1973 Arap-İsrail Savaşı: Savaşa yalnızca silahlar karar vermez

O dönemki gazetelerde en çok yer alan üç isim Enver Sedat, Hafız Esad ve Golda Meir oldu

1973 Arap-İsrail Savaşı'nda, Mısır kuvvetlerinin Süveyş Kanalı'nın doğu yakasını geçtiği an (AFP)
1973 Arap-İsrail Savaşı'nda, Mısır kuvvetlerinin Süveyş Kanalı'nın doğu yakasını geçtiği an (AFP)
TT

1973 Arap-İsrail Savaşı: Savaşa yalnızca silahlar karar vermez

1973 Arap-İsrail Savaşı'nda, Mısır kuvvetlerinin Süveyş Kanalı'nın doğu yakasını geçtiği an (AFP)
1973 Arap-İsrail Savaşı'nda, Mısır kuvvetlerinin Süveyş Kanalı'nın doğu yakasını geçtiği an (AFP)

İnci Mecdi 

İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD ordusunda çeşitli liderlik görevlerinde bulunan, Avrupa ve Akdeniz'deki savaş alanlarında birçok zafere imza atan General George Smith Patton, silahlara kıyasla insan unsurunun öneminden bahsederken "Savaşlar silahlarla yapılır ama insanlarla kazanılır" demişti.

Patton'un İkinci Dünya Savaşı'na katılmış bir asker olarak düşüncesi sadece bir felsefe değil, aynı zamanda birçok askeri zafere dönüşmüş bir gerçeklik.

Bunlardan en önemlisi 1973 Arap-İsrail Savaşı ya da Suriye'deki adıyla Ekim Savaşı veyahut İsrail terminolojisindeki Yom Kippur Savaşı'dır.

6 Ekim'de 50'nci yılını dolduran Ekim Savaşı, kendi aralarında stratejik ve askeri planlar üzerinde yarışan bir grup siyasetçi ve askeri personel tarafından yönetildi.

1973 yılındaki gazetelerde en çok yer alan üç isim dönemin Mısır, Suriye ve İsrail liderleri Muhammed Enver Sedat, Hafız Esad ve Golda Meir'di.

Stratejik bir planlamacı: Enver Sedat

Deneyimli Amerikalı gazeteci Thomas Lippman, 'Enver Sedat ve 1973 Arap-İsrail Savaşı Dünyayı Nasıl Değiştirdi?' adlı kitabında, Ekim Savaşı'ndan Ortadoğu'daki en etkili olaylardan biri olarak bahsediyor.

Lippman Sedat'ı "Arap dünyasında farklı disiplinler ve zamanlar boyunca stratejiler geliştirebilen nadir bir kişi" olarak tanımlıyor.

Mısır, Cemal Abdunnasır öldüğünde, 1967 Arap-İsrail Savaşı'nın (Altı Gün Savaşı) feci sonucu ve zayıf ekonomik planlama nedeniyle ezilen mağlup bir ülkeydi.

Lippman, Sedat'ın Devlet Başkanlığı'nı devraldığında önceliklerini hızla belirlediğini, bunların iktidarını güçlendirmek ve Mısır ile İsrail arasındaki savaş durumunu sona erdirmek olduğunu söylüyor.

Ancak Tel Aviv "tüm kartları elinde tutarken" barış sağlanamayacaktı.

Sedat 1967'de kaybettiği toprakları yeni bir saldırıyla geri almak istiyordu ama İsrail'e saldırmaya niyeti yoktu.

Lippman, Mısır'ın bu savaşta ağır askeri kayıplar verdiğini, ancak bu savaşın İsrail'in yenilmezlik imajını parçalamayı başaran Mısırlılar için siyasi bir zafer olduğunu söylüyor.

Aynı zamanda bu savaş İsraillileri ve Amerikalıları Sedat'ı ciddiye almaya ve onu müzakere masasına davet etmeye zorladı.

Bu da 1979 yılında Mısır ile İsrail arasında imzalanan barış anlaşmasının yolunu açtı.

Washington'daki Uluslararası ve Stratejik Araştırmalar Merkezi'nden (CSIS) John Alterman, Sedat'ın ordu komutanlarıyla birlikte 6 Ekim'de Bar Lev Hattı'nı aşmayı planlarken cesur bir adım attığını söylüyor.

Zira Sedat, su pompaları kullanarak Süveyş Kanalı'nın doğu yakasında bulunan, daha önce zapt edilemez olduğu düşünülen, 30 ila 60 fit yüksekliğindeki kum bariyerini havaya uçurmayı başardı.

Alterman'a göre, savaş birkaç hafta devam ettikten sonra Mısır kuvvetlerinin performansı daha düşük olmasına rağmen, 25 yıldır Mısır'ın düşmanı olan bir ülkeye karşı elde edilen geçici başarı bile Sedat'ın yerel anlamda güçlenmesine izin verdi.

