İsrail, 1948 Filistinlilerini "yerinden etmek" için Gazze savaşını bahane ediyor

Tel Aviv, "teröre teşvik" gerekçesiyle 1948 Filistinlilerinin vatandaşlığının iptal edilmesini öngören bir yasa hazırlıyor

 Ekim 2023'te Doğu Kudüs'teki İsrail polisi üyeleri (AFP)
Ekim 2023'te Doğu Kudüs'teki İsrail polisi üyeleri (AFP)
TT

İsrail, 1948 Filistinlilerini "yerinden etmek" için Gazze savaşını bahane ediyor

 Ekim 2023'te Doğu Kudüs'teki İsrail polisi üyeleri (AFP)
Ekim 2023'te Doğu Kudüs'teki İsrail polisi üyeleri (AFP)

Emel Şehade 

İsrail, Gazze savaşının ilk günü olan 7 Ekim'den bu yana 8 sayılı karar uyarınca sıkıyönetim ve olağanüstü hal maddelerini uyguluyor.

Söz konusu karara göre Gazze'yle dayanışmayı engellemek amacıyla ifade ve gösteri özgürlüğü ile dayanışma özgürlüğü gibi temel haklar, başta 1948 Filistinlileri için olmak üzere tümüyle iptal edildi.

İsrail hükümeti 8 sayılı karar uyarınca Gazze'deki Filistinlilerle herhangi bir protesto eylemi ya da dayanışma yapılmasını engellemek için bu kesimin (1948 Filistinlileri) hareketlerini kısıtladı.

400'den fazla genç erkek ve kadın sosyal medyada Gazze ile dayanışmalarını ve Gazze sakinlerine karşı işlenen cinayetleri protesto ettiklerini ifade ettikleri ve Filistin bayrağı paylaştıkları suçlamasıyla tutuklandı.

İsrail İçişleri Bakanı Moshe Arbel, "savaş zamanlarında teröre teşvik veya destek içerikli paylaşım yapan" vatandaşların ikamet ve vatandaşlıklarının iptal edilmesini öngören bir yasa tasarısı sundu.

İsrailli bakan, hakkında iddianame olan ve "terör örgütüne yardım etmek" suçundan ev hapsi istenen sanatçı Maysa Abdulhadi'nin vatandaşlıktan çıkarılmasını talep eden bir mektup kaleme almıştı.

Abdulhadi bir Facebook paylaşımında Hamas mensuplarının sınırda duvarı yıkarken çekilmiş bir fotoğrafını paylaşıp bu görüntüyü Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla ilişkilendirmişti.

Bakan Arbel’in talebi üzerine herkesi kapsayacak şekilde hazırlanan taslağa göre, İçişleri ve Adalet Bakanları, gösterilerde, bir grup önünde yapılan konuşmada veya özel sayfada Gazze, Filistin halkı veya Hamas’la ilgili destek içerikli paylaşım yapan kişilerin terörü desteklediğine karar verebilecek. Daha sonra iki bakan vatandaşlıktan çıkarma emrini de verebilir. 

1948 Filistinlilerinden 30 genç erkek ve kadın, ikametin iptali ve vatandaşlıktan çıkarılma tehdidiyle karşı karşıya.

Nüfus ve Göç İdaresi Adli Müşavirinin hazırladığı yasa tasarısında, "terörü destekleyen, terörü teşvik eden veya terör örgütüne destek açıklaması yapan kişilerin vatandaşlıktan çıkarılma işlemlerinin kolaylaştırılması" öngörülüyor.

Tasarı, oylanmak üzere Knesset'e sunulmadan önce görüş alışverişi için kamuya ve hükümet bakanlıklarına dağıtılmak üzere hazırlanıyor.

Şin Bet son kararı verecek

Adalet ve içişleri bakanlarının, sanatçı Maysa Abdulhadi'nin yanı sıra iki ismi daha listeye ekledikleri ve konuyla ilgili detayların açıklanmasını yasaklaadıkları ortaya çıktı.

Ayrıca İçişleri Bakanı ve Nüfus İdaresi yetkililerinin bu hafta içerisinde Şin Bet (İsrail iç güvenlik servisi) yetkilileriyle görüştüğü ifade edildi.

Bu görüşme sonucunda söz konusu yasanın çıkarılması ile ilgili ilerleme kaydetme ve İsrail'deki Filistinli Araplar arasında "yıkıcı" olarak görülen üç vatandaşın (Maysa Abdulhadi dahil) vatandaşlığını iptal etmek için pratik adımlar atma kararı alındı.

Bir siyasi yetkili, hedef tahtasındaki üç kişinin vatandaşlığının iptal edilmesi fikrinin, yakın zamanda Knesset tarafından onaylanan yasaya dayalı hukuki destek de dahil olmak üzere geniş bir destek aldığını belirtti.

