Müziğiyle yaraları sarıp travmaları iyileştiren grup: Oi Va Voi

Oi Va Voi'la Türkiye turnesi öncesinde, yeni albümün ortaya çıkış sürecini, 6 Şubat depremlerinin acısıyla doğan şarkılarını ve ülkemizle bağını konuştuk.

"Her sanatçının isteği aynıdır" diyen Oi Va Voi üyeleri, "Yaptığımız işin yıllar sonra da hâlâ bir anlam taşımasını, insanlara dokunmasını ve ebedi kalmasını umut ederiz" diyor (Oi Va Voi)
"Her sanatçının isteği aynıdır" diyen Oi Va Voi üyeleri, "Yaptığımız işin yıllar sonra da hâlâ bir anlam taşımasını, insanlara dokunmasını ve ebedi kalmasını umut ederiz" diyor (Oi Va Voi)
TT

Müziğiyle yaraları sarıp travmaları iyileştiren grup: Oi Va Voi

"Her sanatçının isteği aynıdır" diyen Oi Va Voi üyeleri, "Yaptığımız işin yıllar sonra da hâlâ bir anlam taşımasını, insanlara dokunmasını ve ebedi kalmasını umut ederiz" diyor (Oi Va Voi)
"Her sanatçının isteği aynıdır" diyen Oi Va Voi üyeleri, "Yaptığımız işin yıllar sonra da hâlâ bir anlam taşımasını, insanlara dokunmasını ve ebedi kalmasını umut ederiz" diyor (Oi Va Voi)

2000'de Londra'da kurulan Oi Va Voi, dünya müziğiyle çağdaş tınıları buluşturan, türler arasında gezinen ve kendine has müzikal kimliğini yıllar içinde ustalıkla inşa eden çeyrek asırlık bir grup. Farklı coğrafyaların zengin müzikal ve kültürel mirasından beslenen grup, dans ritimleriyle indie rock, alt-folk ve Londra kulüplerinin elektronik ses dünyasını bir araya getirerek her daim ebedi ve özgün işlere imza atıyor.

Grubun ismi kadim bir deyimden geliyor: "Oi Va Voi!" yani "Aman Tanrım!" Bu unvan, onların sürprizlerle dolu, içten ve sahici müziğini de çok iyi tarif ediyor. Oi Va Voi, bugüne dek Avrupa'nın dört bir yanında tıklım tıklım salonlarda konserler verdi, büyük festivallerin başrolünde sahne aldı ve kendine sadık, geniş bir dinleyici kitlesi oluşturdu.

Müziklerinde tür kaygısından uzak, insani ve sosyal değerleri önceleyen grup, son albümleri The Water's Edge'le yine güçlü bir duygu dünyasına davet ediyor dinleyicisini. Albüm, acının içinden geçen iyimserliği, geçmişin yüklerini suya bırakıp yeniden başlama umudunu taşıyor. Adını geçmişin yüklerinden arınıp yeni başlangıçlara yönelme fikrinden alan bu albüm, aynı zamanda grubun kendi plak şirketi Parallel Skies'dan çıkan ilk çalışma olma özelliğini taşıyor.

Hasret 4 duraklı Türkiye turnesiyle bitiyor

Oi Va Voi, bu albümle hem kültürel mirasını selamlıyor hem de 21. yüzyılın sesleriyle yeni hikayeler anlatıyor. Ve bunu yaparken, geçmişin melodileriyle bugünün ritimlerini, insan hikayeleriyle evrensel duyguları ustalıkla harmanlamayı sürdürüyor.

