Suriye’nin kıyı illerindeki olaylarda Amşat ve Hamzat tümenlerinin parmağı mı var?

Amşat ve Hamzat tümenlerinin hafif, orta ve ağır olmak üzere çeşitli silahlarla donatılmış yaklaşık 10 bin üyesi olduğu tahmin ediliyor

Beklenmedik olaylar çoğunluğu Alevilerden olmak üzere bin 100 kişinin hayatına mal oldu (AFP)
Beklenmedik olaylar çoğunluğu Alevilerden olmak üzere bin 100 kişinin hayatına mal oldu (AFP)
TT

Suriye’nin kıyı illerindeki olaylarda Amşat ve Hamzat tümenlerinin parmağı mı var?

Beklenmedik olaylar çoğunluğu Alevilerden olmak üzere bin 100 kişinin hayatına mal oldu (AFP)
Beklenmedik olaylar çoğunluğu Alevilerden olmak üzere bin 100 kişinin hayatına mal oldu (AFP)

Tarık Ali

İngiltere’nin başkenti Londra merkezli olan ve Rami Abdurrahman tarafından yönetilen Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), Suriye’nin kıyı illerinde dört gün süren beklenmedik olayların ardından, köylerin yakılması ve bazı ailelerin tüm fertleriyle birlikte öldürülmesi dahil olmak üzere 44 katliamda çoğunluğu Alevilerden olmak üzere yaklaşık bin 100 kişinin öldürüldüğünü bildirdi. Ancak Independent Arabia'ya konuşan yerel halk ve sivil toplum kuruluşları (STK), özellikle cesetlerin evlerde ve yollarda yatması ve disiplinsiz silahlı güçlerin bu cesetlerin kaldırılmasını ve gömülmesini engellemesi nedeniyle gerçek sayının çok daha yüksek olabileceğini belirttiler.

Kim suçlu?

Başta Fransa, Almanya ve ABD olmak üzere uluslararası toplumdan yeni Suriye yönetimine yönelik güçlü kınamalar yapılırken Birleşmiş Milletler (BM) başta olmak üzere resmi ve gayri resmi kurumlar faillerin hesap vermesini talep ettiler. Bu talep, failler yetkililere ne kadar yakın olursa olsun hesap sorulacağı sözünü veren Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'nın kısa süre önce televizyonda yaptığı konuşmayla da örtüşüyor.

Suriye Cumhurbaşkanlığı gerçekleri araştırmak ve meydana gelen ihlallerin gerçekliğini tespit etmek üzere bağımsız bir komite kurmuş olsa da sahadan gelen birbiriyle örtüşen açıklamalara ve Independent Arabia'ya konuşan özel kaynaklara göre olayların arkasında Amşat ve Hamzat tümenleri yer alıyor. Bu iki grubun Savunma Bakanlığı bünyesine katılmalarına ve bakanlığın yeni yapılanmasıyla birleşmelerine rağmen, Genel Komutanlık tarafından savaş suçu ve hatta soykırım anlamına gelen uygulamaların durdurulması için verilen emirlere uymadıklarına işaret ediliyor.

Başka bir taraf

İki grubun üyeleri arasında bulunan ve kontrol edilmeleri güç olan yabancı savaşçılar, özellikle liderlerinin Suriye ordusunda yüksek rütbelere terfi etmelerinin ardından Şam yönetimi için de güvenliği kontrol etme ve misyonunu kıyı şehirlerindeki silahsız sivillere karşı intikam ve misilleme yerine rejimin kalıntılarını kovalamakla sınırlama konusunda bir utanç kaynağı haline geldiler.

Hem yerel hem de yabancı savaşçılar, öldürme, evleri yakma ve para, mücevher, araba ve alınabilecek diğer değerli eşyaları yağmalama gibi aşırıya varan eylemlerde bulundular. Genel Güvenlik İdaresi ve Savunma Bakanlığı, bir yandan rejimin kalıntıları tarafından güvenlik güçlerine kurulan pusular, diğer yandan aşırılık yanlılarının yarattığı kaosla uğraşırken bir kez daha çifte sorumlulukla karşı karşıya kaldı.

