BM Libya Özel Temsilcisi Abdullah Bathiliy, Şarku'l Avsat'a konuştu: ‘Libya'yı toparlanma yoluna sokan her türlü mutabakatı destekliyoruz’

Birleşmiş Milletler Libya Özel Temsilcisi Abdullah Bathiliy, girişiminin sonuçlarının ‘meşruiyet kazanacağını’ söyledi.

Birleşmiş Milletler Libya Özel Temsilcisi Abdullah Bathiliy. (UNSMIL)
Birleşmiş Milletler Libya Özel Temsilcisi Abdullah Bathiliy. (UNSMIL)
TT

BM Libya Özel Temsilcisi Abdullah Bathiliy, Şarku'l Avsat'a konuştu: ‘Libya'yı toparlanma yoluna sokan her türlü mutabakatı destekliyoruz’

Birleşmiş Milletler Libya Özel Temsilcisi Abdullah Bathiliy. (UNSMIL)
Birleşmiş Milletler Libya Özel Temsilcisi Abdullah Bathiliy. (UNSMIL)

Birleşmiş Milletler (BM) Libya Özel Temsilcisi ve Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu (UNSMIL) Başkanı Abdullah Bathiliy, bu yıl içinde yapılacak cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerini destekleme girişiminin ‘durgun siyasi suları hareket ettirmeyi, seçimlere giden yolu çizmeye herkesi dahil etmeyi ve Libya'yı toparlanma yoluna sokan her türlü fikir birliğini desteklemeyi’ amaçladığını vurguladı.
Bathhiliy, Şarku’l Avsat ile gerçekleştirdiği röportajda ‘paralı askerlerin’ ve yabancı savaşçıların beklenen seçim üzerindeki etkisinden ve seçimleri yönetmek için yeni bir hükümet seçme konusundaki tutumuna işaretle şunları söyledi:
“Libya'da yürütme organının birleşmesi konusuna ‘gerçekçilik’ ile bakıyoruz. Ancak hükümetin birleşmesi konusuna bu hassas dönemde ihtiyatla yaklaşılmalı. Çünkü bu konu Libya için vazgeçilmez karışıklıklar yaratabilir.”
Bathiliy açıklamasında topu ‘6+6’ Komitesi’nin sahasına attı:
“Seçim kanunları halen görüşülüyor ve tarafların seçimleri denetlemede yönetimin tarafsızlığını sağlayacak şekilde gördüğü her türlü şartın konması mümkün. Kanunlar, cumhurbaşkanlığına aday olacak tüm adayların seçim tarihinden önce mevcut görevlerinden istifa etmesi şartını içerebilir.”
Birleşmiş Milletler Libya Özel Temsilcisi Abdullah Bathiliy, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamalarda Libya’daki siyasi süreçten uluslararası toplumun gösterdiği çabalara kadar birçok başlıkta merak edilen soruları cevapladı:

- Libya'da seçim sürecini harekete geçirme girişiminiz, Libya içinde ve dışında pek çok kişi için halen belirsizliğini koruyor. Bu girişimin özellikleri neler? Buna kimler katılacak ve ne bekleniyor?
Girişimin, Temsilciler Meclisi (TM) ile Devlet Yüksek Konseyi (DYK) arasında seçimlere hazırlık konusunda şimdiye kadar varılan uzlaşmaya dayanarak, öncelikle durgun siyasi suları hareket ettirmeyi amaçladığını açıklığa kavuşturmalıyım. Başka bir deyişle girişim, konuyu iki yasama konseyinin (TM ve DYK) tekelinde bırakmadan, seçim sürecini harekete geçirmek ve mevcut krizi çözmek için Libya'nın katılım çemberini genişletmeyi amaçlıyor. Bu da somut sonuçlara ulaşmadan yeterince zaman aldı. Seçimlerin gidişatının belirlenmesinde TM ve DYK da dahil herkes söz sahibi olacak. Girişim, aktif siyasi ve güvenlik güçler, partiler, kadın temsilciler, gençler, ileri gelenler ve sivil toplum kuruluşları dahil olmak üzere geniş bir yelpazedeki Libya bileşenlerini içerecek. UNSMIL’in bu bileşenleri kimin temsil edeceğini seçmede herhangi bir rolü olmayacak. İkinci olarak, bu girişimin esnek ve geleneksel olmayan bir çalışma mekanizması önerdiğini belirtmek gerekir. Zira Libyalıların seçimlerin gerektirdiği en önemli konularda ulusal uzlaşmaya varmalarına yardımcı olmak amacıyla kişisel olarak izleyeceğim ‘shuttle diplomacy’ (mekik diplomasisi) olarak bilinen mekanizmaya bağlı olacak. Bu konular, daha önceki açıklamalarımda da belirttiğim gibi; bu iki konunun önemine rağmen sadece anayasal bir kuralın ve seçim kanunlarının kabul edilmesinden daha fazlasını içeriyor. Karar verilecek konular arasında, seçimlerin güvence altına alınması, adayların seçim kampanyalarını yürütmek için hareket özgürlüğünün sağlanması, sonuçların onaylanmasının sağlanması, davranış kurallarının (ya da onur kuralının) benimsenmesi ve bunlara uyulması, harcamalar için şeffaf bir hükümet mekanizmasının benimsenmesi ve seçimlere iyi bir hazırlık için gündeme gelebilecek diğer başlıklar bulunuyor. Seçimlerin birincil görevi, ülke için yeni bir liderlik seçmektir. Bu nedenle sadece bazı üyeleri adaylar arasında olabilecek DYK ve TM’nin değil, tüm tarafların taahhüdünü ve katılımını gerektiriyor.

- Girişimden çıkacak kararlar tüm taraflar için bağlayıcı olacak mı? Yoksa bunlar sadece tavsiye niteliğinde mi?
Bu girişimden doğacak kararların meşruiyet kazanacağını söyleyebilirim. Çünkü bunlar mutlaka ulusal bir mutabakata tabi olacak ve mümkün olan en geniş mutabakatı yansıtacak. Tüm tarafların taahhüdünün, siyasi ve manevi sorumluluğunun ifadesi olacaktır. Bu taahhüt, vatandaşları ve onları temsil eden kurum ve kuruluşları takip etmenin yanı sıra üzerinde anlaşmaya varılacak kararların uygulanmasının en önemli teminatları arasında yer alacaktır.

- Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılma koşulları üzerinde anlaşma sağlanamaması durumunda bu yıl sadece parlamento seçimlerini mi yapacaksınız?
Prensip olarak ülkeyi toparlanma yoluna sokan, devlet kurumlarını yeniden meşrulaştıran, sürdürülebilir barış ve istikrara, kalkınma ve yeniden yapılanmaya kapı açan ve vatandaşların refahı için endişe duyan her türlü geniş Libya mutabakatını destekliyoruz. Mevcut krizi çözmek, tartışmalı tüm konularda uzlaşmayı gerektiriyor. Bu nedenle Libyalıların uzlaşmasının son söz olduğunu söylüyoruz. Bununla birlikte tanıştığım Libyalı kadın ve erkeklerden hissettiklerim, uluslararası toplumdan duyduklarıma ve seçim listelerine kayıt için yoğun katılımdan anladıklarıma göre durum, 2023 yılının sonundan önce cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin eşzamanlı olarak yapılması yönünde ilerliyor. Şayet seçimler başarılı bir şekilde yapılırsa -ki biz de tüm Libyalı ortaklarımızla bunun için çalışıyoruz- bu, ülkenin kurumlarının kaybolan meşruiyetini geri getirecek.

-TM ile DYK arasında şu ana kadar üzerinde anlaşmaya varılanlarda, özellikle de Anayasa Beyannamesi'nin 13’üncü değişikliğini kabul etmeleri, girişiminizin hangi aşamasında bulunuyor?
Girişim, zaman kazanmak amacıyla, Anayasa Beyannamesi'nde yapılan 13’üncü değişiklikte gerekli çareler de dahil olmak üzere, TM ile DYK arasında varılan uzlaşmaya dayanıyor. Bu kapsamda girişim, anayasal zemini ve seçim kanunlarını hazırlamakla görevli 6+6 Komisyonu’na, çalışmalarının bir an önce somut sonuçlar vermesi için teknik ve lojistik yardım ve gerekli uzmanlığı sağlamayı teklif etti. 5+5 ortak askeri komitesi üyeleri arasında seçimlerin korunması ve ülkenin çeşitli bölgelerinde adayların hareketini güvence altına alma konusunda oluşan önemli ve cesaret verici fikir birliğini de unutmamalıyız. Ayrıca bu girişim, TM ve DYK’nin her iki tarafında da geniş katılımcı bir yaklaşımla, endişe verici konuların ele alınmasına gereken özeni gösterecektir. Bu hususlar arasında örneğin, ulusal kaynakların şeffaf yönetimi, adaylar arasında eşit rekabet ortamının oluşturulması ve idarenin tarafsızlığının sağlanmasına ilişkin anlaşma yer alıyor.

- Tüm tarafları demokratik sürecin sonuçlarını kabul etmeye zorlayacak güvenceler ve araçlardan bahsedebilir misiniz?
Seçim sürecinin başarısı için Libya'da herkesin bildiği ve üzerinde çalışmaların bugünden itibaren başladığı ve seçim gününe kadar ve hatta seçimle ilgili kurumların kurulmasına kadar devam edeceği birçok faktörün sağlanması gerekiyor. Bu faktörlerin en önemlilerinden biri güvenliktir. Seçimler, adayların ve siyasi partilerin Libya genelinde hareket özgürlüğünün sağlanması, seçmenlerle serbestçe, herhangi bir taciz veya gözdağı olmaksızın kampanya ve toplantı yapma özgürlüğünün tesis edilmesi de dahil olmak üzere korunmalıdır. Güvenlik durumu vatandaşların, özellikle de kadınların, seçim görevlerini özgürce, güvenliklerine yönelik baskı veya korku olmadan yerine getirmeleri için de önemlidir. Ayrıca en önemli güvenceler arasında, adayların bilinen yasal yollardan itirazda bulunma hakları saklı kalmak kaydıyla, seçim sonuçlarını kabul edeceklerini önceden taahhüt etmeleri yer alıyor. Bu bir siyasi ve ahlaki sorumluluk meselesidir. Siyasi taraflar, tahrik ve nefret söyleminden kaçınma, adil rekabet etiğine uyma ve seçimlerin bütünlüğünü ve dürüstlüğü zedeleyici her türlü işlem ve eylemden kaçınma gibi davranış kuralları benimsemeli ve bunların hükümlerine uymalıdır. Seçim süreci, nimetlerinden tüm Libyalıların yararlanacağı birleşik ve egemen bir Libya lehine yarışan siyasi programlar ve vizyonlar için bir cephe olmalıdır.

- Mevcut yetkililerin aday olmak istiyorlarsa mevcut görevlerinden istifa etmeleri yönünde talepler var mı?
Adil seçim rekabeti için eşit koşulların sağlanması gerektiğinin herkes farkında. Bu bağlamda, kamu harcamalarını kontrol etmek ve devlet kaynaklarının seçim amaçları için kullanılmasını veya bir adayı rakipleri pahasına kayırmayı önlemek için şeffaf bir hükümet mekanizması sağlama ihtiyacı bir kez daha vurgulanmalıdır. Bu, tüm adaylar için eşit bir oyun alanı sağlamak için önemli bir önlemdir. Seçim rekabeti için eşit şartlar sağlanması, mevcut görevlilerin seçim kanunları tarafından belirlenen bir süreden önce görevlerinden istifa etmelerini gerektirmektedir. Önümüzdeki haziran seçimleri için bir yol haritası çizmeden önce bu meseleler artık Libyalıların kendileri tarafından kararlaştırılmalıdır. Genel olarak seçim sürecinin başarısını sağlamaya yönelik prosedürler şu andan itibaren başlar ve seçim günü boyunca ve seçim sonrasına kadar devam eder.

- Libya'da ‘paralı askerlerin’ ve yabancı güçlerin varlığı seçim sürecini engelleyen bir faktör olacak mı?
Yabancı savaşçıların ve paralı askerlerin varlığının Libyalıları, komşu ülkeleri ve bir bütün olarak uluslararası toplumu rahatsız eden bir sorun olduğu doğru. Bununla birlikte bu olgunun ciddiyeti büyük ölçüde Libyalı tarafların iradesine ve güvenlik anlaşmalarına bağlılıklarının boyutuna, askeri ve güvenlik kurumları da dahil olmak üzere kurumlarını birleştirme isteklerine ve ulusal egemenliklerinin prestijini geri getirme konusundaki ısrarlarına bağlı. Dolayısıyla yabancı savaşçıların ve paralı askerlerin geri çekilmesine ve Libya egemenliğinin yeniden kurulmasına yardım etmek, nihai olarak Libyalıların kendilerine, UNSMIL'e ve uluslararası toplumun birçok üyesine kalmıştır.