İçişleri bakanlığından yapılan açıklamada, Bakan Arbel'in, "Bu savaş İsrail'in savaşı değil, tüm özgür dünyanın savaşıdır. Barış içinde, iyi bir yaşam içinde yaşamak isteyenlerin savaşıdır" dediği ifade edildi. 

44 iddianame

"Araplara ölüm"; bir programa, gösteriye ya da herhangi bir etkinliğe katılan her Yahudi grup arasında sıkça kullanılan bir slogan.

Bir kişinin bazı ciddi saldırılara maruz kalması için Arapça konuşması yeterli.

Bu durum, sekiz aylık hamile olan kız kardeşiyle birlikte Hadera kasabasına giden bir Arap kadının başına da geldi.

Bir grup Yahudi kız kardeşinin başörtüsü takması ve Arapça konuşmasından hareketle onları darp etti. Hamile kadın ağır yaralanarak hastaneye kaldırıldı. Polis ise olayla ilgili soruşturma açmadı.

Aksa Tufanı savaşının ilk gününden itibaren bulundukları çeşitli yerlerde yüzlerce Arap işçi ve vatandaş bu gibi saldırılara maruz kaldı. 

İsrailli yetkililer, 500'den fazla kişinin tutuklandığı veya sorguya çekildiği, 44 genç erkek ve kadın hakkında iddianame hazırlandığı büyük bir zulüm kampanyası yürütüyor.

İsrail polisi konuya ilişkin açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

Savaşın başlangıcından bu yana şiddeti, kışkırtmayı, terör örgütlerini desteklemeyi ve özdeşleştirmeyi teşvik eden 374 paylaşım incelendi ve 171 soruşturma dosyası açıldı. Gazze ile dayanışma ifade eden herkes takip edilecek ve bu kişiler tutuklanacak ve soruşturmaya tabi tutulacak. Önümüzdeki günlerde ‘terör destekçileri ve azmettiricileri’ hakkında daha fazla iddianame hazırlanacak.

İsrail'in bu politikasından Batı Şeria'daki Filistinliler de yakasını kurtaramadı. Polise göre İsrail'de çalışan ve savaş çıktığında evlerine dönmeyen Batı Şeria ve Gazzeli Filistinliler hakkında kapsamlı araştırmalar yapıldı.

Aynı iddialar öne sürülerek Batı Şeria'dan 86 kişi tutuklandı. Ayrıca Batı Şeria'dan bin 484 Filistinli de "terör örgütüne üye olmak" suçlamasıyla tutuklandı.

"İkinci bir Nekbe"

İsrail toplumunda yerinden etme politikasını reddettiklerini ifade eden zayıf sesler var. Haaretz gazetesi konuyla ilgili "Araplara yönelik zulme hayır" başlığıyla bir yazı yazdı.

Bu yazıda şu ifadeler yer aldı:

Savaşın başlangıcından bu yana, Gılaf Gazze’de yaşanan katliamın ardından İsrail'in Arap vatandaşları fırtınanın tam ortasında duruyor. Karmaşık kimlikleri, onları birçok Yahudinin gözünde doğrudan şüpheli haline getiriyor ve onları ırkçılık ve intikam tezahürlerine maruz bırakıyor. İsrailli Araplara beşinci kol muamelesi sadece öfkeli kalabalığa özgü değil, aynı zamanda hükümete ve Knesset'e de yayılıyor. Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir'in ikinci bir Nekbe'yi sabırsızlıkla bekleyen ortakları var. Birçok iyi insan, Yahudilerle Araplar arasındaki gerilimi gizlemek ve duyguları yatıştırmak için ellerinden geleni yaparken, anlaşmazlığı körükleyen birçok kişi var. Bunların arasında, katliama karşı açıkça kategorik bir tutum sergilemeyen Arap asıllı İsrailli aktörlerin boykot edilmesi ve dışlanması çağrısında bulunan Israel Bidor gibi içerik üreticileri de var. Başlangıç noktaları sessizliği teröre destek vermekle denk tutmalarıdır. Sağlık sektöründe çalışan Arap doktorların ve personelin sosyal paylaşım sayfaları da teröre destek içerikli paylaşım yapıp yapmadıklarını tespit için taranıyor. Bu gerekçeyle işçileri görevden uzaklaştıran yahut ihraç eden sağlık kurumları var.

Independent Arabia - Independent Türkçe



Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
TT

Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)

Filistin Enformasyon Merkezi, Gazze Şeridi'ndeki İç Güvenlik Teşkilatı yetkililerinden Yarbay Ahmed Zemzem’in bu sabah Gazze Şeridi'nin orta kesiminde yer alan Megazi Mülteci Kampı’nda silahlı kişiler tarafından düzenlenen silahlı saldırıda öldürüldüğünü bildirdi.

