Esad eş-Şeybani önümüzdeki günlerde Katar, BAE ve Ürdün'ü kapsayacak bir tura çıkacağını duyurduhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5097878-esad-e%C5%9F-%C5%9Feybani-%C3%B6n%C3%BCm%C3%BCzdeki-g%C3%BCnlerde-katar-bae-ve-%C3%BCrd%C3%BCn%C3%BC-kapsayacak-bir-tura
Esad eş-Şeybani önümüzdeki günlerde Katar, BAE ve Ürdün'ü kapsayacak bir tura çıkacağını duyurdu
Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safadi, Şam ziyareti sırasında Suriye’deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera ve Suriyeli mevkidaşı Esad Hasan eş-Şeybani ile birlikte (SANA)
Esad eş-Şeybani önümüzdeki günlerde Katar, BAE ve Ürdün'ü kapsayacak bir tura çıkacağını duyurdu
Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safadi, Şam ziyareti sırasında Suriye’deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera ve Suriyeli mevkidaşı Esad Hasan eş-Şeybani ile birlikte (SANA)
Suriye’deki yeni yönetimin Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani dün yaptığı açıklamada, önümüzdeki günlerde Katar, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Ürdün'ü ziyaret edeceğini duyurdu.
Eş-Şeybani X platformunda yaptığı paylaşımda, “Bu hafta ülkem Suriye'yi temsilen Katar, BAE ve Ürdün'deki kardeşlerimize resmi bir ziyarette bulunacağım. Bu ziyaretlerin istikrarı, güvenliği, ekonomik iyileşmeyi desteklemeye ve seçkin ortaklıklar kurmaya katkıda bulunmasını dört gözle bekliyoruz” ifadelerini kullandı.
Diğer yandan Amman'dan yapılan açıklamada, Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safadi'nin Suriyeli mevkidaşı Esad Hasan eş-Şeybani ile dün bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiği ve bu görüşme sırasında iş birliğinin arttırılması konusunu görüşmek üzere Suriyeli geniş bir bakanlar heyetinin ziyaretini organize etme konusunda mutabık kaldıkları belirtildi.
Ürdün Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada iki bakanın ‘Safadi'nin resmi daveti üzerine sınırlar, güvenlik, enerji, ulaştırma, su, ticaret ve diğer hayati sektörler de dahil olmak üzere çeşitli alanlarda iş birliği mekanizmalarını görüşmek üzere Ürdün’e bir ziyaret düzenlenmesi konusunda anlaştıkları’ ifade edildi.
Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığına göre Safadi, ‘Ürdün'ün bu tarihi aşamada Suriye'ye ve kardeş halkına tam desteğini ve Suriye'nin güvenliğini, birliğini ve egemenliğini garanti altına alan, terörizmden arındıran ve tüm Suriyelilerin haklarını koruyan istikrarlı bir gelecek inşa eden, Suriyeliler tarafından yönetilen bir Suriye-Suriye siyasi süreci yoluyla vatanlarını yeniden inşa etme sürecine desteğini’ vurguladı.
Ürdün Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre eş-Şeybani ülkesinin ‘Ürdün ile kardeşlik ilişkilerini geliştirme ve her alanda güçlendirme konusundaki istekliliğini’ vurgulayarak, ‘Ürdün’ün bu hassas aşamada Suriye'nin yanında yer almasını’ takdir etti.
Şam'da 23 Mart'ta Suriye’deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera ile bir araya gelen Safadi, ülkesinin Suriye'nin yeniden inşasına yardım etmeye hazır olduğunu yineledi.
Bu arada Ürdün Enerji ve Maden Kaynakları Bakanı Salih Ali Hamid el-Harabşe dün yaptığı açıklamada, ‘Ürdün'ün elektrik ihtiyacının bir kısmını Suriye tarafına sağlamaya hazır olduğunu’ bildirdi.
Ürdün’ün resmî el-Memleke televizyon kanalı tarafından yayınlanan açıklamalarında el-Harabşe, “Ürdün toprakları içindeki elektrik bağlantı hattı Ürdün-Suriye sınırına kadar hazır. Suriye'ye elektrik tedarikinin başlaması Suriye tarafının hazır olmasına bağlı” ifadelerini kullandı.