Sedat, İsrail ile yapılan barış anlaşması sonucunda uluslararası statü kazanırken, bölgesel saldırıların da hedefi oldu. Bu durum pek çok Arap'ı kızdırdı.

Öyle ki Suriyeli şair ve diplomat Nizar Kabbani bu meseleyi birden fazla şiirinde hicvetti.

Bunların arasında, Kahire'den ayrılıp Londra'da hayatına devam etme sebebi olan 'el-Yevmiyyât'us Sırriyye li-Behiyyeti'l Mısriyye' adlı şiir de yer alıyor.

İsrail'le barış yapma kararı, Mısır'ın Arap ülkelerinden kısmen izole edilmesine yol açtı.

Sedat'ın destek oranları bölge genelinde düştü ve liberal ekonomik reformların bir sonucu olarak ülke içinde halk arasında hoşnutsuzluk oluştu.

Hafız Esad'ın intikam arzusu

Dönemin Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad, Mısırlı ortağının aldığı kadar uluslararası hayranlık ve övgü alamadı.

Bunun nedeni Sedat'ın o dönemde diğer Arap liderler olmadan elde ettiği barış ortamıydı.

Ancak Sina'da yaşananların aksine Suriye güçlerinin İsrail işgali altında kalan Golan Tepeleri'ni geri alamaması da ülke içerisindeki hayal kırıklığını artırdı.

Esad başlangıçta kısmen, ülkesinin 1967'deki yenilgisinin intikamını almak için İsrail'le savaş istiyordu.

Ancak tarihçilere göre Esad başlangıçta İsrail'i yok etmeye çalışırken, Sedat onu Sina ve Golan Tepeleri'ni geri kazanmak, mülteci sorununu çözmek ve Filistin'i tanımak gibi sınırlı hedefleri kabul etmeye ikna etti.

İngiliz yazar Simon Dunstan'ın 'Yom Kippur Savaşı... 1973 Arap-İsrail Savaşı' adlı kitabına göre Sedat, bu hedeflerin İsrail'in hayati çıkarlarına yönelik bir tehdit oluşturmadığını söyledi ve küresel bir tepkiye yol açmayacağı değerlendirmesinde bulundu.

New York Times'a göre Esad, bölgesel siyasette ağır bir miras yaratmaya ve Suriye'yi yeniden Araplar arasında bir güce dönüştürmeye çalışıyordu.

Merhum Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdunnasır'ın çağrıştırdığı Arap milliyetçiliğine inanıyordu ve kendi neslinin çoğu gibi o da, Arap birliğinin sesi olarak Abdunnasır'ın rolünü miras almaya çalışıyordu.

ABD, Araplar ve İsrail arasında kapsamlı bir barış anlaşması inşa etmeye çalışırken, eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Arap başkentleri ile İsrail arasında mekik gezileri yaptı, ta ki Suriye cumhurbaşkanı tarafından umutları kırılan birçok Amerikalı yetkiliden ilki olana kadar.

Zira barış konferansına ilişkin uzun müzakerelerin sonunda Şam'ın konferansa katılmaya niyetinin olmadığı ortaya çıktı.

Ancak Esad, görüşmelerin Mısır'ın ayrı bir barışa ulaşmasının önünü açması nedeniyle ABD'lilerin üstün olduğunu düşünüyordu.

Ancak o dönemde Golan Tepeleri'yle ilgili müzakere edilen ateşkes devam etti ve ardından gelen huzursuzluğa rağmen Suriye sınırı İsrail'in en sakin sınırı haline geldi.

Amerikalılar ve İsrailliler Sedat'ın düşünce tarzına her zaman hayran kalmışlardır (AFP)
Amerikalılar ve İsrailliler Sedat'ın düşünce tarzına her zaman hayran kalmışlardır (AFP)

Demir "büyükanne"

İsrail tarafında ise "büyükannenin" ortaya çıkışı (İsrail basını, Golda Meir 1969 yılında Başbakanlık görevini üstlendiğinde bu tanımlamayı kullandı) onun liderliği üzerinde derin bir etki yarattı.

Kiev'de, açlıktan ve Yahudilere karşı şiddetli zulümden mustarip fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Meir, dünyada başbakanlık makamına oturan ilk kadınlardan biri oldu ve İsrail'in çalkantılı ilk on yıllarına liderlik etti.

Sovyetlerin İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher'ı "Demir Leydi" olarak tanımlamasından yıllar önce Meir, İsrail'i savunmak için savaş açma isteği nedeniyle aynı unvanı kazanmıştı.

