ABD’nin baskılarına boyun eğen Netanyahu, Ürdün’e su vermeyi kabul etti

Barış Anlaşması’nı ihlal eden İsrail, Ürdün’e su tedarikini yeniden başlattı

İsrailli askerler toprak kiralama anlaşmasının Ekim 2019’da sona ermesinin ardından İsrail vatandaşlarının Ürdün sınırını geçmelerini engelledi. (Reuters)
İsrailli askerler toprak kiralama anlaşmasının Ekim 2019’da sona ermesinin ardından İsrail vatandaşlarının Ürdün sınırını geçmelerini engelledi. (Reuters)
TT

ABD’nin baskılarına boyun eğen Netanyahu, Ürdün’e su vermeyi kabul etti

İsrailli askerler toprak kiralama anlaşmasının Ekim 2019’da sona ermesinin ardından İsrail vatandaşlarının Ürdün sınırını geçmelerini engelledi. (Reuters)
İsrailli askerler toprak kiralama anlaşmasının Ekim 2019’da sona ermesinin ardından İsrail vatandaşlarının Ürdün sınırını geçmelerini engelledi. (Reuters)

ABD’nin baskılarına boyun eğen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Ürdün hükümetinin ilave su talebini birkaç hafta boyunca süren oyalamanın ardından onayladı. Tel Aviv’deki siyasi kaynaklar, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’in geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği İsrail ziyareti öncesinde Netanyahu’nun Ürdün’e yeniden su verme kararı aldığını bildirdi.
İsrail Enerji, Altyapı ve Su Kaynakları Bakanı Yuval Steinitz yaptığı açıklamada, Netanyahu’nun kararını Ürdünlü mevkidaşına bildirdiğini ve Ürdün’ün talebi üzerinde mutabık kaldıklarını söyledi. Ürdün yılda toplam 65 milyon metreküp su hakkından 10 milyonunun verilmesini talep etmişti. Bu gelişme, iki ülke arasında son yıllarda iyice yükselen tansiyonu düşürmeye dönük bir adım olarak kabul ediliyor.
Ürdün ve İsrail arasında 1994’te imzalanan Barış Anlaşması’na göre, İsrail’in Kral Abdullah Su Kanalı üzerinden Ürdün Nehri’ne dökülen Taberiye Gölü’nden Ürdün’e yılda toplam 55 milyon metreküp su vermesi gerekiyor. Ürdün’ün suları ise İsrail’in 1950’lerde hayata geçirdiği su projeleri sebebiyle ciddi oranda azaldı. İsrail, söz konusu projelerle Yermuk Nehri sularının güzergahını İsrail’in güneyindeki En-Nekab çöl bölgesine doğru değiştirdi. Ürdün, Barış Anlaşması’nda İsrail’den satın aldığı ilk 40 milyon metreküp su için metreküp başına 10 ABD senti ve ilave her metreküp başına da 40 sent ödemeyi kabul etti. Irak ve ardından Suriye’den gelen mülteci akını Ürdün’ün su ihtiyacını daha da artırdı ve daha fazla su talep etmesine neden oldu. Yıllık su ihtiyacı 55 milyon metreküpe ulaşan Ürdün, en yüksek fiyattan ilave 10 milyon metreküp su talep etmek durumunda kaldı.
