Sudan’dan Nahda Barajı sorunun çözümü için yeni şartlarhttps://turkish.aawsat.com/home/article/3028626/sudan%E2%80%99dan-nahda-baraj%C4%B1-sorunun-%C3%A7%C3%B6z%C3%BCm%C3%BC-i%C3%A7in-yeni-%C5%9Fartlar
Sudan’dan Nahda Barajı sorunun çözümü için yeni şartlar
Sudan Sulama ve Su Kaynakları Bakanı Yasir Abbas dün Hartum’da düzenlediği basın toplantısında (AFP)
Hartum/ Muhammed Emin Yasin
TT
TT
Sudan’dan Nahda Barajı sorunun çözümü için yeni şartlar
Sudan Sulama ve Su Kaynakları Bakanı Yasir Abbas dün Hartum’da düzenlediği basın toplantısında (AFP)
Sudan, Nahda Barajı'nın doldurulması ve işletilmesi konusundaki sorunların üstesinden gelmek için kısmi bir anlaşma imzalamayı kabul ederken, anlaşma için Sudan, Mısır ve Etiyopya tarafından önceki müzakerelerde varılan tüm anlaşmaları şart koştu.
Sudan Sulama ve Su Kaynakları Bakanı Yasir Abbas, zamanın daralması nedeniyle, barajın doldurulması ve işletilmesine ilişkin daha önce üzerinde anlaşmaya varılan tüm teknik konuların imzalanması şartıyla, ülkesinin geçici bir anlaşmayı kabul edebileceğini söyledi. Abbas, anlaşmanın başka bir anlaşma ile yenileninceye kadar geçerli kalması ve aşamaların müzakeresinin belirli bir takvime göre yapılması şartıyla olacağını bildirdi. Mısır, Sudan ve Etiyopya’nın çıkarlarını koruyan yasal bir anlaşmaya varak için Hartum ve Kahire arasındaki koordinasyona dikkati çeken Abbas, Mısır'ın BM Güvenlik Konseyi'ne hitabını ve Sudan'ın da aynı adımı atmak üzere olduğunu kaydetti.
Dün Hartum’da düzenlediği basın toplantısında konuşan Abbas, Afrika Birliği (AfB) Komisyonu Başkanı Musa Faki ve beraberindeki heyetin ülkesine gerçekleştirdiği ziyarette yeni bir şey olmadığını ifade ederek, ülkesinin, Nahda Barajı dosyasında AfB arabuluculuktan ayrılmasıyla değil, Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB) ve ABD’nin de bulunduğu dörtlü arabuluculuktan yana olduğunu vurguladı. Bugün Katar’ın başkenti Doha’da yapılacak Arap ülkelerinin dışişleri bakanları toplantısının Arap- Afrika uyumu olmadığını ancak Etiyopya'nın "inatçılığına", tek taraflı önlemlerde ısrar etmesine ve üç ülkenin ortak haklarına dayalı bir anlaşmaya varma konusundaki isteksizliğine hitaben yapılacağına dikkati çekti. Bakan, toplantının amacının Nahda Barajı dosyasındaki son gelişmeler ve Sudan’ın ulusal su güvenliğine yönelik tehditlere ışık tutmak olduğunu bildirdi.
Abbas ayrıca, ABD’nin Afrika Boynuzu Özel Elçisi Jeffrey Feltman'ın, üç ülke arasındaki farklılıklara net bir girişim veya belirli çözümler getirmediğini söyledi.
Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Nahda Barajı krizini çözme girişimine de atıfta bulunan Abbas, BAE girişiminin gayri resmi olduğunu, anlaşma önerisi olduğunu ve henüz bir çerçeve anlaşmasına varmadığını kaydetti. Etiyopya’nın su paylaşımı konusunun anlaşmaya varmasının imkansız olduğuna dikkati çeken Bakan, Sudan’ın su paylaşımını Nahda Barajı'nın doldurulması ve işletilmesi dosyasına bağlamayı tamamen reddettiğini çünkü iki konu arasında bir ilişki olmadığını vurguladı.
Etiyopya geçtiğimiz Nisan'da Sudan'a barajın doldurulması konusunda bilgi alışverişi için kısmi bir anlaşmasının yanı sıra barajın sürekli işletilmesi için de anlaşma teklif etti ancak Sudan anlaşmayı reddetti.
Abbas, Sudan’ın Nahda Barajı’nın doldurulması ve işletilmesine ilişkin bir anlaşmanın olmamasının uluslararası hukuka göre kabul edilemez olduğu konusundaki tutumunu yineledi.
