Netanyahu, Hamas'ın ateşkes müzakerelerini reddetmesini umuyor

Tel Aviv savaşı durdurmak için gerçek bir istek göstermiyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AP)
TT

Netanyahu, Hamas'ın ateşkes müzakerelerini reddetmesini umuyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AP)

Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirecek ve Filistinli tutuklular karşılığında İsrailli esirleri serbest bırakacak bir anlaşma için müzakerelerin yeniden başladığına dair iyimser haberler yayılıyor. Siyasi çevreler ise İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun halen bunu engelleme ve savaşı sürdürme yaklaşımına bağlı kaldığını ve Hamas'ın yeni önerileri reddederek kendisini reddetme görevinden kurtaracağını umduğunu vurguluyor.

Bu arada bir grup Yahudi yerleşimci Gazze Şeridi'ne sızarak bir yerleşim karakolu kurmaya çalıştı. Bir askeri sözcü, son günlerde Gazze Şeridi sınırını geçmeye yönelik birkaç girişim olduğunu, bunlardan sonuncusunun dün şafak vakti gerçekleştiğini, Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimlerinden geldikleri tespit edilen 20 kadar kişinin Gazze Şeridi'ndeki Yahudi yerleşim projesini canlandırmak için geldiklerini söyleyerek yanlarında çadırlar ve içinde kalacakları eşyalar getirdiklerini belirtti.

Medya kaynakları bu yerleşimcilerin, geçtiğimiz salı ve çarşamba günü Başbakan'ın Likud Partisi ve diğer koalisyon partilerinin liderleri tarafından Gazze Şeridi'nde yerleşimi teşvik etmek amacıyla düzenlenen bir toplantıda görüldüklerini doğruladı. Bu faaliyet, Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir tarafından memnuniyetle karşılandı. Kudüs'te dün dua eden Smotrich, Gazze Şeridi'ndeki ileri karakollardan birinde bir sinagog inşa edileceğine dair inancını dile getirdi.

Savaşı durdurma çabaları

Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Knesset oturumunda Başbakan Binyamin Netanyahu ile konuşuyor. (Arşiv- Reuters)Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Knesset oturumunda Başbakan Binyamin Netanyahu ile konuşuyor. (Arşiv- Reuters)

Söz konusu faaliyetler, yarın (Pazar) Doha'da ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Başkanı William Burns, Mossad Başkanı David Barnea ve Mısır istihbarat şefinin katılımıyla, İsrail ile Hamas arasında bir esir takası anlaşmasına varılması ve Gazze Şeridi'ndeki savaşın durdurulması amacıyla müzakereleri yeniden canlandırmanın yollarını görüşmek üzere yapılacak bir toplantı için hazırlıkların sürdüğü bir dönemde gerçekleşti.

İsrailli esirlerin aileleri, müzakerelerin yeniden başlamasını memnuniyetle karşıladı ve Netanyahu'ya İsrailli müzakere ekibine ‘kaçırılan 101 kişinin tek seferde iadesi için bir anlaşmaya varma’ konusunda tam yetki vermesi çağrısında bulundu.

Esir aileleri tarafından yapılan açıklamada, ‘daha önceki müzakerelerdeki ertelemelerin altı esirin hayatına mal olduğu, bu nedenle tüm esirlerin iadesi için derhal bir anlaşmaya varılması gerektiği’ ifade edildi. Açıklamada ayrıca, “İsrail ordusu ve güvenlik güçlerinin güney savaşında elde ettiği başarılardan, en önemlisi de Hamas lideri Yahya Sinvar'ın ortadan kaldırılmasından yararlanılmalı” denildi.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kanal 12 televizyonundan aktardığı habere göre Netanyahu'nun ofisi, esirlerin ailelerini, Gazze Şeridi'nde tutulan 4 esirin serbest bırakılmasını da içeren ‘küçük bir anlaşma’ için girişimlerde bulunulduğu konusunda bilgilendirdi. Haberde ayrıca, Mısır'ın iki haftalık ateşkes ilanına dayanan ‘küçük bir anlaşma’ başlatma planına Filistin ve İsrail'den destek geldiği de belirtildi.