ABD Başkanı Richard Nixon'un Eylül 1969'da Beyaz Saray'da Meir'i kabulü sırasında söylediğine göre İsrail'in kurucusu ve ilk başbakanı David Ben-Gurion, ondan (Meir) kısaca "hükümetteki en iyi adam" olarak bahsetmişti.

Ekim 1973'teki Mısır-Suriye saldırısından kaynaklanan ağır erken kayıplar, İsrail üzerinde ateşkes ilan etmesi için yoğun siyasi baskıya yol açtı.

Meir bunun yerine, ülkesinin müzakere pozisyonunu iyileştirmek için agresif adımlar attı ve 25 Ekim'de Birleşmiş Milletler (BM) tarafından onaylanan bir ateşkes anlaşmasına varmadan önce Amerikan askeri takviye kuvvetleri gelene kadar savaşı sürdürdü.

Golda Meir, İsrailliler arasında 'Demir Leydi' ününün tadını çıkarmaya devam etti (AFP)

İsrailli tarihçiler Meir'in savaştaki liderliğini kararlı ve güçlü olarak görerek ona "Demir Leydi" lakabını vermişlerdi.

Ancak savaş, aylar sonra istifasına yol açtı. İsrailliler, özellikle savaşla ilgili feci istihbarat başarısızlığının ardından yaklaşık 2 bin 700 İsrail askerinin ölümünden onu sorumlu tuttu.

Sonraki seçimleri İsrail İşçi Partisi kazanmasına rağmen Meir yeni bir hükümet kuramadı ve iktidarın dizginlerini İzak Rabin'e devretti.

Profesyonel ordu ve birleşik komuta

Elbette askeri liderlik, planlamada ana aktör olmaya devam ediyor.

Bu savaşta Mısır ordusu, liderlik ve planlama konusunda en yetenekli bir grup seçkin askeri personeli elinde tutuyordu.

ABD Silahlı Kuvvetler ve Toplum Dergisi'nin 1987 yılında yayımladığı '1973 Savaşında Mısır Yüksek Komutanlığı' başlıklı araştırma makalesine göre, 1967 yenilgisinin ardından askeri reformlar, üst düzey liderlikte yapısal ve kişisel değişikliklere yol açtı.

Bu değişiklikler, Nasırcı rejimin Yıpratma Savaşı (1967-1970) sırasında kurduğu yeniden örgütlenme sürecinin etkili bir ürünü olduğunu 1973 Arap-İsrail Savaşı'nda kanıtladı.

Sonuç olarak Mısırlılar, savaşın ilk aşaması için açık askeri hedeflere dayalı, birleşik bir komuta altında profesyonel bir ordu oluşturabildiler.

Mareşal Ahmed İsmail ismi, savaş sırasında Silahlı Kuvvetler Başkomutanı sıfatıyla ön plana çıkarken, aynı zamanda özellikle öne çıkan iki isim daha vardı.

Bu isimlerden ilki Genelkurmay Başkanı ve Ekim Savaşı planının yazarı Korgeneral Saadeddin eş-Şazeli, diğeri ise savaş sırasında Üçüncü Saha Ordusu Araç Komutanı Tümgeneral Baki Zeki Yusuf'tu.

Yusuf, Bar Lev Hattı'nın önündeki toprak setin su pompalarıyla kaldırılması fikrini ortaya atan kişiydi. Bu sebeple kendisine "Ekim Aslanı" lakabı verildi.

Aralık 1973'te eş-Şazeli'nin görevden alınmasının ardından yerine, Ekim Savaşı'na hazırlık amaçlı bir çalışmayı denetleyen Mareşal Muhammed Abdulgani el-Cemsi geçti.

Tümgeneral Fuad Aziz Gali, İkinci Saha Ordusu Komutanlığı'na atanmadan önce 18'inci Piyade Tümeni Komutanı olarak görev yaptığı Ekim Savaşı'nda önemli bir rol oynadı.

Gali, Kantara şehrini özgürleştirme operasyonunu yönetti, Bar Lev Hattı'ndaki en güçlü kaleleri yok etti ve ardından kuvvetlerini doğuya doğru ilerletti.

Mısır'ın devrik Cumhurbaşkanı Muhammed Hüsnü Mübarek, savaş sırasında Mısır Hava Kuvvetleri'nin komutanı olduğu için "ilk hava saldırısını gerçekleştiren kişi" olarak tanındı.

Mareşal Muhammed Ali Fehmi ise Hava Savunma Kuvvetleri'nin komutanıydı.

Mısır semalarını İsrail uçak saldırılarına karşı korumak amacıyla Süveyş Kanalı'nın batı yakasına füze duvarı inşa edilmesine öncülük etti ve 30 Haziran 1970'te İsrail Phantom uçağının düşürülmesine katkıda bulundu.

Ekim Savaşı'nda yüzlerce düşman uçağını imha ederek ve İsrail Hava Kuvvetleri'ni etkisiz hale getirerek İsrail'in havadaki üstünlüğünü kırmayı başardı.

Bu nedenle Sedat onu dünyadaki "ilk füze adamı" olarak adlandırdı.

Savaş sırasında Mısır kuvvetlerine liderlik etmiş, isimleri ölümsüzleşmiş pek çok kahraman askeri personel bulunuyor.

Golan Tepeleri'nde Suriye ateşi

Mısırlı liderler, Suriye'de dönemin Savunma Bakanı Mustafa Talas, Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Yusuf Şekur, Hava Kuvvetleri ve Hava Savunma Komutanı Tümgeneral Naci Cemil, Askeri İstihbarat Direktörü Tümgeneral Hikmet eş-Şehabi, Operasyon Otoritesi Başkanı Tümgeneral Abdurrezzak ed-Derdari ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Fazıl Hüseyin'in oluşturduğu Suriye cephesiyle etkin bir koordinasyon sağlıyordu.

Babil İnsani Araştırmalar Merkezi Dergisi'nde yayımlanan, Yıpratma ve Ekim savaşlarında Suriye ordusunun rolüne ilişkin tarihi bir çalışma şöyle diyor:

Savaş, Suriye askeri birliklerinin işgal altındaki Golan Tepeleri'ne saldırıp İsrail güçlerini şaşırtmasıyla başladı. Suriye güçleri, İsrail güçlerine acı darbeler indirerek birçok köyü ele geçirmeyi başardı. Bu durum, İsrail güçlerinin ateşin etkisiyle geri çekilmesine neden oldu.

Ancak bu durum, İsrail güçlerinin Golan Tepeleri'ne giren Suriye güçlerine saldırarak tepki vermesini, birçok alanı yeniden işgal etmesini ve Suriye güçlerinin geri çekilmesini engellemedi.

Mısır'ın savaştan çekilmesinin, İsrail'in savaş çabalarının tamamını Golan cephesine yöneltmesinde büyük etkisi oldu. Bu da iki taraf arasında vur-kaç çatışmalarına yol açtı.

Sonuç olarak Şam, ateşkes kararı alınmasını gerektiren yeni siyasi-askeri durum ve koşullarla karşı karşıya kaldı.

ABD ve Sovyetler Birliği'nden uluslararası tarafların, dışişleri bakanlarının mekik ziyaretleri yoluyla ateşkesin sağlanmasında önemli etkisi oldu. Suriye, İsrail'e karşı savaşın devam edeceğinden emindi.

İsrail askeri istifaları

İsrail tarafında ise düşman kuvvetleri, daha önce 1967 Arap-İsrail Savaşı'nda (Altı Gün Savaşı) ülkesinin kuvvetlerini komuta eden ve 1973 Arap-İsrail Savaşı'ndaki (Ekim Savaşı) yenilginin sorumluluğunu üstlenen Savunma Bakanı Moşe Dayan tarafından yönetiliyordu.

İsrail, ülkenin askeri hazırlığını ve savaşın patlak vermesine tepkisini araştırmak için bir komite kurdu.

Bunun sonucunda, İsrail'in yenilgiyle sonuçlanan istihbarat başarısızlığını kabul eden Genelkurmay Başkanı David Elazar ve Askeri İstihbarat Şefi Eli Zeira 1974 yılında istifa etti.

1953 yılında Batı Şeria'daki Kibya Köyü katliamının faili olan ve 2001-2006 yılları arasında İsrail Başbakanı olarak görev yapan Ariel Şaron, 1973 Ekim Savaşı sırasında Yedek Subaylar Tümeni Komutanı olarak, tümeninin savaşta öldürülen 300 kişiyi kaybettiğini ve bu süre zarfında verdiği kararların hatalı olduğunu kabul etti.

Independent Arabia - Independent Türkçe



Mısır'ın Gazze için bağış toplayan Ulusal Mekanizma yeniden inşayı desteklemede başarılı olabilecek mi?

Gazze Şeridi'nde yıkılan binalar (Reuters)
Gazze Şeridi'nde yıkılan binalar (Reuters)
TT

Mısır'ın Gazze için bağış toplayan Ulusal Mekanizma yeniden inşayı desteklemede başarılı olabilecek mi?

Gazze Şeridi'nde yıkılan binalar (Reuters)
Gazze Şeridi'nde yıkılan binalar (Reuters)

Mısır'ın Gazze Şeridi'nin yeniden inşasına katkıda bulunmak ve bağış toplamak için bir ‘ulusal mekanizma’ kurulacağını duyurması, son günlerde çok tartışılan bir konu olurken mekanizmanın, bu ay varılan ateşkes anlaşmasının ardından yeniden inşa ve erken toparlanma planlarının başarısını sağlayıp sağlayamayacağı konusunda soru işaretlerine yol açtı.

