‘Keskin nişancıdan’ plastik sanatta bir öncüye: Ahmed Nawar

Mısırlı sanatçı Ahmed Nawar’ın retrospektif sergisi siyah beyaz çalışmalarından oluşuyor.
Mısırlı sanatçı Ahmed Nawar’ın retrospektif sergisi siyah beyaz çalışmalarından oluşuyor.
TT

‘Keskin nişancıdan’ plastik sanatta bir öncüye: Ahmed Nawar

Mısırlı sanatçı Ahmed Nawar’ın retrospektif sergisi siyah beyaz çalışmalarından oluşuyor.
Mısırlı sanatçı Ahmed Nawar’ın retrospektif sergisi siyah beyaz çalışmalarından oluşuyor.

Nesrin el Behşunci

Babası onun Güzel Sanatlar Fakültesi'ne girmesine karşı çıktı, yeteneği ağabeyi tarafından desteklendi. Mısırlı plastik sanatçısı Dr. Ahmed Nawar, 1945 yılında Garbiye Valiliğine bağlı bir köyde doğdu. 1967 yılında Güzel Sanatlar Fakültesi'nden mezun oldu ve 1968 yılında ‘Hazırlan ve Bekle’ adlı tablosuyla ilk uluslararası ödülünü kazandı. Nawar’ın yaratıcı vizyonu deneysellik, çağdaşlık ve kimliğe bağlılığın birleşimi ile karakterize edilir. Eserleri, 1979'da Devlet Teşvik Ödülü, 2013'te Sanatta Devlet Takdir Ödülü, 2018'de Nil Sanat Ödülü ve 2003'te Çin'deki Birinci Uluslararası Pekin Bienali'nde Seçkin Çalışma Ödülü gibi birçok yerel ve uluslararası ödül kazandı. İşte Majalla’nın Mısırlı sanatçı Ahmed Nawar ile gerçekleştirdiği röportaj:

-Sanat Kompleksi'ndeki (Ayşe Fehmi Sarayı) son serginizde, sanatsal açıdan en önemli dönemlerinizi temsil eden tablolar yer aldı. Bize bu yolculuğunuzu anlatır mısınız?

Son sergide 1960'tan 2022'ye kadar sanat hayatımın dönüm noktalarını temsil eden 200'ün üzerinde eser yer alıyordu. Sergi, 1960 yılındaki ‘Benim Köyüm’ grubu gibi, Güzel Sanatlar Fakültesi'ne girmemden iki yıl öncesine, sanat hayatımın başlangıcına kadar uzanan dönemlere bölünmüştü. Aynı şekilde sergide, ‘Kutsal Topraklar’, ‘Ebu Ganim Dağı’ ve ‘Salgın’ grupları da yer aldı. Bu son grupta koronavirüs ve diğer salgınları ele aldım. Sergiyi düzenleyenler, yıllar içinde ortaya koyduğum çalışmalarımın ana yönlerinden birine ve resmimin vazgeçilmez kelime dağarcığı olan siyah beyaza odaklanmayı seçtiler.

-Resimlerinizde genel olarak tarihi anlarının tasvirini görüyoruz. Plastik sanatın dramatik olanakları var mı?

Çizim sanatı ister fotoğraf ister heykel ister baskı veya mimari olsun, herhangi bir sanat eserinin inşasının temelidir. Bu, sanat eserinin öğelerinin ve estetiğinin üzerine inşa edildiği yapısal temeldir. Onsuz bu plastik yapı şeklini kaybeder, çöker ve hiçbir şey elde edemezsiniz. Hiç şüphe yok ki dramatik unsur, plastik eserin önemli bir bileşenidir. Çünkü resim bir hikaye anlatabilir ve ona diğer sanatların başardıklarından farklı bir derinlik verebilir. 1967 savaşının etkisi halen düşüncelerimde ve kariyerimde yerini koruyor. Bu olay benim insani konulara karışmamın başlangıç noktasıydı. Bu nedenle, insanlığın çektiği acıların ve kaybedilen hakların küresel düzeyde ifade edilmesine mümkün olduğunca katkıda bulundum.