Ancak veriler İsrail’in su sıkıntısı yaşamadığına işaret ediyor. Nitekim İsrail’de deniz suyunu arıtma çalışmaları ve son iki yılda bölgeye düşen yüksek miktarlardaki yağmur suları sonucunda ihtiyaç fazlası su rezervleri oluştu. Taberiye Gölü’ndeki su kapasitesi en yüksek seviyeye ulaştı. İsrail, gölün taşmasını engellemek için ihtiyati tedbirler aldı. Bununla birlikte Netanyahu, Ürdün’ün daha fazla su satın alması talebini yine de reddetti. Tel Aviv’deki siyasi ve güvenlik kaynakları Netanyahu’nun bu tavrının arkasında, İsrail-Ürdün ilişkilerinde yaşanan krizin olduğunu aktardılar. Zira İsrail merkezli Haaretz gazetesi 26 Mart tarihli haberinde, iki ülke arasındaki ilişkileri “Başbakan Netanyahu ile Kral 2. Abdullah arasındaki kişisel mücadeleye” benzetti.
Gazete, haberinde İsrailli yetkililerin Ürdün tarafıyla yakın ilişki içinde olduğunu, Netanyahu’nun tavrı ve iki ülke arasında tırmanan gerginlikten dolayı endişe duyduklarını yazdı. Haberde, Netanyahu ve Kral Abdullah arasında zaman zaman gerçekleşen telefon görüşmelerine rağmen ilişkilerin yıllardır gergin olduğu belirtildi.
Tel Aviv’den siyasi kaynakların aktardığına göre iki lider arasındaki kriz, Tel Aviv’in 2017’de Mescid-i Aksa’nın çevresine metal arama dedektörleri yerleştirmesi ve bununla eşzamanlı olarak İsrail’in Amman Büyükelçiliği’nde çalışan korumanın iki Ürdünlü vatandaşı öldürmesi olayına kadar uzanıyor. Nitekim Kral Abdullah daha sonraki süreçte İsrailli korumanın serbest bırakılmasını onayladı fakat Netanyahu’nun bu gelişmeyi kutlamasını kızgınlıkla karşıladı. Kaynaklar, Netanyahu’nun son yaptığı bir konuşma sırasında, “Ürdünlülerin kendilerinden çok bize ihtiyaçları var” dediğini belirttiler. Kaynakların aktardığına göre Netanyahu’ya yakınlığıyla bilinen ve Ürdün hakkında alaycı yazılar kaleme alan bazı gazeteciler Kral Abdullah’ı “gerçekle bağı olmayan bir kişi” diye nitelediler ve “İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasındaki normalleşmenin ardından Kral Abdullah’ın öneminin azaldığını” ileri sürdüler.
İki lider arasındaki gerilim, Netanyahu’nun seçim kampanyası için kullanmayı planladığı BAE ziyaretini iptal etmesi nedeniyle daha da arttı. BAE’li yetkililer, İsrail’in 23 Mart’ta düzenlenen seçimlerine müdahale ettiği izlenimi oluşturabileceği düşüncesiyle bu ziyarete çekinceyle bakmalarına rağmen Netanyahu’yu Abu Dabi’ye taşıyacak bir özel uçak gönderdi. Fakat Ürdün Netanyahu’yu taşıyacak uçağın Amman’a geliş talebine 8 saat sonra yanıt verdi. Netanyahu da ziyareti iptal etme kararı aldı. Amman bu kararı, Ürdün Veliaht Prensi Hüseyin bin Abdullah’ın İsra ve Miraç münasebetiyle düzenlediği Mescid-i Aksa ziyareti sırasında güvenlik makamlarıyla yaşadığı anlaşmazlığı protesto etmek için verdi.
Bununla birlikte tüm İsrail güvenlik birimlerinin yetkilileri, Ürdün’ün İsrail’in son derece önemli bir stratejik ortağı olduğunu vurgulayarak, Netanyahu’nun Ürdün’e su verilmesi konusundaki tavrına tamamen karşıydı. Netanyahu bu tavrını ABD’nin müdahalesine kadar sürdürdü. Bu krizin bir an önce son bulmasını arzulayan ABD, Netanyahu’dan Ürdün’ün talep ettiği suyu vermesini istedi. Netanyahu, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’in İsrail ziyaretinin hemen öncesinde Washington’ın baskılarına boyun eğdi.



