İran saldırısı... Dünya alarmda

Washington’un 100 füze ve insansız hava aracıyla karşılık vereceği belirtilirken, İsrail de tetikte bekliyor.

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Dini Lider Ali Hamaney'in yetkilileri kabulü sırasında bir konuşma yapıyor. (Dini Lider’in internet sitesi)  Londra: Şarku’l Avsat
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Dini Lider Ali Hamaney'in yetkilileri kabulü sırasında bir konuşma yapıyor. (Dini Lider’in internet sitesi) Londra: Şarku’l Avsat
TT

İran saldırısı... Dünya alarmda

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Dini Lider Ali Hamaney'in yetkilileri kabulü sırasında bir konuşma yapıyor. (Dini Lider’in internet sitesi)  Londra: Şarku’l Avsat
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Dini Lider Ali Hamaney'in yetkilileri kabulü sırasında bir konuşma yapıyor. (Dini Lider’in internet sitesi) Londra: Şarku’l Avsat

Beyaz Saray'ın  dün (Cuma) Tahran'ın tehditlerinin ‘gerçek’ olduğunu doğrulamasının ardından dünya İran'a yönelik bir saldırıya hazırlanırken, diğer taraftan da İsrail'in vereceği yanıt bekleniyor.

Şarku’l Avsat’ın CBS'den aktardığı habere göre iki ABD'li yetkili 100'den fazla insansız hava aracı (İHA) ve onlarca füzeyle İsrail'deki askeri hedeflere yönelik ‘büyük’ bir saldırı öngördü. Yetkililer, İsraillilerin bu büyüklükte bir saldırıya karşılık vermesinin zor olacağını söylerken, İran'ın gerilimi önlemek için daha küçük çaplı bir saldırı düzenleyebileceğini öne sürdü. AFP'ye göre Beyaz Saray dün (Cuma) İran'ın tehditlerinin ‘gerçek’ olduğunu doğruladı.

İran Parlamentosu Ulusal Güvenlik Komitesi üyesi Cevad Kerimi Kuddusi, dün ülkesinin saatler içinde İsrail'e balistik füzeler fırlatacağını söyledi. Diğer taraftan Kendisini ‘Irak İslami Direnişi’ olarak adlandıran grup, ABD ve İsrail'i Irak'a ya da ‘direniş ekseni’ ülkelerine karşı ‘aptallık’ olarak nitelendirdiği eylemlerde bulunmamaları konusunda uyardı.

İsrail ordusu, ülkenin İran topraklarından saldırıya uğraması halinde İran'a karşı saldırı başlatmaya hazırlanıyor. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, İsrail ve ABD'nin İran'a karşı ‘yan yana’ durduğunu söyledi.

Besic'e  bağlı Danishjo Haber Ajansı, ABD ve bölge medyası tarafından operasyonun zamanlaması, boyutu ve kullanılan silahların türü hakkında yayılan bilgileri önemsiz gösterdi. Ajansın Telegram hesabı üzerinden  “İlk olarak ABD’liler meselenin farkında olduklarını göstermeye çalışıyor, ikinci olarak her türlü olasılığa karşı hazırlıklılar ve üçüncü olarak da dikkatleri kendi istedikleri yöne çekmek istiyorlar” değerlendirmesinde bulundu.



ABD başkanı ve inatçı Ortadoğu

ABD başkanı ve inatçı Ortadoğu
TT

ABD başkanı ve inatçı Ortadoğu

ABD başkanı ve inatçı Ortadoğu

İbrahim Hamidi

Majalla dergisinin kasım ayı kapağının konusunu seçmek, bu ay iki önemli gelişmenin ortasında geldiği için hiç de kolay olmadı. Bunların ilki, sonuçları bölgemiz dahil tüm dünyaya yansıyacak olan ABD seçimleri. İkincisi ise İran-İsrail çatışması nedeniyle Lübnan ve Gazze'de yaşanan savaşlar. Kasım ayı kapağımızda yer verdiğimiz ABD başkanı ve “inatçı” Ortadoğu'nun değişimi konularını, soruları her yönüyle ele alan yazılar ve röportajlarla tartıştık.

Yeni bir Ortadoğu’dan ilk kez söz edilmiyor. Son yıllarda bu konu üç kez gündeme getirildi.

İlk kez, Saddam güçlerini Kuveyt’ten çıkarmak için yapılan Körfez Savaşı ile Sovyetler Birliği'nin yıkıntıları üzerinde ABD'nin dünyayı tekeline almasının ardından 1991'de başlatılan Arap-İsrail barış müzakerelerinin akabinde dile getirildi. Bunun en açık ifadesi eski İsrail başbakanı Şimon Peres'in doksanlı yılların ortalarında yayınlanan ve barış, iş birliği ve bölgesel entegrasyondan bahseden “Yeni Ortadoğu” adlı kitabında açıkladığı projesiydi.

İkinci kez, 11 Eylül saldırılarının ardından ve Başkan George W. Bush yönetiminin komşu ülkelerde bir domino etkisi yaratmak, demokratik, çoğulcu ve bütünleşmiş, terörizm ve diktatörlükle mücadele edebilecek bir “yeni Ortadoğu” kurmak için Afganistan'daki Taliban rejimi ile Irak'taki Saddam rejiminin kökünü kazımaya çalışmaya başlamasından sonra gündeme geldi.

