Azerbaycan rüzgârı ve İran (6)

Abdullahiyan'ın Lübnan-Filistin sınırını ziyareti, hedefleriyle başa çıkmak konusunda birden fazla mesaja kapı açıyor.

Lübnan Geçici Hükümeti Başbakanı Necip Mikati (sağda), Beyrut'taki hükümet sarayında İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile bir araya geldi. (AFP)
Lübnan Geçici Hükümeti Başbakanı Necip Mikati (sağda), Beyrut'taki hükümet sarayında İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile bir araya geldi. (AFP)
TT

Azerbaycan rüzgârı ve İran (6)

Lübnan Geçici Hükümeti Başbakanı Necip Mikati (sağda), Beyrut'taki hükümet sarayında İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile bir araya geldi. (AFP)
Lübnan Geçici Hükümeti Başbakanı Necip Mikati (sağda), Beyrut'taki hükümet sarayında İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile bir araya geldi. (AFP)

Hasan Fahs

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan'ın son ziyaretinde, Lübnan'a yaptığı gezi sırasında Lübnan-Filistin sınırındaki Marun er-Ras’ın güneyindeki sıfır noktasını ve özellikle ‘İran Bahçesi’ni ziyaret etmeyi seçmesi, ayrıca fotoğraflarında Cüneyt bölgesinin geniş bölgelerini arka plan olarak göstermesi bir tesadüf değil. Abdullahiyan, son iki yılda sık sık ziyaretlerde bulunmuş ve programında böyle bir durum yer almamıştı.

İran Dışişleri Bakanı’nın Filistin sınırlarını ziyareti, özellikle Tahran ve Tel Aviv arasındaki çatışmayla doğrudan ilişkili adımları içeren çeşitli mesajları ortaya koyuyor. Son aylarda, İsrail ve Lübnan arasındaki 2006 savaşının sonuçlarından farklı bir gelişme yaşandı. Bu süreçte, İran'ın bölgesel projesinin ana kolu olan Hizbullah ile birlikte sağlanan sükûnet ortaya çıktı. Hizbullah, İran rejiminin bölgedeki temel müttefiki ve Tahran'ın bölgesel projelerinin başlıca kolu olarak görev yapıyor.

 

Öncelikle belirtmek gerekir ki Tel Aviv, Tahran'ı istediği sahaya veya hedefe çekmeyi başardı. Her iki tarafın da jeopolitik kartı kullanmaya hazır olduğu yeni bir denklemi ortaya çıkarmak suretiyle onu tepkisel ve gösterişli adımlara zorladı. İran'ın kuzeyi ile Azerbaycan ve Güney Kafkasya bölgesinin, İsrail'in Ras en-Nakura'dan (Rosh Hanikra) Suriye, Ürdün ve Filistin arasındaki sınır üçgenine kadar uzanan kuzeyi arasındaki ilişki, bu durumu gösteriyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Her iki taraf da bu alanları birbirlerinin kucağına düşürecek herhangi bir engel olmadan ateş topuna dönüştürebilir. Bu, aralarındaki süregelen çatışma bağlamında, bölgeyi etkileyecek sonuçları dikkate almaksızın ateşlemek için bir olanak sunar.

Hiç şüphe yok ki Abdullahiyan'ın Lübnan'ın güneye yaptığı ziyaret ve yer seçimi, Hizbullah ile 2006 savaşı sırasında İsrailliler tarafından deneyimlenen olumsuz bir işaret. Bu, İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen'in birkaç gün önce Azerbaycan'ın başkenti Bakü'ye yaptığı ziyarete ve onun İran’ın kuzey sınırı yakınlarında yaptığı Bakü'nün İsrail Hava Kuvvetleri'nin hizmetine sunduğu hava üssünü de incelediği tura İran'ın verdiği yanıt olarak geliyor. Söz konusu üssün işlevinin, yakıt ikmaline ihtiyaç duymadan İran'daki nükleer ve hayati tesisleri vurmak ve İran'ın derinliklerinde askeri operasyonlar yürütmek için onu bir hava destek üssü olarak kullanmakla sınırlı olduğu biliniyor. İran'ın gelişmiş hava savunma sistemleri göz önüne alındığında, hızlı bir şekilde saldırıp geri çekilmesini ve kayıplardan kaçınmasını veya minimuma indirmesini sağlıyor.