- Bu unsurların (paralı askerler ve yabancı güçler) Libya'dan çıkışı için herhangi bir zaman var mı?
Ortak Askeri Komite'nin yoğun çalışmaları ve Sudan, Nijer, Çad gibi ilgili ülkelerin gösterdiği iş birliği sayesinde yabancı savaşçı ve paralı askerlerin geri çekilmesi dosyasında ilerleme kaydedildiği söylenebilir. Gönüllü geri dönüş programlarının yanı sıra özellikle veri alışverişi mekanizmasının kurulması konusunda Libya irtibat komiteleri ve bu ülkeleri temsil eden muadillerinin kat ettiği mesafeyi şüphesiz takip ediyorsunuz. Doğru yönde ilerleyen bu yolu Libyalı, bölgesel ve uluslararası ortaklarımızla yakından takip ediyoruz. Burada, Libya ve komşularının, komşu ülkelere zarar vermeden, Libya'nın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygıyı garanti edecek şekilde, Libya topraklarındaki paralı askerlerin ve yabancı savaşçıların varlığına son verme yönündeki ortak arzusunu yineliyorum. Sudan, Çad ve Nijer'in de dahil olduğu Libya'nın komşu ülkelerine yaptığım son ziyaret, bu ikilemi çözme konusundaki ortak kararlılığı doğruladı.

- Seçimlerin ertelenmesinin sebebinin kanunların hazır olmaması olduğunu düşünüyor musunuz? Yoksa geçmişte Libya Yüksek Seçim Komisyonu’nun ilan ettiği ‘mücbir sebep’ yüzünden mi?
Libya'daki çoğu siyasi tarafın, seçim sürecini bozma sorumluluğundan kaçma ve diğer partileri suçlama eğilimi var. Seçimlerin bu yıl sonundan önce yapılması yönünde olumlu bir şekilde ilerlemek istiyorsak, şüphesiz bu yararsız bir yaklaşımdır. Suçlama zamanı bitti ve kitlesel olarak seçim listelerine kaydolan Libyalı seçmenlerin özlemlerini karşılamak için harekete geçme ve hızlanma zamanı geldi. Aralık 2021'de seçimlerin yapılmamasından herkesin şu ya da bu şekilde sorumlu olduğuna şüphe yok. Süresiz erteleme fiili güçler için uygundu ve bu gerçek Libyalılar için de bir kayıp değil. Statüko yalnızca bazı insanlara hizmet eder. Dolayısıyla engelleme, genellikle ‘aynı fikirde olmama’ kuralına dayanan çeşitli manevralarla devam etti. Sebepler ve  mazeretleri tekrarlanmamalı. Seçimleri ertelememek için başlattığım girişim, seçimlerin getirdiği tüm güvenlik, siyasi ve teknik konularda 6+6 Komitesi ile paralel çalışmayı gerektiriyor. Bu sayede yasal çerçevenin tamamlanmasını sağlıyor ve tekrar mücbir sebeplerin oluşmasının önüne geçiyoruz.

- Parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılmasından sorumlu olacak yeni bir hükümetin seçilmesi konusundaki görüşünüz nedir?
Libya kurumlarını askeri ve güvenlik düzeylerinde birleştirme yönündeki ciddi girişimler, yürütme organını dışlamaz. Ancak bu hassas dönemde hükümetin birleşmesi çok fazla gerçekçilik ve ihtiyatla ele alınmalıdır. Çünkü bu konu, Libya'nın olmazsa olmazı olan siyasi, usulî ve hatta hukuki ve anayasal karışıklıklar yaratabilir. Hükümetlerin oluşumuna genellikle makam çekişmeleri, kotalar konusundaki anlaşmazlıklar ve bireysel ve hizip çıkarları konusundaki acelecilik eşlik eder. Bu, devlet işlerini ve halkın günlük işlerini yürütmeye devam ederken, seçim liyakatine odaklanma çabalarına hizmet etmeyecektir. Yürütme organının gerçekçi bir şekilde birleştirilmesi konusuna, daha fazla karmaşıklık yaratmadan seçimlerin tek bir otorite altında yapılması olan ve istenen nihai hedefe ulaşmayı amaçlayarak bakıyoruz.

- Ancak pek çok kişi Ulusal Birlik Hükümeti’nin (UBH) devamının iki aday arasındaki dürüst rekabet koşullarına zarar vereceğinden korkuyor. Bununla ilgili görüşleriniz nelerdir?
Elbette yürütme organının birleştirilmesi konusuna yaklaşımımızdaki gerçeklik, minyatür ve bağımsız bir hükümet çağrısında bulunanların haklı korkularını ortadan kaldırmıyor. Bu yüzden önderliğini yaptığım iyi niyetlerle, tüm adaylar arasında özgür ve adil rekabet için eşit bir zemin sağlamayı ve devlet kaynaklarının seçim amacıyla sömürülmesini önlemek için hükümet harcamalarını kontrol edecek şeffaf bir mekanizma kurmayı umuyoruz. Ayrıca seçim kanunları halen görüşülmekte olup, tarafların seçimleri denetlemede idarenin tarafsızlığını sağlamak olarak gördükleri her türlü şartı kanuna dahil etmek mümkündür. Bu, örneğin, cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olan tüm adayların seçim tarihinden önce mevcut görevlerinden istifa etmelerini gerektirmeyi de içerebilir.



Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (2): Sudan’ın bölünmesini oldubittiye getirmek istiyorlar… HDK'nın operasyon odalarında yabancılar var

Darfur Bölgesi Valisi Mini Arko Minawi
Darfur Bölgesi Valisi Mini Arko Minawi
TT

Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (2): Sudan’ın bölünmesini oldubittiye getirmek istiyorlar… HDK'nın operasyon odalarında yabancılar var

Darfur Bölgesi Valisi Mini Arko Minawi
Darfur Bölgesi Valisi Mini Arko Minawi

Darfur Bölgesi Valisi Mini Arko Minawi, Al Majalla’ya verdiği röportajın ikinci bölümünde Sudan’la ilgili uluslararası ve bölgesel bir tartışmanın olduğunu belirtti. Minawi, “Sudan’ı ya bölmek istiyorlar ya da bölünmeyi oldubittiye getirmek istiyorlar” diyerek dışarıdan ülkeyi bölmeye yönelik bir plan yapıldığı uyarısında bulundu.

