Bir haftadır akıllardaki soru: ABD'nin 10 yıllık tahvillerine ne oldu da Dolar/TL 7,50 üzerine çıktı?

Fotoğraf (AFP)
Fotoğraf (AFP)
TT

Bir haftadır akıllardaki soru: ABD'nin 10 yıllık tahvillerine ne oldu da Dolar/TL 7,50 üzerine çıktı?

Fotoğraf (AFP)
Fotoğraf (AFP)

Önce ekonomi yönetimindeki değişim, daha sonra Merkez Bankası'nın kasım ve aralık aylarında politika faizini yüzde 10,25'ten yüzde 17'ye kadar çekmesiyle Türk Lirası, dolar karşısında yüzde 11 değer kazandı. 
6 Kasım'da 8 lira 51 kuruşla tarihi rekorunu kıran Dolar/TL kuru, geçen sürede 6,96'ya kadar geriledi. Ancak daha sonra tekrar 7 lira 53 kuruş seviyesine kadar yükseldi. 
Bu yükselişteki nedenlerden biri de okyanusun öte tarafındaki gelişmelerdi. 
Amerikan Merkez Bankası (Fed) Başkanı Jerome Powell'ın Wall Street Journal İstihdam Zirvesi'nde yaptığı açıklamalar, piyasalar tarafından fazla "güvercin", yani düşük faiz rotasını izlemeyi tercih eden gevşek para politikası yanlısı, bulundu. 
Hatta Powell'ın "Derin şekilde yerleşmiş düşük enflasyon beklentisinin değişmesi pek mümkün gözükmüyor" açıklaması, "enflasyon riskleri konusunda oldukça rahat" yorumlarına neden oldu. 

10 yıllık ABD tahviline giriş... 
Türkiye'de dolar kurunun yeniden 7,50 üzerine çıkmasıyla ilgili olarak Powell'ın yanı sıra bir başka kavram da telaffuz edilir oldu: ABD 10 yıllık tahvil faizleri. 
2021 başından bu yana koronavirüs aşısı ile ilgili olumlu haberler, ekonominin toparlanacağı beklentilerini de güçlendirmeye devam ediyor. Bu durum, kendini hisse senedi piyasasında da tahvil piyasasında da gösteriyor. 
Yıllardır faiz oranları ultra düşük seviyelerde olan, yani yatırımcısına çok az kazandıran, 10 yıllık ABD tahvillerinin faiz oranları, sene başından bu yana devam eden olumlu havayla yüzde 1,6'ya kadar yükseldi. Yatırımcının gelişen ülke varlıklarından çıkmasıyla da bu alanda sert satışlar görüldü.
Tahviller, bir devletin finansman ihtiyacını karşılamak için çıkardığı "değerli kağıtlar". 
Söz konusu devlet, bu tahvilleri piyasaya sürüyor ve karşılığında belli bir miktar kasasına giriyor. Ancak bu para bir nevi borç. Zira, tahvillerin vadesi dolduğunda faizi ile birlikte yatırımcılara geri ödeme yapılıyor. 
Ancak tahvil yatırımcısının bir düşmanı var: Enflasyonun artacağı beklentisi. 
Zira enflasyon artarsa, vadesi dolduktan sonra yapılacak tahvil ödemelerinin getireceği kazanç da erimiş olacak. Bir ürünün 10 yıl önceki ve 10 yıl sonraki fiyatları arasında fark oluşacak. 
Bu nedenle enflasyon beklentisi artınca, tahviller daha az talep ediliyor, fiyatları düşüyor, faiz getirisini yukarı çekiyor. 
Faiz getirisi, ekonominin güçleneceği yolundaki beklentilerle de yükselebiliyor. Associated Press'ten Stan Choe ve Alex Veiga'nın açıklamasıyla ekonomi sağlıklı olduğunda, yatırımcıların hazine tahvillerine daha az ihtiyacı oluyor. 
ABD merkezli varlık yönetimi şirketi BMO Wealth Management'ın Baş Yatırım Stratejisti Yung-Yu Ma, AP'ye yaptığı açıklamada asıl endişenin 10 yıllık tahvil faizlerinin yüzde 1,5 üzerine çıkmış olmasından kaynaklanmadığını, bunun birkaç hafta içerisinde bu seviyeye gelmiş olmasından kaynaklandığını söyledi. 
2021'de faizlerin yüzde 2 üzerine çıkabileceğini söyleyen Ma, "eski normal" olan yüzde 4 ya da 5'lere kadar çıkmasının olası olmadığını aktardı. 
ABD 10 yıllık tahvil faizleri iki yıl önce yüzde 2,60, 20 yıl önce ise yüzde 5 seviyelerindeydi. 

Enflasyon ile ilgili korkutan ve tahvil faizlerini yükselten ne? 
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Arzova, enflasyon beklentisinin neden yükseldiğini ve tahvil faizlerinin nasıl etkilendiğini Independent Türkçe'ye anlattı. Arzova'ya göre iki neden var. 
Bunlardan ilki ABD'de aşılamanın oldukça iyi gitmesi ve hastaneye sevk edilen koronavirüs hastası sayısının gerilemesi. 
Bunun yanı sıra diğer bir gelişmiş ülke İngiltere'nin de aşılama geriden gelerek Avrupa Birliği ortalamasının üstüne çıkması, beklenenden önce pandemiden çıkılacağı ihtimalini güçlendiriyor. 
Arzova'ya göre bu bir yandan iyi bir gelişme. Ancak diğer yandan ortada neredeyse bir yıldır ertelenen bir talep, yapılmayan harcamalar var. 
"Özellikle pandeminin ikinci döneminde tasarrufa gitmiş hane halkı geliri çok hızlı bir şekilde harcamalara dönüşebilir" diyen Arzova, harcamalardaki ani artışın, ABD'yi talep enflasyonuna taşıyabileceğini söylüyor. Piyasaların endişeli olduğu konu ise tam olarak bu. 
Enflasyonun Fed'in öngördüğü yüzde 2'lik ortalamanın üzerine bile çıkabileceğinden endişe eden piyasa yapıcılar, Fed'in bu endişeyi çok ciddiye almadığını düşünüyor. 
Arzova "Özetle FED'in enflasyona ilişkin rahatlığından rahatsızlar" değerlendirmesini yapıyor. 
Prof. Dr. Burak Arzova'nın açıkladığı diğer bir gerekçe ise Fed'in tahvil alım programını kesip kesmeyeceği ile ilgili: 
Eğer beklendiğinden önce ekonomilerde bir düzelme ve hızlı geri dönüş olursa, Fed'i devam ettiği ve ABD ekonomisinde belirgin bir iyileşme gelene kadar devam edeceğini açıkladığı tahvil alım programının kesilmesinden büyük endişe duyuyor piyasalar.
Enflasyon endişesi ve tahvil alım programının öngörülenden daha erken bitebileceğine yönelik korkular, uzun dönemli tahvillere olan talebi azaltıyor. 
Aslında bu hareketin başlangıcı, ABD hazinesinin 7 yıllık tahvillere ilişkin ihalesine beklenenden daha düşük talep gelmesi ile başladı. Bana göre ise bunun öncülü, Fed'in şubat ayı toplantısına yönelik tutanakların açıklanmasıydı. 