-Kariyeriniz boyunca Mısır ve Arap ülkelerinde sanat müzelerinin kurulmasına, örneğin Asvan’daki Nubiya Müzesi'nin iç tasarımına değerli katkılarda bulundunuz. Buna sizi motive eden nedir?

Müzecilik alanındaki tecrübelerimden yola çıkarak kültür ve sanata mekan sağlama arzusuyla hareket ediyorum. Çünkü müze, kültür ve sanatın yer aldığı büyük bir kurumdur. Müze kurma projesi ziyaretçiye çekici bir alan sağlamak için mutlaka yaratıcılığa bağlıdır. Müze aynı zamanda hafızayı ve tarihi koruyan, içerik ve medya açısından zengin, yaşayan bir kurum ve işlevi nesiller boyu devam edebilir. Benim müzeler için çalışmama en büyük teşvik, yeni nesillerin vicdanını ve aklını inşa etmeye çalışmak, onların çeşitli alanlarda katkı sağlamalarını ve yenilik yapmalarını sağlamak.

Fotoğraf Altı: Ahmed Nawar sanat yaşamı boyunca sayısız eserlere imza attı.
Ahmed Nawar sanat yaşamı boyunca sayısız eserlere imza attı.

-Garbiye Valiliği'nin köylerinden birinde doğdunuz ve artık sanat eserleriniz Madrid Çağdaş Sanat Müzesi gibi uluslararası müzeler tarafından satın alınıyor. Köydeki çocukluğunuza dair hatırlarınız neler?

Garbiye Valiliği'nin Yusuf Bek Şerif adlı küçük bir köyde, varlıklı, büyük bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim. Köyün tüm halkı gibi ben de Kur'an-ı Kerim’i ezberlemek ve yazmayı öğrenmek için Şeyh Ali'nin halkasına katıldım. Sonra medreseye girdim. Çizim konusunda çok başarılıydım ve ağabeyim merhum Adil Navar, yoluma devam etmem için beni cesaretlendirdi. Devletin yaratıcılığı desteklemesi sebebiyle o dönemdeki sanatsal ve edebi faaliyetlerin yüksek derecede ayrıcalıklı olduğunu da belirtmem gerekir.

-1967 yılında mezun oldunuz ve ertesi yıl İspanya'da düzenlenen Uluslararası İbiza Bienali’nde ilk uluslararası resim ödülünüzü kazandınız. O anı nasıl anımsıyorsunuz?

O yıl gerileme yılı olarak adlandırıldı. Söz konusu dönemde sunta üzerine bazı resimler yaptım. Örneğin İbiza Uluslararası Bienali’nde birincilik kazanan ‘Hazırlan ve Bekle’ adlı tabloyu o dönem yaptım. İspanyol hükümetinin sağladığı dört yıllık tam bursun yanı sıra maddi bir ödül de verildi. Ancak o dönemde Mısır ordusuna katıldığım için seyahat edemiyordum. Orduda keskin nişancı oldum ve halen birçok düşman askerini keskin nişancı olarak vurduğum için gurur duyuyorum. Bu savaşın etkisi halen düşüncelerimde ve yolumda durmaya devam ediyor. Bu benim insani meselelere dahil olmamın başlangıcıydı. Dolayısıyla insanlığın çektiği acıları ve kaybedilen hakları küresel düzeyde ifade etmeye mümkün olduğunca katkıda bulundum. Bu konuların başında, hakkında 70'e yakın resim yaptığım ve eserlerimin büyük bir kısmını işgal eden Filistin var.

Fotoğraf Altı: Ahmed Nawar’ın eserleri uluslararası arenada büyük ilgi görüyor.
Ahmed Nawar’ın eserleri uluslararası arenada büyük ilgi görüyor.

-Kariyeriniz boyunca hangi zorluklarla karşılaştınız?

