Rusya’nın başlattığı savaşta herkes Hitler'i damgalama ve rol model suçlaması için kullanıyor

Batılı çevreler, Alman lider Hitler ile Rus lider Putin’i ilişkilendirirken, Rus güçleri Ukrayna’yı Kavgam (Mein Kampf) kitabının kopyalarını buldukları için Nazizm’le suçluyor.

Budapeşte’de Rusya'nın Ukrayna'ya başlattığı savaşı protesto eden gösteriler sırasında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Nazi lideri Adolf Hitler'i bir birine benzeten bir pankartı tutan bir çocuk (AFP)
Budapeşte’de Rusya'nın Ukrayna'ya başlattığı savaşı protesto eden gösteriler sırasında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Nazi lideri Adolf Hitler'i bir birine benzeten bir pankartı tutan bir çocuk (AFP)
TT

Rusya’nın başlattığı savaşta herkes Hitler'i damgalama ve rol model suçlaması için kullanıyor

Budapeşte’de Rusya'nın Ukrayna'ya başlattığı savaşı protesto eden gösteriler sırasında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Nazi lideri Adolf Hitler'i bir birine benzeten bir pankartı tutan bir çocuk (AFP)
Budapeşte’de Rusya'nın Ukrayna'ya başlattığı savaşı protesto eden gösteriler sırasında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Nazi lideri Adolf Hitler'i bir birine benzeten bir pankartı tutan bir çocuk (AFP)

Emine Hayri
Modern ve kadim tarih, onlarca hatta yüzlerce yıl önce vefat etmiş tanınmış şahsiyetlerle doludur. Bazıları bizimle ve aramızda yaşıyorlar. Onları kitaplarda inceleyebiliriz, konuşmalarda onları taklit edebilir ya da doğdukları güne lanet okuyabiliriz. Bazıları hakkında ise birtakım hikayeler anlatır ve onlarla birlikte yaşayabilmeyi dileriz. Böylece onlarla aynı dönemde yaşamış olmayı ve yaptıkları büyük işlerden feyiz almayı isteriz. Bu dünyadan ayrılmış olmaları ve günümüzdeki sıkıntıları çekmedikleri için şükrederiz.

İyiler ve kötüler
Bu şahsiyetler, ister iyi, ister kötü, ister çok iyi işler başarmış isterse büyük sorunlara yol açmış olsunlar, zaman zaman olayların gidişatına verdikleri yönle hafızalara kazınmışlardır.
Rusya’nın Ukrayna’daki savaşının seyri, kimi zaman bir damgalama kimi zaman bir betimleme ve kimi zaman da deneyimlerinden, geçtiği duraklardan ve daha birçok açıdan Nazi lideri Adolf Hitler'i çağrıştırıyor. Öyle ki artık hayatta olmayan Hitler, devam eden bu savaşta var olmaya devam ediyor.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, bu ayın başlarında İtalyan TV programı Zona Bianca'ya verdiği röportajda, Rusya’nın, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’nin Yahudi olmasına rağmen Ukrayna’yı ‘Nazilerden arındırmak’ için bu ‘askeri operasyona’ başladığı iddiasıyla ilgili bir soruya yanıt olarak, Adolf Hitler'in ‘Yahudi kökenli’ olduğunu söylemesi tüm dünyada şaşkınlık yarattı.

Zelenskiy'nin Yahudi olması
Zelenskiy'nin Yahudi olması, Ukrayna'nın Neo-Nazi Azov taburu, Hitler'in Yahudi kökenleri, İsrail'in öfkesi, Rusya'nın özrü, Batı'nın paniği, Yahudi Soykırımı'nın (Holokost) yeniden gündeme gelmesi, Neo-Nazi gruplarının çeşitli Batı ülkelerinde yeniden ortaya çıkmaları, tüm bunlar Hitler'i çağrıştırıyor.
Doğduğu ülke Avusturya'da, babasının sanata ve mimariye olan ilgisi ve düşkünlüğünü reddettiği Hitler, Avusturya vatandaşlığını reddederek Alman milliyetçiliğinin kavramlarını benimsemeye yöneldi. Hitler, intiharının üzerinden 77 yıl geçmesine rağmen halen karşılıklı suçlamalara malzeme olmaya devam ediyor. Öyle bir malzeme ki her ikisi de Hitler’e, eylemlerine ve sözlerine karşı olması gereken iki taraf arasındaki uluslararası gerilimi körüklüyor.
Lavrov, röportajda, Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’nin Yahudi olmasının, Ukrayna'da Nazi unsurlarının varlığını inkâr etmediğini belirterek, “Hitler'in de Yahudi kanı taşıdığına inanıyorum. En kötü antisemitiklerden bazıları Yahudilerdir” ifadelerini kullandı.

