Fas depreminden sonra mahkumlara "ağır işlerde çalışma" zorunluluğu gelecek mi?

Etkilenen köylerde yol inşa etmek ve engebeli yolları onarmak için mahkumların kullanılması yönünde talepler var. Hukukçular bunu uluslararası sözleşmelerin ihlali olarak görüyor

Hükümet şu anda "Alternatif Cezalar" Kanununda değişiklik yapıyor (Fas Haber Ajansı)
Hükümet şu anda "Alternatif Cezalar" Kanununda değişiklik yapıyor (Fas Haber Ajansı)
TT

Fas depreminden sonra mahkumlara "ağır işlerde çalışma" zorunluluğu gelecek mi?

Hükümet şu anda "Alternatif Cezalar" Kanununda değişiklik yapıyor (Fas Haber Ajansı)
Hükümet şu anda "Alternatif Cezalar" Kanununda değişiklik yapıyor (Fas Haber Ajansı)

Hasan el-Eşref 

8 Eylül'de Fas'ı vuran depremden etkilenen bölgelerdeki izolasyonu kırmaya yönelik mücadele sürerken yıkıcı depremden etkilenen köylerde yol inşa etmek ve engebeli arazileri onarmak için genç mahkumlara ağır iş yükü getirilmesi yönünde çağrılar yapıldı.

Faslı yetkililer, çok sayıda yardım ekibi ve özel ekipmanla şiddetli depremin hedefi olan birçok uzak dağ köyünü kuşatan izolasyonu kırmak için kayalar ve dağlar boyunca yollar inşa ediyor.

Karşıt pozisyonlar

Fas makamlarının, bu doğal afetin neden olduğu büyük mal ve can kayıplarına ek olarak, resmi olarak yaklaşık 50 bin evin bulunduğu deprem bölgesinde binlerce evin yıkılmasıyla evsiz kalan depremzedelerin yeniden ev sahibi olması ve evlerin yeniden inşa edilmesi için aylara ihtiyacı var.

Milyonlarca Faslı depremden etkilenenlere yönelik gıda, battaniye, çadır ve diğer ihtiyaçları temin etmek için büyük halk patlaması ile seferber olurken sosyal medya aktivistleri, yetkililerin izolasyonu kırma ve uzak bölgelerde zorlu yollar inşa etme mücadelesinde başarılı olmalarına yardımcı olmak için çağrılarda bulundu.

Aktivistler, Fas'ta bağımsızlığı takip eden yıllarda hayata geçirilen uygulama gibi, mahkumların ağır işlerde çalışması uygulamasına geri dönülmesi çağrısında bulundu.

Bağımsızlık yıllarında ceza davalarından hüküm giymiş mahkumlar, kamu yararına hizmet etmek amacıyla uzak bölgelerdeki arazi yollarının inşası ve asfaltlanması için görevlendirilmişti.

Yol inşa etmek ve asfaltlamak ve deprem bölgelerinde konut inşaatına katkıda bulunmak için mahkumların çalıştırılması fikrine ilişkin destekleyenler ve karşı çıkanlar arasında görüş ayrılığı yaşandı.

Bu fikri destekleyenler, bunun gerek mahkumun cezasının hafifletilmesi gerekse mahkûmun çabalarından toplumun menfaat elde etmesi olsun, tüm taraflara fayda sağlayacak gerçekçi bir talep olduğuna inanıyor.

Ayrıca bu fikre karşı çıkanlar, mahkûmların taş kırarak ve ücra dağlarda yol yaparak ağır işlerde çalıştırılmasının, mahkûmların bizzat kanunla güvence altına alınan haklarını ihlal ettiğine ve toplumsal amaç asil olsa bile bunun ağır cezalara dönüşebileceğine inanıyor.

Fas hükümetinin şu anda "Alternatif Cezalar" yasasında değişiklik yapmak için çalıştığı ve buna göre biri mahkumun kamu yararına çalışması olmak üzere üç yeni hapis cezası getirileceği belirtiliyor.

