Japonya Dışişleri Bakanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Gazze'deki insani durum felaket boyutunda

Japonya Dışişleri Bakanı Takeshi Iwaya, Suudi Arabistan ile iki ülke liderlerinin başkanlık edeceği Stratejik Ortaklık Konseyi'nin kurulduğunu açıkladı

Japonya Dışişleri Bakanı Takeshi Iwaya, Suudi mevkidaşı Prens Faysal bin Ferhan'ı Tokyo'ya yaptığı son ziyarette kabul etti. (Şarku’l Avsat)
Japonya Dışişleri Bakanı Takeshi Iwaya, Suudi mevkidaşı Prens Faysal bin Ferhan'ı Tokyo'ya yaptığı son ziyarette kabul etti. (Şarku’l Avsat)
TT

Japonya Dışişleri Bakanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Gazze'deki insani durum felaket boyutunda

Japonya Dışişleri Bakanı Takeshi Iwaya, Suudi mevkidaşı Prens Faysal bin Ferhan'ı Tokyo'ya yaptığı son ziyarette kabul etti. (Şarku’l Avsat)
Japonya Dışişleri Bakanı Takeshi Iwaya, Suudi mevkidaşı Prens Faysal bin Ferhan'ı Tokyo'ya yaptığı son ziyarette kabul etti. (Şarku’l Avsat)

Japonya Dışişleri Bakanı Takeshi Iwaya, Gazze Şeridi'ndeki insani durumun felaket boyutlara ulaşması ve ABD Başkanı'nın Ortadoğu Özel Temsilcisi’nin baskısı altında esirlerle ilgili müzakerelerin sonucuna ilişkin temkinli uluslararası beklentiler karşısında, bölgede uzun vadeli istikrarın sağlanması için anlaşmanın tüm hükümleriyle uygulanmasının sağlanması ve ikinci aşamaya geçilmesi gerektiğini belirtti. Iwaya, iki devletli çözümün uluslararası barış ve güvenlik için önemini vurguladı.

Iwaya, ülkesinin karşı karşıya olduğu güvenlik tehditlerini kabul ederek, Başkan Donald Trump başkanlığındaki ABD yönetimiyle ‘özgür ve açık Hint-Pasifik bölgesine’ ulaşmak için yakın bir şekilde çalışmak üzere bir anlaşma imzalamaya ve iki ülke arasındaki ikili ittifakı yeni zirvelere taşımaya çalışacaklarını söyledi. Iwaya ayrıca, Çin'in askeri gücüne ve Kuzey Kore'nin füzelerine karşı koyacak bir Asya ittifakı fikrine atıfta bulundu.

Iwaya Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda şunları söyledi: “Japonya, nükleer ve füze yeteneklerinin güçlendirilmesi de dahil olmak üzere askeri silahlanmadaki hızlı gelişmeler ve statükoda tek taraflı ve güç kullanarak değişiklik yapılması için artan baskı ile İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana en karmaşık güvenlik ortamı ile çevrili.”

(foto altı) Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Krallığa yaptığı son ziyaret sırasında Japonya Başbakanı’nı kabul etti. (SPA)Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Krallığa yaptığı son ziyaret sırasında Japonya Başbakanı’nı kabul etti. (SPA)

Japonya-Suudi Arabistan ilişkileri

Diğer taraftan Iwaya, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan'ın ziyareti sırasında Tokyo'nun Riyad'la, iş birliğini her alanda daha geniş ufuklara taşımak amacıyla kısa bir süre önce başlatılan ikili stratejik diyaloğu güçlendirmek için iki ülke liderlerinin başkanlık edeceği Stratejik Ortaklık Konseyi'nin (SPC) kurulmasına yönelik bir mutabakat imzaladığını açıkladı.

Japon-Suudi ilişkileri ve iki ülkenin dışişleri bakanları düzeyindeki stratejik diyaloğun sonuçları hakkında Iwaya şunları söyledi:

“Japonya, Suudi Arabistan Krallığı'nın Arap ve İslam ülkeleri arasındaki lider rolü göz önüne alındığında, bu ülkeyle stratejik ortaklığına büyük önem atfetmektedir. Son yıllarda Japonya ve Suudi Arabistan arasındaki iş birliği, Japonya-Suudi Arabistan 2030 Vizyonu doğrultusunda çeşitli alanlarda hızlı bir büyümeye tanık oldu ve artık ham petrole odaklanan geleneksel enerji sektörüyle sınırlı kalmayıp temiz enerji, turizm, kültür, spor, eğlence ve diğer çeşitli alanları da kapsayacak şekilde genişledi.”