Tahvil faizlerinin yükselmesi küresel piyasalar için neden bu kadar önemli?
Burak Arzova'nın açıklamasıyla faizlerin yükselmesi özellikle ucuz borçlanmaya veda anlamına geliyor. Piyasaya düşük faizle sürülen bol likiditenin artık daha yüksek maliyete sahip olacağı anlamını taşıyor. Öte yandan kademeli olarak tahvil alım programının azaltılması öngörüsü, likidite bolluğunun azalması ihtimalini de beraberinde taşıyor. 

Türkiye ABD'deki bu gelişmelerden nasıl etkileniyor?
Gelişmekte olan ülkeler için ise bu durumun karşılığı: En büyük girdileri olan "sermayenin" maliyetinin artması. 
Arzova, "Sermaye piyasalarının oluşan yeni kademelere göre yeni seviyeler belirlenmesi anlamına da geliyor. Özellikle gelişen ülkeler açısından kıt olan sermaye girişlerinin azalması ve ABD dolarının kendi ülkesine geri çağrılması olarak da görülüyor. Bu nedenle gelişen ülke paraları, ABD doları karşısında değer kaybediyor. TL'de bundan nasibini alıyor tabii" değerlendirmesini yapıyor. 
Türkiye'nin de bir gelişen ekonomi olarak bu süreçten olumsuz etkilendiğini söyleyen Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi, tek sorunun bu olmadığına vurgu yapıyor: 
"Petrol başta olmak üzere emtia fiyatlarındaki artış, Türkiye'nin yüksek cari açık riskini artırıyor. 
Turizmin nasıl gelişeceğinin bilinmemesi ve TCMB negatif rezervi konusu, yüksek cari açık ihtimali ile beraber değerlendirilince Türkiye'nin önemli bir riski olarak ortada duruyor. 
Öte yandan içerideki siyasi tartışmalar, harcamaları artıracak "Çılgın Proje" ihtimali, Türkiye'nin diğer ülkelere göre kırılganlığını daha da artırıyor. 
Enflasyonun hızla gelmesi ihtimali ve tahvil faizlerindeki kalıcı yükseliş ihtimali, bizim gibi ülkeler açısından zaten başlı başına bir risk iken, Türkiye'nin yüksek enflasyonla mücadelesinin devam ediyor olması, bu konuyu bizim açımızdan daha da önemli hâle getiriyor. 
Bir de bunların üzerine Türkiye ABD ilişkilerinin nasıl seyredeceği konusundaki belirsizlik işimizi daha da zor hale getiriyor."

ABD'nin tahvili, Türkiye'nin borsasını nasıl etkiliyor? 
Ekonomist Atilla Yeşilada ise YouTube kanalından yaptığı açıklamada ABD tahvil faizlerindeki artışın Türkiye'yi nasıl etkilediğini birkaç başlıkta anlattı. Bunlardan ilki ABD'nin tahvil piyasası ve borsa arasındaki ilişki: 
"Eskiden yatırım, teknik analize dayalı yapılırken tahvil faizleri ile borsa endeksi arasında ters yönlü bir korelasyon olurdu. Çünkü bunlar birbirine alternatiftir. Örneğin tahvil yüzde 5 faiz veriyorsa, ben portföyümün yüzde 30'unu hisse senedinde tutarım. Ama tahviller yüzde 10 faiz veriyorsa, hisse senedimin bir kısmını satar daha yüksek getiri veren tahvillere geçerim. 
Bunlar olmadı çünkü çok değişik bir dünyada yaşıyoruz. Yatırımcılar sonsuz para akımına güvenerek borsalara koşuyorlar. 
Tahvil faizlerinin yükselmesi, borsa yatırımcısının inkar edemeyeceği bir noktaya gelecek. Eğer o noktaya gelirsek, borsa endekslerinde de gerileme olacak." 
Lider endeks S&P 500'ün düşmesi durumunda, bu düşüşün nedeni Türkiye ile hiç bağlantılı olmasa bile, BIST 100'un buna direnmesinin çok zor olduğunu söyleyen Yeşilada şöyle devam etti: 
"Bir gün direnir, iki gün direnir… Belki pozitif bir gelişme olmuştur bir iki hafta S&P 500'den ayrışır. Ancak 3 ay, 6 ay, 9 ay veya bir yıllık süreçte S&P 500 ve BIST paralel gider." 
Yeşilada'ya göre ABD tahvil faizlerinin yükselişi, domino etkisi ile S&P 500'den gelişmekte olan piyasalara, oradan da BIST'e negatif olarak yansıyabilir. 

Türkiye'nin borcu nasıl etkileniyor?
Atilla Yeşilada'ya göre asıl önemli olan nokta Türkiye'nin dış borçlar yaşayan bir ülke olması. 
"Özel sektörün dış borcu 156 milyar dolar. Bu, bankalara değil dışarıya olan borç ve bir yıl içinde ödememiz gerekecek. Yani tabii ki ödememiz gerekmeyecek. Yeniden borçlanılacak" diyen ünlü ekonomist, vadesi gelen bir kredi için yeniden borçlanıldığında faizin de yeniden belirlendiğini söylüyor ve şöyle bir örnekle açıklıyor: 
"Örneğin Hazine ve Maliye Bakanlığı, bir eurobond ihracı yapacak. Bunun vadesi 10 yıl. 
Eurobond faizini ihraç yapacağı vadedeki Amerikan tahvil faizi ve kendine özgü risk unsurları, yani risk primi belirler. 
Dolayısıyla Türkiye'nin risk primi sabit kalsa da ABD tahvil faizi yükseldiğinde Türkiye de daha yüksek faiz ödemek zorunda kalıyor. Bu hem Hazine, hem bankalar, hem finans dışı özel sektör için geçerli."

Türkiye hakkındaki risk algısı nasıl etkileniyor?
Öte yandan, ABD tahvil faizleri yükseldiğinde, Türkiye'nin riski aynı kalsa da yatırımcı, risk primini yükseltiyor. 
Atilla Yeşilada, bunun nedenini, "ABD tahvil faizleri yükseldiğinde genelde dolar da yükseliyor. Hem dolar hem faizler yükseldiğinde, Türk Lirası ile gelir elde edip dolar cinsinden faiz ve anapara ödemesi yapacak olan bir şirketin temerrüde düşme riski artıyor" diyerek açıklıyor. 

ABD'nin "yüzde 2 enflasyon" endişesi nedir? 
Konuşmasında enflasyondan çok pandeminin yarattığı işsizliğe vurgu yapan Powell, aşı gelişmeleri ve ABD hükümetinin mâli destekleriyle istihdam yaratılmasının hızlanacağını ancak maksiumum istihdama bu yıl ulaşılamayacağını söyledi. 
"Maksimum istihdam ve ortalama yüzde 2 oranında enflasyon hedeflerinden uzaktayız" diyen Fed Başkanı, "Arz darboğazı nedeniyle oluşacak fiyat yükselişlerinin geçici olacağı" görüşündeyim ifadelerini kullandı ve Fed'in faiz artışı baskısı hissetmek yerine bu durumu gözlemlediği mesajını verdi. 
Ekonomiyi soğutmak için faiz artışına gitmeyeceklerini yineleyen Powell, "Faiz artışı rehberliğimiz son derece açık ve oraya ulaşmak biraz zaman alacak. Para politikasında sıkılaşmaya gitmeden önce ele alınması gereken birçok konu var" dedi.

