ABD’li bürokrat Jeffrey D. Feltman, Şarku’l Avsat’a konuştu:ABD’nin Suriye politikası başarısız oldu, yeni bir yaklaşıma ihtiyaç var

“Suriye’deki ekonomik zorluklar, uzun vadede Esed yönetimini tehdit ediyor”

Eski BM yetkilisi ABD’li bürokrat Jeffrey D. Feltman
Eski BM yetkilisi ABD’li bürokrat Jeffrey D. Feltman
TT

ABD’li bürokrat Jeffrey D. Feltman, Şarku’l Avsat’a konuştu:ABD’nin Suriye politikası başarısız oldu, yeni bir yaklaşıma ihtiyaç var

Eski BM yetkilisi ABD’li bürokrat Jeffrey D. Feltman
Eski BM yetkilisi ABD’li bürokrat Jeffrey D. Feltman

Eski Birleşmiş Milletler (BM) yetkilisi ABD’li bürokrat Jeffrey D. Feltman, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, eski ABD başkanları Donald Trump ve Barack Obama yönetimlerinin Suriye politikalarının, DEAŞ’ı mağlup etmek dışında Washington'ın hedefleri karşısında somut sonuçlar elde edemediğini söyledi. Feltman, Washington’ın Şam'a uygulanan yaptırımların hafifletilmesi de dahil olmak üzere atacağı bir takım adımlara karşılık Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in, siyasi reform konusunda geri döndürülemeyecek somut, nitelikli ve şeffaf adımlar atmasına dayanan, yeni bir yaklaşımın denenmesi çağrısında bulundu. Ancak yıllar önce Suriye rejimi ile birçok dosya üzerine görüşen Feltman için de Esed'in bu tür bir yaklaşıma nasıl tepki vereceği merak konusu.
Feltman, dün telefon aracılığıyla Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, Esed yönetimine yönelik hayati tehlikenin artık askeri bir tehdit veya halk ayaklanması olmadığını, daha ziyade ekonomik zorluklar olduğunu söyledi. Feltman, “Kısa vadede rejim değişikliğine dayalı bir politika gerçekçi olmaz. Evet, ABD politikası, Suriye rejiminin politikalarının ve davranışlarının temel sorunlarıyla ilgilenmeye yönelik olmalıdır. Ancak Esed yönetiminin daha fazla devam edebileceğini düşünmüyorum. Sosyal, ekonomik ve yapısal zorluklar, Şam rejimi için Suriye ayaklanmasından çok daha fazla başa çıkamayacağı sorular yaratacaktır.  İran, Hizbullah ve Rusya, rejimi kurtarmak için geldiler, ama ekonomik olarak kurtarmaya gelecekler mi? Pek sanmıyorum” ifadelerini kullandı.
Şuan Brookings Enstitüsü’nde çalışan Feltman, daha önce BM Genel Sekreteri’nin Siyasi İşlerden Sorumlu Yardımcısı ve ABD Dışişleri Bakanı’nın Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Yardımcısı görevlerini üstlendi. ABD’nin Suriye ile ilgili yeni özel temsilcisi olacağına dair ‘söylentiler’ ile ilgili bir soruyu Feltman, “Açıkça söylemeliyim ki, bu konuda (ABD yönetiminden) kimse benimle iletişime geçmedi. Suriye için yetkili atamanın Biden yönetiminin önceliği olduğunu sanmıyorum. Ancak birkaç soru işareti mevcut. Görev nedir? Yetkililer kimler? Temsilciye siyasi destek verilecek mi? gibi sorular var. Faka kimse beni aramadı” şeklinde yanıtladı. Suriye dosyasının Biden için bir öncelik olmadığını düşünen Feltman, ancak Rusya, İran ve bölgedeki müttefiklere destek gibi diğer öncelikli dosyaların bir parçası olduğunu belirtti.

