Tunus parlamentosu Nahda Hareketi'ni terör listesine dahil etmeyi planlıyor

Bir grup milletvekili, partinin kapatılması için kınama imzaları toplamaya çalışıyor

Milletvekilleri, Ennahda Hareketi'ni siyasi sahneden uzaklaştırmak için çabalıyorlar / Fotoğraf: Tunus Parlamentosu
Milletvekilleri, Ennahda Hareketi'ni siyasi sahneden uzaklaştırmak için çabalıyorlar / Fotoğraf: Tunus Parlamentosu
TT

Tunus parlamentosu Nahda Hareketi'ni terör listesine dahil etmeyi planlıyor

Milletvekilleri, Ennahda Hareketi'ni siyasi sahneden uzaklaştırmak için çabalıyorlar / Fotoğraf: Tunus Parlamentosu
Milletvekilleri, Ennahda Hareketi'ni siyasi sahneden uzaklaştırmak için çabalıyorlar / Fotoğraf: Tunus Parlamentosu

Hammadi Mamari 

Tunus'taki İslami referanslı Nahda Hareketi, yeni bir krizle karşı karşıya duruyor. Bir milletvekili grubu, hareketi terörist bir örgüt olarak sınıflandırmak için bir siyasi liste yayınlama kararı aldı.

Nahda Hareketi, özellikle lideri Raşid el-Gannuşi'nin ülke içinde iç savaşı kışkırttığı iddialarıyla tutuklanmasının ardından, 25 Temmuz 2021'den beri varoluşsal bir mücadele veriyor.

Nahda Hareketi'nin tasfiyesini talep etmek

Halk Meclisi üyesi Fatma el-Mesdi, konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı:

Milletvekilleri Ennahda Hareketi’ni terörist olarak sınıflandıran bir siyasi liste üzerinde imza atmaya hazırlanıyor. Bu liste aynı zamanda yabancı finansman şüpheleri ve siyasi suikastlara karışması nedeniyle hareketin dağıtılmasını talep etmeyi amaçlıyor. Bu tür eylemler yasalarca suç olarak kabul ediliyor. Bu liste 25 Temmuz anısı ve şehit Muhammed el-Berahimi suikastının 10. yıl dönümü münasebetiyle Tunus halkına bir armağan olacak. 

Peki bu siyasi listenin sonuçları ve Nahda Hareketi'ne etkileri neler?

Listede, son on yılda halka karşı suç işleyen herkesin hesap vermesi ve ulusal kurumların Nahda Hareketi'nin devam ettirdiği ihlallerden kurtarılarak doğru egemenlik kavramına ulaşmak için çalışılması gerektiği yer alıyor.

Liste, parlamento da dahil olmak üzere ulusal kurumları bu yaklaşıma katılmaya çağırıyor.

Gazeteci, yazar Muhammed Salih el-Ubeydi konuyla ilgili şu ifadelere yer verdi:

Milletvekilleri, cumhurbaşkanının tutuklanmasının ardından kendi işlerini yönetmede yaşadığı iç kriz ve 25 Temmuz 2021 sonrasında siyaset sahnesindeki konumuyla ilgili yaşadığı dış kriz de dahil olmak üzere birçok krizle karşı karşıya olan Ennahda hareketi üzerinde daha fazla baskı kurmaya çalışıyor. Bu liste, bölünmüş bir politik ortamda sembolik bir öneme sahiptir. Ennahda Hareketi, lideri ve diğer yöneticilerine yöneltilen dış finansman ve teröre katılım suçlamalarının kanıtlanması durumunda yargı yoluyla dağıtılma tehdidi altında artan baskılara maruz kalmaktadır. Ennahda hareketi, faaliyetlerinin kısıtlanması, ofislerinin kapatılması ve liderlerinin tutuklanması nedeniyle etkisini ve tabanını daha fazla kaybediyor. Bu da kaçınılmaz olarak değişen siyasi haritadaki varlığının giderek küçülmesine yol açacak.