Oi Va Voi, The Water's Edge'in 2 Mayıs'ta yani bugün yayımlanmasının hemen ardından Türkiye turnesine çıkacak. Grup 7 Mayıs'ta Ankara, 8 Mayıs'ta Eskişehir, 9 Mayıs'ta İstanbul ve son olarak 10 Mayıs gecesi İzmir'de dinleyicileriyle buluşmaya hazırlanıyor. Son kavuşmamızın üzerinden epey zaman geçmişti. Davulcu Josh Breslaw, buraya kendilerini geri getiren şeyin dinleyicilerin ta kendisi olduğunu söylüyor. "Müziğimizi çalıp dinleyen insanlar oldukça biz de oralara gidiyoruz" diyen Breslaw ekliyor:

Türkiye bizim için özel ve kendimizi şanslı hissettiğimiz bir yer çünkü burada müziğimiz sahipleniliyor. Klarnet ve keman gibi enstrümanlarla şarkıların dramatik yapısı Türkiye'de bir karşılık buluyor.

"Türkiye'de o kadar çok anımız var ki"

Grubun Türkiye'yle ilgili hafızalara yer eden çok fazla hatırası var. "Eski Babylon'da 4 gece üst üste çaldığımız zamanlar vardı, resmen İstanbul'da yaşıyorduk" diyen Breslaw, o dönemi uzaklara dalarak hatırlarken yüzünde bir gülümseme beliriyor. Gözlerine bakınca o günlere gittiğinden emin oluyorsunuz.

O kadar çok anımız var ki... İzmir'de deniz kenarında harika festivallerde sahne aldık. Ankara'da bize Boksör lakaplı çok özel biri eşlik etmişti.

Tabii ki Türkiye'ye her gelişlerinde bir-iki kilo alarak dönüyorlar: 

Ve şunu da söylemeliyiz ki Türkiye'de gittiğimiz her yerde yemekler inanılmaz!

Peki yaklaşan konserlerde sadık Oi Va Voi hayranlarını neler bekliyor? Yeni albümlerinin 2 Mayıs'ta, tam turne öncesinde çıktığını hatırlatan vokalist Steve Levi-Kallin, "Dolayısıyla ağırlıklı olarak oradan parçalar çalacağız" diyor. Grubun unutulmaz klarnet ezgilerine de imza atan Levi-Kallin, "Ama kimse evine en sevdiği Oi Va Voi şarkılarını dinlemeden dönmeyecek" diye garanti veriyor: 

Elbette eski favorileri de unutmuyoruz.

"Deprem görüntülerini izlediğimizde çok sarsıldık"

Gülbaba Records etiketiyle bugün dinleyicileriyle buluşan The Water's Edge'de, grubun 6 Şubat depremlerinden etkilenerek yazdığı Sad Dance de var. Bu şarkının duygusal sürecini anlatırken Levi-Kallin, "Türkiye, her zaman kalbimize yakın bir yer olmuştur" diyor. 

Haberleri alıp görüntüleri izlediğimizde çok sarsıldık. Türkiye'ye karşı böyle bir yakınlığımız varken, yaşananlara en iyi müzikle yanıt verebileceğimizi hissettik.

Parçanın yaratım aşamasından bahseden vokalist şöyle diyor: 

Şarkı çok doğal bir şekilde gelişti. Önce hipnotik bir keman partisiyle başladık, ardından parçayı yavaş yavaş ve özenle inşa ettik. Her zamankinden daha fazla boşluk bırakarak, müziğin nefes almasına izin verdik. Sanırım bu şarkının biraz nefes alması gerekiyordu.

Oi Va Voi, hep Türkiye'yi hem de Suriye'yi vuran trajediden o kadar etkilenmiş ki depremin hemen ertesi günü stüdyoya girmiş. "Böyle bir anda müzik yaparken, travma yaşayan bir halka, koca bir millete seslendiğinizin farkına varıyorsunuz" diyor Josh Breslaw:

O yüzden şarkıyı çok fazla doldurmadan, büyük fırça darbeleriyle anlatmanız gerekiyor. Dinleyenlerin üstüne bir dalga gibi gelsin, onları biraz olsun yatıştırsın istedik.