Iwaya sözlerine şöyle devam etti: “Suudi Arabistan siyasetten ekonomiye, ileri teknolojiden kültür ve spora kadar her alanda ilerleme kaydettikçe, iki ülke arasında umut vaat eden iş birliği alanları da genişliyor. Örneğin, ileri Japon teknolojileri, zengin Japon kültürel içeriği ve konaklama sektöründeki Japon uzmanlığı, Krallığın şu anda üzerinde çalıştığı akıllı şehirler, turizm ve eğlence gibi çeşitli mega projelerin başarısına katkıda bulunabilir.”

Japonya Dışişleri Bakanı Takeshi Iwaya (Şarku’l Avsat)Japonya Dışişleri Bakanı Takeshi Iwaya (Şarku’l Avsat)        

Iwaya, “Diğer yandan bu yıl Japonya'da Osaka-Kansai Expo 2025 yılı. Meşaleyi Riyad Expo 2030'a devredeceğiz. Suudi Arabistan'ın Ortadoğu'ya barış ve istikrar getirmede oynadığı artan rolle birlikte, bu çerçevede ikili iş birliğini güçlendirmeliyiz” ifadelerini kullandı.

Suudi-Japon stratejik diyaloğu

Iwaya sözlerini şöyle sürdürdü: “Şubat ayında Suudi mevkidaşım Prens Faysal bin Ferhan'ı Tokyo'da kabul etmekten onur duydum. Burada ikili ilişkilerimizi çok çeşitli alanlarda güçlendirmenin, bölgesel ve uluslararası meseleleri ele almak üzere iş birliğini arttırmanın yollarına ilişkin verimli görüşmeler içeren ikinci stratejik diyaloğu gerçekleştirdik. Bu vesileyle, iki ülke liderlerinin başkanlık edeceği Stratejik Ortaklık Konseyi'nin (SPC) kurulmasına yönelik bir memorandum imzaladık. Bu konsey bir liderlik kulesi olarak hizmet verecek ve ikili ilişkileri güçlendirmek ve yeni zirvelere taşımak için çalışacaktır.”

Japonya Dışişleri Bakanı ayrıca, “Bu yıl Japonya ile Suudi Arabistan arasındaki diplomatik ilişkilerin tesisinin 70. yıldönümü. Bu özel yıl boyunca Suudi-Japon ilişkilerini geliştirmek için her türlü çabayı göstereceğim” dedi.

Bölgeyi istikrara kavuşturmanın yolu ‘iki devletli çözüm’

Iwaya, Japonya'nın Filistin meselesi, ateşkes ve esir takası konularındaki tutumuna ilişkin olarak ise şunları söyledi: “Japonya Gazze Şeridi'ndeki durumu yakından takip ediyor; ilgili ülkeler ve uluslararası örgütlerle yakın temas halinde.”

Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Krallığa yaptığı son ziyaret sırasında Japonya Başbakanı’nı kabul etti. (SPA)Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Krallığa yaptığı son ziyaret sırasında Japonya Başbakanı’nı kabul etti. (SPA)

Ülkesinin Gazze Şeridi'ndeki insani durumun iyileştirilmesi ve yeniden inşasına yönelik uluslararası çabalara katıldığını belirten Iwaya, Tokyo’nun iki devletli çözüme ulaşılması ve uzun vadeli bölgesel barış ve istikrarın sağlanması için diplomatik çabaları yoğunlaştırmaya devam ettiğini vurguladı.

Iwaya'ya göre Japonya, Gazze Şeridi'ne insani yardım sağlanması için sarf edilen çabaları takdir ediyor ve ocak ayında yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasının ardından esirlerin serbest bırakılması konusunda kaydedilen somut ilerlemeye büyük değer veriyor. Iwaya bunun, Japonya'nın sürekli olarak çağrıda bulunduğu insani koşulların iyileştirilmesi ve durumun gerginliğinin azaltılması için çok önemli bir adım olduğunu söyledi.