Katar'da Hamas liderlerine yönelik saldırının tüm hikayesi

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Katar'da Hamas liderlerine yönelik saldırının tüm hikayesi

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

Katar'ın başkenti Doha dün İsrail'in Hamas’ın önde gelen liderlerini hedef alan hava saldırısı düzenlemesiyle dramatik bir gelişmeye tanık oldu. Bu operasyon, geniş kapsamlı bölgesel ve uluslararası yansımaları nedeniyle son yılların en tehlikeli operasyonu olarak nitelendirildi. Saat 14:15'te başkent Doha'nın Katara semtinde meydana gelen patlamaların görüntüleri yayıldı ve konu netleşene kadar çeşitli spekülasyonlar yapıldı. Katar medyası, İsrail'in hava saldırısının, ABD Başkanı Donald Trump'ın ateşkes önerisini tartışan Hamas liderlerinin Doha'daki toplantısını hedef aldığını bildirdi. İlk haberlerde, hareketin en önde gelen liderlerinden Halil el-Hayye'nin saldırıda öldürüldüğü belirtilirken, İsrail ordusu ve Şin-Bet, saldırının Hamas'ın üst düzey liderlerini hedef aldığını doğruladı.

Saatler geçtikçe, operasyonda hedef alınan isimler, Halil el-Hayye, Zahir Cebbarin, Halid Meşal ve Nizar Avadallah olarak açıklandı. Hareket içindeki kaynaklar da el-Hayye'nin oğlu ile ofis müdürünün hayatını kaybettiğini doğruladı. Öte yandan Hamas kaynakları, Doha'daki müzakere heyetinin bombalamadan sağ kurtulduğunu, ancak iki liderinin yaralandığını belirtti.

Planlama ve uygulama

İsrail Ordu Radyosu, operasyonun aylarca planlandığını ve Tel Aviv'in liderlerin Türkiye'den Doha'ya dönmesini beklediğini açıkladı. Şarku’l Avsat’ın  İsrail Kanal 12 televizyonundan aktardığına göre, karar Kudüs ve Gazze'deki kanlı saldırıların ardından alındı ve Başbakan Binyamin Netanyahu ile Savunma Bakanı Yisrael Katz güvenlik servislerinin başkanlarıyla anlaşarak operasyona ‘yeşil ışık’ yaktı. Netanyahu'nun ofisi, saldırının ‘tamamen bağımsız’ olarak gerçekleştirildiğini doğruladı.

ABD'nin tutumu

Amerikalı kaynaklar Axios'a, Trump yönetiminin füzeler havadayken saldırıdan haberdar olduğunu ve İsrail'in saldırı gerçekleştirilmeden kısa bir süre önce Beyaz Saray'ı bilgilendirdiğini söyledi. Buna rağmen Washington operasyonu engellemek için müdahale etmedi. Bu arada İsrailli-Amerikalı arabulucu Gershon Baskin, X platformu üzerinden Trump'a ‘ABD'nin itibarını kurtarmak için savaşı derhal sona erdirme’ çağrısında bulundu.

Bölgesel ve uluslararası tutumlar

Saldırı, Arap ve uluslararası kamuoyunda geniş çapta kınamaya yol açtı. Suudi Arabistan, saldırıyı ‘suç eylemi ve açık bir ihlal’ olarak nitelendirdi; tüm imkanlarını Katar'ın hizmetine sunmaya hazır olduğunu açıkladı. Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani ile temasa geçerek tam desteğini yineledi.

Ürdün Kralı 2. Abdullah, Katar Emiri ile yaptığı telefon görüşmesinde, Doha'nın güvenliğini ve egemenliğini zedeleyen her türlü eylemi reddettiğini vurguladı. Mısır ise bu adımın, ‘tehlikeli bir emsal ve kabul edilemez bir gelişme’ olduğu konusunda uyarıda bulundu. Cezayir, Irak, Türkiye, İran ve Kuveyt'ten yapılan açıklamalarda saldırı ‘uluslararası hukukun ihlali’ olarak nitelendirilirken, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres saldırıyı kınadı.

Çin'in Katar Büyükelçiliği vatandaşlarına yönelik güvenlik talimatları yayınlarken, Papa Leo ‘tüm durumu son derece tehlikeli’ olarak değerlendirdi.

Sahadaki yansımaları

Hamas kaynakları, bombalamanın lider Halil el-Hayye'nin evine odaklandığını, İsmail Heniyye'nin hayattayken kullandığı başka bir evin de kısmen hedef alındığını açıkladı. Kaynaklar, bazı liderlerin hayatta kalmasının nedeninin toplantı yerinin niteliği olduğunu öne sürdü.

Öte yandan İsrail Ordu Radyosu, medyada yayınlanan patlama ve hedef alınan karargâh görüntülerinin ardından, saldırıya 15 savaş uçağının katıldığını doğruladı.

Operasyonun boyutları

İsrail, Hamas liderlerini hedef almasını, onların 7 Ekim 2023 katliamının ‘beyinleri’ olduklarını ve Kudüs'teki son saldırı da dahil olmak üzere İsrail'e karşı kanlı operasyonlar planlamaya devam ettiklerini söyleyerek haklı çıkarmaya çalıştı.

Ancak, operasyonun Katar'ın egemenliğine açık bir ihlal ve tüm Körfez'in güvenliğine bir tehdit oluşturduğu yönündeki suçlamalar arasında, bölgenin daha geniş bir çatışmaya sürüklenebileceği korkusu bölgesel ve uluslararası tepkilere yansıdı. Doha operasyonu, çatışmanın Gazze Şeridi sınırlarını aşarak bir Körfez başkentine ulaşmasıyla bölgedeki dengeleri yeniden şekillendirdi. Bu durumun siyasi ve güvenlik açısından yansımaları olacağına işaret edildi.

