Stalin neden özerk bir Yahudi eyaleti kurdu?

ABD'nin Yahudiler için ulusal bir vatan olarak Filistin yerine Kırım Yarımadası'nı satın alma planları…

Amerikan Yahudi Komitesi, Yahudilerin Kırım'a yerleştirilmesi fikrini canlandırmak için İkinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesinden faydalandı (AFP)
Amerikan Yahudi Komitesi, Yahudilerin Kırım'a yerleştirilmesi fikrini canlandırmak için İkinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesinden faydalandı (AFP)
TT

Stalin neden özerk bir Yahudi eyaleti kurdu?

Amerikan Yahudi Komitesi, Yahudilerin Kırım'a yerleştirilmesi fikrini canlandırmak için İkinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesinden faydalandı (AFP)
Amerikan Yahudi Komitesi, Yahudilerin Kırım'a yerleştirilmesi fikrini canlandırmak için İkinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesinden faydalandı (AFP)

Sami İmare 

20'nci yüzyılın başlarında ABD'nin Kırım Yarımadası'nı satın alarak burayı Yahudiler için ulusal bir vatan haline getirme yönündeki ilk teşebbüslerine tanık olundu.

Bu vatan, Rusya'yı Karadeniz'den uzaklaştırmayı sağlayacak şekilde genişletilebilirdi. 

Tarihî belgelere göre sosyalist Ekim Devrimi'nin lideri Vladimir Lenin, 1920'lerde 20 milyon dolarlık borcu karşılığında bu yarımadayı rehin vermek suretiyle bu planın ağına düştü.

Onun bu yaptığı, 19'uncu yüzyılın ortalarında İmparator II. Aleksandr'ın Alaska Yarımadası'nı 7 milyon dolara ABD'ye satmasına çok benziyor. 

"Kırım Kaliforniya'sı"

Stalin de Filistin yerine Kırım'ın Yahudiler için ulusal bir vatan olmasını kabul ederek aynı yolu takip etti.

Bu esnada eski ABD Başkanı Harry Truman da Karadeniz donanmasını Kırım'dan tahliye etmek için bir plan yapıyordu.

Daha sonra Stalin, eylemini gözden geçirerek 1934 yılında Uzak Doğu'da "özerk bir Yahudi eyaleti" kurmak için harekete geçti. 

Pek çok bölümü olan bu hikaye, 20'nci yüzyılın ikinci on yılında gerçekleşen Bolşevik Devrimi'nin ilk yıllarıyla başlıyor.

Yahudiler, Ekim 1917 Devrimi'nin ardından patlak veren iç savaş yıllarında yıkılan ülkeyi yeniden inşa etme zorunluluğuyla karşı karşıya kalan lider Vladimir Lenin'i ve Sovyet iktidarını sıkıntıya sokan mali krizin ciddiyetinin farkındaydı. 

1914 yılında Doğu Avrupa Yahudilerine destek olmak için kurulan Yahudi-Amerikan Komitesi (American Jewish Joint Distribution Committe/JDC), 1922 yılında Lenin'i 20 milyon dolar değerindeki çekleri satın almanın faydalı olacağına ikna etmeyi başardı.

Buna göre yılda 1,5 milyon dolar ödenecek ve ödeme vadesi 1945'e kadar uzatılacaktı.

Sovyet Sosyalist Yahudi Cumhuriyeti'nin kurulması karşılığında Kırım'ın en iyi arazilerinden 375 bin hektarlık alan da 10 yıl boyunca garanti altına alınacaktı. 

Lenin, bu şartları kabul etti. Halefi Stalin de 1929 yılında Yahudi temsilciliğiyle "Kırım Kaliforniya'sı" adlı yapının kurulması için imzaladığı anlaşmaya dayalı olarak bu şartlara uymuştu.

Yahudi-Amerikan Komitesi, diğer birçok teklifin yanı sıra, yarımadaya en yeni Amerikan tarım ekipmanlarının sağlanması yönünde bir anlaşma sundu.

Hatta Kırım'a göndereceklerini söyledikleri bu ekipmanları Moskova'da sergilediler. Lenin, kendisine yönelik suikast girişiminin ardından geçirdiği hastalığa rağmen bu sergiyi inceledi. Yahudilerin Kırım'a yerleşmesini onaylama kararını da bundan sonra verdi. 