Japonya Dışişleri Bakanı, “Bölgenin uzun vadede istikrara kavuşması için anlaşmanın bütünüyle uygulanmasının ve ikinci aşamaya geçilmesinin gerekli olduğuna inanıyoruz” dedi.

Japonya'nın Suriye'deki duruma ilişkin tutumu

Iwaya, Japonya'nın yeni Suriye'nin karşı karşıya olduğu zorlukları ele alma vizyonu konusunda ise şunları söyledi: “Suriye'deki gelişmeleri büyük bir endişeyle yakından izliyoruz. Japonya Hükümeti, Suriye’deki yeni yönetimle temas halinde ve Suriye'deki duruma nasıl karşılık verileceğini değerlendiriyor.”

Iwaya şöyle devam etti: “Japonya, tüm Suriyelilerin desteklenmesi gerektiği inancına dayanarak Suriye'deki duruma bütüncül bir yaklaşımla bakıyor. Tokyo, orta ve uzun vadede destek olmak amacıyla birçok alanda ihtiyaç sahiplerine insani yardım sağladı.”

Ülkesinin Suriye'nin geleceğinde kilit rol oynayacak insan kaynaklarının gelişimine katkıda bulunduğuna dikkat çeken Iwaya, Tokyo'nun yeni Suriye devletinin inşasına katkıda bulunacak olanları desteklemeye devam edeceğini vurguladı.

Tüm tarafların Suriye halkı arasında diyalog yoluyla kapsamlı bir siyasi çözüme ulaşılmasında yapıcı bir rol oynamasını ümit eden Iwaya, “Bu perspektiften bakıldığında Japonya bunu başarmak için uluslararası toplumla yakın bir şekilde çalışacak” dedi.

Çin ve Kuzey Kore'ye karşı Asya ittifakı

Japonya daha önce Çin'in askeri gücüne ve Kuzey Kore'nin füzelerine karşı koymak için bir Asya ittifakı oluşturma fikrini ortaya atmıştı. Iwaya bu konu hakkında şu ifadeleri kullandı: “Zorlu güvenlik durumuyla karşı karşıya olan Japonya, ulusal güvenlik stratejileri temelinde savunma kabiliyetlerini güçlendirmek için her türlü çabayı gösterirken aynı zamanda müttefikleri ile iş birliğini geliştiriyor.”

Iwaya, ülkesinin özellikle Japonya-ABD ittifakının caydırıcılık ve karşılık verme kabiliyetlerini güçlendireceğini, dayanıklılığını ve sürdürülebilirliğini artıracağını, ayrıca Japonya'nın ‘özgür ve açık Hint-Pasifik bölgesine’ ulaşmak için iş birliğini genişletmeye devam edeceğini vurguladı.

Iwaya, “Japonya, ABD, Avustralya ve Hindistan arasındaki Dörtlü İttifak; Japonya, ABD ve Güney Kore arasındaki ittifak, Japonya-ABD-Avustralya arasındaki ittifak ve Japonya-ABD-Filipinler İttifakı gibi benzer düşünen müttefiklerle iş birliğini geliştirerek bu konuda çalışıyoruz” ifadesini kullandı.

Japonya-ABD ilişkilerinin geleceği

Iwaya, Başkan Donald Trump yönetimindeki ABD ile Japonya arasındaki ilişkilerin geleceğine ilişkin şunları söyledi: “Trump'ın göreve başlamasının ardından Japonya-ABD zirve toplantısı düzenlendi. Ben de ABD’li mevkidaşım ile şahsen görüşmelerde bulunarak, ülkemizin diplomatik ve güvenlik politikasının temel taşı olan ikili ittifakın güçlendirilmesi gerektiğini vurguladım. Şubat ayında benim de katıldığım Japonya-ABD zirve toplantısında Başbakan Ishiba ve ABD Başkanı Trump, güvenlik ve ekonomik konular ile mevcut uluslararası durum hakkında şeffaf bir şekilde görüş alışverişinde bulundular.”

“Bu bağlamda iki lider zorlu ve karmaşık güvenlik koşullarını ele aldılar; özgür ve açık Hint-Pasifik'e ulaşmak için yakın bir şekilde çalışma konusunda mutabık kaldılar” diyen Iwaya, iki lider arasındaki zirvenin karşılıklı güvenin inşasında önemli bir adım ve gelecek için büyük bir kazanım olduğunu kaydetti.