İsrail, Hamas'a kararlı bir darbe indirdiğine inanırken, uluslararası tepkiler 9 Eylül 2025'in ardından farklı bir tablo ortaya çıkacağını gösteriyor.


İsrail, Doha'da Hamas'ı bombalarken saldırı müzakerelere zarar verdi

Katar'ın başkenti Doha'da İsrail’in hava saldırısı düzenlediği bina (Reuters)
Katar'ın başkenti Doha'da İsrail’in hava saldırısı düzenlediği bina (Reuters)
TT

İsrail, Doha'da Hamas'ı bombalarken saldırı müzakerelere zarar verdi

Katar'ın başkenti Doha'da İsrail’in hava saldırısı düzenlediği bina (Reuters)
Katar'ın başkenti Doha'da İsrail’in hava saldırısı düzenlediği bina (Reuters)

İsrail, dün Hamas liderlerini ilk kez Katar'da hava saldırısıyla hedef alarak Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirmeyi amaçlayan müzakerelere büyük bir darbe indirdi.

Savaşı sona erdirmek için ABD tarafından sunulan öneriyi değerlendiren Hamas liderlerinin ofislerinin ve konutlarının bulunduğu Doha'daki bir konut kompleksini hedef alan İsrail’in hava saldırısının ardından Hamas liderleri hayatta kaldı. Ancak, birden fazla yeri hedef alan hava saldırılarında, aralarında Hamas Siyasi Büro Üyesi Halil Hayye’nin oğlu ve Katarlı bir güvenlik görevlisinin de olduğu altı kişi öldü.

Katar Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, ‘İsrail'in bu pervasız davranışının ve bölgesel güvenliği sürekli olarak bozmasının, Katar’ın güvenliğini ve egemenliğini hedef alan bu eyleminin tolere edilmeyeceği’ belirtildi. Bakanlık, ‘bu suç niteliğindeki saldırının uluslararası hukuk ve normların açık bir ihlali olduğunu ve Katarlıların ve Katar'da yaşayanların güvenliği ve emniyeti için ciddi bir tehdit oluşturduğunu’ vurguladı.

Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada ABD Başkanı Donald Trump'ın saldırının yeri konusunda çekincelerini dile getirdiği ve İsrail'in Katar'a yönelik saldırısının ‘İsrail’in ve ABD’nin çıkarlarına hizmet etmediğini’ düşündüğü ifade edildi. Açıklamaya göre Trump, Özel Temsilcisi Steve Witkoff'a Doha'yı saldırı konusunda uyarması talimatı verdi. Beyaz Saray sözcüsü, Trump'ın saldırıdan sonra İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Âl-i Sani ile görüştüğünü ve Katar Emiri’ne ‘böyle bir şeyin kendi topraklarında bir daha olmayacağına’ dair güvence verdiğini söyledi.

Ancak Katar Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Macid el-Ensari, Katar'ın saldırıdan haberdar edildiğine dair haberleri yalanladı. Ensari, ABD'li bir yetkilinin, Doha'da İsrail tarafından düzenlenen hava saldırılarının patlama sesleri duyulurken telefon ettiğini belirtti.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Katar'ın başkenti Doha’da bazı Hamas liderlerinin konutlarını hedef alan saldırılarının ‘tamamen bağımsız’ olarak yürütüldüğünü söyledi. Netanyahu’nun ofisinden yapılan açıklamada, saldırının ‘İsrail tarafından başlatıldığı ve yürütüldüğü, bunun tüm sorumluluğunun İsrail'e ait olduğu’ belirtildi. Netanyahu, ABD’nin Kudüs'teki büyükelçiliğinde düzenlenen bir etkinlikte ‘terörist liderlerin hiçbir yerde güvende olmayacağını' söyledi. Operasyonu ‘katillerle hesaplaşmak ve gelecekte İsrail vatandaşlarının güvenliğini sağlamak için’ emrettiğini açıklayan İsrail Başbakanı, “Terörist liderlerin hiçbir yerde dokunulmazlık hakkına sahip olduğu günler geride kaldı” diye ekledi.

