Yemenli Bakan Şarku’l Avsat’a konuştu: Husilerin terörist olarak sınıflandırılmaktan kurtulma şansı var… İran’a ‘dur’ diyoruz

Yemen Dışişleri Bakanı’nın, Şarku’l Avsat’a röportaj verdiği sırada çekilmiş bir kare
Yemen Dışişleri Bakanı’nın, Şarku’l Avsat’a röportaj verdiği sırada çekilmiş bir kare
TT

Yemenli Bakan Şarku’l Avsat’a konuştu: Husilerin terörist olarak sınıflandırılmaktan kurtulma şansı var… İran’a ‘dur’ diyoruz

Yemen Dışişleri Bakanı’nın, Şarku’l Avsat’a röportaj verdiği sırada çekilmiş bir kare
Yemen Dışişleri Bakanı’nın, Şarku’l Avsat’a röportaj verdiği sırada çekilmiş bir kare

Ocak 2015 biraz soğuk bir Sana sabahıydı. Husiler o gün, başkent Sana’nın güneyindeki Fec Attan semtinde o dönem Ulusal Diyalog Konferansı (UDK) Genel Sekreteri olan Yemen Dışişleri ve Göçmen İşleri Bakanı Dr. Ahmed Avad bin Mubarek’i kaçırdılar. İbn Mubarek’e göre bu eylem, tüm devlet erkanının kaçırılmasının sembolik bir işaretiydi.
İbn Mubarek’i kaçıran Husilerden birinin, 18 Aralık’ta kurulduğu duyurulan yeni hükümette bakan olarak atanmasından yedi gün önce, yani 11 Aralık'ta ABD tarafından açıklanan yaptırımlar listesinde yer alması kaderin bir cilvesiydi.
Dr. Avad bin Mubarek, hayatını akademik alanda devam ettirme niyetindeydi. Ancak tıpkı diğer Yemenliler gibi Husi darbesinin kabusunu yaşadı ve Yemen'deki mevcut koşullar, İbn Mubarek’i siyaset arenasına itti.
Yönetim alanında uzman olan akademisyenin, 2011'deki olaylara bir çözüm olarak ortaya atılan ‘Körfez Girişimi’nin ardından birkaç siyasi görev üstlendi. 2013 yılında UKD Sekreterliğine atanan Dr. Avad bin Mubarek, 2014 yılında Cumhurbaşkanlığı Ofisi Direktörlüğü görevini de üstlendi. Ardından Temmuz 2015'ten 18 Aralık 2020'ye kadar Yemen’in Washington Büyükelçiliği’ni yapan Dr. Avad bin Mubarek aynı zamanda Yemen'i New York'taki Birleşmiş Milletler (BM) merkezinde temsil etti.
İbn Mubarek 26 Aralık Cumartesi günü, Riyad Anlaşması’nın siyasi bölümünün tamamlandığı uzun müzakerelerin ardından Yemen Cumhurbaşkanı Abdurrabbu Mansur Hadi önünde Başbakan ve 23 bakan ile birlikte yemin etti. Yeni hükümet ‘Arap koalisyonundaki kardeş ülkelerin desteğiyle, bölgesel ve uluslararası olarak memnuniyetle karşılanan geniş bir ulusal fikir birliğinin oluşması’ sonrasında kuruldu.
Yemenli bakanlar ve Başbakan, hükümeti ilk toplantısını yapmak üzere Yemen’in geçici başkentinde çağıran Cumhurbaşkanı Abdurrabbu Mansur Hadi'nin talebi üzerine hükümetin iç ve uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmek üzere Aden'e gidiyordu.
Bakan İbn Mubarek, kendisini ve diğer hükümet yetkililerini taşıyan uçak Aden'e ulaşmadan önce Şarku’l Avsat’a en önemli önceliklerini açıkladı Bakan olarak atanmasının ardından ilk röportajını Şarku’l Avsat’a veren İbn Mubarek, ülkede barışı sağlama fırsatları ve yollarından, yeni ABD yönetimi ve Husilerle diyalogu da içeren ‘Kerry yöntemlerine’ geri dönüş söylentilerinden ve Husilerle uluslararası olarak başa çıkmanın yankılarından önce onları tanıma ihtiyacından bahsetti.
Bakanın açıklamaları, göçmen işlerine ve dünyanın dört bir yanındaki Yemen büyükelçiliklerinde çalışanların içinde bulundukları koşullara kadar uzandı. Ayrıca yeni hükümete değinen İbn Mubarek,  ‘Riyad Anlaşması konusunda karamsar olanlar’ hakkındaki görüşlerini de ifade etti.
İşte Yemen Dışişleri ve Göçmen İşleri Bakanı Dr. Ahmed Avad bin Mubarek’in Şarku’l Avsat’a video konferans aracılığıyla verdiği röportajın tamamı:

12 günlük kaçırılma sürecinde neler yaşandı?
Kişisel düzeyde, acı verici ve zor bir deneyimdi. Ancak halkımızın ve tüm ülkedeki insanların çektikleri acılara bakıldığında onların çektiklerinin yanında bireysel bir olay olarak kalmaya devam ediyor.
Kaçırılmam, İran projesi lehine tüm devlet erkanının kaçırılmasının ve ulusal diyalog ve istişare süreciyle başlattığımız demokratik sürecin durdurulmasının bir göstergesiydi. Husiler de bunun ayrılmaz bir parçasıydı. Gerçek temsil sayılarından daha yüksek bir oranda bunun içindeydiler. Ancak bununla birlikte, siyasi güçler savaş dönemini terk etmeye ve yeni bir Yemen'e yönelmeye istekliydi.
Olay, başka bir eylemin yalnızca sembolik bir göstergesiydi. Her gün onlarca Yemenli kaçırılıyor ve bunların çoğu halen hapisteler.
Kaçırılma sürecim 12 gün sürdü.  O süre zarfından dış dünyadan tamamen tecrit edildim. Karanlık bir odada dışarıda olup bitenden habersiz bir haldeydim. Çoğu zaman gözlerim bağlı, ellerim kelepçeliydi. Çeşitli konularda uzun saatler süren sorgulamalardan bahsetmiyorum bile.
Tüm konuşmalar, demokratik bir federal Yemen'de Yemenlilerin hayatlarında İran projesi gibi yabancı projelerle herhangi bir ilişkiden uzak bir değişimi temsil eden Anayasa taslağına, başlangıç ​​noktasına dönüyordu.