Röpottajın iilk bölümünde 15 Nisan’da Hartum'da tanık olduklarını anlatan Darfur Bölgesi Valisi Minawi, Muhammed Hamdan Dagalu komutasındaki HDK'nın başlangıçta yaklaşık 25 bin kişiden oluştuğunu ancak savaş başlamadan önce Hartum’a 120 bin HDK üyesinin getirildiğini belirterek, “Bunların yüzde 70'inden fazlası eğitimsizdi. Gerçek sicile sahip HDK’ya bağlı seçkin güçler arasında yer almıyordu. Sudan'ı yağmalamak ve işgal etmek için (başkent Hartum’a) farklı ülkelerden çok sayıda genç getirildi” şeklinde konuştu.

HDK’nın Darfur bölgesindeki 5 eyaleti askeri olarak kontrol ettiğini, ancak tam kontrole sahip olmadığını söyleyen Minawi, HDK’nın yanında Rus paralı asker grubu Wagner’in de rolü olduğuna dikkati çekerek “HDK üyelerinin yüzde 50’sinden fazlası yabancı uyruklu ve operasyon odalarında Sudanlı olmayan yabancı subaylar oturuyor” ifadelerini kullandı.

Rusya’nın Port Sudan’da askeri bir üs kurma anlaşmasının ‘öldüğünü’ belirten Minawi, ancak Sudan Ordusu ile Tahran arasında, askeri ortaklık karşılığında İran’ın ürettiği silahlı insansız hava araçlarının (SİHA) satın alımının da olduğu bir mutabakata varılabileceğini göz ardı etmedi.

İşte Darfur Bölgesi Valisi ve Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi ile Zoom uygulaması üzerinden yaptığımız röportajın ikinci bölümü:

*Sudan’daki savaşın, iki general (Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ve HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu) arasındaki bir savaş olduğunu, Darfur’daki savaşın bir uzantısı olarak patlak verdiğini ve dolayısıyla Darfur’daki savaşın bitmediğini, mevcut savaş başlayınca Darfur'daki savaşın bir uzantısı olarak oldubittiye getirildiğini söyleyenler var. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Bu doğru. Bu savaş, Darfur’daki savaşın, 1955 yılında Torit şehrinde patlak veren savaşın, Güney Sudan’daki savaşın, Nuba Dağları’ndaki savaşın, Mavi Nil’de yaşanan savaşın ve tüm birikmiş meselelerin bir uzantısıdır. Bunu neden söylediğime gelince öncelikle HDK'nın yapısı kabile temellidir. Kurulduğu dönemde Darfur'da çıkan olaylar adına oluşturuldu. Ben de başlarda bu oluşum içinde yer aldım. HDK, dönemin Cumhurbaşkanı Ömer Hasan el-Beşir'i, bazı generalleri ve yardımcılarıyla birlikte Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) önüne çıkarana kadar birtakım eylemler gerçekleştirdi.

Darfur'da bir soykırımın yaşandığı, 2003 yılında başlayan etnik temizliğin 2006 ve 2007 yıllarına kadar devam ettiği herkesçe biliniyor. Darfur’daki çatışmanın tüm dünyayı, bölgenin kontrolünü Afrika Birliği (AfB) tarafından gönderilen AMIS (African Union Mission in Sudan) adlı barışı koruma gücüne devredecek kadar ikilem içerisine soktuğu biliniyor. Durumun kötüleşmesi üzerine AfB Barışı Koruma Gücü’nün (AMIS) misyonu Birleşmiş Milletler (BM) tarafından oluşturulan bir görev gücüne devredildi. BM ve AfB’nin ortak görev gücüne o dönemde dünyanın en büyük misyonu olan ‘UNAMID’ (BM-AfB Darfur Misyonu) adı verildi.

FOTO: Minni Arko Minawi, Sudan hükümeti ile beş isyancı hareket arasında imzalanan barış anlaşmasının ardından Sudan Adalet ve Eşitlik Hareketi lideri Cibril İbrahim Muhammed ile birlikte, 31 Ağustos 2020 (Reuters)
 Minni Arko Minawi, Sudan hükümeti ile beş isyancı hareket arasında imzalanan barış anlaşmasının ardından Sudan Adalet ve Eşitlik Hareketi lideri Cibril İbrahim Muhammed ile birlikte, 31 Ağustos 2020 (Reuters)

Tüm bunlar olurken, merkez ile kenarlar arasındaki gerginlik, merkez beni çağırıncaya kadar zaman zaman şekil değiştirdi. O sıra iktidarda siyasal İslamcı Ulusal Kongre Partisi hükümeti vardı. HDK, demokratik dönemde Sadık el-Mehdi hükümeti ve şu ​​an Milli Ümmet Partisi’nin lideri olan general tarafından kurulmuş bir kabile ordusu olmasına rağmen ondan yardım istediler.

HDK, devletin kendisine sağladığı imkanlar sayesinde orduyu destekleyen bir yapıdan paralel bir orduya dönüştü.

*HDK, bahsettiğim gibi Darfur’daki daha önceki savaşta önemli bir rol üstlenmişti. Bu savaş yeniden başlamış gibi görünüyor. İhlallerden, sahadaki ve insani durumdan bahsediliyor. Şu an Darfur'daki askeri durumla ilgili nasıl bir harita çizersiniz?

HDK 2003-2004 döneminde bu saydıklarınızı içeren bir kültür üzerine kuruldu. Tıpkı ‘her kap içindekini dışına sızdırır’ deyiminde ifade edildiği gibi. HDK, son dakikaya yani hedef aldığı düşmanın kafasına sıkacağı son kurşuna kadar uygulanmak üzere manifesto geliştiren bir yapıdır. Dolayısıyla HDK’nın sahip olduğu bu kültür, karşınıza çıkan ne varsa mutlaka ele geçirilmesi gerektiğini salık verir. Karşısına çıkan tüm kadınlara tecavüz etmesi gerekiyor, çünkü o dönemde bu gücü oluşturan istihbarat üyelerinin bu güçleri oluşturmadaki gerçek niyeti bu tür ihlallere yol açmaktı. ‘Her kap içindekini dışına sızdırır’ derken kast ettiğim o kabın içindeki işte bu. Dolayısıyla bir şekilde iktidarı ele geçirmeye karar verdiklerinde, komşu ülkelerden çok sayıda paralı asker, savaş tutkunu, para düşkünü ve kaos müptelası, hiç eğitim almamış, vicdanı olmayan, çölden gelmiş, insanlık nedir bilmeyen kim varsa getirdiler. Hepsi Sudan sahasında, savaş alanında toplandı. Herkes bunun bir parçası oldu. Tecavüz olsun, yağma olsun, insanlara baskı olsun, başka şeyler olsun istediklerini yapıyorlar. Tam özgürlüğe sahipler. Hartum'da evlere el koydular. Sudan dışından gelenler ne Sudan halkını ne de Sudan ruhunu umursuyorlar. Çünkü ele geçirmek için geldiler. Yaklaşım bu. Onlara verilen mesaj da bu. Dolayısıyla aldıkları mesajı yerine getiriyorlar.

