Meclis Başkanı ve Nahda Hareketi lideri Raşid Gannuşi’nin yurt dışı ziyaretleri Tunus'ta yeniden tartışma konusu

Ülkedeki üç başkanlık arasında anlayış ve koordinasyon eksikliği olması ve dış politikada net bir strateji ve vizyonun olmaması, Tunus'u uluslararası alanda izole etti.

Nahda Hareketi Partisi'nin lideri Raşid Gannuşi (Reuters)
Nahda Hareketi Partisi'nin lideri Raşid Gannuşi (Reuters)
TT

Meclis Başkanı ve Nahda Hareketi lideri Raşid Gannuşi’nin yurt dışı ziyaretleri Tunus'ta yeniden tartışma konusu

Nahda Hareketi Partisi'nin lideri Raşid Gannuşi (Reuters)
Nahda Hareketi Partisi'nin lideri Raşid Gannuşi (Reuters)

Huda et-Trablusi
Tunus Meclis Başkanı ve Nahda Hareketi lideri Raşid Gannuşi’nin yurt dışı ziyaretleri, Tunus'ta yabancı diplomaside yetkilerin kimin elinde olduğu konusundaki tartışmaları tazeledi. Bir kesim Gannuşi'nin yurt dışı ziyaretlerini kamu yararı için bir hak olarak görürken, bir kesim ise bu ziyaretleri Tunus'un Dünya’dan izolasyonuna katkıda bulunan ve ülkedeki üç başkanlık arasındaki siyasi krizi daha da derinleştiren paralel bir diplomasi olarak görüyor.
Anayasal olarak, dış diplomasinin Cumhurbaşkanı Kays Said’in yetkilerinden biri olmasına rağmen fiiliyatta Meclis Başkanı bu kartı iyi oynuyor. Bu, Tunus'u iflas eşiğine götürebilecek boğucu mali krizden çıkılması için Başbakan Hişam el-Meşişi'nin sarıldığı bir can simididir.

Kamu diplomasisi
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre, Nahda Hareketi yaptığı açıklamada, Gannuşi'nin Katar'a yaptığı ziyaretin sonuçlarının olumlu olduğunu ve bu ziyaretin iki ülke arasındaki iş birliğini güçlendirmek, ekonomik ve sağlık desteğini artırmak için gerçekleştirildiğini duyurdu. Hareket aynı açıklamada, “Parti diplomasisinin bir parçası” olarak nitelendirdiği ziyaretleri gerçekleştiren Gannuşi’nin, Arap ve Batı başkentlerini ziyaret etmeyi planladığını ifade etti. Gannuşi bir önceki açıklamasında "kamu diplomasisi veya parlamenter diplomasi resmi diplomasiyle çelişmez" demişti.
Tunus Ulusal Koalisyonu lideri Naci Celul, "Gannuşi'nin kamu diplomasisi kavramını kullanmasının, İhvan-ı Müslimin’in (Müslüman Kardeşler'in) Şura Meclisi’ne en yakın siyasi sistemin parlamenter sistem olduğunu düşünen mantığını gösterdiğine inanıyor. Şura Meclisi, İhvan-ı Müslimin için ülkedeki en güçlü otoritedir" dedi.
Eski Bakan Celul, özel bir röportajında Nahda Hareketi’nin parlamenter siyasi sistemi merkezileştirmeye ve Tunus'u "devletlere" bölmeye çalıştığını ifafde etti. Celul’e göre bu devletler; Cumhurbaşkanlığı yerine Kartaca Devleti, Başbakanlık yerine Kasbah Devleti, Parlamento yerine Bardo Devleti, Nahda Partisi Devleti ve Sendikalar Devleti’dir. İhvan’ı Müslimin ile ilgili Celul, "İhvan devletten daha önemli! Bu nedenle Nahda’nın başkanı olan parlamento başkanının paralel diplomasi olan kamu diplomasisini yürütmesi mantıklıdır. Onlar da merkezi devlet kavramına inanmıyorlar. Şu anki Cumhurbaşkanı, Nahda'ya diplomasi yürütmesi için bir fırsat verdi. Bunun nedeni ülkeye aşı getirememesinde ortaya çıkan etkili diplomatik faaliyet alanındaki başarısızlığıdır" ifadelerini kullandı.