Özellikle kıyı bölgelerinde cihada gelen on binlerce insanın bir ‘korku unsuru’ olarak resmi makamların başına bela olması, özel ve kamu mülklerine izinsiz girmeleri ve önlerine geleni öldürmeleri, taraflar arasındaki insan gücünün yetersiz kaldığını ve resmi güvenlik güçlerinin tüm kaos noktalarına müdahale edemediğini gösterdi.

İdlib, Halep ve Hama'dan kaçıp bölgeye gelen unsurlar, işledikleri suçları belgeleyerek, bunlarla övünerek ve sosyal medyada paylaşarak, yetkililerin kimliklerini tespit etmesini kolaylaştırmış olabilirler. Öyle ki İçişleri Bakanlığı, katliamlar ve soğukkanlı işkenceler sırasında yüzlerini göstermekten çekinmeyen en az üç kişinin tutuklandığını duyurdu.

Cihat korkusu

Disiplinsiz silahlı güçler, özellikle de Amşat ve Hamzat'a geri dönecek olursak Suriyeli aktivist Henadi Zahlut, Amşat ve Hamzat tümenleri üyelerinin aralarında üç erkek kardeşinin de bulunduğu çok sayıda sivilin ölümüne yol açan kıyı illerindeki olaylara karışmakla suçladı.

scfd
Yeni Suriye hükümetine bağlı güvenlik güçleri (AFP)

Amşat ve Hamzat tümenlerinin hafif, orta ve ağır olmak üzere çeşitli silahlarla donatılmış yaklaşık 10 bin üyesi olduğu tahmin ediliyor. Halep ve özellikle de Afrin ve İdlib’te yoğun olarak varlık gösteriyorlar. Suriye rejiminin 8 Aralık 2024 tarihinde düşmesinden önce Suriye'nin kuzeyinde Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu'nun (SMO) çatısı altındaydılar.

Bu iki tümen, eski rejimin kalıntılarından oluşan grupların kıyı kesiminde yeni Suriye yönetimine bağlı güvenlik güçlerine saldırmasından kısa bir süre sonra gözlemcilerin dağınık ve spontane olarak tanımladığı, örgütsel, hazırlık ve taktiksel açıdan çoğunlukla rastgele bir şekilde kardeşlerinin yardımına koştular. Bu da resmi makamlar ile destekçileri arasında koordinasyon eksikliğini gözler önüne seren bir duruma yol açtı. Rejim kalıntılarının nispeten ortadan kalkmasından sonra bile hızla fail, yargıç ve cezalandırıcı rolünü üstlendiler. Yeni yönetimin, resmi misyonu olmayan unsurlar ortadan kaldırılana kadar güvenlik operasyonlarının durdurulması yönündeki çağrılarına ve açıklamalarına rağmen, Amşat ve Hamzat tümenleri ilerlemeye ve kıyı köylerine saldırmaya devam etti.

Geçmişin tekerrür etmesi

Amşat ve Hamzat tümenleri, Suriye'nin kuzeyinde kontrol ettikleri bölgelerde etnik temizlik yaptıkları gerekçesiyle ABD Hazine Bakanlığı tarafından yaptırım listesine alındılar. Bugün Suriye’nin kıyılarında yaşanan olaylarla birlikte halen aynı suçlamayla karşı karşıya kalıyorlar.

Amşat Tümeni adını, Suriye’deki son askeri terfilerden nasibini alan ve ülkedeki savaş sırasında aynı isimle komuta edilen güçlü ve çarpıcı bir tümen olan Hama kentindeki 25. Tümen'in komutasını üstlenen komutanları Ebu Amşe künyeli Muhammed el-Casim'den alıyor.