Husiler ve barış!

Sizce barış, Husilerin yakalaması gereken bir fırsat mı yoksa artık bunun için çok mu geç?
Bizim tercihimiz barıştan yana. Meşru bir hükümet olarak bu tercihin sorumluluğunu ve sonuçlarını üstleniyoruz. Husiler, yalnızca Yemen'de değil, tüm Arap Yarımadası'nda istikrarsızlığa neden olmayı amaçlayan İran destekli kişilerin, grupların veya yabancı tarafların çıkarına değil, kendi vatandaşlarının çıkarına olan milli tercihler yapmalılar. Barış seçeneği halen masada ve mümkün. Ülkeyi kurtarmaya katkıda bulunma ve savaş sonrası dönemde yer alma fırsatını değerlendirmeliler.

Riyad Anlaşması

Riyad Anlaşması’ndan sonra mevcut hükümetin ayakta kalamayacağını düşünenler var. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Başından beri abartılı bir karamsarlık sergileyenler, ya dar görüşlü olanlar ya da barışı istemeyip çatışmanın uzamasını ve bundan yararlanmayı isteyenlerdir. En tehlikelisi de budur. Maalesef elde etmek istediğimiz başarıları engellemeye çalışacaklar. Ancak samimi olan Yemenlilerin iradesi, kardeş ve dost ülkelerin yardımıyla bunların üstesinden gelecek ve Yemen’in iyiliğini istemeyen bu çevrelerin hayallerini suya düşürecektir.Yemenliler karakter olarak başta uzlaştırıcıdır ve uzlaşı için taviz vermekten çekinmez. Yemenlilerin ticaret geçmişlerine bakıldığında bu görülebilir.  Onlar ticaret yapabilen insanlardır. Hatta Yemenliler, ölçülü olan ve her iki taraftan tavizlere dayanan aşiret çözümleriyle ünlüdür. Riyad Anlaşması’nın ana sponsoru kardeş ülke Suudi Arabistan anlaşmanın temelini Yemenlilerin bu karakterine dayandırmıştır.
Suudi Arabistan’ın Yemen hakkında en fazla bilgiye ve anlayışa sahip ülkelerden biri ve kültürel derinliği ile tüm Yemen siyasi bileşenlerine en yakın ülkedir. Suudi Arabistan’ın tüm taraflara olan yakınlığı ve meşru hükümete, Yemen'in birliğine ve halkının güvenliğine verdiği destek onu bir rol model kıldı. Körfez Girişimi ve Riyad Anlaşması, Suudi Arabistan'ın son yıllarda öncülük ettiği ve önemli rol oynadığı iki siyasi süreçtir.
Körfez girişimi, bir dönüm noktasıydı. Ne yazık ki, daha sonra darbe nedeniyle Yemen’in içine çekildiği iç savaş girişimin başarısını engelledi. Riyad Anlaşması’na gelince (Yemen krizine)  kapsamlı bir çözüm çerçevesinde olası bir uzlaşıda dikkate alınması gerekiyor. Samimi niyetlerin olduğu ve tarafların gerçek bir temelde toplandığı her yerde barışın sponsorunun dikkatli bir şekilde hareket etmesiyle büyük bir ilerleme kaydedilebilir.

Bakanın öncelikleri

Yemen Dışişleri Bakanı olarak öncelikler listenizde iki önemli nokta var. Birincisi diplomasinin düzenlenmesi, ikincisi müzakere ve siyasi çaba dosyası. Bu konuları biraz daha açar mısınız?
Yemen Dışişleri Bakanlığı,ülke diplomasisini yeniden düzenlemeye ve geçici başkent Aden'deki diğer bakanlıklarla koordinasyonunu yeniden aktif hale getirmeye çalışıyor. Bu, aynı zamanda büyük ve acil bir lojistik ve idari hazırlık gerektiren önemli bir çalışmadır. Önümüzde, başta en önemli önceliğimiz olan insani yardım dosyası gibi acil siyasi dosyalar var.
İkinci dosya, BM’nin normal dosyaların yanı sıra darbeyi sona erdirme, savaşı durdurma, adil ve sürdürülebilir bir barışa ulaşmada kararlı meşru hükümetin tutumlarına yönelik uluslararası desteği seferber etmek amacıyla yürüttüğü müzakerelerdir. Bunlar, Yemen’in çeşitli ülkelerle ilişkileri ve ülkemizin ve özellikle geçim derdi ve güvenli bir yer arayışıyla evlerini terk etmek zorunda bırakan savaştan kaçan Yemenliler başta olmak üzere nerede olursa olsun Yemen halkının çıkarlarını gözetmektedir. Dışişleri Bakanı olarak yerine getirmem gereken görevlere göçmen işlerinin de eklenmesi omuzlarımda ayrı bir yük oluşturmaktadır. Bu sorumluluk, dünyanın dört bir yanına dağılmış olan halkımızın karşılaştığı zorlukların üstesinden gelmek için ek bir çaba gerektiriyor.