Ancak yasa tasarısında "ağır çalışma" cezasına ilişkin herhangi bir ifade yer almıyor.

Vatana bağlılık

Medya kişiliği ve toplumsal meseleler alanında araştırmacı Mahcub Binsaid şunları söyledi:

Cezaevlerindeki suçluların, devletin mali hazinesinden kendileri için harcadığı para karşılığında, kamu yararına hizmet edecek şekilde sıkı çalışmaları fikrini destekleyenler arasında pozisyon farklılığı var. Bu fikir, mahkumları disiplin altına almayı, topluma entegre etmeyi ve saldırgan, suç teşkil eden davranışlardan kurtulma konusunda eğitmeyi içerir. Mahkumun onurunun yerel ve uluslararası yasalarla güvence altına alındığına ve cezaevi kurumunda belirli bir süre tutuklu olarak özel statüsünün bulunduğuna ve bu nedenle onu ağır çalışmaya zorlamanın yasa dışı olduğuna kanaat getiren başka görüşler de var.

El Huz bölgesinde yaşanan yıkıcı deprem ve bunun geride bıraktığı yıkım ve tahribatın ardından çeşitli türlerde yardım ve destek sağlamak için yaygın halk seferberliğine gidilmesinin ışığında vatandaşlık duygusunu geliştirmek için fiziksel özellikleri güçlü genç mahkumların deprem bölgelerinde yol inşaatı ve altyapı inşası çalışmalarında çalıştırılmaları yönündeki talepler ön plana çıktı.  

Binsaid, "Bu çağrı ve talepler Fas Cezaevleri İdaresi ve Yeniden Entegrasyon Genel Delegasyonu'nun yetki alanına girdiği için karara bağlanamıyor. Uluslararası insan hakları standartlarına uygun olarak cezaevleri ve tutuklu haklarına ilişkin kanunlar ışığında bu taleplerin nasıl uygulanacağını incelemek Fas Cezaevleri İdaresi ve Yeniden Entegrasyon Genel Delegasyonu'nun işidir. Delegasyon ayrıca bu konuda kanunlara, kararnamelere ve düzenleyici prosedürlere ihtiyaç duyuyor" diye konuştu.

Medya kişiliği ve toplumsal meseleler araştırmacısı sözlerini şöyle sürdürdü:

Bazı mahkumların fiziksel yetenek ve iyi davranış gibi belirli kriterlere göre, ihtiyaç duyulması halinde belirli dönemlerde cezaevi dışında kamu yararına yürütülen iş ve çalışmalara dahil olması önemli. Bu durum cezaevinden çıktıktan sonra kendilerini sorumlu hissetmelerine, uygun sivil davranışları seçmelerine, vatana ait olmaktan gurur duymalarına, topluma entegre olmalarına, suçtan kaçınmalarına, sosyal güvenlik ve barışı tehdit etmemelerine yardımcı olacak.

İnsanlaşmanın sınırları

New City Barosu'nda avukat Reşid Vahabi ise şunları söyledi:

Hüküm giymiş bir mahkûmun, cezaevini veya hapis cezasını yalnızca yemek ve dinlenmek ile geçirmek yerine, ülke için kamu hizmetlerini yürütmek üzere görevlendirilmesi yaklaşımının ne ölçüde benimseneceği konusunda yeniden bir tartışma yaşandı. Bu uygulama Fas'ın bağımsızlık sonrası döneminde hayata geçirilmiş ve o dönemde mahkumlar kullanılarak ülkenin kuzeyinde engebeli bir dağ yolu olan "Birlik Yolu"nun inşası da dahil olmak üzere bazı hedeflere ulaşılmıştı. Bazı hükümler ‘ağır çalışmayla hapis’ ibaresiyle yıllarca uygulandı.