Adı son günlerde sahadaki rejimin kalıntılarıyla koordinasyon kurduğu iddialarıyla da anılan Ebu Amşe’nin rejimin düşmesiyle birlikte saha kaynaklarının Suriye'den kaçacağı yönündeki beklentileri nedeniyle gerçekte nerede olduğu bilinmiyor. Kaynaklar, Esed rejimini deviren Saldırganlığı Caydırma Operasyonu’nda diğer askeri birliklerle birlikte kendisine ve Amşat Tümeni’ne de görev verilmiş olmasına rağmen Ebu Amşe’nin aylardır ortalıkta görünmemesinden dolayı Libya’ya ya da Rusya'ya kaçmış olabileceğini öne sürüyorlar. Ancak bu iddialara ilişkin herhangi bir resmi doğrulama yok.

İsyan mı yoksa huy mu?

Amşat Tümeni’nin orijinal adının Sultan Süleyman Şah Tümeni olmasına rağmen Suriye’deki askeri çevrelerde artık yaygın olarak bu isimle anılıyor.  Hamzat (Hamza) Tümeni ise Seyf Ebubekir Polat tarafından yönetiliyor. Hamzat Tümeni, SMO saflarında aktif bir gruptu. Tasfiyeler, Kürtlerin kaçırılması, bölge sakinlerinin yerlerinden edilmesi ve Amşat Tümeni ile birlikte uluslararası yaptırım listesine girmesine neden olan savaş suçları işlemekle suçlanan Hamzat Tümeni, esasen Cerablus, El Bab ve Afrin’de faaliyet gösteriyordu.

Her ne kadar bu iki tümen, Suriye'nin geçici cumhurbaşkanı olarak Ahmed eş-Şara'yı desteklemiş ve Savunma Bakanlığı saflarına katılmış olsalar da bu durum onların diğer illerdeki mevzilerini terk ederek Suriye kıyılarına, özellikle de Baniyas'a yönelmelerini engellemedi. Görgü tanıklarının ifadelerine göre bu iki tümen, diğer yabancı gruplarla birlikte, insan hakları örgütlerinin Suriye Savunma Bakanlığı tarafından verilen talimatların dışına çıkıldığını düşündüğü toplu katliamlar gerçekleştirdi. Amşat ve Hamzat tümenleri, kendilerini feshedip resmi kurumlara katılmalarının ardından silahlı grupların sorunsuz bir şekilde resmi güçlere entegrasyonunun ilk testinde, insan hakları örgütlerinin Suriye Savunma Bakanlığı’nın talimatlarına karşı bir isyan olarak nitelendirdiği şekilde, yabancı gruplarla birlikte kitlesel katliamlar gerçekleştirdi.

Bu durum, devrimin hedeflerine ulaşarak sona erdiğini ve devletin inşasına geçilmesi gerektiğini söyleyen Suriye'nin yeni Cumhurbaşkanı Şara yönetimini, modern bir devletin nasıl inşa edileceğine dair herhangi bir altyapıya sahip olmayan binlerce kana susamış savaşçıdan oluşan grupları kontrol edememesi karşısında uluslararası bir çıkmaza soktu.

Kuruluştan entegrasyona

Amşat Tümeni, 2016 yılının başlarında Özgür Suriye Ordusu’dan (ÖSO) ayrılan tartışmalı bir askeri güç.

Muhammed el-Casim (Ebu Amşe) liderliğindeki Amşat Tümeni, 2018 yılında Türkiye'nin Zeytin Dalı Harekatı'na katılmış, harekat Afrin'in ele geçirilmesiyle sonuçlanmıştı. Ardından 2021 yılında Kürtler tarafından düzenlenen protesto gösterilerine gerçek mermilerle müdahalede bulunmakla suçlanan Amşat Tümeni, savaş suçları işlemek ve ağır ihlaller gerçekleştirmekle de suçlanıyor.