İşte Feltman röportajının tam metni:

-Suriye’nin mevcut durumuna nasıl bakıyorsunuz?
Rusya ile Türkiye arasında geçtiğimiz yıl varılan uzlaşılar çerçevesinde Suriyelilerin on yıldır yaşadığı şiddet ve savaş bir nebze hafiflerken söz konusu uzlaşılar, rejim güçlerini de askeri adımlar atmaktan caydırdı.  Ne olursa olsun askeri eylemler açısından bir geri çekilme söz konusu. Ancak diğer yandan yıkım ve savaşın etkileri, ekonomik ve sosyal faktörler ve Lübnan ekonomisinin çöküşü gibi çeşitli nedenlerden ötürü Suriye’deki ekonomik ve insani durum hızla kötüleşiyor.
Ruslar ve İranlılar, Suriye rejimine yönelik tehdide askeri olarak cevap verdiler. Rejimi kurtarmaya ve savaşın seyrini belirli bir yöne doğru değiştirmeye geldiler. Şuan Suriye topraklarının yaklaşık yüzde 65'i Şam'ın kontrolü altında. Ancak Rusya ve İran, askeri olarak yaptıkları gibi ekonomik alanda da rejime aynı desteği vermeye hazırlar mı? Şüpheliyim. Esed yönetimine yönelik hayati tehlike, artık askeri bir tehdit veya halk ayaklanması değil, daha ziyade ekonomik zorluklardır. Rusya ve İran, rejime askeri alanda olduğu gibi ekonomik alanda destek vermiyor. 

-Şam’a yönelik yaptırımların, ekonomik tecridin ve krizin, rejimin çökmesine neden olacağını düşünüyor musunuz?
Yaptırımlar genellikle iki nedenden ötürü uygulanır. Birincisi, belirli davranışların yasa dışı ve kabul edilemez olduğunu içindir. ABD’nin Şam’a yönelik yaptırımlar uygulamasının arkasındaki düşüncenin bir kısmı buna dayanır. Bu, bir dereceye kadar Şam’ın bazı davranışlarının yasadışı olduğunu söylemektir.
ABD’nin geçtiğimiz yılın ortalarında onayladığı ve yaptırımlar içeren Caesar (Sezar) Yasası, bunun en güzel örneğidir. Suriye yönetiminin politikalarının insanları (ülkeleri) ne ölçüde dehşete düşürebileceğini ortaya koymaktadır. Fakat yaptırımların Şam’ın davranışlarında herhangi bir değişikliğe neden olduğunu görmedik. Bu açıdan, ABD’nin Suriye politikasının başarısız olduğunu düşünüyorum. Yaptırımlar, Şam’ın işlediği suçlara karşı sembolik bir mesajdı. Ancak taktiksel veya stratejik olarak herhangi bir davranış değişikliğine yol açmadı.

Yüzeysel düşünce

-Şam, yaptırımların halkın çektiği sıkıntıları artırdığını söylüyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
 Yaptırımların ekonomik durumu ne ölçüde etkilediğini bilmek imkansız. Ancak Suriyelilerin artık Lübnan pazarını kullanamaması nedeniyle Suriye’deki ekonomik krizin büyük bir kısmının, Lübnan'daki kötü yönetimden ve ekonomik krizden kaynaklandığını düşünüyorum. Çeşitli çıkarımlar ve yaptırımların ekonomik durumu ne ölçüde etkilediğini hakkında net bir şey söyleyemeyiz.

-Bazıları -özellikle Şam’a yakın olanlar- sorunun bir kısmının, ABD’nin ve müttefiklerinin Suriye’nin doğal kaynaklarının yüzde 80’ini kontrol etmelerinden kaynaklandığını söylüyor. Bu konuda Washington’ı suçluyorlar. Siz ne düşünüyorsunuz?
Suriye’deki ekonomik ve sosyal krize neden olan faktörleri ve bu faktörlerin mevcut duruma olan etkileri ile ilgili ayrıntılı bir incelemede bulunmadım. Ancak gelin ekmek sıkıntısına bir bakalım. Suriye’deki ekmek krizinin, yaptırımlarla ve ABD’nin Suriye'nin kuzeyindeki varlığıyla hiçbir ilgisi yoktur. Suriye'deki sıkıntıların büyük bir kısmı ekmek kıtlığından kaynaklanıyor, ama Rusya, Suriye’ye bu konuda yardımcı olmadı ve yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını krizi sırasında kendi halkını desteklemek (yiyecek sağlamak) istiyor. Yaptırımları veya ABD’nin Suriye’nin kuzeydoğusundaki varlığını suçlamak kolay, fakat bu, bugün Suriye’deki daha derin bir krizin ve temel zorlukların yüzeysel bir yansımasıdır.

