ABD ve İsrail Suriye’nin güney ve doğusuna hava saldırısı düzenledi

ABD’ye ait iki F-15 savaş uçağı (Arşiv)
ABD’ye ait iki F-15 savaş uçağı (Arşiv)
TT

ABD ve İsrail Suriye’nin güney ve doğusuna hava saldırısı düzenledi

ABD’ye ait iki F-15 savaş uçağı (Arşiv)
ABD’ye ait iki F-15 savaş uçağı (Arşiv)

ABD birkaç hafta içinde ikinci kez, Suriye’nin doğusunda İran Devrim Muhafızları ve ona bağlı grupların kullandığı bir silah deposunu hedef aldı.

İsrail’e ait savaş uçakları ise, ülkenin güneyindeki Suveyda’da bulunan Suriye hava savunma tesislerine hava saldırıları düzenledi.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) Direktörü Rami Abdurrahman AFP’ye yaptığı açıklamada, “İran yanlısı milis gruplar için çalışan dokuz kişi, ABD’nin Deyr-i Zor kentinde askeri alanlar ve silah deposu da dahil olmak üzere bu grupların bulunduğu yerlere düzenlediği hava saldırılarında öldü” dedi.

Savunma Bakanı Lloyd Austin dün yaptığı açıklamada, saldırıların iki F-15 savaş uçağı tarafından, ABD kuvvetlerine yönelik Irak ve Suriye’deki son saldırılara yanıt olarak gerçekleştirildiğini söyledi.

Austin, Hava Kuvvetleri’nin Suriye’nin doğusunda İran’a bağlı bir silah deposuna meşru müdafaa amacıyla hava saldırısı düzenlediğini dile getirdi.

Savunma Bakanı, “Başkan (Joe Biden) için hiçbir şey ABD birliklerinin güvenliğinden daha önemli değildir ve bugünkü saldırı emri, ABD’nin kendisini, güçlerini ve çıkarlarını koruyacağı yönünde açık bir mesajdır” diye ekledi.

ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM) da, Suriye'de İran'a yakın gruplara hava saldırısı düzenlediğini duyurdu.

CENTCOM’un X platformundaki sayfasından yapılan açıklamada, söz konusu hava saldırısının, İran Devrim Muhafızları ve ona yakın gruplar tarafından kullanılan bir tesise yapıldığı bilgisi verildi.

Açıklamada, hava saldırısının Suriye ve Irak’ta ABD vatandaşlarına yönelik düzenlenen saldırılara karşılık olduğu belirtdi.

CENTCOM’un açıklamasında ayrıca, “Saldırıların sorumlularına karşı halkımızı savunmak için gerekli her türlü tedbiri alacağız ve kendi seçeceğimiz yer ve zamanda karşılık vereceğiz” ifadeleri yer aldı.

Irak’taki silahlı gruplar, Suriye’nin Haseke kentinin güneyindeki Şaddadi’deki ABD üssünü silahlı insansız hava araçlarıyla (SİHA) hedef aldıklarını duyurdu.

Irak’taki İslami Direniş adlı grup, doğrudan üssü vurduklarını açıkladı.

SOHR, kimliği belirlenemeyen bir uçağın, Suriye’nin doğusundaki Deyr-i Zor kentindeki askeri karargahı ve bir silah deposunu hedef aldığını bildirdi.

SOHR Direktörü Rami Abdurrahman, “İsrail’in Akraba ve Seyyide Zeybeb yakınındaki çiftliklere ve Hizbullah’a ait diğer alanlara düzenlediği saldırılarda İran’a yakın, Suriyeli olmayan üç milis öldü” dedi.

SOHR, Akraba kasabasında Şam Uluslararası Havaalanı’na 10 kilometreden fazla uzaklıkta askeri bir havaalanının bulunduğunu belirtti.

İsrail’in ülkenin güneyindeki Suveyda’da bulunan Suriye hava savunma tesislerini de vurduğunu da ekledi.

Suriye resmi haber ajansı SANA’ya göre, İsrail’in güney bölgesindeki noktaları hedef alan hava saldırıları sonucu maddi hasar meydana geldi.

SANA’ya konuşan askeri bir kaynak, “Bugün saat 22.50 sıralarında düşman İsrail, Lübnan’ın Baalbek yönünden güney bölgesindeki bazı askeri noktaları hedef alan bir hava saldırısı düzenledi” dedi.

Kaynak, saldırının bazı maddi kayıplara yol açtığı bilgisini de verdi.



İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Hüda Rauf

İran ile ABD arasındaki müzakereler, her iki müzakereci ve arabulucu tarafın iyimser ve olumlu açıklamalarıyla ilerleyen üç turdan sonra durdu. Dördüncü turun ertelenmesi, ABD-İran arasında geçici veya kalıcı bir anlaşmaya varılma şansı konusunda soru işaretlerine yol açtı.