Putin, Hitler'e benziyor mu?
Britannica Aansiklopedisi, Hitler'in tarih için önemli bir isim olduğu konusunda genel bir fikir birliği bulunduğunu söylüyor. Bir kişinin tarih için önemli olması, hakkında mutlaka olumlu bir yargı olduğu anlamına gelmiyor. Hitler, İkinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesinin sorumlularından biri. Britannica Aansiklopedisi, Birinci Dünya Savaşı'nı başlatan liderlerin çeşitli sorumluluklarından farklı olarak Hitler’in böyle bir sorumluluğu olduğunu söylüyor. Hitler, aynı zamanda Alman politikasının, Avrupa’daki ve Rusya’nın Avrupa’ya yakın bölgelerindeki Yahudiler dahil olmak üzere, tüm Yahudilerin sınır dışı edilmesinden imha edilmesine dönüştüren Holokost suçunun sorumluluğunu da üstleniyor.
Mevcut savaş sadece silahlar, erkekler ve kadınlar ya da bir çatışma çerçevesinde yaşanmıyor. Aynı zamanda etnik kökenler, ırklar ve ırkçılıkla ilgili kavramlar da bu savaşa dahil. Hitler siyasi, askeri ve düşmanlık kariyerinde açıkça ve büyük ölçüde ırkçı ilkelere sahipti. Aryan ırkının (Almanlar), kendinden aşağı olan ırkları köleleştirmesi gerektiğine inanıyordu.
Hitler, ‘Slavları’ (Ruslar, Ukraynalılar, Belaruslular, Polonyalılar, Çekler ve diğerleri) Aryanların köleleştirmesi gereken aşağı ırklar olarak görüyordu. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, muhtemelen Ukraynalıları ya da başkalarını köleleştirmeyi amaçlamıyor olsa da Batılı çevreler, Putin ve Hitler arasında birçok benzerlik buluyorlar. Putin’in orduyu harekete geçirerek, ülkesindeki muhalefeti susturarak, iktidarı üzerindeki tüm denetleyicileri ortadan kaldırarak ve eski Sovyet cumhuriyetlerini ya Rusya topraklarının bir parçası olarak görerek ya da kazanılmış bir hak gibi kendisinin olarak değerlendirerek saldırılar düzenlemesini Hitler’in yaptıklarıyla karşılaştırıyorlar. Her ikisini de insanlığı, insani değerleri ve anlamlarının yanı sıra insan yaşamının kutsallığını umursamayan, sessiz ve şaşırtıcı bir şekilde plan ve hesaplama yapan kişiler olarak görüyorlar. Batı ülkelerinde yapılan bazı analizlere göre her ikisi de sahte haberleri, kara propagandayı, dolambaçlı ifadeleri ve gerçeklerin çaptırıldığı açıklamaları benimsiyor.
Putin, Hitler'e benzemek ve onun yaklaşımını benimsemekle suçlanırken bu durum topun bazen Rusya’nın bazen de Batı'nın sahasında olduğunu düşündürüyor. Öyle ki, Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri Nikolay Patrushev, haftalar önce yaptığı bir açıklamada, Batı, Ukraynalı Neo-Nazilerin faaliyetlerini geçmişte Hitler'i desteklediği gibi destekliyor. Geçen yüzyılın otuzlu yıllarında Batı'nın Almanya'da faşizmin oluşumuna ve büyümesine etkin bir şekilde katkıda bulunduğunu belirterek, Batı'nın Ukrayna'daki Neo-Nazilere verdiği desteğe atıfta bulundu ve “tarih şimdi tekerrür ediyor” dedi.

