‘Keskin nişancıdan’ plastik sanatta bir öncüye: Ahmed Nawar

Mısırlı sanatçı Ahmed Nawar’ın retrospektif sergisi siyah beyaz çalışmalarından oluşuyor.
Mısırlı sanatçı Ahmed Nawar’ın retrospektif sergisi siyah beyaz çalışmalarından oluşuyor.
TT

‘Keskin nişancıdan’ plastik sanatta bir öncüye: Ahmed Nawar

Mısırlı sanatçı Ahmed Nawar’ın retrospektif sergisi siyah beyaz çalışmalarından oluşuyor.
Mısırlı sanatçı Ahmed Nawar’ın retrospektif sergisi siyah beyaz çalışmalarından oluşuyor.

Nesrin el Behşunci

Babası onun Güzel Sanatlar Fakültesi'ne girmesine karşı çıktı, yeteneği ağabeyi tarafından desteklendi. Mısırlı plastik sanatçısı Dr. Ahmed Nawar, 1945 yılında Garbiye Valiliğine bağlı bir köyde doğdu. 1967 yılında Güzel Sanatlar Fakültesi'nden mezun oldu ve 1968 yılında ‘Hazırlan ve Bekle’ adlı tablosuyla ilk uluslararası ödülünü kazandı. Nawar’ın yaratıcı vizyonu deneysellik, çağdaşlık ve kimliğe bağlılığın birleşimi ile karakterize edilir. Eserleri, 1979'da Devlet Teşvik Ödülü, 2013'te Sanatta Devlet Takdir Ödülü, 2018'de Nil Sanat Ödülü ve 2003'te Çin'deki Birinci Uluslararası Pekin Bienali'nde Seçkin Çalışma Ödülü gibi birçok yerel ve uluslararası ödül kazandı. İşte Majalla’nın Mısırlı sanatçı Ahmed Nawar ile gerçekleştirdiği röportaj:

-Sanat Kompleksi'ndeki (Ayşe Fehmi Sarayı) son serginizde, sanatsal açıdan en önemli dönemlerinizi temsil eden tablolar yer aldı. Bize bu yolculuğunuzu anlatır mısınız?

Son sergide 1960'tan 2022'ye kadar sanat hayatımın dönüm noktalarını temsil eden 200'ün üzerinde eser yer alıyordu. Sergi, 1960 yılındaki ‘Benim Köyüm’ grubu gibi, Güzel Sanatlar Fakültesi'ne girmemden iki yıl öncesine, sanat hayatımın başlangıcına kadar uzanan dönemlere bölünmüştü. Aynı şekilde sergide, ‘Kutsal Topraklar’, ‘Ebu Ganim Dağı’ ve ‘Salgın’ grupları da yer aldı. Bu son grupta koronavirüs ve diğer salgınları ele aldım. Sergiyi düzenleyenler, yıllar içinde ortaya koyduğum çalışmalarımın ana yönlerinden birine ve resmimin vazgeçilmez kelime dağarcığı olan siyah beyaza odaklanmayı seçtiler.

-Resimlerinizde genel olarak tarihi anlarının tasvirini görüyoruz. Plastik sanatın dramatik olanakları var mı?

Çizim sanatı ister fotoğraf ister heykel ister baskı veya mimari olsun, herhangi bir sanat eserinin inşasının temelidir. Bu, sanat eserinin öğelerinin ve estetiğinin üzerine inşa edildiği yapısal temeldir. Onsuz bu plastik yapı şeklini kaybeder, çöker ve hiçbir şey elde edemezsiniz. Hiç şüphe yok ki dramatik unsur, plastik eserin önemli bir bileşenidir. Çünkü resim bir hikaye anlatabilir ve ona diğer sanatların başardıklarından farklı bir derinlik verebilir. 1967 savaşının etkisi halen düşüncelerimde ve kariyerimde yerini koruyor. Bu olay benim insani konulara karışmamın başlangıç noktasıydı. Bu nedenle, insanlığın çektiği acıların ve kaybedilen hakların küresel düzeyde ifade edilmesine mümkün olduğunca katkıda bulundum.