Olumlu işaretler

Tel Aviv'deki siyasi kaynaklar, bu kez müzakere hareketi için olumlu işaretler olduğunu, bunun da İsrail hükümetindeki aşırı sağ kanadın endişeyle hareket etmesine neden olduğunu söyledi. Netanyahu'nun aşırı sağcı bakanları Itamar Ben-Gvir ve Bezalel Smotrich ayrı ayrı yaptıkları açıklamalarda, müzakerelerin yeniden başlamasını reddettiklerini ve Mossad Başkanı’nın Doha'ya yapacağı ziyarete şiddetle karşı olduklarını duyurdular. Ben-Gvir perşembe gecesi geç saatlerde yaptığı açıklamada, ‘müzakere heyetine temsilci gönderilmesinin kabinenin tüm üyelerinin görüşüne dayanmadığını’ söyledi.

Smotrich ise “Başbakan'ın Mossad şefinin Katar'la müzakerelere gitmesini onaylama kararından derin üzüntü duyuyorum. Kaçırılanları ancak Hamas'ın, savaşçılarımızın şu anda Kuzey Gazze'de yaptığı gibi, askeri baskıyı sürdürerek teslim olması halinde geri alabileceğiz” dedi. Kaynaklar müzakerelerden bir sonuç çıkacağının garantisi olmadığını, ancak Netanyahu'nun ret cevabının kendi tarafından değil, Hamas'tan gelmesini beklediğini kaydetti.



Yeni Emeviler

Ahmed eş-Şera, Esed'in düşmesinin ardından Şam'daki Emevi Camii'nde
Ahmed eş-Şera, Esed'in düşmesinin ardından Şam'daki Emevi Camii'nde
TT

Yeni Emeviler

Ahmed eş-Şera, Esed'in düşmesinin ardından Şam'daki Emevi Camii'nde
Ahmed eş-Şera, Esed'in düşmesinin ardından Şam'daki Emevi Camii'nde

Husam İytani

Arap-İslam tarihinde gelip geçen hanedanlar ve devletler arasında Emeviler, Arap kimliğini canlandırma projesinin bayrağını taşıyacak aday olarak öne çıktı. Beşşar Esed ve rejiminin devrilmesinden sonra Emeviler’den daha fazla bahsedilir oldu. Öyle ki, bazıları Emevi politikası ve kültürünün propagandasını yapmaya başladı.

Bu projenin bayrağını taşımak için neden Emevilerin tercih edildiğini anlamak zor değil. Bu sebep de Esed rejimi, Hizbullah, Irak’ta otoritenin büyük bir bölümü ile Yemen'deki Husiler'in içinde yer aldığı azınlık ittifakını oluşturan “direniş ekseni”nin sonunu duyurmaktan başka bir şey değil. İran önderliğindeki eksen gücünün zirvesinde iken, Lübnan’da (Avncı) Özgür Yurtsever Hareket de destekçi sıralarında oturuyordu.

Ancak “yeni Emeviler” meselenin sadece Maşrık’ın (Levant) kaderini belirleme konusunda Arap kontrolünün yeniden sağlanması meselesinden ibaret olmadığını, aynı zamanda bu görevi Sünni Arap Müslümanların üstlenmesine, direniş ekseninin başını çeken mezhep ve dini grupların, son dönemde yaşadıkları yenilgiler ve Esed rejiminin çökmesiyle bir kenara itilmesine kadar uzandığını söylemekten kaçınıyorlar.

Ancak “tarihi” Emeviler belirsiz bir tercih gibi görünüyor. En azından bunu söyleyebiliriz.  Zira Emeviler hakkında sahip olduğumuz bilgilerin büyük çoğunluğunun devletin yıkılmasından sonra yazıldığı ve onlara karşı açıkça düşman bir tavırdan geri kalınmadığı konusunda görüş birliği vardır. Onlar hakkında elimizdeki en eski kitap, Emeviler döneminin sonlarında doğup Abbasiler döneminin başlarında kitabını yazan Halife bin Hayyat'ın kitabı olabilir. Emevi devletinin bir asır bile sürmediğini, yöneticilerinin bir yandan fetihlerle, diğer yandan da iç ve kabileler arası savaşlarla meşgul olduklarını da belirtmeden geçmeyelim. Öte yandan modern arkeoloji ve nümizmatik, Emeviler hakkında şu anda dolaşımda olanlardan farklı bilgiler sunmaktadır. Emevi tarihiyle ilgili dolaşımda olan anlatılar arasındaki çelişkilerin ayrıntılarına girmeden, Ürdün’deki Kusayr Amre’de keşfedilenler, Emevi tarihi hakkında bütün bilinenleri sorgulamak için yeterlidir.