Neo-Naziler
Rusya’nın tabiriyle Ukrayna'daki ‘Neo-Naziler’, kısa bir süre önce Ukrayna’nın Mariupol şehrindeki Rus güçleri tarafından kuşatılan Azovstal Metalürji Fabrikası’ndaki Azov Taburu’nu temsil ediyor. Azov Taburu, 2014 yılında Doğu Ukrayna'daki Rus yanlısı ayrılıkçılara karşı aşırı sağcı aktivistler tarafından kuruldu.
O zamanlar Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırılarını püskürtmek için birçok milis grup kuruldu. Ancak Time Dergisi’nde ‘Beğen ve Paylaş’ başlığıyla yayınlanan bir analiz haberde aşırı sağcı milislerin Facebook'u radikalizmi yaymak ve yeni üyeler kazanmak için nasıl kullandığı aktarıldı. Analizde, Azov Taburu’nun bir milis gücünden daha fazlası olduğu, kendi siyasi partisine, bir yayınevine, çocuklar için yaz kamplarına ve ‘Milli milisler’ adıyla bir topluluk gücüne sahip olduğu belirtildi. Bu milislerin, polisle birlikte sokaklarda devriye gezdiğini aktaran Time Dergisi, aynı zamanda ABD ve Avrupa'daki ideolojik muadillerinden farklı olarak en az iki eğitim üssü ve insansız hava araçları (İHA), zırhlı araçlar ve topçular gibi devasa silahlara sahip bir askeri kanadı olduğunu da aktardı.
Time Dergisi’nin 2014 yılında yayınlanan bir makalesinde, vatanseverlik ve Nazizm karışımına, savaşın emarelerine ve Nazizm’in işaretlerinin yanı sıra Azov Taburu üyelerini Nazi Almanyası ile ilişkilendirilen ve Neo-Naziler olarak görülmelerine neden olan bir sembol olan ‘kurt pençesi’ amblemi takmasına göz yumulması ya da göz ardı edilmesi dikkat çekicidir.
Şunu da belirtmek gerekir ki, Almanya başta olmak üzere birçok ülke, başta Nazizm olmak üzere anayasa ve yasalara aykırı örgütlerle ilgili işaret, sembol ya da marşların dolaşımını, yayınlanmasını, basılmasını veya paylaşılmasını suç saymaktadır.

Milli sosyalizm eğilimi
Nazizm, Nasyonal Sosyalizm anlamına gelse de Nasyonal Sosyalizm eğilimi, komünizmin ilkelerini temel alan Marksist-Leninist ideolojiye dayanır. Birçok kişinin komünizm ile Nazizm’in iki zıt kutup olduğunu düşünmesi gariptir. Hitler'in kaprislerinin komünistçe olabileceğini ya da komünizmin Hitler'in düşüncesine benzer bir yanı olduğunu kim hayal edebilir? Gerçek şu ki, bu iki siyaset felsefesi arasında güç hırsı, totaliterlik eğilimi ve yönelim açısından zıt uçlarda olsalar da radikal fikirleri benimseme gibi ortaklılar vardır. Her ikisi de olaylarla, büyük imparatorluklarla ve büyük savaşlarla dolu bir tarihlere sahipti ve yine her ikisi de yakın zamana kadar, Nazizm başını kaldırıp Hitler'i Ukrayna’daki savaşta ortaya çıkarana kadar tarihin tozlu raflarında kaldı.
Rus güçlerinin birkaç gün önce Mariupol şehrinde Azov Taburu güçleri tarafından kullanılan bir üste kopyalarını bulduklarını söylediği Hitler’in kaleme alınan biyografisini ve Nazi düşüncesinin ideolojik temellerini anlatan ‘Kavgam’ kitabı suç unsuruydu.
Aynı zamanda tarihin en ünlü kitaplarından biri olan Kavgam, Hitler'in fikir ve eylemlerinden nefret eden, seven, düşman yahut dost olan tüm taraflarca en çok basılan, internette indirilen ve okunan kitaplarından biridir. Dünyada yasaklı olmasına rağmen en çok dağıtılan 10 kitap listesinde yer alması da oldukça dikkat çekicidir. Basımı, telif hakkının 1945 yılında ABD güçlerinden kamu malı olarak devredildiği Bavyera Eyalet Hükümeti tarafından yasaklanan kitabın telif hakkı süresi dolmasına rağmen, Alman yasalarına göre kitap halen yasaklı olmaya devam ediyor. Rusya ise kitabı, ‘aşırılıkçı materyaller içeren bir kitap’ olarak sınıflandırıyor.
Hitler'in ideolojisini takip etmekle ya da başkalarını onunla, onun fikirleriyle, kökeniyle ya da ideolojisiyle ilişkilendirerek damgalamakla suçlanan aşırılıkçılık, insanlığı ve düşmanlıklarının sınırlarını yepyeni bir düzeye taşıyor. Lavrov'un Hitler için Yahudi kanından olabileceği ile ilgili sözleri, yalnızca köklerin ağır basması ya da köklerin kökeni değil, çatışmanın bir parçası olarak daha ziyade her iki tarafın da diğerini Hitler olmakla damgalama girişimidir.

