NASA'nın uzay aracı ortaya koydu: Mars, yaşam barındırabilecek nehirlerle kaplıydı

"Gezegenin her yerinde bunun işaretlerini görüyoruz"

Adı İngilizcede "merak" anlamına gelen Curiosity, 3,2 milyar dolara mal oldu (NASA)
Adı İngilizcede "merak" anlamına gelen Curiosity, 3,2 milyar dolara mal oldu (NASA)
TT

NASA'nın uzay aracı ortaya koydu: Mars, yaşam barındırabilecek nehirlerle kaplıydı

Adı İngilizcede "merak" anlamına gelen Curiosity, 3,2 milyar dolara mal oldu (NASA)
Adı İngilizcede "merak" anlamına gelen Curiosity, 3,2 milyar dolara mal oldu (NASA)

NASA'nın Mars'taki Curiosity uzay aracından elde edilen verilerin yeni analizi, bugün Kızıl Gezegen'deki kraterlerin çoğunun bir zamanlar yaşam barındırmaya uygun nehirler olabileceğini ortaya koydu.

ABD'deki Pensilvanya Eyalet Üniversitesi'nden yer bilimleri profesörü ve araştırmanın başyazarı Benjamin Cardenas, "Mars'ın muhtemelen bir nehirler gezegeni olduğuna dair kanıtlar bulduk" dedi.

Bilim insanı, "Gezegenin her yerinde bunun işaretlerini görüyoruz" diye de ekledi.

Cardenas ve ekibi, binlerce yıl boyunca Mars'ta meydana gelen erozyonu simüle etmek için sayısal modeller kullandı.

Hakemli bilimsel dergi Geophysical Research Letters'ta yayımlanan analizde Kızıl Gezegen'deki yaygın krater oluşumlarının büyük olasılıkla eski nehir yataklarının kalıntıları olduğu sonucuna varıldı.

Mars'ın en yaygın kraterleri, şimdiye dek aşınmış nehir birikintileriyle hiç ilişkilendirilmemişti.

Cardenas, "Bu analiz anlık bir görüntü değil, değişimin bir kaydı" ifadelerini kullandı:

Bugün Mars'ta gördüğümüz şey, zaman içinde donmuş bir manzara değil, aktif bir jeolojik geçmişin kalıntıları.

Keşfi mümkün kılan veriler, Curiosity tarafından Gale kraterinde bulundu. Araç halihazırda krater çevresini gezip veri topluyor.

Diğer yandan araştırmacılar gezegenin başka yerlerinde de henüz keşfedilmemiş nehir yataklarının bulunabileceği görüşünde.

Üstelik bu nehirler, bir zamanlar çeşitli yaşam formlarına ev sahipliği yapmış da olabilir.

Cardenas, "Dünya'da nehir koridorları yaşam, kimyasal döngüler, besin döngüleri ve tortu döngüleri açısından çok önemli" diye konuştu:

Elimizdeki her şey, bu nehirlerin Mars'ta da benzer bir görevi üstlendiğini gösteriyor.

"Araştırmamız, Mars'ta düşünüldüğünden çok daha fazla nehir olabileceğine işaret ediyor. Bu da kesinlikle Mars'ta bir zamanlar var olduğu düşünülen yaşam hakkında daha iyimser bir bakış açısı sunuyor" diyen bilim insanı, sözlerini şöyle sürdürdü:

Bulgular, gezegenin büyük kısmının bir zamanlar yaşam için doğru koşullara sahip olduğu bir Mars tablosu sunuyor.

Independent Türkçe



DNA analizi, insan yiyen aslanların menüsünü gözler önüne serdi

Kırık dişlerde aslan kılları da bulundu (Field Doğa Tarihi Müzesi)
Kırık dişlerde aslan kılları da bulundu (Field Doğa Tarihi Müzesi)
TT

DNA analizi, insan yiyen aslanların menüsünü gözler önüne serdi

Kırık dişlerde aslan kılları da bulundu (Field Doğa Tarihi Müzesi)
Kırık dişlerde aslan kılları da bulundu (Field Doğa Tarihi Müzesi)

Genetik analizler, 19. yüzyılda insanları yiyerek nam salan Tsavo aslanlarının menüsünde başka ne olduğunu ortaya koydu.

1898'de Kenya'daki Tsavo Nehri üzerine bir demiryolu köprüsü inşa eden Britanya'nın projesinde çalışan işçiler, aylarca iki aslanın saldırısına uğramıştı. 

"Tsavo insan yiyicileri" diye bilinen yelesiz iki aslanın, 9 aylık bir süre boyunca en az 35 kişiyi yediği tahmin ediliyor. 

9 aylık dönem içinde bir süre ara verilen çalışmalar, demiryolu projesini yürüten Britanya Ordusu yarbayı John Henry Patterson'ın iki aslanı öldürmesiyle kaldığı yerden devam etmişti. 

Aslanların cesedinden kilim yapılmış ve nihayetinde bunlar ABD'deki Field Doğa Tarihi Müzesi tarafından alınmıştı. Kilimlerin yanı sıra iki kafatası da müzenin koleksiyonuna katılmıştı. 

Daha önce iki hayvan üzerinde yapılan çalışmalarda, dişlerinde sıkıntı yaşayan aslanların diğer avlara göre daha rahat çiğnendiği için insanlara saldırdığı öne sürülmüştü. 

Current Biology adlı hakemli dergide dün (11 Ekim) yayımlanan araştırmada, Tsavo aslanlarının başka neler yediği tespit edildi.

Hayvanların kırık dişlerinde kalan kıl örnekleri üzerinde genetik analizler yürüten ekibe liderlik eden Dr. Alida de Flamingh "Dişteki oyukları, jeologların toprağı incelemesi gibi inceledik" diyerek ekliyor:

Farklı katmanlardaki kılları analiz ederek bu aslanların yaşamları boyunca nasıl beslendiği hakkında fikir ediniyoruz.

Araştırmacılar kıllardaki mitokondriyal DNA'yı analiz ederek iki aslanın, insanların yanı sıra zürafa, oriks, zebra, Afrika antilobu ve Kobus ellipsiprymnus adlı bir antilop türünü yediğini kaydetti. 

Bilim insanları aslanların dişinde özellikle Afrika antilobunun kalıntılarına rastlayınca şoke oldu. O zamanlar Tsavo bölgesinde bu hayvanın pek görülmediğini söyleyen araştırmacılar, aslanların 90 kilometre kadar yol kat etmiş olması gerektiğini belirtiyor.

Illinois Üniversitesi'nden Dr. Alida de Flamingh ya aslanların sanılandan daha uzağa gittiğini ya da Afrika antilobunun bölgede daha yaygın olduğunu ifade ediyor. 

Araştırmacılar ayrıca aslanların Afrika mandası yediğine dair bir kanıt bulamadı. Bugün bölgede yaşayan aslanlar bu hayvanlarla beslendiği için beklenmedik olan bu durumun bulaşıcı bir hastalıkla açıklanabilir.

Aslanların yaşadığı dönemde bölgede yayılan sığır vebası, Afrika mandası popülasyonunda da ciddi düşüşe yol açmıştı.

İki hayvanın insanları avlamaya başlamasının bu salgından kaynaklandığını düşünen uzmanlar da var. 

Bilim insanları yeni çalışmada iki aslanın kardeş olduğu teorisini de doğruladı. 

Dişlerde bulunan insan örneklerini daha detaylı incelemeyi planlayan ekip, bu sayede aslanların onları ne zaman yemeye başladığını daha net saptamayı umuyor.

Independent Türkçe, New York Times, Live Science, Current Biology