Yeni malzemenin keşfiyle Mars'ın kolonileştirilmesi yolunda "dev bir adım" atıldı

Araştırmacılar, malzemenin şaşırtıcı bir şekilde "kayda değer elektronik özelliklere" sahip olduğunu söylüyor

(NASA)
(NASA)
TT

Yeni malzemenin keşfiyle Mars'ın kolonileştirilmesi yolunda "dev bir adım" atıldı

(NASA)
(NASA)

Bilim insanları, Mars'ta bol miktarda bulunan bir mineralden, Kızıl Gezegen'de sürdürülebilir yerleşime olanak sağlayabileceği iddia edilen yeni bir malzeme geliştirdi.

Araştırmacılar, bir tür nanomalzemenin (insan saçından binlerce kat daha küçük ultra küçük bileşenler) Mars'ta temiz enerji üretimi ve yapı malzemelerinde kullanılması için potansiyelini değerlendirdi.

Advanced Functional Materials adlı bilimsel dergide yayımlanan çalışma, NASA'nın genellikle atık ürün olarak kabul ettiği malzemenin temiz enerji ve sürdürülebilir elektronik cihaz sağlamak üzere dönüştürülebileceğini ortaya koydu.

Mars'ta alçıtaşı mineralinin (kalsiyum sülfat) büyük tortularda bulunduğu biliniyor ve Kızıl Gezegen'in ilkel su içeriğinin çoğunu içerdiğine inanılıyor.

NASA'nın finanse ettiği birkaç araştırma programı, su buharı ve anhidrit diye bilinen bir atık madde oluşturmak için alçıtaşının kurutulmasının kullanımını araştırıyor.

Araştırmada bilim insanları Mars'taki alçıtaşından su elde etmek için yeni bir yöntem geliştirerek atık ürün olan anhidritin, gezegenin gelecekteki kolonizasyonunu sürdürmek ve desteklemek için daha fazla işlenebileceğini ortaya koydu.

Aralarında Birleşik Krallık'taki Sussex Üniversitesi'nden uzmanların da bulunduğu ekip, anhidriti işleyerek nanobeltlere dönüştürdü ve bunların temiz enerji ve sürdürülebilir elektronik cihazlar sağlayabileceğini gösterdi.

Çalışmada, "Beklenmedik bir şekilde, anhidrit nanobeltler kayda değer elektronik özelliklerle" birlikte "yarı iletken ve yalıtkan davranışlara" sahip olduğu belirtildi.

Çalışmanın başyazarı Conor Boland yaptığı açıklamada, "Çalışmamız, esasen atık olarak kabul edilen kaya parçalarını alıp, temiz hidrojen yakıtı oluşturmaktan transistöre benzer bir elektronik cihaz geliştirmeye ve tekstil ürünlerinin sağlamlıklarını artırmak için katkı maddesi oluşturmaya kadar bir dizi uygulama için dönüştürücü nanomalzeme haline getirebiliyor" dedi.

Araştırmacılar sürecin her aşamasında, kullanılan suyun sürekli toplanıp geri dönüştürülebileceğini de gösterdi.

Independent Türkçe



"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
TT

"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)

Son derece nadir rastlanan "Asya tek boynuzlu atı" saolanın ilk defa genom haritası çıkarıldı. Yeni çalışma nesli kritik tehlike altındaki türün yaşamasını sağlayabilir. 

İlk kez 1992'de tanımlanan saola (Pseudoryx nghetinhensis), en yakın zamanda keşfedilen büyük memeli türü. Vietnam ve Laos'un dağlık ormanlarında yaşayan bu sığır türü, boynuzlarının yanı sıra çok nadir görülmesi nedeniyle "Asya tek boynuzlu atı" diye biliniyor.

Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği'ne (IUCN) göre nesli kritik tehlike altındaki bu türün 100'den daha az üyesi kaldığı tahmin ediliyor. Üstelik en son 2013'te görülmesi, soyunun çoktan tükenmiş olabileceği ihtimalini de gündeme getiriyor. 

Uluslararası bir araştırma ekibi, avcıların evlerinden toplanan saola kalıntılarından alınan parçaları analiz ederek 26 saolanın tam genomunu çıkardı. Türünün ilk örneği olan bu çalışma, saolanın geçmişini anlama ve geleceğini güvence altına alma yolunda kritik bilgiler sundu. 

Bulguları hakemli dergi Cell'de 5 Mayıs Pazartesi günü yayımlanan çalışmaya göre saolalar 5 bin ila 20 bin yıl önce iki ayrı popülasyona ayrılmış. 

Makalenin başyazarı Genís Garcia Erill "Saolanın önemli genetik farklılıklara sahip iki popülasyona ayrıldığını görmek bizi epey şaşırttı" diyerek ekliyor: 

Bu daha önce hiç bilinmiyordu ve genetik veriler olmadan bilmemizin yolu yoktu. Bu önemli bir sonuç çünkü türün genetik varyasyonunun nasıl dağıldığını etkiliyor.

Bilim insanları ayrıca iki popülasyonun da Son Buzul Çağı'ndan itibaren azaldığını saptadı. Ekip, toplam saola nüfusunun 10 bin yıldır hiçbir zaman 5 binin üstüne çıkmadığını tahmin ediyor.

Bu durum, iki grubun da genetik çeşitliliğini kaybettiği anlamına geliyor. Ancak her biri genetik kodlarının farklı kısımlarını kaybetmiş. Araştırmacılara göre bu, nesillerinin tükenmesini önlemede kritik bir rol oynayabilir. 

Garcia Erill "Bir popülasyonda kaybolan genetik varyasyon diğerini tamamlıyor. Yani eğer bunları karıştırırsak, diğerindeki eksiklik giderilebilir" diye açıklıyor.

Bilim insanları saolaların hayatta kalması için esaret altında çiftleşmelerini sağlayacak bir program geliştirmeye çalışıyor. Yeni çalışmayı yürüten ekibin hesaplamalarına göre böyle bir program, tükenme riski karşısında en etkili çözümü sunuyor. 

Çalışmanın bir diğer yazarı Rasmus Heller şöyle diyor:

Gelecekteki bir popülasyonun temelini oluşturmak için en az bir düzine saolayı (ideal olarak her iki popülasyonun karışımı) bir araya getirebilirsek, modellerimiz türlerin uzun vadede hayatta kalma şansının yüksek olacağını gösteriyor.

En son 2013'te görülen bir türün 12 üyesini bulmak zorlu bir iş. Ancak araştırmacılar, yeni çalışmanın bu sorunu çözebileceğine inanıyor. Saolanın genetik haritasının çıkarılması, daha kapsamlı arama çalışmalarının önünü açabilir. 

Makalenin yazarlarından Minh Duc Le, "Birçok araştırmacı, suda ve hatta aynı habitatta yaşayan kan emiciler olan sülüklerde, saola DNA'sının izlerini bulmayı deneyip başaramadı" diyerek ekliyor:

Bu tekniklerin hepsi küçük DNA parçalarını tespit etmeye dayanıyor ama artık saola genomunun tamamını bildiğimize göre, bu parçaları bulmak için çok daha geniş bir el kitabımız var.

Independent Türkçe, Science Alert, Phys.org, Cell