Hapishanelere dönme korkusu
Yürütme otoritesinin iki başkanı arasındaki güçlerin belirsizliğinin, "hapishanelere dönme korkusu" olarak tanımladığı siyasi sistemin zayıflığından kaynaklandığını kaydeden Celul, “İhvan Sudan, Somali ve Pakistan gibi birçok ülkede faaliyet yürütebilmek için devleti zayıflatan bir sistem kurdu. İhvan tarafından yönetilen tüm ülkeler, zayıf devletlerdir. Siyasi istikrarsızlık içinde yaşarlar" şeklinde konuştu.
Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı arasındaki diplomasi konusundaki anlaşmazlığa da değinen Celul, "Hişam el-Meşişi, ekonomik diplomasi ve Tunus'a yatırım çekme yoluyla ülkeyi ekonomik krizden çıkarmak için dış diplomasiyi kullanma hakkına sahiptir. Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık arasında anlayış ve koordinasyon eksikliği olması ve dış politika için net bir strateji ve vizyonun olmaması, Tunus'u "uluslararası izole ağırlığı olmayan bir ülke" haline getirdi. Diğer yandan Gannuşi, Cumhurbaşkanına kıyasla diplomatik hareketinde nispeten başarılıydı.”

Gannuşi-Hükümet uyumu
Gannuşi'nin dış temaslarıyla ilgili suçlamalara cevaben özel bir açıklamada bulunan Nahda yöneticisi Muhammad el-Koumani, "Gannuşi, devrimden önce ve sonra elli yıla dayanan bir mücadeleyle kurduğu iyi dış ilişkilere sahiptir. Gannuşi bunu, on yıl boyunca Tunus'taki birinci parti olan Nahda’nın liderliği ve Meclis Başkanlığı ile güçlendirildi. Gannuşi'nin bu deneyimini ve ilişkilerini Tunus'a hizmet etmek için kullanması oldukça doğaldır. Gannuşi'nin eylemleri "resmi diplomasi değil, partizan veya kamu diplomasisi ya da hükümeti ve Tunus'un çıkarlarını desteklemek için kullanılan özel ilişkilerdir. Gannuşi'nin Katar Emiri ile son görüşmesi Başbakan ile koordinasyon içindeydi. Katar Emiri bu görüşmesinde Tunus lehine olumlu vaatlerde bulundu. Bu ziyaret aynı zamanda Meşişi’nin Katar'a yapacağı bir sonraki ziyarete hazırlık niteliğinde geldi. Bu, anlaşmaları resmileştirecek bir ziyaret."
Gannuşi’nin, iyi dış ilişkilere sahip birkaç Tunuslu siyasetçiden biri olduğunu ifade eden Nahda yöneticisi, “Gannuşi, ülkenin içinde bulunduğu zor sağlık ve ekonomik koşullarında desteklediğimiz hükümetle uyum içinde bu ziyaretleri gerçekleştiriyor. Bu, hiç kimse için hiçbir çekişmenin ve rekabetin olmadığı övgüye değer bir iştir. Dünya ülkelerinde ilişkileri iyi olan ve ülkelerinin yararına arabuluculuk yapan birçok şahsiyet var. Bugün Tunus'un buna çok ihtiyacı var. Öte yandan, Tunus Cumhurbaşkanı tarafından temsil edilen resmi diplomasi aşı krizinde ve ülkeye yatırımları çekmede tamamen kayıp.”
Son meclis seçimlerinden sonra Cumhurbaşkanı ve onu destekleyen bazı partiler ile Başbakan ve onu destekleyen bazı partiler arasında yetki tartışması kaynaklı kendini gösteren siyasi bir krizin ülkeyi vurması dikkat çekicidir.