Emeviliği canlandırmak, geçmişi geleceğe rehber kılan bir rüya haline getiren Baas ideolojisiyle aynı kaynaktan besleniyor

Dini açıdan Emevi Halifeliğinin Sünni mezhebine mensubiyeti, sadece Şiiliğin kurucusu olarak görülen İmam Ali bin Ebu Talib ile yaşadığı ihtilaf üzerinden tespit edilmektedir. Bu ise Sünnilik ve Şiiliğin ancak daha sonraki dönemlerde iki ayrı mezhep olarak ortaya çıktığı gibi bazı gerçekleri göz ardı etmektedir. Emevilerin, mutlak ve monarşik yönetimi meşrulaştırmak için Cebriyye’yi bir devlet doktrini olarak benimsedikleri doğrudur; ancak Emeviler dönemi bir bütün olarak belirli fıkıh akımlarının ortaya çıkışına tanık olmamıştır. Bunların çıkışı Abbasiler dönemine kadar ertelenmiştir.

Dini- fıkhi açıdan durum bu şekildedir. Öte yandan mevcut kaynaklara dayanırsak, Emevi imparatorluk projesinin devletlerin devamlılığı için yeterli unsurlara dayanmadığını görüyoruz. Emeviler dönemindeki fetihlerin hızı bizi şaşırtsa da örneğin, “Endülüs’ten Sind’e kadar uzanan” halifeliğin, sadece fetihlerden elde edilen ganimetlerin dağıtımının esas alındığı bir vergi sistemine dayandığını görürüz. Ancak kaynakların tükenmesi, Yezid bin Velid'in “kesintici” diye adlandırılmasına neden olan maaşlarda yaptığı kesintiler gibi devletin askerlerine karşı yükümlülüklerini yerine getirme gücünün azalması, bunun isyan ve hoşnutsuzluk hareketlerini körüklemesi sebebiyle bu fetihler de durdu.

Burada önemli olan, romantik milliyetçiliği andıran, basit bir canlandırma eğilimi ve çocuksu bir tarih anlayışı taşıyan imparatorluk projesi, bugün Suriye'de gördüğümüz türden, kuruluşu büyük engellerle karşı karşıya olan bir devletin sloganı olmaya uygun mudur?

Açıktır ki, Emeviliği yeniden canlandırmayı siyasi bir fikir olarak ortaya atanlar, bu sloganın, Endülüs ve Sind’de dalgalanan Emevi devletinin bayraklarıyla sınırlı görünen anlamını benimsemekle yetinmektedirler. İsrail tankları ülkenin güneyinde ilerlerken, devletin yeniden birleşme ve iç uzlaşı umutları şu ana kadar parlak görünmezken, ekonomide kayda değer bir iyileşmenin görülmediği bir dönemde, fetih övgüleri söylemenin anlamını hesaba katmadıkları açıktır.

Bu söylediklerimiz, mirasa, (hayali bile olsa) tarihe ya da toplumun beklenti ve hayallerine yönelik bir saldırı değildir. Bilakis söylenmesi gereken, bizi o devirlerden, köprülerin altından çok suların aktığı bin iki yüz yılı aşan bir zamanın ayırdığıdır. Geçmişe dönmenin çoğu zaman tarihe nesnel olarak bakıldığında hiçbir temeli olmayan yanılsamalara yatırım yapmak olduğudur. Dahası bu, Emeviliği canlandırmanın, geçmişi geleceğe rehber kılan bir rüya haline getiren Baas ideolojisiyle aynı kaynaktan beslendiğini göstermektedir. Baas Partisi’nin sonu ise kötü bir şekilde devrilene kadar geçmişi, bugünü ve geleceği mahveden Irak ve Suriye Baası olarak ikiye bölünmek oldu.

O halde yeni Emevilerin, okul kitapları, müfredat ve Feyruz'un seslendirdiği Said Akl’ın şiirleri çıkarıldığında, bu sloganlarından geriye ne kalacağını kendilerine sormaları daha iyi olmaz mı?

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.