Iwaya sözlerini şöyle noktaladı: “Mevcut uluslararası durumda Japonya ve ABD'nin birlikte ele alması gereken pek çok zorluk var. ABD'li mevkidaşım Marco Rubio ile iş birliği içinde çeşitli düzeylerde karşılıklı güven ve iş birliği tesis ederek ikili ittifakı yeni zirvelere taşımaya kararlıyım.”



NEOM, 2027'de ilk ticari yeşil hidrojen üretimini başlatmaya hazırlanıyor

TT

NEOM, 2027'de ilk ticari yeşil hidrojen üretimini başlatmaya hazırlanıyor

NEOM, 2027'de ilk ticari yeşil hidrojen üretimini başlatmaya hazırlanıyor

Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu'nun (PIF) sahibi olduğu NEOM'daki gelişme hızı, Oxagon ve NEOM Yeşil Hidrojen projelerinin üretim ve işletmeye yaklaşmasıyla birlikte hızlanıyor. Söz konusu projeler, Suudi Arabistan’ın temiz enerji ve ileri endüstrilere geçişinde önemli bir rol oynuyor. Bu adım, karbon emisyonlarının azaltılması ve ulusal ekonominin çeşitlendirilmesini hedefleyen Vizyon 2030 çerçevesindeki çalışmalar kapsamında atılıyor. Yenilenebilir enerji ve teknolojik yenilik temelli entegre sanayi ve teknoloji ekosistemlerinin inşası yoluyla, NEOM’un sürdürülebilir sanayiler ve geleceğin teknolojileri alanında küresel bir merkez olarak konumunu güçlendirmesi amaçlanıyor.

İşletme ve bakım

NEOM Yeşil Hidrojen Şirketi CEO'su Visam el-Gamidi, şirketin 2026'da test ve devreye alma aşamalarını tamamladıktan sonra 2027'de ticari üretime başlamaya hazırlandığını duyurdu. Bu projenin, Suudi Arabistan’ın temiz enerjiye geçişinin en önemli dayanaklarından biri olduğunu ve karbonsuzlaşma ve net sıfır emisyon hedefleri olan Vizyon 2030 hedefleriyle uyumlu olduğunu açıkladı.

Şirketin ACWA Power, Air Products ve NEOM arasında bir ortak girişim olduğunu ve NEOM projesi kapsamındaki sanayi şehri Oxagon'da bulunduğunu belirtti. Proje üç ana tesisten oluşuyor: Oxagon'daki hidrojen üretim tesisi, yaklaşık 80 kilometre doğuda bulunan güneş enerjisi sahası ve yaklaşık 120 kilometre kuzeydeki rüzgâr türbini sahası.

El-Gamidi, Şarku’l Avsat ile yaptığı röportajda, projenin toplam üretim kapasitesinin 2026 yılı sonuna kadar hidrojen tesisine güç sağlamak için 4 gigawatt olacağını ve ticari üretimin ertesi yıl 2027'de başlayacağını açıkladı. Tesis, günde 600 ton hidrojen üretebilecek; bu hidrojen, yılda 1,2 milyon ton amonyağa dönüştürülecek ve projenin bir parçası olarak inşa edilen deniz rıhtımı da dahil olmak üzere tesise ait özel bir liman üzerinden sevk edilecek. El-Gamidi, şirketin yaklaşık iki yıl önce inşaat aşamasına girdiğini ve şu anda inşaat aşamasının yüzde 80'inden fazlasını tamamladığını, güneş ve rüzgâr enerjisi santrallerinin ise ileri aşamalarda olduğunu ve 2026 yılında hidrojen tesisine test ve işletme için enerji sağlamaya hazır olduğunu bildirdi.

El-Gamidi, şirketin sadece fabrikayı inşa etmekle kalmayıp, aynı zamanda kurumsal yapısını da kurduğunu, bugüne kadar yaklaşık 350 çalışanı istihdam ettiğini, operasyonlar, bakım ve tüm destek fonksiyonları için gerekli yetenekleri çektiğini açıkladı. Şirket ayrıca, bu gelecek vaat eden sektöre katılmak üzere yeni mezunları eğitmek ve nitelik kazandırmak için özel eğitim programları başlattı.