Eskiden Suriye bayrağı yerine Türk bayrağı taşıyan Amşat Tümeni şu anda Suriye Savunma Bakanlığı bünyesinde olsa da gözlemcilere göre Suriye kıyılarında yaşanan olayların ardından bu durumun yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor.

ÖSO’dan doğan diğer bir askeri güç olan Hamzat Tümeni ise eski Suriye düzenli ordusunun bir subayı olan Seyf Ebubekir Polat tarafından yönetiliyor. 2016 nisanında beş ayrıca tugay güçlerini birleştirerek Hamzat Tümeni'ni kurdu. Ancak Hamzat Tümeni de sivillere yönelik ihlaller konusunda Amşat Tümeni’nin izinden giderek uluslararası yaptırımlara maruz kaldı. Bugün her iki tümen de Suriye’nin kıyı illerindeki ihlal suçlamalarıyla karşı karşıyalar.

Başlıca üç güç

Askeri uzman Talib Cinati, kıyı illerinde yaşananları farklı roller oynayan başlıca üç güce bağlıyor. Bunlardan ilkinin, rejim kalıntılarıyla mücadele etmek ve onları etkisiz hale getirene ya da teslim olana kadar etraflarını kuşatmakla görevli olan Genel Güvenlik İdaresi ve Savunma Bakanlığı olduğunu söyleyen Cinati, ikinci gücün mezhepçi nefret yüklü ve ayrım gözetmeyen eylemleri olan Hamzat ve Amşat tümenleri ve üçüncü gücün bu iki tümenle birlikte gelen yabancı savaşçılar olduğunu belirtti. Bu iki tümenin üyelerinin ve yabancı savaşçıların, resmi güvenlik güçlerinin rejimin kalıntıları tarafından öldürüldüğü bir dönemde soykırıma yol açan aşırı şiddet uyguladıklarını belirten Cinati’ye göre bu soykırıma, birincisi düşmanca ideolojik saikler, ikincisi ise yağma, şiddet ve insanlık dışı ihlallerin ve istismarların eşlik ettiği intikam olmak üzere iki faktör neden oldu.

dsfgrth
Yeni yönetim sahayı kontrol altına altı (AFP)

Olayların ardından yetkililerin, ülkeyi iç savaşa sürükleyebilecek bu güçleri, siyasi patronlarının devam etmelerinin en uygun şekilde Savunma Bakanlığı'nın mevzuatına ve emirlerine uymayan soykırımcı güçler olarak tasfiye etmek açısından gerçek bir sınavla karşı karşıya olduklarını düşünen Cinati, bu durumun, ülkenin utanç verici bir etnik temizliğe maruz kalmasının ardından güvenlik amacıyla bölünme taleplerine yönelik artan iç duyarlılık da dahil olmak üzere tüm ülke için bir felaket anlamına gelebileceğini vurguladı.

Amaç misilleme yapmaktı

Siyaset bilimi uzmanı ve akademisyen Sabir Vassuf, yaşananların Suriye tarihinde sıradan bir olay olmadığını düşünüyor. Binin üzerinde silahsız sivilin öldürülmesinin, öngörülebilir gelecekte sayısız felakete yol açacağına inanan Vassuf, bu yüzden yeni Suriye hükümetinin faillerin kamuoyu önünde hesap vermesi için hızlı hareket etmesi gerektiğini söyledi. Vassuf’a göre bu failler, intikam almayı ve bölünmeyi hedefledikleri kadar olayların genel bağlamını da önemsemeyen cihatçı ve militan vakalar olarak doğdukları kontrolsüz üreme noktası hedef alınmadığı takdirde yakında Suriye devleti için de tehlike oluşturacaklar.

