İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘Elektronik kura, hacı seçiminde adaleti sağladı’

İİT Genel Sekreteri Şarku’l Avsat’a, Suudi Arabistan’ın hacıların ibadetlerin gerçekleştirmesi konusunda kolaylık sağlamak için farklı kültürlere sahip olduklarını dikkate aldığını söyledi.

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha. (Şarku’l Avsat)
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha. (Şarku’l Avsat)
TT

İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘Elektronik kura, hacı seçiminde adaleti sağladı’

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha. (Şarku’l Avsat)
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha. (Şarku’l Avsat)

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha, Hac sezonunun her yıl başarılı olmasının, Suudi Arabistan’ın Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi’ye gelen hacılara ve ziyaretçilere hizmet etmedeki rolünden şüphe duyan herkese net bir cevap olduğunu söyledi.
Hüseyin İbrahim Taha, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada Suudi Arabistan’ın geliştirdiği akıllı sistemler paketinin, Hac ibadetini yerine getirmek isteyenlerin ülkelerine ayrılan kontenjanına göre seçilmesinde adaleti sağlayan elektronik kuraya katılmak üzere gerekli vizeleri alabilmeleri için doğrudan kayıt yaptırmalarına olanak sağladığını vurguladı. Ayrıca elektronik takip sisteminin, kutsal alanların içinde ve dışında hacılar için şeffaflık ve kontrol sağlığını belirti. Hüseyin İbrahim Taha, Suudi hükümetinin hacılarla ile ilgilenmek, onları desteklemek ve ibadetlerini tam olarak yerine getirebilmelerini sağlamak için çalıştığını kaydetti.
Taha, ABD ile yaptığı görüşmelerle ilgili olarak; bu diyalogun iki yıl önce belirlendiğini ve gündeminde birçok konu olduğunu bildirdi. Bu konular arasında, Filistin ve Afganistan meseleleri, İslamofobi sorunları, İİT üyesi olmayan ülkelerdeki Müslüman toplulukların ve azınlıkların durumu, aşırılık ve terörle mücadele, sağlık ve iklim değişikliğinin yer aldığını söyledi. Taha, bu diyalogun, heyetin İİT tutumlarını yansıtmasına ve ortak endişe konularındaki kararlarını vurgulamasına izin verdiğini vurguladı.

Hacılara verilen hizmetler
Taha, hacılara ve Umre yapanlara hizmet verilmesinin İİT’nin merkez ülkesi olan Suudi Arabistan’ın iftihar ettiği en önemli başarılardan biri olduğunu söyledi. Hacıların ihtiyaçlarının karşılanmasının yanı sıra koordinasyonu sağlayan prosedürleri uygulayarak onlara kolaylık sağlanması için her türlü çabayı gösterildiğini belirtti. Hac ibadetlerini yerine getirmek isteyenlerin, ülkelerine ayrılan kontenjanına göre seçiminde adaleti sağlayan elektronik kuraya katılmak için gerekli vizeleri alabilmeleri doğrultusunda doğrudan kayıt yaptırmalarına olanak tanıyan bir elektronik portal başta olmak üzere bir akıllı sistem paketinin bulunduğunu kaydetti. Kutsal alanlar içerisinde ve dışarısında, hacılar için elektronik takip sistemi olduğunu ve bunun Hac ve Umre Bakanlığı’nın gözetimi altında tüm tarafların sorumluluklarını yerine getirme taahhüdünün kapsamını ve uygulanmasını takip etmek için şeffaflık ve takip imkanı sunduğunu belirtti.
Söz konusu akıllı sistemlerde hacıların hakları gözetiliyor. Ayrıca sistem Suudi Arabistan tarafından kapsamlı sağlık hizmeti sunulmasını ve Kovid-19 pandemisinin durumu ile uyumlu sağlık önlemlerinin alınmasını da sağlıyor.