El-Gamidi, şirketin Oxagon bölgesinde bulunmasının ve limanın hidrojen tesisine yakın olmasının projenin başarısında belirleyici bir rol oynadığını belirtti. El-Gamidi’ye göre, tüm rüzgâr türbinleri Neom Limanı ve Oxagon hizmetleri üzerinden ithal edildi. Ayrıca hidrojen tesisinin ana ekipmanları ve birçok diğer ekipman da Neom Limanı ve Oxagon üzerinden getirildi.

Oxagon'un sanayi bölgesindeki yatırımcılara NEOM'da lisans ve izinler, liman hizmetleri, mühendislik ve lojistik hizmetlerini içeren entegre bir sistem sağladığını ve bunun da projenin uygulama aşamalarında önemli ilerlemeler kaydetmesini sağladığını belirtti.

El-Gamidi, bugün inşa edilenin sadece bir istasyon değil, küresel bir model haline gelecek yeni bir endüstrinin başlangıcı olduğunu vurgulayarak, büyük ölçekli bir hidrojen endüstrisi kurmanın ve onu geleceğe taşımanın mümkün olduğunu dünyaya kanıtladığını ifade etti.

Projenin ekonomik ve sosyal etkisi hakkında konuşan el-Gamidi, şirketin NEOM Yeşil Hidrojen Projesi kapsamında 300 ila 350 arasında doğrudan istihdam sağlayacağını ve bunların çoğunun halihazırda doldurulduğunu, ayrıca destekleyici sektörlerde bu sayının 6 ila 7 katı arasında dolaylı istihdam yaratacağını açıkladı.

Projenin NEOM'da yer almasının, tesisin bakımını ve uzun vadeli sürdürülebilirliğini desteklemek için sürekli endüstriyel hizmetlere ihtiyaç duyulacağı anlamına gelen, yukarı ve aşağı akış hizmetlerinin geliştirilmesine kapı açacağını belirtti. Suudi Arabistan'daki hidrojen endüstrisinin yapay zekâ, dijitalleşme ve mühendislik çözümleri gibi alanlarda uzmanlaşmış birçok şirketi çekeceğini ve Suudi ekonomisinin çeşitlendirilmesi için yeni bir dayanak noktası olacağını vurguladı.

Gelecekteki fırsatlar

Oxagon CEO'su Vishal Wanchoo ise projenin NEOM'da ileri ve temiz endüstrilere ev sahipliği yaptığını ve bölgenin ana ekonomik itici güçlerinden biri olduğunu vurguladı. Oxagon'daki çalışmaların 2021'de planın başlatılmasından bu yana önemli ilerleme kaydettiğini açıkladı. Şehrin, Neom limanı çevresindeki Kızıldeniz'de, özellikle Avrupa ve Afrika olmak üzere birçok coğrafi bölgeye mükemmel erişim sağlayan stratejik bir konumda bulunduğunu ve bu nedenle ürün ihracatı ve Suudi Arabistan'a hizmet vermek için ideal bir yer olduğunu belirtti.

Wanchoo, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, Neom Limanı’nın halihazırda faaliyete geçtiğini ve endüstriyel şirketleri Oxagon'da iş kurmaya çekmek için çabaların sürdüğünü, Neom Yeşil Hidrojen Projesi’nin ise yeşil hidrojenin büyük ölçekli üretimi için ilk büyük proje olduğunu bildirdi. Ayrıca, Oxagon'un endüstriyel şehir için odaklandığı temel alanlar olan yapay zekâ veri merkezlerini genişletmenin ve genel olarak yapay zekâ sistemini geliştirmenin yanı sıra entegre bir yenilenebilir enerji sistemi kurmak için çalıştığını da doğruladı.

Wanchoo, Neom Limanı’nın şu anda Yeşil Hidrojen Projesi’ne malzeme tedarik ederek ve karmaşık sevkiyatlar gerçekleştirerek hizmet verdiğini açıkladı ve projenin gelecekteki fırsatlarına yönelik büyük heyecanı vurguladı. Ayrıca, Oxagon'un önceliklerinden birinin kapsamlı bir yenilenebilir enerji sistemi kurmak olduğunu belirterek, yeşil hidrojen alanındaki çalışmaların yaklaşık dört yıl önce başladığını ve geleneksel enerjiden temiz enerjiye geçişin devam ettiği göz önüne alındığında, Krallığa hizmet etmek ve ihracat kapasitesini artırmak için yenilenebilir enerji sisteminin tüm unsurlarının geliştirilmesinin önemini vurguladı.