Yahudiler, Kırım'a akın ettikten sonra 186 çiftliği kapsayan kolektif tarımcılık (kolhoz) ortaya çıktı. Bununla beraber ilk mali krediler de verilmeye başladı.

Bu kredilerin geri ödenmemesi, senetleri elinde tutan 200 Amerikalı Yahudi'nin Kırım topraklarının mülkiyetine hak kazanması demekti.  

Senet sahibi olan Amerikalı Yahudiler arasında Başkan Roosevelt ve eşi Eleanor, milyoner Rockefeller ve İkinci Dünya Savaşı'nın ardından Avrupa'nın yeniden inşasına yönelik ekonomi projesinin sahibi meşhur ekonomist George Marshall da vardı. 

İlginç bir şekilde bu krediler, Sovyet devletinin federal bütçesinin gözetimi olmadan direkt Kırım Yahudilerine gidiyordu.

Ta ki Kırım Tatarları, bir ayaklanma başlatıp Sovyet otoritesine meydan okudular ve Yahudileri bölgenin başkenti Simferopol'e (Akmescit) taşıyan trenlere baskın düzenleyerek bu trenleri hiçbir yolcusu Kırım topraklarına inmeden geri dönmeye zorladılar. 

Özerk Yahudi eyaleti

Bu noktada Stalin, durumun ciddiyetini anladı ve 1934 yılında Kırım'dan uzakta Uzak Doğu'da özerk bir Yahudi eyaleti (Yahudi Özerk Oblastı) kurmaya karar vererek herkesi şaşırttı.

O dönemin Yahudileri, buraya göç etme konusunda tereddüt yaşamış olsa da bu eyalet, halen varlığını sürdürüyor.

Stalin ayrıca, Kırım'da Yahudiler için ulusal vatan inşası fikrini hayata geçirmekten vazgeçti ve özellikle Kırım'ın Tatar, Yunan, Alman ve Bulgar sakinlerinin sürekli ayaklanmalarından sonra bu kararda ısrarcı olmanın Sovyetler Birliği'nde çeşitli milletlerin bir arada yaşaması düzeyinde sağlanan istikrarı bozabileceğini vurguladı. 

Ancak bu mesele birtakım zorlukları beraberinde getirdi. Şöyle ki Yahudi eyaleti, 1915 yılında kurulan Tikhonkaya adlı küçük bir tren istasyonunun bulunduğu yerde kurulmuştu.

Üstelik eyalet, oldukça düşük bir nüfus yoğunluğuna sahipti ve o dönemde Yahudiler, eyalet nüfusunun yüzde ikisinden azını oluşturuyordu.

2023 yılı istatistiklerine göre de eyaletin ortaya çıktığı tarihten yaklaşık 100 yıl sonra eyalet sakinlerinin sayısı, 147 binin üstüne çıkmadı.

Bugün Yahudiler, nüfusun yüzde birinden azını oluşturuyor ki bu sayı, düşürülebilir. Buna karşılık Rus uyruklu nüfusun oranı, yüzde 92'nin üzerinde. 

İstatistiklere göre eyaletin nüfusu, sürekli azalıyor. Bu eyaletin coğrafi konumunun Yahudiler ya da diğerleri için uygun bir nüfus artışının habercisi olmadığını gösteren işaretler mevcut.

Yahudiler için Çin sınırına komşu bir konumda doğuda Habarovsk eyaleti, batıda Amur eyaleti ve güneyde de Rusya ile Çin topraklarını birbirinden ayıran Amur Nehri ile çevrelenen, 170 kilometrekareden az bir alana sahip ve neredeyse kimsenin yaşamadığı bir yer seçilmişti.

Belgelere göre Sovyet yetkililer, 1929'dan itibaren Ukrayna'dan, Belarus'tan, Gürcistan'dan, Azerbaycan'dan ve Rusya'nın Sibirya ve Uzak Doğu dahil olmak üzere farklı bölgelerinden 900 Yahudi'yi bu bölgeye yerleşmek için ikna etmeyi başardı.

Ancak bu vatandaşların çoğu, kısa süre sonra yetkililerin oyununu fark ederek, eski yerleşim yerlerine döndüler. 