Düşük enflasyon neden ABD için endişe verici? 
Yüksek enflasyon Türkiye'nin en büyük sorunu iken ABD'nin neden düşük enflasyondan endişelendiğini ise şöyle açıklayalım: 
ABD'de son olarak 10 Şubat'ta açıklanan yıllık enflasyon oranı yüzde 1,4. 
2015'i yüzde 0,11 enflasyonla kapatan ABD'de 2016, 2017, 2018 ve 2019 enflasyonları sırasıyla yüzde 1,26, 2,13, 2,44 ve 1,81 oldu. 
Küresel krizin başladığı 2008'i yüzde 3,83 enflasyon oranıyla tamamlayan ABD için bu oran, ertesi yıl tarihinde ilk kez sıfırın altına geriledi. (- %0,35) 
Yüksek enflasyon kadar düşük enflasyon da istenen bir senaryo değil. Çünkü bu denli düşük enflasyon, ekonomide yaprak kıpırdamadığı anlamına geliyor. 
2008 krizi gibi bir krizde ABD Merkez Bankası, ekonomiyi canlandırmak adına para basıp, karşılığında hazine tahvili ya da banka ve şirketlerden borçlanma senedi alıyor. 2008 sonundan 2010'a kadar Fed'in satın aldığı varlıkların toplam değeri yaklaşık 2,1 trilyon dolardı. 
Bu paranın kredi kanallarıyla insanlara ulaşması gerek ki onlar da daha çok tüketim yapabilsin. Ancak işsizliğin, dolayısıyla gelir kaybının yüksek olduğu durumlarda tüketim istenilen seviyede artmıyor. Kapasite kullanım oranı düşük olunca şirketler mal ve hizmetlerine zam yapmıyor, kârları artmıyor. Dolayısıyla enflasyon düşük seviyede kalıyor. 

Fed'in faiz oranları küresel kriz dönemindeki seviyeye döndü
Son toplantısını ocak sonunda yapan Federal Açık Piyasa Komitesi, politika faizini yüzde 0-0,25 aralığında sabit tutmuş ve uzun vadeli hedeflerin uzağında olunduğu ve hedeflere ulaşılıncaya kadar destekleyici politika duruşunun devam edeceği vurgusu yapılmıştı. 
ABD Merkez Bankası, 2008 yılının sonunda, işgücü piyasasındaki ve tüketimdeki bozulmaların ardından ekonomiyi canlandırmak için faizleri, 50 yılın ardından ilk kez yüzde 1'in altına, yüzde 0-0,25 aralığına çekmişti. 
Küresel krizden sonraki ilk faiz artırımı ise 2015'in aralık ayında gelmişti. Enflasyonun yüzde 2 üzerine çıktığı 2017'de ise borçlanma faizinin üst sınırı yüzde 1'e ulaştı. 
Aralık 2015- Aralık 2018 tarihleri arasında toplam dokuz kez faiz artırımı oldu. 2018 yılının son toplantısında faiz oranı, yüzde 2,25-2,50 bandına yükseltti.
Küresel krizin 10'uncu yılında Merkez Bankası Başkanlığı'na gelen Jerome Powell, Ekim 2018'de yaptığı açıklamada Fed'in 2008 finansal krizinden sonra uyguladığı olağanüstü politikalara artık ihtiyaç kalmadığını söylemiş, "Gerçekten aşırı derecede düşük ve destekleyici faiz oranlarına ekonomi çok zayıfken ihtiyacımız vardı. Onlara artık ihtiyacımız yok ve uygun değiller" demişti.
Piyasacı tavrıyla ve düşük faiz destekçiliğiyle bilinen eski Başkan Donald Trump ise faiz artırım politikaları ile ilgili "Fed hata yapıyor. Aklını kaçırmış olmalı" açıklamasını yapmıştı. 
Tarihler Ekim 2019'u gösterdiğinde ABD Merkez Bankası, 1995'ten bu yana ilk kez üst üste üç toplantıda faiz indirimine gitmiş ve politika faiz aralığını 1,50-1,75 arasına çekmişti. Fed'in karar metninde istihdamın güçlü olduğu, ekonominin ılımlı büyüdüğü ancak yatırımların ve ihracatın zayıf olduğu ifade edilmişti. 
Fed, 2019'u bu faiz koridorunda tamamladı. Jerome Powell, yıl sonunda yaptığı açıklamada "Faiz artışlarını bir yıl sonra konuşabiliriz. Ama 2021 ile ilgili kimsenin bugünden bir öngörüsü yok. Bunu zaman içinde göreceğiz" demişti. 

ABD ekonomisi yüzde 3,5 daraldı, faizler dört yıl daha sıfıra yakın seviyede 
Powell'ın ve dahi hiç kimsenin hesaba katamadığı bir parametre vardı: 100 yılda bir gerçekleşen küresel salgın. 
2020'yi "son 50 yılın en düşük işsizlik oranı" gururlanması ile karşılayan ABD, bu açıklamalardan birkaç ay sonra koronavirüs pandemisinin merkez üssü oldu. 
Şirketlerin kapanmasıyla nisanda yüzde 14,8'i aşan işsizlik, Şubat 2021 itibarıyla yüzde 6,20 seviyesinde. Fırsatlar ülkesi, 2008'i bile yüzde 7,3 işsizlikle kapatmıştı. 
Mevcut durumda yaklaşık 4 milyon 300 bin Amerikalı eyaletlerin verdiği işsizlik yardımını alıyor.
Fed, ABD büyüme beklentisini 2021'de yüzde 4,2 olarak açıklayan Fed, işsizlik oranı tahminini de yüzde 5 olarak açıkladı. ABD Ticaret Bakanlığı, ocakta yaptığı açıklamada ekonominin 2020'de yüzde 3,5 daraldığını duyurdu. 
2020'ye yüzde 1,50-1,75 aralığındaki faiz oranlarıyla başlayan Fed, koronavirüsün ekonomik etkilerini göstermeye başlamasıyla mart ayında bu oranı 0-0,25 aralığına kadar çekti ve yılın sonuna kadar değişikliğe gidilmedi. 
Amerikan Merkez Bankası'nın faizleri, en az 2023'e kadar sıfıra yakın oranlarda sabit tutması bekleniyor. 

Independent Türkçe



Milyarderlerin "Filistin eylemlerine müdahale" baskısı ifşa oldu

Filistin destekçisi eylemciler, gösterilerde Columbia Üniversitesi'ndeki Hamilton Hall binasını işgal etmişti (Reuters)
Filistin destekçisi eylemciler, gösterilerde Columbia Üniversitesi'ndeki Hamilton Hall binasını işgal etmişti (Reuters)
TT

Milyarderlerin "Filistin eylemlerine müdahale" baskısı ifşa oldu

Filistin destekçisi eylemciler, gösterilerde Columbia Üniversitesi'ndeki Hamilton Hall binasını işgal etmişti (Reuters)
Filistin destekçisi eylemciler, gösterilerde Columbia Üniversitesi'ndeki Hamilton Hall binasını işgal etmişti (Reuters)

İş insanlarının Columbia Üniversitesi'ndeki Filistin eylemlerine polis müdahalesi için New York Belediye Başkanı Eric Adams'a baskı yaptığı ortaya çıktı.

Amerikan gazetesi Washington Post (WP), gıda şirketi Kind'in kurucusu Daniel Lubetzky, risk fonu Third Point'in kurucusu Daniel Loeb, Warner Music Group'un sahibi Len Blavatnik ve gayrimenkul yatırımcısı Joseph Sitt'in, Adams'la 26 Nisan'da Zoom'dan görüştüğünü yazdı.

Görüşmenin, New York Polis Teşkilatı'ndan (NYPD) ekiplerin Columbia Üniversitesi'ne girdiği 18 Nisan'dan yaklaşık bir hafta sonra yapıldığına dikkat çekildi. 

Polis, üniversitenin talebi üzerine eylemcilere müdahale etmiş, en az 100 kişiyi gözaltına almıştı. Adams da polis müdahalesini savunarak, eylemlerin "dış etkilerin güdümünde" örgütlendiğini ve radikalleşmenin önüne geçilmesi gerektiğini iddia etmişti.

Haberde, Zoom görüşmesine katılan iş insanlarından Lubetzky'nin, 2025'te yapılacak belediye başkanlığı seçimlerinde Adams'ın yürüteceği kampanyaya maddi destek sağlanması çağrısı yaptığı belirtildi.

Gazete, Blavatnik'in nisanda 2 bin 100 dolar bağış yaptığını yazdı. WP, diğer bağışçıların kimliklerinin tespit edilemediğini aktardı.

Zoom görüşmesinde ayrıca Columbia Rektörü Minouche Shafik'le iletişime geçilmesi ve kampüse polisin girmesine müsaade etmesinin sağlanması istendi.

Ayrıca iş insanlarının Adams'tan, protestoların bastırılması ve eylemcilerin sorgulanması için NYPD'nin özel dedektiflerle çalışmasına izin vermesini istediği öne sürüldü. Haberde, Adams'ın bu seçeneğe sıcak yanaştığı savunuldu. 

Adams'ın yardımcısı Fabien Levy, WP'ye açıklamasında iddialara doğrudan yanıt vermezken, polisin kampüse üniversite yönetiminden gelen talep üzerine iki kez girdiğini söyledi. 

NYPD ekipleri, 30 Nisan'da tekrar Columbia kampüsüne girmiş, birçok akademisyen ve öğrenciyi gözaltına almıştı. Gazete, Shafik'in talebi üzerine polislerin halen kampüste olduğunu aktardı. 

İkinci polis müdahalesinin ardından yaptığı açıklamada Adams, "Barışçıl protestolar Yahudi düşmanı gösterilere döndüğü için harekete geçtik" demişti.

Milyarderlerin WhatsApp grubu

WP, Zoom görüşmesine katılan kişilerin yanı sıra aralarında Starbucks'ın eski CEO'su Howard Schultz, Dell CEO'su Michael Dell ve eski ABD Başkanı Donald Trump'ın damadı Jared Kushner'ın kardeşi Joshua Kushner'ın yer aldığı isimlerin bir WhatsApp grubu kurduğunu aktardı.  

Kimliğinin paylaşılmamasını isteyen kaynaklar, "İsrail'de mevcut durum" adlı sohbet grubunun Gazze savaşının başladığı 7 Ekim'den kısa süre sonra kurulduğunu söyledi. 

WhatsApp'taki yazışmaların, Amerikalı gayrimenkul yatırımcısı Barry Sternlicht'in bir çalışanı tarafından başlatıldığı, iş insanının gruba doğrudan üye olmadığı ifade edildi. 

Gazete, çalışanın 12 Ekim'de gruba attığı mesajla misyonu şu şekilde belirlediğini aktardı:  

İsrail savaşı cephede kazanmak için mücadele ederken, sohbet grubunun üyeleri Hamas karşıtı bir bilgilendirme kampanyasını finanse ederek, ABD kamuoyunu kendi tarafına çekip savaşın kazanılmasına destek sağlayacak.

Amerikan haber sitesi Semafor, kasımdaki haberinde Sternlicht'in 50 milyon dolarlık bir Hamas karşıtı medya kampanyası başlattığını öne sürmüştü. WP, kampanyaya WhatsApp grubundaki bazı kişilerin de katıldığını iddia etti.

WP, ayrıca gruptaki bazı isimlerin, İsrail Savaş Kabinesi Üyesi Benny Gantz, eski İsrail Başbakanı Naftali Bennet ve İsrail'in ABD Büyükelçisi Michael Herzog'la görüştüğünü aktardı.  

Eski Starbucks CEO'su Schultz'un, 16 Ekim'de gruba attığı mesajda Bennet'in özellikle görüşmeden memnun kaldığını yazdığı belirtildi.

Haberde, sohbet grubunun mayıs başında kapatıldığı aktarıldı.

Independent Türkçe, Washington Post, Semafor


Ünlü milyarderin biriktirdiği gizli hisse sonunda açığa çıktı

Warren Buffett 2018'de Omaha'da düzenlenen bir etkinlikte konuşuyor. Buffett'in gizemli hissesinin 1882'den beri hizmet veren sigorta acentesi Chubb olduğu ortaya çıktı (AP)
Warren Buffett 2018'de Omaha'da düzenlenen bir etkinlikte konuşuyor. Buffett'in gizemli hissesinin 1882'den beri hizmet veren sigorta acentesi Chubb olduğu ortaya çıktı (AP)
TT

Ünlü milyarderin biriktirdiği gizli hisse sonunda açığa çıktı

Warren Buffett 2018'de Omaha'da düzenlenen bir etkinlikte konuşuyor. Buffett'in gizemli hissesinin 1882'den beri hizmet veren sigorta acentesi Chubb olduğu ortaya çıktı (AP)
Warren Buffett 2018'de Omaha'da düzenlenen bir etkinlikte konuşuyor. Buffett'in gizemli hissesinin 1882'den beri hizmet veren sigorta acentesi Chubb olduğu ortaya çıktı (AP)

Warren Buffett'in gizli hisse seçimi nihayet ortaya çıktı: Sigorta şirketi Chubb.

Buffett'in holdingi Berkshire Hathaway, Zürih merkezli sigorta şirketinden toplamda 6,7 milyar dolara tekabül eden yaklaşık 26 milyon hisse satın aldığını yeni bir düzenleyici başvuruda bildirdi.