El-Harabşe, “Suriye tarafının talebi üzerine Ürdün tarafı şu anda Suriye'nin Nasib Sınır Kapısı’nın (iki ülke arasında faaliyet gösteren tek sınır kapısı) elektrik ihtiyacını karşılamak için gerekli altyapıyı hazırlıyor” dedi.
Ürdün'ün Suriye ile 375 kilometrelik bir kara sınırı bulunuyor. Amman, komşu ülkede çatışmaların başladığı 2011 yılından bu yana 1,3 milyondan fazla Suriyeli mülteciye ev sahipliği yaptığını söylerken, Birleşmiş Milletler (BM) rakamlarına göre Ürdün'de yaklaşık 680 bin kayıtlı Suriyeli mülteci bulunuyor.
Geçtiğimiz ayın 14'ünde Ürdün, sekiz Arap ülkesi, ABD, Fransa, Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) dışişleri bakanları ile BM temsilcisinin katılımıyla Suriye konulu bir toplantıya ev sahipliği yaptı.
İki ülke arasındaki ticaret 20 Aralık'ta yeniden başladı.
Iraklı Şii din adamı Mukteda es-Sadr, Irak'ın orta kesimlerinde yer alan Necef kentindeki Büyük Kufe Camii'nde konuşurken, 4 Kasım 2022 (AFP)
Hayreddin Mahzumi
Çöküş dönemlerinde ulusları ancak sokağın meşruiyetine ve devlet vizyonuna sahip istisnai liderler kurtarabilir. Irak bugün, dış müdahalenin silahlı milislere karıştığı ve egemen kararın geçerliliğini yitirmiş bir siyasi sistem tarafından gasp edildiği tehlikeli bir dönemecin eşiğinde. Bu sahnenin ortasında ise yüzleşme ve değişim yeteneğine sahip bir isim olarak Mukteda es-Sadr duruyor. Halkların tarihinde, farklı türden liderlere, sadece halkın acısını dile getirmekle kalmayıp aynı zamanda dar çerçevedeki hesapların üzerine çıkan ve ulusal projeyi köklerinden yeniden şekillendiren liderlere ihtiyaç duydukları önemli anlar vardır. Irak bugün böyle bir eşikte ve Mukteda es-Sadr dini, siyasi ve halk tabanında sembolik bir isim olarak Iraklıların yıllardır beklediği devlet adamı olma ihtimali en yüksek kişi olabilir.
Mücadeleden kaçmayan bir lider
Mukteda es-Sadr, 2003 yılında eski rejimin yıkılmasından bu yana benzersiz bir siyasi figür haline geldi. Muhalif dini otoritenin oğlu, tiranlığa karşı direniş mirasının varisi ama aynı zamanda yolsuzluğa, işgale ve mezhepçiliğe öfkeli bir neslin özlemlerini dile getiren sokağın bir evladı olan Sadr devrimci bir soluğu milliyetçi bir söylemle, büyük bir halk tabanıyla ve sallantılı bir siyasi yetenekle birleştirdi. Ancak İran'ın hegemonyasından görece bağımsız olması, mezhepçiliği açıkça reddetmesi ve ‘devlet her şeyin üstündedir’ ilkesine olan bağlılığı, onu diğer siyasi aktörlerden ayırıyor. Ancak Mukteda es-Sadr, popüler bir lider olmakla tam teşekküllü bir devlet adamı olmak arasındaki bu ikilemde sıkışıp kalarak kitleleri kapsayıcı bir kurumsal projeye tabi kılmak yerine tam tersini yaptı. Devletler üstü bir milis iktidarını kök saldığı bir dönemde Sadr, sadece popülaritesi ya da geçmişi nedeniyle değil, aynı zamanda küstahlığa küstahlık deme ve güç paylaşımı ittifaklarını reddetme cüretine sahip olduğu için de bu iktidarın en zorlu rakibi olarak duruyor.
Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre mezhepçi iktidarın ve derin devletin birleşimini temsil eden eski Başbakan Nuri el-Maliki'ye karşı koyan tek kişi olan Sadr, aynı zamanda ulusal kararı gasp eden ve devletin içini boşaltan dış destekli parti ve milislere karşı durabilen tek Iraklı liderdir.
