İsrail’deki Dürziler: İsrail’le ‘kan kardeşliği’ ve eşitlik arayışı

Dürzi bayrağı taşıyan İsrail ordusu askerleri (IDF)
Dürzi bayrağı taşıyan İsrail ordusu askerleri (IDF)
TT

İsrail’deki Dürziler: İsrail’le ‘kan kardeşliği’ ve eşitlik arayışı

Dürzi bayrağı taşıyan İsrail ordusu askerleri (IDF)
Dürzi bayrağı taşıyan İsrail ordusu askerleri (IDF)

Şirine Yunus (Sherine Younes)

Gazze Şeridi’nde savaşın başlamasından bu satırların yazılmasına kadar geçen süreçte İsrail'deki Dürzi Arap topluluğu, Gazze Şeridi'ndeki ve Lübnan sınırındaki çatışmalarda İsrail ordusunda görev yapan üyelerinden altısını kaybetti. Ölen Dürzi askerlerin bazıları üst rütbelere ulaşmıştı.

Bu malumat, Dürzi mezhebinin İsrail ile ilan ettiği ‘kan kardeşliğinin’ sürdürülebilirliği konusunda İsrail'in son yıllarda yürüttüğü her savaşta ya da her gerilimde şiddeti daha da artan, mezhep içinde süregelen bir tartışmaya girişi temsil ediyor. Dürzi Arapları, 7 Ekim olayları öncesinde tıpkı diğer İsrail vatandaşı Araplar gibi İsrailli yetkililerin kendilerine dayattığı kısıtlama politikası çerçevesinde kendi topraklarında hayatta kalmak ve yaşadıkları köylerin nüfuzunu genişletmek için yeni bir mücadele süreciyle karşı karşıyaydı. Bu süreç, Batı Şeria’daki yerleşimcilerin işgal altındaki topraklara yerleşim birimi inşa etmek için kurdukları ileri karakollara benzer şekilde, Dürzi Araplara ait topraklar üzerinde bir kasaba ya da mahalle çekirdeği oluşturma noktasına kadar ulaştı. İsrailli Dürziler, İsrail parlamentosu Knesset tarafından 2018 yazında onaylanan, İsrail'in Yahudiliğini pekiştiren ve Yahudi vatandaşlara, Dürziler de dahil olmak üzere Arap vatandaşlar karşısında birtakım ayrıcalıklar ve garantiler veren Vatandaşlık Yasası'nın yürürlükten kaldırılmasını talep etti.

Ancak bu süreç, 7 Ekim olaylarıyla sona erdi. Dürzi Arap vatandaşlar, yeniden İsrail'in kuruluşundan bu yana kendileri için oluşturduğu siyasi tutumu sergilemeye başladı. Dürzi aktivistlerin ve araştırmacıların aktardığına göre, Hamas Hareketi’nin Gazze Şeridi'ne komşu İsrail bölgelerine yönelik saldırılarının ilk saatlerinden itibaren tüm cephelerde yüzlerce asker savaşa katıldı ve bunlardan bazıları öldü. Bir kez daha İsrail kulislerinde Dürziler için adalet çağrısında bulunan ve onlara görevlerine olan sadakatlerinin karşılığı olacak şekilde haklar verilmesini talep eden sesler yükseldi.

İsrail’deki Dürzi Arap topluluğu üyeleri arasında Dürzi-Yahudiler eşitliğinin sağlanması gerektiği tartışması devam ediyor

İsrail hükümeti, 18 Kasım’da Dürzi Arap topluluğu için temel bir yasa çıkarmayı (İsrail'in bir anayasası olmadığı için temel yasaların özel bir statüsü vardır) planladığını ve böylece Vatandaşlık Yasası’nı iptal etmeden Dürzi Araplara özel bir statü vermeyi amaçladığını açıkladı. Bunun üzerine Yahudi olmayanlar için de eşitliğin sağlanması dahil olmak üzere yasada değişiklik yapılmasını talep eden başka sesler de yükseldi.

tr5h65
İsrail ordusunun 188. Zırhlı Tugay 53. Tabur Komutanı olan Dürzi asıllı Yarbay Salman Habaka’nın 3 Kasım'da Yanuh-Jat köyünde düzenlenen cenaze töreni (AP)