Cumhurbaşkanının görevden alınması
Siyasi analist Sabri ez-Zugidi, Gannuşi'nin, Kays Said'in ayaklarının altındaki halıyı çekmek için meclis dışında başka roller oynadığını ve Cumhurbaşkanının en önemli güçlerinden biri olan dış ilişkilere saldırdığını düşünüyor.
Independent Arabia’ya konuşan Zugidi, “Bu, Gannuşi'nin Tunus Dışişleri Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığının tutumlarıyla tamamen tezat teşkil edecek şekilde bölgedeki eksen çatışmasına müdahil olmasıyla başladı. Gannuşi Libya'da devam eden çatışmada Türkiye ve Katar’ın benimsediği gibi bir tutum benimsedi. Son olarak İngiltere ve ABD büyükelçileri ile yoğun temaslar kuran Gannuşi, ayrıca hükümetin, Nahda’nın ve müttefiklerinin içeride veya sokakta kaybettikleri meşruiyeti yeniden elde etmek için Uluslararası Para Fonu (IMF) liderliğindeki bağışçı kurumların temsilcileri ile görüştü” ifadelerine yer verdi.
Şu anda siyasi sahnede keskin anlaşmazlıkların yaşandığını söyleyen Zugidi, "Bir yandan Cumhurbaşkanı diğer yandan Başbakan ve Meclis Başkanı arasındaki yetki çatışması devam ederken Nahda lideri, Temsilciler Meclisi'ndeki pozisyonundan yararlanarak Kays Said’i kısıtlamak ve iktidar koalisyonuyla mümkün olduğunca çok sayıda dış güç toplayarak kuşatmak istiyor. Onu dışarıdan tecrit etmek için kanatlarını kesti ve hiçbir yetkiye sahip olmadan sarayına hapsedip konumu sembolik hale getirmek için ona baskı yaptı. Diğer yandan Gannuşi, İngiltere ve ABD'nin kendisi ve Tunus hükümetine karşı "sempatisini" kazanırken, Türkiye ve Katar'ın da geleneksel desteğini elde ederek çabasında nispeten başarılı oldu. Bunun (Gannuşi’nin dış ilişkilerde öne çıkması) başlıca nedeni, Cumhurbaşkanının dış ilişkiler konusunda net bir planı olmaması ve nitelikli danışmanlarını kaybetmesidir” açıklamalarında bulundu.



Sudanlı bir kadın, Tunus'tan çöl bölgesine sürüldüklerinde yaşadığı zorlu süreci anlattı

Sudanlı hemşire Tefaul Ömer (Reuters)
Sudanlı hemşire Tefaul Ömer (Reuters)
TT

Sudanlı bir kadın, Tunus'tan çöl bölgesine sürüldüklerinde yaşadığı zorlu süreci anlattı

Sudanlı hemşire Tefaul Ömer (Reuters)
Sudanlı hemşire Tefaul Ömer (Reuters)

Sudanlı hemşire Tefaul Ömer, Tunuslu yetkililer tarafından tutuklandıklarını ve Libya sınır bölgesine atıldıklarını söyleyen diğer 14 göçmenle birlikte kavurucu çöl güneşinin altında bitkin bir şekilde otuyordu. 

Bebek bekleyen Tefaul, Libya sınır devriyesi tarafından bulunmadan ve kendilerine su ve yiyecek verilmeden önce Sudan, Senegal, Gana ve Mali'den bir grup kadın ve erkeğin dört saat yürüdüğünü söylüyor. Reuters’a konuşan Tefaul, çölde yaşadığı sıkıntıların doğmamış çocuğunu etkilemesinden ücra bölgelerde oldukları sırada oldukça korktuğuna değiniyor. 