Hitler'in Yahudi kanı
Rusya Dışişleri Bakanı’nın Hitler'de Yahudi kanı olduğunu söylemesi, özellikle İsrail'de öfkeye neden oldu. İsrail Dışişleri Bakanlığı, Rusya’nın Tel Aviv Büyükelçisi’ni bakanlığa çağırdı ve Lavrov’un sözlerini ‘affedilemez bir yanılgı’ olduğunu belirterek, resmi bir özür talep etti.
İsrail Başbakanı Naftali Bennett, “Bu tür yalanlar, Yahudileri tarihte kendilerine karşı işlenen en korkunç suçlarla suçlamayı amaçlıyor. Yahudileri hedef alan Holokost'un siyasi amaçlarla kullanılmasına derhal son verilmeli” dedi.
Birkaç gün sonra İsrail’den yapılan açıklamada, Putin'in Lavrov’un sözlerinden dolayı Bennett’ten özür dilediği belirtilse de Rusya, resmi olarak herhangi bir özür açıklamasında bulunmadı. İlginç olan, özür ile ilgili açıklamadan iki gün sonra, Rus devletine ait uluslararası haber yayını yapan televizyon kanalı Rossiya-24’ün ‘Putin özür dilemez’ başlıklı bir makale yayınlayarak, Lavrov'un yanılmadığını vurgulaması oldu. Hitler’in destekçileri ve muhalifleri arasında araştırma ve tartışma konusu olmaya devam eden Hitler'in Yahudi kökenleri olduğu iddiası, 1920’li yıllarda Hitler’in siyasi muhalifleri tarafından ortaya atılmış bir siyasi şantaj malzemesi idi. Daha sonra 1933 yılında iktidara gelmesiyle ve Polonya Genel Valisi olarak atanan ve ‘Polonya Celladı’ lakabıyla bilinen Nazi Partisi’nin avukatı Hans Frank tarafından 1953 yılında yayınlanan Angesicht des Galgens (Darağacı karşısında) başlıklı anılarını kaleme aldığı kitabıyla bu iddia daha da güçlendi.
Frank kitabında, bir gün Hitler tarafından çağrıldığını, ‘damarlarında Yahudi kanı’ olduğu için kendisini bir akrabasının nefret dolu şantajının kurbanı olarak gördüğünü ve kendisinden kökenlerini gizlice araştırmasını istediğini yazdı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre, Frank kitabında ayrıca Hitler'in büyükannesi Maria Anna Schicklgruber’in Avusturya'nın Graz şehrinde Frankenberger adlı Yahudi ailenin evinde hizmetli olarak çalışırken, evin oğlundan ‘Alois’ adında bir erkek bebek dünyaya getirdiğini ve Alois’in Hitler’in babası olduğuna işaret ediyor.
Kitabında, Frankenberger ailesinin Maria Anna Schicklgruber’e, çocuk 14 yaşına gelene kadar bakım masrafları için ödeme yaptığını belirten Frank, annenin ve müstakbel kocası Johann Georg Hiedler’in parayı almaya devam edebilmek için çocuğun babasının işvereni olduğuna ikna ettiğini de notlarında aktardı.  

DNA ve teyit edilmemiş görüntüler
İsrail gazetesi Haaretz, 2010 yılında bir gazetecinin DNA testlerine dayanan haberini yayınlamıştı. Habere göre Hitler’in akrabalarından alınan örneklerle yapılan testlerde, Nazi lideri Adolf Hitler'in Yahudi ve Afrikalı atalarının olmasının mümkün olduğu sonucuna varıldı. O dönem test sonucuyla ilgili ne İsrail'de ne de dünyanın herhangi bir yerinde bir belge ortaya çıktı. O da tıpkı diğer heyecan verici haberler ve garip resimler gibi geçip gitti.
Hitler'in 133’üncü doğum gününe denk gelen geçtiğimiz 20 Nisan ayında bilinmeyen internet sitelerinden alınan garip fotoğraflar, teyit edilmemiş videolar, doğrulanmamış tweetler ve yazılar paylaşıldı. Bazılarının bu şekilde Hitler’in doğum gününü kutladığı söylendi. Bazı görüntülerde bir okulda Ukraynalı çocukların bazı görüntülerde ise Rus askerlerinin ‘ülkesinin topraklarının her karışını ve diğerlerini özgürleştirme konusundaki kararlığından ötürü bir rol model olarak gördükleri’ Hitler’in doğum gününü kutladıkları öne sürüldü. Savaş, haftalardır sosyal medya platformlarını işgal etmiş durumda.
Kesin olan bir şey var ki devam eden savaş, Adolf Hitler'i diri tutmak, onu karşılıklı suçlamalar için kullanmak ve diğerini onun gibi olmakla damgalamak konusunda ısrarcı davranmasıdır. Garip, heyecan verici ve komik olan ise, ABD Senatosu'nun Cumhuriyetçi bir üyesi olan Frank Niceley'in birkaç gün önce kamuya açık alanlarda kalanlara ceza verilmesini öngören bir yasa tasarısının tartışıldığı sırada evsizlerden 1910 yılında bir süre sokaklarda yaşamaya karar veren Hitler’i taklit etmelerini istemesi oldu. Niceley, konuşmasında, “Hitler iki yıl boyunca söylemlerini, beden dilini ve kitlelerle nasıl iletişim kuracağının pratiğini yapmak için sokaklarda yaşadı ve ardından onu tarih kitaplarına koyan bir hayat yaşadı” ifadelerini kullandı.