"Hukuk partileri feshedebilir"

Hâkim ve hukuk araştırmacısı Ferid bin Cuha, söz konusu listenin yasal okumasını şöyle yaptı:

Hukuk parti ayrımı yapmaz, partileri sınıflandırmaz. Ancak belirli siyasi örgüt üyelerinin terör eylemleri veya şiddet kullanmaları durumunda, o siyasi örgüte mensup kişilerin suçlanmasına yol açabilir ve bu da tabii ki bu kişilerin bağlı olduğu siyasi yapıyı etkiler. Bu fiillerin şahsi olması ve zanlıların mensubu olduğu siyasi oluşumla ilgisi olmaması halinde parti suçlanamaz. Ancak, suçlamalar doğrulandığında ve yargı tarafından mahkûm edildiklerinde, bu doğrudan parti üzerinde etkili olabilir ve parti yargı kararıyla feshedilebilir.

Hareketten eleştirel sesler yükseldi

Diğer yandan Nahda Hareketi, Tunus'taki suikastlerle herhangi bir bağlantısı olduğu iddiasını reddetti ve kendisine karşı mahkemeye verilecek dosya veya belgesi olan herkesi bu belgeleri sunmaya çağırdı, beyhude suçlamalara ve hareketin şeytanlaştırılmasına son verilmesi çağrısında bulundu.

Eski milletvekili ve hareketin liderlerinden Yemine ez-Zağlami, harekete karşı oluşan muhalif tavırları şöyle eleştirdi:

Milletvekillerinin yaptıkları siyasi bir duruşun ifadesidir. Bu listenin yasal dayanağını göstermek zorundalar. Böyle girişimlerle başarısızlıklarını örtbas etmeye çalışıyorlar. Ennahda hareketi Tunus'un bağımsız bir yargıya sahip olduğunu düşünüyor. Yargı, üzerindeki baskılara rağmen hala kararlıdır ve hareketi dağıtabilecek tek mercii de odur. Milletvekilleri böyle bir girişimle çıkmaza düştü, bu sebeple siyasi puan kazanmaya çalışıyorlar. Öncelik ekonomik ve sosyal olarak zorlu durumda olan ülkenin şartlarının düzeltilmesi olmalıdır. Kin ve tasfiye politikalarını aşmak ve diyaloga yönelmek, Tunus'u tehdit eden zorluklara ve risklere karşı uyanık olmayı gerektirir.

Hareketin yönetiminden de şu şekilde bir açıklama yapıldı:

Hareket diğer bazı partiler gibi gizlilik içinde faaliyet gösteriyordu ve bu partiler tacize ve hapis cezasına rağmen siyasi faaliyete ve halk tabanına sahipti. Eğer yetkililer, hareketi gizlice çalışmaya zorlamak istiyorsa, bunu yapabilirler.

Nahda Hareketi'nin lideri Raşid Gannuşi'nin tutuklanmasının ardından İçişleri Bakanı Kemal el-Fakih, 1978 tarihli Olağanüstü Hal Yasası'na dayanarak hareketin genel merkezi ve Tunus'taki tüm bürolarında toplantı yapılmasını yasaklayan bir karar aldı.

Güvenlik güçleri de hareketin merkez ofislerini ülkenin çeşitli bölgelerinde kapattı.

Hareket, merkez ofisin kapatılmasını ve diğer ofislerin denetime tabi tutulmasını reddeden bir bildiri yayımladı ve bu kararın, hareketin politik etkinliğinin "meşru bir şekilde engellenmesi" olduğunu belirtti.

 

Independent Arabia - Independent Türkçe



Irak’ta Koordinasyon Çerçevesi eski bir başbakanı hükümete liderlik etmesi için görevlendirmeyi değerlendiriyor

Koordinasyon Çerçevesi liderleri, kendilerini yeni Irak parlamentosundaki "en büyük blok" olarak ilan eden bir bildiri imzaladılar, (INA)
Koordinasyon Çerçevesi liderleri, kendilerini yeni Irak parlamentosundaki "en büyük blok" olarak ilan eden bir bildiri imzaladılar, (INA)
TT

Irak’ta Koordinasyon Çerçevesi eski bir başbakanı hükümete liderlik etmesi için görevlendirmeyi değerlendiriyor

Koordinasyon Çerçevesi liderleri, kendilerini yeni Irak parlamentosundaki "en büyük blok" olarak ilan eden bir bildiri imzaladılar, (INA)
Koordinasyon Çerçevesi liderleri, kendilerini yeni Irak parlamentosundaki "en büyük blok" olarak ilan eden bir bildiri imzaladılar, (INA)

Şii Koordinasyon Çerçevesi’nin anayasal sınırlar içinde, en fazla üç ay içinde yeni hükümeti kurma sürecinde karşılaştığı karmaşıklıklar göz önüne alındığında, "çerçeve" güçlerine yakın üst düzey bir yetkili, yeni hükümete eski bir başbakanın liderlik etmesi olasılığını dışlamıyor.