Kerry deneyimi

Washington, yakın zamana kadar Husilerle iletişim kanallarının yeniden açılması ve İran'ı terk etmeye ikna edilmeleri gerektiğine inanıyordu. Barack Obama ve Donald Trump yönetimlerinin bu konudaki ‘teknikleri’ farklıydı. Bununla birlikte gözlemciler, Biden yönetimi ile Obama'nın ‘tekniklerinin’ geri döneceğini düşünüyorlar. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Hepimiz eski ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Husiler ile Maskat'ta buluşma deneyimini hatırlıyoruz. Hiç şüphesiz, tüm bu girişimler, bir çözüm bulma ve Yemenlilere büyük acılar çektiren bu krizden çıkma isteğiyleydi.  Ancak, biz her zaman bu yöntemin arzu edilen hedefe ulaşmaya yardımcı olmadığını ifade ettik.
Husilerin düşünce tarzını ve bu tür uluslararası girişimleri nasıl ele aldığını anlamak için onları tanımak ve ideolojilerini bilmek gerekiyor. Uluslararası toplum, söz konusu uluslararası girişimlerin Husilerle iletişim kurmak için kullanılmasından başka bir fırsat tanımamalıdır. Bu durum, enternasyonalist yolu zayıflatan yanlış mesajlar gönderebilir veya dünya onlara fiili bir otorite muamelesi yaptığı için ilerlemelerine yardımcı olabilir.
Kendilerine barış sürecini destekleyen mesajlar iletilmek istenirse zaman zaman birçok büyükelçi ve diplomat onlarla görüşüyor. Bu şekilde iletilebilir.

Ya Biden

Yemen hükümeti, yeni ABD Başkanı Joe Biden'ın Yemen hakkındaki açıklamalarından endişe duyuyor mu? Sizce yeni ABD yönetimiyle birlikte ABD-Yemen ilişkilerinin şekli nasıl olacak?
Yemen hükümeti olarak yeni ABD yönetimiyle iki ülke arasındaki ortak çıkarlara hizmet edecek şekilde çalışmaya hazırız.
ABD, köklü kurumları ve sabit çıkarları ile büyük bir ülkedir. ABD’nin bu çıkarları koruma ve stratejik hedeflerine ulaşma yolları, yönetimlerin değişmesiyle değişebilir, fakat aynı temel çizgiler ve sabiteler varlığını sürdürür. Burada ABD ve diğer dost ülkelerle, halkımızın çıkarlarına hizmet edecek ve acılarını hafifletecek şekilde Yemen'e yardım etmek adına en uygun ve en yakın yolu seçme konusunda bir anlayışa ulaşmak için siyasi ve diplomatik çalışma devreye giriyor.

Krizin sona ermesinin temeli

Yemenli siyaset ve halk çevrelerinde uluslararası arabulucularla ilgili huzursuzluk hakkında neler söyleyeceksiniz?
Uluslararası yöntem, Yemen krizinin sona ermesinin temelidir. Yapılan çok sayıdaki müzakere turunda tartışılan konu ve çözümlerin sayısı, uluslararası meşruiyet kararlarına, Körfez Girişimi’ne ve ulusal diyalogun sonuçlarına dayanan uluslararası yöntemi, Yemen krizini sona erdirmek için temel yöntem yapan bir referanstır.
Yemen kriziyle ilgili geçmişten miras kalan bir literatür ve çeşitli BM kararları bulunuyor. Bu kararlar, büyük ölçüde, geçiş döneminin parametrelerini tanımlayan yerel referanslara ve bölgesel girişimlere ve ardından darbeyi sona erdirmeye ve devleti yeniden kurmaya yönelik çözümün temellerine dayanıyor.

BM'nin Yemen Özel Temsilcisi Martin Griffiths ile sağlanan iletişim ve arabuluculuk görevini sürdürme kabiliyetinin boyutu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bay Griffiths ile temas halindeyim. Yemen’in BM daimi temsilcisi görevini yaptığım dönemden beri sürekli istişarede bulunuyor ve toplantı yapıyoruz. Meşru hükümet olarak biz görevini üstlendiği ilk günden beri çabalarını destekliyoruz. Amacımız barışa ulaşmak ve Yemenlilerin acısını durdurmaktır.
Artık gerçek, adil ve sürdürülebilir bir barışa ulaşmanın ve Husilerin barışı engelleme çabalarını durdurmanın zamanı geldi. Ne BM Yemen Özel Temsilcisi ne de uluslararası toplum, mevcut durumun sürmesi, daha fazla anlaşmazlık ve ertelemenin olması, güven artırıcı önlemlere hizmet etmeyen ve önceki tüm anlaşmaları çürüten yeni bir gerçekliğin yaratılması konusunda sessiz kalmaya devam etmemelidir.
BM temsilcisi kim olursa olsun, BM üyesi ülkelerin ve özellikle BM Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) temsilcisi olmaya devam edecektir.
Burada Yemen diplomasisinin Arap koalisyonundaki kardeş ülkelerle iş birliği içinde çabalarını ortaya koymasında ve işlerin gidişatını netleştirmesinde rolünün önemi ortaya çıkıyor. Yemen diplomasisi, devleti yeniden kurmak, darbeyi sona erdirmek, savaşı bitirmek ve barış sağlamak için savaşın başından bu yana Yemen hükümetine ev sahipliği yapan Suudi Arabistan ve Arap koalisyonundaki diğer ülkelerin diplomasileriyle omuz omuza çalışıyor.

“Husiler terörist olarak sınıflandırılmaktan kurtulabilir”

Basında yer alan haberlerde aktarıldığı üzere Washington'daydınız. ABD Husileri terörist bir grup olarak tanımlamayı ve belki de bunun ilk adımı olarak ABD Hazine Bakanlığı yaptırımları listelerine bazı Husi liderlerini eklemeyi düşünüyor. Bunu destekliyor musunuz? Böyle bir adım herhangi bir barış sürecini veya müzakereleri etkiler mi?
Yemen hükümeti olarak, teröristlerin ve suçluların sadece bu kategorilerde sınıflandırılmalarını değil, adil bir cezaya çarptırılmalarını da destekliyoruz. Savaş sayesinde zenginleşenleri, yardımları yağmalayanları, halkı sindirenleri ve keyfi olarak adam öldürenleri terörist olarak görüyoruz. Uluslararası çıkarları tehdit eden, seyrüsefer güvenliğini baltalayan, kendilerini korumak için Yemen halkını canlı kalkan olarak kullanan ve komşu ülkelere saldıran kim olursa olsun, buna müsamaha gösterilemez. Husilerin, terörist olarak sınıflandırılmaktan ve uluslararası alanda takibe alınmaktan kurtulma şansları halen var. Bu konuda zaman faktörüne ve çatışmayı uzatma girişimlerine güvenmemeliler. Çünkü böyle yaparak Yemen halkını tüketiyor ve acılarını artırıyorlar. Aynı şekilde halkımızın ve barış isteyen uluslararası toplumun kendilerine duyduğu kızgınlığı körüklüyorlar. Barışı sağlama fırsatlarını tehdit etmenin sonuçlarının netleşmesinin caydırıcılığa katkıda bulunacağına ve barış şansını artıracağına inanıyorum. Bazı Husi liderlerin terörist olarak sınıflandırılması belki de bu yöndeki ilk adım olacaktır.