Baraj sorununu çözmek için ülkesinin askeri bir seçeneği reddettiğini söyleyen Abbas, Sudan’ın yasal çözümlerde ısrar ettiğini dile getirdi. Sudan ve Mısır, geçtiğimiz hafta Hartum'da yapılan görüşmelerde bölgede ve Afrika kıtasında güvenlik, barış ve istikrarı korumak için koordinasyon ve eylemin önemi konusunda fikir birliğine vardı. Her iki devlet Etiyopya’nın baraj konusunda dayatma politikasını sürdürme riskini önlemek için uluslararası toplumun müdahalesini talep ediyor.
Lübnan'da tartışmalara yol açan bir İran belgesi: Hizbullah Ulusal Muhafızlara mı dönüşecek?https://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5164237-l%C3%BCbnanda-tart%C4%B1%C5%9Fmalara-yol-a%C3%A7an-bir-i%CC%87ran-belgesi-hizbullah-ulusal-muhaf%C4%B1zlara
Belge, “Hizbullah’ın askeri ve örgütsel yapısının Lübnan Ulusal Muhafızlarına tamamen dönüştürülmesinin” başlangıcını öngören geri döndürülemez bir stratejik karardan bahsediyor (Reuters)
Lübnan'da tartışmalara yol açan bir İran belgesi: Hizbullah Ulusal Muhafızlara mı dönüşecek?
Belge, “Hizbullah’ın askeri ve örgütsel yapısının Lübnan Ulusal Muhafızlarına tamamen dönüştürülmesinin” başlangıcını öngören geri döndürülemez bir stratejik karardan bahsediyor (Reuters)
Denise Rahma Fahri
Son zamanlarda, Lübnan'daki yerel medya kuruluşları, İran Devrim Muhafızlarına yakın bir merkez olan Tahran'daki Savunma Çalışmaları Merkezi'nden sızdırıldığı bildirilen bir İran belgesi yayınladı. Belge Hizbullah adına, Lübnan Cumhurbaşkanı komutasında faaliyet gösterecek “Ulusal Muhafızlara” dönüşmeyi öneriyor ve buna hazır olduğunu ifade ediyor. Belgeye göre, Lübnan Ulusal Muhafızları, “Meçhul Asker Kurumu” bünyesinde bir direniş unsuru ve stratejik yedek kuvvet olarak yer alacak. Belgede belirtildiği üzere, bu “direnişin” sonu değil, silahların devletin elinde olduğu yeni bir dönemin başlangıcı. Hizbullah’a yakın bir kaynak, bu belgeden haberdar olmadığını, şu anda konuya ilişkin belirli bir vizyon bulunmadığını ve meselelerin silah ile ilgili diyaloğun kaderiyle bağlantılı olduğunu belirtse de, Hizbullah liderliği bu belgeyi resmi olarak yalanlamadı. Birçok kişi de belgeyi, Hizbullah'ın silahını korumayı, komutayı Devrim Muhafızları ile sınırlandıran, resmi ordusunun ise sembolik bir rol oynadığı İran modelini benimseyerek, varlığını meşrulaştırmayı amaçlayan öneri ve çözümler için nabız yoklaması olarak değerlendirdi.
İran belgesi, Lübnan'daki mevcut dönemi direniş ve ulusal egemenlik tarihinde önemli bir an olarak tanımlıyor (AFP)
Diğer Seçenek Hareketi'nin lideri Alfred Madi, bu belge hakkında ilk konuşan kişi oldu. Madi, Cumhurbaşkanı Joseph Avnn, Hizbullah ve Emel Hareketi temsilcilerini içeren ve Lübnan ulusal güvenlik stratejisi üzerinde çalışan komitelerin yanı sıra, Hizbullah’ın talep ettiği garantilerin İran'ın önerisinin ciddiyetini gösterdiğini açıkladı.
Sızdırılan metin
İmza bekleyen bir taslak bildiri olduğu düşünülen İran belgesi, Lübnan'daki mevcut dönemi direniş ve ulusal egemenlik tarihinde önemli bir an olarak tanımlıyor. Hizbullah'ın “Ulusal Muhafız”a dönüşmeye hazır olmasını da, caydırıcılık denklemini Lübnan devleti bayrağı altında pekiştirme ve ulusal güçleri halkın ve anayasanın çıkarlarına hizmet edecek şekilde yeniden konumlandırma taahhüdü çerçevesinde değerlendiriyor.
Belge, “Hizbullah’ın askeri ve örgütsel yapısının Lübnan Ulusal Muhafızları'na tamamen dönüştürülmesi sürecinin” başlamasını öngören geri döndürülemez bir stratejik karardan bahsediyor. Belgeye göre Ulusal Muhafızlar, Lübnan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve Silahlı Kuvvetler Başkomutanı komutasında ve Bakanlar Kurulu ile koordinasyon halinde, ulusal egemenlik çerçevesinde faaliyet gösteren egemen bir halk direniş oluşumudur.