Sanatçının iradesini, kararlılığını ve sabrını deneyen çeşitli zorluklarla her zaman karşılaştım. Bu şekilde Mısır içinde ve dışında göçebe olabildim ve 1965-1966 yılları arasında, Kıbrıs, Lübnan, Suriye, Ürdün, Irak, Kuveyt, Doğu Kudüs gibi ülkeleri gezdim. O gençlik döneminde en büyük zorluk, yıpratma savaşı sırasında silahlı kuvvetlerde sanatçı olmayı ve keskin nişancı olmayı uzlaştırmaktı. Üretken bir sanatçı olarak plastik sanatlar, arkeoloji müzeleri, Nubiya antikaları kurtarma alanlarında çalışırken de diğer işlerden sorumluyken de zorluklarla karşılaştım. Bazen imkansızla karşı karşıya olduğumu hissettim.

-Mısır'daki güzel sanatlar fakültelerindeki yeteneklerin keşfedilmesinde Nawar Ödülü’nün rolü nedir?

Bu, çizim sanatı konusunda eğitimli ve bu sanatın önemini anlayan yeni bir nesli yetiştirmeyi ve hazırlamayı amaçlayan Nawar Ödülü'nün beşinci yılı. Sanatın ve yaratıcılığın temeli olarak kabul edilen çizim sanatı olmadan öğrenci veya sanatçı özgünlüğünü, yaratma ve geliştirme yeteneğini kaybeder. Bu ödülü sanatın yaygınlaştırılması ve gençlerin sanata erişiminin kolaylaştırılması amacıyla uzun yıllardır yapılan çalışmaların bir parçası olarak görüyorum. Güzel sanatlar fakülteleri ve müzeler kurma arayışımla en başından beri, bu nedenler ve bu alanda oynadığım rol dolayısıyla gurur duyuyorum.

*Majalla’da yer alan bu röportajın çevirisi Şarku’l Avsat’a aittir.



Ahmed eş-Şera: Irak'taki deneyimim bana mezhep savaşı yapmamayı öğretti

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
TT

Ahmed eş-Şera: Irak'taki deneyimim bana mezhep savaşı yapmamayı öğretti

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Irak hapishanelerinden salıverildikten sonra Suriye'ye döndüğünde kendisine iki şart koyduğunu söyledi: ‘Irak'ın mezhep savaşı deneyimini tekrarlamamak ve sadece rejimle mücadeleye odaklanmak.’

Bu ifadeler, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart'ın geçtiğimiz günlerde Şam'da eş-Şera ile bir araya gelerek gerçekleştirdikleri ve ‘Ahmed eş-Şera hapisteki bir El Kaide savaşçısından Suriye'nin liderine nasıl dönüştü?’ başlığıyla yayınlanan podcastte yer aldı.

Eş-Şera, “El Kaide'nin Irak'ta yaptıklarını tekrarlamak istediler ama ben bunu şiddetle reddettim. Bu durum aramızda bin 200'den fazla savaşçımızın öldürüldüğü ve benim de kuvvetlerimin yüzde 70'ini kaybettiğim büyük bir çatışmaya yol açtı. Ancak yeniden toparlandık ve rejimle savaşmaya odaklandık. Aynı zamanda DEAŞ ve benzeri gruplar gibi diğer taraflardan gelen tehditlerle de başa çıkmak zorunda kaldık” ifadelerini kullandı.

Eş-Şera, “Bir savaşçıydınız, bir mahkumdunuz, bir liderdiniz ve şimdi bir cumhurbaşkanısınız… Bu dönüşüm hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Şu anda Esed'in eskiden bulunduğu bu saraydayım. Ben bir savaşçıydım, savaşmak istediğim için değil. Bugün cumhurbaşkanıyım ama cumhurbaşkanı olmak istediğim için değil.”

Irak savaşı deneyimi

Suriye Cumhurbaşkanı, üniversitenin ilk dönemlerinde genç bir adam olarak, Suriyelilerin 60 yıl boyunca maruz kaldığı acımasız baskıdan, Suriye toplumunun sistematik olarak yok edilmesinden ve Irak'ta savaş patlak verdiğinde oraya gitmesi gerektiğini hissetmesinden duyduğu öfkeden bahsetti.