Paris'te binlerce kişi Filistinlilere destek için gösteri düzenledi

Paris'te binlerce kişi Filistinlilere destek gösterisi düzenledi (DPA)
Paris'te binlerce kişi Filistinlilere destek gösterisi düzenledi (DPA)
TT

Paris'te binlerce kişi Filistinlilere destek için gösteri düzenledi

Paris'te binlerce kişi Filistinlilere destek gösterisi düzenledi (DPA)
Paris'te binlerce kişi Filistinlilere destek gösterisi düzenledi (DPA)

İsrail ve Hamas arasında iki yıldan uzun süredir devam eden kanlı savaşın harap ettiği Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilere destek olmak için dün Paris'te binlerce kişi gösteri düzenledi.

Organizatörlerin yaklaşık 50 bin, Paris polisinin ise yaklaşık 8 bin 400 kişi olduğunu tahmin ettiği kalabalık, "Gazze, Gazze, Paris seninle" ve "Paris'ten Gazze'ye direniş!" gibi sloganlar atarak yürüdü. Filistin bayrakları ve "Filistin, sessiz kalmayacağız" ve "Soykırımı durdurun" yazılı pankartlar taşıdılar.

Yürüyüşe, başta Boyun Eğmeyen Fransa Partisi lideri Jean-Luc Mélenchon olmak üzere birçok sol görüşlü siyasi isim katıldı.

Fransa-Filistin Dayanışma Derneği Başkanı Anne Tuyon, ateşkesin 10 Ekim'de yürürlüğe girmesinden yedi hafta sonra AFP'ye yaptığı açıklamada, "Henüz hiçbir şeyin yolunda olmadığını unutmamalıyız" dedi. Dernek, gösteriye çağrıda bulunan 80 STK, siyasi parti ve sendikadan biri.

frgt
Paris'te binlerce kişi Filistinlilere destek gösterisi düzenledi (DPA)

"Ateşkes sadece bir sis perdesi... İsrail bunu her gün ihlal ediyor, Gazze'ye insani yardımların girmesini engellemeye devam ediyor ve Gazze'deki altyapıyı ve evleri yıkmaya devam ediyor. Kalıcı bir ateşkes ve soykırımın sona ermesini talep ediyoruz."

ABD'nin arabuluculuğunda varılan ateşkes anlaşmasının şartları uyarınca, İsrail ordusu Gazze Şeridi'nden "sarı hat"ın gerisine çekildi ve bu hat, İsrail'e bölgenin yüzde 50'sinden fazlasının kontrolünü hâlâ sağlıyor.

Ancak, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail'e saldırmasının ardından patlak veren savaşta ateşkes son derece kırılgan olmaya devam ediyor.

Anne Tuyon, "İsrail'in uluslararası hukuka uymasını sağlamanın tek yolu yaptırımlar uygulanmasıdır" diyerek, işgal altındaki Batı Şeria'da yerleşimci şiddetinin "eşi benzeri görülmemiş boyutlara" ulaştığı "yerleşim faaliyetlerindeki şaşırtıcı hızlanma"yı kınadı.

Tam adını vermek istemeyen 72 yaşındaki Saliha, Gazze'deki "soykırıma" karşı düzenlenen bir yürüyüşe katılmak için geldiğini söyledi.

"Tüm insanlık çaresizce izliyor. Bu tam bir dokunulmazlık," diyerek, "İnsanların bunu görüp de hiçbir şey yapamaması son derece şok edici. Yapabileceğimiz tek şey seferber olmak" ifadelerini kullandı.