"Geçmişin yüklerini bırakıp, hayata umutla bakabilme düşüncesi"

The Water's Edge, ayrışmaya karşı durup dayanışmayı savunan insani bir mesaj taşıyor. Bu temanın nasıl ortaya çıktığını ve albüme nasıl yansıdığını tüm içtenliğiyle anlatıyor Steve Levi-Kallin:

İnsanların hayatlarında, geçmişin ağırlığını geride bırakıp yeni bir başlangıç yapma ihtiyacı duyduğu anlar olur. Bu geçmişi bırakıp ilerleme hali, albümdeki Dance Again'in sözlerinde de var. Geçmişin yüklerini bırakıp, hayata umutla bakabilme düşüncesi.  

sfgthy
Oi Va Voi, Türkiye'deki hayranlarına "Geri geliyoruz ve birlikte yine harika anılar biriktirmek istiyoruz" diyor (Oi Va Voi)

Albüm, Avrupa'daki sosyo-politik atmosferden de etkilenmiş. Değişen dünya, Oi Va Voi'un müziğini ister istemez şekillendirmiş. "Albümün yarısına gelmiştik ki 7 Ekim olayları yaşandı" diyor Levi-Kallin ve ekliyor:

Savaşın etkisi, sadece Ortadoğu'daki değil, tüm dünyadaki topluluklara yayıldı. Biz de buna, Dance Again'i yazarak yanıt verdik. Sosyal medyada kaybolan sesimizi, müzikle yeniden bulduk ve duygularımızı bu yolla ifade edebildik.

"Müzik, siyasetin ulaşamadığı yerlere dokunur"

Oi Va Voi, politik bir albüm yapmak istemese de bir dayanışma mesajı vermek istediğini söylüyor. Çünkü gruba göre müzik, kriz anlarında insanları bir araya getirme gücüne sahip. Levi-Kallin, "Müzik, siyasetin ulaşamadığı yerlere dokunur" diyerek ekliyor: 

İnsanlar siyaset için şarkı söyleyip dans edemez ama müzik hissettirir, bağ kurdurur. Hele ki canlı müzikte bu daha güçlü. Dinleyici sizin siyasi bir amacınız olmadığını bilirse, o müziğe daha güvenle bağlanır.

Oi Va Voi, 20 yılı aşkın süredir Doğu Avrupa ve Ortadoğu ezgilerini modern müzikle harmanlıyor. Grup, kurulduğu ilk yıllardan beri aynı derdi taşıyor: Kendi seçtikleri müzikal paletle kişisel hikayeleri anlatmak. Levi-Kallin, "Artık daha deneyimliyiz" diyerek ekliyor: 

Fikirlerimizi daha uzun sürede, daha fazla açıdan değerlendiriyoruz. Eskiden bir fikri hızla işlerdik. Şimdiyse hikayesi, ritmi, atmosferi, kültürü ve duygusu derken her parçanın yerini bulması için daha çok uğraşıyoruz.

Grubun çok sevilen ve içinde Refugee, Yesterday's Mistakes, Ladino Song gibi hit parçalarını barındıran 2003 çıkışlı albümü Laughter Through Tears, duygusal derinliği ve müzikal harmanıyla tanınıyor. Dumanı üstünde yeni albüm The Water's Edge için onun manevi devamı demek mümkün. Levi-Kallin, "Kesinlikle öyle" diyor ve Josh Breslaw ona katılıyor: 

İki albüm de köklerimizden besleniyor ve geçmişle geleceğe aynı anda bakmanın nasıl bir his olduğunu anlatıyor. Geleneksel melodilerle, modern sesleri ve prodüksiyonu harmanlıyoruz.

Grup, geleneksel etkilere sadık kalırken, yeni sesleri keşfetmekten de korkmuyor. Bu dengeyi nasıl kurduklarına gelince... "İşte işimizin en önemli kısmı bu!" diyor Breslaw:

Biz her parçayı titizlikle, bütün unsurlar birbirine yakışana kadar harmanlıyoruz. Çok fazla "Hayır" deyip, doğru "Evet"i bulana kadar bekliyoruz.

fvdgbhtyj
Oi Va Voi, farklı kültürleri harmanlayan bir grup olarak, sosyal ve insani meseleleri ele alma sorumluluğu hissettiklerini söyleyerek "Bazen geçmişteki bir hikaye, bugünü anlamamıza ya da yarını daha iyi görmemize yardımcı oluyor" ifadesini kullanıyor (Oi Va Voi)

Oi Va Voi'un müziği, sürekli taze ve yenilikçi kalırken, kültürel ögeleri harmanlamaktan vazgeçmiyor. Onların sound'u her döneme, her coğrafyaya, her yaşa ve her tarza hitap ediyor.