-Yaptırımların iki nedenden ötürü uygulandığını, bunlardan birinin ‘davranışları değiştirmek’ olduğunu söylediniz. Washington’ın şu anki tutumunun ‘rejimi veya Esed’i değiştirmek’ değil de ‘rejimin davranışlarını değiştirmek’ olduğunu düşünüyor musunuz?
Ben ABD yönetiminde değilim ve yönetimin tutumunu ifade etmiyorum. Ben bir analistim. ABD’nin Suriye politikasının kısa vadede ‘rejim değişikliğine’ dayandığını düşünmek gerçekçi olmaz. Eski ABD başkanları Barack Obama ve Donald Trump yönetimlerinin politikasına bakıldığında bugün Esed’in askeri kontrol açısından eskisinden daha güçlü olduğunu görebiliriz. ABD politikasının kısa vadede ‘rejim değişikliğine’ dayalı olması gerçekçi değildir. Evet, ABD politikası, Suriye rejiminin politikalarının ve davranışlarının temel sorunlarıyla ilgilenmeye yönelik olmalıdır. Ancak Esed yönetiminin daha fazla devam edebileceğini düşünmüyorum. Sosyal, ekonomik ve yapısal zorluklar, Şam rejimi için Suriye ayaklanmasından çok daha fazla başa çıkamayacağı sorular yaratacaktır.  İran, Hizbullah ve Rusya, rejimi kurtarmak için geldiler, ama ekonomik olarak kurtarmaya gelecekler mi? Pek sanmıyorum”

DEAŞ’a karşı elde edilen başarı

-Bu konu bizi, birkaç gün önce Carter Center yetkilisi Hrair Balian ile yazdığınız ve Esed ile diyalog çağrısı yaptığınız makaleye getiriyor. Yıllardır Şam'a olan muhalefetinizle tanınıyorsunuz, fakat bunu neden şimdi dile getiriyorsunuz?
Hrair ve ben, yıllardır Şam'la nasıl ilgilenilmesi gerektiğini tartışıyoruz. Biliyorsunuz, onunla pek aynı fikirde değiliz. Birçok noktada derin anlaşmazlıklarımız var, ancak bunları dostça ele alıyoruz. ABD’nin Suriye'ye yönelik politikasının başarılı olan tek kısmının, DEAŞ'la mücadele ve DEAŞ’ın Irak ve Suriye'deki coğrafi yenilgisi olduğunu kabul etmeliyim. Fakat ABD’nin Suriye politikasından geriye kalanlar, çıkarlarımıza hizmet eden somut sonuçlar sağlayamadı.

-Yani ABD’nin Suriye politikasının başarısız olduğunu mu söylüyorsunuz?
ABD’nin politikası, Suriye rejiminin davranışları hakkındaki endişelerimizi giderecek herhangi bir değişiklik yaratamadı. Evet, başarısız olduğunu söylüyorum. Elbette yaptırımların amaçlarından biri Esed'ın politikalarının ne ölçüde kabul edilemez olduğunu göstermektir. Ama sahadaki somut sonuçlar açısından DEAŞ’ın yenilgisi dışında bir başarı görmüyorum.

