Uluslararası Para Fonu (IMF), Ortadoğu ve Kuzey Afrika ekonomilerinin, artan küresel belirsizlik ve tırmanan jeopolitik gerilimlere rağmen 2025 yılında da ‘olağanüstü bir direnç ve esneklik’ sergilemeye devam ettiğini açıkladı. Ancak bunun yanında risklerin henüz sona ermediğine de dikkati çekti.
IMF geçtiğimiz hafta, bu yıl ve gelecek yıl için bölgeye ilişkin büyüme tahminini yükseltti. Temmuz ayında açıkladığı yüzde 3,2'lik tahminini yüzde 3,3'e çıkarak 2025 yılında yüzde 3,3'lük bir büyüme öngören IMF, 2026 yılında bölgedeki büyümenin yüzde 3,7'ye çıkacağı tahminini açıkladı. Temmuz ayında bu rakamı yüzde 3,4 olarak açıklamıştı.
Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri bu ivmeyi sürdürürken, IMF büyüme tahminini 2025 için yüzde 3,9'a ve 2026 için yüzde 4,3'e yükseltti. Bu güçlü performans, petrol üretimindeki kademeli artışın yanı sıra, yatırım harcamalarındaki artış ve petrol dışı sektörlerdeki dikkate değer büyümeyi yansıtıyor. IMF’nin Suudi Arabistan için öngördüğü büyüme tahmini, geçtiğimiz temmuz ayında açıklanan tahminlere kıyasla önce 0,4 ardından 0,1 puanlık artışla 2025 yılında yüzde 4'e sıçradı. BAE'nin büyüme tahmini de bu yıl yüzde 4,8'e yükselirken, Katar, Kuveyt, Bahreyn ve Umman gibi ülkelerin yüzde 2,6 ila %2,9 civarında bir büyüme kaydetmesi bekleniyor. Bu durum, Körfez ekonomilerinin dayanıklılığını, jeopolitik ve küresel zorluklara rağmen istikrarlı bir büyüme elde etme kabiliyetini teyit ediyor.
IMF, Körfez ülkelerinde petrol dışı gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) büyüme tahminini 2025 yılı için yüzde 3,8'e yükseltti. Mayıs ayında açıklanan yüzde 3,4'lük tahminin, 2026'da yüzde 3,6'ya yükselmesi bekleniyor.
Bölge ve gümrük tarifeleri
IMF Ortadoğu ve Orta Asya Bölge Direktörü Dr. Cihad Azur, IMF'nin ‘Ortadoğu ve Orta Asya Ekonomik Görünümü’ raporunun yayınlanması vesilesiyle Dubai'de düzenlenen basın toplantısında, şunları söyledi:
Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki ekonomik faaliyetler, küresel belirsizliğin devam etmesi ve jeopolitik gerilimin artmasına rağmen, 2025 yılında şimdiye kadar olağanüstü bir direnç gösterdi.”
Dr. Azur, son zamanlarda yaşanan gerilimin ‘sınırlı ve kısa vadeli’ bir etki yaratarak endişelere yol açmasına rağmen, bölgenin ABD'nin gümrük vergilerine uyguladığı artışların ve küresel ticarete getirdiği kısıtlamaların doğrudan etkilerinden büyük ölçüde kaçındığını belirtti.
Dr. Azur, kısa vadede büyümenin gelecek yıl yüzde 3,7'ye doğru hızlanarak önceki tahminleri 0,3 puan aşmasını ve orta vadede genel olarak istikrarlı kalmasını bekliyor.
Yukarı yönlü revizyon, bazı olumlu faktörleri yansıtıyor. Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki petrol ihraç eden ülkelerdeki büyüme artışı, OPEC+ kesintilerinin kaldırılmasının ardından beklentilerin üzerinde gerçekleşen üretim artışına bağlanabilir. Bu ekonomilerdeki büyümenin 2025 yılında yüzde 3'e, 2026 yılında ise yüzde 3,4'e ulaşması bekleniyor. Dr. Azur, ‘petrolün ötesinde başka faktörlerin de olduğunu’ özellikle KİK düzeyinde ekonomik çeşitlendirme çabalarında kaydedilen muazzam ilerlemeyi övdü ve büyümeyi sürdürmek ve istihdam yaratmak için petrol dışı sektörlerin önemini vurguladı.
Petrol ithalatçısı ülkeler için de ivme hız kazanırken büyümenin 2025'te yüzde 3,5'e, 2026'da ise yüzde 4,1'e yükselmesi bekleniyor. Bu büyümenin, düşük petrol fiyatları, yurtdışındaki işçilerden gelen güçlü döviz girdileri, gelen turist sayısındaki artış ve tarım koşullarındaki iyileşmeden kaynaklı olduğu söylenebilir. Dr. Azur, makroekonomik istikrar ve yapısal reformlarda kaydedilen sürekli ilerlemenin, bu ekonomilerin dayanıklılığını artırmaya ve gelecekteki beklentilerini güçlendirmeye yardımcı olduğunu açıkladı. Aynı şekilde mali koşullar da iyileşti, devlet tahvili getiri farkları daraldı ve para birimi değerleri sorunsuz bir şekilde ayarlandı.
