Egzoz dumanı solumak beyni 2 saatte değiştiriyor

Egzozlardan çıkan gazların hava kirliliğine katkısı azımsanmayacak kadar fazla (Pixabay)
Egzozlardan çıkan gazların hava kirliliğine katkısı azımsanmayacak kadar fazla (Pixabay)
TT

Egzoz dumanı solumak beyni 2 saatte değiştiriyor

Egzozlardan çıkan gazların hava kirliliğine katkısı azımsanmayacak kadar fazla (Pixabay)
Egzozlardan çıkan gazların hava kirliliğine katkısı azımsanmayacak kadar fazla (Pixabay)

Kanadalı bilim insanları, egzoz dumanını solumanın beynin işleyişini iki saat içinde değiştirebileceğini keşfetti.
Bulgulara göre hava kirliliği beyindeki belirli bağlantıların zayıflamasına sebebiyet verebilir.
British Columbia Üniversitesi ve Victoria Üniversitesi'nden araştırmacılar, 25 sağlıklı yetişkini laboratuvar ortamında egzoz kaynaklı hava kirliliğine maruz bıraktı.
Bunun öncesinde ve sonrasında katılımcıların beyin taramaları da yapıldı.
Daha sonra katılımcılar, filtrelenmiş, temiz havaya da maruz bırakıldı ve aynı şekilde beyin taramalarından geçirildi.
Veriler, beyinde anıları düşünme ve hayal kurma gibi içsel düşüncelerle meşgulken aktifleşen VMA (varsayılan mod ağı) bölgesindeki bağlantıların hava kirliliğine maruz kaldıktan sonra zayıfladığını gösterdi.
Hakemli bilimsel dergi Environmental Health'de yayımlanan araştırmanın ortak yazarı, nöropsikolog Jodie Gawryluk, şöyle konuştu:
Bu değişikliklerin işlevsel etkilerini tam olarak anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç var ama insanların düşünme veya çalışma becerisine zarar vermesi olası.
Öte yandan, çalışmada gözlemlenen değişikliklerin geçici olduğu görüldü. Akciğerlere temiz hava girmeye başlayınca beyin fonksiyonlarının normale döndüğünü belirten araştırmacılar, bunu "iyi haber" diye niteledi.
Ancak bulgular, hava kirliliğine sürekli maruz kalmanın beyin üzerinde zararlı etkilere sahip olabileceğine de işaret ediyor.
Örneğin Çin'de yapılan son araştırmalar, hava kirliliğine maruz kalanların dil ve matematikte daha kötü puanlar aldığını ortaya koymuştu.
Araştırmanın bir diğer ortak yazarı Chris Carlsten, "Bilim insanları onlarca yıldır beynin hava kirliliğinin zararlı etkilerinden korunabileceğini düşündü. Dünyada türünün ilk örneği olan bu çalışma, hava kirliliği ve bilişsel yetenekler arasında bağlantı olduğu hipotezini destekleyen yeni kanıtlar sunuyor" dedi.
Independent Türkçe, Science Alert, British Columbia Üniversitesi 



Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
TT

Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)

Bilincin beynin hangi bölümünde olduğunu araştıran bilim insanları ilginç sonuçlara ulaştı. 

Kişinin kendisini, etrafını, deneyimlerini, duygularını anlamasını sağlayan bilinç, insan varlığının temel bileşenlerinden biri. 

Bilim insanları uzun zamandır bilincin beynin hangi bölümünde, nasıl meydana geldiğini anlamaya çalışıyor. Pek çok fikir ortaya atılırken halihazırda 30'a yakın teori olduğu tahmin ediliyor. 

Bunlar arasında en çok öne çıkan ikisiyse Küresel Çalışma Alanı Teorisi (GWT) ve Bütünleşik Bilgi Teorisi (IIT). Bunlardan ilki bilincin, beynin ön kısmında olduğunu ve buradaki kilit bölgeler duyusal bilgileri tüm beyne yaydığında bilinçli deneyimin ortaya çıktığını savunuyor. 

IIT ise beyindeki bilginin son derece entegre ve bütünleşik olduğunu ve bu şekilde bilinçli bir deneyimin mümkün olduğunu öne sürüyor.

Önde gelen hakemli dergi Nature'da 1 Mayıs Perşembe günü yayımlanan çalışmada bilim insanları, bu iki teoriyi test ederek hangisinin geçerli olduğunu bulmaya çalıştı. Bulgular, ikisinin de yetersiz olduğuna işaret ediyor. 

Max Planck Enstitüsü'nden Dr. Lucia Melloni ve ekip arkadaşları, ABD, Avrupa ve Çin'deki 12 laboratuvarda 256 kişiye çeşitli görüntüleri izleterek beyinlerindeki elektrik ve manyetik aktiviteyi ve kan akışını ölçtü. 

Katılımcıların bilinçli farkındalığını ölçmek için onlara çeşitli yüzler, nesneler ve semboller gösterildi. Katılımcılar ekranda belirli görüntüler belirdiğinde bir düğmeye bastı. Ekip katılımcıların beynini üç farklı yöntem kullanarak izledi.

Bulgular bilincin, beynin düşünmeyle ilişkili ön kısmından ziyade, görme ve işitmeyle bağlantılı duyusal bölgeleri içeren arka kortekste ortaya çıktığına işaret ediyor. 

Çalışma, beynin arka kısmındaki nöronlarla öndeki bölgeler arasındaki önemli bağlantılar saptasa da bilincin ana merkezinin arka kortekste olduğu fikrini destekliyor.

Araştırmada ayrıca IIT'nin öne sürdüğü gibi bilincin, beynin çeşitli bölümlerinin etkileşimi ve işbirliğiyle oluştuğunu destekleyen güçlü kanıtlar da bulunmadı. 

Makalenin başyazarlarından Christof Koch, "Burada kanıtlar kesinlikle arka korteks lehine. Bilinçli deneyimle ilgili bilgiler ön loblarda ya yoktu ya da arka kortekse kıyasla çok daha zayıftı" diyerek ekliyor: 

Bu durum, ön lobların zeka, yargılama, muhakemede kritik önem taşımasına karşın görme, bilinçli görsel algılama gibi konularda kritik bir rol oynamadığı fikrini destekliyor.

Araştırmacılar yeni çalışmanın komadaki veya bitkisel hayattaki hastalar açısından da önem taşıdığını ifade ediyor.  

Bu durumdaki hastalar birkaç gün boyunca yanıt vermediği zaman genellikle bilinçlerini kaybettikleri varsayılarak yaşam destek ünitesiyle bağları kesiliyor. Ancak geçen yıl yayımlanan bir çalışmada tepkisiz hastaların yaklaşık 4'te birinin bilinci olabileceği tespit edilmişti.

Bu araştırmaya gönderme yapan Koch "Bilincin beyindeki temelini bilmek, sinyal vermeden 'orada olmanın' bu gizli biçimini daha iyi saptamamızı sağlar" diyor. 

Independent Türkçe, Reuters, New York Times, SciTechDaily, Nature