Avukat Vahabi, sözlerini şöyle sürdürdü:

Cezaevlerinin insanileştirilmesi, mahkumların haklarına yönelik taleplerin artması ve onlara iradeleri dışında iş verilmesinin uluslararası sözleşmelerin ve insan haklarının ihlali anlamına gelmesiyle birlikte, yeni hapis cezalarında 'ağır çalışma' terimi yer almadı, ancak bazı mahkumlar 'çiftçilik hizmetini' sürdürdüler. Bazı cezaevlerine tarım hapishaneleri deniyor. Mahkum her ne kadar tarım işlerinde çalışsa da hapishane duvarlarından çıkıp doğanın kucağında çalışacak ve yürüyebilecek alan buluyor. Dolayısıyla sivil cezaevinden tarım cezaevine geçiş, cezaevi saatlerini çitler arkasında, duvarlar arasında geçiren her mahkumun umut ettiği altın bir fırsat.

Depremde yıkılan yolların ve tahrif edilen sınırlarının yeniden yapımında mahkumların kullanılması talebine ilişkin Vahabi, şunları söyledi:

Mantıklı, gerçekçi ve dayanışma içinde görünen bir talep, hatta ilgili mahkûmlar bile depremzedelerle dayanışmanın ifadesi olarak bunu yapmayı kabul edebilirler ama mevcut kanun hükümleri yetkililerin hiçbir yasal dayanağı olmayan bu maceranın kapısını çalmalarına yardımcı olmuyor. Bu nedenle bu yola başvurulması pek mümkün görünmüyor.

 
Avukat, "Ceza Kanunu'nda belirli cezalara çarptırılan bazı mahkûmların eski adıyla ağır işler yerine genel işler yapmak gibi görevlere atanmasına ilişkin hükümlerde değişiklik yapılacağı konuşuluyor. Hizmette olan bu mahkumlar, hapis cezalarında indirimle ödüllendirilecek veya kraliyet affından yararlanabilecekler" dedi.

Independent Arabia - Independent Türkçe



Kuşatma stratejisi: Doğu ve Batı Libya'nın ‘etki ve coğrafya’ mücadelesi

Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Libya'nın batısındaki bir askeri karargâha yaptığı ziyaret sırasında (El-Menfi'nin ofisi)
Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Libya'nın batısındaki bir askeri karargâha yaptığı ziyaret sırasında (El-Menfi'nin ofisi)
TT

Kuşatma stratejisi: Doğu ve Batı Libya'nın ‘etki ve coğrafya’ mücadelesi

Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Libya'nın batısındaki bir askeri karargâha yaptığı ziyaret sırasında (El-Menfi'nin ofisi)
Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Libya'nın batısındaki bir askeri karargâha yaptığı ziyaret sırasında (El-Menfi'nin ofisi)

Libya’nın doğusundaki ve batısındaki otoriteler, kimi yönleri sessiz ilerleyen bir çekişmenin içinde bulunuyor. Mevcut işaretlere göre taraflar, etkisini sahada güç gösterisiyle artırmayı hedefleyen ‘arazi kuşatma’ stratejisini aşamalı şekilde uygulayarak nüfuz mücadelesini sürdürüyor.

fgt
Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter, bir askeri üretim tesisini ziyaret etti. (LUO)

Libya Ulusal Ordusu (LUO), Mareşal Halife Hafter liderliğinde 2014’te yeniden yapılandırılmasının ardından ülkenin doğusunda konumlandı. Ancak bu tarihten itibaren farklı kolları aracılığıyla ülkenin orta ve güney bölgelerine doğru genişleme adımları attı. Buna paralel olarak Abdulhamid Dibeybe liderliğindeki Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) ise başkent Trablus’ta hakimiyetini sürdürürken, son dönemde bazı belediyeler üzerindeki kontrolünü artıran kararlar aldı.

Gözlemciler, Bingazi’deki otoritelerin -LUO ve Usame Hammad hükümeti- rakibi UBH’nin sosyal ilişkiler alanında bir ‘gedik açtığını’ belirtiyor. Bu adımın, daha önce ‘dünkü düşman’ olarak görülen kesimlerle, özellikle Zaviye’de ve başkentteki bazı diğer şehirlerde temasların artırılmasıyla hayata geçirildiği ifade ediliyor.