HDK’nın operasyon odalarında yabancı uyruklu, Sudanlı olmayan subaylar oturuyor

*HDK askeri olarak Darfur’un kontrol ediyor mu?

Evet, Darfur’u askeri olarak kontrol ediyor. Darfur dört eyaletten oluşuyordu. Darfur’daki savaş sırasında Ulusal Kongre Partisi hükümeti bu sayıyı Batı Darfur, Orta Darfur, Güney Darfur, Doğu Darfur ve Kuzey Darfur eyaletleri olmak üzere beşe çıkardı. HDK dört eyaleti kontrol ediyor, ama yönetimi ele geçirmedi. Tam bir kaos yaşanıyor. Vatandaşlar da bu yüzden tüm bu eyaletlerden kaçıyorlar. Gerçekler bunlar.

*Wagner güçlerinin HDK’ya Darfur'daki operasyonlarında yardım ettiği konuşuluyor. Bununla ilgili bir bilginiz var mı?

Bu konuda yeterli ve kesin bir bilgiye sahip değilim. Fakat savaştan önce bile duyduklarım ve elde ettiğim bilgiler doğrultusunda bunu göz ardı etmiyorum. Ama bu savaşı destekleyenler ve bu savaşı çok yüksek bir oranda, yüzde 50’nin üstünde yönetenler Sudanlı değiller. HDK’nın operasyon odalarında Sudanlı değil, yabancı uyruklu subaylar oturuyor.

(Soldan sağa) HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Daklu, Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ve dönemin Başbakanı Abdullah Hamduk başkent Hartum'da düzenlenen bir tören sırasında, 8 Ekim 2020 (AFP)
(Soldan sağa) HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Daklu, Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ve dönemin Başbakanı Abdullah Hamduk başkent Hartum'da düzenlenen bir tören sırasında, 8 Ekim 2020 (AFP)

*Sudanlı olmayanlar da var dediniz. Wagner’den olanların ve olmayanların olduğunu mu söylemek istiyorsunuz?

Evet, Wagner’den olanlar ve Wagner’den olmayanlar var.

*Wagner’den olmayanlar, yani Afrikalılar. Bildiğiniz gibi Çad'da darbe girişimi yaşandı. Kabilelerin Darfur bölgesine müdahalesi nedeniyle Darfur'daki savaşın Çad ve Orta Afrika'da yansımaları olduğunu düşünenler var. Bununla ilgili yorumunuz nedir?

Ben herhangi bir ülkenin adını vermedim ve daha fazla ileriye gitmek de istemiyorum. Ama Çad’a ile ilgili ne kastettiniz. Orada darbe girişimi mi oldu yoksa başka bir şey mi oldu bilmiyorum. Fakat güvenlik durumu ve kriz haline gelip çözülmesi gereken siyasi gerginliklerin yaşandığını biliyoruz. Ama bahsettiğim rol, Sudan'ın savaşın yönetilmesinde oynadığı rol. Burada Çad devletini kastetmiyorum.

Altın kaçakçılığı ve Sudan topraklarının sömürülmesi korkunç bir durum.

*Wagner meselesine dönecek olursak, basında Wagner'in HDK'yı desteklediğine dair birçok haber yer alıyor. Altın kaçakçılığına karıştığı konuşuluyor. Sizce bu haberler doğru mu? Bununla ilgili herhangi bir bilginiz var mı?

Biz bu tür haberleri ve bilgileri, hassas istihbarat bilgilerine sahip, modern istihbarat eğitimi almış, tecrübesi ve kabiliyeti yüksek, bu tür gelişmeleri takip edebilecek uyduları olan kişilerden alıyoruz. Elimde, basında çıkan haberleri teyit edecek bir bilgi yok ama altın kaçakçılığı ve Sudan topraklarının sömürüldüğü açık. Bu çok korkunç. Sudan'da kaynaklar gibi birçok alanda da sömürü var. Dolayısıyla bu sömürü sayesinde şimdi bu savaşın büyük potansiyeli ortaya çıktı.

*Milislerden ve HDK'dan bahsetmişken, sizce Orgeneral Hamideti ile ne ölçüde temas halindeydiniz? Hamideti’nin HDK’yı tamamen kontrol ettiğini düşünüyor musunuz? HDK’ın kaç üyesi var?

Bu güçler bir ya da birkaç kabileden oluşuyor. Hatta bu güçlerin içindeki kabilelerin doğal olarak kardeş lidere ve komutan yardımcısına yakınlıklarına göre düzenlenmiş kategorileri var. Bu yüzden sayıları çok. Ancak bu güçlere liderlik edenler seçkin kesimlerden kişiler. Seçkinler ve elitler birdir, kabile de birdir. Kabile içinde bile ailelerin en üst düzeyden en alt düzeye kadar çeşitlilik gösterdiği biliniyor.

*Tam bir kontrol ve net bir yapı olduğunu düşünüyor musunuz?

Tabii ki hayır, oluşumu gereği kontrol tam olamaz. Hatta bunu bizzat Hamideti bile söyledi. Olan bitenlerin sebebinin ‘isyancılar’ olduğunu ifade etti. Hamideti onlara böyle diyor. Hamideti’nin yardımcısı Sayın Abdurrahim Hamdan Dagalo ile görüştüm. O da (Darfur’daki) el-Cenine’de yaşananların ‘isyancılardan’ yani kendi kontrolleri dışında olanlardan kaynaklandığını düşünüyordu. Belki savaşlardan çıkar sağlıyorlar ve operasyonlarından faydalanıyorlar ama askeri emirlere ve talimatlara uyanlardan değiller. Bu sebeple isyancıların olduğuna şüphe yok. Bununla birlikte seçkinler gibi sistemin içinden gelen, ancak kişisel çıkar elde etme eğiliminde olanlar da var. Bunlar, HDK’nın düzenli ordu oluşturma yöntemiyle oluşturulmamasından ötürü varlar.

*HDK’nın üye sayısıyla ilgili bir tahmininiz var mı?

Sayılarını tam olarak bilmiyorum ama savaştan önce generallerden öğrendiğime göre Hartum’a dışarıdakiler hariç yaklaşık 120 bin HDK üyesi girdi. Bunların yüzde 70'inden fazlası eğitimsizdi. Gerçek sicile sahip HDK’ya bağlı seçkin güçler arasında yer almıyordu. Sudan'ı yağmalamak ve işgal etmek için (başkente) farklı ülkelerden çok sayıda genç getirildi.