Göçmenler, Libya sınır muhafızları ve insan hakları grupları Tunus makamlarını, göçmenleri yazın en sıcak döneminde sınırdan kasaba ve köylerden uzaktaki çorak vahşi doğaya göndermekle suçluyor. Libyalı yetkililer, çölde ölen göçmenlerin cesetlerini bulduklarını açıklarken, Tunus İçişleri Bakanlığı, göçmenlerin çöle yollandığı iddialarını reddediyor. Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said ise bu yöndeki verileri, ülkesini itibarsızlaştırmayı amaçlayan yanıltıcı bilgiler olarak nitelendiriyor.

Reuters'ın sorularını yanıtlayan Tunus İçişleri Bakanlığı sözcüsü Fâkir Buziğaye, Tunus'un Afrikalı göçmenleri sınır dışı ettiği yönündeki suçlamaları reddettiğini söyledi. Çölde mahsur kalanların buraya nasıl geldiği sorusuna ise “Yasal koşulları sağlayanların Tunus'a girişine izin verilecek. Tunus, sınırları dışında olanlardan sorumlu değildir” dedi.

Eşi Yasin Adam ile birlikte Tunus’un Zarzis beldesinde yaşayan 26 yaşındaki Tefaul Ömer, kendilerini İtalya'ya götürmeleri için kaçakçılara vermek üzere para biriktiriyor. Geçtiğimiz hafta polisin diğer göçmenlerle birlikte kendilerini tutuklayıp sınıra götürdüğünü ifade eden Ömer, polisin erkekleri darp ettiğini, gruptaki herkesin telefonlarını aldığını ve onları çölde bıraktığını anlattı.

Uluslararası Göç Örgütü (IOM), örgütün diğer kurumları ile birlikte bulundukları yerin yakınlarında Libya'nın el-Assa şehrinde bir hükümet tesisinde yaklaşık 300 kişiye gıda ve tıbbi yardım sağladığını bildirdi. Libya’daki IOM’da görevli Giacomo Terenzi, sınırdaki durumun çok karmaşık olduğunu söyledi. Assa'ya yaklaşık 35 kilometre uzaklıktaki bir kıyı bölgesi olan Ras Cedir'de hala yaklaşık 350 göçmenin mahsur kaldığı öngörülüyor.

Geçtiğimiz ay IOM ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), Tunus'ta uzak ve ıssız sınır bölgelerine veya sınırın ötesine itilen yüzlerce göçmen, mülteci ve sığınmacının güvenliğinden derin endişe duyduklarını bildirdi. Çöl sınırlarından sınır dışı edilme haberleri ilk olarak temmuz ayı başlarında bildirildi. Öncesinde ise küçük teknelerle İtalya'ya yasadışı yolculukların ana hareket noktası olan kıyı kenti Safakes’te (Tunus) bölge halkı ve göçmenler arasında çatışmalar kaydedildi.

Tunus'ta yaşayan binlerce göçmen bu yıl Avrupa'ya gitmeye çalıştı. Nitekim Cumhurbaşkanı Kays Said, göçmenlerin varlıklarının Tunus'un demografik yapısını değiştirme planının bir parçası olduğunu iddia etmiş, şubat ayında göçmen karşıtı bir kampanya başlatmıştı. Afrika Birliği (AfB) tarafından kınanan ve ırkçı olarak adlandırılan bu kampanya, Sahra Altı Afrika ülkelerinden gelen göçmenlere yönelik bir saldırı dalgasına yol açtı.

Tunus'un yaklaşımına yönelik eleştirilere rağmen, Avrupa Birliği (AB) geçen ay yaptığı açıklamada, ülkeye insan kaçakçılığıyla mücadeleye yardımcı olması ve sınır yönetimini iyileştirmesi için en az 100 milyon euro verileceğini açıkladı.