-Yani yeni bir yaklaşımı mı destekliyorsunuz? Bazıları bunun rejimi meşrulaştırdığını söylüyor. Bu konuda ne söyleyeceksiniz?
Etkileşimi ve endişelerimizi giderecek araçları kullanmayı desteklediğimi söylüyorum. Ne rejimin meşrulaştırılmasını destekliyor ne de bunun çağrısını yapıyorum. Esed'i bir takım adımlar atmaya çağırıyorum. Biz de bir takım adımlarla bunlara cevap vereceğiz. Bu süreç, ancak Şam'dan somut adımlar atılırsa geri dönülemez bir şekilde devam eder. Bence bu, çıkarlarımız için son on yıldır elde edemediğimiz sonuçlar elde etmemizi sağlayacak gerçekçi bir yaklaşım olacaktır.

-Suriyeli muhalifler, Esed ile diyalog çağrısı yapmanın onun meşruiyetini kabul ettiğiniz anlamına geldiğini söylüyorlar. Siz bu konuda ne söyleyeceksiniz?
Hayır. Onları, yaptırımların başka bir baskı aracı olduğu ve hafifletilmesi halinde yaptırımlarla elde edilenlerden farklı sonuçlara yola açacağı hipotezini test etmeye çağırıyorum. Bu ikisi aynı şey değildir. Yani meşrulaştırdığınız veya meşruiyetle ilişkilendirdiğiniz anlamına gelmez.

-Peki, Biden yönetimi bunun neresinde?
Bir devlet çalışanı değilim. Düşüncelerimi devlet adına açıklamıyorum.  Biden yönetiminin Şam'a yönelik bu yaklaşımı desteklemeye karar vermesi halinde, Esed’in Suriye'nin yıkımından sorumlu olduğuna dair elimizde başka bir kanıtımız olacaktır. Çünkü Esed’in siyasi mahkumların serbest bırakılması, politika reformu, adem-i merkeziyet ve ateşkes gibi somut doğrulama adımları atacağına inanmıyorum.
Eğer Esed, bu yönde adım atar ve Suriyelilerin acısını hafifletirse, buna karşılık vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Ekonomik ve sosyal durum çok zor. İnsanlar, ister rejim bölgelerinde, ister muhaliflerin kontrolü altındaki bölgelerde isterse yabancı güçlerin kontrol bölgelerinde (Türkiye, İran, Rusya ve ABD’nin nüfuz alanlarında) olsun, büyük sıkıntılar çekiyorlar. Belki de bu durum, Esed’in yakın çevresinin hesaplarını değiştirebilir. Eğer Ruslar ‘adım-adım’ yaklaşımını destekler ve Esed'in danışmanları bunu kabul ederse, o zaman belki bu yaklaşım yukarıdakilerden farklı sonuçlar doğurabilir. Ben, bu yaklaşımın bir sonuca götürmesini ve belli bir noktayı ispatlamasını bekliyorum.

-Bu mümkün mü?
Sanmıyorum, ama denemek lazım.

Hesap verebilirlik

-Muhalifler, önceki yılların hesabının sorulması ve hesap verebilirliğin ne olacağını soruyorlar. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Hesaplaşmadan bahsederken hemen ele alınmaz dedim. Ancak ABD’nin mevcut yaklaşımının bu konuyu ele almadığını da söylemeliyim. Suriye’deki yıkımın büyük bölümünün sorumlusu savaş uçaklarıyla yapılan bombardımanlar ve Suriyeli muhaliflerin savaş uçaklarının olmadığını biliyoruz. Esasen yıkımdan kimin sorumlu olduğunu da biliyoruz. Fakat mevcut yaklaşımımız ne savaşın kurbanlarına ulaşmaya ne de hesap verebilirliğe erişime yardımcı oldu. Belki farklı bir yaklaşım Suriyelilerin çektiği acıları hafifletebilir. Bir teoriyi test etmeye hazırım. Ancak hesap verebilirlik konusunu çözemez.

-ABD’nin adım adım yaklaşımını denediği, fakat sonuç alamadığı söyleniyor. Neden tekrar denesin?
Birçok kişinin Suriye rejimiyle ilgili şüpheleri olduğunu biliyorsunuz. Biden yönetimi içinde de Şam ile ilgili yeni yolların denenmesi için çağrı yapan insanlar var. Bazıları diplomasi yolunu denemek isteyebilir. Bu durumda her iki tarafın neler sunabileceğinin bilinmesini sağlayacak nitelikli, somut ve şeffaf adımlar nelerdir ve eğer Şam bir takım adımlar atarsa ​​bu yoldan neler elde edilebilir? Bunu bilmek istiyoruz.