Bu ittifak ‘Anayasal Bildiri’ üzerine kurulmuştu. Anayasal Bildirinin üç imzalı nüshası vardı ve her bir nüshada farklı hükümler yer alıyordu.

*Yaklaşık 120 bin HDK'lının Hartum'a girdiği söylenebilir mi?

O dönemde böyle olduğu söyleniyordu. Bu, Hartum'daki sayıydı. Çünkü savaşa altı aydan az bir süre kala HDK sayısının 25-30 bin civarında olduğunu söylüyorlardı. Ancak savaşa birkaç gün kala Hartum’a 120 binden fazla HDK üyesinin getirildiğini söylediler. Bu, sayının çok fazla olduğu ve çok az dönemde dramatik bir şekilde katlandığı anlamına geliyor. Bu artışın arkasında bir kuşatma vardı ve bunun arkasında da bir hedef.

*Röportajın başında Özgürlük ve Değişim Güçleri’nin (ÖDG) rolünden bahsettiniz. Siz o dönemde de önemli bir isimdiniz, şimdi de öylesiniz. 25 Ekim 2021 günü Abdullah Hamduk hükümetine yapılan darbe hakkında ne düşünüyorsunuz?

Hamduk hükümetine yapılan darbe üçüncü darbedir. Darbe diyebiliriz ama ben bunu darbe olarak görmüyorum. Çünkü iktidarı Beşir’in elinden alanlar Hamduk değil, Burhan ve Hamideti idi. Hamduk o dönem hükümetin üçüncü adamı olması için getirilmişti.

Orada bulunan görgü tanıklarından birinin aktardığına göre Hamduk 25 Ekim'den önce nüfuz sahibi biri değildi. Çünkü yönetim bizzat generallerin elindeydi. En nihayetinde Hamduk bir komutan değildi ve başbakanın yetkisi dahilinde olması gereken birçok konuda onlardan yardım istiyordu. Ancak Merkez Konseyi, ÖDG, ordu ve HDK arasında yapılan ittifak sonucu Hamduk hükümeti düştü. Bu bir darbeden ziyade bir ortaklığın sona ermesiydi. Çünkü bu ittifak ‘Anayasal Bildiri’ üzerine kurulmuştu. Anayasal Bildirinin üç imzalı nüshası vardı ve her bir nüshada farklı hükümler yer alıyordu. Dolayısıyla ne devlet ne de hükümet vardı. Bu da kaosun başlangıcı oldu.

Kaos, Anayasal Bildirinin imzalanmasıyla başladı.

*Kaos ile neyi kastediyorsunuz?

Kaos, Anayasal Bildiri imzalandığında başladı. ÖDG’nin Merkez Konsey kanadı ve ÖDG'yi kanla kurduğumuz, silahlı hareketlerle inşa ettiğimiz için benim de içinde bulunduğum Demokratik Blok kanadı dahil olmak üzere diğer gruplar tarafından darbe yapıldığına inanıyorduk. Ancak (eski Cumhurbaşkan Ömer) el-Beşir rejiminin devrilmesinin ardından ordu ve HDK ile ÖDG'nin temel oluşumuna karşı çıkanlar arasında gizli bir ittifak yapıldı. Çok sayıda kişi HDK'ya katıldı. Aslında Sudan'ın lehine değil de kendi lehlerine hedefleri olan ülkelerden uluslararası yardım aldılar. Bu kusurlu oluşum 25 Ekim'e kadar böyle devam etti.

FOTO: Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ve dönemin Başbakanı Abdullah Hamduk Hartum'da siyasi bir anlaşmanın imzalandığı törende, 21 Kasım 2021 (Sudan Cumhurbaşkanlığı)
Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ve dönemin Başbakanı Abdullah Hamduk Hartum'da siyasi bir anlaşmanın imzalandığı törende, 21 Kasım 2021 (Sudan Cumhurbaşkanlığı)

*Darbenin Burhan ile Hamideti tarafından Hamduk’a karşı yapılmadığını söylüyorsunuz ama gerçekte ÖDG ve Merkez Konsey kanadı içinde Hamideti’ye karşı bir anlaşmazlık mı vardı?

Darbe, ÖDG içinde gerçekleşti. ÖDG'den bazı gençler tarafından yönetilen ve Hamideti ve Burhan'la ittifak kurmalarını sağlayan bu darbe, 18 Ağustos 2019'da Beşir rejiminin düşmesinin ardından ‘geçiş hükümeti’ ve diğer oluşumların kisvesi altında üstü kapalı olarak gerçekleşti. Darbe böyle başladı. Bundan önce Hamideti ve Burhan Beşir'e darbe yaptı. Durum böyle ilerledi. Askeri Konsey’deki kardeşlerimiz darbecilerin merkez noktalarını tasfiye etmek için orduyu kullanıyorlardı. Mesela bir gün darbeye kalkışabilecekleri zayıflatmak için Burhan’ı kullanıyorlardı, başka bir gün askeri operasyonla iktidara gelebilecek silahlı hareketleri zayıflatmak için Hamideti'yi. Dile getirdikleri gizemli amaç da buydu.

*Sizce en fazla suçlu olan ÖDG-Merkez Konseyi mi?

Kesinlikle. Çünkü ÖDG-Merkez Konseyi, 25 Ekim öncesi dönemde siyasi güçlerle ulaşıp orduya sızdılar.

Sudan sahnesinde şu an yer alan taraflarla Anayasal Bildiriyi oluşturan taraflar aynı olduğundan bir yenilik görmüyorum.

*Hamideti ve Hamduk arasındaki son anlaşma hakkında ne düşünüyorsunuz?

Sivil Demokratik Güçler Koordinasyonu (Tekaddüm) lideri Abdullah Hamduk siyasi rol, HDK Komutanı Hamideti ise askeri rol oynuyordu. Dolayısıyla onların aynı partinin ya da örgütün kanatları olduğuna inanıyorum. Bu da Sudan halkı açısından ‘gülünç’ bir durum. Bir diğer ‘gülünç’ olan konu ise bu tür senaryolar, skeçler ve oyunlarla bizi kandırdıklarını düşünmeleri.

*Sizce bu Sudan'da daha geniş kapsamlı bir çözümün başlangıcı mı, yoksa şu an var olan bölünmenin devamı mı?