Darbeciler ve saavaşın sona ermesi

Yemenliler 2016 yılında Kuveyt’te barışçıl ve kapsamlı bir çözümle savaşı sona erdirecek ‘imzayı’ atmaya çok yaklaşmışlardı. Bunun hakkında ne söyleyeceksiniz?
Husi heyetindeki bazı isimlerin, savaşı durdurmaya ve barışa doğru ilerlemeye ikna olduğunu açıkça söyleyebilirim. Fakat çözümün reddedilmesi kararı Tahran’dan geldi. Husiler, kendilerini milis olarak anavatanları için hiçbir çıkarı olmayan yıkıcı bir savaşta kullanan ve bundan çıkar sağlayan Tahran'ın esiri oldular.

Yemen hükümetinde geleneksel olarak Dışişleri Bakanı’nın başkanlık ettiği bir müzakere heyeti nasıl oluşturulur?
Ülkenin dış politikasını yönetmek ve tasarlamakla ilgilenen birinci isim Sayın Cumhurbaşkanı’dır. Dışişleri Bakanı tarafından yönetilen Yemen diplomasisi, Cumhurbaşkanı’nın bu politikayı uygulama aracıdır. Müzakere heyeti, Cumhurbaşkanı Abdurrabbu Mansur Hadi tarafından, heyetin gücünü ve genel olarak müzakere sürecinde her zaman işbirlikçi ve temsilci olmaya özen gösteren siyasi güçlerle, hükümet yetkilileriyle ve danışmanlarıyla yapılan istişareler sonucunda oluşturulur. Bu konuda insani tarafta güven artırıcı önlemler ve halkımızın acısını hafifletmeye yönelik dosyalar ile ilgili istişareler yapılır. Tüm siyasi güçlerin katılacağı kapsamlı bir çözümle ilgili dosyalar da ele alınır.

Peki, ya İran?
İran'a her zaman söylediğimizi bir kez daha söyleyeceğiz; İran'ın Yemen’in iç işlerine hiçbir şekilde müdahale etme hakkı yoktur. Yemen’de herhangi bir mezhebi temsil ettiğini hiçbir şekilde iddia etme hakkına da sahip değildir. Yemen, mezhepçiliği hiçbir zaman İran’ın desteklediği gibi tanımadı. İran’ın sadece Yemen'de değil, dışarıda milisleri destekleyen yaklaşımından muzdarip ülkelerin egemenliğine de saygı duymalarını ve davranışlarını değiştirmelerini istiyoruz.  İran bölgeye müdahale etmeyi bırakmalıdır.

Yeni görev

Yeni göreviniz ve Yemen yönetiminin size olan eski ve yeni dosyalarla ilgili güveni ile ilgili neler söyleyeceksiniz?
Tüm dikkatimi buna vermeliyim. Kendimi elimden geleni yapmaya adamalıyım.  Yemenlilerin isteklerini yerine getirmeyi başarmak, acılarını hafifletmek, güvenlik, istikrar ve barış arzusunu gerçekleştirmek büyük bir onur ve büyük bir sorumluluktur. Aynı zamanda Yemenlilerin umutlarını ve özlemlerini kucaklayan Ulusal Diyalog Konferansı'nda başlattığımız süreci tamamlamanın önemi konusunda şahsi olarak ahlaki bir sorumluluğum olduğunu düşünüyorum.

Washington'da yaklaşık beş yıl geçirdiniz. ABD’nin başkenti size ve siz ona ne bıraktınız?
Kesinlikle zengin bir deneyimdi. İlk bakışta sakin görünen bu güzel şehir, aynı zamanda sürekli yapılan uluslararası diyalogların ve çılgın tartışmaların merkezidir. Buradaki her büyükelçilik, hükümetini ve halkının çıkarlarını temsil etmeye, haklı gerekçelerini sunmaya ve ABD yönetimini kendi tutumuna doğru çekmeye çalışır.
Aynı şekilde kamuoyunu, seçkinleri ve çeşitli siyasi ve sosyal güçleri etkilemenin yanı sıra onlarla yakınlaşmak ve desteklerini almaya çalışırlar. Şahsen bu deneyim, orada oluşturduğum ilişkiler ağı ve New York'taki BM Genel Merkezi’nde Yemen daimi temsilcisi olarak görev yaptığım sırada kurduğum ikili veya çoklu ilişkilerdeki diplomatik deneyim bana, uluslararası arenaya ve uluslararası ilişkilerin ve çıkarların bir biriyle örtüşmelerinde daha iyi ve daha kapsamlı bir bakış açısı sağladı. Bunun şu anki görevimi başarıyla yerine getirmemde etkili olmasını umuyorum.
Yemen Dışişleri Bakanlığı'nın çalışmalarının geliştiğini düşünüyorum. Son yıllarda, savaş ve yankılarının yarattığı her türlü sonuç nedeniyle büyük bir ilerleme kaydetti. Çünkü mesaj iletme ve uluslararası etkinliklere katılma gibi hareketli gündemle olağan protokol rolünün ötesine geçti.
Bakanlıktaki bu değişiklik ülkemizin içinde bulunduğu durumdan ve devleti yeniden tesis etme, barışı sağlama, Yemen'deki İran projesine karşı koyma ve uluslararası desteği seferber etme mücadelesinden kaynaklanıyor. Sadece insanların çektiği acıları hafifletmek için değil, aynı zamanda sınırlı imkanlar çerçevesinde kalkınma ve yeniden inşa projelerine başlamak için yapılan çalışmalar, Dışişleri Bakanlığının çalışmalarını çeşitlendirdi. Silahlı bir çatışmaya şahit olan, askeri darbeye ve aşırılıkçı örgütlere karşı birden fazla cephede savaşan, çatışmanın ürettiği güvensizlik ve genel hizmetlerdeki bozulma ile karşı karşıya kalan bir ülkede tüm görevlilerinin durumu zor ve görevleri daha ağırdır. BMGK’ya sunulan Yemen dosyasına milli irademiz ve arzumuz dışında müdahale eden ülkeler olduğundan bahsetmiyorum bile. Buna karşın halkımız, Cumhurbaşkanı tarafından temsil edilen meşru yönetimin yanında. Arap koalisyonundaki kardeş ülkeler ve dost ülkeler bizim yanımızda.