"Klarnet, keman, trompet gibi akustik enstrümanlarla elektronik sesleri, davul, bas ve gitarı bir araya getirmemiz..." diyor Levi-Kallin:

İşin sırrı burada. Üzerine toplumsal duyarlılığı olan ve insani duyguları işleyen sözleri eklediğinizde ortaya, zamanı olmayan bir bütün çıkıyor.

"Büyük travmalar yaşansa da bir gün yeniden dans edeceğiz"

Son olarak Oi Va Voi'un, hayranlarına vermek istediği bir mesaj olup olmadığını sorduğumda, tıpkı grubun pek çok şarkısı gibi tüylerimi diken diken eden bir yanıtla karşılaşıyorum.

Vokalist Levi-Kallin, "Yeni albümdeki 5. parçamız Dance Again'de bu var" diyor: 

Ne olursa olsun, büyük travmalar yaşansa da bir gün yeniden dans edeceğiz.

Türkiye Turnesi Takvimi

7 Mayıs 2025, Ankara
Mekan: 6:45 Kaybedenler Kulübü
Kapı Açılışı: 20:00
Konser Başlangıcı: 22:00
Biletler: Biletix

8 Mayıs 2025, Eskişehir
Mekan: F Stop Salon Eskişehir
Kapı Açılışı: 21.00
Konser Başlangıcı: 22.00
Biletler: Gişe

9 Mayıs 2025, İstanbul
Mekan: Babylon
Kapı Açılışı: 21.00
Konser Başlangıcı: 22.00
Biletler: Tükendi​

10 Mayıs 2025, İzmir
Kapı Açılışı: 20.00
Konser Başlangıcı: 21.30
Mekan: ​SoldOut Performance Hall
Biletler: Biletix 



Kızamık geçirenlerde on yıl sonra ölümcül bir beyin hastalığı gelişebilir

Endonezya'nın Surabaya kentinde bir çocuğa kızamık aşısı yapan bir sağlık çalışanı (AFP)
Endonezya'nın Surabaya kentinde bir çocuğa kızamık aşısı yapan bir sağlık çalışanı (AFP)
TT

Kızamık geçirenlerde on yıl sonra ölümcül bir beyin hastalığı gelişebilir

Endonezya'nın Surabaya kentinde bir çocuğa kızamık aşısı yapan bir sağlık çalışanı (AFP)
Endonezya'nın Surabaya kentinde bir çocuğa kızamık aşısı yapan bir sağlık çalışanı (AFP)

ABD merkezli gazete New York Post, ABD'nin Los Angeles kentinde bir çocuğun kızamık geçirdikten yıllar sonra nadir görülen bir nörolojik hastalığa yakalanarak hayatını kaybettiğini bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın New York Post gazetesinden aktardığına göre yetkililer, çocuğun aşı olmaya hak kazanmadan önce bebeklik döneminde kızamık geçirdiğini söylediler, ancak vakayla ilgili daha fazla detay açıklamadılar.

İnsandan insana kolayca bulaşan bir solunum yolu hastalığı olan kızamığın yanı sıra kabakulak ve kızamıkçık (MMR) aşısının ilk dozu genellikle 12 ila 15 aylık çocuklara yapılır. İkinci doz ise anaokulu veya birinci sınıfa başlamadan önceolur.