Henüz ortaya yeni bir yapı çıkmış değil. Sudan sahnesinde şu an yer alan taraflarla Anayasal Bildiriyi oluşturan taraflar aynı olduğundan bir yenilik görmüyorum.

*Ordu Komutanı Orgeneral Burhan ile iletişim halinde olduğunuzu sanıyorum, doğru mu?

Ben herkesle iletişim halindeyim. Ancak Cuba Barış Anlaşması çerçevesinde oluşturulan hükümetteyim. Bu hükümetin başında da hâlâ Orgeneral Burhan bulunuyor.

Bu savaşı yürüten ülkeler, Sudan’ı bölme ve bölgenin haritasını yeniden çizme planının arkasında olan ülkeler.

*Şu an Orgeneral Burhan’ın Port Sudan’da bulunduğu, ordunun güç merkezinin Port Sudan'da olduğu, Hamideti komutasındaki HDK’nın ise Hartum’da olduğu ve Darfur'da savaştığı bir durum söz konusu. Cevabını net olarak almak istediğim bir soru var. Sudan’ın bir gerçeklik bağlamında coğrafi olarak daha fazla bölünmeye doğru sürüklendiğini düşünüyor musunuz?

Bu savaşı ister orduda olsun ister HDK'da olsun, savaş saflarında yer alan Sudan vatandaşları ya da vatanseverler değil, devletler yürütüyor. Bu savaşı yürüten ülkeler, Sudan’ı bölme ve bölgenin haritasını yeniden çizme planının arkasında olan ülkelerdir. Eğer Sudan'da başarılı olurlar ve Sudan’ı bölmeyi başarırlarsa bu felaket daha fazla yere yayılacak. HDK, Hartum'dan dönüp kasım ayı sonları aralık ayı başlarına kadar Darfur’daki operasyonlara odaklandığında, amaç Darfur'u ele geçirmek ve bir oldubittiye getirmekti. Bu oldubittinin amacı, bir zamanlar Sudan’ın komşusu olan ülkelerde yaşananları tekrarlamaktı.

Bu elbette bildiğimiz gerçeklere dayanıyor. Bunun arkasında HDK’nın olması şart değil. Daha ziyade söz konusu ülkelerin bir gündemi var. Bu gündemin uygulanması gerekiyor ve iç unsurları da var.

FOTO: Sudan Ordusu ile HDK arasındaki çatışmalar sırasında başkent Hartum'da bir bölgede yükselen dumanlar, 8 Haziran 2023 (AP)
 Sudan Ordusu ile HDK arasındaki çatışmalar sırasında başkent Hartum'da bir bölgede yükselen dumanlar, 8 Haziran 2023 (AP)

*Kim o ülkeler?

İsim vererek hiçbir ülkeyi rencide etmek istemiyorum.

*Sudan'ın bölünmesinin oldubittiye getirilmesinden mi yoksa Sudan'ın bölünmesinden mi endişeleniyorsunuz?

Sudan’ın bölmek ya da bölünmeyi oldubittiye getirmek istiyorlar. Darfur'dan başlayıp HDK'nın Darfur’u ele geçirmesini ve ardından burayı insani yardım kisvesi altında kendisini dayatmasını istediler. Darfur'u ele geçirenlerin desteğiyle bu oldubittiye getirilecek. Hartum senaryosunun suya düşmesiyle bu senaryoya yöneldiler.

*Yani Sudan’ın bölünmesinden bahsediyoruz. Peki, ordu yalnızca Port Sudan’ı mı kontrol ediyor?

Ordu, Port Sudan'ı kontrol ediyor, Hartum'da, Darfur'da ve el-Faşir’de de ordu güçleri var. Yani ordu sadece Port Sudan’da değil, birçok bölgede güçleri var. Ancak örneğin, ülkeyi Port Sudan'dan yönetmeyi tercih ederse bu ordunun sadece Port Sudan’ı kontrol ettiği anlamına gelmez.

*Geçtiğimiz günlerde Burhan’ın Mısır’ı Hamideti’nin ise Libya’yı ziyaret ettiği söylendi. Bu ziyaretler oldu mu?

Hamideti’nin Libya’yı ziyaret ettiğine dair herhangi bir şey duymadım, ancak Burhan'ın Mısır ziyaret ettiğini biliyorum ve bu ziyareti takip ettim.

Mısır çok önemli ve Sudan’ın komşusu olan bir ülke. Sudan'daki istikrar Mısır’ın çıkarınadır. Aynı durum Sudan için de geçerli.

*Peki, Burhan’ın Mısır ziyaretini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu sıradan bir ziyaretti. Mısır çok önemli ve Sudan’ın komşusu olan bir ülke. Sudan'daki istikrar Mısır’ın çıkarınadır. Aynı durum Sudan için de geçerli. İki ülkenin liderlerinin karşılıklı ziyaretlerde bulunmasının çok doğal olduğunu düşünüyorum.

*Eski ABD Başkanı George W. Bush'la şahsi ve doğrudan bir ilişkiniz vardı...

Şimdiye kadar birçok ABD’li ile şahsi ilişkilerim oldu. Cumhuriyetçi Parti'deki birçok önemli isimle de şahsi ilişkilerim var.

*ABD, birkaç gün önce Sudan'a özel bir temsilci atadı. ABD’nin Sudan’la ilgili eğilimleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Yeni özel temsilci atanmasını memnuniyetle karşıladık ama ABD’nin Sudan eğilimleri her zaman kurumsal eğilimler olarak kaldı. Kişisel ilişkilerden ziyade kurumlarının planlarına, kurumlarının ve ofislerinin yönlendirdiği yönlere ve yaklaşımlara bağlı olmaya devam etti. Bu konuda onlara yazdım ve Sudan'a yönelik politikalarını daha önceki özel temsilcilerin ve büyükelçilerin yönlendirmelerinden farklı bir şekilde ele almaları çağrısında bulundum. Çünkü Sudan çok büyük bir ülke. Kültürleri ve dinleri farklı milletlere ev sahipliği yapıyor. Burası uçsuz bucaksız bir ülke. Tüm bu milletler, Sudan'ın her karışını seviyor. Sudan'da iyi insanların yanında kötü insanların da olduğunu kabul etmezler. Dışarıdan gelen ve iyi biri olarak tanımlanan kişi Sudan’da sorun yaşayabilir. Bu yüzden onları Sudan'da istikrarın sağlanması ve Sudan halkının sevgisinin kazanılması için tüm sivil ve siyasi güçlerle temasa geçmeye çağırdım.

*Sanki siz de böyle olduğunu düşünmüyorsunuz?