Wanchoo, Oxagon’un odaklandığı ilk üç temel sütunun, rüzgâr enerjisi teknolojisinin geniş ölçekte yerli üretimi, güneş enerjisi teknolojisinin orta ve nihai aşamalarda yerli olarak üretilmesi ve yüksek üretim kapasitesine sahip bu tesislerin hem Suudi Arabistan’ın yenilenebilir enerji ihtiyacını karşılaması hem de ihracat pazarlarına hizmet etmesi olduğunu belirtti. Ayrıca, yenilenebilir enerji ekosisteminin kilit unsurlarından biri olarak batarya teknolojilerinin geliştirilmesi yönünde çalışmaların sürdüğünü ifade eden Wanchoo, bu alanda projenin önemli bir ilerleme kaydettiğini vurguladı.

Temiz ve teknik endüstrilerle ilgili olarak, Oxagon'un tüm faaliyetlerinin doğası gereği temiz enerji olan yenilenebilir enerji etrafında döndüğünü açıkladı. Hedefin yenilenebilir enerji bileşenlerinin üretimi ile sınırlı olmadığını, Oxagon'daki tüm endüstrilerin tamamen yenilenebilir enerji kullanarak çalıştırılmasına kadar uzandığını vurguladı. NEOM Yeşil Hidrojen Projesi'nin en büyük yenilenebilir enerji üretim projelerinden biri olduğunu ve tamamen temiz enerjiyle çalıştığını, bu sayede Oxagon'daki diğer endüstrilere de aynı enerjiyi sağladığını belirtti.

Wanchoo, teknik alandaki odak noktalarının yapay zekâ olduğunu belirterek, yapay zekâ ile yenilenebilir enerji arasında yakın bir bağlantı bulunduğunu vurguladı. Günümüzde yapay zekânın karşılaştığı en büyük zorluklardan birinin sürdürülebilirlik olduğunu, zira bu alanın soğutma amaçlı büyük miktarda enerji ve su tükettiğini söyledi. Bu nedenle, Oxagon, sürdürülebilir çözümler benimsemeye özen gösteriyor. Şehirde kurulacak dev yapay zekâ veri merkezi, yenilenebilir enerji ile çalışacak ve soğutma için deniz suyu kullanılacak; böylece operasyonların ve kullanılan teknolojilerin sürdürülebilirliği sağlanmış olacak.

Wanchoo ana hedefin bu görüşmeleri ilerletmek ve şirketlerin faaliyetlerine başlayabilmeleri için anlaşmaları sonuçlandırmak olduğunu vurguladı. Yenilenebilir enerji ve yapay zekâ projelerinin hızlı büyümesi göz önüne alındığında, planın 2026 yılı sonundan önce endüstriyel üretime başlamak ve 2027 yılına kadar tam üretime ulaşmak olduğunu belirtti.


Savaş hazırlığını artırmaya yönelik Suudi Arabistan- Amerika tatbikatları

Tatbikatın amacı operasyonel hazırlığı artırmak, deneyim alışverişinde bulunmak ve ortak operasyonların icrasını entegre etmek (Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı)
Tatbikatın amacı operasyonel hazırlığı artırmak, deneyim alışverişinde bulunmak ve ortak operasyonların icrasını entegre etmek (Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı)
TT

Savaş hazırlığını artırmaya yönelik Suudi Arabistan- Amerika tatbikatları

Tatbikatın amacı operasyonel hazırlığı artırmak, deneyim alışverişinde bulunmak ve ortak operasyonların icrasını entegre etmek (Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı)
Tatbikatın amacı operasyonel hazırlığı artırmak, deneyim alışverişinde bulunmak ve ortak operasyonların icrasını entegre etmek (Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı)

Suudi Arabistan ve ABD kara kuvvetleri arasındaki ortak askeri tatbikat "Quincy-1" dün Fort Irwin askeri üssünde başladı.

Tatbikat, operasyonel hazırlığı artırmayı, uzmanlık alışverişinde bulunmayı ve çeşitli muharebe ortamlarında ortak operasyonların entegrasyonunu amaçlıyor.

Resim   Ortak tatbikat manevraları “Quincy-1” Fort Irwin askeri üssünde başladı, (Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı)

Yaklaşık bin 200 mil karelik bir alanı kaplayan dev Fort Irwin askeri üssü, Kaliforniya ve Nevada eyaletleri arasında, Mojave Çölü'nün kalbinde yer almaktadır.


