olumlu’ geçtiğini ancak daha fazla ayrıntı veremeyeceğini ve bir sonraki duruşma tarihinin daha sonra duyurulacağını söyledi.

Mirlohi, duruşmanın başlamasından 24 saat önce, tutuklanmasından bu yana ilk kez müvekkiliyle görüşmek için yetkililerden izin alabildi.

Ham Miham’da çalışan Muhammedi, Ahlak Polisi tarafından başörtüsünün uygunsuz olması gerekçesiyle gözaltına alındıktan sonra Amini’nin ölümünü haber yaptığı için hapse atılan iki kadın gazeteciden biriydi.

Geçen eylül ayında, İran’ın batısındaki Kürdistan eyaletinde büyük protesto hareketlerine tanık olan Amini’nin memleketi Saggız’da cenazesini haber yaptıktan sonra tutuklandı.

Meslektaşı, Şark gazetesinin fotoğrafçısı 30 yaşındaki Nilüfer Hamedi, Amini’nin tutuklanmasının ardından götürüldüğü hastaneye gitmesinin ardından tutuklandı.

Yargı geçen hafta Hamedi’nin davasının salı günü başlayacağını bildirdi. Kocası Mehmet Hüseyin Agurlu, eşinin avukatı Bertu Burhanpour ile görüştüğünü yazdı.

8 Kasım’da iki gazeteci, İran İslam Cumhuriyeti’ne karşı ‘propaganda’ ve ‘ulusal güvenliğe karşı hareket etmek üzere komplo kurmak’ ile suçlandı. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre söz konusu iki suçlama, gazetecilerin ölüm cezası almasına neden olabilir.

İran’da yönetime karşı ekim ve kasım aylarında gerçekleşen protestolar sırasında güvenlik güçleri de dahil olmak üzere yüzlerce öldü, binlerce kişi de tutuklandı. Ardından gerginlik yatıştı. Ancak protestolara katıldıkları gerekçesiyle yedi kişi idam edildi.

Tahran’daki Gazeteciler Sendikası ve Uluslararası Gazeteciler Federasyonu geçen hafta hem Muhammedi hem de Hamedi için avukatların huzurunda ve ‘kamuya açık ve adil’ bir yargılama yapılması çağrısında bulundu.

Pazar günü 3 bin 500 gazeteci ve sivil aktivist de, önkoşul olmaksızın ‘kamuya açık ve adil’ bir yargılama çağrısı yapan bir bildiri yayınladı.