İran Devrim Muhafızları’nın Azerbaycan sınırında tatbikat yapması Tahran-Bakü hattında tansiyonu yükseltti

İran Devrim Muhafızları, Kara Kuvvetleri’ne bağlı 31. Aşura Kolordusu unsurlarının daha önce Azerbaycan sınırında düzenlediği tatbikatın fotoğrafını paylaştı.
İran Devrim Muhafızları, Kara Kuvvetleri’ne bağlı 31. Aşura Kolordusu unsurlarının daha önce Azerbaycan sınırında düzenlediği tatbikatın fotoğrafını paylaştı.
TT

İran Devrim Muhafızları’nın Azerbaycan sınırında tatbikat yapması Tahran-Bakü hattında tansiyonu yükseltti

İran Devrim Muhafızları, Kara Kuvvetleri’ne bağlı 31. Aşura Kolordusu unsurlarının daha önce Azerbaycan sınırında düzenlediği tatbikatın fotoğrafını paylaştı.
İran Devrim Muhafızları, Kara Kuvvetleri’ne bağlı 31. Aşura Kolordusu unsurlarının daha önce Azerbaycan sınırında düzenlediği tatbikatın fotoğrafını paylaştı.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in, ülkesinin sınırında askeri tatbikat düzenleyen İran’ı eleştirmesi Tahran-Bakü hattında tansiyonu yükseltti. İran’a ait tırların Karabağ’a yasadışı geçişlerini engellendiklerini belirten Aliyev, bu geçişler için İran’ın vergi ödemesi gerektiğini ifade etti.
Aliyev’in Türkiye’nin resmi haber ajansı Anadolu Ajansı’na (AA) önceki gün yaptığı açıklamalara yanıt veren İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatipzade, “İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kara Kuvvetleri’nin ülkenin kuzeybatısında tatbikat düzenlemesi egemenlik meselesidir ve tüm bölgenin barış ve istikrarı için yapılmaktadır. İran, sınırları yakınında Siyonist yapının (İsrail) varlığına müsamaha göstermeyecek ve güvenliği için gerekli gördüğü önlemleri alacağı” uyarısında bulundu.
Aliyev’in açıklamalarının, iki ülke arasında iyi ve saygıya dayalı ilişkiler mevcutken ve iki taraf arasındaki olağan iletişim kanallarının en üst düzeyde olduğu bir dönemde yapıldığını söyleyen Hatipzade, ülkesinin toprağın her türlü işgaline karşı çıktığını daima dile getirdiğini ve uluslararası tanınırlığı olan devletlerin topraklarının ve sınırlarının egemenliğine saygı duymanın gerekliliğini vurguladığını kaydetti. Hatipzade, İran’ın, iyi komşuluk ilişkilerinin gözetilmesinin tüm komşular tarafından dikkate alınmasını beklediği en önemli konulardan biri olarak gördüğünü ifade etti.
Azerbaycan’ın 30 yıldır Ermenistan’ın kontrolünde bulunan Karabağ bölgesini Türkiye’nin de desteğiyle kurtarmasının birinci yıldönümü münasebetiyle AA’ya röportaj veren Aliyev, İran’ın Azerbaycan sınırlarında tertip ettiği son askeri tatbikatlara değinerek, “Bu çok şaşırtıcı bir olay. Her ülke kendi topraklarında istediği askeri tatbikatı yapabilir. Bu, onun egemen hakkı … Neden şimdi ve neden bizim sınırımızda? … Ermenilerin Cebrayıl, Zengilan ve Fuzuli'de olduğu dönemde neden tatbikat yapılmıyordu? Neden biz bu toprakları kurtardıktan sonra, 30 yıllık esaret ve işgale son verdirdikten sonra bu yapılıyor?” diye konuştu.