Suudi Arabistan’ın rolü
Taha, kurulduğu günden bu yana ülke liderliğinin her zaman hacılarla ilgilendiğini, onları desteklediğini ve ibadetlerini tam olarak yerine getirmelerini sağladığını, ayrıca iki kutsal yerin inşası ve geliştirilmesi, Allah’ın evi ve Resulü’nün Mescidi’nin misafirlerini sükûnet ve selamet içerisinde ağırlamak için her türlü imkana sahip olduğunu belirtti. Taha, Hac ve Umre ibadetlerine gösterilen ilginin, Kral Selman bin Abdülaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın, Krallığın dünyadaki onurlu imajını yansıtan bir şekilde, Hac ibadetlerine gösterdikleri özen ve dikkat çerçevesinde geldiğini söyledi.
Taha, Krallığın Vizyon 2030 kapsamının, Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi ve ziyaretçilerine hizmet verme, büyük kalkınma projelerini ve hacılara verilen hizmetlerin seviyesini artırma planlarını içerdiğini de sözlerine ekledi. Kutsal mekanlardaki bu gelişmiş hizmetlerin kalitesinin, hacıların Krallıktan, hükümetten ve halktan gördüğü ilginin boyutunu somutlaştırdığını bildirdi.

Hacın başarısı
Taha, Hac ve Umre ibadetlerini organize etmede benimsenen politikalar ile Suudi Arabistan’ın, hacıların ibadetlerini engelsiz bir şekilde gerçekleştirmelerinin amaçlandığını, bu bağlamda kültür ve dil çeşitliliğini içeren kapsamlı bir yaklaşımın dikkate alındığını belirtti. Örneğin Suudi yetkililer, hacılar Suudi topraklarına ulaştıkları andan itibaren tüm dillerde ibadetleri içeren kitaplar basıp dağıtmak için çalışıyor. Kral Selman adına Kur’an-ı Kerim ve tercümeleri hediye ediliyor. Ayrıca bazı rehber kitaplar da veriliyor. Bunları yanı sıra Hac ve Umre Bakanlığı’nın tüm kitaplarının yazılı ve sesli versiyonlarını içeren, İslam’ı, Kur’an-ı Kerim’i ve Hz. Muhammed’in sünnetlerini 50 farklı dilde tanıtan İslami elektronik kütüphane de oluşturuldu.
Taha Mescid-i Haram’da mekan, zaman ve kültürel açısından rehberlik için dil sayısını 25’ten fazla dile çıkardıklarını belirtti. Bunun ‘Dünyalara hidayetin yayılması’ sloganı altında geldiğini ayrıca ve Arafat Hutbesi’nin işaret diliyle ve Çince, İngilizce, Fransızca, Urduca, Farsça, Malayca, Türkçe, Rusça, Hausaca, Bengalce olmak üzere 10 ana dildeki tercümesinin, dünyanın her yerinden Müslümanlara, cep telefonlarında ve diğer platformlarda bir uygulama ile sunulduğunu belirtti. Bu çalışmanın, Allah’ın kutsal evine gelen ziyaretçilerin kültürel ve bilişsel çeşitliliği doğrultusunda gerçekleştirildiğini vurguladı.