-Geçmişte Şam ile yaptığınız görüşmeler ve edindiğiniz tecrübeler çerçevesinde Şam’ın diplomasi yoluna olumlu bir karşılık vereceğini düşünüyor musunuz?
Karşılık vermeyebilirler. Fakat özellikle son yıllarda işler çok değiştiğinden bunu denemeye değer. Esed ve ailesi üzerinde büyük bir ekonomik baskı var. Ancak rejimi destekleyen halkın büyük bir kısmı, çektikleri sıkıntılardan ötürü mevcut durumdan memnun değil. Belki Ruslar müdahale eder ve Esed'e baskı yaparlar.

-Peki, siz Washington’ın Şam'la mı yoksa Moskova'yla mı konuşmasını önerirsiniz?
Bunun hakkında Moskova ile konuşmak faydalı olabilir. Ancak ABD-Rusya ilişkilerinde büyük ve karmaşık sorunlar mevcut.  Ama Esed'in belli ve somut meselelerle ilgili test edilmesini görmek isterim. Yaptırımların hafifletilmesi süreci, taahhütlere uyulmadığı takdirde dondurulabilir. Bu bir promosyon kartı değildir. Aksine, Esed’ın, çeşitli baskılarla değiştirmediği davranışlarını değiştirmeye hazır olup olmadığı hipotezini test edecek olan bir öneridir.

Şam’a gitmek

-Tutumlarınız biliniyor. Şam'a gidip bu önerileri Esed’e iletmek ister misiniz?
Ben ABD vatandaşıyım. Şuan ne ABD yönetiminde ne de BM’de herhangi bir görevim yok. Böyle bir öneri, bir şahıs tarafından değil, bir hükümet tarafından yapılmalıdır. Bireylerden gelen müzakere önerilerinin inceliklerini biliyorum. Bu öneri, resmi yetkililerden gelmeli. Hrair ve ben, Obama ve Trump yönetimlerinin uyguladıkları politikalardan sonuç alamadıklarını göz önünde bulundurarak ABD’nin Suriye konusundaki seçeneklerini sunmaya çalıştık.

-Bu öneriyi, ABD’nin Suriye dosyasıyla ilgili yeni temsilcisi olmaya hazırlık olarak yaptığınızı düşünenler var. Ne söyleyeceksiniz?
Bunu duydum ve önerim hakkında arkadaşlarımdan çok tepki aldım. Açıkça söylemeliyim ki, bu konuda (ABD yönetiminden) kimse benimle iletişime geçmedi. Suriye için yetkili atamanın Biden yönetiminin önceliği olduğunu sanmıyorum.

-Peki, bu görev size teklif edilse kabul eder misiniz?
Bunu bilemem. Ortada birçok soru işareti mevcut. Görev nedir? Yetkililer kimler? Temsilciye siyasi destek verilecek mi? gibi sorular var. Fakat şimdiye kadar kimse beni aramadı.

-Peki ya İran?  Yani önerinizde İran’a yönelik nasıl bir yaklaşım var?
Herkes İran'ın ve Hizbullah'ın Suriye ve Lübnan'daki varlığı konusundaki tutumumu ve bu konudaki görüşlerimi biliyor. Önerimiz, büyük sorunların ve jeopolitik meselelerin veya bir başka deyişle ‘odadaki filin’ tartışılmamasına dayanıyor. Suriye toprakları Hizbullah'a silah taşımak için kullanılıyor ve İran'ın Suriye'de derin kökleri var. Ancak biz, rejimin davranışıyla ilgili bazı sorunları ele almaya ve Suriye halkının çektiği sıkıntı hafifletmeye yönelik bir öneri sunuyoruz. Eğer Şam bu öneriyi kabul ederse diğer konuları tartışmak için bir köprü kurulacaktır. İran'ın bugün Şam ile ilişkilerinin 2011 yılı öncesine göre daha derin olduğu konusunda gerçekçi olmalıyız. İran bir gecede Suriye’den silinmeyecektir. Bu nedenle tüm sorunları ele almak için birçok kapının açılması gerekiyor.