Pratik adımlara gelince, belgede “bu yıl sonuna kadar, elit birlikler, silah depoları ve komuta kontrol merkezleri de dahil olmak üzere, kuzeyden güneye tüm silah ve muharebe kabiliyetlerinin kademeli olarak Lübnan Ulusal Muhafızları'na devredileceği” belirtiliyor. Belgede ayrıca, “daha önce direnişle bağlantılı olan ileri askeri üretim birimlerinin resmen Lübnan devletinin denetimine girdiği ve gizli teknik ve güvenlik raporlarını, en yüksek egemenlik koruması çerçevesinde, Cumhurbaşkanı aracılığıyla Bakanlar Kurulu'na sunduğu” da ifade ediliyor. Bu birimler arasında hassas mühimmat üretimi, savunma sistemleri, insansız hava araçları, füzeler ve uzun menzilli mermilerin geliştirilmesi yer alıyor.
Hizbullah adına, Lübnan Cumhurbaşkanı komutasında faaliyet gösterecek “Lübnan Ulusal Muhafızları”na dönüşmeyi öneren ve buna hazır olduğunu belirten bir belge yayınlandı (Reuters)
İran'ın önerisi, Lübnan Savunma Bakanlığı'nı, korunan teminatlar dahilinde ve gönüllülere doğrudan maaş ödenmeden, Ulusal Muhafızlar ile ilgili gizli altyapı ve operasyonel görevlerden sorumlu kuruluş olarak belirliyor. Yine öneriye göre Ulusal Muhafızlar, acil durumlarda hızlı karar alma ile ilgili taktiksel nedenlerle bağımsız bir operasyon odası ile birlikte Meçhul Asker Kurumu’na bir direniş bileşeni ve stratejik yedek olarak dahil edilecek.
Independent Arabia, bu belgenin Farsçasını aradı ve hatta kendisini hazırladığı söylenen kurumun web sitesini taradı, ancak hiçbir şey bulamadı.
Aynı zamanda, Diğer Seçenek hareketinin lideri Alfred Madi, önerinin sadece medyada çıkan bir haberden ibaret olsa da masum olmadığını vurguluyor. Bu yönde bir dizi adımın atıldığını açıklıyor. Ona göre bu adımların en dikkat çekeni, Hizbullah, Emel Hareketi ve Cumhurbaşkanı Avn'dan oluşan ortak komitelerin ulusal güvenlik stratejisi üzerinde çalışmak üzere medyadan uzakta, tamamen gizlice düzenlediği toplantılardır. Bu çalışma, Hizbullah’ın silahlarını teslim etmesi karşılığında talep ettiği garantilerle ilgili olarak son zamanlarda gün yüzüne çıkan taleplerle örtüşüyor. Madi, bu önerinin Cumhurbaşkanı'nın tasarrufunda olmasıyla ilgili sızdırılan belgenin içeriğine de ışık tutuyor. Tüm göstergelerin, Hizbullah'ın Cumhurbaşkanı Avn'a, başkan yardımcılığı ve ordu komutanı yardımcılığı görevlerini güvence olarak almadığı sürece hiçbir şey vermeyeceğini gösterdiğini belirtiyor. Bunun için anayasa değişikliği veya yeni bir kuruluş konferansı gerekiyor. Madi, daha fazla ayrıntı vermekten kaçınarak, “Perde arkasında bir şeyler planlanıyor ve ana hatları artık belli” diye ekliyor.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre belgeyle ilgili sızıntıların ciddiyetiyle ilgili olarak, İran'ın Hizbullah'ın askeri kanadını Ulusal Muhafızlar adı altında koruma türünden bir sızıntı, silahların teslim edilmesini ve sadece devletin elinde olmasını şart koşan Lübnanlı ve uluslararası talepleri atlatmaya veya etrafından dolanmaya yönelik akıllıca bir girişim sayılmıyor. Aksine, söz konusu öneri ile “çözüm bu” ve orduya ancak tek grup halinde entegre oluruz diyorlar.
Madi, bu öneri ile ilgili olarak şunu da ekliyor: “Hizbullah'ın silahları sorununu çözmeyecek, aksine ülkeyi yıkıma ve Hizbullah’ın Lübnan’ı işgalini meşrulaştırmaya götürecek, ki bu da siyasi bir sapkınlıktır”. Ayrıca “sadece zorlu çözümü uygulamaktan kaçınmak için Lübnan formülünün tamamını değiştirebilecek bir öneriyi kabul etmek mümkün değil. Hizbullah'ı da içeren bir Ulusal Muhafız Birliği kurmak, Sünniler, Hristiyanlar veya Dürziler için ve hatta Şiilerin yarısı için bile kabul edilemez. Böyle bir çözümü ancak mevcut siyasi otorite sürdürebilir. İran'ın önerisi, 10.452 kilometrekarelik bir ülke olarak Lübnan'ın sonu demektir” diye de vurguluyor.