Hacılara hizmet ve iki kutsal mekanın bakımı 
Taha, Suudi Arabistan’ın tüm ilgili kurumlarıyla birlikte Hac sezonun başarı ile tamamlanması için net bir eylem planı doğrultusunda tüm hızıyla çalıştığını ve hacılara hizmet etmek için gerekli özeni gösterdiğini vurguladı. Bu bağlamda ilk olarak, kutsal mekanlara ulaşımlarının kolaylaştırıldığını, ardından çeşitli ibadetlerini gerçekleştirmelerini kolaylaştırmak için çok çalışıldığını belirtti. Ayrıca Krallığın, hacılara her yıl gelişen bir şekilde en iyi hizmetleri sunarak bunu kanıtladığını vurguladı.
İTT Genel Sektreteri Suudi Arabistan’daki yetkili makamların, kutsal mekanlarda hacıların güvenliğini ve emniyetini korumak için tüm önlemleri aldığını, Kovid-19 pandemisinin başlangıcından bu yana karşılaştığı birçok zorluğun üstesinden gelmesi ile bu açıkça görüldüğünü belirtti. Taha, Krallığın bu büyük başarı konusunda bir örnek haline gelinceye kadar başarısını, uygulanabilirliğini ve hatta farklılığını kanıtlayan birçok önleyici tedbir uyguladığını söyledi.
Bir önceki Hac sezonunda hacılar arasında herhangi bir Kovid-19 enfeksiyonu veya diğer hastalık vakalarının tespit edilmemesini sağlayan bu önlemler, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından da övgü aldı.
Taha bu başarının, Krallığın Müslümanları birleştirmek, saflarını sıkılaştırmak, kendilerini hizmete adamak, hacılara kolaylık sunmak ve onların rahatını sağlamak için sunduğu hizmetlerin en büyük kanıtı olduğunu belirtti. Söz konusu çabaların ancak değer bilmez kişiler tarafından reddedilebileceğini, Hac sezonunun her yıl kaydettiği başarının Krallığın kutsal mekanların ziyaretçilerine hizmet etmedeki öncü rolünü sorgulayan herkese açık bir mesaj olduğunu söyledi.

Hac ve İslamofobi
Taha, bu günlerde her milletten, dilden, ırktan ve renkten Müslümanın, inançlarını ve birliklerini, kardeşliklerini, hoşgörülerini ve sevgilerini somutlaştıran büyük topluluklar halinde Hac ibadeti için akın ettiğine dikkat çekti. İİT Genel Sekreteri, hacıların sükunet, barış, güvenlik, merhamet ve saygı ortamı içerisinde, Yüce Allah’ın “Hac’da cinsel ilişki, günaha sapmak, kavga etmek yoktur” ayetinde buyurduğu üzere tartışmadan, dedikodudan ve fitneden kaçınarak ibadetlerini gerçekleştirdiklerini belirtti.
Taha bunların bir Müslümanın sahip olması gereken ahlak ve görgü kurallarına dikkat çektiğini, ayrıca İslam ve Müslümanlar hakkındaki yanlış anlamaları çürüten, İslam’ı ve Müslümanları terörizmle suçlayan İslamofobiyi engelleyen ve İslam’ın her türlü aşırılığı ve terörizmi kınadığı gerçeğini ortaya koyan doğru bir görüntü olduğunu belirtti.

İİT ve Filistin
Genel Sekreter İİT’nin Filistin halkına ekonomik ve insani desteğin verilmesinin yanı sıra uluslararası sahnede meşru hakları için siyasi destek verilmesinin önemini ve gerekliliğini anladığını vurguladı. İİT’nin bu bağlamda, Filistin halkının sebatının güçlendirilmesine yönelik üye devletlerin ortak sorumluluğunu güçlendirmek, halkın İsrail’in vergi fonlarının korsanlık yapması ve toprak ve doğal kaynaklara yasa dışı el koymaya dayalı işgal politikaları ile son zamanlarda şiddetlenen acılarını hafifletmek için çalıştığını söyledi.
Filistin halkı için ekonomik güçlendirme programını genişletmek aynı zamanda İİT 46’ıncı Dışişleri Bakanları Konseyi tarafından yayınlanan karara istinaden Filistinli mültecileri desteklemek için kurulan Kalkınma Bağış Fonu’nu hayata geçirmek amacıyla İİT’nin bağlı kuruluşları, özellikle de İslam Kalkınma Bankası ile koordinasyon ve iş birliğini sürdürdüğünü sözlerine ekledi. İİT Genel Sekreterliği ayrıca üye ülkeleri, Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı’nın (UNRWA) bütçesine katkılarını arttırmaları için teşvik etmeye devam ediyor.
Genel Sekreterlik, Filistin’deki siyasi gelişmeleri ve sahadaki gelişmeleri takip etmek ve bu konuda üye devletlere periyodik raporlar sunmak için çalışıyor. İİT, İsrail’in ihlallerine karşı koymak ve bunları ifşa etmek, kuruluşun uluslararası forumlarda ortak siyasi hareketlerini ve çabalarını koordine etmek ve birleştirmek için Filistin Devleti’ndeki resmi makamlarla temaslarını ve istişarelerini sürdürüyor.