Donald Trump ve Titanik'le çalışmış olan Chubb'ın hisseleri bu haberin ardından yüzde 8'den fazla artış gösterdi. Perşembe günü akşam 8'e doğru Chubb'ın hisse fiyatı 264 dolar seviyesindeydi.

Berkshire'a bir ya da daha fazla holdingin yatırımlarını gizli tutmak için iki çeyrek boyunca gizlilik yetkisi verilmişti ve bu yatırımlar holdingin mayıs başlarında Omaha'da yapılan yıllık toplantısında gündeme getirilmedi. 

Berkshire Hathaway, genellikle yatırımları için gizlilik talep etmiyor. Holding en son 2020'de Chevron ve Verizon'a yatırım yaptığında benzer bir talepte bulunmuştu.

CNBC'ye göre Chubb hisseleri, mart sonu itibarıyla Berkshire Hathaway'in en büyük 9. yatırımı oldu.

Chubb 1882'den bu yana faaliyet gösteriyor. Hatta batan Titanik'teki kargo ve yolcu bagajlarının bir kısmını şirketlerinden biri sigortalamıştı. Bugün ise 54 ülkede hizmet veriyor.

 110 yıl önce bugün, Titanik bir buzdağına çarptı. Üç saatten kısa bir süre sonra da battı. Şirketlerimiz geminin ödeme sigortasına katılmış (hasar kayıtlarından biri burada gösteriliyor) ayrıca bazı kargo ve yolcu bagajlarını da sigortalamıştı.

Martta sigorta şirketi, E. Jean Carroll tarafından açılan hakaret davasında Trump'ın yaklaşık 92 milyon dolarlık temyiz kefaletini üstlenmeyi kabul etmesiyle manşetlere çıkmıştı.

Berkshire sigorta sektörüne yabancı değil. Birkaç konut ve hayat sigortası şirketiyle birlikte Geico, General Re reasüransta hisseleri bulunuyor. Holding, 2022'de Alleghany'yi 11,6 milyar dolara satın almıştı. 

Chubb'da hisse satın alma hamlesi, Berkshire'ın finans sektörüne yaptığı son yatırımlarla aynı doğrultuda. Berkshire son birkaç ay içinde Ally Financial, American Express ve Bank of America'ya yatırım yapmıştı.

Ayrıca şubatta 10 milyon Apple hissesini satmak da dahil tüketici ürünleri alanından da yatırımlarını çekmişti. Bu satışa rağmen Apple hâlâ Berkshire'ın en büyük yatırımı olmaya devam ediyor. Ayrıca 2023'ün 4. çeyreğinde 80 milyon HP hissesi satarak teknoloji devindeki varlıklarını yüzde 78 oranında azaltmıştı. 

Independent Türkçe


El-Falih: Suudi Arabistan ve İngiltere dünyada 20'den fazla ekonomiye liderlik ediyor

Suudi Arabistan Yatırım Bakanı Mühendis Halid el-Falih (Şarku’l Avsat)
Suudi Arabistan Yatırım Bakanı Mühendis Halid el-Falih (Şarku’l Avsat)
TT

El-Falih: Suudi Arabistan ve İngiltere dünyada 20'den fazla ekonomiye liderlik ediyor

Suudi Arabistan Yatırım Bakanı Mühendis Halid el-Falih (Şarku’l Avsat)
Suudi Arabistan Yatırım Bakanı Mühendis Halid el-Falih (Şarku’l Avsat)

Suudi Arabistan Yatırım Bakanı Mühendis Halid el-Falih, ülkesinin ve İngiltere’nin dünyada 20'den fazla ekonomiye liderlik ettiğini belirtti. El-Falih, Vizyon 2030’un ekonomik çeşitlendirme ve yeniliğe giden yolu yönlendirdiğini, yatırımları 3,3 trilyon riyalin (880 milyar dolar) üzerinde artırmayı hedeflediğini ve yerel pazarı dünyanın en büyük 10 pazarından biri haline getirmeye çalıştığını söyledi.

El-Falih, bugün (Salı) Riyad'da düzenlenen Great Futures Initiative Konferansı’ndaki bir oturumda, bu etkinliğin düzenlenmesinin harika bir başlangıç olduğunu belirtti. El-Falih, “Bu etkinlik, İngiliz katılımcılara Suudi Arabistan'daki yatırım olanaklarını keşfetme fırsatı sunuyor” dedi.

Suudi Arabistan Yatırım Bakanı, artık pek çok şirketin gelecek vaat eden yatırımlar için Suudi Arabistan'ı bir kuluçka merkezi olarak seçtiğini ve bu yatırımların yüzde 52'sinin Birleşik Krallık'tan geldiğini belirtti.

El-Falih, bu konferansın tek bir etkinlik olmadığını, yıl boyunca sürecek bir kampanya olduğunu ve iş toplantıları, ticaret misyonları, seminerler ve çalıştaylar düzenleneceğini açıkladı.

Hazırlanan planın 17 sektörü kapsayan 60 girişimi içerdiğini belirten el-Falih, “Bazı kilometre taşları belirledik. Vizyon 2030 ulusumuzu çeşitliliğe ve yeniliğe yönlendiriyor. Suudi Arabistan’daki tüm sektörlerde büyük bir potansiyel var. Yani fırsat çok büyük” ifadelerini kullandı.

İngiltere’nin dünyanın en büyük ikinci hizmet ihracatçısı olduğuna dikkat çeken el-Falih, “Sağlık, eğitim, kültür, spor, eğlence ve finansal sigorta dahil olmak üzere bu hizmetlere bakıyoruz. Bu hizmet sektöründe büyük bir potansiyel olduğuna inanıyorum” şeklinde konuştu.

‘Tüm sektörlerde çeşitli girişimler olduğunu’ ifade eden el-Falih, “Odak noktamız kültür, spor, dijital ve finansal hizmetler ve ticaret” dedi.

İngiltere Yatırım Bakanı

Aynı oturumda konuşan İngiltere Yatırım Bakanı Dominic Johnson, İngiliz şirketlerinin yüzde 70'inin etkinliğe katıldığını açıkladı. Johnson, Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman bin Abdulaziz tarafından yönetilen Vizyon 2030’daki büyük ve dinamik gelişmeye işaret etti.

Johnson, Suudi Arabistan ekonomisinin 2017'den bugüne muazzam bir büyüme oranı yakalayarak yüzde 68 oranında büyüdüğünü ve 2030'a kadar olan bir sonraki aşamada daha fazla büyüme beklediğini belirtti.

Johnson, “İngiltere’nin Vizyon 2030'un her iki ülkeye de fayda sağlayacak şekilde hayata geçirilmesinde büyük bir rol oynayabileceğine inanıyorum. Bu da bizi gelecek nesiller için bu ilişkiyi derinleştirecek doğru yola sokacaktır” ifadelerini kullandı.

Johnson sözlerini şöyle sürdürdü: “Suudi Arabistan’da gerçekleşen spor ve kültür etkinliklerinin hacmine baktığımda nefesim kesiliyor. Suudi Arabistan'da düzenlenen Formula 1’den tutun e-sporlara ve Formula E ye kadar hepsi heyecan verici.”

Ülkesinin mali ve hukuki hizmetler alanında büyük bir deneyime sahip olduğunu belirten Johnson, şu anda iş birliği yapılabilecek üç alana odaklanma tavsiyesinde bulundu. Bunlardan ilkinin, teknoloji ve yapay zekâ olduğunu söyleyen Johnson, İngiltere’nin bu alanda öncü bir rol oynadığını açıkladı. Johnson ayrıca, Suudi Arabistan’ın da yapay zekâ teknolojisinde de geniş bir deneyime sahip olduğunu dile getirdi.

İkinci olarak eğitim sektörüne değinen Johnson, Suudi Arabistan'da 10 İngiliz okulu olması gerektiğini söyledi. Johnson, “İngiliz eğitim sistemi her zaman güçlü olmuştur” dedi.

Johnson, üçüncü alanın sağlık hizmetleri olduğunu belirterek, aşı üreticisi AstraZeneca aracılığıyla İngiliz biyoteknoloji ve biyobiliminin gücünü vurguladı.


Enerji depolamada "tavuk yağı" dönemi başladı

Tavuklardan elde edilen yağ, elektrotlara dönüştürüldü (Unsplash)
Tavuklardan elde edilen yağ, elektrotlara dönüştürüldü (Unsplash)
TT

Enerji depolamada "tavuk yağı" dönemi başladı

Tavuklardan elde edilen yağ, elektrotlara dönüştürüldü (Unsplash)
Tavuklardan elde edilen yağ, elektrotlara dönüştürüldü (Unsplash)

Bilim insanları tavuk yağından enerji depolama yöntemi geliştirdi. 

Yenilenebilir enerji kullanımına yönelik çalışma ve talepler artarken, üretilen fazladan enerjiyi depolayacak cihazlara da gittikçe daha fazla ihtiyaç duyuluyor. 

Grafen gibi iletkenliği yüksek ve bolca bulunan karbon bazlı malzemeler son yıllarda bu çabalarda önemli bir yer ediniyor. Fakat bu malzemeyi üretmenin pahalılığı ve yol açtığı sera gazları nedeniyle bilim dünyası farklı yollar arıyor.

Daha hesaplı ve basit bir yöntemle karbon bazlı bir depolama aracı üretmeye çalışan araştırmacılar tavuk yağından faydalandı. ACS Applied Materials & Interfaces adlı hakemli dergide yayımlanan makalede bildirildiği üzere bu yağı, büyük miktarlarda enerji depolayan süperkapasitörlerde kullanılacak elektrotlara dönüştüren bir yöntem geliştirildi. 

Ekip, tavuktan çıkardıkları yağı pürmüz kullanarak eritti. Daha sonra bu yağ, gaz lambalarına benzer şekilde bir fitil yakma yöntemiyle yakıldı. Ardından bilim insanları, alevin üzerine asılı duran şişenin dibindeki isi topladı. 

Karbon bazlı nanoparçacıklar içerdiği tespit edilen bu is, yeni yöntemdeki elektrotların temelini oluşturuyor. 

Parçacıklar, asimetrik bir süperkapasitörde test edildiğinde yüksek kapasite ve dayanıklılığa sahip olduklarını gösterdi. Karbon bazlı parçacıkları tiyoüre çözeltisine batıran araştırmacılar, bekledikleri gibi elektrotların daha iyi performans sergilediğini kaydetti. 

Araştırmacılar yöntemin kolay olmasının, ticari amaçlı depolama araçları açısından bir avantaj sunacağını düşünüyor. Tavuk yağı gibi gıda atıklarından yararlanılarak daha temiz enerji depolama yöntemlerinin önü açılabilir. 

Independent Türkçe, TechXplore, Tech Explorist, ACS Applied Materials & Interfaces


Türkiye'nin güneş enerjisi atılımı Avrupa basınında: "Hedef ABD pazarı"

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Türkiye'nin güneş enerjisi atılımı Avrupa basınında: "Hedef ABD pazarı"

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Güneş enerjisi endüstrisiyle ilgili gelişmeleri takip eden Almanya merkezli Pv magazine dergisi, Türkiye'nin bu sektördeki faaliyetlerini mercek altına aldı.

Yazıda, Türkiye'de yılın ilk iki ayında yıllık 1,1 gigawatlık yeni üretim kapasitesi oluşturulduğuna dikkat çekilerek "Türkiye'de güneş enerjisi için çok önemli bir dönem" ifadelerine yer verildi. 

Dergi, Avrupa'nın en büyük güneş enerjisi santralinin, Konya'nın Karapınar ilçesindeki Kalyon Karapınar Güneş Enerjisi Santrali olduğunu da hatırlattı. Santralde halihazırda 2 gigavatlık enerji üretildiği fakat modül ve panel sayısının artırılmasıyla bunun 10 yıl içinde yıllık 10 gigavata çıkabileceği belirtildi.

Yazıda, İstanbul'da 4-6 Nisan'da düzenlenen SolarEx fuarına, güneş enerjisi modülleri üreten 80 ila 90 Türk firmasının katıldığına işaret edildi. 

Haberde, Türkiye'nin özellikle Çinli güneş paneli üreticileriyle ithalatta dampingi önlemek için sıkı adımlar attığı belirtildi. 

İhracatçı firmanın malını dış piyasada, iç piyasada sattığından daha düşük fiyatla satmasına damping adı veriliyor.  

Ticaret Bakanlığı, 1 Nisan 2017'de uygulamaya koyduğu anti-damping politikasını sürdürüyor. Buna göre Çin merkezli 16 güneş paneli üreticisinin Türkiye’ye yaptığı ihracata metrekare başına 20 dolar, diğer üreticilerin ihracatlarınaysa 25 dolar anti-damping vergisi uygulanıyor. 

Yazıda, Türkiye Yeşil Fonu'yla yerli güneş enerjisi paneli üreticilerine finansman sağlanacağına da dikkat çekildi. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, yeşil enerjiye yatırımın artırılması amacıyla, Dünya Bankası'yla 155 milyon dolarlık kredi için anlaşıldığını geçen yıl kasımda duyurmuştu. 

Pv magazine, Türk firmaların özellikle ABD pazarına girmek istediğine de işaret etti. Kalyon Holding'ten bir sözcü, dergiye şunları söyledi: 

Türkiye pazarının kapasitesinin, genişlememize paralel şekilde artacağına inanıyoruz. Önümüzdeki 10 yıl içinde Türk yatırımcıların yeterli finansal kapasiteye sahip olacağını düşünüyoruz. Ana pazarımızı ABD'de kurmayı planlıyoruz.

Diğer yandan Ankara merkezli Elin Enerji firmasının, ABD'nin Teksas eyaletindeki bir tesiste güneş enerjisi modülü üretimine nisanda başladığına dikkat çekildi. 

Ayrıca Kayseri merkezli Energate Solar şirketinin de ABD'de geçen yıl ekimden beri panel üretimi yaptığı aktarıldı.