Bilmiyorum. Çünkü atanan kişi henüz görevinde ilerleme kaydetmedi. Fakat son iki yıldır Sudan dosyasını bizi savaşa sürükleyecek şekilde yönetenlerle deneyimlerimiz oldu. Elbette onlarla birlikte başkaları da vardı. Onların değerlendirmeleri yanlış olabilir.

*Sudan'daki savaşta ABD’nin Sudan politikasının etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?

Belki de bu, ABD’nin Sudan politikası değil, Sudan dosyasını yöneten kişilerin politikasıdır. Çünkü ABD, kendileri için belki de Sudan'dan daha büyük olan başka sorunlarla, Ukrayna gibi başka ülkelerle, başka eksenlerle ilgileniyordu. ABD’nin yol açtığı insani felaketlerin yanında büyük sorunlar da vardı. Örneğin Ukrayna, ABD’liler için bir iç felaketti. Belki de dosyaları yöneten kişiler tahminlerinde hata yapmışlardı.

Mevcut hükümetten ABD ile özel ilişkileri olduğuna dair herhangi bir sinyal almadım.

*Bu belki de şu ya da bu şekilde, Sudan hükümeti ile Rusya arasında, Port Sudan’da askeri bir deniz üssü kurulmasına ilişkin anlaşmaya atıftır. Belki de ABD’nin bu anlaşmayı engellemekte çıkarı vardır. Bize bu anlaşmayla ilgili daha fazla bilgi verebilir misiniz?

Bu anlaşma eski olmadığı gibi yeni de değil. Hatta bir anlaşma da değil, daha ziyade bir anlaşma taslağıydı ve henüz hayata geçirilmedi. Mevcut hükümetten ABD ile özel ilişkileri olduğuna dair herhangi bir sinyal almadım. Kimse bu konuyu gündeme getirmiyor.

*Ben Rusya’nın Port Sudan’a kurmak istediği askeri üsle ilgili anlaşmayı kastediyorum. Ordu ile Rusya arasında Port Sudan’da askeri üs kurulması konusunda sanırım bir taslak anlaşma vardı...

Şu an böyle bir anlaşma yok. Daha görüşülmedi bile. Ben bu anlaşmanın ölü doğmuş olabileceğine inananlardanım.

FOTO: Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) ekipleri Batı Darfur’da savaşta yaralananlara Çad'daki Adre Hastanesi’nde yardım ederken hastane önünde toplanan Sudanlı mülteciler, 16 Haziran 2023 (Reuters)
Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) ekipleri Batı Darfur’da savaşta yaralananlara Çad'daki Adre Hastanesi’nde yardım ederken hastane önünde toplanan Sudanlı mülteciler, 16 Haziran 2023 (Reuters)

*İran’ın, Kızıldeniz kıyısında bir deniz üssüne sahip olma karşılığında Sudan ordusunun envanterine SİHA sağlamayı teklif ettiğine dair haberleri okumuşsunuzdur. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Tüm bunlar gerçek olmaktan ziyade basında dolaşan söylentiler. Sizin gibi ben de bu haberleri okudum, ancak şimdiye kadar bununla ilgili resmi bir hükümet kaynağından bilgi almadım. Ben de hükümetin içindeyim. Bu haberin doğru mu yanlış mı olduğunu herhangi bir zamanda herhangi bir kaynaktan tespit edebilirim. Ancak sorduğum insanlardan hiçbiri bana bunun doğruluğunu teyit edemedi. İran ya da başka ülkelerle iş birliği konusuna gelince, tüm bunlar ülkeler arası ilişkilere, özellikle Sudan gibi bir ülkenin değerlendirmesine, dış politikasına ve şu andaki mevcut durumuna bağlı. Ordu değil, devlet hisseder. Burada devlet ile orduyu birbirinden ayırmamız gerekiyor. Çünkü ordu devletin bir organıdır. Eğer devlet çevresinde bir kuşatma, kapatma, komplo olduğunu hissederse kuşatmayı kırabilecek herkesten yardım ister.

*Rusya, Port Sudan'da askeri üs kurmaya çalıştı, İran'ın da böyle bir girişimde bulunduğundan bahsediliyor. Aynı şekilde bölgedeki başka ülkeler için de aynı durum geçerli. Sudan konusunda bölgesel ve uluslararası bir rekabet olduğunu düşünüyor musunuz?

Bu savaş, Sudan konusunda uluslararası ve bölgesel rekabetin bir özelliğidir.

Sudan halkının tanık oldukları hiç kolay değil.

*Bu savaşın yakın zamanda sona ereceğini düşünüyor musunuz? Sizce bu savaşı sonlandırmanın en iyi yolu hangisi?

Elbette bu savaş bir gün bitecek. Çünkü savaş Sudan’da, dünyada ve hiçbir yerde normal olmayıp aksine anormal bir durumdur ve belli koşullar altında bitebilir. Dolayısıyla bu savaşa yol açan koşulların artık savaşa son vermenin bir yolunu bulması gerekiyor. Savaş, Sudan siyasi ve sivil güçlerinin onayı, birbirini tanıması, ulusal diyalog ve tüm tarafların rızasıyla sona erecektir. Sudan halkı bu noktaya ve bu kanaate ulaşırsa savaş bir daha başlamamak üzere biter.

FOTO: Batı Darfur'un yönetim şehri el-Faşir'de Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi ve ona sadık isyancılar, 19 Eylül 2008 (AFP)
 Batı Darfur'un yönetim şehri el-Faşir'de Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi ve ona sadık isyancılar, 19 Eylül 2008 (AFP)

*Gerçekten bunun olacağını düşünüyor musunuz?

Kesinlikle. Çünkü Sudan halkının sadece 15 Nisan savaşıyla değil, 70 yıllık bağımsızlık tarihi boyunca tanık oldukları hiç kolay değil.

*Size özel bir soru: Neden biraz ağır bir Arapça konuşuyorsunuz?

Ben Arapça konuşmayan bir kabileden geliyorum. Kabilemin farklı bir dili var. On yaşımdayken okula girdim ve Arapçayı burada öğrendim. İlk kez Arapça bir kelime duyduğumda on yaşındaydım. Arapça dersleri gördüm. Bu yüzden Arapçada dilim ağır geliyor, çünkü ana dilim değil.

*Darfur bölgesinde öğretmendiniz. Sonra Sudan Kurtuluş Hareketi'ne mi katıldınız?

Evet, bu doğru.

*Bu özel soruları size geçmişinizle ilgili okuyucularımıza daha fazla bilgi aktarmak için sordum.

Çok memnun oldum, teşekkür ederim.

*Bu röportaj Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.