Sadr'ın istisnai statüsü sadece siyasi sembolizminden ya da milliyetçi söyleminden değil, aynı zamanda kendisiyle halk tabanı arasındaki ‘toplumsal sözleşme’ olarak adlandırılabilecek faktörden de kaynaklanıyor. İlk olarak Fransız filozof Jean-Jacques Rousseau tarafından ortaya atılan bu kavaram, yöneten ve yönetilen arasındaki karşılıklı bağlılık temelindeki ilişkiyi ifade eder. Halk, liderin ortak iyiye ulaşma ve halkın iradesini savunma taahhüdü karşılığında güven ve meşruiyet verir.
Mukteda es-Sadr sadece siyasi bir lider değil, Muhammed Bakır es-Sadr'dan Muhammed Sadık es-Sadr'a kadar Irak için büyük fedakarlıklar yapmış bir ailenin dini ve tarihi mirasının bir uzantısı olduğu için de bu toplumsal sözleşme açıkça görülüyor.
Bu miras, Sadr Hareketi’nin destekçileri ile Sadr ailesi arasında siyasi sadakatin ötesine geçerek bir tür ahlaki halk hareketine dönüşen duygusal ve ideolojik bir bağ oluşturdu. Sadr'a başka hiç kimsenin sahip olmadığı gücü ve meşruiyeti veren de Irak siyaset sahnesinde derin bir güvene ve karşılıklı fedakarlığa dayanan bu benzersiz ilişkidir.
Gerçek bir devlet adamı protesto etmekle yetinmez, alternatifler üretmek için inisiyatif alır. Parlamentodan çekilmekle yetinmez, meşruiyeti kurumların içinden yeniden tanımlar.
Bir hareketin liderliğinden ulusun adamlığına
Bugün Irak'ın temel sorunu bir liderin olmamasından ziyade yolsuzluğa bulanmış bir siyasi sınıfın parçası değil, kitleleri harekete geçirme kabiliyetinin yanında kotaları reddeden ve güçlü bir sivil devlet talep eden bir reform projesine sahip bir devlet adamının olmamasıdır.
Ancak sahip olunan bu özellikler gerçek bir projeye dönüştürülmediği sürece potansiyel olarak kalmaya devam edecek. Mukteda es-Sadr'ın sadece parlamentodan çekilmek ya da dışarıdan protesto etmekle kalmayıp, devlet kurumlarının içinde çalışarak onları yeniden yapılandırmak ve ulusal projesini süreklilik ve bağımsızlık sağlayacak şekilde kurumsallaştırması gerekiyor.
Irak’ın başkenti Bağdat’taki Tahrir Meydanı'nda parlamento seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından sevinç gösterilerinde bulunan Sadr destekçileri, 11 Ekim 2021 (AP)
Mukteda es-Sadr'ın geniş bir destekçi kitlesi, harekete geçirme ve etkileme yeteneği ve yolsuzluklarına tamamen bulaşmadan siyasi kurumlarda nüfuz sahibi olma gibi nadir bulunan güç kartlarını elinde tuttuğuna şüphe yok. Ancak bu kartları henüz bir devlet kurmak için değil, diğer oyuncular üzerinde baskı kurmak ya da onlardan ‘çekilmek’ için kullandı. ‘Bir hareket lideri’ ile ‘ulusun adamı’ arasındaki fark burada yatıyor.
Gerçek bir devlet adamı protesto etmekle yetinmez, alternatifler üretmek için inisiyatif alır. Parlamentodan çekilmekle yetinmez, meşruiyeti kurumların içinden yeniden tanımlar. Sadece sokağa hitap ederek ya da sloganlar atarak değil hukukla yönetilen güçlü ve adil bir devlet sistemi inşa etmeye oynar.
Sadr, Irak’ın Ahmed Şara’sı mı?
Arap siyasi kültüründe, safları birleştirmek ve devleti parçalanmaktan kurtarmak için enkaz altından yükselen reformist lider imajı tekrarlanıyor. Ahmed Şara’nın sembolize edebileceği bu imaj, kişisel çıkarlardan uzak, tüm vatandaşları için tek bir devlet hayal eden, mezhepçilik ve yolsuzluk denklemlerine başkaldıran reformcu bir lideri temsil ediyor.