-Kariyeriniz boyunca Mısır ve Arap ülkelerinde sanat müzelerinin kurulmasına, örneğin Asvan’daki Nubiya Müzesi'nin iç tasarımına değerli katkılarda bulundunuz. Buna sizi motive eden nedir?

Müzecilik alanındaki tecrübelerimden yola çıkarak kültür ve sanata mekan sağlama arzusuyla hareket ediyorum. Çünkü müze, kültür ve sanatın yer aldığı büyük bir kurumdur. Müze kurma projesi ziyaretçiye çekici bir alan sağlamak için mutlaka yaratıcılığa bağlıdır. Müze aynı zamanda hafızayı ve tarihi koruyan, içerik ve medya açısından zengin, yaşayan bir kurum ve işlevi nesiller boyu devam edebilir. Benim müzeler için çalışmama en büyük teşvik, yeni nesillerin vicdanını ve aklını inşa etmeye çalışmak, onların çeşitli alanlarda katkı sağlamalarını ve yenilik yapmalarını sağlamak.

Fotoğraf Altı: Ahmed Nawar sanat yaşamı boyunca sayısız eserlere imza attı.
Ahmed Nawar sanat yaşamı boyunca sayısız eserlere imza attı.

-Garbiye Valiliği'nin köylerinden birinde doğdunuz ve artık sanat eserleriniz Madrid Çağdaş Sanat Müzesi gibi uluslararası müzeler tarafından satın alınıyor. Köydeki çocukluğunuza dair hatırlarınız neler?

Garbiye Valiliği'nin Yusuf Bek Şerif adlı küçük bir köyde, varlıklı, büyük bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim. Köyün tüm halkı gibi ben de Kur'an-ı Kerim’i ezberlemek ve yazmayı öğrenmek için Şeyh Ali'nin halkasına katıldım. Sonra medreseye girdim. Çizim konusunda çok başarılıydım ve ağabeyim merhum Adil Navar, yoluma devam etmem için beni cesaretlendirdi. Devletin yaratıcılığı desteklemesi sebebiyle o dönemdeki sanatsal ve edebi faaliyetlerin yüksek derecede ayrıcalıklı olduğunu da belirtmem gerekir.

-1967 yılında mezun oldunuz ve ertesi yıl İspanya'da düzenlenen Uluslararası İbiza Bienali’nde ilk uluslararası resim ödülünüzü kazandınız. O anı nasıl anımsıyorsunuz?

O yıl gerileme yılı olarak adlandırıldı. Söz konusu dönemde sunta üzerine bazı resimler yaptım. Örneğin İbiza Uluslararası Bienali’nde birincilik kazanan ‘Hazırlan ve Bekle’ adlı tabloyu o dönem yaptım. İspanyol hükümetinin sağladığı dört yıllık tam bursun yanı sıra maddi bir ödül de verildi. Ancak o dönemde Mısır ordusuna katıldığım için seyahat edemiyordum. Orduda keskin nişancı oldum ve halen birçok düşman askerini keskin nişancı olarak vurduğum için gurur duyuyorum. Bu savaşın etkisi halen düşüncelerimde ve yolumda durmaya devam ediyor. Bu benim insani meselelere dahil olmamın başlangıcıydı. Dolayısıyla insanlığın çektiği acıları ve kaybedilen hakları küresel düzeyde ifade etmeye mümkün olduğunca katkıda bulundum. Bu konuların başında, hakkında 70'e yakın resim yaptığım ve eserlerimin büyük bir kısmını işgal eden Filistin var.

Fotoğraf Altı: Ahmed Nawar’ın eserleri uluslararası arenada büyük ilgi görüyor.
Ahmed Nawar’ın eserleri uluslararası arenada büyük ilgi görüyor.

-Kariyeriniz boyunca hangi zorluklarla karşılaştınız?

