Türkiye’deki yeni ‘oyun kurucu’ Sinan Oğan ikinci tur kime destek verecek?

Sinan Oğan Pazar günü Ankara’da düzenlediği basın toplantısında (Reuters)
Sinan Oğan Pazar günü Ankara’da düzenlediği basın toplantısında (Reuters)
TT

Türkiye’deki yeni ‘oyun kurucu’ Sinan Oğan ikinci tur kime destek verecek?

Sinan Oğan Pazar günü Ankara’da düzenlediği basın toplantısında (Reuters)
Sinan Oğan Pazar günü Ankara’da düzenlediği basın toplantısında (Reuters)

Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 5,47 oy alan ATA İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan, ikinci turun kilit ismi oldu.

28 Mayıs’ta yapılacak ikinci turda yarışacak olan Cumhur İttifakı’nın adayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Millet İttifakı’nın adayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Oğan’ın aldığı oy yüzdesine ihtiyacı var.

Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı’nın açıkladığı sonuçlara göre, Erdoğan ilk turda oyların yüzde 49,51’ini, Kılıçdaroğlu ise yüzde 44,88’ini aldı.

 

Tabii ki, Oğan’ın aldığı 2 milyonun üzerindeki oyun tamamının ikinci turda yarışan iki adaydan birine gideceği düşünülemez.

Oğan’ın aldığı oyların bir bölümünün, seçimden üç gün önce ‘iftira furyasına’ maruz kaldığını söyleyerek adaylıktan çekilen Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce’nin seçmenlerinden geldiği de biliniyor.

Desteğin bedeli ne olacak?

Bu süreçte akıllara gelen soru şu; Oğan’ın oyları ikinci turda kime gidecek?

Oğan, ilk turda aldığı oyların kime gideceğine henüz karar vermedi, çünkü bu konuyu ATA İttifakı partileriyle istişare etmesi gerekiyor. Ancak Oğan ilk turdan önce yaptığı açıklamada, ittifakın ikinci turda hiçbir adaya ‘bedelsiz’ oy vermeyeceğini açıkça belirtti.

Oğan bu konuda yaptığı açıklamada, “Seçim ikinci tura kalırsa masaya bedavaya oturmayız. Bakanlık, cumhurbaşkanı yardımcılığı gibi taleplerimiz olacak. Olursa katılırız olmazsa, anlaşamazsak yolumuza bakacağız” dedi.

Ayrıca, “Şu an bir karar vermemiz mümkün değil. Bizim alacağımız tavır kesinlikle milletten yana olacaktır. Destek vereceğimiz partiler terörden uzak olmalı” ifadelerini kullandı.

Milliyetçiler, Kılıçdaroğlu’na destek veren HDP’yi PKK’nın bir kolu olarak görüyor. Aynı zamanda Erdoğan’ı destekleyen HÜDAPAR’a da uzak duruyor.

Oğan, Batı medyasının ‘HDP’ye taviz vermeye devam etmesi’ halinde Kılıçdaroğlu’nu ikinci turda destekleyemeyeceği yönündeki haberlerini yalanladı.

İki temel koşul

Oğan, 1-2 gün içerisinde istişareleri tamamlayıp ondan sonra kararlarını açıklayacaklarını söyleyerek, şu ifadeleri kullandı;

“İstişare yapacağız. Bugün hem Ata İttifakı'nın bileşenlerini toplantıya davet ettim hem de beraber hareket ettiğim yol arkadaşlarımı davet ettim. Bugün her iki kesimle de ortak bir istişare toplantısı yapacağız. Bu istişarelerimiz devam edecek ve en kısa sürede inşallah bir neticeye varacağız. Bu netice, Sinan Oğan'ın kararı olmayacak, bir ortak aklın kararı olacak.  Elbette kırmızı çizgilerimiz var. Başta terörle mücadele, terör örgütlerinin desteklediği siyasi partilerle araya mesafe koyma, sığınmacıların gönderilmesi gibi bir takım şartlarımız var.”

Oğan ayrıca, “Biz ne demiştik; ‘Türk milletçileri bu seçimin tam göbeğinde olacak’ demiştik. Biz ‘HDP ve HÜDA PAR bu seçimde kilit olamayacak’ demiştik. ‘Biz bu seçimin belirleyeni olacağız’ demiştik. Biz istediğimiz bütün hedeflere vardık. Bundan sonra biz Türkiye’nin bir krize ve siyasi çalkantıya girmemesi için bütün sorumluluğu üstleneceğiz ve alacağız” dedi.