Kızamık vakalarında sıkça enfeksiyonlu versiyonu görülebiliyor. Enfeksiyon ayrıca bronşit, larenjit ve Los Angeles'taki çocuk gibi çok nadir, ancak ciddi vakalarda olduğu gibi kızamık atağından aylar hatta yıllar sonra ortaya çıkan, ilerleyici ve genellikle ölümcül bir beyin hastalığı olan subakut sklerozan panensefalit (SSPE) hastalığına da yol açabilir.

İlk enfeksiyondan sonra, kızamık virüsü vücutta kalabilir ve yıllar sonra beyin iltihabına (ensefalit) neden olan belirli mutasyonlara uğrayabilir. Böylece her 100 bin kızamık vakasından 4 ila 11 hastada genellikle SSPE geliştirir.

gtyh
Kızamık aşısı hazırlayan bir sağlık çalışanı (AFP)

Hastalık, ruh hali değişimlerinden istemsiz kas spazmlarına, ciddi beyin hasarına ve ölüme kadar ilerleyebilir.

Semptomlar genellikle ilk enfeksiyondan 6 ila 10 yıl sonra ortaya çıkar.

ABD’de SSPE vakaları genellikle yılda dört veya beş vakayı geçmez, ancak kızamık vakalarının artmasıyla bu sayının yükselmesi bekleniyor.

ABD’de bu yıl yaklaşık bin 300 vaka kaydedildi. Bu rakam, vakaların son otuz yılın en yüksek seviyesine ulaştığını gösteriyor.

SSPE vakalarında ölüm oranı yüzde 95, zira hastalığın bilinen bir tedavisi yok. Yalnızca Antiviral ve antienflamatuar ilaçlarla hastalığın ilerlemesi yavaşlatılabilir.

Los Angeles'taki vaka, ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) tarafından bu yıl bildirilen üç kızamık kaynaklı ölümden biri olarak kayıtlara geçti.

Los Angeles İlçe Sağlık Müdür Dr. Muntu Davis geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada “Bu vaka, özellikle toplumumuzun en savunmasız üyeleri için kızamığın ciddiyetini açıkça hatırlatıyor” ifadelerini kullandı.

Dr. Davis, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Küçücük çocuklar, sürü bağışıklığı yoluyla onları korumak için bize güveniyorlar. Aşılar sadece kendinizi korumakla kalmaz, aynı zamanda ailenizi ve komşularınızı, özellikle de henüz aşı olacak yaşta olmayan çocukları da korur.”

ABD’de koronavirüs (Kovid-19) pandemisiyle birlikte MMR ve diğer rutin çocukluk çağı aşılarının yapılma oranında düşüş gözlemlendi.

Son raporlara göre 2024-2025 öğretim yılında anaokulu çocuklarının yüzde 92,5'i MMR aşısı oldu. Bu oran, 2019-2020 öğretim yılında yüzde 95’di.

Birleşik Krallık Liverpool Üniversitesi Enfeksiyonlu Sinirbilim Profesörü Benedict Michael, bu hafta kaleme aldığı bir makalede şunları yazdı:

Aşı oranlarındaki düşüş, kısmen MMR aşısını otizmle ilişkilendirmeye çalışan sahte araştırmalardan kaynaklanıyor. Bu iddialar, itibarını yitirmiş bir doktor tarafından ortaya atılmış ve tamamen çürütülmüştür.

Sosyal medyada yayılan yanlış bilgilerin Kovid-19 salgını nedeniyle aşılara karşı artan şüphecilikle daha da şiddetlenen bu endişeleri körüklediğini belirten Prof. Michael, “Los Angeles'taki vaka, kızamığın iyi huylu bir çocukluk hastalığı olmadığını hatırlatan önemli bir uyarıdır. Kızamık, zatürre gibi ciddi komplikasyonlara neden olabilir ve bu vakanın da gösterdiği gibi, yıllar sonra gecikmiş ancak ölümcül beyin hasarına yol açabilir” diye ekledi.