Suudi Arabistan’a F-35 satışı masada: İsrail’in askeri hakimiyeti zayıflayabilir

Amerikan yapımı F-35'leri aktif olarak bir muharebede kullanan ilk ülke 2018'de İsrail olmuştu (Reuters)
Amerikan yapımı F-35'leri aktif olarak bir muharebede kullanan ilk ülke 2018'de İsrail olmuştu (Reuters)
TT

Suudi Arabistan’a F-35 satışı masada: İsrail’in askeri hakimiyeti zayıflayabilir

Amerikan yapımı F-35'leri aktif olarak bir muharebede kullanan ilk ülke 2018'de İsrail olmuştu (Reuters)
Amerikan yapımı F-35'leri aktif olarak bir muharebede kullanan ilk ülke 2018'de İsrail olmuştu (Reuters)

ABD, Suudi Arabistan'ın 48 adet F-35 savaş jeti satın alma teklifini değerlendiriyor. 

Kimliğinin açıklanmaması şartıyla Reuters'a konuşan ABD'li yetkililer, Savunma Bakanlığı'nın (Pentagon) teklif üzerinde aylardır çalıştığını belirtiyor. 

Pentagon'daki politika departmanından geçen teklifin, bakanlıktaki üst düzey yetkililer tarafından değerlendirmeye alındığı ifade ediliyor. 

Diğer yandan nihai satış kararı için kabine düzeyinde ilave onaylar, Kongre'ye bildirim ve Donald Trump'ın imzası gerekecek.

Haberde, Suudi Arabistan yönetiminin, uçakları satın almak için doğrudan Trump'la iletişime geçtiği aktarılıyor. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, 18 Kasım'da Beyaz Saray'ı ziyaret edecek. Sürecin bu görüşmeden önce hızlandırıldığı ifade ediliyor. 

Analizde, hava kuvvetlerini modernize etmek ve özellikle İran'dan gelebilecek muhtemel tehditlere karşı koymak amacıyla Riyad yönetiminin yıllardır bu savaş uçaklarını istediğine işaret ediliyor. 

Washington'ın Riyad'la savunma işbirliğini geliştirmeye açık olduğunu göstermesi üzerine Suudi Arabistan'ın jetler için tekrar teklifte bulunduğu belirtiliyor. Suudi Arabistan Hava Kuvvetleri'nde Boeing yapımı F-15'ler ve Avrupa menşeli Tornado ve Typhoon savaş jetleri yer alıyor. 

Trump, mayıstaki Ortadoğu turunda Suudi Arabistan'ı ziyaret etmiş, iki ülke arasında 142 milyar dolarlık silah anlaşması imzalanmıştı. Beyaz Saray'ın "tarihin en büyük savunma satış anlaşması" diye nitelediği anlaşma hava ve füze sistemlerinden iletişim teknolojilerinin 

geliştirilmesine kadar birçok kalemi içeriyordu. 

Öte yandan satışın gerçekleşmesinin, ABD'nin Ortadoğu'daki politikasında önemli bir değişime işaret edeceği belirtiliyor. 

Ortadoğu'da filosunda F-35 bulunan tek ülke İsrail. Washington silah satışlarıyla İsrail'in "niteliksel askeri üstünlüğünü" sağlama politikası yürütüyor ancak bu jetlerin Suudi Arabistan'a da satılmasının, bölgedeki "askeri dengeleri değiştirebileceğine" dikkat çekiliyor. 

Israel Hayom'daki analizde de bu hamlenin "İsrail'in bölgedeki askeri hakimiyetine meydan okuma" anlamına geleceği yazılıyor. 

Riyad yönetimi, F-35'leri satın almak için eski ABD Başkanı Joe Biden'la da görüşmüştü. Suudi Arabistan-İsrail ilişkilerinin normalleşmesi çerçevesinde bu satışların gerçekleştirilebileceği bildirilmişti. Ancak iki ülke arasında ABD arabuluculuğunda yürütülen normalleşme görüşmeleri, Hamas'ın 7 Ekim 2023'teki Aksa Tufanı operasyonuyla patlak veren Gazze savaşı nedeniyle askıya alınmıştı. 

Independent Türkçe, Reuters, Israel Hayom