Zaviye Uluslararası Ticari Havalimanı

Başkent Trablus’un batısındaki Zaviye kentinde, geçen hafta Hammad hükümeti tarafından Zaviye Uluslararası Ticari Havalimanı’nın temel atma töreni düzenlendi. Törene İçişleri Bakanı İsam Ebu Zeribe, Ulaştırma Bakanı Abdulhakim el-Gazivi ile Temsilciler Meclisi (TM) ve Devlet Yüksek Konseyi’nden (DYK) bazı üyeler katıldı. Söz konusu adım, kent sakinleri tarafından olumlu karşılandı.

rty
Zaviye Uluslararası Havalimanı'nın temel atma töreninin ardından Zaviye sakinleri (Usame Hammad hükümetine bağlı bir sayfa)

Havalimanı projesinin ciddiyetine işaret eden bir gelişme olarak, Ulusal Kalkınma Kurumu tarafından görevlendirilen Türk şirketi SRJ’nin yöneticisi ve teknik ekibi bölgeye gelerek coğrafi etüt çalışmalarına ve proje haritalarının hazırlanmasına başladı.

Öte yandan Hafter karşıtı çevreler bu adımları ‘Trablus otoritelerine yakın tarafları kendi safına çekme girişimi’ olarak nitelendirerek eleştiride bulundu. Buna karşın LUO’ya yakın bir kaynak, Hafter’in ‘siyasi aktörlere Libya’yı krizden çıkarmaları için çokça fırsat tanıdığını, mevcut girişimlerin ülkeyi içinde bulunduğu durumdan kurtarmaya yönelik olduğunu düşündüğünü’ belirtti. Kaynak, Hafter’in son uyarısının ‘ordunun yaşananları görmezden gelmeyeceği anlamına geldiğini’ aktardı.

Hafter, son haftalarda güney, batı ve orta Libya’dan gelen çok sayıda kabile heyetini kabul etti. Bu heyetlerin önemli bir bölümü daha önce Trablus yönetimine yakın kabul ediliyordu. Aynı dönemde LUO Genel Komutan Yardımcısı Orgeneral Saddam Hafter de güney bölgelerinde saha turlarını yoğunlaştırdı.

Güvenlik gerekçesiyle isminin açıklanmasını istemeyen batı Libyalı bir kaynak, ‘askeri kurumun, ülkenin dağınıklığı ve geleceği üzerinden yürütülen siyasi pazarlıklara karşı Libya halkını korumak için hareket ettiğini’ savundu. Kaynak, daha önce Dibeybe hükümetine yakın bazı kesimlerin ‘LUO saflarına yöneldiğini’ ileri sürdü.

Hammad hükümetinin, Hafter’e muhalif bir kent olan Zaviye’ye gitmesinden önce, LUO’nun güneydeki etkisini artırdığı gözlemleniyor. Bu güçlenme, Çad hükümetiyle yapılan sınır güvenliği iş birliği ve Sebha’da olduğu gibi çeşitli kalkınma, hizmet ve askeri projelerle destekleniyor. Gelişmeler, ordunun ülkenin güney kuşağındaki varlığını pekiştirdiği şeklinde yorumlanıyor.

Coğrafya konusunda çatışma

Ancak Libya Halkın Sesi Partisi Başkanı Fethi eş-Şibli, ülkedeki mevcut gelişmelerin ‘siyasetten önce bir coğrafya mücadelesi’ niteliği taşıdığını düşünüyor. Şibli, tarafların sahadaki hakimiyet alanlarını genişleterek daha fazla siyasi ve ekonomik nüfuz elde etmeye çalıştığını söyledi.