Askeri kaynaklar
Askeri çevreler ise bu önerinin Lübnan'ı yıkıma götüreceğine ve federal bir sistemin dayatılmasına yol açacağına inanıyor. Zira bu durum, bir Hristiyan Ulusal Muhafız Birliği, bir Sünni Ulusal Muhafız Birliği ve bir Dürzi Ulusal Muhafız Birliği kurulması yönünde karşı talepleri tetikleyebilir. Askeri çevreler “böyle bir proje yaşayamaz ve amacı Lübnan'ı federal bir devlete dönüştürmek olmadığı sürece imkânsızdır. Bu öneri bir İran rüyasıdır ve gerçekleşmeyecektir” diyor. Bunu tanımlamak için halk arasında yaygın “Şeytan’ın cennete girmeyi hayal etmesi gibi” sözünü kullanan çevreler, ulusal ordunun yanı sıra tüm bu silah ve teçhizata sahip bir silahlı örgütün varlığını dahi şiddetle reddediyor. Böyle bir öneriyi sızdırmanın, Lübnan devletini ve ABD'yi alt etme çabalarını gizlediğine ve ancak Lübnan'ın merkezi siyasi otoriteye sahip bir devletten ademi merkeziyetçi bir devlete dönüşmesi durumunda başarılı olacağına inanıyorlar.
Aynı çevreler, İran ve Hizbullah'ın nabız yoklamak için belgeyi kasıtlı olarak sızdırmış olma ihtimalini de göz ardı etmiyor. Belgenin içeriğinin merkezi bir devlet içinde uygulanmasının, o devletin yıkılması anlamına geleceğine ve Lübnan'daki diğer mezhep ve dini grupları silahlanmaya iteceğine inanıyorlar. Dahası, “böyle bir karar, zaten hayal kırıklığı içinde yaşayan askeri personeli daha da hayal kırıklığına uğratacaktır” diyorlar. Ulusal Muhafızlar personelinin veya Ulusal Muhafızlar kılığındaki Hizbullah üyelerinin maaşlarını kim ödeyecek, eski cumhurbaşkanı Emile Lahud döneminde direnişin yararına ordudan kesilen fonlar yetmez mi diye soruyorlar. Böyle bir karar Lübnan Ordusu için felaket olur diye de ekliyorlar.
Hizbullah’a yakın kişiler; böyle bir öneri yok diyorlar.
Hizbullah'a yakın bir isim olan siyasi analist Faysal Abdussettar, böyle bir önerinin mevcut olmadığını ve bu konunun masada bile olmadığını vurguluyor. Abdussettar, “Lübnan daha önce 1960'ların sonlarında benzer bir deneyim yaşamıştı, ancak bu anlamda değil, daha ziyade 'ordu destekçileri' bayrağı altında bir oluşum söz konusuydu. O dönemde mesele, Filistinli örgütlerin ve güçlerin varlığının ardından birçok güney bölgesinde hakim olan durumla ilgiliydi” diyor. Bunun bugün yeniden gündeme gelmesine şaşırdığını ifade eden Abdussettar, herhangi birinin bu dönemi taklit etmek veya direnişin elindeki silahlar sorununa bir çözüm bulmaya çalışmak amacıyla bunu gündeme getirmiş olmasından şüphe duyuyor. Abdussettar’a göre bu öneri “ne ciddi ne de mevcut değil.” Şunu da ekliyor: “Herkesin bildiği yerleşik denklem, silahların teslim edilmesinin söz konusu olmadığıdır. Ulusal savunma stratejisi kapsamında bir tartışma yapılabilir, ancak bu konu derinlemesine bir diyalog gerektiriyor. Diyalog ise devletin başı olan Cumhurbaşkanı da dahil olmak üzere tüm Lübnanlı liderler için artık kaçınılmaz hale geldi.” Ancak Abdusettar, ABD Başkanı Özel Temsilcisi Tom Barrack'ın Lübnan'dan ayrılması ve ABD'nin Lübnan'ın yanıtına nasıl bir yanıt vereceğinin henüz bilinmemesi nedeniyle yakın gelecekte herhangi bir diyalog olasılığının uzak olduğunu “bu nedenle, bir sonraki adımların netleşmesi için daha fazla zamana ihtiyaç olduğunu” belirtiyor.