Abdullahiyan, İsrail ile Bakü arasındaki eşi görülmemiş ilişki gelişmelerine ve İran'ın ulusal güvenliğini ve jeopolitik ve ekonomik çıkarlarını tehdit eden stratejik bir meydan okuma ve endişe kaynağına açık bir İran yanıtı olarak, Suriye'nin kuzey sınırlarına doğru Kafkasya ve Avrupa bölgesine yönelik bir mesaj iletti. Bu mesaj, İran liderliğine, İsrail ile mevcut çatışma kurallarının dışına çıkmak ve Suriye'deki sahnenin bir tiyatro olduğunu belirtiyor. Ayrıca bunun ne Tahran'ın ne de bölgedeki müttefiklerinin izin vereceği bir şey olmadığını vurguluyor. Bunun, Kafkasya'daki stratejik çıkarlarına müdahale etmek veya el uzatmak olduğunu ifade ediyor. Hamas'ın İsrail'in, İran'ın nükleer programını bozmak ve nükleer silah edinmesini engellemek için İran'ın derinliklerine ve nükleer tesislerine askeri müdahale olasılığı tehdidine yanıt olarak Güney Lübnan'dan gerçekleştirdiği füze saldırısıyla birlikte Tel Aviv'in 6 Nisan 2023 tarihinde yaşadığı sahneyi yeniden gündeme getireceğine işaret ediyor.

Bu mesaj, İran'ın İsrail'in hamlesi ve kuzey sınırlarındaki güvenlik ve askeri varlığı konusundaki gerilim ve kaygısının ileri boyutlara ulaştığını ve kendisini mevcut tüm denklemleri alt üst etmeye hazır bulabileceğini ortaya koyuyor. Bölge ülkelerinin bağımsızlığı ve egemenliği pahasına da olsa stratejik ve ulusal çıkarlarını savunmak için komşusu Azerbaycan ile sürüklenmesi veya savaş açmaya zorlanması durumunda İsrail sınırındaki bölgelere doğru ilerleyebileceğine işaret ediyor. Meseleler ve yansımaları, bölgeyi kontrolden çıkaracak bir kaosa sürükleyecek topyekün bir savaşın fitilini ateşlemeye yol açmaması için İsrail liderliğinin angajman kurallarına geri dönmesi ve çatışma için üzerinde anlaşmaya varılan çerçeveler içinde kalması gerektiğine dikkat çekiyor. Bunun, İran rejiminin, özellikle Suudi Arabistan ile Çin himayesinde imzaladığı üçlü anlaşmanın olumlu gelişmelerine ve yansımalarına yatırım yapmak istediği için arzu etmediği bir şey olduğunu vurguluyor. Bu, bölgede İsrail'in kendi çıkarları, üstünlüğü ve kontrol yeteneği pahasına olmasından korktuğu yeni denklemlerin çizilmesine yardımcı olabilir. Kafkasya ve Orta Asya'ya yönelik başlattığı hareketin ve İran'ı doğrudan ulusal güvenliği için endişe ve korku çemberine çekmeye çalışmasının arkasında bu korkular yatıyor. 

Abdullahiyan'ın Lübnan'ın güneyine yaptığı ziyaretin en önemli mesajı, Tel Aviv liderliğine İran'a baskı yapmak ve tehdit etmek için yeni alanlar arama çabasının cevapsız kalmayacağını hatırlatmaktır. Bu liderlerin Nisan 2023'ün başlarında kurdukları yeni denklemi unutmamaları veya gözden kaçırmamaları gerektiğidir.

‘Alan birliği’ ile temsil edilen söz konusu denklemde iki düzeydedir. Birincisi; Filistinli hizipler düzeyinde ve İsrail'e karşı birleşik bir savaş başlatma kararlarını birliğe adama istekleridir. İkincisi; Yemen'den Irak'a, oradan Suriye'ye, Lübnan'a ve Filistin'e kadar uzanan müttefikler veya onunla bölgesel düzeyde müttefik silah ve kuvvetler düzeyindedir. İran liderliği altında birleşerek ve Tahran'daki rejimin stratejik vizyonu çerçevesinde hareket ederek çalışabilen bir birlik olduğunu kanıtladı. Ayrıca bu güçlerin gelecekteki rollerine hizmet eden iç sahalardaki etkileri ve bölgesel denklemler düzeyindeki etkileri de göz önünde bulundurulmalıdır. Dolayısıyla, İsrail'in İran'ın kuzeyindeki oyununa karşılık, bu sahalardan gelecek bir tepkiyle bölge istenmeyen bir duruma sürüklenebilir.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.



Mücteba Hamaney gerçekten babasının yerine mi hazırlanıyor?

Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)
Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)
TT

Mücteba Hamaney gerçekten babasının yerine mi hazırlanıyor?

Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)
Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin ölümüyle birlikte ülkenin yönetimine dair sorular ortaya atılırken en çok zikredilen isimlerden biri de Yüce Lider'in oğlu Mücteba Hamaney oldu. 

Hiçbir resmi rolü bulunmasa da ülkenin en etkili figürlerinden biri gibi görülen Hamaney, pek çok İranlı için gizemini koruyor. Zira kendisi ne kamuoyunda sıklıkla görülüyor ne de konuşma yapıyor. 

ABD'nin Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, 85 yaşındaki Ayetullah Ali Hamaney'in 54 yaşındaki oğlunu mercek altına aldı.