Maaş alamayan diplomatlar

Yemenli diplomatların çoğu maaşlarıyla ilgili mali sıkıntılardan şikayet ediyorlar. Siz de ABD’de Washington ile New York arasındaki çalışmalarınız sırasında bu sıkıntılara tanıklarından biriydiniz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Diplomatik misyonlar çok sıkıntı çekti ve halen de çekiyorlar. Mütevazı bütçelerin yanı sıra maaşların bazen dokuz ay kadar ödenmediği durumlar oldu. Bu konunun en önemli önceliklerimden biri olduğunu söylemek istiyorum.
Konunun olumlu tarafı,  yeni hükümetin, Arap koalisyonundaki kardeş ülkelerin kapsamlı bir ulusal fikir birliği ve desteğinin yanı sıra bölgesel ve uluslararası arenada memnuniyetle karşılanmasıdır.  Hükümetin programını uygulayabilmesi için, geçici başkentten çalışmaya başlamak ve tüm bakanlıkları hükümet programlarında başarılı olmak için ihtiyaç duydukları şeylerle güçlendirmek için gerekli imkanların mevcut olması gerektiği yönünde bir fikir birliği söz konusu. Yurtdışından, Yemenli göçmenlerin yaşadığı ülkelerden ve kardeş ülkelerden verilen desteğine güveniyoruz. Bununla birlikte devlet bütçesinin ana gelir kaynağı olacak ve hükümetin bazı büyükelçiliklerdeki mali sorunların çözülmesi de dahil olmak üzere görevlerini yerine getirmesini sağlayacak tüm gelir kurumlarını harekete geçirmek ve petrol üretimini ikiye katlamak için de bir çalışma yapılıyor. Yukarıda belirttiğim gibi, büyük sorumluluklarımız ve daha büyük yükümlülüklerimiz var, ancak uyumlu ve samimi çabalarla, Allah'ın izniyle başaracağız.

“Göçmenlerin neler hissettiklerini biliyorum.. Çünkü ben de bir göçmen çocuğuyum”

Yemenli göçmenlerle ilgili neler söylemek istersiniz?
Ben de Yemenli göçmen bir ailenin çocuğuyum ve en ufak detaylarıyla bu deneyimi yaşamış biriyim. Bu nedenle, kendileriyle gurur duyduğumuz göçmenlerin, ailelerine para yollayarak veya insanların acılarını dindirme ve hatta tüm forumlarda ülkelerinin davasını taşıma girişimlerinde bulunarak ülkelerine sağladıkları hizmetler için hiçbir çabadan kaçınmayacağım. Başta gelişmiş ülkelerde olmak üzere dünyanın her yerinde ve her alanda bilimsel ve profesyonel olarak öne çıkan Yemenlilerin sayısının artmasıyla her geçen gün daha fazla gurur duyuyoruz. Gerek konsolosluk meseleleriyle ilgili olsun gerek omuzlarındaki yüklerin bir kısmını hafifletmek için kardeş ve dost ülkelerle iletişim kurmak konusunda olsun yaşadıkları sorunların çözümünü kolaylaştırmak bizim sorumluluğumuzdur. En önemlisi, sosyal yapılarının bir parçası haline geldikleri ülkelerde ekonomik ve politik güce ulaşmalarına yardımcı olmak için çalışacağız. ABD ve Avrupa'da siyaset ve ekonomi alanında çok sayıda Yemen kökenli ismin üst düzey konumlarda olduklarını görüyoruz. Kuşkusuz, onlara hizmet etmek ve Yemenli göçmenlerin karşı karşıya kaldıkları engelleri aşmalarını kolaylaştırmak için göç ettikleri ülkelerin yasalarına saygı duyarak elimizden gelen her şeyi yapmaya çalışacağız.

“Yemen’in çıktığı bu seyahat sona ermeli”

Son olarak neler söylemek istersiniz?
Savaş ve zorluklar hakkında konuşmak bize geleceği unutturmamalı. Şuan tek yaptığımız çocuklarımız ve gelecek nesiller için daha iyi bir gelecek sağlamaktır. Bu ülkenin binlerce yıllık kadim bir medeniyet derinliğe ve halkının bu zorlukların üstesinden gelebilecek inanç, bilgelik, şefkat ve akla sahip olduğuna inanıyorum. Yemen gezgininin yolculuğunun sona ermesinin vaktinin geldiğine ve Yemen her şeye ev sahipliği yapacağına ve çocuklarının hayallerinin, özlemlerinin ve fedakarlıklarının büyüklüğüyle büyüyeceğine inanıyorum. Artık Yemen’in çıktığı bu seyahat sona ermeli. Yemen herkesi kucaklayacak ve halkının hayallerinin, özlemlerinin ve fedakarlıklarının büyüklüğüyle büyüyecektir. Ulusal Diyalog öncesinde, sırasında ve sonrasında samimi insanların, herkes için eşitliğin sağlandığı bir sivil devlet inşa etme çabaları boşa gitmeyecek. Darbenin ardından yıllarca süren marjinalleşme nedeniyle ortaya çıkan tüm zorluk ciddiyetle ele alınacaktır. Riyad Anlaşması ile elde edilen kazanımlar, ülkenin yüksek çıkarlarını koruma ve önemsizlik noktalarda takılıp kalmama yeteneğimizin bir örneğidir. Allah’ın izniyle sevgili Yemenimiz güvenli, istikrarlı, müreffeh bir yer olacak. Yemen, çevresinin ve bölgenin güvenliğinin ve bir bütün olarak uluslararası barışın ve güvenliğin merkezi haline gelecek.