Genel olarak, şu anda tutuklu olan HDP eski eşbaşkanı Selahattin Demirtaş gibi, seçimlerde yeni yüzler ortaya çıkabiliyor.

Demirtaş, partisi meclise girdiğinde, ülkedeki Kürt partilerinin tarihinde ilk kez yüzde 10 barajını aştı.

Oğan’ı aday gösteren Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ da Türkiye’deki Suriyeli mültecilere yönelik sert duruşuyla biliniyor.

Iğdır'ın Melekli beldesinde doğan Oğan, siyasi kariyerine MHP’de başladı ve 2011 genel seçimlerinde MHP’den Iğdır Milletvekili seçildi.

Oğan’ın, MHP Genel Başkanı Devler Bahçeli ile, Kasım 2015’te yapılan erken seçimlerin ardından Erdoğan’ı destekleyen yeni bir politika benimsemeye karar verene kadar ile iyi bir ilişkisi vardı.

Oğan ile ilgili seçimlerin ortaya koyduğu paradoks, milletvekili olduğu memleketi Iğdır’da kendisinin sadece yüzde 12 , Kılıçdaroğlu’nun ise yüzde 60’ın üzerinde oy alması oldu.

Ancak Oğan’ın yaklaşık 2 milyon 800 bin seçmenden aldığı oy, Erdoğan veya Kılıçdaroğlu lehine teraziyi değiştirecek durumda.



Somali'de Türk kuvvetlerinin konuşlandırılmasının askeri ve siyasi sonuçları

Somali'ye konuşlandırılması beklenen Türk askerlerinin toplam sayısının 2 bin 500'ü aşabileceği belirtiliyor (AFP)
Somali'ye konuşlandırılması beklenen Türk askerlerinin toplam sayısının 2 bin 500'ü aşabileceği belirtiliyor (AFP)
TT

Somali'de Türk kuvvetlerinin konuşlandırılmasının askeri ve siyasi sonuçları

Somali'ye konuşlandırılması beklenen Türk askerlerinin toplam sayısının 2 bin 500'ü aşabileceği belirtiliyor (AFP)
Somali'ye konuşlandırılması beklenen Türk askerlerinin toplam sayısının 2 bin 500'ü aşabileceği belirtiliyor (AFP)

Mahmud Ebu Bekir

Somali medyası, yaklaşık 500 asker taşıyan iki Türk askeri uçağının, Ankara ile Mogadişu arasında artan askeri iş birliğini yansıtacak şekilde, Somali'nin başkenti Mogadişu'daki Aden Adde Uluslararası Havalimanı'na ulaştığını bildirdi.

Somali'ye konuşlandırılması beklenen Türk askerlerinin toplam sayısının 2 bin 500'ü aşabileceği belirtiliyor. Resmi bir açıklama yapılmamış olsa da Türk medya kaynakları bu yıl toplam asker sayının 5 bini bulabileceğine işaret ediyor.

Bu kuvvetler, Somali hükümetinin eş-Şebab hareketine karşı operasyonlarını yoğunlaştırdığı bir dönemde Mogadişu’ya ulaştı. Hükümet, Türk savaş uçaklarının hava desteğiyle harekete ait hedeflere yönelik saldırılar gerçekleştiriyor.

Temmuz 2024'te Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzaladığı Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Somali'de iki yıl süreyle konuşlanmasına izin veren tezkereyi onaylamıştı. Bu adım, bölgesel ve uluslararası ortaklarla iş birliği yaparak, Somali Federal Hükümeti'nin terörle mücadele çabalarına destek sağlamayı amaçlıyor.

Mogadişu ile Ankara arasında son dönemde imzalanan anlaşmaların özellikle bir yandan Somali-Etiyopya anlaşmazlığının, diğer yandan da Kızıldeniz Havzası'ndaki bölgesel gerginliğin yaşandığı bir döneme denk geldiği göz önüne alındığında gözlemciler, Türk kuvvetlerinin misyonunun yalnızca terörle mücadeleyle sınırlı olmadığını, bunun siyasi, askeri ve ekonomik sonuçları da olduğunu düşünüyor.