Sanatçının iradesini, kararlılığını ve sabrını deneyen çeşitli zorluklarla her zaman karşılaştım. Bu şekilde Mısır içinde ve dışında göçebe olabildim ve 1965-1966 yılları arasında, Kıbrıs, Lübnan, Suriye, Ürdün, Irak, Kuveyt, Doğu Kudüs gibi ülkeleri gezdim. O gençlik döneminde en büyük zorluk, yıpratma savaşı sırasında silahlı kuvvetlerde sanatçı olmayı ve keskin nişancı olmayı uzlaştırmaktı. Üretken bir sanatçı olarak plastik sanatlar, arkeoloji müzeleri, Nubiya antikaları kurtarma alanlarında çalışırken de diğer işlerden sorumluyken de zorluklarla karşılaştım. Bazen imkansızla karşı karşıya olduğumu hissettim.

-Mısır'daki güzel sanatlar fakültelerindeki yeteneklerin keşfedilmesinde Nawar Ödülü’nün rolü nedir?

Bu, çizim sanatı konusunda eğitimli ve bu sanatın önemini anlayan yeni bir nesli yetiştirmeyi ve hazırlamayı amaçlayan Nawar Ödülü'nün beşinci yılı. Sanatın ve yaratıcılığın temeli olarak kabul edilen çizim sanatı olmadan öğrenci veya sanatçı özgünlüğünü, yaratma ve geliştirme yeteneğini kaybeder. Bu ödülü sanatın yaygınlaştırılması ve gençlerin sanata erişiminin kolaylaştırılması amacıyla uzun yıllardır yapılan çalışmaların bir parçası olarak görüyorum. Güzel sanatlar fakülteleri ve müzeler kurma arayışımla en başından beri, bu nedenler ve bu alanda oynadığım rol dolayısıyla gurur duyuyorum.

*Majalla’da yer alan bu röportajın çevirisi Şarku’l Avsat’a aittir.



Şera bir Yahudi gazetesine ilk röportajını verdi: İstikrarlı bir Suriye nutuk ve sloganlarla inşa edilmeyecek

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, geçtiğimiz şubat ayında Şam'da düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı’nın kapanışında konuştu. (AFP)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, geçtiğimiz şubat ayında Şam'da düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı’nın kapanışında konuştu. (AFP)
TT

Şera bir Yahudi gazetesine ilk röportajını verdi: İstikrarlı bir Suriye nutuk ve sloganlarla inşa edilmeyecek

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, geçtiğimiz şubat ayında Şam'da düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı’nın kapanışında konuştu. (AFP)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, geçtiğimiz şubat ayında Şam'da düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı’nın kapanışında konuştu. (AFP)

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, iç ve dış politikadaki sorumlulukları veya pozisyonları hakkında yorum yaparken devrik lider Beşşar Esed'i çevreleyen tüm duvarları yıkıyor. Şera doğrudan konuşuyor; İsrail ile ilişkiler ve Suriye topraklarının işgali gibi daha önce çifte dille konuşulan, bazıları sloganlarla kamuoyuna duyurulan ancak gerçeklerin masanın altında olduğu ‘tabu konular’ hakkında açıkça konuşmaktan çekinmiyor. Şera, 6 aydan kısa bir süre önce iktidara gelmesinden bu yana ilk kez  bir Yahudi medya kuruluşuna konuştu. Şera, The Jewish Journal’a röportaj verdi.

Esed rejiminin mirası

28 Mayıs'ta yayınlanan röportaj, Jonathon Bass'ın şu sözleriyle başlıyor: “Pek çok Suriyeli, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'da bir devrimci değil; savaş yorgunu, kimliği yıpranmış bir ulusu yeniden inşa edebilecek, yenilenmiş bir lider görüyor. Tarihin her duvarından fısıldadığı, yaşayan en eski şehir olan Şam, iktidarla değil, yeniden inşa, uzlaşma ve uzun süredir parçalanmış bir ulusa liderlik etme yüküyle ilgili bir diyalog için uygun bir yer.”

Bass, Suriye Cumhurbaşkanı hakkındaki izlenimlerini şöyle aktarıyor: “Sessiz biri ama söylediği her kelimeyi düşünerek söylüyor. Sesinde zafer tonu yok, sadece kastettiği ve vurguladığı kelimeler var.”