ABD görüşmeleri
İİT Genel Sekreteri, İİT Genel Sekreterliği ile ABD arasındaki stratejik diyalog kapsamında, mayıs ayında ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile bir görüşme gerçekleştirdiğini söyledi. Bu görüşmenin, iki taraf arasında yıllardır var olan diyalog düzeyini stratejik bir düzeye çıkarmak amacıyla planlandığını kaydetti.
Taha’nın aktardığına göre İİT açısından bu adım, uluslararası ortaklarla diyalog ve iş birliği doğrultusunda atıldı. İİT bu bağlamda, Birleşmiş Milletler ve uluslararası kuruluşlara üye olmayan diğer ülkelerle, anlayışın güçlendirilmesine, uluslararası barış ve güvenliğin temellerinin sağlamlaştırılmasına, İİT’nin statüsünün yükseltilmesine ve amaçlarına hizmet edilmesine katkıda bulunmak üzere görüşmeler gerekleştiriyor.
Diyalog, son iki yılda iki taraf arasında hazırlığın yapılmasının ardından başlatıldı. Diyalogun gündeminde Filistin ve Afganistan meseleleri ile sınırlı olmamak üzere siyasi meseleler, İslamofobi ile ilgili sorunlar, İİT üyesi olmayan ülkelerdeki Müslüman toplulukların ve azınlıkların durumu, aşırılık ve terörle mücadele ve insani, sosyal ve kültürel konuların yanı sıra sağlık ve iklim değişikliği konuları var.
Söz konusu stratejik diyalog, Genel Sekreterlik heyetinin İİT’nin pozisyonlarını yansıtması ve ortak çıkar konularındaki kararlılığını vurgulaması için bir fırsat vermiş oldu. Diyalog, ABD tarafının, İİT’nin uluslararası arenadaki önemli rolünü takdir ederek, kuruluş ile diyalog ve iş birliğini güçlendirmeye yönelik ilgilisini artırmasını sağladı. İİT’nin söz konusu rolü, sadece ABD için değil, birçok aktif ülke ve uluslararası kuruluş için önemli bir ortak olma konumunu güçlendirmek ve İslam dünyasının sorunlarını gidermek için bundan faydalanmasını gerektiriyor.



Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Başkanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Sınır komşumuz olan Türkiye'yi kışkırtmak gibi bir niyetimiz yok

Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)
Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)
TT

Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Başkanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Sınır komşumuz olan Türkiye'yi kışkırtmak gibi bir niyetimiz yok

Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)
Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)

Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Başkanı Süleyman Oso, konseyin, sınır komşusu Türkiye ile karşı karşıya gelmek istemediğini söyledi. Türkiye'nin uzun bir sınırı paylaşan komşu bir ülke olduğunu ifade eden Oso, Türkiye'nin Suriye'deki Kürt halkının mahremiyetine saygı göstereceğini umduğunu belirtti.

Oso, Türkiye-Suriye yakınlaşması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Esed arasında yakın zamanda bir görüşme yapılacağına dair çıkan söylentilerle ilgili özellikle de ENKS içinde Kürtlerin endişeli olup olmadığına ilişkin soruları yanıtladı.

Oso Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, ENKS’nin Suriye muhalefetinin bir parçası olduğunu dile getirdi. Oso kapsamlı çözümün, Suriye'deki azınlıklar ve milliyetler meselesine adil bir çözüm bulmayı da içeren uluslararası kararlarda yattığını vurguladı.

ENKS’nin Suriye devrimine katıldığından bu yana Suriye'nin ulusal çıkarlarını temel aldığına dikkat çeken Oso, “Ulusal haklarımız için endişe duyuyoruz. Bu rejim, varlıklarının anayasal olarak tanınmasını ve ulusal haklarının güvence altına alınmasını isteyen Kürt halkının taleplerini karşılamıyor. Kürt halkının ulusal haklarını halen inkâr ediyor” ifadelerini kullandı.