Trump'ın “son” uyarısı, Gazze’de ateşkes müzakerelerindeki çıkmazı sona erdirecek mi?

İsrail'in Gazze'nin er-Rimal Mahallesi’nde Filistinli mültecilerin kaldığı çadırların yakınlarındaki bir binaya düzenlediği saldırı sırasında yükselen duman (AFP)
İsrail'in Gazze'nin er-Rimal Mahallesi’nde Filistinli mültecilerin kaldığı çadırların yakınlarındaki bir binaya düzenlediği saldırı sırasında yükselen duman (AFP)
TT

Trump'ın “son” uyarısı, Gazze’de ateşkes müzakerelerindeki çıkmazı sona erdirecek mi?

İsrail'in Gazze'nin er-Rimal Mahallesi’nde Filistinli mültecilerin kaldığı çadırların yakınlarındaki bir binaya düzenlediği saldırı sırasında yükselen duman (AFP)
İsrail'in Gazze'nin er-Rimal Mahallesi’nde Filistinli mültecilerin kaldığı çadırların yakınlarındaki bir binaya düzenlediği saldırı sırasında yükselen duman (AFP)

Gazze Şeridi’nde ateşkes sağlanması yönündeki çabalarda ABD’nin ivmesi artıyor. Son olarak ABD Başkanı Donald Trump, Hamas'tan İsrail'in kabul ettiğini doğruladığı kapsamlı bir öneriyi kabul etmesini istedi. Trump, bu öneriyi Hamas’a yönelik ‘son uyarı’ olarak değerlendirdi.

Hamas ise bu öneriye yanıt vermedi. Hamas, bu öneriden aylar önce, ABD'nin savaşı sona erdirme sözünü yerine getirmeden, geçtiğimiz nisan ayında ABD vatandaşı İsrailli rehine Edan Alexander'ın serbest bırakılması için Washington ile bir anlaşma imzalamıştı.

Bu senaryonun geleceği hakkında Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, Washington'ın ciddiyetini ve ‘yakında’ kısmi veya kapsamlı bir ateşkesin sağlanabileceğini düşünenler ile yakın zamanda bir anlaşma olasılığı olmadığını düşünenler olarak ikiye bölünmüş durumda. Onlar bunu Hamas için en önemli pazarlık kozunu elinden alacak ve savaşın devam etmesini engellemeyecek bir tuzak olarak görüyorlar.

Trump, sosyal medya platformu Truth Social'da pazar günü yaptığı bir paylaşımda şunları söyledi:

“Herkes rehinelerin eve dönmesini ve bu savaşın sona ermesini istiyor. İsrailliler benim şartlarımı kabul etti, şimdi Hamas'ın da bunları kabul etme zamanı geldi.”

Trump, Hamas’ı “Bu son uyarım. Bundan sonra başka uyarı olmayacak” diye uyardı.

Bu açıklama, 18 Ağustos'ta Hamas’ın kabul ettiği, ancak ABD'nin yorum yapmadığı ve İsrail'in onaylamadığı Mısır-Katar önerisine yanıt vermemesinin yanı sıra Hamas'ın önerdiği bazı maddeleri de reddetmesinin ardından Washington'ın geçtiğimiz temmuz ayı sonlarında İsrail ile birlikte Doha'daki ileri düzey müzakerelerden çekildiğini açıklamasından bu yana beş gün içinde attığı bazı adımlardan sadece biriydi.

sdfdd
İsrail’in düzenlediği hava saldırısı sonrası Gazze şehrinin er-Rimal Mahallesi’ndeki bir binanın enkazını inceleyen Filistinliler (AFP)

İsrail Yayın Kurumu (IBA) pazar günü, ABD Başkanı Donald Trump’ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un müzakereleri sürdürmek amacıyla bir aracı aracılığıyla Hamas'a ön genel ilkeleri ilettiğini bildirdi. Bu ilkeler arasında kapsamlı bir anlaşma önerisi de yer alıyor.  Netanyahu'nun yakın arkadaşı olan İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer'in bu hafta bazı görüşmeler için Washington'a gitmesi bekleniyor.

ABD’nin bu yeni adımı Trump'ın cuma gecesi ABD'nin Hamas ile ‘çok yoğun müzakereler’ yürüttüğünü ve Hamas'ın tüm rehineleri serbest bırakması gerektiğini söylemesinin ardından attı.

Trump’ın açıklamalarından bir gün önce ABD'nin Hamas ile ilişkilerinden sorumlu koordinatörü Bashar Bahbah televizyon ekranlarında bir açıklama yaptı. Bahbah, ABD'nin savaşı sona erdirmek ve Gazze'de tutulan tüm rehineleri serbest bırakmak için kapsamlı bir anlaşma hazırladığını doğruladı. Şarku’l Avsat’ın The Times of Israel’den aktardığına göre Witkoff perşembe günü Paris'te Katarlı yetkililerle ateşkes konusunu görüştü.

Öneri uyarınca, Gazze şehrinde devam eden askeri operasyonun durdurulması karşılığında, 48 rehine ve yaralı ile birlikte binlerce Filistinli mahkum anlaşmanın ilk gününde serbest bırakılacak. İsrail televizyon kanalları Kan 12 ve Kanal 13 pazar günü, Trump’ın önderliğinde savaşı sona erdirmek için acil müzakerelerin başlayacağını duyurdu.

Mısır Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü Dr. Halid Ukkaşe, Mısır'ın Witkoff ile yaptığı son görüşmelerin ardından ABD'nin müzakere masasına geri dönmesiyle Trump'ın bu kez ciddi olduğunu düşünüyor. Washington'ın üçlü arabuluculukta kilit bir rol oynadığını belirten Dr. Ukkaşe, savaşı sona erdirmek için uluslararası baskıların artması ve Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul toplantılarının birkaç hafta sonra başlayacak olması ve bu toplantılarda Filistin devletinin tanınması olasılığı göz önüne alındığında, Washington'ın bir anlaşma yoluyla savaşı sona erdirmekle daha fazla ilgilenebileceğini belirtti.