Mücteba Hamaney'in, kendi kişisel gücü olmadığı ve itaatkar bir tavır gösterdiği söylenen Reisi'nin döneminde istihbarat ve güvenlik yapılarındaki nüfuzunu artırdığını bildirdi. 

İran Yüce Liderliği için Reisi'nin hazırlandığının düşünüldüğü ancak helikopterin düşmesiyle birlikte bu konudaki soru işaretlerinin arttığı aktarıldı. 

WSJ'nin konuştuğu uzmanlara göre Mücteba Hamaney'in, babasının yerine geçme ihtimali düşük ve spot ışıklarının altından kaçınarak daha da güç kazanması bekleniyor.

Alman Uluslararası Politika ve Güvenlik Politikaları Enstitüsü'nde çalışan İran uzmanı Hamidreza Azizi şöyle düşünüyor:

Son 20 yıldır işler, Mücteba ve etrafındaki şebekenin kontrolünde. Şimdi Hamaney için asıl mesele, Reisi'yle aynı özelliklere sahip birini bulmak. Böylece Mücteba toplumun gözünün önünde olmadan gücünü koruyup artırabilir.

Mücteba Hamaney'in haziran sonunda düzenlenmesi planlanan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de önemli bir rol oynaması bekleniyor. 

İran'ın geçici cumhurbaşkanı Muhammed Muhbir'in de Mücteba Hamaney'e sadık bir isim olduğuna işaret ediliyor. 68 yaşındaki Muhbir seçimlere kadar tüm meselelerde belirleyici olacak üç kişilik bir konseyin parçası.

Yüce Lider'e bağlı, milyar dolarlık yatırım fonu Setad'ın başkanlığını neredeyse 15 yıl boyunca yürüttü. 

Haberde 1969'da Meşhad'da doğan Mücteba Hamaney'in geçmişine de değinildi. Yüce Lider'in sitesine göre, Şah Rıza Pehlevi döneminde evlerine düzenlenen baskınlardan birinde babasının dövüldüğünü gördü. 

1979'de devrimden sonra Tahran'a taşınan ailenin babası hızla yükselirken oğlu da 1980-1988'de Irak'la yürütülen savaşta cepheye gitti. 

Daha sonra Devrim Muhafızları'nda önemli görevlere gelecek kişilerle burada tanışan Mücteba'nın nüfuzu özellikle 2000'lerin ortalarında geniş çaplı olarak konuşulmaya başladı. 

Değişimciler, 2005 ve 2009'da Mahmud Ahmedinecad'ın kendilerine karşı kazandığı zaferlerin Mücteba Hamaney tarafından ayarlandığını öne sürdü.

ABD, 2019'da Devrim Muhafızları ve Besic milisleriyle "babasının istikrarı bozan bölgesel hırslarını ve ülke içindeki baskıya dair hedeflerini ilerletmeye" çalıştığı gerekçesiyle onu yaptırım listesine aldı. 

2022'de Mehsa Emini'nin gözaltında ölmesinin ardından ülke çapında patlak veren gösterilerde nefret objesi oldu. Ev hapsinde tutulan eski cumhurbaşkanı adayı Mir Hüseyin Musevi, Yüce Lider'e seslenerek o pozisyona oğlunu hazırladığı haberlerini yalanlamasını istedi. Ancak yanıt gelmedi. 

Ali Hamaney hakkında kitap yazan ABD ve İran yurttaşı Mehdi Khalaji bütün bunlara rağmen söylentilere karşı çıkıyor:

Mücteba'nın yeni Yüce Lider olma arzusuna dair fikirler tamamıyla bir mit. Tarihsel deneyime dayanarak Hamaney'in ne kendi oğlunu ne de başkasını işaret edeceğini sanmıyorum.

İslam Cumhuriyeti'ni kuran Ruhullah Humeyni ve yerine geçen Ali Hamaney'in Yüce Liderlik pozisyonunun babadan oğula geçmesine karşı çıkmasını İslam'a aykırı görmesi de Khalaji'nin tahminlerini güçlendiriyor. 

Mücteba Hamaney'in yönetim deneyimi ve dini yeterliliği de bu göreve uygun görülmüyor.

Tennessee Üniversitesi'nden Saeid Golkar şöyle diyor:

Önemli kararların alındığı yerlerde onlarca yıldır tecrübe edinen Mücteba Hamaney'in rejimdeki bağlantıları eşsiz. Ancak onun atanması monarşiyi geri getirerek Hamaney'in mirasını lekeler.

Bazı uzmanlar da Ahmed Humeyni'nin Mücteba Hamaney'den de güçlü görüldüğünü ancak babasının 1989'da ölmesiyle birlikte işlerin değiştiğini bildiriyor. Hamaney ve dönemin cumhurbaşkanı Ekber Haşimi Rafsancani'yle sorunlar yaşayan Ahmed Humeyni, 1995'te henüz 45 yaşındayken hayatını yitirmişti. Kalp krizinin ölüme neden olduğu bildirilmişti.

Independent Türkçe, WSJ, BBC Türkçe