Vassuf, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:

“Bugün yaşananlar daha önce de yaşanabilirdi. Bu yüzden mevcut nezaket hali bugün, özellikle de seküler çizgideki Kürt ağırlıklı Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) devletin inşası ve güç paylaşımı hattına katılmasıyla birlikte işe yaramaz hale geldi. Geçtiğimiz aylarda hakim olan nazik tutum sona ermeli ve bu insanlara, liderlerine karşı isyan eden ve ülkeyi neredeyse iç savaşa sürükleyerek yaşananlar hakkında sert bir açıklama yapan ABD liderliğindeki dış güçlerin eline yeni Suriye hükümetiyle müzakerelere başlamak için yeni koşullar dayatmak üzere toptan bahaneler veren suçlular olarak muamele edilmeli.”

Kıyı şehirleri sakinlerinin talepleri

Independent Arabia, Suriye’nin kıyı şehirlerinde yaşayan çok sayıda kişiyle görüştü. Bu kişiler, öncelikle soykırımın derhal durdurulması ve olayların yaşandığı koşulların tespit etmek üzere Arap ülkelerinden ya da Birleşmiş Milletlerden (BM) bağımsız bir soruşturma komitesinin kurulması yönünde bazı ortak taleplerini dile getirdiler.

 Ayrıca daha fazla gecikmeden Hamzat ve Amşat tümenlerinin üyeleri ve yabancı savaşçıların kıyı illerinden çıkarılmasını ve tutukluların serbest bırakılması ya da haklarındaki suçlamaların açıklığa kavuşturulmasını talep ettiler.

Bunun yanında sosyal medyada, meydanlarda, toplantılarda, gösterilerde ve cami kürsülerinde mezhepçi provokasyonun durdurulması ve bu provokasyonlara karışanların cezalandırılması için bir mekanizma oluşturulmasının ve rejimin kalıntılarıyla mücadelede ve silahsız sivillerin bedelini ödediği ihlallerin durdurulmasında destek olmak üzere Genel Güvenlik İdaresi güçleriyle birlikte şehirlerde ve köylerde halktan, sivillerden ve yerel komitelerden oluşan birimlerin kurulmasının yanı sıra uluslararası ve yerel kuruluşlardan çatışma bölgelerine girmelerini, tıbbi ve insani yardımlarda bulunmalarını, cenazelerin gömülmesine izin verilmesini ve ilgili uluslararası ve BM sözleşmelerine ve tüzüklerine yasalar çerçevesinde saygı gösterilmesini istediklerini ifade ettiler.



KSrelief Genel Müdürü, Independent Türkçe'ye konuştu: Gazze yardımları, Suriye'nin inşası ve Türkiye'deki deprem konutlarının yapımına devam edilecek

TT

KSrelief Genel Müdürü, Independent Türkçe'ye konuştu: Gazze yardımları, Suriye'nin inşası ve Türkiye'deki deprem konutlarının yapımına devam edilecek

KSrelief Genel Müdürü, Independent Türkçe'ye konuştu: Gazze yardımları, Suriye'nin inşası ve Türkiye'deki deprem konutlarının yapımına devam edilecek

Kral Selman Yardım ve İnsani Çalışmalar Merkezi (KSrelief), Suudi Arabistan’ın insani yardım sağlama çabalarını koordine etmek amacıyla 13 Mayıs 2015 tarihinde İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz'in direktifiyle kuruldu.

Merkez, kuruluşundan bu yana 106 ülkede toplam maliyeti 7,33 milyar doları aşan 3 bin 361 projeyi hayata geçirdi.

KSrelief'in yardımlarından yararlanan ülkeler, sağlanan toplam yardım tutarlarına göre şöyle sıralanabilir:

1- Yemen: Yemen, gıda, sağlık, eğitim ve barınma sektörlerini desteklemek üzere 4 milyar 543 milyon 564 bin 241 dolar maliyetle uygulanan bin 35 proje ile KSrelief’in yardımlarından en fazla yararlanan ülke.

2- Filistin: Filistinli mültecileri desteklemek ve yaşam koşullarını iyileştirmek için 512 milyon 611 bin 907 dolar değerinde 130 proje hayata geçirildi.