İnsan hakları grupları ise AB’yi Libya'daki göçmen uygulamalarına verdiği destek nedeniyle eleştiriyor. Nitekim göçmenlerin barındığı merkezleri silahlı gruplar kontrol ediyor. Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü bu yönde işkence suçlarını belgelemişti. Ancak Libya hükümeti bu merkezlerde işkence yapıldığını reddediyor. Tefaul, kendisi ve beraberindekilerin Trablus hükümeti Savunma Bakanlığı’nın 19. Tugay’ına bağlı Libya sınır muhafızlarından su ve yiyecek aldığını söyledi. Devriye ekiplerinin kendilerini bulduğunda yerde yattıklarını, dudaklarının uçukladığını, ten renklerinin griye döndüğünü ekleyen Tefaul, kavurucu güneşi ve kum yüklü kuvvetli rüzgarlardan korunmak için başlarını eşarplarla örttüklerini belirtti.

23 yaşındaki Kufi Musa ve 20 yaşındaki eşi Blessing David de Tefaul’un grubundaydı. Şarku'l Avsat'a konuşan ikili, üç ay önce Cezayir üzerinden Tunus'a geldiklerini, Avrupa'ya seyahat etmeyi umduklarını ancak seyahat edecek parayı bulamadıklarını söylüyor. Musa, üzgün bir halde, “Kendimi hayal kırıklığına uğramış, umudunu kaybetmiş hissediyorum. Şu an sadece Gana'ya dönmek istiyorum. Beni ve eşimi kovdular, korkunç koşullar altında çölde yürümemize izin verdiler” ifadelerini kullandı.


Tunus’un Safakes kentindeki bir plajda 10 göçmenin cesedi bulundu

Tunus’un Safakes kentindeki bir plajda 10 göçmenin cesedi bulundu
TT

Tunus’un Safakes kentindeki bir plajda 10 göçmenin cesedi bulundu

Tunus’un Safakes kentindeki bir plajda 10 göçmenin cesedi bulundu

Tunuslu yetkililer dün yaptığı açıklamada, Avrupa’ya göçün ana çıkış noktası olan Safakes kentindeki bir plajda Sahra Altı Afrika uyruklu 10 göçmenin cesedinin bulunduğunu bildirdi.

Şarku’l Avsat’In edindiği bilgilere göre Tunus Ulusal Muhafızlar tarafından yapılan açıklamada, “Sahil güvenlik birimleri tarafından, Safakes’in kuzeyindeki Louata kıyısında son 48 saat içinde 10 ceset bulundu” ifadelerine yer verildi.

Safakes Mahkemesi Sözcüsü Fevzi Masmudi, AFP’ye verdiği demeçte, “Tamamı Sahra Altı Afrikalı uyruklu olduğu tahmin edilen cesetlere rastlandı. Kimliklerini belirlemek için analizler ve örnekler alınıyor” dedi.

Masmudi, teknenin cuma veya cumartesi günleri şiddetli fırtına nedeniyle batmış olabileceğini kaydetti. Yetkililerin, Safakes açıklarında bir teknenin battığına dair herhangi bir açıklama yapmadığını kaydetti.

Masmudi göçmenlerin Safakes’in güneyindeki başka bir yerden, Mehdiye’den veya Zarzis’ten yola çıkmış olabileceğini de sözlerine ekledi.

Bu yılın başından 20 Temmuz’a kadar, çoğu Sahra Altı Afrika vatandaşı olan 901 göçmen cesedi bulundu. Aynı dönemde 34 bin 290 göçmen kurtarıldı.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne (BMMYK) göre yıl başından bu yana, en yakın kıyısı Tunus’a 150 kilometre uzaklıktaki İtalya’ya yaklaşık 90 bin göçmen geldi.

BMMYK’ya göre söz konusu göçmenlerin çoğu Tunus’tan, bir kısmı ise Libya’dan yola çıktı.

Uluslararası Göç Örgütü’ne (IOM) göre Orta Akdeniz bölgesi, 2014’ten bu yana 20 binden fazla ölüm kaydıyla dünyanın en tehlikeli göç yolu haline geldi.