Orkalar, Portekiz kıyılarında turist yatını batırdı

Fotoğraf: Temsili/AP
Fotoğraf: Temsili/AP
TT

Orkalar, Portekiz kıyılarında turist yatını batırdı

Fotoğraf: Temsili/AP
Fotoğraf: Temsili/AP

Portekiz açıklarında bir turist yatı, bir grup orkanın (katil balina) çarpması sonucu battı.

5 kişiyi taşıyan tekne, cumartesi günü gerçekleşen saldırının ardından Fonte da Telha plajı yakınlarında sulara gömüldü.

Yelkencilik şirketi Mercedes-Benz Oceanic Lounge'ın paylaştığı görüntülerde, bir orka yatın yan tarafına defalarca vurduktan sonra yatın sallanıp batmaya başladığı görülürken, bir tanığın "Aman Tanrım" dediği duyuluyor.

Nautic Squad kulübüne ait gemideki 5 mürettebat üyesi de yat batmadan kısa süre önce botlarla kurtarıldı.

Aynı günün ilerleyen saatlerinde Cascais Körfezi açıklarında bu sürüyle ikinci bir karşılaşma yaşandı ve 4 kişi yaralanmadan tekneden çıkarıldı.

Portekiz Ulusal Denizcilik Otoritesi, "orkalarla yaşanan bir etkileşim nedeniyle" 12.30'da bir uyarı aldığını açıkladı.

Kurum "Cascais cankurtaran istasyonu ve Lizbon Limanı Kaptanlığı ekipleri hemen harekete geçti" diye ekledi.

Olay yerine vardıklarında mürettebatın fiziksel açıdan iyi olduğu ve tıbbi yardıma ihtiyaç duymadığı, yakındaki bir deniz turizmi teknesinin yardımıyla kurtarıldığı tespit edildi.  

The Telegraph'a göre bazı tanıklar 4 orka gördüklerini söylerken bir kaptan, sadece bir balinanın teknenin dümenine çarptığını bildirdi.

Araştırmacılar, Mayıs 2020'den bu yana İber Yarımadası yakınlarında orkaların teknelere çarptığı yüzlerce olayı belgelerken, bu davranış eğiliminin artmasına dair çeşitli teoriler ve araştırmalar ortaya çıktı.  

Bu olay, önceki haftalarda İspanya açıklarında iki teknenin bir çift katil balina tarafından saldırıya uğramasının ardından yeni bir uyarı yayımlanmasından sonra meydana geldi.

Orkaların, Galiçya sularındaki teknelere sadece birkaç dakika arayla çarpmasının ardından bir İspanyol deniz kurtarma gemisi çağrılmıştı. 

Kurtarma ekipleri, orkaların hasar verdiği gemiyi limana çektikten sonra başka bir saldırı uyarısı almıştı.

Bir mürettebat üyesi, "Gerçek şu ki çok korktuk; katil balinaların tekneye vurduğunu fark ettiğimizde gerçekten çok 'korktuk'" demişti.

Independent Türkçe


Ryugu'dan gelen bulgular Güneş Sistemi'nin su tarihini baştan yazıyor

Yaklaşık 900 metre çapa sahip Ryugu, Dünya'ya yakın nesne ve tehlikeli olabilecek cisim sınıfında yer alıyor (JAXA)
Yaklaşık 900 metre çapa sahip Ryugu, Dünya'ya yakın nesne ve tehlikeli olabilecek cisim sınıfında yer alıyor (JAXA)
TT

Ryugu'dan gelen bulgular Güneş Sistemi'nin su tarihini baştan yazıyor

Yaklaşık 900 metre çapa sahip Ryugu, Dünya'ya yakın nesne ve tehlikeli olabilecek cisim sınıfında yer alıyor (JAXA)
Yaklaşık 900 metre çapa sahip Ryugu, Dünya'ya yakın nesne ve tehlikeli olabilecek cisim sınıfında yer alıyor (JAXA)

Asteroit Ryugu'nun koptuğu göktaşının, sanılandan çok daha uzun süre sıvı suya ev sahipliği yaptığı bulundu. Yeni çalışma, Dünya'daki suyun kökenine ışık tutuyor.