Şibli, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, güç dengesinin artık ‘kimin diğerini çevreleyebildiğine ve sahada baskı unsuru oluşturacak kartlara sahip olduğuna’ bağlı olduğunu belirterek, bu durumun taraflara olası bir çözüm sürecinde kendi şartlarını dayatma imkânı vereceğini ifade etti.

sdfgth
Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe (Dibeybe'nin ofisi)

Rekabetin artmasıyla birlikte, Başbakan Abdulhamid Dibeybe yakın dönemde Misrata Belediyesi’ne bağlı 15 yeni belediye şubesi kurulmasına yönelik bir karar çıkardı. Bu karara Tavurga, Ebu Kureyn, Buncim ve Zemzem gibi Misrata’dan coğrafi olarak uzak bölgeler de dahil edildi. Ancak Trablus Temyiz Mahkemesi, geçen yıl ekim ayında Tavurga’nın Misrata’ya bağlanmasını iptal eden bir hüküm vererek, burada yeni bir belediye şubesi oluşturulmasını hukuka aykırı bulmuştu.

Siyasi analist Halid Bakan, Dibeybe’nin Misrata’nın yetki alanını Beni Velid’den Sirte sınırlarına kadar genişletme girişimini, ‘Trablus’taki hükümetini kaybetmesi halinde ilan edilecek bir Büyük Misrata Devleti hazırlığı’ olarak değerlendirdi. Buna karşın Dibeybe hükümetine yakın isimler, adımın ‘resmi yetki çerçevesi içinde’ atıldığını savundu.

TM üyesi Caballah eş-Şeyyabi ise Dibeybe’nin kararını ‘kendini büyütmeye yönelik yayılmacı bir politika’ olarak nitelendirdi. Tavurga’nın Misrata’ya bağlanmasına ve burada bir belediye şubesi kurulmasına yönelik kararın, hem yerel halkın iradesine hem de yerel yönetim mevzuatına aykırı olduğunu kaydetti.

Şeyyabi yaptığı açıklamada, Trablus Temyiz Mahkemesi’nin söz konusu kararı durdurduğunu hatırlatarak, “Başbakan mahkeme hükmüne uymadı ve yargı kararını hiçe saydı. Bu durum, yasallık ilkesinin ve hukukun üstünlüğünün açık bir ihlali” dedi. Tavurga’nın bağımsız bir belediye olduğunu vurgulayan Şeyyabi, “Halkının ve temsilcilerinin onayı olmadan buranın statüsünü düşüren ya da başka bir belediyeye bağlayan hiçbir kararı kabul etmeyiz” ifadelerini kullandı.

Şeyyabi, Dibeybe’nin kararının derhal iptal edilmesi, yargı hükümlerine riayet edilmesi ve Tavurga halkının haklarının korunması gerektiğini belirtti. Ayrıca, başsavcılığın ‘en azından yargının saygınlığını korumak için’ konuya acilen müdahale etmesi çağrısında bulundu.

Belediyelerin Misrata'ya dahil edilmesi

Dibeybe’nin Misrata’ya yeni belediye birimleri bağlama kararı, özellikle bu düzenlemeden etkilenen bölgelerde dikkat çekici tepkilere yol açtı. Başbakanın memleketi olan Misrata’ya bağlanması gündeme gelen Beni Velid Belediyesi’nin geçici yönetimi, TM’ye başvurarak ‘belediyenin tüm idari sınırlarıyla birlikte Sirte’ye bağlanmasını’ ve Dibeybe hükümeti tarafından alınan tüm ilgili kararların iptal edilmesini istedi.

Belediye meclisi, söz konusu adımın ‘Beni Velid’in doğal kaynakları ve taş ocaklarının haksız biçimde kullanılmasına zemin hazırladığını’ savundu. Ayrıca, Zemzem’in Misrata’ya bağlı bir belediye şubesi yapılmasına da karşı çıkılarak, “Eğer böyle bir düzenleme zorunlu görülüyorsa, Zemzem’in Beni Velid’e bağlanması daha uygundur” ifadeleri kullanıldı. Beni Velid, hâlâ büyük oranda eski lider Muammer Kaddafi dönemine yakın çizgisiyle bilinen kentlerden biri.