İran’ın son tatbikatı, Azerbaycan, Türkiye ve Pakistan’ın ortak düzenlediği ve Azerbaycan’ın ev sahipliği yaptığı tatbikatın ardından geldi. İran’ın Kuzeyinde bulunan üç ülkenin düzenledikleri bu ortak tatbikatla sahip oldukları askeri ağırlıklarını sergiledikleri değerlendiriliyor. İran söz konusu ortak tatbikatın komşu ülkelere ve özellikle de kendisine yönelik olduğu görüşünde.
Aliyev AA’ya yaptığı açıklamada, İran tırlarının geçen yıl sonbaharda Karabağ kurtarılmadan önce de düzenli olarak bölgeye yasadışı şekilde giriş yaptığına işaret etti. Aliyev, “İran tırlarının yasa dışı şekilde Karabağ bölgesine gitmesi ilk kez olmuyor … Azerbaycan’ın, İran’a bu uygulamaya son vermesi yönündeki çağrısından sonra 11 Ağustos-11 Eylül arasında yaklaşık 60 İran tırı yasa dışı şekilde Karabağ'a hareket etti … Azerbaycan arazisinden geçen yolu kontrol etmeye başladık ve sonrasında Karabağ'a giden TIR'ların sayısı sıfıra indi … Azerbaycan topraklarını kullanmak istiyorlarsa vergi ödemeliler” diye konuştu.
Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı, İran’ın Bakü Büyükelçisi Abbas Musevi’yi 11 Ağustos’ta bakanlığa çağırdı ve İran tırlarının Azerbaycan makamlarından izin almadan Karabağ’a girdiği için protesto notası verdi. Bakanlıktan yapılan açıklamada, Büyükelçi’ye, Ermenilerin oturduğu ve Rus güçlerinin geçici olarak kontrol ettiği bölgeye İran tırlarının yasadışı girişine dair kanıtlar sunulduğu belirtildi.
Azerbaycan, 27 Eylül 2020’de başlayan ve 44 gün süren çatışmaların ardından Rusya’nın gözetiminde imzalanan ateşkes uyarınca Nagorno Karabağ bölgesinde kontrolü ele geçirdi. Tahran, İran’da nüfus açısından Farslardan sonra ikinci en büyük etnik grup olan Azeri Türklerin (İran nüfusunun yüzde 16’sını oluşturuyorlar) içindeki ayrılıkçılardan endişe etmesi ve ayrıca Azerbaycan’ın İsrail ile güçlü ilişkilere sahip olması nedeniyle söz konusu çatışmalarda Ermenistan’a destek verdi. Nitekim Azerbaycan, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) çöküşünün akabinde bağımsızlığını kazandıktan sonra İsrail’i tanıyan ilk ülkelerden oldu. İran ise Ermenistan’ı tanıyana dek Azerbaycan’ın bağımsızlığını tanımadı. Azerbaycan, Rusya-İran-Ermenistan bloğu ile mücadele etmek için Batı ile güçlü ilişkiler kurdu. İsrail, Azerbaycan’ın en büyük silah tedarikçisi ve en önemli petrol alıcısı olarak biliniyor. Ermenistan, kendisini İran’a, Güney Kafkasya’da Azerbaycan gücünü kuşatan bir müttefik olarak sunuyor. İsrail İran’ın kuzeyinde gelişmiş bir öncü üssünün olmasını isterken, İran da bu üssü batı sınırlarından kuşatmak için çalışıyor.



İran'da iki halef seçimi krizi: Ilımlılık ve aşırılık oyunu

Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
TT

İran'da iki halef seçimi krizi: Ilımlılık ve aşırılık oyunu

Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)