-Sizce Biden'ın öncelikleri arasında Suriye’nin yeri neresi?
Ben Biden yönetiminde değilim. Ayrıca Biden yönetiminin öncelikleri yerel konulara yöneliktir. Dış ilişkilerdeki önceliklerinin ise Çin ile ilişkiler, İran, Kuzey Kore ve Rusya ile nükleer anlaşma, ittifakların sürdürülmesi ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) olmasını bekliyorum. Suriye bir öncelik olmasa da tüm önceliklerle bir bağlantısı var. Suriye'yi en önemli önceliklerden biri olarak göstermeyeceğim, ama diğer konuların bir parçası olduğunu söylemeliyim. Suriye ile nasıl ilgilenilmesi gerektiği konusunda bazı kararlar alınmalı.



Şera bir Yahudi gazetesine ilk röportajını verdi: İstikrarlı bir Suriye nutuk ve sloganlarla inşa edilmeyecek

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, geçtiğimiz şubat ayında Şam'da düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı’nın kapanışında konuştu. (AFP)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, geçtiğimiz şubat ayında Şam'da düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı’nın kapanışında konuştu. (AFP)
TT

Şera bir Yahudi gazetesine ilk röportajını verdi: İstikrarlı bir Suriye nutuk ve sloganlarla inşa edilmeyecek

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, geçtiğimiz şubat ayında Şam'da düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı’nın kapanışında konuştu. (AFP)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, geçtiğimiz şubat ayında Şam'da düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı’nın kapanışında konuştu. (AFP)

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, iç ve dış politikadaki sorumlulukları veya pozisyonları hakkında yorum yaparken devrik lider Beşşar Esed'i çevreleyen tüm duvarları yıkıyor. Şera doğrudan konuşuyor; İsrail ile ilişkiler ve Suriye topraklarının işgali gibi daha önce çifte dille konuşulan, bazıları sloganlarla kamuoyuna duyurulan ancak gerçeklerin masanın altında olduğu ‘tabu konular’ hakkında açıkça konuşmaktan çekinmiyor. Şera, 6 aydan kısa bir süre önce iktidara gelmesinden bu yana ilk kez  bir Yahudi medya kuruluşuna konuştu. Şera, The Jewish Journal’a röportaj verdi.

Esed rejiminin mirası

28 Mayıs'ta yayınlanan röportaj, Jonathon Bass'ın şu sözleriyle başlıyor: “Pek çok Suriyeli, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'da bir devrimci değil; savaş yorgunu, kimliği yıpranmış bir ulusu yeniden inşa edebilecek, yenilenmiş bir lider görüyor. Tarihin her duvarından fısıldadığı, yaşayan en eski şehir olan Şam, iktidarla değil, yeniden inşa, uzlaşma ve uzun süredir parçalanmış bir ulusa liderlik etme yüküyle ilgili bir diyalog için uygun bir yer.”

Bass, Suriye Cumhurbaşkanı hakkındaki izlenimlerini şöyle aktarıyor: “Sessiz biri ama söylediği her kelimeyi düşünerek söylüyor. Sesinde zafer tonu yok, sadece kastettiği ve vurguladığı kelimeler var.”

Şera röportajın başında, “Bize enkazdan daha fazlası miras kaldı. Travma, güvensizlik ve yorgunluk miras aldık. Ama aynı zamanda umudu da miras aldık. Kırılgan bir umut” ifadelerini kullandı.

fgthyj
Sednaya Hapishanesi’ndeki tutukluların ailelerinden oluşan bir kalabalık, hayatta kalanları arama çalışmalarının sürdüğü binanın dışında bekliyor. (Suriye Sivil Savunma Müdürlüğü)

Suriye on yıllar boyunca sadakat ve sessizliği, bir arada yaşama ve nefreti, istikrar ve baskıyı birbirine karıştıran bir sistemle yönetildi. Esed hanedanı, Hafız ve ardından Beşşar, ülke üzerindeki kontrollerini sağlamlaştırmak için korku ve infazları kullanarak demir yumrukla yönetirken, ülkenin kurumları soldu ve muhalefet ölümcül bir ayaklanmaya dönüştü.