Addis Ababa'nın Somaliland bölgesi ile denize erişim ve iki askeri üs kurmak amacıyla imzaladığı mutabakat zaptının ardından Mogadişu, Etiyopya'nın Somali kıyılarına yönelik müdahalelerinin önüne geçmek için bölgesel ittifaklar kurmaya çalışıyor. Mutabakat zaptı Etiyopya’nın bunlar karşılığında Somaliland'ın bağımsızlığını tanıyıp, uluslararası alanda tanınmayan bu Somali bölgesinin uluslararası toplum tarafından mümkün olan en üst düzeyde tanınması için uluslararası forumlarda çaba göstermesini öngörüyor.

Güvenlik endişeleri

Afrika Boynuzu uzmanı Abdurrahman Seyyid ise Türk kuvvetlerinin Mogadişu'ya gelişinin, son dönemde Somali devletine karşı bir dizi askeri eylem düzenleyen Somalili terör örgütü Şebab'ın ilerleyişini durdurmak amacıyla Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud'un acil talebi üzerine gerçekleştiğini düşünüyor.

Seyyid, bu hareketin yönetimin dizginlerini ele geçirmesinin Somali'nin ulusal ve bölgesel istikrarının daha da kötüleşmesine yol açabileceğine inanıyor. Bunun yanı sıra ülkedeki Türk çıkarlarını, özellikle madencilik ve Somali kıyılarında petrol arama faaliyetlerini tehdit ettiğini belirtiyor. Ona göre Ankara, altyapı yatırımlarına katkıda bulunarak ve ekonomiyi canlandırarak Somali hükümetinin güvenlik, askeri ve ekonomik alanlardaki çabalarını desteklemekten de çekinmedi. Ayrıca Somalili öğrencilere Türk üniversitelerine kayıt imkânı sağlanarak iki ülke arasında bilimsel alanda da iş birliği bulunuyor. Buna bir de 2 bin 500 askere varan askeri iş birliği anlaşması ekleniyor. Seyyid, Türkiye'nin hayati jeopolitik ve ekonomik çıkarları olan bölgesel bir güç olduğunu, Akdeniz, Kızıldeniz, Ortadoğu ve Orta Asya gibi dünyanın birçok bölgesinde fırsatları değerlendirip nüfuzunu artırmayı hedeflediğini belirtiyor.

Afrika Boynuzu uzmanı, Somali'nin Hint Okyanusu'na en uzun kıyı şeridine ve Kızıldeniz ile Aden Körfezi bölgesine kadar uzanan stratejik bir coğrafi alana sahip olduğunu belirtiyor. Bunun da bilhassa uluslararası seyrüsefer açısından stratejik bir geçiş noktası olan Kızıldeniz havzasında yaşanan gerginlikler göz önüne alındığında, uluslararası ve bölgesel planlarda stratejik önemini iki katına çıkardığını ifade ediyor.

Seyyid’e göre Somali birçok alanda Türkiye'nin desteğine ve iş birliğine ihtiyaç duyuyor. Mogadişu ayrıca Türkiye'yi, özellikle Etiyopya ve Kenya'nın yayılmacı emelleri karşısında Somali çıkarlarını savunmada güvenilir ve sadık bir müttefik olarak görüyor. Zira Türkiye'nin müttefiklerini savunma konusunda ciddi bir geçmişi var. Trablus'taki Libya hükümetinin Halife Hafter güçlerinin eline geçmesini engellemedeki rolü, Azerbaycan'ın 30 yıllık Ermeni işgali sonrasında Dağlık Karabağ'daki topraklarını geri almasına verdiği destek buna örnek verilebilir.

Güvenli ittifak

Seyyid, Ankara'nın Suriye, Azerbaycan ve Libya gibi çatışma bölgelerinde koordinasyon yeteneğini kanıtladığını, başka ülkelerle karşı karşıya geldiğinde bile, çoğu zaman bir iş birliği ve çatışmasızlık formülü bularak, Türkiye ile bölge ülkeleri arasında herhangi bir çatışma ihtimalini ortadan kaldırdığını düşünüyor. Dahası anlaşma iki bağımsız devlet arasında yapılmış olup, belirli bir devleti hedef almıyor ve güvenliğin sağlanması ile terörle mücadele alanlarında iki başkentin hayati çıkarlarına odaklanıyor.