Üçüncü kez ise Temmuz 2006'da eski Lübnan başbakanı Refik Hariri'nin öldürülmesi ve Suriye ordusunun 2005'te Lübnan’dan geri çekilmesinin ardından Hizbullah ile İsrail arasında Lübnan'da yaşanan savaşın ardından dillendirildi. Temmuz savaşı patlak verdiğinde dönemin ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice, Lübnan Savaşı'nın “yeni Ortadoğu'nun doğum sancıları” olduğunu söylemişti.

2024 yılında Ortadoğu'yu değiştirme ifadesi yeniden vitrine döndü. Tel Aviv, Washington ile iş birliği içinde, Hamas ile Hizbullah'ı parçalamak ve bölgesel projesini hayata geçirmek için 7 Ekim'deki Hamas saldırısını kullandı

Otuz yıl boyunca Ortadoğu'nun savaş ve barış, müzakereler ve çatışmalarla değişimi denendi. Bush yönetiminin Ortadoğu'yu Afganistan, Irak, Suriye ve İran'da yeniden şekillendirmedeki başarısızlığı, Barack Obama'dan Donald Trump ve Joe Biden'a kadar sonraki yönetimlerin büyük bölgesel projelerden vazgeçmesinin, uzun savaşları sona erdirmesinin, diplomatik, ekonomik ve askeri varlığını sürdürürken, 2011'de Irak'tan ve 2021'de Afganistan'dan çekilmeye odaklanmasının nedeni olabilir.

2024'te bölgeyi değiştirme projesi yeniden vitrine döndü ama İsrail'in öncülüğünde. Tel Aviv, Washington ile yakın iş birliği içinde, Hamas'ı ezmek, Hizbullah'ı parçalamak ve bölgesel projesinin önünü açmak için 7 Ekim'deki Hamas saldırılarını kullandı. Binyamin Netanyahu hükümetinin, radikal biçimde yeni bir Ortadoğu oluşturma hedefiyle, İran ve onun vekilleriyle mücadeleyi ve onları yenmeyi merkeze alan dönüştürücü bir bölgesel stratejinin üzerinde bir yıldır çalıştığı açıkça ortaya çıktı. Bunun en açık ifadesi Netanyahu'nun Eylül 2024'te Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada yeni Ortadoğu’yu birincisi, İsrail ile iş birliği yapan, ikincisi, İran'a bağlı olan şeklinde ikiye ayırdığı konuşmasıydı.

Ortadoğu konusundaki çatışma, Beyaz Saray için yürütülen sıcak bir yarışın ortasında yaşanıyor. Bu, büyük bir Amerikan bölünmesi, iki aday arasındaki farkın küçük, yönelimlerindeki farkın ise büyük olması nedeniyle benzeri görülmemiş bir yarış

Öte yandan, liderliğini yaptığı direniş ekseninin bir yıl boyunca ölümcül olmasa da ağır darbeler aldığını kabul eden Tahran, İsrail'e saldırılar, ABD ile anlaşmalar içeren bir karşı proje ortaya koymaya çalışıyor. Arap Körfez ülkeleri ise Gazze, Lübnan ve İran ile İsrail arasındaki gerilimin azaltılmasına, ardından tüm aktörler arasında istikrar ve bölgesel iş birliğine ulaşmak için “iki devletli çözüm”ün siyasi sürecini tartışmaya dayalı bir gelecek vizyonu ortaya koymaya çalışıyor.

Ortadoğu konusunda İsrailli, İranlı ve Arap bu üç eğilim arasındaki çatışma, Beyaz Saray için yürütülen sıcak bir yarışın ortasında yaşanıyor. Bu, ABD'deki büyük bölünme, iki adayın (Kamala Harris ve Donald Trump) kazanma fırsatı ​​arasındaki küçük fark, kürtaj ve göçmenlik gibi dahili meseleler ile Çin, Rusya ve İsrail, İran ve Ortadoğu ile ilişkiler gibi harici meselelerde siyasi yönelimlerindeki büyük fark nedeniyle benzeri görülmemiş bir yarış.

ABD başkanlık seçimlerini kim kazanırsa kazansın, yeni başkan 2025'in başından itibaren Netanyahu ve Hamaney'in gündeme getirdikleri inatçı Ortadoğu sorularıyla yüzleşecek

5 Kasım'daki ABD seçimlerini kim kazanırsa kazansın, yeni başkan Ocak 2025'te görevine başladığında, Netanyahu ve Dini Lider Ali Hamaney'in Ortadoğu ve Ortadoğu'daki değişim ile ilgili sorularıyla yüzleşecek.

Trump kazanırsa muhtemelen Netanyahu'nun sağcı hükümetine karşı olumlu bir yönelimle göreve başlayacak. Anlaşmalar ve takaslar yapmaya dayalı geleneksel Amerikan politikalarının dışına çıkmaya çalışarak, daha güçlü ikili ilişki yolunu izleyecek.

Harris kazanırsa söylemi farklı olsa da muhtemelen Netanyahu'nun son bir yıldır etkisi altında olan Biden yönetiminin politikasını sürdürecek.

Kasım sayısında kapak konularının yanı sıra eski Türkiye eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile yapılan bir röportaj, dayısı Başkan Yaser Arafat'ın ölümünün 20. yıldönümünde Naser el-Kudva'nın tanıklığına yer veren bir yazı, siyaset, ekonomi, kültür ve yapay zekânın “militarizasyonu” üzerine makaleler, araştırmalar ve röportajlar da yer aldı.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.