Gazeteci Jonathon Bass, Şera'nın aldığı miras konusunda açık görüşlü olduğunu düşünüyor. Zira Şera şöyle diyor: “Temiz bir sayfadan bahsetmek sahtekârlık olur. Geçmiş, her insanın gözünde, her sokakta, her ailede mevcuttur. Şimdi görevimiz bunu tekrarlamamak. Daha hafif versiyonu yok. Tamamen yeni bir şey yaratmalıyız.”

Suriyelilerin güveni

Eş-Şera'nın iktidara geldiğinden beri attığı ilk adımlar, röportajı yapan kişinin de belirttiği gibi, temkinli ama son derece sembolik oldu. Siyasi tutukluların serbest bırakılmasını emretti, sürgün edilen ya da susturulan muhalif gruplarla diyalog başlattı ve kötü şöhretli Suriye güvenlik aygıtında reform yapma sözü verdi. Ayrıca, kayıp ve ölülerin akıbetini ele almak üzere bir bakanlık kurulmasını önerdi.

Suriye'deki toplu mezarların ardındaki gerçeği ortaya çıkarmak için Şera, DNA veri tabanları oluşturmaktan geçmişteki zulümlerden sorumlu olanların iş birliğini sağlamaya kadar adli tıp teknikleri ve ekipmanları sağlamak için ABD ile bir ortaklığa ihtiyaç olduğunu söyledi.

Şera, “Eğer konuşan tek kişi bensem, Suriye hiçbir şey öğrenmemiştir. Tüm sesleri diyalog masasına davet ediyoruz. Devlet artık başkalarına dikte ettiğinden daha fazla dinlemelidir” dedi.

‘Ama insanlar bir kez daha güvenecek mi? Diktatörlüğün küllerinden doğan bir hükümetin vaatlerine inanacaklar mı?’ sorusuna Şera şöyle cevap verdi: “Ben güven istemiyorum, sabır ve inceleme istiyorum. Beni sorumlu tutun. Güven bu şekilde sağlanır.”

Suriyelilerin evlerini yeniden inşa etmeleri gerekiyor

Şera, Suriyelilerin şu anda en çok neye ihtiyacı olduğu sorusuna tereddüt etmeden cevap verdi: “Eylem yoluyla haysiyet. Amaç yoluyla barış.”

Savaşın boşalttığı şehirlerde ve çatışmanın etkilerinden halen mustarip olan köylerde kimse siyaset istemiyor, normale dönüş istiyor; evlerini yeniden inşa etme, çocuklarını büyütme ve barış içinde hayatlarını kazanmak istiyorlar.

dfgthy
Halep'te yıkılan evlerin yeniden inşası bazı bölge sakinlerinin kişisel inisiyatifiyle gerçekleştiriliyor. (Reuters)

Şera bunun gayet farkında. Tarım, sanayi, inşaat ve kamu hizmetlerinde istihdam yaratmaya odaklanan acil ekonomik programlar için bastırıyor. Şera, “Artık mesele ideoloji değil, mesele insanlara kalmak için bir neden, yaşamak için bir neden, inanmak için bir neden vermek. Bir işi olan her gencin radikalleşme riski daha az olacak. Okuldaki her çocuk gelecek için bir ses” dedi.

Şera, bölgesel yatırımcılarla ortaklıkların, geri dönenlere yönelik küçük işletme hibelerinin ve ‘gençler için mesleki eğitimin’ önemini vurguladı. Şera, “İstikrarlı bir Suriye nutuklarla ya da sloganlarla değil, eylemlerle inşa edilecek; pazarlarda, sınıflarda, çiftliklerde, atölyelerde... Tedarik zincirlerini yeniden inşa edeceğiz. Suriye bir ticaret merkezi olarak geri dönecek” şeklinde konuştu.