3- Suriye: KSrelief, Suriye'de 477 milyon 109 bin 340 dolar değerinde 365 proje uyguladı.

Suudi Arabistan, 6 Şubat 2023 tarihinde Türkiye'nin güneyini ve Suriye'nin kuzeyini vuran yıkıcı depremin ardından, KSrelief aracılığıyla, özellikle barınma alanında uzun vadeli çözümler sunmaya odaklanarak, depremden etkilenenleri desteklemek için acil yardım ve sürdürülebilir projeleri içeren kapsamlı bir yardım kampanyası başlattı.

KSrelief, depremden etkilenenlere kalıcı barınak sağlamak amacıyla Türkiye ve Suriye'de 3 bin konut inşa etti ve depremden en çok etkilenen bölgelerden biri olan Hatay'da bin konut daha inşa etmeyi planlıyor. Bu projeler, depremden etkilenen ailelere kalıcı konutlar sağlayarak uzun vadeli sosyal ve ekonomik istikrarlarına katkıda bulunmayı amaçlıyor.

KSrelief’in depremden etkilenenlere destek olmak amacıyla başlattığı ‘Sahem’ kampanyası Suudi toplumundan büyük ilgi gördü ve sadece bir hafta içinde 90 milyon dolardan fazla bağış toplandı. Bu bağışlar konut, sağlık ve ekonomik destek projelerini finanse etmek üzere kanalize edilerek, insani yardım müdahalesini güçlendirdi ve etkilenen binlerce insanın hayatında sürdürülebilir bir etki yarattı.

Bu çabalar, Suudi Arabistan'ın KSrelief tarafından temsil edilen, afetten etkilenen toplulukları yalnızca acil müdahale yoluyla değil, afetten etkilenen ailelere onurlu bir yaşam sağlayan sürdürülebilir projeler yoluyla destekleme taahhüdünü yansıtıyor.

KSrelief, kurulduğu 2015 yılından bu yana insani yardım faaliyetlerini teşvik etmek amacıyla aralarında aşağıdakilerin de bulunduğu çok sayıda uluslararası konferans ve forum düzenledi:

1- Sürdürülebilir Kalkınma Yüksek Düzeyli Siyasi Forumu (HLPF)- New York, ABD (10 Temmuz 2018): KSrelief, Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde her yıl düzenlenen ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmanın ve insani yardım alanında uluslararası iş birliğini güçlendirmenin yollarının tartışıldığı bu küresel foruma katıldı.

2- Suudi-Alman İş Forumu- Berlin, Almanya (17 Aralık 2019): Suudi Arabistan ve Almanya arasındaki insani ve ekonomik iş birliği fırsatları müzakere edildi.

3- Uluslararası Yapışık İkizler Konferansı- Riyad, Suudi Arabistan (Kasım 2024): Konferans, yapışık ikizlerle ilgili son gelişmeleri görüşmek üzere bir grup uluslararası doktor ve uzmanı bir araya getirdi. Bu konferans, ayırma operasyonlarındaki başarılı deneyimleri ve bu nadir yapışık ikiz vakalarının karşılaştığı tıbbi zorlukları sergileyen en önde gelen uzmanlaşmış tıbbi etkinliklerden biri. Suudi Arabistan, otuz yılı aşkın bir süre önce Suudi siyam ikizlerini ayırma programının başlatılmasından bu yana 50'den fazla başarılı operasyon gerçekleştirerek, siyam ikizlerini ayırma konusunda dünya çapında ilk sırada yer alıyor.

4- Dördüncü Riyad Uluslararası İnsani Yardım Forumu- Riyad, Suudi Arabistan (Şubat 2025): Her iki yılda bir düzenlenen bu forum, 6 binden fazla kişinin, 150'den fazla uluslararası kuruluşun ve 300 uluslararası temsilcinin katılımıyla KSrelief tarafından düzenlenen en önemli uluslararası insani yardım etkinliklerinden biridir. Forum sırasında KSrelief, uluslararası insani yardım çalışmalarını desteklemek üzere yerel, uluslararası ve BM insani yardım kuruluşlarıyla 23 anlaşma imzaladı. Çocuk felcini ortadan kaldırma girişimini desteklemek üzere Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ile 300 milyon dolarlık bir anlaşma ve Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ile 200 milyon dolarlık bir anlaşma da dahil olmak üzere uluslararası kuruluşlarla çeşitli anlaşmalar imzalandı. Etkilenen ülkelerde gıda güvenliği, sağlık ve eğitimi desteklemek üzere yeni girişimler de başlatıldı.

Er-Rebia’dan KSrelief çalışmaları hakkında açıklama

KSrelief Genel Müdürü Dr. Abdullah er-Rebia forum hakkında Independent Türkçe’ye açıklamalarda bulundu.

Er-Rebia konuşmasında Suudi Arabistan'ın insani yardım çalışmalarına olan bağlılığını ve etkilenen ülkeleri nitelikli ve sürdürülebilir girişimlerle desteklediğini vurguladı.

Dr. er-Rebia, Suudi Arabistan’ın afetlere hızlı bir şekilde müdahale etme konusundaki öncü rolünden bahsederek, Türkiye ve Suriye'de meydana gelen depremin ardından acil hava köprüsü kurulmasına ve gıda, barınma ve tıbbi projeleri içeren büyük bir yardım kampanyası başlatılmasına yol açan kraliyet direktiflerini örnek gösterdi. Bu çabaların acil durum desteğiyle sınırlı kalmadığını, koklear implantlar ve ampute rehabilitasyonu gibi özel tıbbi kampanyalar da dahil olmak üzere daha sürdürülebilir projelere dönüştüğünü ve bunların merkezin geçici yardımdan ziyade güçlendirme ve kalkınmaya yönelik yönelimini yansıttığını vurguladı.

Kraliyet emri ile başlatılan Suudi halk kampanyasının başarısına dikkat çekerek, bu kampanyanın sadece devlet yardımı ile sınırlı kalmayıp vatandaşların doğrudan bağışlarını da içerdiğini, bunun da Türkiye ve Suriye'yi etkileyen acının Suudi hükümeti ve halkının kalbine dokunduğuna dair büyük bir insani mesaj teşkil ettiğini ifade etti.

Gönüllülük meselesiyle ilgili olarak Dr. er-Rebia, KSrelief'in gönüllülük konusunda ileri düzeyde bir deneyime sahip olduğunu, gönüllü sayısının dünya genelinde 76 bine ulaştığını, Suriye'deki insani destek programlarına katılmak üzere birkaç saat içinde kayıt yaptıran 3 bin gönüllünün de buna dahil olduğunu, bunun da kriz zamanlarında halklar arasındaki dayanışma ve iş birliğinin boyutunu yansıttığını belirtti.

Gazze'ye gelince, er-Rebia Suudi Arabistan’ın sahadaki zorluklara rağmen yardım göndermeye devam ettiğini, yardımların ulaştırılmasını sağlamak için havadan indirme ve Mısır ile Ürdün üzerinden yönlendirme yöntemlerini kullandığını ifade etti. Ayrıca Suudi Arabistan’ın tarihsel olarak Gazze'yi destekleme konusunda ön saflarda yer aldığını ve orada hayatın normale dönmesini sağlamak için yeniden inşa çabalarında güçlü bir şekilde yer alacağını vurguladı.

Er-Rebia sözlerini, Suudi Arabistan’ın KSrelief aracılığıyla insani krizlere yalnızca hızlı müdahaleyle yetinmeyeceğini, aynı zamanda dünyanın dört bir yanında yaşanan krizlerden etkilenenlere istikrar, ekonomik güçlendirme ve tedavi imkânı sağlamak için insani yardım programlarını geliştirmeye devam edeceğini vurgulayarak tamamladı.