Ryugu gibi karbon zengini asteroitlerin, yaklaşık 4,6 milyar yıl önce Güneş ve çevresindeki gezegenler oluşurken, dış Güneş Sistemi'ndeki buz ve tozdan meydana geldiği uzun zamandır biliniyor. 

Diğer yandan bilim insanları, bu gökcisimlerindeki su aktivitesinin Güneş Sistemi'nin ilk dönemleriyle sınırlı olduğunu düşünüyordu.

Ancak Japonya Uzay Araştırma Ajansı'nın (JAXA) Hayabusa 2 aracının Ryugu'dan toplayarak 2020'de Dünya'ya getirdiği örnekler bu düşünceye meydan okudu. 

Tokyo Üniversitesi'nden Tsuyoshi Iizuka ve ekibi, Ryugu kaya örneklerindeki lutesyum (Lu) ve hafniyum (Hf) elementlerinin radyoaktif izotoplarını inceledi. Bu sayede radyoaktif bozunmaya bakarak örneklerin geçirdiği jeolojik süreçlere ışık tutabiliyorlar.

Bulguları hakemli dergi Nature'da 10 Eylül Çarşamba günü yayımlanan çalışmada incelenen örnekler, lutesyuma kıyasla çok daha yüksek oranda hafniyum içeriyordu. 

Araştırmacılar bu duruma, bazı sıvıların asteroitteki kayalardan lutesyumu alıp götürmesinin yol açtığını düşünüyor.

Iizuka, "Ryugu'nun kimyasal kayıtlarının, Dünya'da daha önce incelenen bazı meteoritlere benzeyeceğini düşünmüştük. Ancak sonuçlar tamamen farklıydı" ifadelerini kullanıyor. 

Dikkatli analizlerle diğer ihtimalleri eleyen ekip, gökcisminin oluşumundan 1 milyar yıl sonraya kadar sıvı su barındırdığını öne sürüyor.

Iizuka "En olası tetikleyici, Ryugu'nun ana asteroidine başka bir cismin çarpması. Bu çarpışma, kayayı kırarak içeride gömülü olan buzu eritti, böylece sıvı su yüzeye sızdı" diyerek ekliyor: 

Bu gerçekten sürpriz oldu! Bu çarpışma, ana cismin parçalanmasına ve ardından Ryugu'nun oluşmasına yol açmış olabilir.

Ryugu'nun bir zamanlar parçası olduğu asteroidin 1 milyar yıl boyunca sıvı su içermesi, karbon zengini diğer göktaşlarının da uzun süre sıvı suya ev sahipliği yapmış olma ihtimalini gündeme getiriyor.

 Dolayısıyla genç Dünya'ya çarpan asteroitler, sanılandan çok daha fazla su getirmiş olabilir. Araştırmacılar bunun, Dünya'nın ilk okyanusları ve atmosferi üzerinde önemli bir etki yaratmış olabileceğini söylüyor.

Dünya'daki suyun kökenine dair kesin bir fikir birliği sağlanmasa da genellikle göktaşları ve kuyrukluyıldızların gezegene çarpması sonucu geldiği tahmin ediliyor.

Iizuka, "Ryugu benzeri cisimlerin bu kadar uzun süre buz tuttuğu fikri dikkate değer" diyerek ekliyor: 

Bu, Dünya'nın yapıtaşlarının hayal ettiğimizden çok daha ıslak olduğunu gösteriyor. Bu da gezegenimizdeki suyun kökenine dair başlangıç koşullarını yeniden değerlendirmemiz gerektiğini gösteriyor.

Araştırmacılar Ryugu örneklerini detaylıca inceleyerek ana cisimde akan suyun geçmişini daha iyi anlamayı umuyor. Ayrıca son verileri, NASA'nın OSIRIS-REx göreviyle Bennu asteroidinden alınan örneklerle kıyaslamayı planlıyorlar.

Independent Türkçe, Space.com, Cosmos Magazine, Nature