Dr. Azur, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da GSYH büyümesinin, güçlü talep, yüksek petrol üretimi ve devam eden reformların etkisiyle bu yıl ve gelecek yıl da artmaya devam edeceğini öngörüyor. Orta vadede, reformlar ve istikrar politikaları yerleşik hale geldikçe büyümenin kademeli olarak artması bekleniyor.
Enflasyon göstergeleri
Enflasyon eğilimleri bölge genelinde farklılık gösterse de çoğu ekonomi ılımlı veya düşüş eğiliminde olan enflasyon oranları ile karşı karşıya. Dr. Azur’a göre bu durum, daha sıkı para politikaları ve gıda ve enerji fiyatlarındaki düşüşün bir sonucu olurken, aynı zamanda devlet tahvili getiri farklarının daralması, sorunsuz para birimi düzeltmeleri ve bazı ülkelerin piyasalara yeniden erişim kazanması da dahil olmak üzere finansal koşullarda iyileşme görüldü.
IMF, KİK ülkelerinde enflasyonun 2025 yılında yüzde 1,7 ile düşük ve istikrarlı kalacağını öngörüyor. Raporda ayrıca, Körfez ülkelerinin cari işlemler fazlasının 2024 yılında GSYİH'nin yüzde 7,1'inden 2030 yılına kadar kademeli olarak yüzde 3,7'ye gerileyeceği belirtildi.
“Büyük riskler”
Dr. Azur, bu tahminlerin olumlu görünümlerine rağmen ‘önemli riskler’ taşıdığını vurguladı. Küresel belirsizliğin ekonomik faaliyeti etkileyebileceği konusunda uyaran Dr. Azur, küresel talebin gerilemesi veya finansal koşulların sıkılaşmasının, büyük finansman ihtiyacı olan ya da devlet borç risklerine yüksek düzeyde maruz kalan bankacılık sistemlerine sahip ülkelere baskı uygulayabileceğini belirtti. Dr. Azur’a göre gelişmiş ekonomilerde süregelen enflasyon da bölgedeki borçlanma maliyetlerini artırabilir.
Jeopolitik gerilimlere değinen Dr. Azur, bu gerilimlerin seviyesinin halen yüksek olduğunu vurguladı. Ateşkes konusunda bazı ilerlemeler kaydedilmesine rağmen, bölgede hala acil insani ihtiyaçlar bulunduğunu belirten Dr. Azur, geçtiğimiz haziran ayında İsrail ile İran arasında patlak veren çatışmanın ticaret üzerinde yalnızca ‘sınırlı ve kısa vadeli’ bir etkisi olduğunu belirtti, ancak istikrarsızlığın yeniden tırmanma riskinin yüksek olduğunu vurguladı.
Dr. Azur, olumlu tarafta ise bölgesel çatışmaların çözülmesinin ve özellikle yönetim, finans sektörünün derinleşmesi ve özel sektörün gelişimi alanlarında yapısal reformların hız kazanmasının orta vadede beklenenden daha güçlü büyüme oranlarına yol açabileceğine inanıyor.
Öncelikler
IMF, kısa vadeli risklerin yönetilmesinde politika önceliklerinin açık olduğu ve aynı zamanda herkes için daha güçlü ve daha kapsayıcı bir büyümenin temellerinin atıldığını vurguladı. Dr. Azur bu bağlamda mevcut büyüme ivmesinin, özellikle sınırlı marjlara sahip ülkelerde, mali ve dışsal tamponları yeniden oluşturmak için ‘değerli bir fırsat’ sunması gerektiğinin altını çizdi.
Ekonomilerin çeşitlendirilmesi, özel sektörün desteklenmesi, yönetimin ve kurumların güçlendirilmesi, ticaret engellerinin azaltılması ve altyapıya yatırım yapılması amacıyla cesur reformların sürdürülmesi çağrısında bulunan Dr. Azur, bu istikrarlı büyümenin, gençlere ve kadınlara daha fazla fırsat sunarak, eğitim ve sağlık hizmetlerini iyileştirerek ve finansmana erişimi genişleterek kapsayıcı olması gerektiğini vurguladı. Dr. Azur, dijital dönüşüm ve yapay zekanın (AI) üretkenliği artırmak için ek fırsatlar sunduğuna işaret etti.
Çatışmadan çıkan ekonomilerle ilgili değerlendirmesinde başarılı bir toparlanma için erken makroekonomik istikrar, dış finansmana erişim (uluslararası destek ve borç hafifletme dahil) ve kurumsal güçlendirmenin kilit faktörler olduğunu vurgulayan Dr. Azur’a göre IMF analizleri, barışın ilk beş yılında makroekonomik oynaklığın azaltılmasının kalıcı toparlanma olasılığını büyük ölçüde artırdığını gösterdi.
Politika yapıcıların şu anda karşı karşıya olduğu temel zorluğun ‘bu direnci kapsamlı ve sürdürülebilir uzun vadeli büyümeye dönüştürmek’ olduğuna dikkati çeken Dr. Azur, 2025 yılının ‘belirsizlik ortamında dayanıklılığın yılı’ olduğunu belirterek sözlerini tamamladı.