Sovyet ve onlardan sonra da Rus yetkililerin bu eyaletteki hayata medeniyet ve kent havası katmak için sarf ettikleri çabalara rağmen burası halen Rusya'nın en düşük nüfus yoğunluğuna sahip eyaleti olma özelliğini sürdürüyor.

Yahudiler de nüfusunun oranı Rusya'nın farklı cumhuriyetlerindeki ve eyaletlerindeki en küçük köylerin nüfusundan daha az olan bu eyaletin toplam nüfusunun yüzde ikisinden azını oluşturuyor.

Yahudi milletinden olan insanların kârlı meslekleri ve uzmanlık alanlarını tercih ettiklerine dair bilinenler, onların müreffeh yaşam koşullarından mahrum uzak bölgelerde yaşamayı kabul etmelerinin neden zor olduğunu anlaşılır kılabilir.

Sovyet yetkililerin bu yeri, Japonya ve Çin ile sınır bölgelerinin güvenliğini artırmanın yanı sıra, Avrupa ve Amerika'daki Yahudi kökenli uluslararası sosyal çevrelerle iyi ilişkiler kurmak adına uygun bir fırsat elde etmek için de tercih ettiğine dair işaretler var. 

Bu projenin yaklaşık 100 yıllık bir tarihi olmasına rağmen Yahudilerin gösterdiği rağbete ve gelişmelere baktığımızda projenin o zaman hedeflenmiş olan ve halen hedeflenen sonuca ulaşmadığını görürüz. 

Adını Bira ve Bidzhan nehirleri arasındaki coğrafi konumdan alan başkent Birobican'ın (Birobidzhan) nüfusu bugün 70 binden az. 

Başkent kurulduğundan beri Yahudi nüfusun oranı yüzde 2'yi aşmamış olsa da Sovyet yetkililer, o zamandan beri sayıları az olsa da şehrin nüfusuyla orantılı görünen tiyatrolar ve müzeler açmak ve Pasifik Okyanusu kıyısında yer alan Vladivostok gibi yakınlardaki büyük şehirlerle iletişim kanalları sağlamak gibi hizmetlerin yanı sıra, dinî bayramlar düzenlemek ve Yahudi yemekleri servis etmek suretiyle şehre Yahudi karakteri kazandırmak için çabaladı.

Ancak bu makalenin hazırlık aşamasında özerk Yahudi eyaleti ve başkenti Birobican hakkında okumalar yaparken, ziyaretçilerin yoğun olduğu mekânlarda dikkatli olunması gerektiğine dair bir uyarıya rast gelmek ilginçti.

Gezi yazıları ve yayınları, özellikle üç caddesi Dzerzhinsky, Gorki ve Ekim'de hırsızlık vakalarının yaygın olduğuna dikkat çekiyor.

Bu üç caddenin isimleri KGB'nin kurucusu Dzerzhinksy'den, meşhur edebiyatçı Maksim Gorki'den ve 25 Ekim 1917'de yapılan Bolşevik Devrimi'nin tarihi olan ekim ayından geliyor. 

Stalin'in geri adım atması

Stalin, özerk Yahudi eyaletini kurarak Kırım'da Yahudiler için ulusal vatan inşası fikrinin hayata geçirilmesinden vazgeçme kararı alabilmişti.

Ancak Yahudi-Amerikan Komitesi ve ABD'deki Yahudi lobisinin önde gelen temsilcileri, kısa süre sonra İkinci Dünya Savaşı'nın çıkmasını fırsat bilerek Yahudileri Kırım'a yerleştirme fikrini yeniden gündeme getirdi.

Bu çerçevede ABD liderliği, Yahudi Anti-Faşist Komitesi tarafından sunulan ve daha önce üzerinde anlaşmaya varılan fikrin uygulaması için Stalin'e baskı yapmaya başladı. 

Rusya'nın ilk Enformasyon Bakanı Poltoranin, 1990'ların başında haftalık Rus gazetesi Argumenty i Fakty'ye (Gerçekler ve Kanıtlar) verdiği röportajda bazı belgelerden bahsetti.

Bu belgelere göre Stalin, yardımcısı Milovan Dgilas'ın şahitliğinde Yugoslavya lideri Yusuf Broz Tito'yla görüştü.

