Satürn'ün uydusundaki büyük buluş uzaylı yaşamın keşfine dair umudu artırdı

(NASA/Jet İtki Laboratuvarı/Caltech)
(NASA/Jet İtki Laboratuvarı/Caltech)
TT

Satürn'ün uydusundaki büyük buluş uzaylı yaşamın keşfine dair umudu artırdı

(NASA/Jet İtki Laboratuvarı/Caltech)
(NASA/Jet İtki Laboratuvarı/Caltech)

Satürn'ün uydusu Enceladus'ta çığır açıcı bir keşifle fosfat saptanması, Güneş sistemimizde uzayda yaşam bulma umutlarını artırdı.

Dünya'dakilerin ötesindeki bir okyanusta ilk kez fosfor bulunuyor. Bu da başka okyanus gezegenlerine ilişkin anlayışımızda önemli bir gelişmeye işaret ediyor.

Enceladus, yakınlarda dünya dışı yaşam bulmasına yönelik en muhtemel umutlardan biri. Enceladus'un dışı buzdan bir kabukla kaplı olsa da altında uzaydaki yaşama ev sahipliği yapabilecek küresel bir okyanus var.

Bu okyanusun bir kısmı Enceladus'un yüzeyinden yukarıya ve dışarıya doğru muazzam su bulutları biçiminde fışkırıyor. Bu yeni çalışmada da olduğu gibi bilim insanları, okyanusun kendisini daha iyi anlamak için bu bulutu incelemeyi başardı.

Son çalışmada araştırmacılar okyanusların nelerden meydana geldiğini bulmak adına, Satürn ve Enceladus'un etrafında uçan Cassini görevinden elde edilen verileri kullandı.

Araştırmacılar fosfor bulmakla kalmadı; veriler bu okyanuslarda, Dünya'dakilerden en az 100 kat daha yüksek yoğunlukta fosfor olabileceğine de işaret ediyor.

Dahası, yeni verilere dayalı modelleme aynı durumun diğer okyanus gezegenleri için de geçerli olabileceğini ve oralarda da uzayda yaşam bulunması ihtimalini artırma potansiyeli taşıdığını gösteriyor.

Tek başına fosfor yaşamın kanıtı değil. Ancak Dünya'da sudaki fosfor bileşiklerinin varlığı biyolojik aktivite açısından hayati önem taşıdığından, uzak bir dünyanın yaşamı destekleyip desteklemeyeceğini değerlendirmenin kilit bir parçası.

Bulguları açıklayan "Detection of phosphates originating from Enceladus’s ocean" (Enceladus'un okyanusundan gelen fosfatların saptanması) başlıklı çalışma bugün Nature'da yayımlandı.

Bu, Enceladus'tan elde edilen bir dizi bulgunun sadece sonuncusu. Kısa süre önce bilim insanları uydudan fışkıran bulutlarının devasa ve uydunun 20 katı büyüklüğünde olduğunu, bir olimpik yüzme havuzunu birkaç saatte dolduracak kadar su içerdiğini keşfetmişti.

NASA'nın Satürn'e gönderdiği Cassini uzay aracına dayanan yeni fosfor bulgularının aksine bu çalışma, James Webb Uzay Teleskobu tarafından yürütülmüştü. Bilim insanları bunun, uzaktaki uyduyu çok daha ayrıntılı şekilde anlamamızı sağlayacağınu umuyor.



Her şeyin nasıl başladığını ortaya çıkarabilecek bir sinyal belirlendi

(Hans Lucas/AFP)
(Hans Lucas/AFP)
TT

Her şeyin nasıl başladığını ortaya çıkarabilecek bir sinyal belirlendi

(Hans Lucas/AFP)
(Hans Lucas/AFP)

Andrew Griffin 

Evrenin erken dönemlerinden gelen bir radyo sinyali, çevremizdeki her şeyin nasıl başladığını anlamamızı sağlayabilir.

21 santimetre sinyali diye bilinen bu sinyal, ilk yıldızların ve galaksilerin nasıl yanmaya başladığını ve evreni karanlıktan ışığa nasıl çıkardığını nihayet anlamamızı mümkün kılabilir.

Cambridge Üniversitesi'nden makalenin ortak yazarı Anastasia Fialkov yaptığı açıklamada, "Bu, karanlık evrendeki ilk ışığın nasıl ortaya çıktığını öğrenmek için eşsiz bir fırsat" diyor. 

Soğuk, karanlık bir evrenden yıldızlarla dolu bir evrene geçiş hikayesini yeni yeni anlamaya başlıyoruz.

Sinyal, 13 milyar yıldan fazla bir süre önceden, Büyük Patlama'nın sadece 100 milyon yıl sonrasından bize ulaşıyor. Zayıf parıltı, yıldızların oluştuğu uzay bölgeleri arasındaki boşluğu dolduran hidrojen atomları tarafından yaratılıyor.

Bilim insanları artık bu sinyalin doğasını kullanarak erken evreni daha iyi anlayabileceklerine inanıyor. Bunu, evrenin başlangıcıyla ilgili verileri ortaya çıkarmak için radyo sinyallerini yakalamaya çalışacak REACH (Radio Experiment for the Analysis of Cosmic Hydrogen / Kozmik Hidrojen Analizi için Radyo Deneyi) adlı radyo anteniyle yapacaklar.

Araştırmacılar bu projenin nasıl işleyeceğini daha iyi anlamak için REACH ve Kilometre Kare Dizisi adlı başka bir projenin, ilk yıldızların kütleleri ve diğer ayrıntıları hakkında nasıl bilgi sağlayabileceğini öngören bir model oluşturdu.

Profesör Fialkov, "İlk yıldızların kütlelerinin 21 santimetre sinyaline bağımlılığını ve ilk yıldızlar öldüğünde üretilen, X ışını ikililerinden gelen ultraviyole yıldız ışığı ve X ışını emisyonlarının etkisi de dahil olmak üzere tutarlı bir şekilde modelleyen ilk grubuz" diyor.

Bu bilgiler, Büyük Patlama'nın ürettiği hidrojen-helyum bileşimi gibi, evrenin ilkel koşullarını birleştiren simülasyonlardan elde edildi.

REACH teleskobunun baş araştırmacısı ve çalışmanın ortak yazarı Eloy de Lera Acedo, "Bildirdiğimiz tahminler, evrendeki ilk yıldızların doğasını anlamamız açısından muazzam önem taşıyor" ifadelerini kullanıyor.

Radyo teleskoplarımızın, ilk yıldızların kütlesi ve ilk ışıkların bugünkü yıldızlardan ne kadar farklı olabileceği hakkında ayrıntılı bilgiler verebileceğine dair kanıt sunuyoruz.

REACH gibi radyo teleskopları, evrenin bebeklik döneminin gizemlerini çözme yolunda umut vaat ediyor ve bu tahminler, Güney Afrika'daki Karoo'dan yaptığımız radyo gözlemlerine rehberlik etmesi açısından hayati önemde.

Çalışma, hakemli dergi Nature Astronomy'de yayımlanan "Determination of the mass distribution of the first stars from the 21-cm signal" (21 santimetre sinyalinden ilk yıldızların kütle dağılımının belirlenmesi) başlıklı yeni bir makalede anlatılıyor.

 Independent Türkçe, independent.co.uk/space