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, bu haftanın başlarında, Başbakan Mustafa Medbuli’ye, Gazze Şeridi'nin yeniden inşasını finanse etmek için vatandaşlardan bağış toplamak üzere ulusal bir mekanizma kurulmasını çalışmalarının başlatılması için sivil toplum kuruluşları ve ilgili devlet kurumlarıyla koordinasyon kurması görevini verdi.

Sisi, kasım ayında Gazze'nin yeniden inşası konusunda uluslararası bir konferansa ev sahipliği yapması beklenen ülkesinde halkını ‘Filistinli kardeşlerimize karşı dayanışma, sorumluluk ve sevginin bir ifadesi olarak Gazze'nin yeniden inşası çabalarına aktif olarak katkıda bulunmaya’ çağırdı.

Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, kurulacak mekanizmanın bağış toplama faaliyetleri temelinde dernekler ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak için hükümetin katılımını amaçladığını ve Mısırlıların Filistin halkıyla dayanışmasını teyit eden sembolik bir adım olduğunu belirttiler.

Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB) ve Dünya Bankası'nın tahminlerine göre Gazze'nin yeniden inşası için gereken maliyet 70 milyar doları aşabilir. Gazzeli yetkililer, İsrail saldırıları sonucu ortaya çıkan moloz miktarının 55 milyon tonu aştığını ve şimdiye kadar bunun sadece 81 bin tonunun kaldırıldığını tahmin ediyor.

“Mısır’ın sembolizmi”

Mısır, Hamas ile İsrail arasında yaşanan ‘Kudüs'ün Kılıcı’ savaşının ardından Gazze'nin yeniden inşası için 2021 yılının mayıs ayında 500 milyon dolarlık bir fon ayırmıştı. O dönemde, bu amaçla ülke içinden ve dışından bağışların alınması için özel bir banka hesabı açılmıştı.

Mısır, Gazze'nin güneyindeki ez-Zehra’da ‘Mısır Evleri 1’, Gazze'nin kuzeyindeki Cibaliye’de ‘Mısır Evleri 2’ ve Beyt Lahiye'de ‘Mısır Evleri 3’ olmak üzere 2021 ile 2023 yılları arasında Gazze Şeridi'nin farklı bölgelerinde üç yerleşim şehri kurdu. Bu şehirlerde yüzlerce konut binası, dükkan ve kamu tesisi bulunuyordu.

xsdf
Mısır’dan Gazze Şeridi’ne yola çıkan yardımlar (Mısır Sosyal Dayanışma Bakanlığı)

Mısır Sosyal Dayanışma Bakanlığı’na bağlı Sivil Dernekler ve Kurumlar Genel Birliği Başkanı Talat Abdulkavi, Ulusal Mekanizma’nın kurulmasına ilişkin kılavuzların henüz yayınlanmadığını, ancak ‘katkıda bulunmak isteyen dernekler veya vatandaşlar için katılımın kısıtlama olmaksızın açık olduğunu’ söyledi.

Ulusal Mekanizma’nın oluşturulmasının, Filistin halkının acılarını hafifletmeye katkıda bulunmak açısından Mısır sembolizmini taşıdığını belirten Abdulkavi, “Ancak, ana vurgu, yeniden inşa konferansı ve bunun sonucunda erken iyileşme için sağlanacak uluslararası yardım ve katkılar üzerinde olacak” diye ekledi.

Mısırlıların son iki yıldır insani yardım sağlamak için bağış yaptıklarını ve bağış oranlarının bugüne kadar yüksek seviyeler ulaştığını ifade eden Abdulkavi, Mısırlıları bağış yapmaya çağıran bu girişimin, Gazze’deki istikrarın Mısır'daki istikrarla eşanlamlı olduğu mesajını dünyaya verdiğinin altını çizdi.

Mısır Sosyal Dayanışma Bakanı Maya Morsy, geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada, 735 gün süren savaş boyunca Mısır'ın en büyük insani yardım operasyonunu gerçekleştirdiğini ve 35 bin gönüllü ve çalışanın katılımıyla toplam yardımın yüzde 70'inden fazlasını, yaklaşık 600 bin tonluk yardımı sağladığını söyledi.

Büyük kayıplar ve büyük maliyetler

Mısır Temsilciler Meclisi Savunma ve Ulusal Güvenlik Komitesi üyesi Yahya el-Kadvani, Ulusal Mekanizma’nın Mısırlılardan bağışları kabul etmek ve yeniden inşa çalışmalarına katkıda bulunmak için hükümet ile sivil toplum arasındaki çabaları koordine etmekle görevli olduğunu ve bunun Mısırlıları uluslararası toplum ve bağışçı ülkelerle birlikte Gazze'nin yeniden inşası projesinin bir parçası haline getirilmesinin amaçlandığını ifade etti.