Refik Huri

Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin helikopter kazasında ölmesi, İran'ı kritik bir dönemde iki halef kriziyle karşı karşıya bıraktı; birincisi zamanından önce gelen cumhurbaşkanının halefi krizi. İkincisi,1979'da İslam Devrimi'nin fitilini ateşleyen İmam Humeyni’den çok daha uzun süre hüküm süren Dini Lider Ali Hamaney'in sağlık durumu sebebiyle zamanı yaklaşan halefini seçme krizi. Hamaney'in halefinin radikal bir din adamı olacağı kesin ve Reisi öne çıkan bir adaydı. Hem Dini Lider hem de Dini Lider’in istediği seçeneğe oy veren Uzmanlar Konseyi çevresinde önemli bir seçenekti. Reisi'nin halefi konusu ise görünürde Reisi, Ahmedinejad ve Hatemi gibi aşırı muhafazakâr veya Rafsancani ve Ruhani gibi reformcu ve ılımlı bir figür olacak din adamı ya da eski Devrim Muhafızları subayı seçeneklerine açık görünüyor.

Sistemin gerçek hesapları arasında hiçbir fark yok. Zira gerçek güç, “ilahi meşruiyete” sahip olan, kayıp ve beklenen “zamanın sahibinin” vekili olan Dini Liderin elinde. Herhangi bir dini rejim gibi, gittikçe daha da aşırılaşma yönünde ilerlemeye mahkûm bir rejimde, Dini Liderin aşırı muhafazakâr olması doğal. Teorik olarak “halk meşruiyetini” temsil eden cumhurbaşkanlığı makamı için muhafazakâr ya da ılımlı adayları seçen de odur. Seçimler, ister iç koşullar isterse dış ilişkilerin görünen yönü olsun, rejimin her aşamadaki ihtiyaçlarına bağlıdır. Dünyada İran’daki “reformcu akımın” başarısı üzerine oynanan bahisler bağlamında yapılan eski ve yeni tartışmalar ise bir nevi kendini kandırmadır. Dini Liderin iradesi olmadan hiçbir reformcu iktidara ulaşamaz. Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi, Hasan Ruhani ve onlardan önce İmam Humeyni'nin ölümünden sonra arkadaşı Ali Hamaney'in Dini Lider konumuna gelmesinde önemli rol oynayan Haşimi Rafsancani'de olduğu gibi, iktidara gelip çizilen kırmızı çizgileri aşmaya çalışan herhangi bir reformcu figür izolasyona mahkumdur.