Independent Türkçe


Avrupa faiz indiriminde Amerika'nın önünde

Avrupa Merkez Bankası Forumunda Bailey, Lagarde, Powell ve Ueda (bankanın resmi web sitesi)
Avrupa Merkez Bankası Forumunda Bailey, Lagarde, Powell ve Ueda (bankanın resmi web sitesi)
TT

Avrupa faiz indiriminde Amerika'nın önünde

Avrupa Merkez Bankası Forumunda Bailey, Lagarde, Powell ve Ueda (bankanın resmi web sitesi)
Avrupa Merkez Bankası Forumunda Bailey, Lagarde, Powell ve Ueda (bankanın resmi web sitesi)

ABD Merkez Bankası'nın faiz indirimine ne zaman başlayacağı ve enflasyondaki yeniden yükseliş nedeniyle 2024'te indirim yapıp yapmayacağı konusundaki beklentiler büyük ölçüde değişiyor. Görünüşe göre Avrupa ABD para politikasından ayrışmanın eşiğinde, tetiği çekme ve indirimi başlatma konusunda ABD'den önce davranacak.

Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve muhtemelen diğer merkez bankalarının da Haziran ayında bu yönde bir adım atacağı beklentisi nedeniyle bu ihtimal oldukça yüksek görünüyor. İsveç Merkez Bankası birkaç gün önce cesur bir hamleyle faiz oranlarını düşürerek piyasaları şaşırttı ve küresel para politikasında yeni bir aşamaya işaret etti. Avrupa'da beklenen indirim önümüzdeki ay gerçekleşirse, tek para biriminin (Euro) yaratılmasından bu yana ilk kez Frankfurt faiz oranlarını düşürme konusunda Washington'un önüne geçmiş olacak.


Çöken kripto borsası FTX'in müşterileri paralarını geri alacak

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Çöken kripto borsası FTX'in müşterileri paralarını geri alacak

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Çökmüş kripto borsası FTX, şirketin iki yıl önce batmasının ardından, müşterilerin kaybettiği tüm fonları geri alacaklarını açıkladı.

CEO John Ray III'ün varlıkların satışından 14,5 milyar ila 16,3 milyar dolar para toplanacak bir iflas planı açıklamasının ardından alacaklılara 11,2 milyar dolar ödenecek.

Bazı FTX kullanıcıları için faizi de içerecek geri ödemeler, Bitcoin'in borsanın çöküşü sırasındaki değeriyle uyumlu olacak. Kripto para biriminin fiyatı o zamandan bu yana üç kattan fazla değer kazandı, yani alacaklılar Bitcoin'in daha yüksek fiyatlarından faydalanamayacak ancak çoğu yüzde 9'luk faiz oranından yararlanacak.

Ray III, "Devlet dışı alacaklılar için iflas talep tutarlarının yüzde 100'ü artı faizin iadesini öngören bir 11. bölüm planı önerecek konumda olmaktan memnuniyet duyuyoruz" dedi.

gthnhtyn

Delaware Bölgesi'ndeki ABD İflas Mahkemesi'ne sunulan plana göre, 50 bin dolar veya daha az talepte bulunan müşteriler ve alacaklılar, taleplerinin yaklaşık yüzde 118'ini alacak. Bu da müşterilerin yaklaşık yüzde 98'ini kapsıyor.

FTX, çoğunlukla Alameda veya FTX Ventures işletmelerinin elindeki özel yatırımlardan veya dava taleplerinden oluşan bir varlık toplamından gelir elde ederek fonları geri kazanabildiğini açıkladı.

Bir zamanlar dünyanın en büyük üçüncü kripto para borsası olan FTX, mevduat sahiplerinin bir bankadan hep birlikte para çekmeye çalışmasının kripto eşdeğerini yaşadıktan sonra Kasım 2022'de iflas koruma başvurusunda bulunmuştu.

Şirket, Enron'un çöküşünden sonra ortaya çıkan karmaşayı temizlemek zorunda kalmasıyla tanınan, uzun süredir iflas davalarına bakan bir avukatı yeni CEO'su olarak atamıştı.

 

Ray hazırladığı açıklamada, "Devlet dışı alacaklılar için iflas talep tutarlarının yüzde 100'ü artı faizin iadesini öngören bir 11. bölüm planı önerecek konumda olmaktan memnuniyet duyuyoruz" dedi.

Duruşma, 25 Haziran'da iflas mahkemesinde gerçekleşecek.

Eski CEO ve kurucu Sam Bankman-Fried, kripto borsasının çöküşünü izlemedeki rolü nedeniyle martta 25 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.

Bir zamanlar "Kripto Kralı" diye bilinen Bankman-Fried, daha önce sektörün önde gelen isimlerinden biri olmuş, Kongre'de boy göstermiş ve NFL yıldızı Tom Brady ve komedyen Larry David gibi ünlülerin desteğini almıştı.

Yargıç Lewis Kaplan, hüküm verdiği sırada 32 yaşındaki ismin "işlediği korkunç suçlar için tek bir pişmanlık sözcüğü bile sarf etmediğini" söylemişti.

Ajanslardan da yararlanılmıştır

Independent Türkçe


"AstraZeneca aşısını "ticari nedenlerle" geri çekiyor"

"AstraZeneca, aşısının trombositopeni sendromuna neden olmuş olabileceğini söyledi.
"AstraZeneca, aşısının trombositopeni sendromuna neden olmuş olabileceğini söyledi.
TT

"AstraZeneca aşısını "ticari nedenlerle" geri çekiyor"

"AstraZeneca, aşısının trombositopeni sendromuna neden olmuş olabileceğini söyledi.
"AstraZeneca, aşısının trombositopeni sendromuna neden olmuş olabileceğini söyledi.

İngiliz ilaç üreticisi AstraZeneca dün (Çarşamba) salgının patlak vermesi sırasında üretilen ilk aşılardan biri olan Kovid-19 aşısı Vaxifria'nın "ticari nedenlerle" ve güncellenmiş doz fazlalığı nedeniyle geri çekildiğini duyurdu.

Bu gelişme, AstraZeneca'nın şubat ayında koronavirüs aşısının trombositopeni sendromu nedeniyle "bazı alıcılarda nadir görülen yan etkilere neden olabileceğini" kabul ettiği haberinden günler sonra meydana geldi. Bu itiraf, şirketin pandemi sırasında yapılan aşılanmanın ardından meydana gelen çok sayıda ölümle ilgili suçlamalara ve tazminat talep eden davalara verdiği yanıtın bir parçasıydı.

Aşının bu potansiyel komplikasyonları Birleşik Krallık'ta en az 81 ölümle ilişkilendirildi. Ancak üretici, aşının geri çekilmesi kararının davayla ilgili olduğu haberlerini reddetti.

Aşının geri çekilmesiyle ilgili olarak bir AstraZeneca sözcüsü AFP’ye göre şunları söyledi: “O zamandan eri varyantlar için çok sayıda (Covid-19) aşı geliştirildiği göz önüne alındığında, güncellenmiş aşıların fazlası mevcut. Bu durum, artık üretilmeyen ve tedariki duran Vaxifria'ya olan talebin azalmasına yol açtı. Şimdi bu bölümü bitirmek ve Kovid salgınına önemli bir katkıda bulunmak için ileriye dönük net bir yol belirlemek üzere organizatörler ve ortaklarımızla birlikte çalışacağız."