Mısır'ın ‘tarihsel olarak Filistin davasını desteklemek için sadece maddi olarak değil, insani açıdan da ağır bir bedel ödediğini” ve Mısır'ın ekonomik koşulları ışığında bazılarının Ulusal Mekanizma ile ilgili başlattığı tartışmanın ‘sadece laftan ibaret’ olduğunu belirten Kadvani, “Bunun nedeni, Mısırlıların imkânları ölçüsünde bağışta bulunacak olmaları, en büyük desteğin ise bölgesel ve uluslararası katkılara bağlı kalmaya devam edecek olması” diye ekledi.

xsdf
Mısır Kızılayı, yardımların Gazze Şeridi'ne ulaştırılmasında önemli bir rol oynuyor (Mısır Sosyal Dayanışma Bakanlığı)

Mısır’ın geçtiğimiz mart ayında Gazze'nin yeniden inşası için bir plan sundu. Plan Arap ve İslam dünyası tarafından onaylandı. Mısırın toplam maliyetini yaklaşık 53 milyar dolar olarak tahmin ettiği plan Gazze Şeridi'nin konut projeleri, parklar ve toplum merkezleri inşa edilerek nasıl yeniden geliştirileceğini gösteren haritalar içeren ayrıntılı bir belgeyle sunuldu. Yeniden inşa çalışmalarının tamamlanması için beş yıl, enkazın kaldırılması ve geçici konutların kurulması dahil olmak üzere erken iyileşme için altı ay süre belirlendi.

Filistin Halkıyla Dayanışma Halk Komitesi Üyesi Muhammed Hasan Halil, kayıpların ciddiyeti ve yeniden inşa maliyetinin çok yüksek olması nedeniyle Mısırlıların Gazze'nin yeniden inşası için bağış yapmasının kolay olmadığını söyledi. Halil’e göre Mısır hükümetinin, ağır iş makineleri ithalatı alanlarında faaliyet gösteren şirketleri sürece dahil etme konusunda daha büyük bir rol oynamaya devam edebilir. Bu durumda, Ulusal Mekanizma olumlu bir rol oynamayı sürdürebilir. Ancak bunun için uluslararası katkıların akışının devam etmesi gerekiyor.

Halil, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yeniden yapılanmayı başarıya ulaştıracak gerçek garanti, İsrail'in Gazze'nin uğradığı yıkımdan sorumlu tutulması olacak. Çünkü 2008 yılından bu yana Gazze Şeridi'nin bazı bölgeleri tekrarlanan savaşlar ve saldırılar sırasında yıkıldı. Şimdi ise neredeyse tamamen yıkılmış durumda. En etkili yaklaşım, özellikle İsrail'in işgal altındaki Filistin topraklarında bulunmasının yasadışı olduğuna dair uluslararası kararlar olduğundan İsrail'in yeniden yapılanmanın maliyetini üstlenmesini sağlamak için uluslararası diplomatik baskı uygulamak olacak. Son olarak da yardımların girişini kolaylaştırması için İsrail'e çağrıda bulunması gerekiyor.”

Uluslararası Adalet Divanı (UAD) geçtiğimiz hafta Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilerin ‘yeterli yardım malzemesi almadığını’ belirterek, İsrail'in Gazze Şeridi'ne erişimi izin vermesi, kolaylaştırması ve açlığı bir savaş silahı olarak kullanmayı bırakması gerektiğine hükmetti.


Doğu ve Batı Libya arasında "ortak güç" oluşturmak için toplantı

Hafter'in oğlu, Sirte'de Misrata Tugayları liderleriyle bir araya geldi (Libya Ulusal Ordusu)
Hafter'in oğlu, Sirte'de Misrata Tugayları liderleriyle bir araya geldi (Libya Ulusal Ordusu)
TT

Doğu ve Batı Libya arasında "ortak güç" oluşturmak için toplantı

Hafter'in oğlu, Sirte'de Misrata Tugayları liderleriyle bir araya geldi (Libya Ulusal Ordusu)
Hafter'in oğlu, Sirte'de Misrata Tugayları liderleriyle bir araya geldi (Libya Ulusal Ordusu)

Libya'daki askeri dengeleri yeniden şekillendirebilecek önemli gelişmede, Libya Ulusal Ordusu (LUO) Genelkurmay Başkanı ve komutanı Mareşal Halife Hafter'in oğlu Korgeneral Halid Hafter, dün Sirte'de yaptığı sürpriz toplantıda, Misrata tugaylarının liderleriyle "ortak güç" oluşturma konusunda anlaşmaya vardığını duyurdu.