Seyyid, son dönemde Kızıldeniz ülkelerinde bölgede artan yabancı askeri varlığına ilişkin bir hassasiyet oluştuğunu ve bu hassasiyetin, onları Kızıldeniz Ülkeleri Forumu adı altında bir oluşum kurmak zorunda bıraktığını belirtiyor. Ancak forum henüz kuruluş aşamasında ve bölgesel bir güvenlik sistemi oluşturacak çerçeve ve yapılar henüz tamamlanmadı. Ayrıca Türkiye, Etiyopya'da ekonomik varlığı, Sudan'da güvenlik ve askeri varlığı ve Somali ile yıllardır süren kapsamlı iş birliği ile bölgedeki nüfuzunu pekiştirme konusunda bu forumdan önce davrandı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre bundan dolayı Türkiye’yi Kızıldeniz ve Afrika Boynuzu denkleminin dışında tutmak zor. Afrika Boynuzu uzmanı Abdurrahman Seyyid, hayati çıkarları ile çatışmadığı sürece Türkiye’nin katılımının bu ülkeler için doğrudan bir endişe yaratmasının muhtemel olmadığını söylüyor.

Jeopolitik etkiler

Somalili siyasi analist İdi Muhammed ise Mogadişu'yu Ankara'ya bağlayan stratejik çıkarlar göz önüne alındığında, Türk askeri misyonunun görevinin terörizm ve organize suç ile mücadeleye odaklandığını düşünüyor. Somali'de inşaat ve altyapı gelişimine yönelik katkılarına ilave olarak, özellikle petrol arama ve madencilik alanlarında artan Türk yatırımlarına dikkat çekiyor.

Muhammed, Türk askeri varlığının misyonunun terörle mücadele ve Somali'deki Türk çıkarlarını koruma gibi güvenlik boyutuyla sınırlı olmasına rağmen, Somali kıyılarını bölgesel emellerden korumak da dahil olmak üzere birçok jeopolitik anlamı olduğunu da vurguluyor. Etiyopya'nın, ülkenin kuzeyindeki ayrılıkçı bölge ile imzaladığı mutabakatla Somali kıyılarını işgal etme ve kalıcı askeri üsler kurma çabaları da bu emellere dahil.

Muhammed, Türk askeri gücünün Somali'nin birliğini ve tüm toprakları üzerindeki egemenliğini korumaya katkı sağlayacağını vurguluyor. Buna ilaveten, Somali egemenliğindeki liman hizmetlerinden Etiyopya'nın yararlanmasını öngören Addis Ababa ile Mogadişu arasındaki Ankara Anlaşması'nın aslına sadık bir şekilde uygulanmasını sağlamaya yönelik katkısının da altını çiziyor.

Siyasi analist, Türk askeri varlığının, Kızıldeniz'de bulunan bölgesel ve uluslararası güçlerle, özellikle Cibuti'deki yabancı üslerle, uluslararası nakliye yolu olarak Kızıldeniz'in girişlerini güvence altına almak amacıyla, koordinasyon fırsatları yaratabileceğini ifade ediyor. Zira dünya deniz ticaretinin yüzde 12'si, Asya-Avrupa ticaretinin ise yaklaşık yüzde 40'ı buradan geçiyor.

Muhammed, Türk kuvvetlerinin Somali'ye konuşlandırılmasının, Afrika Boynuzu ve Kızıldeniz bölgesindeki aşırılıkçı grupların oluşturduğu tehdidi azaltacağına dikkati çekiyor. Nitekim el-Kaide örgütünün Doğu Afrika'daki bir kolu olan Somalili Şebab hareketi son dönemde varlığını güçlendirdi ve eylemlerini artırdı. Bu eylemlerinden biri de Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’in orada bulunduğu bir sırada Mogadişu Havaalanı’nı hedef alan saldırısıydı. Bu da Somali hükümetinin Türk kuvvetleriyle koordineli olarak hareketin mevzilerine karşı şiddetli saldırılar düzenlemesini gerektirdi. Zira hareketin askeri kabiliyetlerini geliştirdiği ve birçok cephede ilerlediği yönünde haberler geliyor.

İdi Muhammed, Türk kuvvetlerinin Kızıldeniz Havzası'nda yaşanan gerginlikte olumsuz bir rolünün olduğu iddialarını reddediyor. Türkiye’nin, Suudi Arabistan, Ürdün, Eritre ve Sudan ile iyi ilişkilere sahip olduğunu, ayrıca Mısır ile de yakın zamanda ilişkilerini normalleştirdiğini belirtiyor. Dahası Etiyopya'nın Kızıldeniz'de askeri üs kurma planlarına karşı çıkan kararlı duruş ile kıyaslandığında, Somali ile Türkiye arasındaki Türk kuvvetlerinin konuşlandırılması anlaşmasının, Kızıldeniz'e kıyısı olan ülkelerde herhangi bir sonuca ve tepkiye neden olmadığını söylüyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.