Donald Trump'ın göreve gelmesinden bu yana tüm göstergeler, hem İran hem de Amerikan tarafının bir anlaşma imzalamaya hazır ve niyetli olduğuna işaret etse de, şimdilik görüşmelerin üçüncü turda durmasının -ama bu geçici ve yakında dördüncü turla devam edecek gibi görünüyor- her bir tarafın istediği şeyin teknik ayrıntılarından ibaret olmayan başka nedenleri de vardı. Nitekim Washington'daki bazı taraflar İran'ın nükleer programının tamamen ortadan kaldırılmasından bahsederken, diğerleri ise sıfır zenginleştirmeden bahsediyor ve İran her ikisini de reddediyor.

Trump yönetiminin İran ile müzakerelerdeki temsilcisi Steve Witkoff, Tahran'ın uranyumu yüzde 3.67 oranında zenginleştirme hakkı olduğunu söylese de, ertesi gün İran'ın uranyum zenginleştirmemesi gerektiğini açıkladı. Ardından Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İran'ın uranyum zenginleştiren tek nükleer olmayan ülke olmak istediğini söyledi.

Öte yandan İran'ın yüzde 3.67 oranında uranyum zenginleştirme imkânına sahip olması durumunda bu oranın barışçıl amaçlarla uyumlu olmadığı belirtiliyor. Zira birkaç hafta içinde yüzde 20, sonra yüzde 60 ve en sonunda da yüzde 90 zenginleştirme oranına ulaşabilir ki bu da silah üretmek için gereken oran.

Her iki taraftan gelen belirsiz açıklamalara rağmen İran ve Washington'un çok yakında bir anlaşmaya varma noktasında olduğu kesin. Ancak görüşmelerdeki duraklamanın bölgesel bir başka gelişmeyle bağlantılı olduğu anlaşılıyor. İran'da Recai Limanı’nda ağır kayıplara yol açan ve etkileri halen devam eden bir patlama meydana gelirken, Husilerin İsrail hedeflerine yönelik saldırısı gerçekleşti. Husilere ait bir insansız hava aracı İsrail'deki enerji merkezini çevreleyen köprünün yakınına düşerek geniş çaplı bir hasara yol açtı. İsrail güvenlik birimlerinin yaptığı değerlendirmelerde, Husilerin Ben Gurion Havalimanı'na yeni tip bir füze fırlattığı belirtiliyor. Saldırı üzerine İsrail, İran’ı hedef alma ve eleştirme bahanesi bulma fırsatını kaçırmayarak, Tahran’ı Husi saldırısının arkasında olmakla suçladı.

İran'ın yıllardır Husilere askeri, mali ve lojistik destek sağladığı biliniyor. Ancak İsrail, bu olayı İran'ı eleştirmek ve Washington ile yürüttüğü müzakereler kapsamında ona baskı yapmak için kullandı. Öte yandan İran da Husi saldırılarını, Washington'u Kızıldeniz'deki saldırıları durdurmaları için Husileri etkileme gücüne sahip olduğuna ikna etmek amacıyla kullanıyor ve bu, İran'ın bilinen meseleleri birbirine bağlama politikasıyla örtüşüyor.

Daha sonra üçüncü tur görüşmelerin ardından müzakereler durdu, ama dördüncü tur görüşmeler yakın. Trump da Husiler ile Kızıldeniz'de ABD gemilerine yönelik saldırıların durdurulması ve ABD’nin Yemen'deki Husilere yönelik saldırılarının durması konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Bilhassa saldırılardan zarar gören Mısır ve Suudi Arabistan gibi Kızıldeniz'e kıyısı olan bölge ülkeleri olduğu için, iki taraf arasındaki saldırıların durması, bölgede sükunetin sağlanması ve gerginliğin azalması için olumlu bir gösterge. Suudi Arabistan, Yemen'de gerginliğin azaltılması ve Yemen krizinin barışçıl bir şekilde çözülmesi amacıyla bu anlaşmaya mutlaka destek verecektir. Ancak anlaşma diğer yandan, Trump'ın övünebileceği herhangi bir başarı elde etmek isteyen Washington'a baskı yaparak, İran ve İsrail'in çıkarları doğrultusunda birbirlerini nasıl kullandıklarını da ortaya koydu.

Kaldı ki Washington ile Husiler arasındaki anlaşmaya ilişkin soru işaretleri de gündemde; anlaşma Trump'ın bölge ziyareti bitene kadar geçici mi olacak, yoksa devam mı edecek? Yemenli isyancılar sadece İsrail gemilerine saldırmaya devam ederse ne olacak? Bu durum İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının durmasına yol açacak mı? Tüm bunlar önümüzdeki ziyaretten sonra cevapları daha da netleşebilecek sorular.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İran, İsrail ve Husiler, mevcut süreçte çıkarlarını korumak için Amerikan rolünü kullanmayı, ondan faydalanmayı başardılar. Ancak gelişmeler henüz şekillenme aşamasında ve bunların kısa sürede çökecek geçici düzenlemelerle mi yoksa daha uzun süre devam edecek düzenlemelerle mi sonuçlanacağı belirsiz.