İsrail ile ilişkiler

Bu ekonomik vizyonun ardında daha derin bir vizyon var. Bir neslin kaybından sonra Suriyeliler çatışmadan yoruldu. Barışa, sadece savaşın yokluğuna değil, fırsatların varlığına da hasretler. Bass şöyle diyor: “Sohbetimizin en hassas bölümlerinden birinde Şera, Suriye'nin İsrail ile gelecekteki ilişkisine değindi. 1948'den bu yana bölgeyi rahatsız eden bu konu, her hava saldırısı, gizli operasyon ve vekalet savaşı suçlamasıyla daha da şiddetleniyor.”

ı89o
Golan'daki tampon bölge sınırında duran bir İsrail askeri (AFP)

Şera, “Açık konuşmak istiyorum. Sonsuz karşılıklı bombardıman dönemi sona ermeli. Hiçbir ülke korku ile doluyken gelişemez. Gerçek şu ki ortak düşmanlarımız var ve bölgesel güvenlikte kilit bir rol oynayabiliriz” ifadelerini kullandı.

dwert5y6
İsrail saldırılarına tepki olarak 25 Şubat'ta Suriyeli Dürziler tarafından açılan bir pankart: ‘Suveyda, Suriye'nin sırtındaki zehirli hançer olmayacak.’ (AP)

Şera, sadece bir ateşkes hattı olarak değil, karşılıklı itidal ve sivillerin, özellikle de güney Suriye ve Golan Tepeleri’ndeki Dürzilerin korunması için bir temel olarak 1974 Ayrılma Anlaşması’nın ruhuna geri dönme arzusunu dile getirdi. Şera, “Suriye'nin Dürzileri piyon değildir. Onlar vatandaştır, köklüdür, tarihsel olarak sadıktır ve yasalar çerçevesinde her türlü korumayı hak etmektedir. Onların güvenliği müzakere edilemez” dedi.

Derhal normalleşme önermekten kaçınan Şera, uluslararası hukuk ve egemenlik temelinde gelecekteki görüşmelere açık olduğunu belirtti.

Trump bir barış adamı

Belki de Trump'ın yaptığı en önemli diplomatik jest, doğrudan masaya oturma isteğiydi. Şera şunları söyledi: “Medya onun hakkında ne imaj çizerse çizsin, ben onu bir barış adamı olarak görüyorum. İkimiz de aynı düşman tarafından saldırıya uğradık. Trump nüfuzun, gücün ve sonuçların ne anlama geldiğini biliyor. Suriye'nin diyaloğu yeniden başlatabilecek dürüst bir arabulucuya ihtiyacı var. Eğer bölgede istikrara ve ABD ile müttefiklerinin güvenliğine katkıda bulunacak bir uzlaşma ihtimali varsa, ben bu diyaloğu kurmaya hazırım. Bu bölgeyi onarabilecek ve bizi adım adım bir araya getirebilecek tek kişi o.”

ferty6
ABD Başkanı Donald Trump ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şera, 14 Mayıs'ta Riyad'da bir araya geldi. (AP)

Bass şu yorumu yaptı: “Bu sadece açık sözlülüğü açısından değil, aynı zamanda içerdiği anlamlar açısından da dikkate değer bir açıklamaydı. Yeni Suriye, barış ve tanınma arayışında alışılmadık adımlar atmaktan korkmuyor. Şera Suriye'nin sorunlarını (toplu mezarlarda bir milyondan fazla ölü, 12 milyon yerinden edilmiş insan, yaşam destek ünitesine bağlı bir ekonomi, halen yürürlükte olan yaptırımlar ve kuzeyde saklanan milisler) yumuşatarak anlatmıyor. ‘Bu bir peri masalı değil. Bu bir iyileşme ve iyileşme sancılıdır’ diyor.”