Öte yandan Filistinli siyasi analist Nizar Nazzal, Trump'ın ilk kez bu tür açıklamalarda ve tehditlerde bulunmadığını ve Hamas'ın, özellikle Washington'ın savaşı sona erdirme sözünü tutamadığı ve geçtiğimiz mart ayında İsrail'in ocak ayında varılan ateşkesi ihlal etmesine sessiz kaldığı Edan Alexander anlaşmasıyla ilgili krizin ardından, Trump'ın sözlerine güvenmediğini düşünüyor. Nazzal, anlaşmanın hayata geçmeyeceğini, özellikle de Netanyahu'nun rehineleri geri alıp İsrail'i tekrar savaşa sokmak için bir tuzak kuruyor gibi göründüğünü ifade etti.

Çatışmanın taraflarına gelince, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi, Hamas'ın uzlaşmaz tutumunu sürdüreceğini öngörürken, Trump'ın önerisini ciddi olarak değerlendireceğini açıkladı. Ancak Kanal 13, Hamas'ın öneriye ilişkin olumlu mesajlar gönderdiğini ve öneriyi kategorik olarak reddetmediğini vurguladı.

Bu arada İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, sosyal medya platformu X hesabından dün yaptığı bir paylaşımda, Hamas'ın teslim olmaması halinde yok edileceği tehdidinde bulunarak, bunun Hamas'a yönelik ‘son uyarı’ olduğunu belirten Trump'ın açıklamasını yineledi.

ık
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Kahire'de ABD Merkez Komutanlığı Komutanı General Brad Cooper ile bir araya geldi (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısırlı ve Katarlı arabulucular ise Trump'ın açıklamalarına henüz yanıt vermediler. Ancak Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Kahire'de ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM) Komutanı General Brad Cooper ile yaptığı görüşmede, ‘acil ateşkes sağlanması amacıyla Mısır, ABD ve Katar tarafından yürütülen arabuluculuk çabalarının önemini’ vurguladı.

Dün Brezilya'da düzenlenen BRICS zirvesine telekonferans aracılığıyla katılan Sisi, Mısır'ın Gazze Şeridi’nde acil ateşkesin sağlanması, insani yardımın ulaştırılması ve rehinelerin ve tutukluların serbest bırakılması için yoğun çabalar sarf ettiğini ve Gazze Şeridi’nin yönetimi ve yeniden inşası için hazırlıkların başlaması konusunda çalışmalar yaptığını doğruladı.

Dr. Ukkaşe, Hamas'ın özellikle arabuluculardan Mısır’a yeni bir senaryoya kapıyı aralaması için baskı yaptığından, Hamas'ın yakın zamanda bir anlaşmayı kabul edebileceğine dair işaretler olduğunu düşünüyor. Dr. Ukkaşe’y göre Hamas, talep ettiği garantiler konusunda tavizler verdi ve bu gelişmeler çerçevesinde kısmi veya kapsamlı bir anlaşmanın yakında sağlanması bekleniyor.

Öte yandan Nazzal, Hamas'ın Trump'ın şartlarına yumuşak tavizlerle değil, özel çekincelerle yanıt vereceğini, çünkü tavizlerin son aşamasına geldiğini ve yeni bir tuzağa düşmek ya da en önemli ve güçlü kozlarını kaybetmek istemediğini düşünüyor. İsrail’in Gazze Şeridi’nde yürüttüğü savaşı sürdüreceğine inanan Nazzal’a göre Hamas'ın Trump'ın önerisini reddetmesi beklendiğinden bu sadece bir örtbas ve gerilimi meşrulaştırma girişiminden ibaret kalıyor.

Yaklaşan bir sonraki aşamada kısmi veya kapsamlı bir anlaşma yapılmayacağını öngören Nazzal, Gazze'deki durumun ve orada yaşanan gelişmelerin bir sonraki aşamayı belirleyeceğini ve müzakere masasına giden yolu değil, bir anlaşmaya giden yolu açacağını vurguladı.


Tunus, Gazze'ye giden yardım filosuna ait bir teknenin İHA saldırısına uğradığı haberini yalanladı

Sidi Bou Said Limanı açıklarında Küresel Sumud Filosu gemilerinden biri (Reuters)
Sidi Bou Said Limanı açıklarında Küresel Sumud Filosu gemilerinden biri (Reuters)
TT

Tunus, Gazze'ye giden yardım filosuna ait bir teknenin İHA saldırısına uğradığı haberini yalanladı

Sidi Bou Said Limanı açıklarında Küresel Sumud Filosu gemilerinden biri (Reuters)
Sidi Bou Said Limanı açıklarında Küresel Sumud Filosu gemilerinden biri (Reuters)

Tunus, bu sabaha karşı İspanya'dan Gazze'ye yola çıkan Küresel Sumud Filosu’nun başkent Tunus yakınlarında demirlemişken gemilerinden birinde bir insansız hava aracı (İHA) ile vurulduktan sonra yangın çıktığı iddiasının ‘gerçeği yansıtmadığını’ ve ‘düşmanca bir eylem veya dış saldırı olmadığını’ vurguladı.

Tunus Ulusal Muhafız Genel Müdürlüğü tarafından yapılan ve Fransız Haber Ajansı AFP tarafından yayınlanan bir açıklamada, bazı sosyal medya sayfalarında bu geminin bir İHA tarafından hedef alındığına dair dolaşan haberlerin tamamen asılsız olduğu belirtildi.

Açıklamada ön soruşturmalara göre yangının nedeninin gemide bulunan can yeleklerinden birini tutuşturan çakmak veya sigara izmaritinden çıkan kıvılcım olduğu kaydedildi.

Açıklamada, ‘düşmanca bir eylem veya dışardan bir saldırı olmadığı’ vurgulandı.

Gazze'ye yardım ve aktivistleri taşıyan Küresel Sumud Filosu’nun, pazartesi gecesi ile salı sabahı gemilerinden birinin İHA saldırısına uğradığını ve gemide yangın çıktığını duyuruldu, ancak Tunus, bunu yalanladı.

İsrail’in Filistin topraklarına uyguladığı ablukayı kırmak amacıyla İspanya'nın Barselona kentinden yola çıkan filo, gemilerinden birinin Sidi Bou Said Limanı yakınlarında İHA ile vurulduğu ve bunun sonucunda gemide yangın çıktığınu duyurdu.

AFP muhabiri, geminin etrafını saran birkaç tekne gördüğünü, ancak yangının söndürüldüğünü bildirdi.

Filo, yangın çıktığında teknede altı kişinin bulunduğunu, hepsinin de güvende ve sağlık durumlarının iyi olduğunu açıkladı.

Filo, teknenin maddi hasar gördüğünü de ekleyerek, Gazze'de ‘insani yardım koridoru açmak ve Filistin halkının devam eden katliamına son vermek için yürüttüğü görevi engellemeye yönelik saldırı eylemlerini’ kınadı.

Reuters muhabiri, olayın ardından Sidi Bou Said Limanı önünde onlarca kişinin toplandığını, Filistin bayrakları salladığını ve ‘Özgür Filistin’ sloganları attığını bildirdi.

hvh
Sidi Bou Said Limanı dışında Filistin bayrakları taşıyan protestocular (EPA)

Filoda insani yardım malzemeleri ve Filistin yanlısı aktivistler bulunuyor.

Filonun eylül ayı ortalarında Gazze'ye varması bekleniyor. İsrail, geçtiğimiz haziran ve temmuz aylarında bu girişime katılan aktivistlerin Filistin topraklarına deniz yoluyla yardım ulaştırma girişimlerini iki kez engellemişti.

Küresel Sumud Filosu, kendi internet sitesinde kendisini ‘hiçbir hükümet veya siyasi partiye bağlı olmayan bağımsız’ bir kuruluş olarak tanımlıyor.


Bin 800 sinemacıdan Gazze nedeniyle İsrail film kurumlarını boykot etme kararı

Film yıldızı Olivia Colman da bu isimler arasında yer alıyor (Reuters)
Film yıldızı Olivia Colman da bu isimler arasında yer alıyor (Reuters)
TT

Bin 800 sinemacıdan Gazze nedeniyle İsrail film kurumlarını boykot etme kararı

Film yıldızı Olivia Colman da bu isimler arasında yer alıyor (Reuters)
Film yıldızı Olivia Colman da bu isimler arasında yer alıyor (Reuters)

Aralarında Hollywood yıldızlarının da olduğu bin 800'den fazla sinema sanatçısı ve yapımcı dün, İsrail'in Filistinlilere karşı ihlallerinde suç ortağı olduklarına inandıkları İsrailli film şirketleriyle çalışmayacaklarına dair bir ortak bildiri yayınladı.

İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ne yönelik askeri saldırısı ve çocuklar da dahil olmak üzere açlık çeken Filistinlilerin görüntüleri küresel öfkeye yol açarken, Gazze'deki insani krizin kötüleşmesi üzerine bazı şirketler İsrail hükümetiyle olan bağları nedeniyle boykot ve protesto çağrılarıyla karşı karşıya kaldı.

Söz konusu ortak bildiride şu ifadeler yer aldı:

“Apartheid rejimi sürerken filmlerini Güney Afrika'da göstermeyi reddeden United Filmmakers Against Apartheid (Apartheid'a Karşı Birleşik Film Yapımcıları) örgütünden esinlenerek, Filistin halkına karşı soykırım ve apartheid suçuna ortak olan İsrail film kurumları (festivaller, sinemalar, yayıncılar ve yapım şirketleri dahil) ile çalışmayacağımızı, bu kurumların filmlerini göstermeyeceğimizi taahhüt ediyoruz.”

Ortak bildiride kimsenin İsraillilerle çalışmayı bırakmaya zorlanmadığını, aksine film endüstrisi çalışanlarını İsrail'in insan hakları ihlallerine ortak olan İsrail kurumlarıyla çalışmayı reddetmeye çağırdığını belirtildi.

İsrail film kurumlarının Filistinlilerin maruz kaldığı ihlalleri ‘gizlemeye veya haklı göstermeye’ katkıda bulunduğu belirtildi.

Reuters’ın aktardığına göre ortak bildiride İsrail'in Filistin topraklarını işgalinin yasadışı olduğuna dair Uluslararası Adalet Divanı'nın (UAD) geçtiğimiz yıl verdiği kararı ve İsrail ordusunun Gazze'ye yönelik saldırısının soykırıma eşdeğer olduğuna dair birçok insan hakları uzmanının ve araştırmacının değerlendirmelerine atıfta bulunuldu.

Ortak bildiride taahhütte bulunan aktörler arasında Olivia Colman, Emma Stone, Mark Ruffalo, Tilda Swinton, Riz Ahmed, Javier Bardem ve Cynthia Nixon da yer alıyor.

xcdfrgth
Mark Ruffalo (Ruetes)

İsrail hükümeti daha önce İsrail kurumlarını boykot etme çağrılarını ‘ayrımcılık’ olarak nitelendirerek reddetmişti.  İsrail, 7 Ekim 2023 tarihinde Hamas üyelerinin düzenlediği ve İsrail’in açıkladığı rakamlara göre bin 200 kişinin ölümüne ve 250'den fazla kişinin rehin alınmasına neden olan saldırının ardından Gazze'deki eylemlerinin ‘meşru müdafaa’ olduğunu söylüyor.

İsrail'in Gazze'ye düzenlediği saldırı on binlerce kişinin ölümüne, Gazze'nin tüm nüfusunun yerinden edilmesine ve kıtlığa neden oldu.

Geçtiğimiz hafta, geçen yıl Gazze'de İsrail güçleri tarafından öldürülen beş yaşındaki Filistinli küçük bir kızı anlatan ‘The Voice of Hind Rajab’ (Hİnd Receb’in sesi) filmi, Venedik Film Festivali'nde büyük beğeni topladı. Filmin yapımcıları arasında Brad Pitt ve Joaquin Phoenix yer alıyor.