Eş-Şera Irak'ta üç yıl savaşmış, ardından beş yılını hapiste geçirmiş. İngilizler ona hapishanenin onu nasıl değiştirdiğini, bundan ne öğrendiğini ve çeşitli grupların saflarında nasıl hızlı bir şekilde yükselebildiğini sordu.

cdfrgthy
Suriyeli sanatçı Tamara Bessam Ebu Alvan, Şam'da Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlayan bir duvar resmi çiziyor. (Reuters)

Eş-Şera bu soruya şu cevabı verdi: “Suriye'de var olan baskının boyutlarını fark etmeye başladığımda yaklaşık 19 yaşındaydım. Ülkenin kötüye giden durumunu ve önceki rejimin ülkeyi nasıl korkunç bir şekilde yönettiğini görebiliyordum. Şam'ın taşıdığı yük ve rejimin Suriye toplumunu ve bu kadim şehri nasıl istismar ettiği konusunda derin bir acı hissettim.”

Sözlerine şöyle devam etti: “Bu rejimin düşmesi gerektiğine ikna olmuştum ama bunu gerçekleştirecek araçlarımız ya da uzmanlığımız yoktu. Bu yüzden deneyim kazanabileceğim her yere gitmeye karar verdim. O sırada Amerikalılar Irak'a girmeye hazırlanıyordu ve ABD'nin yaptıklarına karşı güçlü bir Arap ve İslami tepki vardı. Unutmamalısınız ki o zamanlar gençtim ve farklı bir düşünce tarzım vardı. Bu yüzden Irak'a gittim ve farklı gruplarla çalıştım. Zaman içinde bu gruplar yavaş yavaş küçülmeye ve El Kaide örgütüyle birleşmeye başladı. Bu şekilde kendimi El Kaide saflarında buldum.”

sxcdfrgt
Yaklaşan Ramazan Ayı için hazırlanan ‘Benatu’l Başa’ adlı dizinin çekimleri Eski Şam'da yapılıyor. (AFP)

22 yıllık bu yolculuk sırasında eş-Şera, Irak'taki deneyimlerinden öğrendiği en önemli şeyin, aynı hataları tekrarlamaktan kaçınmak istiyorsak politikaların sürekli olarak yeniden gözden geçirilmesi gerektiği olduğunu söyledi. O dönemde Batı'nın Ortadoğu'ya yönelik politikalarını eleştiren eş-Şera, “Bunlar yanlıştı ve değiştirilmeleri gerekiyordu. Bölge halkının her 10 yılda bir kötü kararların bedelini ödemesini istemiyoruz” dedi.

Bir barış adamı!

Kendisini dünyaya bir barış adamı olarak tanıtmak isteyip istemediği ve kendisine halen şüpheyle yaklaşan ülkelerle nasıl ilişkiler kurmayı planladığı sorusuna eş-Şera şu yanıtı verdi: “Bölgemizde, özellikle Suriye'de savaşlardan bıktık. İnsanlık barış ve güvenlik olmadan yaşayamaz, insanların aradığı şey bu, savaş değil. İnsanları bir araya getirebilecek ve savaşa başvurmadan barışçıl çözümlere götürebilecek pek çok şey var. Barış içinde insan olarak bizi birleştiren şeyler, savaş içinde bizi bölen şeylerden çok daha büyüktür.”

scdfvgbth
Yeni Suriye yönetimi geçtiğimiz aralık ayında muhalif grupları birleşik bir Suriye ordusuna entegre etmeye çalıştı. (SANA)

HTŞ grupları

Podcastte eş-Şera’ya bazıları daha radikal olan birçok hareketten oluşan Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ) içindeki pratik bir zorluk soruldu: “Burada bizimle birlikte oturmanıza kızanlar olabilir. Şimdi cumhurbaşkanı olduğunuza göre, en radikal olanlar da dahil olmak üzere tüm bu eski gruplarla nasıl başa çıkacaksınız?”