Bu görüşmede Stalin, Tito'ya, ABD Başkanı Roosevelt'in 1943'teki Tahran Konferansı'nda kendisiyle konuştuğunu ve 'Kırım Kaliforniya'sı' adlı proje çerçevesinde Yahudileri Kırım'a yerleştirme işinin devam etmesi konusunda daha önce varılan anlaşmaya uymanın gerekliliğinden bahsettiğini açıkladı.

Roosevelt, Yahudi mali lobisinin bu konuda kendisine baskı yapmaya devam ettiğini gerekçe göstermiş. Dahası İkinci Dünya Savaşı'nda ABD'nin müttefiklerine askerî destek, gıda, hammadde ve enerji malzemeleri sağlamak amacıyla Mart 1941'de Kongre tarafından onaylanan Amerikan programı Lend Lease Act'ı durdurma tehdidinde bulunmuş.

Ayrıca ABD'nin, Almanların Sovyet güçlerine yönelik saldırılarının yükünü hafifletmek için Nazi Almanya'sına karşı 'ikinci cepheyi' açmama ihtimaliyle de tehdit etmiş ve ondan, Tatarların Kırım Yarımadası'ndan göç ettirilmesi sürecinin başlatılmasını istemiş. 

Amerikalılar, Stalin'den, mali senetlerin bedelini ödemesini talep etmeye başlayacakken Stalin, onlara Yahudiler için ulusal bir vatan inşasına ilişkin taahhütlerini Kırım Yarımadası'nda değil de Filistin'de yerine getirmeye hazır olduğunu açıkladı.

Stalin, Sovyetler Birliği'nin Yahudi-Amerikan Komitesi'nden aldığı borçlardan düşmek üzere, olabildiğince çok sayıda Yahudi'yi Filistin'e nakletmeyi ve onları Almanlardan ele geçirdiği ve Filistin Yahudilerine teslim edilecek silahlarla silahlandırmayı kabul ettiğini duyurdu.

Hatta Çekoslovakya'ya ve Bulgaristan'a, Filistin'deki Yahudilere, oradaki Araplarla savaşlarında ihtiyaç duydukları tüm silahları tedarik etmeleri yönünde talimat bile verdi. 

Bununla birlikte Stalin, ABD'nin ve Yahudi lobisinin baskıya devam etmesinden ve Sovyetler Birliği'ni Kırım'ın teslimi konusunda daha önce verdiği sözleri yerine getirmeye zorlamak için uluslararası mahkemelere başvurmasından korkuyordu.

Onlar, Kırım'ın yanı sıra, Karadeniz kıyısı boyunca Soçi'yi ve batıda Türkiye sınırına komşu Abhazya sınırına kadar olan civar şehirleri içine alan Krasnodar eyaletlerini ve ayrıca doğuda Ukrayna'nın Odessa ve Herson eyaletlerinin topraklarını ilhak etmeyi planlıyorlardı.

Bu da pratikte Sovyetler Birliği'nin Karadeniz'den uzaklaştırılması ve Kırım'ın güneyinde Sivastopol'de, Karadeniz'deki en büyük deniz üssünden mahrum bırakılması anlamına geliyordu. Bu bölgeler, bugün Rusya ile Ukrayna arasında çatışmaya konu olan bölgelerdir. 

Independent Arabia - Independent Türkçe



Rusya tepkili: "Hindistan'da üretilen mühimmat Ukrayna'ya gidiyor"

Ukrayna, Kursk'ta harekat başlattıktan sonra Rusya da Donetsk'te kritik öneme sahip Pokrovsk şehrine doğru ilerliyor (AP)
Ukrayna, Kursk'ta harekat başlattıktan sonra Rusya da Donetsk'te kritik öneme sahip Pokrovsk şehrine doğru ilerliyor (AP)
TT

Rusya tepkili: "Hindistan'da üretilen mühimmat Ukrayna'ya gidiyor"

Ukrayna, Kursk'ta harekat başlattıktan sonra Rusya da Donetsk'te kritik öneme sahip Pokrovsk şehrine doğru ilerliyor (AP)
Ukrayna, Kursk'ta harekat başlattıktan sonra Rusya da Donetsk'te kritik öneme sahip Pokrovsk şehrine doğru ilerliyor (AP)

Avrupalı firmaların, Hindistan'daki silah üreticileri aracılığıyla son bir yıldır Ukrayna'ya top mermisi tedarik ettiği bildiriliyor.