Şera röportajın başında, “Bize enkazdan daha fazlası miras kaldı. Travma, güvensizlik ve yorgunluk miras aldık. Ama aynı zamanda umudu da miras aldık. Kırılgan bir umut” ifadelerini kullandı.

fgthyj
Sednaya Hapishanesi’ndeki tutukluların ailelerinden oluşan bir kalabalık, hayatta kalanları arama çalışmalarının sürdüğü binanın dışında bekliyor. (Suriye Sivil Savunma Müdürlüğü)

Suriye on yıllar boyunca sadakat ve sessizliği, bir arada yaşama ve nefreti, istikrar ve baskıyı birbirine karıştıran bir sistemle yönetildi. Esed hanedanı, Hafız ve ardından Beşşar, ülke üzerindeki kontrollerini sağlamlaştırmak için korku ve infazları kullanarak demir yumrukla yönetirken, ülkenin kurumları soldu ve muhalefet ölümcül bir ayaklanmaya dönüştü.

Gazeteci Jonathon Bass, Şera'nın aldığı miras konusunda açık görüşlü olduğunu düşünüyor. Zira Şera şöyle diyor: “Temiz bir sayfadan bahsetmek sahtekârlık olur. Geçmiş, her insanın gözünde, her sokakta, her ailede mevcuttur. Şimdi görevimiz bunu tekrarlamamak. Daha hafif versiyonu yok. Tamamen yeni bir şey yaratmalıyız.”

Suriyelilerin güveni

Eş-Şera'nın iktidara geldiğinden beri attığı ilk adımlar, röportajı yapan kişinin de belirttiği gibi, temkinli ama son derece sembolik oldu. Siyasi tutukluların serbest bırakılmasını emretti, sürgün edilen ya da susturulan muhalif gruplarla diyalog başlattı ve kötü şöhretli Suriye güvenlik aygıtında reform yapma sözü verdi. Ayrıca, kayıp ve ölülerin akıbetini ele almak üzere bir bakanlık kurulmasını önerdi.

Suriye'deki toplu mezarların ardındaki gerçeği ortaya çıkarmak için Şera, DNA veri tabanları oluşturmaktan geçmişteki zulümlerden sorumlu olanların iş birliğini sağlamaya kadar adli tıp teknikleri ve ekipmanları sağlamak için ABD ile bir ortaklığa ihtiyaç olduğunu söyledi.

Şera, “Eğer konuşan tek kişi bensem, Suriye hiçbir şey öğrenmemiştir. Tüm sesleri diyalog masasına davet ediyoruz. Devlet artık başkalarına dikte ettiğinden daha fazla dinlemelidir” dedi.

‘Ama insanlar bir kez daha güvenecek mi? Diktatörlüğün küllerinden doğan bir hükümetin vaatlerine inanacaklar mı?’ sorusuna Şera şöyle cevap verdi: “Ben güven istemiyorum, sabır ve inceleme istiyorum. Beni sorumlu tutun. Güven bu şekilde sağlanır.”

Suriyelilerin evlerini yeniden inşa etmeleri gerekiyor

Şera, Suriyelilerin şu anda en çok neye ihtiyacı olduğu sorusuna tereddüt etmeden cevap verdi: “Eylem yoluyla haysiyet. Amaç yoluyla barış.”

Savaşın boşalttığı şehirlerde ve çatışmanın etkilerinden halen mustarip olan köylerde kimse siyaset istemiyor, normale dönüş istiyor; evlerini yeniden inşa etme, çocuklarını büyütme ve barış içinde hayatlarını kazanmak istiyorlar.

dfgthy
Halep'te yıkılan evlerin yeniden inşası bazı bölge sakinlerinin kişisel inisiyatifiyle gerçekleştiriliyor. (Reuters)

Şera bunun gayet farkında. Tarım, sanayi, inşaat ve kamu hizmetlerinde istihdam yaratmaya odaklanan acil ekonomik programlar için bastırıyor. Şera, “Artık mesele ideoloji değil, mesele insanlara kalmak için bir neden, yaşamak için bir neden, inanmak için bir neden vermek. Bir işi olan her gencin radikalleşme riski daha az olacak. Okuldaki her çocuk gelecek için bir ses” dedi.