Gazze İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan kısa basın açıklamasında, ilgili makamların Yarbay Ahmed Zemzem suikastıyla ilgili ‘derhal soruşturma başlattığı’ ve suikasta karışan şüphelilerden birini tutukladığı, diğer şüphelilerin izini sürme çabalarının ise devam ettiği belirtildi. Açıklamada olayın arkasındaki koşulları ve nedenleri ortaya çıkarmak için çalışmaların sürdürüldüğü ifade edildi.

Olay, İsrail ordusunun dün akşam Gazze şehrinin batısındaki er-Raşid Caddesi’nde bir araca düzenlenen baskında Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları liderlerinden Raid Saad'ı öldürdüğünü açıklamasının üzerinden 24 saat geçmeden meydana geldi. İsrail, Saad'ın öldürüldüğü saldırıyla, Gazze'deki ateşkes anlaşmasını bir kez daha ihlal etti.


Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
TT

Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)

Cezayir’de Kabiliye bölgesi, ayrılıkçı “MAK” hareketinin Fransa’da ilan etmeyi planladığı “bağımsız Kabiliye devleti” girişimine karşı dikkat çekici bir toplumsal mobilizasyona sahne oldu. Cezayir yönetiminin, ülkenin toprak bütünlüğünü hedef almakla suçladığı bu girişime karşı bölgede çeşitli protesto ve farkındalık faaliyetleri gerçekleştirildi.

Başkent Cezayir’in yaklaşık 250 kilometre doğusunda bulunan ve Kabiliye’nin en büyük kentlerinden biri olan Becaia (Bejaia) vilayetinde, vatandaşlar ve yerel aktörler ulusal birliğe zarar verecek her türlü projeye karşı olduklarını ortaya koyan çok sayıda inisiyatif gerçekleştirdi. Kent genelinde çok sayıda ev ve iş yerinin cephelerine Cezayir bayraklarının asıldığı gözlemlendi.

Becaia Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü tarafından “Cezayir tek ve bölünmezdir” sloganıyla düzenlenen, ulusal bayraklarla süslenmiş araçlardan oluşan bir konvoy, kent merkezinden hareket ederek çeşitli cadde ve köyleri dolaştı. Öte yandan Becaia Üniversitesi öğrencileri yayımladıkları bildiride, ayrılıkçı MAK hareketinin projesini reddettiklerini belirterek, “Cezayir’in birliği ve egemenliğine” olan bağlılıklarını vurguladı.


HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
TT

HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine insansız hava aracı (İHA) ile düzenlediği bir saldırıyla şehirdeki Birleşmiş Milletler (BM) karargahını hedef aldı. Saldırıda en az altı Bangladeşli asker öldürüldü. Öte yandan şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

BM Abyei Geçici Güvenlik Misyonu (UNISFA) tarafından yapılan açıklamada, Kadugli'deki BM merkezine düzenlenen İHA’lı saldırıda ‘altı askerin öldürüldüğü ve altı askerin yaralandığı’ duyuruldu. UNISFA tüm kurbanların Bangladeşli olduğunu ekledi.

Öte yandan Bangladeş Başbakanı Muhammed Yunus, yaptığı açıklamada olaydan dolayı ‘derin üzüntüsünü’ dile getirdi.

BM Genel Sekreteri António Guterres ise Sudan'daki UNISFA askerlerine yönelik saldırıların ‘haksız ve savaş suçu niteliğinde’ olduğunu vurguladı.

Guterres, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı paylaşımda, UNISFA askerlerini hedef alanlardan hesap sorulması çağrısında bulundu.

Sudan Egemenlik Konseyi saldırıyı kınadı

Öte yandan Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi.

Konsey tarafından yapılan açıklamada, ‘korunan bir BM tesisini hedef almanın, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanış ve suç teşkil eden bir davranış olduğu, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe saydığı’ vurgulandı.

sd
Sudan ordusu komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Saldırıdan HDK’yı sorumlu tutan konsey, BM ile uluslararası topluma BM tesislerinin korunması için ‘kararlı tutumlar ve caydırıcı önlemler almaları’ çağrısında bulundu.

HDK dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenleyerek BM karargahını hedef aldı ve en az altı sivili öldürdü. Bunun üzerine şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi. Konsey tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Korunan bir BM tesisini hedef almak, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanma ve suç teşkil eden bir davranış olup, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe sayma ve insani yardım ve uluslararası misyonların çalışmalarını doğrudan tehdit etme anlamına gelir.”

dfrgt
BM Genel Sekreteri António Guterres (Reuters)

HDK, bu saldırıyı, BM Genel Sekreteri António Guterres’in HDK’yı ‘kötü güçler’ olarak nitelendirdiği, HDK’nın ise BM'yi ‘çifte standart’ uygulamakla suçladığı açıklamasından iki sonra gerçekleşti.

Birçok kaynak, HDK'nın Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenlediğini bildirdi. Şehirde dumanlar yükseldiği görüldü. Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan bir sağlık kaynağı, BM karargahına düzenlenen İHA’lı saldırıda en az altı sivilin öldüğünü söyledi.

Bölge sakinleri kaçıyor

Sudan merkezli bir haber sitesi, HDK'ya bağlı Sudan Kurucu İttifakı’nın (Te’sis) perşembe günü Kadugli sakinlerine askeri çatışma ve operasyon bölgelerini terk etmeleri çağrısında bulunduğunu aktardı. Haberde, bu çağrının bölge sakinleri tarafından geniş çapta dikkate alındığı, bu göç dalgasının savaşın patlak vermesinden bu yana en büyük dalga olduğu ve bölgeden kaçanların çoğunluğunun kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olduğu belirtildi.

Al Sudania News sitesi, Sudan Kurucu İttifakı liderinin yaptığı açıklamada, ittifakın ‘sivilleri korumaya ve Kadugli'den gönüllü tahliyeleri kolaylaştırmaya tam olarak kararlı olduğunu’ söylediğini aktardı.

İttifak lideri, ‘tüm vatandaşlara hayatlarını korumak için çatışmalardan uzak durmaları çağrısını’ yineledi.

Bu gelişmeler yaşanırken Güney Kordofan eyaletinde askeri çatışmalar daha fazla bölgeye yayılıyor ve bunların sivillerin insani durumuna etkisi konusunda endişeler artıyor.

Sudan Ordusu, Güney Kordofan eyaletindeki Kadugli, Dilling ve Abu Jubayhah olmak üzere son üç şehri kontrol ediyor.

Sudan Kurucu İttifakı, geçtiğimiz temmuz ayında, Muhammed Hasan et-Taişi liderliğinde paralel bir hükümetin kurulduğunu açıklayan HDK'nın da dahil olduğu bir siyasi ittifak.

Hartum'da kitlesel gösteriler düzenlendi

Öte yandan dün binlerce Sudanlı, başkent Hartum ve ülkenin diğer şehirlerinde kitlesel gösteriler düzenleyerek, HDK'ya karşı savaşan orduyu destekledi. HDK ise, ülkedeki savaşı sona erdirmek için gösterdiği çabaları boşa çıkarmak amacıyla uluslararası toplumun önünde vatandaşları istismar etmemesi konusunda uyarıda bulundu.

Yürüyüşler, Sudan ordusu ile birlikte savaşan silahlı gruplar ve İslamcı hareketlerle koordineli olarak Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi’nin çağrısı üzerine düzenlendi.

efrgt
Cumartesi günü Port Sudan'da ordu yanlısı yürüyüş (AFP)

Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi lideri Korgenereal Beşir Mekki el-Bahi, geçtğimiz ay, Kordofan’ın tüm cephelerinde orduyu desteklemek için genel seferberlik ilan edildiğini ve bazı eyaletlerde eğitim kamplarının açıldığını duyurdu.

Bahi, komite tarafından yayınlanan açıklamasında şunları söyledi:

“Bu yaygın halk ayaklanması, Sudan halkının gerçek iradesini yansıtıyor ve ulusal devlet kurumlarının üzerinde hiçbir meşruiyet olmadığını teyit ediyor.”

Şarku’l Avsat, aralarında Hartum, Port Sudan, Medeni, Dongola, Sennar ve Halfa’nın bulunduğu, Sudan ordusunun kontrolündeki eyaletlerin başkentlerinde düzenlenen yürüyüşleri yerinde takip etti.

HDK'nın yaygın ihlallerine tanık olan El Cezire eyaletinin merkezindeki onlarca belde ve küçük köyde de dayanışma gösterileri düzenlendi.

Protestocular, Sudan ordusuna destek çağrısı yapan pankartlar açarken ‘Tek ordu, tek halk’ sloganları attı. Bazı protestocular ise HDK'nın terör örgütü olarak sınıflandırılması çağrısında bulunan sloganlar attı.

Öte yandan başta Sivil Demokratik Devrimci Güçler İttifakı (Sumud) olmak üzere savaş karşıtı güçler, ‘Barışa ve demokrasiye evet. Savaşa, askeri yönetime hayır’ sloganıyla sosyal medyada yaygın olarak paylaşımların yapıldığı bir kampanya başlattı.