Birleşik Krallık merkezli haber ajansı Reuters, Rusya'nın transferlere tepki gösterdiğini fakat Hindistan'ın bunları durdurmak için herhangi bir adım atmadığını yazıyor. 

Kimliğinin açıklanmasını istemeyen Avrupalı ve Hindistanlı yetkililere göre, Hindistan'da üretilen top mermilerini Ukrayna'ya gönderen ülkeler arasında İtalya ve Çekya yer alıyor. Ürettiği top mermileri cephede kullanılan firmalardan biri de Hindistan devletine ait Yantra India.

İsveç merkezli düşünce kuruluşu Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün verilerine göre Hindistan 2018-2023'te en az 3 milyar dolarlık silah ihracatı yaptı. 

Hindistan Savunma Bakanı Rajnath Singh, 30 Ağustos'ta yaptığı açıklamada, savunma sanayisindeki ihracatın geçen mali yılda 2,5 milyar doları aştığını ve 2029'a kadar bu rakamı 6 milyar dolara çıkarmak istediklerini söylemişti. 

Reuters'ın incelediği gümrük kayıtlarına göre, 2020'den savaşın başladığı Şubat 2022'ye kadar Hindistanlı üç büyük mühimmat üreticisi Yantra India, Munitions India ve Kalyani Strategic Systems; İtalya, Çekya, İspanya ve Slovenya'ya 2,8 milyon dolarlık mühimmat ihraç etmişti.

Ancak Şubat 2022-Temmuz 2024'te bu rakamın 135,25 milyon dolara yükseldiği bildiriliyor. 

Analizde, dünyanın en büyük silah ithalatçısı konumundaki Hindistan'ın, Avrupa'da uzayan savaşı bir fırsat olarak gördüğü yorumu paylaşılıyor. 

ABD'nin prestijli üniversitelerinden Stanford'da görev yapan savunma uzmanı Arzan Tarapore, Yeni Delhi yönetiminin silah ihracatını genişletmek istediğini ve söz konusu artışın bu politikayla ilgili olduğunu belirtiyor. 

Diğer yandan Yeni Delhi'nin silah ithalatının yüzde 60'ından fazlasını karşılayan Rusya, Hindistan için değerli bir ortak. Hindistan Başbakanı Narendra Modi, üçüncü dönem için seçilmesinin ardından temmuzda yaptığı ilk uluslararası gezide Moskova'ya gitmişti. 

Modi, görüşmenin ardından barış için diplomatik çözüm çağrısı yaparken, Rusya lideri Vladimir Putin de Modi'ye ülkenin en önemli devlet nişanı olarak bilinen Aziz Andreas Nişanı'nı takdim etmişti.

Reuters, aynı ay Kazakistan'daki bir toplantıda Hindistan Dışişleri Bakanı Subrahmanyam Jaishankar'la Rus mevkidaşı Sergey Lavrov'un mühimmat meselesini görüştüğünü de aktarıyor. 

Kaynaklar, Lavrov'un bazıları Hindistan devletine ait firmalar tarafından üretilen mühimmatların Ukrayna cephesinde kullanılmasından rahatsızlık duyduklarını dile getirdiğini söylüyor. Diğer yandan Jaishankar'ın Lavrov'a ne yanıt verdiğine dair bilgi paylaşılmıyor.

Reuters, Rusya ve Hindistan yönetimlerinin yorum taleplerini reddettiğini aktarıyor. Aynı şekilde Ukrayna, İspanya, İtalya ve Çekya da yorum yapmayı reddediyor.

Soğuk Savaş boyunca Hindistan'la Sovyetler Birliği arasında güçlü bir stratejik, askeri, ekonomik ve diplomatik ilişki sürdürülmüştü. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra da iki ülke arasındaki yakın bağlar korundu. 

BRICS'in ortak kurucu üyelerinden Rusya ve Hindistan, "özel ve ayrıcalıklı bir stratejik ortaklığa" sahip. Ayrıca Hindistan; Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan'ın 1996'da kurduğu Şanghay İşbirliği Örgütü'ne de 2017'de katılmıştı.

Independent Türkçe, Reuters, Hindustan Times