Ahmed eş-Şera şöyle yanıtladı: “Burada sizinle birlikte oturmama izin verilmediğini söylemek büyük bir abartı olur. O kadar da kötü değil. Bir arada yaşamamızı ve birbirimizle savaşmaya gerek kalmadan devrimin hedeflerine ulaşmamızı sağlayacak uygun ve kabul edilebilir bir formüle ulaşana kadar tüm bu taraflarla ikna ve diyalog yöntemlerini kullandım... Pek çok kişi bu yaklaşıma katıldı.”

scdfvgrth
Halep kırsalından Humus şehrine dönen yerinden edilmiş Suriyelileri taşıyan bir otobüsün penceresinden bakan bir çocuk, elinde Suriye bağımsızlık bayrağı tutuyor, 10 Şubat. (AFP)

Anayasa ve seçimler

“Peki ya ‘ulusal konferans’ ve anayasa ile seçimlerin belli bir zaman dilimi içinde yapılmasının garanti edilmesi hakkında ne söylersiniz?”

Eş-Şera, Suriye'nin çeşitli aşamalardan geçtiğini ve önceliğin hükümeti istikrara kavuşturmak ve devlet kurumlarının çöküşünü önlemek olduğunu söyledi.

Eş-Şera sözlerini şöyle sürdürdü: “İdlib hükümetini Şam'ın kontrolünü ele geçirdiğimizde iktidarı devralmaya hazır olacak şekilde hazırladık. Bu aşama için üç ay ayırdık. Daha sonra anayasal deklarasyon, ulusal konferansın toplanması ve cumhurbaşkanının atanmasını içeren bir sonraki aşamaya geçeceğiz. Uluslararası sözleşmelere uygun olarak bir cumhurbaşkanı atadık. Anayasa uzmanlarına danıştıktan sonra muzaffer güçler cumhurbaşkanını atadı, önceki anayasayı iptal etti ve eski parlamentoyu feshetti. Şimdi, yeni bir anayasanın ilan edilmesinin önünü açacak öneriler geliştirmek amacıyla çok çeşitli tarafların yer alacağı ulusal diyalog sürecine geçeceğiz. Geçici bir parlamento oluşturulacak ve bu parlamento yeni anayasayı hazırlamak üzere bir anayasa komitesi kurmakla sorumlu olacak.”

Trump ve Gazze

Eş-Şera, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilerin Mısır ve Ürdün'e taşınmasına ilişkin açıklamalarıyla ilgili olarak şunları söyledi: “İnsanları topraklarını terk etmeye zorlayabilecek hiçbir güç olmadığına inanıyorum. Birçok ülke bunu yapmaya çalıştı ama hepsi başarısız oldu, özellikle de Gazze Şeridi'ne yönelik son savaş sırasında. Geçtiğimiz bir buçuk yıl boyunca Filistin halkı acıya, ölümlere ve yıkıma katlandı ama yine de topraklarını terk etmeyi reddetti. 80 yılı aşkın süredir devam eden bu çatışmada, Filistinlileri zorla yerlerinden etmeye yönelik tüm girişimler başarısız oldu. Terk edenler kararlarından pişman oldular. Birbirini izleyen Filistinli nesillerin aldığı ders, topraklarına bağlı kalmanın ve onu terk etmemenin önemidir.”

scdfvrgty
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera dün Silikon Vadisi'nden Suriye asıllı Amerikalı uzmanlardan oluşan bir heyetle bir araya geldi. (SANA)

Ekonomik model

Kendisini en çok ilgilendiren küresel ekonomik model ve ekonomi yönetimi açısından ilham aldığı belirli bir ülke ismi sorulan Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Singapur, Suudi Arabistan, bazı dönemlerde Brezilya ve kalkınma yolunda büyük zorlukların üstesinden gelen Ruanda gibi ekonomik büyümeye tanık olan birçok ülkeyi incelediğini söyledi. Her ülkenin kendi zorlukları ve kalkınma aşamasıyla şekillenen kendi bağlamına sahip olduğunu belirtti. “Bu örneklerden değerli dersler çıkarılabilecek olsa da bunları körü körüne taklit etmemeliyiz. Bunun yerine, Suriye'nin kendine özgü durumuna uygun bir yaklaşım geliştirmek için bu dersleri uyarlamalı ve entegre etmeliyiz” dedi.