Oso ayrıca, Suriye'deki Kürt bölgesiyle ilgili olarak rejim ve Türkiye arasında anlaşmalar yapılacağına olan inancını dile getirdi.

sdcfvgbr
Halep'in kuzeyindeki el-Bab kentinde askeri karargah önünde gerçekleşen halk protestolarından (arşiv)

Oso, Türkiye'deki mültecilerin Türk nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde yaşanan ihlallere ve gösterilere maruz kalmasıyla ilgili olarak şunları söyledi: “Rejim aygıtlarının baskı ve zulmü nedeniyle evlerini terk eden Suriyeli mültecilere yönelik Türkiye, Lübnan ve Irak'taki nefret söylemini endişeyle takip ediyoruz. Türk muhalefeti tarafından Suriyeli mültecilere karşı uygulanan bu söylemi şiddetle kınıyoruz.”

Oso, ‘bunun devam etmesine izin vermenin Türk devletinin çıkarına olmadığını ve mültecileri korumak için acil yasal çözümler getirilmesini beklediklerini’ vurguladı.

Özerk yönetim seçimleri

Oso, özerk yönetim belediye seçimlerine katılmayı reddetmeleri hususunda ise “Bu seçimleri boykot ettiğimizi resmî açıklamalarla duyurduk” dedi.

asdf
Ed-Derbasiye kasabası sakinleri Suriye'nin kuzeydoğusundaki yerel seçimler için yapılan ön seçimlerde oylarını kullandı. (Şarku’l Avsat)

Oso sözlerini şöyle sürdürdü: “Üzerinde mutabık kaldığımız maddelerden biri de yerel seçimlerin düzenlenmesiydi. O dönemde, seçim maddesi de dahil olmak üzere siyasi anlaşmanın yüzde 70'inden fazlasını tamamlamıştık. Bu maddede iktidar ortaklığı, ortak bir yönetim kurulması, ENKS'nin geçiş döneminde 11 ay boyunca bölge yönetiminde gerçek bir ortak olması, uygun koşulların yaratılması, vatandaşlar arasında güvenli bir atmosfer oluşturulması, yönetimin bölgedeki tüm siyasi bileşenleri temsil ettiği konusunda onlara güven verilmesi ve bölge sakinlerinin sandığa gidip özgürce oylarını kullanmaları için güvenlerinin arttırılması konusunda anlaşmıştık. Ancak, bu müzakereler, karşı tarafın uzlaşmazlığı nedeniyle kısa sürede sekteye uğradı ve çöktü.”

sdvfr
Suriye seçimlerinde Şam'daki adayların kampanya afişleri (AFP)

ENKS’nin son seçimlere katılmayı reddetmesinin nedenine ilişkin olarak Oso, “Suriye'de seçimlerin yapılması için 2254 sayılı uluslararası kararla belirlenen koşullar mevcut değildi. Baskı ve otoriter yönetimin varlığında da hiçbir zaman bu güvenli koşullar olmayacak. İster özerk yönetim belediye seçimleriyle ilgili olsun, ister Suriye Halk Meclisi seçimleriyle ilgili olsun hepsinin sonuçları iktidar partileri lehine belirleniyor” açıklamasında bulundu.

Oso, yönetim seçimlerinin başka askeri işgallere yol açacağından korktuğunu ifade etti. Yönetim seçimlerine devam ederse kuzeyde yeni bir Türk askeri operasyonu konusunda ciddi endişeler olduğunu vurgulayan Oso, Türkiye'nin daha önce Afrin'i almakla tehdit ettiğini ve tehdidini gerçekleştirdiğini, ayrıca Rasulayn ve Tel Abyad'ı almakla tehdit ettiğini ve tehdidini gerçekleştirdiğini belirtti.