Şarku’l Avsat’a konuşan Hamas’tan bir kaynak, İsrail’in saldırısını özellikle Hamas liderlerinden Halil el-Hayye’nin evine yoğunlaştırdığını, liderlik toplantısının ise Hamas’ın merhum lideri İsmail Heniyye'nin kullandığı yakındaki bir evde yapıldığını söyledi. Kaynak, bu evin de ‘saldırıya uğradığını ancak yoğunluğunun daha az olduğunu’ belirtti. Kaynak, Hamas liderlerinin bulunduğu yerin ara sıra özel toplantılara ev sahipliği yaptığını ve toplantının yapıldığı yerin liderlerin hayatta kalmasının nedeni olabileceğini söyledi.

İsrail ordusu ve İç İstihbarat Servisi Şin-Bet (Şabak) Hamas'ın ‘üst düzey liderlerini’ hedef aldığını söyledikleri operasyondan sorumlu olduklarını açıkladı. İsrail ordusunun resmi internet sitesinde yayınlanan bir açıklamada, hedef alınan kişilerin ‘yıllardır terör örgütünün faaliyetlerini yönettikleri’ ve ‘7 Ekim 2023'teki katliamı gerçekleştirip İsrail Devleti'ne savaş açmaktan doğrudan sorumlu oldukları’ belirtildi.

Saldırı, sarsılan küresel piyasalarda yankı buldu ve yatırımcıları petrol ve altına yöneltti. Bu durum petrol fiyatlarının 1 dolardan fazla artmasına neden olurken, Brent ham petrolü yüzde 1,8 artışla varil başına 67 doların üzerine çıktı. West Texas Intermediate (WTI) ham petrolü ise yaklaşık yüzde 1,8 artışla 63,40 dolara yükseldi. Altın da 3 bin 674 dolar ile yeni bir rekor seviyeye ulaştı. Buna karşılık, kripto para birimlerinin fiyatları sert bir düşüş yaşadı ve tasfiyeler sadece bir saat içinde 52 milyon dolara ulaştı.


İsrail, Trump'ın önerisinin görüşüldüğü sırada Katar'daki Hamas liderlerini hedef aldı

İsrail, Trump'ın önerisinin görüşüldüğü sırada Katar'daki Hamas liderlerini hedef aldı
TT

İsrail, Trump'ın önerisinin görüşüldüğü sırada Katar'daki Hamas liderlerini hedef aldı

İsrail, Trump'ın önerisinin görüşüldüğü sırada Katar'daki Hamas liderlerini hedef aldı

İsrail Hava Kuvvetleri, Katar'ın başkenti Doha'da Trump'ın Gazze Şeridi ile ilgili önerisinin görüşüldüğü sırada Hamas'ın üst düzey liderlerini hedef alan bir saldırı gerçekleştirdi. İsrail ordusu, saldırıda hassas mühimmat kullanıldığını açıkladı.

İsrail ordusu, ilk bilgilere göre Filistinli lider Halil el-Hayye'nin öldürüldüğünü belirtti.

Şarku’l Avsat’ın ulaştığı Reuters muhabiri, bugün Doha'da birkaç patlama sesi duyduğunu ifade etti. Muhabir, Katar'ın başkenti Doha'nın Katara semtinin üzerinde dumanların yükseldiğini gördüğünü bildirdi.

Axios internet sitesinin muhabiri ise üst düzey bir İsrailli yetkiliye atıfta bulunarak, ‘Doha'daki patlamanın Hamas liderlerini hedef alan bir suikast operasyonu olduğunu’ açıkladı. Bir diğer İsrailli yetkili, Hamas’ın önde gelen isimlerini hedef alan bir suikast operasyonunun Katar'ın başkenti Doha'da gerçekleştirildiğini doğruladı.

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, ordunun Doha'da Hamas liderlerini hedef alan bir suikast operasyonu gerçekleştirdiğini açıkladı.

Adraee, X platformunda yaptığı paylaşımda, “İsrail ordusu ve Şin-Bet, hava kuvvetleri aracılığıyla terör örgütü Hamas'ın liderlerine karşı hassas bir saldırı gerçekleştirdi. Hedef alınan Hamas liderleri, yıllardır Hamas'ın terörist faaliyetlerini yönetmiş isimler; Bunlar 7 Ekim katliamından ve İsrail'e karşı savaş açmaktan doğrudan sorumlu kişiler” ifadelerini kullandı.

Adraee sözlerine şöyle devam etti: “Saldırı öncesinde, hassas mühimmat kullanımı ve ek istihbarat bilgileri dahil olmak üzere sivil kayıpları önlemek için gerekli önlemler alındı. İsrail ordusu ve Şin-Bet, 7 Ekim katliamından sorumlu olan Hamas'a karşı kararlı adımlar atmaya devam edecek.”