Öte yandan LUO’nun 2020’nin ortasında başkente girmekte başarısız olmasının ardından, güçlerini Trablus’un idari sınırlarının dışına çektiği biliniyor. LUO, o tarihten bu yana Sirte-Cufra hattında konuşlanmış durumda ve bu bölgeyi güney yönlü askeri faaliyetleri için bir merkez olarak kullanıyor.

dfg
Libya Ulusal Ordusu’nun (LUO) kara kuvvetlerine ait bir askeri konvoy (LUO)

Beni Velid Belediyesi’nin geçici yönetimi, ‘kentin idari ve tarihi sınırlarının hiçbir gerekçeyle değiştirilmemesi gerektiğini’ vurgulayarak, idari bağlılık konusunda yapılacak herhangi bir düzenlemenin yalnızca yasama organının yetkisinde olduğunu hatırlattı.

Tavurga’daki Yaşlılar ve İleri Gelenler Meclisi de UBH’nin Tavurga’yı bir belediye şubesi gibi Misrata’ya bağlama kararını reddetti. Meclis, ‘Tavurga Belediyesi’nin idari bağımsızlığının, yasama kurumlarınca alınmış kararlarla ve yargı hükümleriyle güvence altına alındığını’ belirterek statünün değiştirilmesine karşı çıktı.

Libya’da, LUO’nun ve Trablus otoritelerinin dışında kalan bazı siyasi ve sosyal gruplar da UBH’ye yönelik eleştirilerini sürdürüyor. Bu kesimler, ülkede ‘askeri yapıların güçlendirilmesi ve militarizmin artmasına’ karşı çıkarken, ordunun güneyde kontrol alanını genişletmesini ‘askeri ve siyasi bölünmüşlüğü derinleştiren, ayrıca olası Birleşmiş Milletler (BM) girişimlerine karşı atılmış erken bir adım’ olarak değerlendiriyor.


Faşir’den kaçanlar: Ağaçlara asılı cesetler gördük

HDK’nın saldırısından kaçan yerinden edilmiş kişiler için kurulan et-Tavile Mülteci Kampı’ndaki Sudanlı bir kadını, 15 Kasım 2025 (Reuters)
HDK’nın saldırısından kaçan yerinden edilmiş kişiler için kurulan et-Tavile Mülteci Kampı’ndaki Sudanlı bir kadını, 15 Kasım 2025 (Reuters)
TT

Faşir’den kaçanlar: Ağaçlara asılı cesetler gördük

HDK’nın saldırısından kaçan yerinden edilmiş kişiler için kurulan et-Tavile Mülteci Kampı’ndaki Sudanlı bir kadını, 15 Kasım 2025 (Reuters)
HDK’nın saldırısından kaçan yerinden edilmiş kişiler için kurulan et-Tavile Mülteci Kampı’ndaki Sudanlı bir kadını, 15 Kasım 2025 (Reuters)

Faşir’deki saldırılardan sağ kalanlar, geçtiğimiz ekim ayında Sudan'ın Kuzey Darfur eyaletinin yönetim şehri Faşir'in Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) eline geçmesinden bu yana maruz kaldıkları veya tanık oldukları korkunç ihlalleri anlattılar.

Yedi yakın aile üyesiyle birlikte Faşir’den kaçan, ancak beraberindekilerin başlarına ne geldiğini bilmeyen Ahmed Cibril, “O gece çıplak ayakla ve pijamalarımızla yola çıktık ve yolda HDK üyelerinin yoğun ateşi altında kaldık... Birçoğu öldü ve yaralandı” dedi. Faşir’den yaklaşık 60 kilometre uzaklıktaki et-Tavile Mülteci Kampı’na giderken onlarca kişinin açlık ve susuzluktan öldüğünü, diğerlerinin ise aldıkları ağır yaralar nedeniyle hayatını kaybettiğine tanık olduğunu ekledi.

Telefonla Şarku’l Avsat’a konuşan sağ kalanlar, HDK’nın yüzlerce aileyi gözaltı merkezlerinde ve barınaklarda zorla alıkoymaya devam ettiğini ve birçoğunun açlıktan öldüğünü veya vurulduğunu söyledi.

Sağ kalanlardan biri şöyle dedi:

Ağaçlara asılmış kadın ve erkeklerin cesetlerini gördük, kimse onlara yaklaşamadı.