İsminin açıklanmasını istemeyen 42 yaşındaki Bertrand ise perşembe günü işgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Cenin'de İsrail polisi ve ordusunun ortak operasyonunda öldürülen iki adamın videolarının da kanıtladığı gibi, "katliam ve soykırımın devam ettiğini" söyledi. Birleşmiş Milletler, "bir başka yargısız infaz gibi görünen" olayın soruşturulması çağrısında bulundu.

Protestocular, ekonomik ve mali yaptırımların olmaması nedeniyle, "Sokaklarda ve seçilmiş yetkililer aracılığıyla baskı yapmaya devam etmeliyiz" diye düşünüyor.


İtalya Suudi Arabistan ile savunma alanında iş birliğini artırmaya hazır

Suudi Arabistan - İtalya Yatırım Forumu önümüzdeki salı günü 500'den fazla İtalyan şirketinin katılımıyla başlayacak (Fotoğraf: Mişal el-Kadir)
Suudi Arabistan - İtalya Yatırım Forumu önümüzdeki salı günü 500'den fazla İtalyan şirketinin katılımıyla başlayacak (Fotoğraf: Mişal el-Kadir)
TT

İtalya Suudi Arabistan ile savunma alanında iş birliğini artırmaya hazır

Suudi Arabistan - İtalya Yatırım Forumu önümüzdeki salı günü 500'den fazla İtalyan şirketinin katılımıyla başlayacak (Fotoğraf: Mişal el-Kadir)
Suudi Arabistan - İtalya Yatırım Forumu önümüzdeki salı günü 500'den fazla İtalyan şirketinin katılımıyla başlayacak (Fotoğraf: Mişal el-Kadir)

İtalya'nın Riyad Büyükelçisi Carlo Baldocci, ülkesinin Suudi Arabistan ile savunma alanındaki iş birliğini derinleştirmeye hazır olduğunu ve bu hayati alanda yerelleştirme, endüstriyel kapasite geliştirme ve beceri geliştirme konularında Vizyon 2030 hedefleriyle tam uyum içinde olduğunu söyledi.

Büyükelçi Baldocci, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, şu an çeşitli İtalyan şirketlerin Suudi ortaklarıyla deniz platformları, helikopterler, elektronik savunma ve gelişmiş gözetleme teknolojileri dahil olmak üzere çok çeşitli sistemler üzerinde iş birliği yaptığını açıkladı.

Büyükelçi Baldocci, Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman ile İtalya Başbakanı Giorgia Meloni'nin geçtiğimiz yıl el-Ula'da gerçekleştirdiği görüşme ve stratejik ortaklık anlaşmasının imzalanmasının enerji, altyapı, kültür, inovasyon ve savunma sektörlerinde iş birliğinin hızla genişlemesine yol açtığını açıkça ifade etti.

Büyükelçinin açıklamaları, Suudi Arabistan-İtalya Yatırım ve İş Forumu'nun salı günü başkent Riyad'da 500'den fazla İtalyan şirketin katılımıyla iki ülke arasında sürdürülebilir endüstriyel ortaklıklar kurmak amacıyla başlamasına eşlik etti.

El-Ula toplantısının meyveleri

İtalya’nın Riyad Büyükelçisi Baldocci, Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakan Muhammed bin Selman ile İtalya Başbakanı Giorgia Meloni'nin katılımıyla el-Ula'da imzalanan stratejik ortaklık anlaşmasının rekor sürede somut ilerlemeler sağladığını açıkladı.

Büyükelçi Baldocci, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Enerji, altyapı, kültür, inovasyon ve savunma alanlarında iş birliğinin hızla genişlediğini gördük. 10 milyar avronun üzerinde değere sahip anlaşmaların imzalanması, bu yeni aşamanın derinliğini ve ciddiyetini yansıtıyor. Daha da önemlisi, kurumlarımız arasındaki diyalog daha düzenli, yapılandırılmış ve ileriye dönük hale gelerek, uzun vadeli planlamaya imkan veren bir güven ortamı yarattı.”

cvf
Suudi Arabistan Veliaht Prensi, İtalya Başbakanı'nı geçtiğimiz yıl el-Ula'da ağırladı (SPA)

Savunma iş birliğinin derinleştirilmesi

Ülkesinin Suudi Arabistan ile savunma alanındaki iş birliğini, yerelleştirme, endüstriyel kapasite geliştirme ve beceri geliştirme konularında Vizyon 2030 hedeflerine tam olarak uygun şekilde artırmaya hazır olduğunu vurgulayan İtalya Büyükelçisi Baldocci, İtalyan şirketlerinin, İtalya'nın uluslararası alanda tanınan uzmanlığa sahip olduğu çok çeşitli sistemlerde Suudi Arabistan’dan muadilleriyle ortaklık kurduğunu belirtti. Söz konusu sistemler arasında deniz platformları, helikopterler, elektronik savunma ve ileri gözetleme teknolojileri yer alıyor.

Bu bağlamda, iki ülkenin savunma bakanlıklarının iş birliğiyle Riyad'da düzenlenen İtalyan Sanayi Günleri, İtalyan yeteneklerini sergilemek ve pratik iş birliği biçimlerini tartışmak için önemli bir platform sağlayan Büyükelçi Baldocci, “Bu etkinlik, İtalyan şirketlerinin Krallık'taki kurumlar ve endüstri ile doğrudan iletişim kurmasına ve yerelleştirme, ortak eğitim ve endüstriyel gelişme gibi alanlarda fırsatları keşfetmesine olanak tanıdı. Temeller sağlam ve her iki taraf da bu iş birliğini zaman içinde güçlendirmeye kararlı” ifadelerini kullandı.

Suudi Arabistan-İtalya Yatırım Forumu

İki ülke arasındaki ortaklığın güçlendirilmesinde bir sonraki adımın bu iş birliğinin sürekliliğini sağlamak olduğunu vurgulayan Büyükelçi Baldocci, her iki tarafın da şu anda bakanlıklar, kurumlar ve özel sektör arasındaki koordinasyonu güçlendirmek için çalıştığını ve böylece büyük projelerin net yol haritaları ve ortak öncelikler doğrultusunda ilerlemesini sağlamak için çaba gösterdiğini belirtti.

sdfgt
Suudi Arabistan-İtalya Yatırım Forumu, İtalya’dan 500'den fazla şirketin katılımıyla önümüzdeki salı günü başlayacak (Fotoğraf: Mişal el-Kadir)

İtalyan Büyükelçiye göre, Riyad'da 25 ve 26 Kasım tarihlerinde 500'den fazla İtalyan şirketini bir araya getirecek olan Suudi Arabistan-İtalya Yatırım ve İş Forumu, stratejik ortaklık hedefini sürdürülebilir endüstriyel ortaklıklara, ortak yatırımlara ve daha derin kurumsal diyaloga dönüştürmeye yardımcı olacak önemli bir dönüm noktası olacak. Büyükelçi Baldocci, Suudi Arabistan-İtalya Yatırım ve İş Forumu'nun özel oturumlar ve doğrudan iş toplantıları aracılığıyla bu sektörlerin çoğuna odaklanarak somut ortaklıkları keşfetmek için benzeri görülmemiş bir platform sağlayacağını belirtti.

Vizyon 2030 fırsatları

Suudi Arabistan Vizyon 2030 projesinin İtalya’nın endüstriyel güçleriyle son derece uyumlu bir yatırım ortamı yarattığını belirten Büyükelçi Baldocci, altyapı ve mobilitenin en cazip sektörler arasında yer almaya devam ettiğini, İtalyan şirketlerinin şu anda büyük ölçekli kentsel gelişim projelerine, sürdürülebilir ulaşım çözümlerine ve inşaat işlerine katkıda bulunduğunu ve Vizyon ile bağlantılı stratejik projelerde ek fırsatların ortaya çıkacağını ifade etti.

Büyükelçi Baldocci, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Enerji sektöründe, İtalyan grupların yenilenebilir enerji, hidrojen, şebeke modernizasyonu ve enerji verimliliği teknolojileri alanlarında faaliyet göstermesi ile iş birliği hızla genişliyor. Bu alanlar, Suudi Arabistan’ın temiz enerji gündemini hızlandırması açısından öncelikli. Suudi Arabistan’ın yeşil hidrojen konusunda küresel bir merkez olma hedefi, özellikle Avrupa pazarlarına tedarik sağlamak açısından ortak yatırımlar için en umut verici alanlardan birini oluşturuyor.”

xscdfrg
Suudi Arabistan ve İtalya hükümetleri arasında Stratejik Ortaklık Konseyi'nin kurulmasına ilişkin imza töreninden bir kare (SPA)

Suudi Arabistan’ın yapay zeka, siber güvenlik, yarı iletkenler, veri merkezleri ve akıllı şehir uygulamalarına yoğun yatırım yaptığı ileri teknolojilerden de bahseden İtalyan Büyükelçi, ülkesinin endüstriyel otomasyon, özel yazılım, ileri üretim ve dijital çözümler alanlarında bu öncelikleri tamamlayan rekabetçi yeteneklere sahip olduğunu belirtti.