Yetkili, Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, Şii güçlerin "özellikle mevcut ve beklenen yerel ve bölgesel zorluklar göz önüne alındığında, ülkenin en üst düzey yürütme pozisyonunu üstlenecek deneyimli bir isim istediklerini" söyledi. Yetkili, "Koordinasyon Çerçevesi içindeki güçlerin, daha önce başbakanlık yapmış olan Nuri el-Maliki, Muhammed es-Sudani, Haydar el-İbadi veya Mustafa el-Kazımi gibi isimlerden birini ve daha az ölçüde, Ekim protestolarının ardından görevinden alınan Adil Abdul-Mehdi'yi seçebileceği" olasılığını da dışlamadı.


Lübnan Genelkurmay Başkanı: Ordunun temel amacı istikrarı sağlamaktır

Lübnan Genelkurmay Başkanı General Rudolf Heykel, 15 Aralık 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Tire şehrinde bulunan Güney Litani Komutanlığı'nda, ordunun Güney Litani bölgesindeki planının ilk aşamasının uygulanmasını incelemek üzere düzenlenen saha gezisi sırasında büyükelçiler, maslahatgüzarlar ve askeri ataşeler arasında duruyor (Lübnan ordusunun X sayfası)
Lübnan Genelkurmay Başkanı General Rudolf Heykel, 15 Aralık 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Tire şehrinde bulunan Güney Litani Komutanlığı'nda, ordunun Güney Litani bölgesindeki planının ilk aşamasının uygulanmasını incelemek üzere düzenlenen saha gezisi sırasında büyükelçiler, maslahatgüzarlar ve askeri ataşeler arasında duruyor (Lübnan ordusunun X sayfası)
TT

Lübnan Genelkurmay Başkanı: Ordunun temel amacı istikrarı sağlamaktır

Lübnan Genelkurmay Başkanı General Rudolf Heykel, 15 Aralık 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Tire şehrinde bulunan Güney Litani Komutanlığı'nda, ordunun Güney Litani bölgesindeki planının ilk aşamasının uygulanmasını incelemek üzere düzenlenen saha gezisi sırasında büyükelçiler, maslahatgüzarlar ve askeri ataşeler arasında duruyor (Lübnan ordusunun X sayfası)
Lübnan Genelkurmay Başkanı General Rudolf Heykel, 15 Aralık 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Tire şehrinde bulunan Güney Litani Komutanlığı'nda, ordunun Güney Litani bölgesindeki planının ilk aşamasının uygulanmasını incelemek üzere düzenlenen saha gezisi sırasında büyükelçiler, maslahatgüzarlar ve askeri ataşeler arasında duruyor (Lübnan ordusunun X sayfası)

Lübnan Genelkurmay Başkanlığı tarafından dün, Güney Litani bölgesinde ordunun planının ilk aşamasının uygulanmasını incelemek üzere büyükelçiler, maslahatgüzarlar ve askeri ataşeler için düzenlenen saha gezisi sırasında, Lübnan Genelkurmay Başkanı General Rudolf Heykel, ordunun temel amacının istikrarı sağlamak olduğunu vurguladı.

Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre General Heykel, ‘ordunun birincil hedefinin istikrarı sağlamak olduğunu, ancak İsrail'in Lübnan topraklarını işgalinin devam ettiğini ve saldırıların sürdüğünü’ belirtti.

General Heykel, ‘gezinin amacının, ordunun Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 1701 sayılı kararı ve ateşkes anlaşmasını uygulamaya ve sınırlı imkanlarına rağmen kendisine verilen görevleri yerine getirmeye kararlı olduğunu teyit etmesi olduğunu’ belirtti.

Katılımcıları bizzat karşılayarak, ‘Lübnan’a gösterdikleri ilgi nedeniyle temsil ettikleri kardeş ve dost ülkelere minnettarlığını’ dile getiren General Heykel, ‘halkın, Lübnan toplumunun tüm bileşenleri gibi orduya güvendiğini’ belirtti.