Ülkedeki askeri çatışmanın iki tarafı arasında ilk kez düzenlenen ve "nadir görülen" bu toplantıda Halid Hafter, "ülkenin geleceği ve istikrarının temel unsuru olan askeri kurumu birleştirmek için pratik ve somut adımlar atılması" gerektiğini vurguladı.

Ulusal Ordu Manevi Rehberlik Subayı Tümgeneral Halid El-Mahcub, toplantının terörizm ve yasadışı göçle mücadele konusunda "ortak bir güç" oluşturulmasıyla sonuçlandığını açıkladı.

Ulusal Mutabakat Hükümeti'ne bağlı Terörle Mücadele Birimi, "Sirte toplantısına bazı üyelerinin katıldığı yönündeki söylentileri" yalanladı.


El-Faşir'in HDK'nin eline geçmesi... Askeri yenilgi mi, siyasi anlaşma mı?

Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir yakınlarındaki Zemzem Kampı’nda geçtiğimiz nisan ayında çıkan yangın ve yükselen duman (AFP)
Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir yakınlarındaki Zemzem Kampı’nda geçtiğimiz nisan ayında çıkan yangın ve yükselen duman (AFP)
TT

El-Faşir'in HDK'nin eline geçmesi... Askeri yenilgi mi, siyasi anlaşma mı?

Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir yakınlarındaki Zemzem Kampı’nda geçtiğimiz nisan ayında çıkan yangın ve yükselen duman (AFP)
Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir yakınlarındaki Zemzem Kampı’nda geçtiğimiz nisan ayında çıkan yangın ve yükselen duman (AFP)

Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK), Darfur bölgesinin en büyük şehri olan stratejik el-Faşir kentini kontrol altına aldığını duyurarak, bölgedeki son ordu karargâhı olan Altıncı Piyade Tümeni karargâhını kontrol ettiğini doğruladı. Şehrin düşüşü haftalardır bekleniyordu, ancak bu durum, şehirdeki hükümet güçlerinin çöktüğü konusunda derin soruların ortaya çıkmasına neden oldu.

El-Faşir kuşatması, 10 Mayıs 2024'te HDK'nin şehre dört bir yandan saldırmasıyla başladı. HDK, Darfur bölgesinde orduyu destekleyen silahlı hareketleri, her iki tarafta da ‘savaşa katılmama sözlerini bozmakla’ suçladı.

Kasım 2023'te, Minni Arko Minavi liderliğindeki Sudan Kurtuluş Hareketi ve Cibril İbrahim liderliğindeki Adalet ve Eşitlik Hareketi, diğer küçük hareketlerle birlikte, aylarca tarafsız kalmanın ardından, ilan ettikleri tarafsızlığı terk ederek orduyla ittifak kurduklarını ve HDK’ye karşı ordunun yanında savaşacaklarını açıkladılar.

O sırada HDK, Batı, Orta, Doğu ve Güney Darfur'u kuşatmasını sıkılaştırmış, sadece el-Faşir şehri ve ordunun Altıncı Piyade Tümeni'nin bulunduğu Kuzey Darfur'u bırakmıştı. O dönemde, Darfur Valisi ve Silahlı Mücadele Hareketleri Ortak Güçleri olarak bilinen ordu yanlısı gücün fiili lideri Minavi, 15 Nisan 2023'te savaşın başlamasından üç hafta sonra, sivilleri korumak amacıyla ordu ile HDK arasındaki çatışmayı sınırlamak için tarafsızlık konusunda anlaşmaya varıldığını söyledi.

Daha sonra Minavi, ‘ihlallerin çemberinin’ genişlemesi ve ‘soykırım’ niteliğinde eylemlerin işlenmesi nedeniyle bu tutumu değiştirmek zorunda kaldıklarını açıkladı. 16 Kasım 2023'te Minavi ve Cibril İbrahim, tarafsızlıklarını terk ettiklerini ve ordunun yanında yer alacaklarını resmen açıkladılar ve geçici başkent Port Sudan'a taşındılar.

Boğulan bir şehir ve yavaş yavaş çöküş

zx
Geçtiğimiz ağustos ayında Darfur bölgesinde bir yıldan fazla bir süre boyunca Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından kuşatılan el-Faşir'de ücretsiz yemek almak için toplanan Sudanlı kadınlar (AFP)

HDK Mayıs 2024'te el-Faşir'i boğucu bir kuşatma altına aldı, yolları kapattı ve mal ve yardımların ulaşmasını engelledi. Bu durum, yıkıcı bir insani kriz ve gıda, ilaç ve yakıtta ciddi bir kıtlığa yol açtı. Şehir, iletişim ve tedarikten kopuk, izole bir bölge haline geldi ve HDK şehre girmeden önce şehir çevresinde her gün çatışmalar yaşandı.