ENKS Başkanlığı’nın ABD Suriye Özel Temsilcisi ile yaptığı görüşmeye de değinen Oso, “ABD Temsilcisi, ABD yönetimi adına müzakerelerin yeniden canlandırılması için bir girişimde bulundu ve bu müzakerelerin başarıya ulaşması konusunda ciddi olduklarını söyledi. Biz de kendisine karşı tarafın, yani PYD’nin ihlalleri nedeniyle müzakerelerin durduğunu, zira daha önce SDG Komutanı Mazlum Abdi ve ABD'nin eski Suriye Özel Temsilcisi Yardımcısı David Brownstein'ın taahhütlerini içeren bir garanti belgesi imzalandığını söyledik. Garanti belgesi kapsamında müzakerelere geri dönmeye hazır olduğumuzu ifade ettik” şeklinde konuştu.

ENKS Başkanı, Kürt hareketinin iki tarafı arasındaki çıkmazda bir ilerleme sağlanmasının zor olduğunu düşünüyor. “Bugüne kadar bu çıkmazda bir ilerleme kaydedilemedi. Buradaki durumu daha da karmaşık hale getiren şey, bu ayın başlarında kaçırılan 12 üyesinin serbest bırakılması talebiyle ENKS’nin düzenlediği barışçıl toplantı sırasında ENKS destekçilerine ve üyelerine yapılan saldırı oldu” diyen Oso, söz konusu saldırının ABD'nin Kürt-Kürt müzakerelerini yeniden canlandırma çabalarını baltalamaya yönelik bir mesaj olduğunu açıkladı.

Suveyda ayaklanması

Başka bir bağlamda Oso, Suveyda’da yaşananlar hakkında şunları söyledi: “Suriye'deki Kürt halkının kıymetli vilayeti olan ve Dürzi kardeşlerimizi de içeren Suveyda’daki protestoların başlamasından bu yana ENKS, özgürlük, demokrasi ve tüm Suriyeliler yararına federal bir Suriye için yapılan bu barışçıl protestoların yanında yer aldı.”

dvfbr
Suriye seçimlerinde Şam'daki adayların kampanya afişleri (AFP)

Uluslararası topluma Suriye krizinin çözümüne yönelik kararların uygulanmasını hızlandırma çağrısında bulunan Oso, “Tüm Suriyelilerin ekonomik durumunun çok kötü olması ve mutlak çoğunluğun yoksulluk tehdidi altında yaşaması nedeniyle Suriye halkı bir bütün olarak açlığa, yoksulluğa ve yokluğa daha fazla tahammül edemez. Sığındıkları ülkelerde yerlerinden edilen Suriyeli mültecilerin ve ülke içinde yerinden edilenlerin trajedilerini unutmamalıyız” ifadelerini kullandı.

Oso, ENKS’nin Suriye muhalefetiyle kurduğu ittifakın Suriyelilerin kurtuluşu için bir seçenek olduğunu vurguladı. “Koalisyonun ve müzakere organının bir parçasıyız. Uluslararası sponsorluk altında oluşturulan anayasa komitesinin de bir parçasıyız. Kaderimiz bir bütün olarak Suriye halkıyla bağlantılı. Muhalefet saflarına katıldığımızda Suriye halkının yanında durmayı seçtik” şeklinde konuşan Oso, koalisyonda ve Suriyeli muhalif güçlerle birlikte temsil edilmelerinin her konuda aynı fikirde oldukları anlamına gelmediğini belirtti. Özellikle de Afrin, Rasulayn ve Tel Abyad kentlerinde yaşanan ihlaller ve buralardaki hizipçi kaos hakkında kesinlikle farklı noktalarda olduklarını beyan eden Oso sözlerini şöyle noktaladı:

“Afrin, Rasulayn ve Tel Abyad şehirlerinden Haseke ve Kamışlı kamplarına yerleştirilen tüm yerinden edilmiş insanlar, geçici koalisyon hükümetine bağlı gruplar tarafından yönetilen evlerine dönmeyi dört gözle bekliyor. Umarım koalisyon bu konudaki karar ve politikalarını yeniden gözden geçirir ve yerinden edilen herkesin evlerine ve mülklerine dönmesi için çalışır. ENKS bu konuyu ilgili tüm taraflarla birlikte ele almak için çalışıyor.”