Hamaney, "bugün ülkenin asıl meselesinin ekonomi ve temel zayıf noktasının da ekonomik mesele" olduğunu düşünüyorsa, Reisi'nin halefi ekonomiye odaklanacak, insanları ekonomik durumdan ve uygulanan sosyal kısıtlamaların sertliğinden kaynaklanan toplumsal memnuniyetsizliklerini azaltmaya ikna edecek ılımlı bir şahsiyet olabilir. Ama bunun aksini düşünenler de var. Bunlara göre Reisi'nin Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan, BAE, Katar ve diğerlerine açılma konusunda yaptıkları, ancak ılımlı bir cumhurbaşkanının aksine sorgulanmadan esneklik gösterebilecek katı görüşlü bir cumhurbaşkanı tarafından yapılabilirdi. Pratik olarak Hamaney'in elinde olan anahtar, adayları eleyen ve Reisi'nin aday gösterilmesi sırasında kazanacağı korkusuyla Ali Laricani’nin yarış dışı bırakılmasında olduğu gibi, seçilen adaya tehdit oluşturanların adaylığını önleyen Anayasa Koruma Konseyi'ne ödünç olarak veriliyor. Konsey, eski cumhurbaşkanı Ruhani’nin bile, uzun süredir üyesi olmasına rağmen Uzmanlar Konseyi'ne aday olmaya uygun olmadığına karar vermişti. Bunun nedeni, İmam Humeyni'nin en başından beri İslam Cumhuriyeti'nin en yüksek önceliklerini belirlemiş olmasıdır ve bunlardan en öne çıkanları iki tanedir. Birincisi, "İslam hükümeti velayet ile imanın ikizidir ve düzeni sağlamak bir görev borcudur." İkincisi ise "devrimi ihraç etmek, çünkü rejim kapalı bir ortamda kalırsa kesinlikle yenilgi ile yüzleşecektir." Arap ülkelerindeki Şii milis gruplara “yatırım” yapılması ve Filistin kartına sahip olunmaya çalışılması da bundandır. Bunun hiçbir bölgesel güçte daha önce görülmemiş pratik uygulaması ise Lübnan'da Hizbullah, Irak’ta Haşdi Şabi, özellikle de Hizbullah Tugayları, Seyyid el-Şuhada Tugayı, Kays el-Hazali hareketi, Suriye'de Afganlardan oluşan Fatimiyyun Tugayı ile Pakistanlılardan oluşan Zeynebiyyun Tugayı gibi silahlı mezhepçi ideolojik grupların kurulması, Yemen’de Ensarullah (Husiler), Gazze’de Hamas ve İslami Cihat’ın desteklenmesidir. İran'ın hiçbir şey yapmadan kazanmasını sağlayan da budur. Vekalet ile kazanıyor, vekalet ile savaşıyor ve vekalet ile anlaşıyor. Brookings Enstitüsü Başkan Yardımcısı ve Dış Politika Programı Direktörü Susan Maloney'nin söylediği gibi, Tahran'ın bölgede bahse girdiği şey bir kaos sistemidir. Maloney İran'ın stratejisini "güçlü düşmanlarına, özellikle de ABD'ye karşı avantaj elde etmenin ekonomik açıdan ucuz bir yolu olarak, asimetrik savaşa yatırım yapmak" olarak tanımlıyor. Sahne çok çelişkili ve Sovyetler Birliği'nde yaşanan ve onun çöküşüne yol açan duruma benziyor; içeride ekonomik zayıflık, dışarıda güçlü nüfuz ve büyük harcamaların yapıldığı askeri güç. Hamaney'in 2003'te İran penceresinden gördüğü kadarıyla bölgedeki sahne şöyleydi; “Washington yeni bir Ortadoğu yaratma konusunda tamamen başarısız oldu. Bölgenin jeopolitik haritasının köklü bir değişim içinde olduğu doğru ama bu ABD'nin değil, direniş cephesinin yararına bir değişim. Evet, Batı Asya'nın jeopolitik haritası değişti ama direnişin lehine olacak şekilde değişti.” Dahili sahneye gelince, zorlu ekonomik durumdan duyulan memnuniyetsizlik nedeniyle halk seçimlere katılma konusunda isteksiz. Kadınlara başörtüsünün dayatılmasına, sosyal davranışlar ve giyim üzerindeki kısıtlamaların sıkılaştırılmasına karşı gösteriler düzenleniyor. Son parlamento seçimlerine seçmenlerin ancak yüzde 41'i katıldı. Başkent Tahran'da bu oran yüzde 19'du.Türk analist Murat Yetkin, "İran rejimi uzun menzilli füzeler üretebiliyor ama Cumhurbaşkanı Reisi'nin uçağının yerini tam olarak belirleyemiyor" derken abartmıyordu. Aslında İran'ın uçağın düşüşüne ilişkin hikayesi hâlâ eksik. Dahası kazanın gerçek nedenleri, teknik neden veya sisten mi kaynaklandığı, yoksa sabotaj sonucu mu olduğu gibi sorular cevapsız kalacak kadar boşluklarla dolu. Resim net değil; cumhurbaşkanının uçağı düşerken kendisine eşlik eden iki uçak Tebriz'e dönüş yolculuğuna nasıl devam edebildi? Reisi'nin dini lider konumuna gelmesini engellemek için biri bir komplo mu kurdu? Cenaze törenlerinde Şiiliğin abartılı tezahürleri, soruları gülünç hale getirmeye yönelik bir çaba mıydı?

Totaliter rejimlerde gerçeği bilmek zordur. Ancak içeride baskı ve disipline, bölgede ise kaosa bel bağlayan İslami rejim, din adamları ve Devrim Muhafızları arasında karma bir rejim haline geldi. Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor.