Küresel gıda güvenliği tehlikede!

Küresel gıda güvenliği tehlikede!
TT

Küresel gıda güvenliği tehlikede!

Küresel gıda güvenliği tehlikede!

Dünyanın en garip savaşlarından biri Ukrayna’da yaşanandır.  Rusya Devlet Başkanı Putin bu savaşı özel bir askeri operasyon olarak nitelendiriyor. Aynı zamanda, bunun için tüm ulusal çabaları seferber ediyor. Hatta nükleer tehdidin yanı sıra tüm Batı dünyasını düşman ilan etme yoluna bile gidiyor.
Ukrayna savaşı tüm dünyayı sarsan ve aynı zamanda Afrika Kıtası’nın yoksul ülkeleri için özellikle gıda güvenliği açısından ciddi krizler yaratan bir savaştır. Bu, Başkan Putin'in hazırladığı kümülatif, ancak sınırlı saha deneyimlerini toplamak için en önemli araçlarını ardışık çatışmalarda denediği ve eğittiği bir savaştır.
Putin, doğru zamanın geldiğini hissettiğinde sert bir darbe indirdi. Rusya, Ukrayna'yı işgal ediyor, Ukrayna kendini savunuyor ve savaş ilk günkü gibi devam ediyor. Ancak iki savaşan taraf, Ukrayna'dan tahıl ihracatı konusunda anlaşmak için aynı masaya oturdu. Bu hem Ukrayna'ya hem de Rusya'ya mali açıdan fayda sağlıyor. Fakat daha sonraki bir aşamada savaş daha fazla müzakere gerektiriyor.
 
Küresel gıda krizi
Rusya ve Ukrayna, Birleşmiş Milletler himayesinde, Türkiye'nin girişimi ve sponsorluğuyla, Ukrayna tahılının İstanbul'daki limanlara ve oradan da dünyaya taşınmasını öngören bir anlaşmaya vardı. Tarafların kabulü ile uzatılabilen sözleşmenin süresi 120 gün.
Peki; İstanbul Anlaşması’na göre mekanizma nasıl işleyecek?
Buğday sevkiyatı için 3 Ukrayna limanı belirlendi: Yuzhne, Odessa ve Çornomorsk. Sevkiyat için aylık miktar, geçen yılki mahsulden olan 20 milyon tonu bulabilen toplam miktarın 5 milyon tonuna ulaşabilir. 50 milyon tona ulaşması muhtemel olan bu yılki hasat detaylandırılmadı.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Ukrayna'dan tahıl ihracatı anlaşmasına bağlı olarak İstanbul'da Müşterek Koordinasyon Merkezi'nin (MKM) kurulduğunu duyurdu. Peki, merkezin mekanizması nasıl işleyecek?
MKM’de Türkiye, Rusya, Ukrayna ve BM’den beşer yetkili görev yapacak. 20 kişilik grubun başında ise bir Türk amirali bulunacak. Rusya ve Ukrayna yetkilileri, tahıl koridoruna ilişkin süreci aynı odada kurulan merkezden birlikte gözlemleyecekler.
Denetim ekipleri Ukrayna limanlarından ayrılan gemilerde silah bulundurulmadığını garanti edecek. Bu Rusya'nın talebidir.
Ukrayna ordusu, Ukrayna limanlarından en fazla 20 km uzaklıkta mayınlı bölgeden güvenli geçişi sağlayacak. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'a göre bu gemilere Rusya, Türkiye ve Birleşmiş Milletler'den ortak güçler ve dördüncü bir ülkeden ekip eşlik edecek. Ancak dördüncü ülkenin hangisi olduğu belirtilmedi.
Ukrayna limanlarından İstanbul'a yolculuk süresi 35 saati geçmiyor. Odessa-İstanbul arası yaklaşık 600 km. Müşterek Koordinasyon Merkezi (MKM) bu gemileri izleyecek.
MKM'nin aşağıdaki temel ve hayati şeylere sahip olması gereklidir:
- Denetim ekibi ile koordinasyon sağlamak için sevkiyatların programıyla ilgili olarak limanlar ve nakliye şirketleri arasındaki koordinasyonla ilgilenen idari bir bölüm.
- Gemilerin güvenliğini sağlamak için gemileri deniz mayın bölgesinden ayrılıp İstanbul'a ulaşana kadar takip eden bir icra operasyon bölümü.
- En önemli küresel olayları ele alacak bir medya ekibi.
- Acil durum ekibi.
Ancak acil durumlar, ilgili tarafların en üst siyasi kademelerinden alınan kararları gerektirir. Bu nasıl yapılacak? Örneğin gemilerden biri bir güvenlik olayına maruz kalırsa kim müdahale edecek? Emri kim verecek? Müdahale etmeye yetkili merciler hangileri? Rus teftiş ekibi örneğin bir Ukrayna gemisinden şüphelendiğinde acil krizleri çözecek bir hücreye sahip olacak mı? Bu sorular gerçekten karamsar bir tabloyu yansıtıyor. Ancak siyasette ve savaşta plan yaparken her zaman kötü senaryoyu beklemek ve tam tersinin gelmesini ummak gerekir.
Uzmanlar bu süreçte bilinmeyenin bilinenden çok daha fazla olduğu görüşünde. Taraflar arasında güven yok. Çünkü savaş devam ediyor. Sevkiyat, kelimenin tam anlamıyla savaş sırasında gerçekleşecek. Başka bir deyişle; ana sevkiyat alanı ve Ukrayna buğdayının bulunduğu yerler birer savaş bölgesidir.
Son soru şöyle sorulabilir:
“Rus gıda maddelerine yönelik Batı yaptırımları yokken Rusya bu anlaşmayı neden kabul etti de kendi buğdayı şimdi ihraç edilemiyor?
Şu var ki Rusya'nın en büyük sorunu şu başlıklarda yatıyor.
Rus bankalarına uygulanan yaptırımlar ışığında, ihraç edilirse Rus tahılı nasıl tahsil edilecek? Rusya, Batı yaptırımları varken buğdayını deniz yoluyla nasıl gönderecek? Küresel nakliye şirketleri bu durumla nasıl başa çıkacak? Deniz sigorta şirketleri Rus gemilerine karşı nasıl bir muamelede bulanacak? Rusya'nın ihraç ettiği buğdayın Ukrayna mı yoksa Rus buğdayı mı olduğu konusunda denetleme yapılacak mı? Mekanizma nasıl işleyecek? Rusya bunu kabul edecek mi?
Sonuç olarak, İstanbul Anlaşması'nın, buğdayın sevkiyatı sorunu çözülmezse Rusya'nın kaçınılmaz olarak devireceği bir taktik anlaşma olduğu söylenebilir mi? Yarın yakındır.

*Bu analiz, Şarku’l Avsat için bir askeri analist tarafından yapıldı



Irak seçimlerinde Sünni koltuklar için kıyasıya rekabet... Birleşecekler mi?

Sünni liderler arasındaki söylemler hakaret boyutuna ulaştı. (AFP)
Sünni liderler arasındaki söylemler hakaret boyutuna ulaştı. (AFP)
TT

Irak seçimlerinde Sünni koltuklar için kıyasıya rekabet... Birleşecekler mi?

Sünni liderler arasındaki söylemler hakaret boyutuna ulaştı. (AFP)
Sünni liderler arasındaki söylemler hakaret boyutuna ulaştı. (AFP)

Mueyyed et-Tarfi

Irak’ta birkaç gün sonra yapılacak seçimler yaklaşırken, seçim yarışına katılan Sünni liderler arasındaki açıklamaların şiddeti artmış ve Sünni liderler arasında siyasi karalama kampanyası başlamış görünüyor.

Toplam 329 sandalyeden 15’ine sahip olan ve Sünni nüfusun güçlü olduğu Anbar vilayetinde, Takaddum Partisi lideri Muhammed el-Halbusi ile Azm İttifakı lideri Müsenna Samarrai arasında karşılıklı suçlamalar arttı. İki rakip lider, önceki hükümet kabinesinde görev yapan bakanların performansına ilişkin olarak birbirlerini yolsuzluk ve yetersizlikle suçladı.

12 sandalyeye sahip Sünni çoğunluklu Salahaddin vilayetinde, Sünni liderler arasındaki söylemler, eyaletin sandalyeleri için verilen mücadelenin doruk noktasında hakaret boyutuna ulaştı.

Her ne kadar bu anlaşmazlık yeni olmasa da, Sünni bölgelerde aday sayısının artması, herhangi bir Sünni liderin mezhep grubuna ait sandalyelerin çoğunluğunu elde etmesini zorlaştırıyor. Ayrıca, Sünni liderlerin yeniden birleşmesi ve 2005’ten bu yana süregelen siyasi dengeye göre (Başbakan’ın Şii, Cumhurbaşkanı’nın Kürt, Meclis Başkanı’nın ise Sünni olması geleneği) parlamentonun Sünni başkanını belirleme konusunda uzlaşmaları da oldukça güç görünüyor.

Siyasi gözlemcilere göre, Meclis Başkanlığı makamı büyük bir çekişmeye sahne olacak; bu yarışı, Şii ve Kürtlerle anlaşmaya varabilen kişi kazanacak.

Yeni bir Sünni siyasi sınıf

Bu bağlamda, el-Mustansıriyye Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörü İsam el-Fili, zorlukları anlayamayan yeni bir Sünni siyasi sınıfın ortaya çıktığını ve bunun Sünni topluluk içindeki çatışmaları şiddetlendirdiğini, bölünmelere yol açtığını, ittifakları karmaşıklaştırdığını ve meclis başkanlığı konusunda anlaşmaya varılmasını zorlaştırdığını belirtti. El-Fili, “Topluluğun karşı karşıya olduğu siyasi zorlukların doğasını ele alma veya anlama becerisinden yoksun bir siyasi sınıfın ortaya çıkması, topluluğun sözlü tacize varan medya çatışmalarına karışmasına yol açarak, bu Sünni siyasi sınıfın birden fazla parti tarafından ele geçirilmesinin önünü açtı” dedi. Önde gelen Sünni liderlerin seçimlerde veya siyaset sahnesinde yer almamasının toplum için bir sorun yarattığını belirten el-Fili sözlerini şöyle sürdürdü: “Aynı zamanda, Sünni cemaat içinde rekabet denen şeyin dışında hareket eden sessiz sesler de var. Sonuç olarak, çeşitli bileşenler aracılığıyla ve hiçbir tarafı rencide etmeden Sünni cemaati aşan listeler oluşturmayı başardılar.”

El-Fili, “Şii birliği artık eskisi kadar güçlü değil. Önceki aşamada, Sadr Hareketi veya diğerlerinin varlığıyla Şii evi tek bir bütün oluşturuyordu” dedi.

Sünniler arasındaki anlaşmazlık ve Meclis Başkanlığı makamı

El-Fili, Sünniler arasında Meclis Başkanlığı makamı konusunda anlaşmaya varmanın zor olacağı sonucuna vardı. “Çünkü güçlü bir geri dönüş yapan Muhammed el-Halbusi gibi bazı liderler güçlerini göstermek istiyor. Ancak hem Şii hem de Sünni kamplarda birçok muhalifleri var.”

Tartışma hiçbir etki yaratmayacak

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Gazeteci yazar Basim eş-Şara ise ‘seçim öncesindeki sözlü tartışmanın Sünniler arasındaki ittifaklara hiçbir etkisi olmayacağını ve Meclis Başkanlığı makamının Sünni bloklar arasında bir anlaşmazlık konusu olacağını’ düşünüyor. Eş-Şara, “Sünni liderler arasındaki bu söylem yeni değil. Son seçimlerde, Halbusi ile İslam Partisi'ndeki rakipleri ve diğer Sünni liderler arasındaki medya söylemi sözlü savaşa dönüştü, ancak seçimlerden sonra hükümet pozisyonları bölündü. Bu güçler arasındaki tartışma, özellikle Halbusi ve Samarrai arasında, her zaman söylem ve seçim çatışmalarıyla domine ediliyor. Ancak bu medya söylemi, yeni hükümetin oluşumunu ve seçimlerden sonra hükümet pozisyonlarının atanması konusunda aralarındaki anlaşmayı etkilemeyecek” şeklinde konuştu.

Ulusal uzlaşma kararı

Basim eş-Şara, mevcut gerilim ortamında hiçbir Sünni ismin Sünni sandalyelerin çoğunluğunu elde etmesinin mümkün olmadığını belirterek, “Parlamenter teamüle göre Sünnilere ayrılan meclis başkanlığı konusunda uzlaşmak zor görünüyor. Bu durum, Kürtler ve Şiilerle ulusal bir mutabakat arayışına yöneltebilir” dedi. Eş-Şara, “Takaddum Partisi lideri Muhammed el-Halbusi’ye karşı Kürt tarafının bir ‘veto’su olabilir. Bu nedenle bazı Şii güçler, meclis başkanlığı konusunda Şiiler, Sünniler ve Kürtler arasında ulusal uzlaşı temelinde anlaşma yapılmasından yana. Diğer blokları ikna edebilen isim meclis başkanlığı koltuğunu kazanacaktır” ifadelerini kullandı.


Trump: Mamdani'nin New York'taki zaferiyle Amerika bir miktar egemenliğini kaybetti

ABD Başkanı Donald Trump (AP)
ABD Başkanı Donald Trump (AP)
TT

Trump: Mamdani'nin New York'taki zaferiyle Amerika bir miktar egemenliğini kaybetti

ABD Başkanı Donald Trump (AP)
ABD Başkanı Donald Trump (AP)

ABD Başkanı Donald Trump dün yaptığı açıklamada, sosyalist Zahran Mamdani'nin New York belediye başkanlığı seçimlerini kazanmasının ardından ABD'nin "bir miktar egemenliğini" kaybettiğini söyledi ve "bununla ilgileneceğine" söz verdi.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığı habere göre Trump, Florida eyaletinin Miami kentinde düzenlenen bir ekonomi konferansında, Hint kökenli Demokrat Mamdani'yi iktidara getiren ve onu Amerika'nın en büyük şehrinin ilk Müslüman belediye başkanı yapan seçime atıfta bulunarak, "Dün gece New York'ta biraz egemenlik kaybettik ama bunu düzelteceğiz" dedi.

Trump, seçim öncesinde Demokrat Parti'nin sol kanadında yer aldığı düşünülen Mamdani'nin kazanması halinde New York'a sağlanan federal fonları keseceği tehdidinde bulunmuştu.

Mamdani, Trump'ın birkaç aksilik yaşadığı eyalet çapındaki seçimlerin ardından New York Belediye Başkanlığı yarışını kazandı ve ara seçimlerden bir yıl önce meydan okuyan mesaj verdi.

New York Seçim Kurulu'nun ön sonuçlarına göre 34 yaşındaki Mamdani, eski ılımlı Vali Andrew Cuomo ve Cumhuriyetçi Curtis Slewa'ya karşı açık ara öndeydi.

Mamdani, 1 Ocak'ta resmen göreve başladığında Amerika Birleşik Devletleri'nin en büyük şehrinin ilk Müslüman belediye başkanı olacak. Aynı zamanda bu görevi üstlenen en genç kişi olacak.

Seçilen belediye başkanı, "Bu siyasi karanlık dönemde New York ışık olacak" diyerek, şehrin "Donald Trump tarafından ihanete uğrayan bir millete nasıl yenilebileceğini gösterebileceğini" ifade etti.

Mamdani'yi yeni hedeflerinden biri haline getiren Trump, Truth Social adlı sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, ismini vermeyen "anket merkezlerine" atıfta bulunarak, Cumhuriyetçilerin yenilgisinin hükümetin kapanması ve Mamdani'nin isminin oy pusulalarında yer almamasından kaynaklandığını söyledi.

Mamdani, Uganda'da Hint kökenli eğitimli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Yedi yaşında Amerika Birleşik Devletleri'ne geldi ve 2018'de vatandaşlık aldı. Bu da yüksek yaşam maliyetiyle mücadeleyi kampanyasının ana teması haline getirdi.

Trump onu "komünist" olarak nitelendirse de Mamdani'nin önerileri (özellikle kira kontrolü, ücretsiz toplu taşıma ve çocuk bakımıyla ilgili olanlar) demokratik sosyalist ilkelerle daha uyumlu.