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in 21 Şubat’ta yaptığı ve Tunus’un demografik yapısını değiştirmeyi amaçlayan suç planının bir parçası olarak göçmenlerin gelişini kınadığı konuşmasının ardından mart ve nisan aylarında Sahra Altı Afrikalıların göç manevrası hız kazandı.

Said’in açıklamasının ardından yüzlerce düzensiz göçmen işini kaybetti. Evlerinden tahliye edildi ve ülkede onlara yönelik onlarca saldırı kaydedildi.


Tunus’tan Libya çölüne sınır dışı edilen yüzlerce göçmen yaşadıkları zorlu süreci anlattı

Trablus yetkilileri tarafından, başkalarıyla birlikte kurtarılan ve kucağında bebeğini tutan düzensiz bir göçmen (Ulusal Birlik Hükümeti İçişleri Bakanlığı)
Trablus yetkilileri tarafından, başkalarıyla birlikte kurtarılan ve kucağında bebeğini tutan düzensiz bir göçmen (Ulusal Birlik Hükümeti İçişleri Bakanlığı)
TT

Tunus’tan Libya çölüne sınır dışı edilen yüzlerce göçmen yaşadıkları zorlu süreci anlattı

Trablus yetkilileri tarafından, başkalarıyla birlikte kurtarılan ve kucağında bebeğini tutan düzensiz bir göçmen (Ulusal Birlik Hükümeti İçişleri Bakanlığı)
Trablus yetkilileri tarafından, başkalarıyla birlikte kurtarılan ve kucağında bebeğini tutan düzensiz bir göçmen (Ulusal Birlik Hükümeti İçişleri Bakanlığı)

Geniş çaplı uluslararası eleştirilerin ardından bir grup düzensiz göçmen, yüzlerce göçmenin Libya çölüne sınır dışı edilmesi sürecinin ayrıntılarını anlattı. Göçmenler, Libyalı güvenlik güçleri kendilerini kurtarmaya çalışmadan önce Tunuslu yetkililerden ‘sert muamele’ gördüklerini belirtti.

Libya Ulusal Birlik Hükümeti İçişleri Bakanlığı, Pazartesi sabahı erken saatlerde, Sınır Muhafızlarına bağlı güvenlik devriyelerinin ‘Tunuslu yetkililer tarafından Libya sınır bölgelerine doğru sınır dışı edilen onlarca düzensiz göçmeni kurtardığını’ bildirdi. Bu kişilerin ‘haklarında gerekli tedbirler alınıncaya kadar geçici olarak barındırılacakları’ da açıklandı.

Birkaç Afrika ülkesinden bir grup göçmen, geçici Ulusal Birlik Hükümeti’nin İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan bir videoda tanıdıklarının durumlarını anlattı. Göçmenler ayrıca, Libya sınırındaki çöle zorla sınır dışı edilmeden önce Tunuslu güvenlik görevlileri tarafından darp edildiklerini de bildirdi.

Libya’daki Uluslararası Göç Örgütü dün (Pazartesi), ‘Tunus sınırında kurtarılan göçmenlere acil insani yardım sağlandığını’ bildirdi. Ayrıca 191 göçmene hijyen kiti, giysi, şilte sağlanırken, tıbbi, koruma ve psikososyal yardım sağlandığı da aktarıldı.

strh
Bir Uluslararası Göç Örgütü personeli, başkalarıyla birlikte Trablus’ta sınır muhafızları tarafından çöl bölgesine sınır dışı edilen bir göçmenle konuşuyor (Uluslararası Göç Örgütü)

Göçmenlerden biri, Tunus güvenlik güçlerinin kendisini eşiyle birlikte Libya sınırına yakın bir bölgeye sınır dışı ettiğini, Libya güvenlik makamlarının kendilerine ulaştıktan sonra yiyecek, giyecek ve ayakkabı verdiğini anlattı.

Tunus İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre en az 450 göçmen, Ras Ejder bölgesi yakınlarındaki Tunus ile Libya arasındaki askeri tampon bölgede toplandı.