Faşir'in HDK’nın eline geçmesinden birkaç gün sonra şehirden ayrılan Avukat Adam İdris şöyle konuştu:

“HDK bizi camilere gitmeye zorladı, orada bizi videoya aldı ve ardından her şeyin normal seyrinde gittiğini söyleyen videolar yayınladı, oysa gerçekte silahsız vatandaşları gözaltına alıyor ve serbest bırakılmaları karşılığında büyük miktarlarda para talep ediyordu.”

İki çocuk annesi bir kadın ise şöyle anlattı:

“Kadınları sıraya dizip silahlarını bize doğrulttular ve sonra para ve altın var mı diye bakmak için giysilerimizi aradılar. HDK üyeleri tarafından cinsel şiddete ve insanlık dışı muameleye maruz kaldık. Bize ırkçı hakaretler ettiler.”

Sudan’da 2023 yılının nisan ayı ortalarında, tüm güçleri tek bir ordu altında birleştirme çabaları sırasında ordu ile HDK arasında başlayan anlaşmazlık silahlı çatışmaya dönüştü.


Suriyeliler, Suriye'nin kurtuluşu ve Beşşar Esed’in kaçışının yıldönümünü kutluyor

Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)
Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)
TT

Suriyeliler, Suriye'nin kurtuluşu ve Beşşar Esed’in kaçışının yıldönümünü kutluyor

Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)
Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)

Şam, bugün ‘kurtuluşunun’ birinci yıldönümünde Suriyelilerin ülkelerine dönüşünü, eski rejimin çöküşünü ve lideri Beşşar Esed'in ülkeden kaçışını kutluyor.

Adeta bir tatil havasının hakim olduğu başkentte, geri dönüş hakkının sevinci, hatıraların ağırlığıyla iç içe geçmiş durumda. Sokaklar ise ‘karanlık dönemin’ sembollerinin yerini alan yeni bir kimliği yansıtıyor. Silahlı grupların üyeleri yeni devletin güvenlik kurumlarına entegre edilirken Şamlılar gelecekleriyle ilgili endişelerinin bir kısmından kurtulmuş durumdalar.

Süslemelerin, kalabalıkların, dolu otellerin ve yıllarca süren sürgünün ardından geri dönenlerin ardında, hala kayıp olanların aileleri ve yıkılmış bölgelerin sakinleri arasında hiç bitmeyecek bir hüzün var. Yine de insanlar, sanki ‘duvarların artık kulakları yokmuş’ gibi, açıkça konuşma cesaretini yeniden kazandılar ve bireysel karar verme gücünü ve geri dönme hakkını yeniden kazandıklarına dair genel duygularını ifade ettiler.

Bu değişim, 8 Aralık 2024 tarihinde Beşşar Esed'in ülkenden kaçışının ardından yaşanan hareketli gecenin hatıralarını silebilmiş değil. O gece, güvenlik kurumları çöktü, silahlı gruplar kritik öneme sahip karargahları yağmalamak için acele etti ve eski rejimin üyeleri üniformalarını sokaklarda bıraktı. Şam kaosun eşiğine gelmişti.

Ancak Cisr el-Ebyad, Bab Tuma ve el-Kassa gibi mahalleler, doktorlar, öğrenciler ve tüccarlardan oluşan geçici mahalle komiteleri sayesinde kendilerini korumayı başardılar. Bu girişimler sayesinde 200'den fazla hırsız tutuklandı ve mezhep çatışmaları önlerken halkın durumun kontrolden çıkmasını engelleme yeteneğini ortaya koydu.

Öte yandan Tahran'da bugün, İran'ın Suriye'deki dayanak noktasını kaybetmesi, İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney’in ‘dış komplo’ hakkındaki konuşması, Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) Suriye'yi ‘35. Eyalet’ olarak görmesi, diplomasinin savunulması ve milletvekillerinin on milyarlarca doların israf edildiği yönündeki suçlamaları arasında ‘direniş çadırının ana direğinin’ çöküşüyle ilgili çelişkili haberler basında yer alıyor.