New York'a komşu olan New Jersey'de seçmenler, valilik için Cumhuriyetçi iş adamı Jack Ciatarelli yerine Demokrat Mikie Sherrill'i tercih etti.

Virginia ayrıca Cumhuriyetçi Winsome Earle-Sears'ı mağlup eden Demokrat Abigail Spanberger'ı ilk kadın valisi olarak seçti.

Ülkenin diğer tarafında ise Kaliforniyalılar, Trump'ın Teksas'taki benzer girişimine yanıt olarak eyalet seçim bölgelerinin Demokrat Parti lehine yeniden çizilmesi yönünde oy kullandı.


BM Fas'ın Sahra'ya yönelik özerklik planının yeni versiyonunu duyurmasını “sabırsızlıkla” bekliyor

Çöldeki Faslı askerler (AFP)
Çöldeki Faslı askerler (AFP)
TT

BM Fas'ın Sahra'ya yönelik özerklik planının yeni versiyonunu duyurmasını “sabırsızlıkla” bekliyor

Çöldeki Faslı askerler (AFP)
Çöldeki Faslı askerler (AFP)

Fransız Haber Ajansı AFP, Batı Sahra'ya gönderilen Birleşmiş Milletler (BM) Özel Temsilcisi Staffan De Mistura’nın dün, tartışmalı bölgenin geleceği konusunda müzakerelerin temelini oluşturacak olan Fas'ın özerklik planının güncellenmiş halini ‘sabırsızlıkla’ beklediği açıklamasını aktardı.

BM, 1975 yılına kadar İspanyol kolonisi olan Sahra'yı, nihai bir çözüm bulunmadığı için ‘özerk olmayan bölgeler’ arasında sıralıyor. Afrika kıtasında, dekolonizasyonun ardından statüsü halen belirsiz kalan tek bölge olan Sahra, Rabat ile Cezayir destekli ayrılıkçı Polisario Cephesi arasında bir anlaşmazlık konusu olmaya devam ediyor.

BM Güvenlik Konseyi (BMGK) şimdiye kadar, Fas, Polisario Cephesi, Cezayir ve Moritanya'ya, ‘gerçekçi, kalıcı ve karşılıklı olarak kabul edilebilir bir siyasi çözüme’ ulaşmak için 2019 yılından bu yana durmuş halde olan müzakereleri yeniden başlatma çağrısında bulundu.

Ancak, geçtiğimiz cuma günü ABD tarafından sunulan ve ardından kabul edilen karar taslağı, fosfat açısından zengin ve balık kaynakları bol olan bölgeye Fas egemenliği altında özerklik verilmesini öngören 2007 tarihli Rabat planını destekliyor.

“Fas’ın egemenliği altında gerçek özerklik en iyi çözüm olabilir” görüşünü savunan taslak metin, BM’yi bu temelde müzakereler yürütmeye çağırıyor.

Dün düzenlenen basın toplantısında, kamuoyuna yaptığı açıklamalarda çekingenliği ile tanınan Staffan de Mistura, bu kararı ‘50 yıldır süren bu çatışmayı çözme konusunda uluslararası toplumun yeni bir kararlılık ve azim gösterdiğini ortaya koyduğu için önemli’ olarak nitelendirdi.

Şu anda Fas'ın ayrıntılı ve güncellenmiş özerklik planını sunmasını ‘sabırsızlıkla’ beklediklerini söyleyen Staffan de Mistura, tüm taraflardan ‘ihtiyaç duyulması halinde BM’nin doğrudan veya dolaylı görüşmeler programı oluşturmasını sağlayacak öneriler sunmalarını’ isteyeceğini açıkladı.

Ayrıca, Rabat'ın tarihi olarak nitelendirdiği BMGK’nın kabul ettiği kararın, Fas'ın planına dayanan bir ‘çerçeve’ oluşturduğunu, ancak müzakereler için ‘herhangi bir sonuç öngörmediğini’ vurgulayan Staffan de Mistura, “Müzakerelere katılmanın, bunun mutlaka sonuçlarını kabul etmek anlamına gelmez. Önemli olan katılımdır. Bunun herkese hatırlatalım” ifadelerini kullandı.