Ordu ve polisin lağvedilmesi

Eş-Şera'ya, Baas'tan arındırma sonrasında Irak'ta yaşananları anımsatan polis ve ordunun lağvedilmesi ve bu konunun nasıl ele alınacağı sorulduğunda, Suriye ve Irak'taki durum arasında büyük farklar olduğunu ve karşılaştırmaların her zaman büyük farklılıklar gösterdiğini söyledi. Suriye ordusunu ‘bir alternatif hazırlamadan’ dağıtmadığını belirtti.

Eski rejimin ordusunun Irak ordusu gibi olmadığını vurgulayan eş-Şera, “Çok sayıda milis ile İran ve Rusya'dan gelen dış müdahalelerle parçalanmıştı. Ordu dağılmış ve çökmüştü. Birçok genç erkek askere gitmemek için Suriye'den kaçıyordu. Dolayısıyla ordunun Suriyeliler için büyük bir önemi yoktu. Bugün Suriye'de zorunlu askerlik uygulamadım. Gönüllü askerliği tercih ettim. Bugün binlerce kişi yeni Suriye ordusuna katılıyor” ifadelerini kullandı.

Devrimci zihniyet bir devlet inşa edemez

Kendisini halen bir devrimci olarak görüp görmediği sorulan eş-Şera, devrimci zihniyetin bir devlet inşa edemeyeceğini söyledi. Şarku'l Avsat'ın Rory Stewart'ın röportajından aktardığına göre Eş-Şera, “Bir devlet inşa etmek ve bütün bir toplumu yönetmek söz konusu olduğunda farklı bir zihniyete ihtiyaç duyarsınız. Benim için devrim, rejimin devrilmesiyle sona erdi” dedi.

Eş-Şera sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün ülkenin yeniden inşası, ekonomik kalkınma, bölgesel istikrar ve güvenliğin sağlanması, komşu ülkelere güvence verilmesi ve Suriye ile Batı ülkeleri ve bölge ülkeleri arasında stratejik ilişkiler kurulmasını içeren yeni bir aşamaya geçtik.”

sdfgrt
Ahmed eş-Şera'nın geçen ay yaptığı bir konuşmayı Şam'daki er-Ravza kafede takip eden Suriyeliler (Şarku’l Avsat)

Batı medyasının kendisi hakkında söylediklerine ilişkin tutumu sorulan Ahmed eş-Şera, Suriye'nin küresel etkiye sahip stratejik bir ülke olduğunu söyledi. Eş-Şera, “Geçmişte rejim kasıtlı olarak Suriyelileri Avrupa'ya göç ettirmeyi ve Captagon'u Avrupa'ya ve bölgeye kaçırmayı amaçlıyordu. Şam ayrıca, Suriye içindeki bazı ülkelerin oynadığı son derece olumsuz rol nedeniyle bölgede daha fazla istikrarsızlık tohumları ekmek için bir üs olarak kullanıldı” değerlendirmesinde bulundu.

Suriye'nin durumunun kökten değiştiğini ve gelecek vaat eden yeni bir ülke haline geldiğini vurgulayan eş-Şera, “Suriye ekonomik kalkınma yoluyla bölgenin istikrara kavuşmasında önemli bir rol oynayacaktır” dedi. Eş-Şera, tarım, sanayi ve ticaret gibi sektörlerde önemli bir merkez olacak olan Suriye'nin tarihi İpek Yolu üzerinde yer aldığını ve Doğu ile Batı arasındaki ticaretin yeniden gelişmesinin beklendiğini belirtti.

Eş-Şera, Batı'nın Suriye'ye bakışını bu açıdan yeniden gözden geçirmesi gerektiğini söyledi.