Şera, bölgesel yatırımcılarla ortaklıkların, geri dönenlere yönelik küçük işletme hibelerinin ve ‘gençler için mesleki eğitimin’ önemini vurguladı. Şera, “İstikrarlı bir Suriye nutuklarla ya da sloganlarla değil, eylemlerle inşa edilecek; pazarlarda, sınıflarda, çiftliklerde, atölyelerde... Tedarik zincirlerini yeniden inşa edeceğiz. Suriye bir ticaret merkezi olarak geri dönecek” şeklinde konuştu.

İsrail ile ilişkiler

Bu ekonomik vizyonun ardında daha derin bir vizyon var. Bir neslin kaybından sonra Suriyeliler çatışmadan yoruldu. Barışa, sadece savaşın yokluğuna değil, fırsatların varlığına da hasretler. Bass şöyle diyor: “Sohbetimizin en hassas bölümlerinden birinde Şera, Suriye'nin İsrail ile gelecekteki ilişkisine değindi. 1948'den bu yana bölgeyi rahatsız eden bu konu, her hava saldırısı, gizli operasyon ve vekalet savaşı suçlamasıyla daha da şiddetleniyor.”

ı89o
Golan'daki tampon bölge sınırında duran bir İsrail askeri (AFP)

Şera, “Açık konuşmak istiyorum. Sonsuz karşılıklı bombardıman dönemi sona ermeli. Hiçbir ülke korku ile doluyken gelişemez. Gerçek şu ki ortak düşmanlarımız var ve bölgesel güvenlikte kilit bir rol oynayabiliriz” ifadelerini kullandı.

dwert5y6
İsrail saldırılarına tepki olarak 25 Şubat'ta Suriyeli Dürziler tarafından açılan bir pankart: ‘Suveyda, Suriye'nin sırtındaki zehirli hançer olmayacak.’ (AP)

Şera, sadece bir ateşkes hattı olarak değil, karşılıklı itidal ve sivillerin, özellikle de güney Suriye ve Golan Tepeleri’ndeki Dürzilerin korunması için bir temel olarak 1974 Ayrılma Anlaşması’nın ruhuna geri dönme arzusunu dile getirdi. Şera, “Suriye'nin Dürzileri piyon değildir. Onlar vatandaştır, köklüdür, tarihsel olarak sadıktır ve yasalar çerçevesinde her türlü korumayı hak etmektedir. Onların güvenliği müzakere edilemez” dedi.

Derhal normalleşme önermekten kaçınan Şera, uluslararası hukuk ve egemenlik temelinde gelecekteki görüşmelere açık olduğunu belirtti.

Trump bir barış adamı

Belki de Trump'ın yaptığı en önemli diplomatik jest, doğrudan masaya oturma isteğiydi. Şera şunları söyledi: “Medya onun hakkında ne imaj çizerse çizsin, ben onu bir barış adamı olarak görüyorum. İkimiz de aynı düşman tarafından saldırıya uğradık. Trump nüfuzun, gücün ve sonuçların ne anlama geldiğini biliyor. Suriye'nin diyaloğu yeniden başlatabilecek dürüst bir arabulucuya ihtiyacı var. Eğer bölgede istikrara ve ABD ile müttefiklerinin güvenliğine katkıda bulunacak bir uzlaşma ihtimali varsa, ben bu diyaloğu kurmaya hazırım. Bu bölgeyi onarabilecek ve bizi adım adım bir araya getirebilecek tek kişi o.”

ferty6
ABD Başkanı Donald Trump ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şera, 14 Mayıs'ta Riyad'da bir araya geldi. (AP)

Bass şu yorumu yaptı: “Bu sadece açık sözlülüğü açısından değil, aynı zamanda içerdiği anlamlar açısından da dikkate değer bir açıklamaydı. Yeni Suriye, barış ve tanınma arayışında alışılmadık adımlar atmaktan korkmuyor. Şera Suriye'nin sorunlarını (toplu mezarlarda bir milyondan fazla ölü, 12 milyon yerinden edilmiş insan, yaşam destek ünitesine bağlı bir ekonomi, halen yürürlükte olan yaptırımlar ve kuzeyde saklanan milisler) yumuşatarak anlatmıyor. ‘Bu bir peri masalı değil. Bu bir iyileşme ve iyileşme sancılıdır’ diyor.”