İki ülke arasındaki ticaret hacminin büyümesi

İki ülke arasındaki ticarette görülen güçlü artışın, Suudi Arabistan’ın Vizyon 2030 programı kapsamında geçirdiği dönüşüm ile İtalya’nın sanayisinin kapasiteleri arasındaki yapısal uyumu yansıttığını ifade eden Büyükelçi Baldocci, “İtalya'nın ihracatı, altyapı, enerji dönüşümü ve ileri teknolojiler alanındaki büyük yatırım döngüsünün etkisiyle, makine, ilaç, elektrikli ekipman ve özel endüstriyel bileşenler gibi neredeyse tüm başlıca kalemlerde büyüme kaydetti” dedi.

İtalyan Büyükelçi, ikinci faktörün İtalya'nın Ulusal İhracat Planı’nda Suudi Arabistan’ın öncelikli ülkeler arasında yer alması ve bu sayede İtalyan şirketlerinin Suudi pazarına daha verimli bir şekilde girmesine yardımcı olan tanıtım programları, kurumsal destek araçları ve ticari düzenlemeler başlatması olduğunu söyledi. Büyükelçi Baldocci, İtalyan ihracatının yüzde 28 gibi dikkat çekici bir artışla 6,2 milyar euroya ulaştığını hatırlattı.

Üçüncü faktörün ise iki ülke arasındaki iş ortamının iyileşmesi olduğunu ifade eden Büyükelçi Baldocci, “Kurumsal misyonların yoğunluğu, yatırımı kolaylaştırmak için yeni kanalların etkinleştirilmesi ve ekonomik kurumlar arasındaki yakın diyalog, engellerin azaltılmasına ve ticaret alışverişinin hızlanmasına katkıda bulundu” diye ekledi.


Muhammed bin Selman, Starmer ve Erdoğan ile son gelişmeleri görüştü

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)
TT

Muhammed bin Selman, Starmer ve Erdoğan ile son gelişmeleri görüştü

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman bin Abdulaziz ile Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer arasında dün yapılan telefon görüşmesinde, bölgedeki anlaşmazlıkların diplomatik yollarla çözülmesi gerektiği vurgulandı.

Görüşmede, bölgedeki son gelişmeler ve İsrail'in İran'a yönelik askeri operasyonlarının yansımaları ele alınırken, tüm anlaşmazlıkların diplomatik yollarla çözülmesi ve gerilimin azaltılması için her türlü çabanın sarf edilmesinin önemine değinildi.

Diğer yandan İsrail'in İran'a yönelik saldırısı bağlamında Suudi Arabistan ve Türkiye, gerilimin düşürülmesi ve itidalli davranılması için her türlü çabanın sarf edilmesi gerektiğini ve diyaloğa dönülerek tüm anlaşmazlıkların diplomatik yollarla çözülmesinin önemini vurguladı.

Şarku’l Avsat’ın Suudi Arabistan resmi haber ajansı SPA’dan aktardığına göre, Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki telefon görüşmesinde, İsrail'in İran'a yönelik saldırısının ardından bölgede yaşanan gelişmeler gözden geçirildi ve söz konusu gelişmelerin krizin çözümüne yönelik mevcut diyaloğun kesintiye uğramasına yol açtığı ifade edildi.

Türk devlet televizyonu TRT, iki tarafın bölgesel ve küresel konuları ele aldığını belirtti. Erdoğan'ın, Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki İsrail'in ‘bölgenin istikrar ve güvenliğine en büyük tehdidi oluşturduğunu’ söylediği ve bu tehdidin İran'a yönelik saldırıyla bir kez daha ortaya çıktığını belirttiği aktarıldı.

Erdoğan, ABD ile İran arasında nükleer müzakereler yoluyla uzlaşma arayışlarının sürdüğü bir dönemde İsrail'in İran'a yönelik saldırısının barış çabalarını baltalamayı amaçladığını ve İsrail saldırılarının İsrail'in ‘bölgesel ve küresel güvenliği sorumsuzca tehdit ettiğini’ bir kez daha ortaya koyduğunu belirtti.

Görüşme sırasında Erdoğan, ‘bölgenin yeni bir krizi kaldıramayacağı ve yıkıcı bir savaşın bölgedeki tüm ülkelere düzensiz göç dalgaları yaratabileceği’ uyarısında bulunarak, ‘nükleer anlaşmazlığın ancak devam eden müzakereler yoluyla çözülebileceğini’ vurguladı.