"Mucize malzemeden" oda sıcaklığında daha verimli Güneş pilleri üretildi

Bilim insanları, Güneş enerjisini daha verimli şekilde kullanmak için yeni yollar arıyor (Reuters)
Bilim insanları, Güneş enerjisini daha verimli şekilde kullanmak için yeni yollar arıyor (Reuters)
TT

"Mucize malzemeden" oda sıcaklığında daha verimli Güneş pilleri üretildi

Bilim insanları, Güneş enerjisini daha verimli şekilde kullanmak için yeni yollar arıyor (Reuters)
Bilim insanları, Güneş enerjisini daha verimli şekilde kullanmak için yeni yollar arıyor (Reuters)

Oda sıcaklığında perovskit filmler yapmayı başaran bilim insanları, malzemenin verimliliğini artırdı. 

Güneş pillerinin verimliliğini büyük ölçüde artıması nedeniyle "mucize malzeme" denen perovskit, silikon bazlı Güneş pilleri karşında çeşitli avantajlara sahip. Geleneksel pillerden daha az karbon ayak izi bırakan malzeme, hafif ve esnek olmasıyla öne çıkıyor. 

Öte yandan perovskit Güneş pillerini üretmek için yüksek sıcaklıklarda tavlama yapılması ve paslanmaya karşı dayanıklı hale getirme amacıyla pasivasyon gibi zorlu bir son işlem uygulanması gerekiyor. Bu da malzemenin yaygın şekilde kullanımı önünde engel teşkil ediyor. 

Joule adlı bilimsel dergide pazartesi günü yayımlanan çalışmayı yürüten ekip malzemenin kimyasal bileşimine ince ayar yaparak perovskit mürekkep geliştirdi. Bu sayede daha çok verime sahip yüksek kaliteli filmler yaptılar. 

Bu yöntem yalnızca üretim sürecini kolaylaştırmakla kalmadı, genel enerji kullanımını da düşürerek daha az karbon salımına yol açtı. Çalışmanın ortak başyazarı Ahra Yi, buluşlarını şöyle açıklıyor: 

Yöntemimiz, en çok zaman alan iki adımı (termal tavlama ve son işlem) atlamak dışında geleneksel yöntemle aynı prosedürleri izliyor.

Yeni malzemeyle perovskit Güneş pillerinin verimliliğinde de önemli bir adım atıldı. Araştırmanın diğer başyazarı Sangmin Chae, "Optimize edilmiş perovskit Güneş pilimiz, oda sıcaklığında işlenen cihazlarda yüzde 20'nin altında olan önceki sınırları aşarak yüzde 24,4'lük kayda değer bir verimlilik elde etti" diyor.

Öte yandan silikon-perovskit Güneş pillerinin verimlilik rekoru, geçen yıl yüzde 33,9'la kırılmıştı. Bu pillerin teorik verimlilik sınırı yüzde 43 olsa da bu noktaya ulaşılması beklenmiyor. 

Araştırmacılar buluşlarının çok çeşitli kullanım alanlarına sahip olduğunu belirtirken çalışmanın yazarlarından Thuc-Quyen Nguyen şöyle diyor: 

Yaklaşımımızla, gittikçe artan giyilebilir teknolojik aletler, sensör, ekran, güvenlik kamerası, Nesnelerin İnterneti cihazları gibi araçlara güç sağlayacak yüksek verimli Güneş pillerini, tasarımlarında serbestçe hareket ederek geliştirmeyi düşünebiliriz.

Independent Türkçe, Science Daily, Futurity, Joule


Nepal'in yeni banknotundaki harita, Hindistan'la sınır kavgasını yeniden alevlendirebilir

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Nepal'in yeni banknotundaki harita, Hindistan'la sınır kavgasını yeniden alevlendirebilir

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Nepal, Güney Asya'daki komşusunun hak iddia ettiği bölgeleri gösteren yeni 100 Nepal rupisi (NPR) banknotu çıkararak Hindistan'ı kızdırdı. Bu hamle, son yıllarda iki ülke arasındaki ilişkileri zedeleyen ve uzun süredir devam eden sınır anlaşmazlığını yeniden alevlendirdi.

Lipulekh, Kalapani ve Limpiyadhura bölgelerindeki çelişen hak iddiaları, 2020'de Hindistan'ın Çin'i göz önünde bulundurarak kuzeydeki Uttarakhand eyaletini stratejik Lipulekh dağ geçidine bağlamak için bir yol inşa etmesiyle sert bir anlaşmazlığa dönüşmüştü. 

Katmandu, tartışmalı bölgeleri Nepal sınırları içinde gösteren yeni bir harita yayımlayarak karşılık verdiğinde Yeni Delhi, Nepal'in iddialarının "yapay olarak genişletilmesinin" tarihi gerçeklere veya kanıtlara dayanmadığını ve bu nedenle kabul edilemez olduğunu söyleyerek protesto etti.

Yeni harita Nepal'e 335 kilometrekarelik bir alan ekliyor.

Komşularının aksine hiçbir zaman Avrupa sömürgesi altında kalmayan Nepal, Limpiyadhura, Kalapani ve Lipulekh bölgelerindeki hak iddialarını Britanya Raj'ıyla imzalanan 1816 Sugauli Anlaşması'na dayandırıyor. Ancak bu bölgeler 1962'de Çin'le yaptığı savaştan bu yana Hindistan tarafından kontrol ediliyor.

Nepal İletişim ve Bilgi Teknolojileri Bakanı Rekha Sharma, yeni banknotun basılması kararının perşembe günü Başbakan Puşpa Kemal Dahal liderliğinde yapılan bir toplantıda alındığını söyledi.

Sharma şöyle konuştu: 

Başbakan Puşpa Kemal Dahal 'Praçanda' liderliğinde yapılan bakanlar kurulu toplantısında, 100 NPR değerindeki banknotlarda Lipulekh, Limpiyadhura ve Kalapani'yi içeren yeni Nepal haritasının basılması kararı alındı

Bakan, "100 NPR değerindeki banknotun yeniden tasarlanmasının" onaylandığını ve "banknotun arka planında basılı eski haritanın değiştirileceğini" söyledi.

Kabinenin bu kararı, ülkenin merkez bankası Rastra Bank'a iletilecek. Yeni banknotun basılıp piyasaya sürülmesinin bir yıl kadar zaman alması bekleniyor.

Hindistan Dışişleri Bakanı S. Jaishankar, sorunun çözümüne yönelik diplomatik görüşmeler devam ederken Katmandu'yu "tek taraflı" bir adım atmakla eleştirdi.

Bakan, gelişmeyle ilgili bir soru üzerine şöyle dedi: 

Bizim tutumumuz çok net. Nepal'le sınır meselelerimiz hakkında yerleşik bir platform üzerinden görüşmeler yapıyoruz. Bu sırada onlar tek taraflı bazı girişimlerde bulundu.

Independent Türkçe