Irak'ta lider değil, devlet adamı eksikliği var. Mukteda es-Sadr da tüm hataları ve yanlışlarıyla birlikte, ender rastlanan tarihi bir fırsatla karşı karşıya.
Sınırlı uzlaşılar yapma mantığından tamamen kopmak, akım mantığından ulusun ufkuna, mezhepçi liderlikten dar kimlikleri aşan liderliğe geçmek, bu imaja ulaşmanın ön koşuludur. Ahmed Şara, sadece kurtarıcı bir lider değil, aynı zamanda kapsamlı bir ulusal proje formüle eden, devlet ve toplum arasındaki ilişkiyi yeniden şekillendiren, kota ve bağımlılık yerine liyakat ve adalete dayalı yeni bir siyasi denklem kuran bir inşacıdır.
Mukteda es-Sadr, eğer isterse, bu modeli somutlaştırabilir. Popülerlik, dini ve devrimci miras, bölgesel eksenlerden görece bağımsızlık ve başkalarının ‘evet’ dediği yerde ‘hayır’ demesini sağlayan siyasi cesaret gibi başka hiç kimsenin sahip olmadığı araçlara sahip. Bu sayede mezhebi, sokağı ve akımı aşarak devletin vicdanı ve Irak’ın içinde bulunduğu anın adamı haline gelebilir. Bunun tek koşulu da muhalefet konumundan inşa konumuna, devrim söyleminden devlet projesine geçme kararlılığını göstermesidir.
Irak'ın başkenti Bağdat'ta yaşanan siyasi kriz sırasında meclis binasında oturma eylemi yapan Sadr destekçileri, 31 Temmuz 2022 (Reuters)
Burada hem ikilem hem de fırsat yatıyor. Sadr'ın popülaritesini kanıtlamaya değil, bu popülariteyi kapsayıcı bir kurumsal projeye dönüştürmeye, muhalifleriyle yüzleşmeye değil, öfkeli söylemlerin ötesine geçerek istikrarlı bir reform programına yönelmeye ihtiyacı var. Irak'ın bugün içinde bulunduğu an, gerçek liderlerin, sadece tarihe yaslanmakla kalmayıp geleceği yaratanların doğduğu zamanlara benziyor.
Karar onun elinde
Irak'ta lider değil, devlet adamı eksikliği var. Mukteda es-Sadr da tüm hataları ve yanlışlarıyla birlikte, ender rastlanan tarihi bir fırsatla karşı karşıya. Ya ülkelerini uçurumun eşiğinden kurtaran liderler arasına adını yazdıracak ya da dar hesapların esiri olarak kalıp Irak'ın çehresini değiştirebilecek bir anı kaçıracak.
Irak başarısız bir devlete dönüşmenin eşiğinde ve halk nezdinde meşruiyeti olan, milis ve yolsuzluk sistemini ortadan kaldırabilecek bir lider ortaya çıkmadığı sürece ülke daha fazla parçalanmaya, uluslararasılaşmaya ve bölünmeye doğru sürüklenecek.
Sadr, iktidardaki yozlaşmaya bulaşmamış ve bölgesel eksenlere tamamen teslim olmamış tek lider. Her ne kadar zaman zaman isteksiz olsa da Nuri el-Maliki ve müttefiklerine karşı en güçlü ses olmuş, savaş ağalarına ve siyasi tüccarlara karşı en net duruşu sergilemiştir.
Dolayısıyla omuzlarında tarihi bir sorumluluk var. Kaybetmeye mahkum bir oyunun parçası olmakla Irak tarihinde belirleyici bir an yaratarak birleştiren, uzlaştıran ve adalet, hukuk ve kapsayıcı bir ulusal kimliğe dayalı yeni bir cumhuriyet kuran devlet adamı olmak arasında seçim yapması gerekiyor.
Sonuç olarak Irak'ın daha fazla lidere değil, liderden önce vatansever olmaya karar veren, devletin sadece muhalifi değil kurucusu da olan tek bir devlet adamına ihtiyacı var.