Bu seslerle birlikte Dürziler arasında söz konusu yasanın kaldırılmasının talep edilmesi ya da Dürzilerin Yahudilerle eşit haklara sahip olması için alternatifler bulunması gerektiği konusunda tartışma da devam etti. Dürzilerin ruhani ve siyasi liderleri, İsrailli yetkililere bireysel ve heyet halinde mesajlar gönderdi. Dürzilere eşitlik verilmesi konusunu kamuoyunda gündeme getirme çabaları arttı. İsrail’deki Dürzilerin önde gelen isimlerinden biri olan eski Knesset üyesi Akram Hassoun, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya bir mektup gönderdi.

Hassoun, mektupta şu ifadelere yer verdi:

Bu zorlu savaş günlerinde Dürzi topluluğunun Vatandaşlık Yasası’nın yürürlükten kaldırılmasını ya da Dürzi topluluğunun statüsüne ilişkin yeni bir yasanın çıkarılmasını talep etmek zorunda kalmasından derin üzüntü duyulmaktadır. Dürziler, İsrail'in kuruluşunun üzerinden geçen 75 yılın ardından halen üçüncü sınıf vatandaş muamelesi görmektedir.

İsrail'deki Dürzi Avukatlar Forumu’nun başkanı ve Vatandaşlık Yasası’nın iptali için dilekçe veren bir avukat olan Samir Ali, Majalla’ya yaptığı açıklamada, “Vatandaşlık Yasası ile İmar ve İnşa Yasası’ndaki (Arap kasabalarındaki ev yıkımlarının hızlandırılması için) Kamenets Değişikliği’nin iptali için verilen mücadele, inşaat ihlallerine ilişkin cezaların ciddiyetini ve ağırlığını artırıyor. İsrail vatandaşı Araplar, bunu bir tür kısıtlama ve arazi müsaderesi olarak görüyor. Bu durum savaş sırasında da devam etti. Hatta Dürzi topluluğu, üstü kapalı olarak söz konusu iki yasa ve bunların savaş sonrası yansımalarının birbiriyle çatışacağını anlamış durumda” ifadelerini kullandı.

Savaşta yaşananların Dürzilerin taleplerini ikiye katladığını belirten Ali, bu durumun Dürzilerin devlete düşman olduğu anlamına gelmediğini, ancak eşitlik talep ettiklerini ve kendilerine haksızlık edilen yasalarla yaşayamayacaklarını ifade etti.

Araştırmacı ve hukukçu Merzuk Halebi: İsrailli liberallerin şimdiye kadar Vatandaşlık Yasası’nda yapılmasını talep ettikleri değişikliklerin hiçbiri, yasada köklü bir değişikliğin önünü açmıyor.

İsrail siyaset kulislerinde Dürzilerin önde gelen isimleriyle ‘kan kardeşliği’ bağının güçlendirilmesinin gerektiği yönündeki konuşmaların artmasıyla ilgili konuşan Avukat Samir Ali, kamusal siyasi girişimlere tepki konusunda Dürziler arasında iki eğilimin olduğunu söyledi. Ali, bunlardan birincisinin Vatandaşlık Yasası'nda ayrımcılığı ortadan kaldırmak için mücadele edenlerin bu yasanın bir parçası olamayacakları temelinde tüm Arap vatandaşlarını kapsayacak şekilde bir değişiklik için çağrısında bulunulması, ikincisinin ise Vatandaşlık Yasasına eşdeğer, ancak Dürzilere özel olan yeni bir yasa çıkarılmasının talep edilmesi olduğunu belirtti.

Ancak istenen değişimin İsrail’in mevcut aşırı sağcı hükümetinden geleceğine inanmadığını belirten Ali, İsrail'de savaştan sonra aşırı sağcı olmayan bir hükümetin göreve geleceği konusunda iyimserliğini ifade etti.

İsrail'deki Dürzi Arap topluluğu hakkında bir kitap yazmaya çalışan araştırmacı ve hukukçu Merzuk Halebi ise İsrailli liberallerin şimdiye kadar Vatandaşlık Yasası’nda yapılmasını talep ettikleri değişikliklerin hiçbirinin yasada köklü bir değişikliğin önünü açmadığını, çünkü kanunun temelinde Yahudiliğin olduğunu ve yasada herhangi bir değişiklik yapılmadığını belirtti. Halebi, yasanın Yahudilere özel ve sadece İsrail’de değil nerede olurlarsa olsunlar tüm Yahudiler için geçerli olduğunu söyledi. Halebi, bu yüzden tüm vaatleriyle birlikte mevcut hükümetin kalmaya devam etse de gitse de genel olarak Arap vatandaşlar için adil bir düzen sağlanacağına inanmıyor.

deve
Müslüman, Hıristiyan ve Dürzi din adamları, Hamas’ın 7 Ekim saldırısının hedeflerinden biri olan Kefer İzze kasabasında dua ederken, 23 Kasım (AP)

Bu görüşünü Dürzilerin savaş öncesi ve sonrasında Vatandaşlık Yasası’na olan yaklaşımına dayandıran Halebi, Dürzilerin bu siyasi karşıt tutumunun Vatandaşlık Yasası ve Kamenets Değişikliği sonrası ortaya çıkmadığını, daha ziyade Dürzilerle diğer Arap vatandaşlar olarak ilgilenilmesine karşı bir tutum olarak zaten var olduğunu dile getirdi. Ayrıca, Dürzi vatandaşların İsrail kimliğini oluşturma sürecinde uzun bir yol kat etmesinden sonra Yahudilerin diğer vatandaşlara üstün tutulduğunu söyledi.

Dürzilerin yaklaşık yüzde 80’i İsrail ordusu saflarına katıldı. Bu oran, askerlik hizmeti yapan Yahudilerin oranının çok üzerinde.

Halebi'ye göre İsrail'deki Dürziler, yalnızca Filistin karşıtı bir kimlik inşa etmek için onlarca yıl süren uzun bir yol kat etti. İsrail’in 1948’deki Nekbe'den (Büyük Felaket) bu yana Dürzileri herhangi bir Arap bölgesinden idari olarak ayırma politikasını benimsemeye ve onları diğer Araplardan ve Filistinlilerden ayırma ve Siyonist projeye entegre etme girişimine başladığını söyledi. 1956 yılında Dürzilere başlangıçta azınlıklar ve mezhep üyeleri için belirlenen birimlerde zorunlu askerlik görevi yapma zorunluluğunun getirildiğini söyleyen Halebi, ardından çeşitli birliklere entegre edip askeri rütbeler almaları ve çeşitli birliklerde görev yapmalarına izin verildiğini belirtti.

ascdwv
Ateşkesin 1 Aralık’ta sona ermesinin ardından Gazze Şeridi sınırı yakınlarındaki İsrail köyü Be'eri’de yaşayan Dürzi iki kadın (DPA)

Bu proje, başlangıçta Arap ve Filistin kimliğine bağlı kalan bazı Dürzi çevrelerin muhalefetiyle karşılaştı. Ancak Halebi, İsrail'in, eğitim müfredatının izlenmesi sayesinde Arap kimliğinden uzaklaştırıp, İsrailleştirmeye yönelik yeni bir yol benimsediğini ve böylece İsrail ile özdeşleşmiş, okul eğitimi bittikten sonra askerlik görevini yapmaya hazır yeni bir nesil yaratıldığını kaydetti. Halebi, başka bir baskı aracı olarak ise çiftçilerin topraklarına el konulduğunu ve çalışma fırsatlarının kısıtlandığını da sözlerine ekledi.

Halebi, Majalla’ya yaptığı değerlendirmeyi şöyle sürdürdü:

İsrail basını, Dürziler ile Arap vatandaşların birbirinden ayrılmasında önemli bir rol oynadı. Ayrıca, diğer Filistinli Araplarla, İsrail vatandaşlarıyla ve 1948 Araplarıyla (İsrail vatandaşı Araplar) olan ilişkilerinde devletin ‘ajanlarını’ kullandılar. Çünkü eğitim sistemi ve devlet kurumlarında özel makamlara sahiplerdi.

Halebi, sözlerine şöyle devam etti:

Dürzilerin yaklaşık yüzde 80’i İsrail ordusu saflarına katıldı. Bu oran, askerlik hizmeti yapan Yahudilerin oranının çok üzerinde. Dürzilerin yaklaşık yüzde 65’i sivil ve güvenlik tesislerini de kapsayan kamu sektöründe çalışarak geçimini sağlıyor.

Dürzi gençler arasında ulusal kimliklerinin yeniden inşası ve çeşitli sloganlarla zorunlu askerlik hizmetini reddetmelerini sağlamayı amaçlayan ordu karşıtı hareketler kuran bazı kadrolar, zorunlu askerlik meselesini tartışmaya devam ediyor.

İsrail’in Dürzi Arap vatandaşları, Karmel ve Celile bölgelerindeki 18 kasabada yaşıyor. Sayıları 150 bin civarında. Bu sayı, Filistin Nekbesi sırasındaki sayılarının 10 katı demek. İsrail'deki Dürzi nüfusuna Suriye’nin İsrail işgali altındaki Golan Tepeleri’ndeki 4 Dürzi Arap köyünü ekleyenler de var. Bunların büyük bir kısmı Arap gelenek ve göreneklerine bağlı. Merzuk Halebi ve avukat Samir Ali, Golan Tepeleri’ndeki köylerde yaşayan Dürzilerin kimliklerinin temel bir bileşeninin Arap gelenek ve göreneklerine bağlılık olduğunda hemfikir. İsrail'deki Dürziler, 1974 yılındaki Hıttin Hibesi gibi, tarihlerinde çok önemli sayılan bazı olaylara tanık oldu. Bu olaylar arasında Dürzilerin Şuayb Peygamber'in türbesini ziyareti, Dürzilerin zorunlu askerliği, içinde bulundukları hayat şartlarını protestosu, Dürzi topluluğunun İsrail'e entegrasyon sürecinin güçlendirilmesine katkıda bulunan parlamento ve kamu soruşturma komitelerinin oluşturulması yer aldı. Ancak, Dürzi gençler arasında ulusal kimliklerinin yeniden inşası ve çeşitli sloganlarla zorunlu askerlik hizmetini reddetmelerini sağlamayı amaçlayan ordu karşıtı hareketler kuran bazı kadrolar, zorunlu askerlik meselesini tartışmaya devam ediyor. Söz konusu hareketler, aynı zamanda İsrail'deki Arap partilerine ve hareketlerine, İsrail'in ayrılıkçı politikasını reddetmeleri ve bu konuda Dürzilerle açıktan diyaloga girmeleri çağrısında bulunuyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Suriye'nin kuzeydoğusundaki saldırılarda 9 SDG'li öldü

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi İç Güvenlik Güçleri Genel Komutanlığı üyesi Tümgeneral Ali el-Hasan, geçtiğimiz haziran ayında Haseke'de düzenlediği basın toplantısında (Şarku’l Avsat)
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi İç Güvenlik Güçleri Genel Komutanlığı üyesi Tümgeneral Ali el-Hasan, geçtiğimiz haziran ayında Haseke'de düzenlediği basın toplantısında (Şarku’l Avsat)
TT

Suriye'nin kuzeydoğusundaki saldırılarda 9 SDG'li öldü

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi İç Güvenlik Güçleri Genel Komutanlığı üyesi Tümgeneral Ali el-Hasan, geçtiğimiz haziran ayında Haseke'de düzenlediği basın toplantısında (Şarku’l Avsat)
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi İç Güvenlik Güçleri Genel Komutanlığı üyesi Tümgeneral Ali el-Hasan, geçtiğimiz haziran ayında Haseke'de düzenlediği basın toplantısında (Şarku’l Avsat)

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi İç Güvenlik Güçleri, Deyrizor'un kuzey kırsalındaki karargâhlarına yapılan benzer saldırıların ardından yaptığı açıklamada, Rakka vilayeti kırsalındaki Tabka kenti ve Haseke vilayetinin güneyindeki eş-Şeddadi kasabasındaki güvenlik noktalarını hedef alan bir dizi silahlı saldırıda 5 üyesinin öldüğünü ve 2 üyesinin de yaralandığını duyurdu. Bu arada Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Medya Merkezi, silahlı grupların SDG'nin etki alanlarına yönelik saldırılarında 4 savaşçısının öldürüldüğünü açıkladı.

Kürt yönetimine bağlı İç Güvenlik Güçleri dün resmi internet sitesinden yaptığı açıklamada, ‘terörist’ olarak nitelediği grupların ‘Tabka kentinde güçlerine ait iki noktayı hedef aldığını ve iki üyesinin yaralanmasına neden olduğunu, 14 Temmuz sabahı da eş-Şeddadi kasabasındaki güvenlik kontrol noktalarından birine saldırı düzenlendiğini ve beş üyesinin öldüğünü belirtti.

Özerk Yönetim ve SDG liderliği söz konusu saldırıları genellikle DEAŞ hücrelerinin gerçekleştirdiğini iddia ederek, ‘medya saldırıları ve Suriye genelinde, özellikle de ülkenin kuzey ve doğu bölgelerinde kaos ve fitne yaymak isteyen tarafların sürekli kışkırtmaları ışığında’ bu saldırıların arttığını ve sıklaştığını kaydetti.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi İç Güvenlik Güçleri liderlerinden Ali el-Hüseyin Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, son dönemde Özerk Yönetim bölgelerindeki güvenlik durumunun, doğrudan karargâhları ve güvenlik kontrol noktalarını hedef alan DEAŞ hücrelerinin hareketlerinde bir artışa sahne olduğunu söyledi. Hüseyin, “Bu girişimlere rağmen, kuvvetlerimiz yüksek hazırlık ve uyanıklıkları sayesinde saldırıları etkili bir şekilde engellemeyi başardı” dedi.

jukıo
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi İç Güvenlik Güçleri mensupları, Suriye'nin kuzeydoğusundaki Haseke vilayetinde bulunan karargahlarından birinde (Şarku’l Avsat)

Genel Komutanlığın bu grupların kimliğini ve bağlantılarını ortaya çıkarmak amacıyla kapsamlı soruşturmalar başlattığını belirten el-Hüseyin, “Güvenlik güçlerimiz, bu tür girişimleri boşa çıkarmak konusunda daima tam teyakkuz hâlindedir ve sivillerin güvenliğini ve emniyetini korumak için gerekli tüm önlemleri almıştır” ifadesini kullandı.

SDG'nin güvenlik kanadı olan güvenlik güçlerinin mevzilerine yönelik bu silahlı saldırılar, Suriye'nin kuzeydoğusunda Özerk Yönetim’in kontrolü altındaki bölgelerin akıbetine ilişkin gerginlik ve endişe ortamında, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve SDG lideri Mazlum Abdi tarafından 10 Mart'ta imzalanan anlaşmanın uygulanmasını hızlandırmak amacıyla Özerk Yönetim’den bir heyetin ABD ve Fransa arabuluculuğunda başkent Şam'da Suriye hükümeti bakanlarıyla yaptığı son görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlandığının açıklanmasının ardından geldi.

vdfghyju
Suriye hükümeti Tişrin Barajı'nda bakım çalışmalarına başladı. (Arşiv)

Konuyla ilgili olarak SDG Medya Merkezi, Halep'in doğu kırsalında Türk ordusu ve müttefik Suriyeli silahlı gruplar ile aralarında devam eden çatışmalarda 4 savaşçısının öldüğünü bildirdi.

Bu bölgeler, 10 Nisan'da Münbiç kırsalında varılan Tişrin Barajı anlaşmasından bu yana temkinli bir sükunete tanıklık etti. Cumhurbaşkanı eş-Şera ve Abdi arasındaki ikili anlaşmanın bir parçası olarak, tüm askeri tarafların çekilmesi ve Suriye Savunma Bakanlığı güçlerinin barajı korumak üzere bölgeye girmesiyle birlikte Suriye'nin kuzeyindeki stratejik barajın ortak yönetimi oluşturuldu.