Ordunun şehirdeki güçlerine hava ikmali yapma girişimleri, HDK’nin hava savunma sistemlerinin bir dizi uçağı düşürmesi nedeniyle başarısız oldu. Daha sonra ordunun hava kuvvetlerini etkisiz hale getirmeyi başardı; bu da askeri, tıbbi ve gıda ikmalinin birliklere ve şehre ulaşmasını engelledi. Böylece HDK, şehirdeki ordu birliğine ait kışlalara doğru kademeli olarak ilerleme imkânı buldu.

Aktivist Muhammed Halife'nin platformundaki bir saha kaynağı, HDK’nin şehri ele geçirmesinden önceki son birkaç gün içinde birçok bölgede şiddetli çatışmalar yaşandığını ve bunun Altıncı Piyade Tümeni karargâhına yönelik son saldırının önünü açtığını söyledi. Kaynak, “Tümen karargahındaki kuvvetler çok büyük değildi ve çatışma da önemli ölçüde değildi, ancak tümen geçtiğimiz eylül ayından bu yana HDK’nin eline geçmişti” dedi.

Kaynak, HDK’nin Mühendislik Birliği ile Sıhhiye Birliği arasındaki iki güç arasındaki hattın bulunduğu bölgeye ulaştığını ve birlik karargâhına çok yaklaştığını, bu durumun da düşüşten yaklaşık bir ay önce kuşatmayı iki katına çıkardığını belirtti. Kaynak şöyle devam etti: “HDK şiddetle saldırıyor ve ordu birliğinin karargâhının duvarlarına kadar ulaşıyordu; ardından püskürtülüyordu, ancak kontrol ettiği bölgelerin bir kısmını elinde tutmayı başarıyordu. Bu da kuşatma altındaki birliklerin üzerindeki baskıyı artırıyordu.”

Kaynak, HDK’nin son zamanlarda Nefaşa Kampı, Ebu Şuk Kampı, ed-Derce mahallesi, Mühendislik Birliği, UNAMID binası, Konukevi, Maliye Bakanlığı ve valinin konutu gibi stratejik noktalara sızdığını doğruladı. Bu noktaların tümü ordunun savunması için güvendiği yerlerdi. Kaynak, “Ekim ayı başından bu yana, ordunun kontrol ettiği alan tamamen düşmeden önce yaklaşık üç kilometre kareye kadar küçüldü” ifadesini kullandı.

Kısmi geri çekilme ve bilinmeyene duyulan korku

xsd
Sudan'ın Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir’de bombardımanlardan kaçan yerinden edilmiş insanların sığındığı bir yer altı sığınağı (Reuters)

Aynı kaynak, ordu ve müşterek kuvvet komutanlarının kuşatma altındaki kuvvetlere askeri veya gıda yardımı ulaştırmanın imkânsız olduğu sonucuna vardıklarını ve geri çekilme ve operasyonun nasıl uygulanacağı ve güvenliğinin nasıl sağlanacağı konusunda istişarelere başladıklarını, ancak yeterli garantilerin olmaması nedeniyle bu istişarelerin tamamlanamadığını bildirdi.

Kaynak sözlerini şöyle sürdürdü: “Komutanlar batı cephesindeki bölgelere çekildi ve birlik düştüğünde içerideki asker sayısı azdı. Çünkü geri kalan kuvvetler batı cephesinde iki kilometrekareden daha küçük bir alana çekilmişti.” Kaynak ayrıca, ordunun gönüllü askerlerine Tavile ve Kurma bölgelerine çekilmeleri talimatını verdiğini, bunlardan bazılarının öldürüldüğünü, bazılarının ise kurtulmayı başardığını ifade etti.

Olayın büyüklüğüne rağmen ne ordu ne de müşterek kuvvetler el-Faşir'de olanlarla ilgili herhangi bir resmî açıklama yapmadı. Ancak Darfur Valisi Minavi, X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda, “El-Faşir'in düşüşü, Darfur'un geleceğini şiddet gruplarına veya yolsuzluk ve ihanetin çıkarlarına feda etmek anlamına gelmez” ifadesini kullandı.

Analistler, el-Faşir'in düşüşünü Sudan savaşında tehlikeli bir dönüm noktası olarak değerlendirdi. Çünkü şehir, ordunun Darfur'daki son kalesiydi. Şehrin düşüşü, HDK’nin artık tüm bölgeyi kontrol ettiği veya belki de doğuya yönelerek çekilmek zorunda kaldıkları bazı bölgeleri geri alacağı anlamına geliyor. Bu da yeni siyasi ve askeri gelişmelere kapı açabilir.

Böylece el-Faşir, Sudan savaşının en trajik bölümlerinden birini kapattı. Bir yıl boyunca bombardıman, açlık ve izolasyona maruz kalan şehir, savaş ve bölünme karşısında direnişin sembolü olduktan sonra, hayal kırıklığının sembolü haline geldi.