Gezi sırasında, ordunun Lübnan’ın çeşitli bölgelerindeki görevleri, Güney Litani bölgesindeki genel durum ve BM Lübnan Geçici Gücü (UNIFIL) ile iş birliği ilişkilerinin yanı sıra Düşmanlıkların Durdurulması Anlaşması İzleme Komitesi (Mekanizma) ile koordineli olarak ordunun bu bölgedeki planının ilk aşamasının uygulanması hakkında da bilgi verildi.


İsrail güçleri Batı Şeria'da Filistinli bir çocuğu öldürdü

Batı Şeria'da askeri operasyon sırasında İsrail askerleri (AFP)
Batı Şeria'da askeri operasyon sırasında İsrail askerleri (AFP)
TT

İsrail güçleri Batı Şeria'da Filistinli bir çocuğu öldürdü

Batı Şeria'da askeri operasyon sırasında İsrail askerleri (AFP)
Batı Şeria'da askeri operasyon sırasında İsrail askerleri (AFP)

Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail ordusunun dün Beytüllahim'in güneydoğusundaki Tuqu' kasabasında düzenlediği bir baskın sırasında 16 yaşındaki bir Filistinli çocuğu vurarak öldürdüğünü açıkladı. Bu olay, İsrail işgali altındaki Batı Şeria'da son dönemde yaşanan şiddet dalgasındaki son olaylardan biri oldu.

Resmi Filistin haber ajansı WAFA, Tuqu' kasaba meclisi başkanının, İsrail güçlerinin dün gece kasaba merkezinde toplanıp "ayrım gözetmeksizin" ateş açmasının ardından çocuğun vurulduğunu söylediğini belirtti.

Ajans, ordunun Ammar Yasir Sabah adlı çocuğu göğsünden gerçek mermiyle vurduğunu ve çocuğun hastaneye kaldırıldığını, ancak hayatını kaybettiğini ifade etti.

Batı Şeria'da şiddet bu yıl ve Ekim 2023'te başlayan iki yıllık Gazze Şeridi savaşından bu yana tırmanmıştır. İsrail yerleşimcilerinin Filistinlilere yönelik saldırıları keskin bir şekilde artarken, ordu hareket özgürlüğüne yönelik kısıtlamaları sıkılaştırdı ve birçok şehirde büyük çaplı baskınlar düzenledi. Birleşmiş Milletler'e göre 7 Ekim 2023 ile 14 Kasım 2025 tarihleri ​​arasında Batı Şeria'da 1000'den fazla Filistinli öldürüldü.

 İsrail askerleri, Batı Şeria'daki Ramallah yakınlarındaki el-Amari mülteci kampına düzenlenen askeri baskın sırasında mevzi alıyor (AFP)İsrail askerleri, Batı Şeria'daki Ramallah yakınlarındaki el-Amari mülteci kampına düzenlenen askeri baskın sırasında mevzi alıyor (AFP)

Aynı dönemde Batı Şeria'da 59 İsrailli öldürüldü. Şarku’l Avsat’ın Resmi Filistin verilerinden aktardığına  göre bu yıl Batı Şeria'da, İsrail güçleri tarafından öldürülenler arasında 53 Filistinli çocuk da bulunuyor.

Batı Şeria'da yaklaşık 2,7 milyon Filistinli, İsrail askeri işgali altında sınırlı bir özerklik içinde yaşıyor. Yüz binlerce İsrailli de buraya yerleşmiş durumda.

Uluslararası toplumun büyük çoğunluğu, İsrail'in 1967 savaşında ele geçirdiği topraklara inşa edilen yerleşimleri yasadışı olarak kabul ediyor ve BM Güvenlik Konseyi'nin çeşitli kararları, İsrail'i tüm yerleşim faaliyetlerini durdurmaya çağırdı. İsrail, yerleşimlerin yasadışı olduğunu reddediyor ve toprakla olan dini ve tarihi bağlarını gerekçe gösteriyor. İsrail güçleri mülteci kamplarını boşaltarak binlerce Filistinliyi evlerinden zorla çıkardı ve Batı Şeria'daki bazı şehirlerde on yıllardır varlığını sürdürüyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü, geçen kasım ayında İsrail'i Batı Şeria'daki zorla tahliyeler olarak nitelendirdiği eylemler nedeniyle savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar işlemekle suçladı.