Libya’daki Arap İnsan Hakları Örgütü, ‘geçtiğimiz dönemde Tunus sınırları içinde zorlu insani koşullardan mustarip olan çöl (Al-Assa) bölgesindeki göçmenleri kurtarma’ operasyonunu memnuniyetle karşıladı. Libya Sınır Muhafızları güçlerine bağlı kaynaklar, göçmen sayısının kadın ve çocuklar da dahil olmak üzere 360’a ulaştığını ve ‘hepsinin özel bakıma ihtiyacı olduğunu’ aktardı.

Örgüt, onlara acilen insani ve tıbbi yardım sağlanması çağrısında bulunurken, yetkili kuruluşlara, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği ve Uluslararası Göç Örgütü’nün onları ziyaret etmesi ayrıca göçmen veya sığınmacı olarak sınıflandırma süreçlerinden sonra yasal ve insani yardım da dahil olmak üzere yardım sağlamasına izin verilmesi çağrısında bulundu.

Libya Sınır Muhafızları daha önce, personelinin son birkaç gün içinde güneşte ve 40 santigrat dereceyi aşan sıcaklıklarda, kaderine terk edilen en az 50 göçmeni kurtardığını açıkladı.

Başka bir göçmen, ‘Tunuslu yetkililer onları Tunus’un Zarzis şehrine ve ardından çöle sınır dışı ettiğinden bu yana çektikleri acıdan’ bahsetti. Tunus makamlarının ‘35 göçmenin pasaportunu Libya sınırına sürmeden önce yaktığına’ işaret edildi.

Yasal kınama

Libya’daki Ulusal İnsan Hakları Komitesi yaptığı açıklamada, Afrika Birliği Örgütü’nün 1969 yılında imzalanan Afrika’daki Mülteci Krizlerine İlişkin Sözleşme’nin “Hiç kimse, üye bir devlet tarafından sınırlardan girişin reddedilmesi, geri gönderme veya sınır dışı etme gibi, onu hayatının, fiziksel sağlığının veya özgürlüğünün tehdit altında olacağı bir bölgeye dönmesini veya orada kalmasını zorunlu kılamaz” ifadelerini içerdiğini belirtti.

Komite, İçişleri Bakanlığı’nın ve Sınır Muhafızları liderliğinin göçmenlerin nakline ilişkin anlatıları hakkında şüphelerini dile getirdi ve onları ‘bu göçmenleri ve sığınmacıları Libya’ya sınır dışı etmede Tunus güvenlik makamlarıyla gizli anlaşma yapmakla’ itham etti.

Heyet, ulaştığı ön bilgilerin, ‘Al-Assa’ bölgesine sürülen göçmen sayısının kadın, çocuk ve ailelerin de içinde bulunduğu 360 göçmene ulaştığını da teyit ettiğini belirtti. Söz konusu bölge başkent Trablus’un 150 km güneybatısında ve Libya-Tunus sınırına 15 km uzaklıkta yer alıyor.

xsadwefr
Bingazi makamları, düzensiz göçmenleri Avrupa’ya taşıması amaçlanan bir tekneye el koydu (Bingazi Emniyet Müdürlüğü)

Bingazi Emniyet Müdürlüğü dün yaptığı açıklamada, Sidi Khalifa polis karakolunun ‘kişi başına 18 bin Libya dinarı (Bir dolar 5 Libya dinarı) ödedikten sonra Libya kıyıları üzerinden İtalya’ya kaçmayı planlayan Bangladeşli düzensiz göçmenleri yakalamayı başardığını’ duyurdu.

Bingazi’deki güvenlik yetkilileri, sayısını vermedikleri göçmenleri soruşturmaya tabi tuttuklarını ve kendilerinin deniz yoluyla İtalya’ya götürmeleri karşılığında kaçakçılara para ödediklerini itiraf ettiklerini açıkladı.